26 Haziran 2008 Perşembe

(Namaz Zamanı) İbn-i Batuta: Dünyayı Dolaşan Seyyah

Ibn-i Batuta: Dunyayi Dolasan Seyyah

 

Ibn-i Batuta ismiyle meshur olan seyyahin asil adi, Semseddin Ebu Abdullah Muhammed bin Ibrahim'dir. 1304'te Tanca'da dogmustur. Berber kabilelerinden Levatalara mensuptur. Yirmi iki yasina kadar Tanca'da yasamis, hukuk ve din tahsilini de buranin medrese (universite) sinde yapmistir. Ilk defa hacc maksadiyla Hicaz'a dogru yolculuga cikmis, Iskenderiye'ye kadar uzanan bu seyahatinde ugradigi yerlerde Islâmi mevzulari bilen bir zat olarak halkin ve belde ileri gelenlerinin iltifatlarina mazhar olmasi, onda devrinin Islam dunyasini tanima merakini uyandirmis, maceraci ve arastirici ruhunu kamcilamis, boylece ceyrek yuzyili asan seyahatleri ile Misir, Suriye, Arab Yarimadasi, Irak, Iran, Dogu Afrika, Anadolu, Kuzey Turk illeri, Dogu Asya, Hindistan Cin, Endulus ve Sudan gibi ulkeleri gormus, tanimistir. Sonra da bu Sebahatlarinin neticesinde, ondorduncu yuzyil Islam dunyasi ile Turk âlemini canli levhalar halinde seyahatnamesinde aksettirmistir.

 

Ibn-i Batuta'nin uc seyahati vardir. Bunlarin ilki en uzunu olup dogu ve batida ziyaret etmedigi bir yer birakmamistir. Gezilerinde en fazla kaldigi yerlerden biri Hindistan, digeri Cin'dir. Hindistan'da iki yil, Cin'de iki bucuk yil kadilik yapmistir, Dolastigi her yerde hâkimlerle, kadilarla, ileri gelenler ve muhim kimselerle tanismistir. Onlarin adetlerini, torelerini, yediklerini, ictiklerini, eglencelerini en ince bir sekilde tesbit etmis, aralarindaki gecimsizlikleri, entrikalari kavgalari canli tablolar halinde nakletmistir. Dindar bir kimse olmak itibariyle her gittigi yerde, isittigi din adamlari ile tanismis mukaddes makamlari ziyaret etmis, dini muessesler hakkinda malumat toplamistir. Islam âlemine ilk defa hind fakirlerinden, Anadolu ahilerinden ve Iran hatimlerinden bahseden seyyah o olmustur. Bu yonu ile ayri bir deger tasir.

 

Ibn-i Cuzey, Ibn-i Batuta'nin hatiralarini yazma isini 1355 yilinin Ocak ayinda tamamlamistir, Ibn-i Batuta 1369 yilinda vefat etmistir.

 

Ilk yolculugunda Kuzey Afrika'dan gecerek Misir'a varmis, Nil vadisinden birinci selaleye kadar gitmisti. Yalniz o sirada bu bolgede savas yapilmakta oldugu icin geri donerek Suriye'ye burada da fazla kalmayarak Iran'a ve ikinci defa Mekke'ye gelmis, buradan da Kipcak eline kadar uzanmistir.

 

Ibn-i Batuta Kipcaklarin yasayisi uzerine cok ilgi cekici bilgiler vermistir.

 

Batuta 1342'de 2000 atli ile Cin'e gitmek uzere yola koyulmustu. Cin imparatoruna bircok yuksek degerde hediyeler goturuyordu. Kervan yolda yerli kabilelerin hucumuna ugradi, yagma edildi. Ibn-i Batuta da Delhi'ye donmek zorunda kaldi ikinci defa yola cikisinda once Malakar kiyilarina geldi, burada deniz yolculuguna elverisli ruzgârlari beklemek icin uc ay kaldi

 

Ibn-i Batuta, Tombukta'ya kadar gitti. Cografya bakimindan Ibn-i Batuta Sudan ile Nijerya bolgesinin gercek kâsifi sayilmaktadir. Zengibar Hint -Kus, Maldiv adalari ve Sumatra'ya dair verdigi bilgiler sonradan kaptan Gudlain, J.Wood Soltorgraje gibi batili gezgin ve uzmanlarca da onaylanmistir.

 

Ibn-i Batuta Asya ve Afrika'nin bircok ulkeleri hakkinda cografya ve tarihle ilgili pek degerli bilgiler verir. Bunlar arasinda Sudan'daki zenci Manding devleti hakkindaki notlari ile bu devleti unutulmaktan kurtarmistir. Bundan baska kitabin Hindistan bolumunde bu ulkenin tarihini anlatmakla yetinmemis, buradaki sosyal siniflar, toplum hayati ve gelenekler uzerinde cok zengin bilgiler vermistir.

 

Ibn-i Batuta kitabinda cagindaki bircok Turk ulkelerini de cesitli yonleri ile anlatir.Yukarda adi gecen Kipcak elinden baska gezi notlarinda Luristan Atabeylerine, Ilhanlilara, Coban ogullari'na, Artuklilarin Ilgazi koluna da genis yer verilmistir, Ibn-i Batuta bu ulkelerdeki komutanlari, bilim adamlarini, ordu ve hukumet kuruluslarini uzun uzun anlatiyor.

 

Osmanli devletinin kurulus caginda Anadolu'daki Turk beylikleri uzerine de Ibn-i Batuta'nin kitabinda cok zengin bilgiler vardir. Bu arada Osman Bey'in oglu Orhan Gazi'ye cok onemli bir yer ayirmistir. Osmanli devletinin temel muesseselerini meydana getiren Orhan Gazi'nin yuze yakin kalesi oldugunu, bu buyuk devlet baskaninin durup dinlenmeden bunlari kontrol ettigini ve daima cenge hazir oldugunu overek anlatir. Anadolu'ya dair verdigi bilgiler arasinda ahilere dair olanlar cok ilgi cekicidir. Ibn-i Batuta cifte bir sosyal gaye ile kurulmus olan Ahiligin tuzukleri buyruklari uzerine genis bilgiler verdikten sonra, buyuk askeri seflerin bu ahilerden secildigini de soyler.

 

Ibn-i Batuta'nin kitabinda butun bu cografya ve tarih bilgilerinden baska, gezip gordugu yerlerde yasayan insanlarin yeme icme ve giyinislerine, kullandiklari vasitalara da buyuk yer ayrilmistir. XIV. Yuzyildaki Islam dunyasinin ekonomi san'at ve ulastirma v.b. isleri uzerine arastirma yapanlar icin Ibn-i Batuta'nin kitabi cok degerli bir hazinedir.

 

Seyahatnamesinden bazi secmeler:

 

Anadolu ve insanini soyle anlatir: "Bilad-i Rum denilen bu ulke dunyanin guzel bir memleketidir. Allah, guzellikleri oteki ulkelere ayri ayri dagitilirken, burada hepsini bir araya getirmistir. Burada dunyanin en guzel insanlari, en temiz kiyafetli halki yasar ve en nefis yemekler pisirilir. Allah'in yarattiklari icinde en sefkatli olanlar bunlardir ki, bundan oturu "Bolluk, bereket Sam'da, sefkat ise Anadolu'dadir." denilmistir.

 

Ahilerden soyle bahseder:

 

"Ahi-kardes demektir. Ahiler, Anadolu'ya yerlesmis bulunan Turkmenlerin yasadiklari her yerde, sehir kasaba ve koylerde bulunmaktadirlar. Memleketlerine geleni yabancilari karsilama, onlarla ilgilenme, yiyeceklerini, iceceklerini, yatacaklarini saglama, onlari edepsizlerin ellerinden kurtarma gibi mevzularda bunlarin es ve emsallerine dunyanin hicbir yerinde rastlamak mumkun degildir.

 

Ahi, evlenmemis, bekâr ve sanat sahibi olan genclerle digerlerinin kendi aralarinda bir topluluk meydana getirip iclerinden sectikleri bir kimseye denir. Bu topluluga da Futuvvet genclik adi verilir, onder olan kimse bir tekke yaptirarak burasini hali kilim kandil ve benzeri esya ve gerekli vasitalarla donatir. Kardesler gunduzleri gecimlerini saglayacak kazanc elde etmek uzere calisirlar ve o gun kazandiklari parayi ikindiden sonra topluca getirip ondere verirler. Bu para ile tekkenin ihtiyaclari karsilanir, topluca yasama icin gerekli yiyecek ve meyveler satin alinir. Mesela o sirada beldeye bir yolcu gelmisse, onu tekkede misafir ederler ve alinan yiyeceklerden ikram ederler. Bu tutum yolcunun ayrilisina kadar surer gider. Bir misafir olmasa bile yemek zamaninda yine hepsi bir araya gelip topluca yemekler yerler ve ertesi sabah islerine giderek ikindiden sonra elde ettikleri kazanclarla rehberlerinin yanina donerler. Bunlara Fityan-Gencler, rehberlerine ise daha once de soyledigimiz gibi Ahi-kardes adi verilir. Ben, dunyada onlardan daha guzel davranan kimse gormedim. Siraz ile Isfahan halkinin davranislari onlari andirmakta ise de, bunlar gelen ve giden yolculara daha fazla alâka ve saygi gostermekteler, sefkat ve iltifatta onlardan daha ileride bulunmaktadirlar.

 

Antalya'ya varisimizin ikinci gunu idi, bu genclerden biri Seyh Sehabeddin-i Hamevi'nin yanma gelerek onunla Turkce konustu. O zaman Turkceyi henuz anlayamamakta idim. Sirtinda eski, yipranmis bir elbise, basinda da kece kulah vardi. Seyh bana donerek, "bu adamin ne dedigini biliyor musunuz?" diye sordu. Bunun uzerine, seni ve yanindaki arkadaslarini yemege davet ediyor, demesiyle dogrusu buna hayret ettim ve evet dedim. Adam ayrilinca seyhe, bu adam fakirdir, bizi agirlayacak kudreti yoktur, onu zor durumda birakmak istemeyiz, dedim. Bunun uzerine, seyh guldu ve bu adam genc kardeslerin rehberlerinden biridir, kendisi sayaci ustalarindandir, comertligi ile taninmistir. Sanatkârlar arasinda asagi yukari iki yuz yoldasi vardir. Onlar kendisini onderlige sectiler ve bir tekke yaptirdilar. Simdi gunduz kazandiklarini geceleri sarf etmektedirler, cevabini verdi."

 

Osmanli Devletinin ikinci hukumdari olan Orhan Bey'i soyle anlatir: "Bursa'nin hâkimi Osmancik oglu îhtiyaru'din Sultan Orhan Beg'dir. (Cik, Turkcede kucuk manasinda bir ektir.) Bu hukumdar Turk padisahlarinin en ulusu oldugu kadar, toprak, asker ve varlik bakimindan da onlarin en ustunu bulunmaktadir. Hakimi oldugu yuz kadar kale vardir ki, cogu zamanini bunlari dolasmakla gecirir ve her kalede bir muddet kalarak durumlarini anlamak, noksanlarini tamamlamakla mesgul olur. Hicbir sehirde, hicbir suretle bir aydan fazla oturmaz, araliksiz olarak kâfirlerle savasi surdurur, onlarin kalelerini bir bir kusatarak fetheder."

 

Ibn-i Batuta'nin Anadolu'daki cesitli sehirler ve sahislar hakkinda verdigi bilgiler uc yuz sene sonra bu yerleri dolasan Evliya Celebi'nin Seyahatnamesinde de bulunmaktadir.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: