29 Eylül 2008 Pazartesi

(Namaz Zamanı) RAMAZAN TEBRİĞİ...

Terketme bu şehri Ramazan    
  
 
Rahmetinle yıka şehri, arındır kirlerinden. Yeni elbiseler giydir tüm caddelere, dükkanlara, insanlara. Gül kokuları saç etrafa. Temizle ve yenile bu şehri Ramazan.

Şehrin sahte ışıklarına inat nurun süslesin gecelerimizi. Karanlık sokaklar aydınlansın bir bir.. Işığın hanelerimize, kalplerimize işlesin. Aydınlat bu şehri Ramazan.
 
       Rüzgarınla savur bu şehri, cennet misali iklimlere taşı. Berraklaştır ruhlarımızı, sâfileştir. Kötülükleri, hüzünleri, gam ve kederleri sil. Kalplere hep umut ve neşe taşı. Sevindir bu şehri Ramazan.

       Bu şehirde gurbet içinde gurbetler yaşanır. Her insanın içinde özlemini duyduğu bir sıla vardır, her insan yalnızdır. İnsanlar birbirine yabancıdır. Arada yüksek duvarlar vardır. Duvarların dili olsa her birinden bin "ah" yankısı işitilir. Sen yakın eyle bizi bize, vuslatlar ülkesine götür bu şehri  Ramazan. 

      Canlı renklere boya şehri. Her kapıya demet demet çiçekler bırak. Gökkuşağı çiz yüksek binaların duvarlarına. Çehrelere bir tatlı tebessüm bırak. Güzelleştir bu şehri Ramazan.

     Kaybolmuş değerlerimizi tekrar kazandır. Yabancı kaldığımız öz kültürümüzü geri getir. Albenili vitrinlerden ve tüketim tuzaklarından kurtar bu şehri Ramazan.

     Evlerimizi sadelik içindeki zerafet ile yeniden inşa et. Aile fertlerini bir araya topla her akşam. Her adımladığımız sokak huzura çıksın. Çıkmaz sokaklara düşürme yolumuzu. Maneviyat ile genişlet caddelerimizi. Muhabbet rüzgarları ile serinlet bu şehri Ramazan.

     Şehrin yoran ve boğan havasından sıyır bizi. Temiz havalara, kırlara çıkar.  Monotonluktan ve tozlarından arındırmak için tut eteklerinden silkele bu şehri Ramazan.

     Kur'anî hakikatler ve ulvî neşelerle doldur bu şehrin atmosferini. Allah ve Resulullah aşkıyla yandır bu şehri Ramazan. 

     On bir ay sana susamış, sana aç kalmıştık. Şimdi bayram ediyor gönüllerimiz. Mahyalarla ilan ediyor bunu şehrimiz. Güzel ahlak ve fazilet ile süsle bu şehri Ramazan.

     İlim ve irfan kapılarını aç bu şehre. Ufukta güneş yeni zaferlerle doğsun. Anneler yine Fatihler doğursun. "Fettah" ismi ile fethet bu şehri Ramazan.

      Sadece bir ay değil her gün hatırlat bize kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi… Dualarımızın arş-ı âlaya ulaşmasına vesile ol. Tadını dilimizde, hayalini gönlümüzde bırakıp gitme. Öksüz ve garip bırakma bu şehri Ramazan.

     Şehrin harabe köşelerini onar. Kanayan yaraları sar. Bir ay değil her ay kalsan ne çıkar? Terketme bu şehri Ramazan.
                                                                                                 Mehtap Yıldırım

Dünyanın Kur'ân'a teslim olarak, barış ve sükûna erdiği, insanlığın hakikî bayramı olacak huzur dolu günlere kavuşmak ümidi ve duâsıyla, Ramazan Bayramınız mübarek olsun.baki selam ve dua ile Kırmızı gül



Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) meiller cok guzel .ama okuyamıyorum çok uzun vede renklı oluşu okumama manı oluyor. daha kısa meiller yolarsanız sevınırım.ıstıfade etmek istıyorum






From: hak_yolcusu_90@hotmail.com
To: namazzamani@googlegroups.com
Subject: (Namaz Zamanı)
Date: Sun, 28 Sep 2008 20:42:52 +0300



ÖLÜM


Kucuklugumden beri dar yerlerden skilir ve buralardan adeta feryad ederek kacardim.Daha sonra bunun bir hastalik oldugunu anlamis,fakat bu illetten bir turlu kurtulamamistim.Oysaki, o dar mekanlara simdi ister istemez girecektim.Beni sarip sarmalamislar ve uzunca bir tabuta yerlestirmislerdi.Cevremde dolasanlarin seslerini gayet iyi duyuyor ve gozlerim kapali olmasina ragmen,her nasilsa onlari gorebiliyordum.
-"Genc yasta oldu zavalli"diyorlardi."Halbuki yapacak ne kadar isleri vardi"
Gercektende bircok isim yarim kalmisti.Mesela ogluma iyi bir is kuramamis,araba ile renkli televizyonun taksitlerini henuz bitirmemistim.Buyuk bir firma kurup dostlarimi o firmada toplamakta,artik hayal olmustu.Kis cok yakin oldugu halde odun-komur isini halledememis ve catinin akan yerlerini aktaramamistim.
Birden kulaklarimi cinlatan bir sesle irkildim.Sanki mikrofonla soylenen bu ses,beynimin en ucra koselerinde yankilaniyor ve;
-"Gecti artik gecti"diyordu.
Icimden,keske gecmemis olsaydi diyordum.Nereden basima gelmisti o kaza bilmemki?Halbuki ne kadarda iyi araba kullanirdim.Olup bitenleri anlamaya calisirken,dostlarimin cevremi sardigini ve uzerimi ortmek icin tabutun kapagini kaldirdiklarini farkettim.Avazim ciktigi kadar bagirmak ve cirpinmak istedigim halde;ne kimildayabiliyor,nede bir ses cikartabiliyordum.Biraz sonra koyu bir karanlik icinde kalmis ve gozlerimi;tabutun tahtalari arasindan sizan isiga cevirmistim.Dehset icinde;
-"Aman Allahim"dedim."Ne olacak simdi halim?"
Korkudan hicbir sey dusunemiyordum.Biraz sonra omuzlara kaldirilmis ve sallana sallana goturulmeye baslanmistim.Disardaki seslerden yagmur yagdigi belli oluyor ve su damlaciklarinin sesi,tabutumun gicirtisina karisiyordu.Cenaze namazi icin camiye gidiyor olmaliydik.
Cami diyince aklima gelmisti.Cok yakinimizda olmasina ragmen,nedense bir turlu elim degip gidememistim.Ama 50 yasina gelince namaza baslayacak ve herkesin sikayet ettigi kotu aliskanliklarimi terkedecektim.Ah,su kaza olmasaydi,ilerde ne iyi bir insan olacaktim.Daha onca duydugum ses:
-"Gecti artik gecti"diye tekrarliyordu. "Bitti artik"
Biraz sonra namazim kilinmis ve imam cemaate,nasil bir insan olarak bilindigimi sormustu.Ben,cemaatin arasindaki 8-10 kisinin bu soruya cevap vermedigini gayet iyi biliyordum.Evet bu insanlara kotuluk ettigimi kabul ediyordum.Fakat su kaza olmasaydi,onlarin gonlunu alacak ve yaptigim haksizliklari telafi etmeyecekmiydim?
Camideki isimiz bittikten sonra tekrar omuzlara kaldirilmistim.Tabutumun egik bir sekilde tasinmasindan,mezarliga giden yokusu tirmandigimizi anliyordum.Siddetle yagan yagmurun,catlaklardan iceri girerek kefenimi yer yer islattigininda farkindaydim.Buna ragmen disarda konusulanlara kulak verdim.Dostlarimin bir kismi piyasadaki durgunluktan bahsediyor,bir kismida gecen aksam televizyonda oynanan kovboy filmini methediyordu.Tabutumu tasiyan diger biri ise,yanindakinin kulagina fisildayarak;
-"Tam olecek gunu buldu rahmetli.Sirilsklam olduk birader"diyordu.
Duyduklarim herhalde yanlis olmaliydi.Yoksa bunlar uykularimi onlar icin feda ettigim dostlarim degil miydi?Yolculugum bir muddet sonra bitmis ve tabutum yere indirilmisti.Kapak tekrar acildi ve gucsuz vucudumu kucaklayan kollar,beni dibinde su toplanmis olan bir cukura dogru indirdi.Boylu boyunca yattigim yerden etrafima baktim.
Aman Allahim!Bu kabir degilmiydi?
O ana kadar buraya girecegimi neden dusunmemistim?Sessiz feryadimi kimse duymuyor ve dostlarim,kalin tahtalarla uzerimi kapatmak icin adeta birbirleriyle yarisiyorlardi.Tekrar zifiri karanlikta kalmis ve butun zerrelerimle dua etmeye baslamistim;
-"Yarabbi!"diyordum."Bir firsat daha yokmu,senin istedigin gibi bir kul olatim?Ve kabrimi,cennet bahcelerinden bir bahceye cevireyim"
Daha once duydugum ses,ayni seyleri tekrarliyarak;
-"Gecti artik gecti"dedi."Hersey bitti artik"
Vucudumu orten tahtalarin uzerine kurekle atilan topraklarn cikardigi ses,gokgurultusunu andiriyor ve butun benligimi sarsiyordu.Son bir gayretle yerimden firlayarakgozlerimi actim.Odamdaki rahat yatagimda yatiyor,fakat korkunc bir kabus goruyordum.Bitisik dairede oturan doktor arkadasim basucumda duruyor ve;
-"Gecti artik gecti"diye tekrarliyordu."Gecti bak,hicbirseyin kalmadi"
Yattigim yerden yavasca dogruldum.Terden sirilsklam olmus ve sanki 20 kilo birden vermistim.Disarda saganak halinde yagmur yagiyor ve gokgurultusunden butun ev sarsiliyordu.Cevremdekilerin saskin bakislari arasinda kendimi toparlamaya calisarak;
-"Yarabbi!Sana butun zerrelerimin adetince sukurler olsun"diyordum."Iyi bir kul olmak icin ya bir firsat daha vermeseydin?"       

       ALINTI



Yeni nesil Windows Live Services'ı ücretsiz edinin. Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) esselam...hayırlı bayramlar gönül dostlarım...arefe günü yapılabilecek ibadetler...baki selam sevgi ve dua ile





Ramazan bayramı arefesine mahsus bir ibadet şekli var mıdır?


Filipinli Müslümanlar, başkent Manila'daki Rizal Park'ta namazlarını eda ederken...


Arefe, Kurban Bayramından bir önceki gün, hicrî takvime göre Zilhicce ayının 9. günüdür. Başka güne arefe denmez. Ülkemizde Ramazan Bayramının bir önceki gününe de arefe denmiştir. Resulullahın (sav) bildirdiğine göre:

"Günlerin en faziletlisi arefe günüdür. Faziletçe cumaya benzer. O, cuma günü dışında yapılan yetmiş hacdan faziletlidir. Duaların en faziletlisi de arefe günü yapılan duadır. Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği en faziletli söz de: Lailahe illallah vahdehu la şerike lehu. (Allah birdir, ondan başka ilah yoktur, O'nun ortağı da yoktur) sözüdür." (Muvatta, Hacc 246)
Hazreti Aişe (ra) anlatıyor:

Endonezya'nın Denpasar şehrindeki parkta bayram namazı kılınırken...
"Allah, hiçbir günde, arefe günündeki kadar bir kulu ateşten çok azat etmez. Allah mahlukata rahmetiyle yaklaşır ve onlarla meleklere karşı iftihar eder ve:
"Bunlar ne istiyorlar?" der." (Müslim, Hacc 436)
Resulullah(sav):

"Arefe gününe hürmet edin! Arefe, Allah'ın kıymet verdiği bir gündür." diyerek Allahu Teâlâ'nm kıymet verdiği günü hürmet ederek bilinçli bir şekilde yaşamaya gayret etmemizi istemiştir. Hürmet, verilen nimeti idrak etmekle ve verileni bilmekle, görebilmekle başlar. Arefe gününü günahlara girmeden oruçla, duayla, istiğfarla geçirmek kullarını arefe gününde bağışlayacağını müjdeleyen Allahu Teâlâ'ya hürmetin ve şükrün bir ifadesidir. (Deylemi)

Çinli ve Doğu Türkistanlı Müslümanlar namazlarını eda ederken...
Hazreti Ömer (r. a) ile Yahudi arasında geçen konuşmada arefe gününün önemini göstermektedir:

Hazreti Ömer'in halifeliği zamanında Yahudilerden birisi: "Ey Ömer, siz bir âyet okuyorsunuz ki, o âyet bize inseydi o günü bayram olarak kutlardık." dedi.
O âyet, Maide sûresinin üçüncü âyetiydi. Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştu:
"Bugün, sizin dininizi kemale erdirdim ve size nimetimi tamamladım."
Bu âyet, hicri onuncu yılda, Veda Haccı'nda, arefe günü olan cuma günü ikindiden sonra, Peygamber Efendimiz Arafat'ta "Adba" adındaki devesinin üzerinde vakfede iken nazil olmuştu. Deve vahyin ağırlığına dayanamayarak yere çökmüştü.
Hz. Ömer'e Yahudiden hangi âyet olduğunu öğrenince şöyle dedi:

"Biz o günü ve o gün bu âyetin Hz. Peygambere (sav) nail olduğu yeri biliriz. Cuma günü arefede bulunuyordu." demiş ve o günün bayramımız olduğuna işaret ederek arefe gününün önemini belirtmiştir.

Arefe günü, Hazreti Âdem (as) ile Hazreti Havva'nın Arafat'ta buluştukları gündür.
Tevriye, arefe gününden bir önceki güne denir. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle, buyurmuştur:

"Tevriye günü oruç tutan ve günah söz söylemeyen Müslüman cennete girer."
Bugün tutulan oruç, bin gün nafile oruca bedeldir. Aynca geçmiş ve gelecek yılda yapılan tövbelerin kabul olmasına da sebep olur. Arefe günü oruç tutmak da çok sevaptır. Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur:



Nijerya'dan bayram manzaraları...

"Arefe günü oruç tutana, Âdem aleyhisselâmdan, Sûr'a üfürülünceye kadar yaşamış bütün insanların sayısının iki katı kadar sevap yazılır."
"Arefe günü tutulan oruç, bin günlük nafile oruca bedeldir."
"Aşure günü orucu bir yıllık, arefe günü orucu da, iki yıllık nafile oruca bedeldir."
Arefede tutulan oruç, iki bin köle azat etmeye, iki bin deve kurban kesmeye ve Allah yolunda cihâd için verilen iki bin ata bedeldir."
"Arefe günü tutulan oruç, biri geçmiş, biri de gelecek yılın günahlarına kefaret olur."
Arefe günü özellikle bin adet İhlas okumak büyük zatlar tarafından tavsiye edilmiştir. Hadis-i şeriflerde İhlas sûresini okumanın kul borcu hariç diğer günahların affedilmesine vesile olacağı söylenmiştir.

"Arefe günü Besmele ile bin İhlas okuyanın günahları affedilir ve duası kabul olur."
"Peygamber (sav) arefe akşamı ümmetinin affedilmesi için dua etti. Duasına, 'Muhakkak ki ben zalimden başkasını mağfiret ettim.' diye cevap verildi. 'Zalimden ise mazlumun hakkını alırım.' buyruldu. Resul-i Ekrem:
'Ey Rabbim, dilersen mazluma cennette mükafatını verir zalime de mağfiret edersin.' diye dua etti ise de Arafat'ta bu duasına Allahu Teâlâ'dan kabul gelmedi. Sabah vakti Müzdelife'de aynı duayı tekrarladı. Bu defa duası kabul edildi. Resulullah memnuniyetinden ve sevincini belli ederek güldü. Bunun üzerine Ebu Bekir ve Ömer (ra):
'Anam babam size feda olsun, bu saatte siz gülmezdiniz, sizi güldüren nedir?' diye sordu. Resulullah(sav):

Denpasar'da bayram namazı...
'Allah'ın düşmanı İblîs, Allahu Teâlâ'nın duamı kabul ederek ümmetimi affettiğini anlayınca toprağı alıp başına çalmaya ve vay sana helak oldun diye feryada başladı. İşte Şeytan'ın görmüş olduğum bu feryadı beni güldürdü, buyurdu."
Arefe gününe saygılı olmalı, o gün hacılar Arafat'ta vakfe yapıp dua ederken manen onların yanında olduğumuzu hissederek dualarına iştirak edilmelidir. Böyle bir günde bizi günaha sokabilecek her şeyden uzak kalmak gerekmektedir. "Günümüzde arefe, bayramın bir önceki günü olduğu için dünyalık telaşların en yoğun olduğu bir gün olarak yaşanmaktadır. Oysa ki arefe insana verilen en kıymetli vakitlerden biridir. Bugünler ibadet ve affedilme günleridir. Hacıların Arafat'ta "Lebbeyk (Buyur Rabbim)" diyerek dil, ırk, ten ayırımı yapılmaksızın bir araya geldiği mahşer gününü hatırlatan, kulluğun Allahu Teâlâ'ya dualarla, telbiyelerle arz edildiği en kıymetli zaman dilimidir. Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

"Duanın faziletlisi, arefe günü yapılanıdır." (Beyheki) "Allahu Teâlâ, arefe günü kullarına nazar eder. Zerre kadar imanı olanı affeder."

Allahu Teâlâ bazı geceler duaların reddedilmeyeceğini Peygamber Efendimize (sav) bildirmiştir. Rahmet kapılarının açıldığı dört mübarek gece şunlardır:

1- Fıtr (Ramazan) Bayramı gecesi,

2- Kurban Bayramı gecesi,

3- Terviye gecesi (Zilhicce ayının 8. gecesi),

4- Arefe gecesi, (Isfehani)

Arefe gününü ve gecesini ibadetle geçirmek çok faziletlidir. Saadet-i Ebediyye'de arefe gecesini ibadetle geçirenin cehennemden azat olacağı söylenmiştir.
Arefe günü günahlardan uzak kalanın da bağışlanacağı Resulullah (sav) tarafından müjdelenmiştir.

"Arefe günü Resulullahın (sav) yanında bulunan bir genç, kadınları düşünüyor ve onlara bakıyordu. Resulullah (sav) eliyle birkaç defa gencin yüzünü kadınlardan çevirdi. Genç yine onları düşünmeye başladı. Resulullah (sav):
- Kardeşimin oğlu, bugün öyle bir gündür ki, bugünde herkesin kulağına, gözüne ve diline sahip olursa günahları bağışlanır, buyurdu." (Müsned)

Arefe Günü Yapılması Tavsiye Edilenler:

1- Arefe gününün sabah namazının farzından sonra teşrik tekbirleri getirilmeye başlanmalıdır.

2- Arefe günü oruç tutulmalıdır.

3- Arefe gününe hürmet edilmeli, günaha girmemeye dikkat edilmelidir.

4- Arefe günü çok dua ve istiğfar edilmelidir.

5- Arefe günü 1000 âdet İhlas-ı şerif okunmalıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör 

 

 

Günlük hayatta toplumu kucaklaştıran İslamî davranışlar..

Bir ayet–i kerime bize şu açıklamayı yapıyor: –Allah sizden kolaylığı ister zorluğu değil!. (Bakara–185)

Ne var ki bizler öylesine zorluklar çıkarıyoruz ki, sanki İslam'ı yaşamak her adamın kolayca başarabileceği bir hayat tarzı değildir. Onu ancak farklı vasıflara sahip seçilmiş insanlar yaşayabilir, der gibiyiz bazen.

Bugün sizlere bir kısım hadislerden özetler arz edeceğim. Göreceğiz ki, İslam'ı yaşamak, hatta sevimli bir Müslüman olmak hiç de öyle zor değildir. Mutlaka şu kadar paraya sahip olacaksın, şöyle maliyeti vardır, böyle vasıfların sahibi bulunacaksın, gibi peşin şartlar söz konusu değildir.
 
Tam aksine, hemen herkes hiçbir maliyet ödemeden Rabb'inin razı olacağı ahlaka sahip olabilir. Resulüllah'ın şefaatine nail olacağı davranışları uygulayabilir.

Buyurun, hadislerin haber verdiği kolay Müslümanlığa, sosyal davranışlara birlikte bir göz atalım.

–Durumunuz müsait değil mi? Fazla sadaka veremiyorum diye üzülüyor musunuz?

Sakın çaresi yok sanmayın. Hiçbir maliyet ödemeden sadaka sevabı kazanabilirsiniz. Yeter ki, karşılaştığınız insanlara tebessümle bakın, tatlı dille muhatap olun. Sadaka sevabı kazandınız gitti. Bakın Efendimiz ne buyuruyor:

–Müminin mümine karşı tebessümü, sadakadır!

Yeter ki güler yüz, tatlı dil sizin vazgeçilmeziniz olsun. Basite alıp da mühimsemezlik etmeyin. Tebessümle bakmayı kendinize ahlak edinin..

–İstemeyerek maruz kaldığınız günahlarınızın ağırlığından kurtulmak mı istiyorsunuz?

Hiç ümitsizleşmeyin. Bu da sizin için kolay. Yeter ki karşılaştığınız dostlarınıza önce siz elinizi uzatıp musafaha yapacak kadar yakınlık gösterin, sıcak davranın. Bunun için de Efendimiz Hazretleri şöyle buyuruyor:

–İki mümin karşılaşınca biri elini uzatıp da sevgi ile musafaha ederse ağaçlardan sararmış yaprakların döküldüğü gibi günahları dökülür!. Evet. Bu sıcaklığı gösterin, bu sevecenliğe talip olun. Rahatladığınızı siz de hemen hissedeceksiniz..

–Sıkıntılı günlerde Allah'ın yardımını mı istiyorsunuz? Bu da mümkün. Yeter ki siz de çevrenizdeki sıkıntıya düşenlerin yardımına koşun, ilgi gösterin. Bunun için de Efendimiz şöyle buyuruyor:

–Allah kulunun yardımcısıdır. Kul, kardeşinin yardımcısı olduğu müddetçe!

–Allah'ın merhametinin size de ulaşmasını mı istiyorsunuz?. Bu da zor değil. Yeter ki siz de Allah'ın kullarına merhametli, şefkatli davranın. Bunun için de Efendimiz şöyle buyuruyor:

–Siz canlılara şefkat gösterip acıyın ki,  Allah da size merhamet edip acısın!.

–Allah'ın sevdiği kâmil mümin mi olmak istiyorsunuz? Bu da zor değildir. Yeter ki din kardeşinizle üç günden fazla küs durmayın. Bunun için de Efendimiz şöyle buyuruyor:

–Kâmil Müslüman, din kardeşiyle üç günden fazla küs durmaz!.

Demek ki kırılıp incindiğimiz, yahut da kırıp incittiğimiz kimselerle en fazla üç gün dargın durabiliriz. Daha fazlası bize de muhatabımıza da helal olmaz. Şayet kâmil Müslüman olmak istiyorsak..

–Hayırlı Müslüman mı olmak istiyorsunuz? Sakın hayırlı Müslüman olmak çok zor sanmayın. Bu da çok kolaydır. Yeter ki çevrenizdeki insanları sevin, onlar tarafından da sevilin. Hayırlı Müslüman oldunuz gitti demektir. Bu konuda da şöyle buyuruyor Efendimiz:

–Mümin çevresini sever, sevdiği çevresince de sevilir.

Bundan sonrasına dikkat edin. Hadisin devamında ikaz var:

– Sevmeyen, sevilmeyen müminde hayır yoktur!.

…………..

–Ne dersiniz bunlara? Çok mu zor, yoksa çok mu kolay?

–Çok kolay değil mi? Hiçbir maliyeti yoktur. Hemen herkes uygulayabilir.

–Öyle ise ne duruyorsunuz? İslam'ın, toplumu kucaklaştırıp kaynaştıran bu tavsiyelerini hemen uygulayın. Eksik etmeyin yüzünüzdeki tebessümünüzü. Uzatın elinizi musafaha edip tokalaşmak için.. Küs durmayın kimseyle. Yardımcı olun herkese.. Şefkatli davranın tüm insanlara.. Huy edinin bu güzel davranışları. Ahlakınız olsun güler yüz, tatlı dil. Sevin, çevrenizce de sevilin...

İşte size Allah'ın razı olup, Resulü'nün sevdiği kolay Müslüman ahlakı. Maliyeti olmayan, herkes tarafından kolayca uygulanabilen sünnet tavırlar, sevap getiren ameller...
 
 -Ahmed Şahin-
Kırmızı gülselam ve dua ile gönül dostlarım hayırlı bayramlarKırmızı gül

" birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz mazide, birimiz müstakbelde, birimiz dünyada, birimiz ahirette olsak biz birbirimizle beraberiz"



Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!

Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) ALLAHÜ TEALANIN TERBİYE METODU

ALLAHÜ TEALANIN TERBİYE METODU
 
 
Allah Teala terbiyesi altına aldıklarını tıpkı Rasulü Muhammed (sas)e yaptığı gibi, önce etrafını boşaltıyor. İlkin baba, ardından anne derken terbiye edilecek olanın O'ndan başka dayanağı, tutamağı, barınağı, sığınağı bırakılmıyor. Onu dünyaya, onu hayata, onu eşyaya bağlayan tüm bağlar koparılıyor. Babası Abdullah'ı doğmadan, annesi Amine'yi daha küçük bir çocukken kaybediyor. Dedesi Abdulmuttalib'e dayanıyor, ardından onu da çekiyor. Allah Aynı akıbet kendisine yaslanılan amca Ebu Talib'in de başına geliyor. Daraldıkça sığındığı kalesi Hatice'sini de alıyor Allah elinden.

Artık kimse yok yaslanılacak. Hoş, olsa bile ortada yaslanacak da yok ya.. Bütün bunlardan sonra bir daha yaslanır mı o yıkılacak şeylere? Elbette yaslanamazdı. Çünkü yaslandığı gidiyor, Rabbı onun kendisinden başkasına mecazen de olsa dayanmasını istemiyor ve sevdiği kulunu Rububiyetiyle terbiye ediyordu. Allah'ın terbiyesinden geçmiş bu 'Alemler Rahmeti' de sonunda öğrendi kimseye yaslanmamayı Öğrenmiş ve birgün sıddîk vasıflı Ebubekir'e demişti ki:

'Ey Ebubekir, eğer yer ehlinden birini dost seçecek olsaydım seni seçerdim, (ama seçmem, artık O'ndan başka dost seçemem)'


Muhammed KUTUB - 'Nasıl Davet Edelim?' adlı eserinden...


Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) EMRİ BİL MAGRUFTAN BİR SIR (TAKDİR VE TEŞEKKÜR)

EMRİ BİL MAGRUFTAN BİR SIR (TAKDİR VE TEŞEKKÜR)

 
İnsan, etkilenen ve etkileyen  bir varlıktır. Etrafındaki her şeyle alış veriş içindedir.  İçinde bulunduğu ortamdan öylesine etkilenir ki, zamanla ortamın rengine boyanır. Özellikle en yakınındaki insanların sözü, bakışı, duruşu ruhunda derin izler bırakır. Anne-babanız, eşiniz, çocuklarınız, komşularınız, arkadaşlarınız.... Her birinin sizinle ilgili düşünce ve duygularına kayıtsız kalmanız mümkün değildir. Zor zamanlarda destek, mutlu günde sevinci paylaşmak dilersiniz. Aklınız karıştığında yol gösteren, içiniz sıkıldığında ferahlık veren, velhasılı muhtaç anınızda imdadınıza koşan nefeslere ihtiyaç duyarsınız.

 

Tüm bunlara ilave olarak, takdir ve teşviğe de muhtaçtır insan. Özellikle son yıllarda, hangi konuda olursa olsun, iyi ve güzel bir çaba içinde olanları daha da az takdir eder olduk gibi geliyor bana. Öteden beri eleştiri denince hep olumsuza vurgu gelir akla nedense? Büyük ya da küçük herhangi bir eksiklik söz konusu olduğunda, bunu dile getirme yarışındadır herkes. Ya güzel işlerde? Bir tebrik, bir teşekkür, bir dua beklediğiniz anlarda elleriniz nasıl da boş döner? Oysa yolunuza devam etmek için ne çok ihtiyacınız vardır etrafınızdakilerin teşvik eden sözlerine. Kimi ihtiyacınız olacağını aklına bile getirmediği  için, kimi de en iyimser ifade ile cimriliğinden esirger, takdir ve teşvik eden bir çift güzel sözü. Marifet iltifata tâbi değil midir oysa? Güzel bir yemeği yapmak bile olsa, harcanmış emeğin kıymetini bilmelidir. Hayrı ve hayırlı işler yapanları çoğaltmanın bir yolu da, onları bu yöndeki başarı ve gayretleri için takdir ve tebrik etmektir. Çünkü hayra giden yollar daima nefsin ve şeytanın tuzaklarıyla doludur. Bu yolda ilerleyenleri, karşılarına çıkan tuzaklara karşı güçlü kılar etrafındakilerin gönül desteği. Şerle savaşacak güç, yeni hayırlar için davet, ümitsizliğe karşı zırhtır dostların "Devam! Yolun mübarek olsun" sözü. Sözün ötesinde, bir duruşu temsil eder. Hakiki kardeşliğin,  dilden kalbe geçtiğinin delilidir, ağzınızdan çıkan her yüreklendirici söz. Mü'minin mü'min üzerindeki hakkıdır, esirgediğimiz sözler, görmezden geldiğimiz güzellikler. Hayr için davet, hayrı işleyen için duadır kardeşimizi yüreklendirişimiz. 

 

Etrafımızdaki  güzel hasletlere sahip insanları, güzel özelliklerine vurgu yaparak, övgü dolu sözlerle teşvik etmek; o güzelliklerin  yayılmasına bizim yaptığımız bir  katkıdır. Evimizin yakınındaki eczaneye her gidişimde, eczacı hanımın, bir çoğu az ilerdeki sağlık ocağından gelen, hasta, yaşlı ve ekonomik anlamda pek iyi durumda olmayan müşterilerine sevgi, saygı ve samimiyetle ile davranışına şahit olurum. Rastladığı güzellikleri, o güzelliklerin sahipleriyle ya da onlara vesile olanlarla paylaşmayı kendime vazife edinen biri olarak, eczaneye her geleni, maddi manevi ferahlatıp gönderen eczacı hanımı ve yanında çalışan kızları tebrik ettim. Yine her zamanki mütevazı haliyle eczacı hanım, yanında çalışanlara da öğütlediği bu güzel davranışlar için daima gayret içinde olduklarını ve özellikle bu konuda kendilerine ettiğim teşekkürün onu çok duygulandırdığını söyledi. Hafiften gözleri dolan eczacı hanım da, benimle aynı düşüncedeydi. Allah'ın ve kullarının razı olacağı güzelliklere şahit olunca, dut yemiş bülbüle dönüyor, bir "Allah razı olsun. Tebrik ederim" demeyi  çok görüyorduk. Emri bil ma'ruf –iyiliği tavsiye ve teşvik- vazifesini ifâ etmenin bir yolu olduğunu düşündüğüm bu konuyu, hepimizin vicdanlarına havale ediyorum. Hayrın ve hayırlının kıymetinin bilindiği günler temennisiyle.... 

Derya Guney


Tamamıyla yeni Windows Live Messenger ailesine katıl Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Doğan CÜCELOĞLU'NUN, Eğitimindeki Katılımcılarla bir konuşmasından alıntıdır.

Doğan CÜCELOĞLU'NUN, Eğitimindeki Katılımcılarla bir konuşmasından alıntıdır.


Doğan Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?

Bir Katılımcı: Hocam Allah'a Şükür bildiğimiz kadarıyla yok.
Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti
bir şey söyler misiniz?
Cevap: (neredeyse otomatik olarak çıkar): ÖLÜM

Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir.
Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir ama bundan sonra başa gelmesi kesin olan tek şey
ölümdür. Başka hiçbir şey insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu
benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi?
Katılımcılar: (Burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlarlar)

Cüceloğlu: Öleceğim belli ise , benim ölümcül bir hastalığım olduğuda açıktır...
Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?
Katılımcılar: Hayır

Cüceloğlu: Bu saniye içinde olma olasılığı var mı?
Bir Katılımcı: Evet var.

Cüceloğlu: Ya Yarın ?
Bir Katılımcı: Evet.
Cüceloğlu: Ya 30 yıl sonra?
Bir Katılımcı: Olabilir.

Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ
salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?

(Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü; genellikle yaşama böyle bakmamışlardır.)

Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim
bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? , Var mıdır böyle bir garanti?
Bir Katılımcı: Yoktur Hocam.

Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz az sonra telefonun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce
öldüğünün bize söylenmeyeceğini?

(Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlarlar) ve Bir Katılımcı: Hocam konuyu değiştirsek?

Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba
bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu
bilseydiniz,o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız?

Bir Katılımcı: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.

Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum,
lütfen bir an arkanıza yaslanın,gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden
çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz?
Aynı
iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular,tartışma yada gerginlik yaratırmıydı
Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun
boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona,
yüreğinizin derininden gelen bir 'Seni gerçekten çok seviyorum' demeye ne gerek var diye düşünürmüydünüz
Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?

(Burada bazı katılımcılar ağlıyordur.
Belli ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız
olduğunu şimdi fark etmişlerdir)

Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz,
kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde 'Şimdi kalbini kırdım, ama
zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim' diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz.
Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?

-----
arada rabıta-i mevt yapmak gerekiyor ...



 

Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) BİLİYORMUSUN?? SEN KİMSİN??

SEN,
'Siz insanlar için çikarilmis en hayirli bir ümmetsiniz, iyiligi emreder,
kötülükten vazgeçirmege çalisirsiniz.. Çünkü Allah(celle celalüh)'a inaniyorsunuz..'
Fermaninin sahibisin!..

SEN,
'Alemlere rahmet olarak gönderilen' ve dehsetli mahser günü herkesin 'Nefsi! Nefsi!' diye cirpinacagi bir zamanda, secdelere kapanip; 'Ümmetimi isterim
Ya Rab!.. Ümmetimi bagislamadikça kalkmam' diye feryad edecek olan Habib-i Kibriya'nin ümmetisin!..

SEN,
Resulullah'in ashabina; 'Orduya yardim ediniz' dedigi zaman, bütün servetini alip getiren ve Peygamberin 'Cocuklarina ne biraktin?..' sorusuna; 'Allah(celle celalüh)'i ve Resulünü biraktim Ya Resullullah!' cevabini veren Hazreti Ebubekir'in yolundasin!..

SEN,
Devlet reisi oldugu halde, ici su dolu bir tulumu sirtina yüklenerek halk
icinde dolasan ve oglunun; 'Babacigim, niçin böyle yapiyorsun?' sorusuna; 'Oglum! Nefsimi biraz begenir gibi oldum.. Onu zelil etmek, gururumu kirmak istiyorum' diyen Koca Ömer'in izindesin!

SEN,
Müslümanlar arasinda acligin ve kitligin hüküm sürdügü bir zamanda Sam'dan kendisine ait zeytinyagi, üzüm ve bugday yüklü olarak gelen bir deveyi yükleriyle beraber yoksullara tasadduk eden Hazreti Osman'in ardindasin!..

SEN,
Cebinde bulunan 4 dirhem servetin 1 dirhemini gizlice, 1 dirhemini açikca, 1 dirhemini gece ve kalan 1 dirhemini de gündüz , kimsesizlere sadaka olarak veren ve Allah(celle celalüh) Resulünün; 'Neden böyle yaptin ?'sualine 'Belki Allah(celle celalüh) bunlarin birini olsun kabul eder düsüncesiyle diyen Hazreti Ali'yi takip edensin!

SEN, Allah(celle celalüh) yolunda cihada cikan ve karsisinda ATLAS Okyanusunu görünce, devesini dizlerine kadar denize sürerek, kilicini cekip; 'Ya Rabbi! Sahid ol! Önüme su ucsuz bucaksiz derya cikmasaydi senin sanini daha ileriye götürürdüm!' diyen mücahidlerin pesindesin!..

SEN,
40 sene yatsi abdestiyle sabah namazini kilan Imam-i Azam'larin, Malazgirt Ovalarinda Allah(celle celalüh) Allah(celle celalüh) sesleriyle at kosturan ve Anadolu kapilarini müslüman Türklere acan Alp Arslanlarin arkasindasin!..

SEN,
Misafir kaldigi evde gece sabaha kadar ayakta duran ve; 'Biz Kur'anin
bulundugu odada ayaklarimizi uzatip yatmaktan haya ederiz' diyen Osman Gazilerin torunusun!..


SEN,
Resullullah'in müjdesine nail olup, küfrün dogu kal'asini, istanbul'u
fethederek Islam'a teslim eden, yeni bir cag acan Fatihlerin, dünyayi
müslümanlardan baskasina dar gören Yavuzlarin, karalarin- denizlerin Hakani Kanunilerin neslisin!..

SEN,
Istanbul'da okumaya basladigi Ezan-i Muhammediyeyi, Caldiran ovalarinda bitiren, Tuna'da aldigi abdestin namazini Afrika cöllerinde kilan, Hazer kiyilarinda getirdigi tekbir seslerinin yankilarini Viyana kapilarinda duyan kahramanlarin evladisin!..

SEN,
Vatanini, mukaddesâtini müdafaa ederken düsman kursunlarinin darbeleriyle bagirsaklari delik-desik disariya firlayan ve bir eliyle onlari karnina iterken, diger eliyle gögsünden bir baska kursunu eliyle çikarip, yaninda bulunan arkadasina; 'Al arkadasim! Sag olur da dönersen, su kursunu ogluma ver! Ve O'na de ki; 'Bunu sana baban son nefesinde gönderdi ve O'da ayni sekilde ogluna aktarmazsa hakkimi helal etmem! ' dedi diye ulvi ruh örnekleri veren sehitler kafilesinin cocugusun!..


ISTE SEN BUSUN!..

Bu altin halkalara eklenebilecek daha binlerce halka içerisinde;
Senin cevherin, aslin astarin, esasin budur iste!..
Sen bu kapilar disinda baska bir kapini insani,
Bu altin halkalar disinda baska bir halkanin esiri olamazsin!
Namazsiz, niyazsiz, maneviyatsiz, ruhsuz, köksüz, kozmopolit, satilmis
olamazsin!
Allahsiz, Peygambersiz, Kitapsiz olamazsin!
'Bana dokunmayan bin yil yasasin!' 'Neme lazim' 'Evimden uzak'
'Her koyun kendi bacagindan asilir' gibi yahudi sözlerini agzinin sakizi
yaparak, mücadele ve hizmet azmini yitiremezsin!
Komsun ac iken, sen tok gezemezsin!
Islam'in yasak kildigi günah yuvalarinda vaktini öldüremez, aile fertlerini
batinin kokusmus hayat tarzina uyduramazsin!
Yavrularini cagdas asrin zihniyetine terkedip, cehenneme talip olamazsin!
Sen kainatin en üstün varligi olarak yaratildin, buna layik olarak cennet
bahcelerine talip olmalisin..

Hem burada... Hem orada..

YOLUN ACIK OLSUN!


'Alinti-Alindi'


Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) BEN NASİHAT DEDİM (ADINI SİZ KOYUN)

Âdem (a.s.)'ın Cennette Yüce Mevlâ'mızın tenbihini unutması; bizlerin ise haydi haydi unutup hak yoldan sapabileceğimizin ikazı olur. Bunun için hakikatları sık sık tekrarlayarak anlatmak zorundayız. Hatta birbirimize münasebetini buldukça bazı tenbihleri hatırlatmalıyız.

Bir zatın nasihatlarını dinlerken şu tenbihleri dikkatimi çekmişti:

"Asla zorlayıcı ve bunaltıcı bir nasihatcı olmayın.

Olabildiğince daima sevginizi gösterin..."


Feridüddin Attâr'ın şu sözü nasihat etmek ve söylenip yazılanları dinlemek açısından gözardı edilmemeli:

"Talihsizlik nişanı dört tanedir:

• Ahmağa fikir danışmak.

• Cahile para vermek.

• Dostların öğütlerini dinlememek.

• Dünyadan ibret almamak.

Hepimiz için, İstanbul'un mânevi Fatihi, Fatih Sultan Mehmed (kaddasAllahu sırrıhul aziz) hazretlerinin hocası Akşemseddin (kaddesAllahu sırruhul aziz) hazretlerinin nasihatlerini başlangıçta arzettiğim gerekçelerle bir defa daha hatırlatacağım:

Akşemseddin hazretleri diyor ki:

1- Her işe besmele ile başla...

2- Daima temizliğe dikkat et...

3- Sâlih amel işle...

4- Asla tembel olma...

5- Namazlarını, şartlar ne olursa olsun terk etme...

6- Kaderinin esiri olduğunu unutma...

7- Kâr ve zararını iyi bil...

8- Nimetlere şükür, belâ zannettiklerine sabret.

9- Dünyanın refahına mağrur olma...

10- Kimseye eza ve cefada bulunma...

11- Başkası için kendisini yakıp tüketen mum gibi olma...

12- Asla hased etme...

13- Gıybet etme...

14- Kimsenin arkasından iyi olmayan taraflarını konuşma.

15- Sana yakın olmayana yaklaşayım deme...

16- Zamanını dâima iyi değerlendir...

17- Tüccar gibi verdiğini geri alma...

18- İki kişi arasına girme.

19- Kadınlarla (kadınlar için erkeklerle) beraber olmaktan ve onlarla çok konuşmaktan sakın... Öyle yapan kimseler yakalarını iftiradan kurtaramazlar.

20- Yalan söyleme...

21- Kimseye iftira etme...

22- Evini örümcek yuvasına çevirme. Temiz tut... Misafirlerine ve yakınlarına kapını açık tut.

23- Ananı-babanı ve büyüklerini hep gözet... Onları başkalarına muhtaç etme...

24-Senden yaşlı ve mevkice yüksek olanın önünden yürüme...

25- Şalvarını (pantolonunu) yastık yapıp başının altına koyma...

26- Dişini dişine sürtme...

27- Don, pantolon ve çoraplarını ayakta giyme...

28- Seccade olarak postun beyazını tercih etme...

29- Ekmeği ve helvayı soğuk ye...

30- Büyük bir zata "unutkanlığın sebebi nedir?" diye soruldu. Misvak kullanmamak (dişleri kirli tutmak)tır diye cevap verdi. Ağzını daima temiz tut...

31- Işığı "Puf" diye üfürerek söndürme.

32- Gece vakti ev süpürme...

33- Gece vakti seni sıkıntıya düşürecek işlerle meşgul olma...

34- Çok uyku yoksulluğa sebeptir.

35- Issız yollarda tek başına yolculuk yapma...

36- Seni rahatsız edecek olan davranışlarda bulunma...

37- Aklına estiği gibi hareket etme...

38- Gecenin tamamını uyku ile geçirme...

39- Seher vakti Kur'ân okumaya çalış...

40- Her zaman hamd ve şükür et...

Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Rabbim,

Rabbim,
Bir insanı koy kalbime ama o insan senin de sevdiğin bir insan olsun.Ve beni öyle bir insana sevdir ki,O insanın kalbinde Sen olasın.Ki ben o insanın kalbinde Seni bulayım.Beni öyle bir insanla buluştur ki benden önce onunla buluşmuş olan Sen olasın.Onunla el ele tutuştuğumda ikimizin elinin üstünde Senin elin olsun.Bana öyle gözler göster ki ben o gözlerden sana bakayım.Bana öyle bir sevgili ver ki bakışı cennete açılan iki pencere olsun.Onunla öyle bir yolda yürüyelim ki kılavuzumuz Sen olasın ey Rabbim.Öyle bir sevgili ver ki bana ona sarıldığımda Kainat bize bakıp birbirine sarılsın.Bize öyle bir sevgili ver ki Rabbim sevgimizden Muhammet sevilsin.
Dr.Seai DEMİRCİ


Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

28 Eylül 2008 Pazar

(Namaz Zamanı)


Yakarisim Sanadir Ey Rabbim!
Gecelerden sabahalara, karanliklardan güneslere dogru açilan yüreklerimizin perde araliklarindan süzülen nur katreleriyle geldim kapina!
Biliyorum, güllerden gecer sana giden yollarI Yakarislarla, dualarla, tahiyyatlarla bezenir.
Ey rahmetiyle kalpleri evirip çeviren, Sana kalbimi getirdim.
Ey kalpleri nuruyla sarip oksayan! Onulmaz yaralarla kan-revan kalbim avuçlarimda, kapina geldim.
"Selam olsun ömür seccadesini gönül dergahina serenlere" diyebilmeyi ne çok isterdim, ama biliyorum ne yüzüm var nede hakkim.
Ögrendim ki dua, asigin masuguna bir haber salmasidir; gözyaslariyla yazilmis bir mektubu. Ve bir bekleyistir, istiyakla, korkuyla, ümitle bekleyis.
Iste, zaman her saniyesini balyozlamaktayken ömrün, verilmemis hesaplarin korkusuyla, titreyen yüreklerimizin bir lahsa umut adina geldik kapina Ah gelebildik mi, bir haber var mi affina dair?
Acziyeimi alarak koynuma, bir dervis hirkasiyla, sevgili Eyyüb'unün sabrini yüklenerek gelebilmek isterdim kapina!
Meryem örtülerimle örtünebileseydim Tur Dagindaki o ses bir yanki bulabilseydi ruhumda insanligim adina. Önünde bütün ruhumla secde edebilseydim.
Yeri gögü bagrina basan Ey Rabbim!
Ey gökyüzünü kudretiyle sürmeleyen!
Rahmetini serp taslasan gönüllere Ey Rabbim!
Sanadir münacatim, yalniz Sana olsun askim lutfeyle!
Bir avuç ates böcegi uçuver ne olur zifiri yüreklerimize. Kararan günlerimize, gecelerimize Ve ne olursan ol gel diyen asiklarin hürmetine, ne olur affeyle!
Seni aradim durdum gönüllerin yalnizliginda çöllerinin, menzilsiz yollarinda ve bir katre rahmetine muhtaç topraginda. Ah perde, ah sah damarim! Sefkatinin gölgesine siginiyorum Ya Rabbim!
Hiçligin zerresinden kavrulmaya can attigim demdir. Vedudsun Iltifatina muhtaciz Ya Rabbim! Tenezzül buyur kulununu münacatina.
Dua dua acilirmis Sana giden kapilar. Hüzünlü bir sonbahar günü kapinda yalvarmaya geldim. Senden korkum nar degil, kaybetme korkusudur. Dostu, en sevgiliyi, sila-i rahimi, canani, canda kaybetme korkusu! Umudumsa rizan: iIlahi ente maksudi..
Yüreklerimiz ezik Ya Rabbim! Yüzümüz yerde. Kaldirip basimizi sonsuzluga bakmaya yüzümüz yok! Layik olamadik. Pismanligin dehlizlerinde boguluyorken aglayamadik, derinden sessizce Zayif irademizle, alaca karanlik yüreklerimizle bir damla gözyasi getirebilseydik yürekten, ihlas adina. Biliyorum pismanliklara delil kabul ederdin
Yüregin zayif noktalarinda mahkum oldum nefsimize. Ya Rabbim! Çikar kelepçelerini o aleyhillanenin Çikar ne olur, dostlarinin hatirina.
Azad et Ya Rabbim! Süphlerin oyuncagi olmus aklin nezarethanesinden. Kutlu sevdanin gül kokusundan doya doya içir sinelerimize diri meyyitler gibi degil, sirat-i müstakim üzerinde günahlardan nurunla yikanmis olarak yürümeyi nasib eyle.
Sehirler, evler mezar oldu Ya Rabbim! Her evden ceset kokulari yükseliyor semaya. Bedenler degil ruhlar ölü. Bizi nurunla dirilmeyi nasib eyle.
Biz sanemler insa ettik yüreklerimizde göktelenler boyu. Biz yeryüzü tanrilarinin etegini öptük. Diz boyu battik çirkefine alemin. Sahte dostlari, riyakar asklari çarparak yüzüne insanligin, Sana kosmayi nasib eyle.
Tevbe kapilarinin ardina degin açildigi ve meleklerin kanatlariyla yeryüzüne kapandigi günlerin rahmetinde yüzmekteyken edeb askini gönüllerimize nakset.
Iste can pazarinda canimizi satmaktayiz, bir iltifatin ugruna.
Gülistaninda renksiz, kokusuz bir yaprak olmayi çok görme.
Yüce kapinda kitmir olanlardan eyle.
Elimizden, yüreklerimizden katran rengi günahlar dökülüyor.
Dualari semadan çevrilmeyenler adina, geceleri nurlariyla sabahlara çevirenler adina, samimiyeti nakis nakis ömür gergefine isleyenler adina, tevbe ediyor, af diliyoruz dualarimizla
Ya Rabbim!.. Ben pismanim!.. Ben pismanim!..

A. Refik

                                                                          ALINTI
Eger Bir Gun Dunyaya Ait Cok Buyuk Bir Derdin Olursa,
Rabb'ine Dönüp '' Benim Büyük Bir Derdim Var'' Deme!
Derdine Dönüp 

 '' BENIM COK BÜYÜK BIR RABB'IM VAR!''
De!
                                        


Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı)



                                        

    • GÜLMEK SANA YASAK DOSTUM!
      Madem ki Islamin Her Derdine Razi Oldugunu Bildiriyorsun..
      Sana daha önce "Aglama ne olur gül artik. Gülmek senin hakkindir."demistim.
      Simdi ise "Sana gülmek yasak"diyorum. Sanma ki bu bir çeliski; sanma ki bunlar birbirine mâni.
      Aksine bunlar birbiriyle iç içe...
      Gülmek,üzerine yüklenen ebedî dâvânin agirligindan gafleti anlatiyorsa;o sana yasak!..
      Eger ebedî dâvânin bayragini bir adim götürme nimetine nâil olmanin sükür ve sürûrunu temsil ediyorsa,elbet gülmek hakkindir.
      Aglamak bedbinlige ve sevksizlige alem olmussa aglama!..
      Yaziktir gözyaslarina...
      Eger îman bayragini ötelere götüremenin izdirabi, gayrin dertlerini düsünme faziletinin ifâdesi ise agla,
      Hem de sel gibi gözyasi dök!...
      O yaslar bir gün rahmet bulutu olup seni gölgeler,hatta yagmur olup âb-i hayat sunar.
      Sen öyle bir duygu girdâbindasin ki;kurtulamazsin.
      Sen; gülmek -aglamak,sevmek-sevilmek,konusmak-susmak gibi zitlarin belki de vefâsizliklarin,kadirsinassizliklarin sâhillerine ugrayan helezonik bir güzergâhin yalniz yolcususun.
      Senin yolunda yalniz dikenler ve çakillar degil,pusu kurmus çakallar da var.
      Senin yolunda maddî ve mânevî menfaatlerden de öte,bir ulu gaye için çirpinmak var.
      Neylersin sen buna gönüllü tâlip olmussun. Sen kâinâti kucaklayan bir ulu ideale bas koyacak fitratta dogmussun.
      Küçük hülyâlarla nasil avunursun? Sen her seyin sâhibine gönül vermissin,bir seyde nasil bogulursun?...
      Sen kendini baskasiyla mukâyese edemezsin,çünkü sen farklisin!..
      Sana bazen aglamak yasaktir! Kan kussan kizilcik serbeti içmis gibi duracaksin.
      Sana bakis sevk alanlari üzmemek için gözyaslarini içine gömüp,bagrina tas basacaksin...
      Sana bazen gülmek yasaktir! Herkes sen sakrak iken,sende derin bir tefekkür hâli,bir agirbaslilik,bir vakar görülür.
      Belki de tebessümünle iktifa edersin;çünkü sen zerre kadar zamanda kaybolmaz,asirlar ötesini düsünürsün.
      Gün olur,bir ulu hizmetin pesinde yalniz kosturur,türlü fedâkârliklara katlanirsin.
      Belki umdugunu bulamaz, belki destek beklediklerini ilgisiz görürsün...
      Nice zamanlar dogru bildigin yolda yalniz yürümege mecbur kalirsin....
      Sakin sakin, sana el uzatmayan zavallilar grubunun sahte saâdetlerine imrenme!
      Onlara kizma,adâvet etme. Sadece aci...
      Çünkü sen farklisin dostum!
      Allah sana baskalarinin dertleriyle dertlenme fazileti vermis.
      Senin beynin enbiyalar ,evliyalar, sâlihler, siddiklar ve mücahitlerin mefkûresiyle doldurulmus.
      O nuranî zincire bir küçük halka olmak,o ulvî kervanin pesinden kosmak,o mukaddes ayaklarina toz olmak istedigimiz dava ehlinin bir küçük ferdi olmak arzusu vermis;
      Ne diye küçük düsünüp,hislerini dünya için hebâ edeceksin? Sen farklisin dostum çok farkli!
      Ömründe seni bir kere dahi düsünmeyen,sana zerre kadar menfaati dokunmayan kisinin imanini kurtarmak için çirpiniyorsun.
      Onun için çalisiyor,programlar yapiyor,diller döküyorsun. Neylersin ki elinde degil,baskasini düsünmeden edemiyorsun. "Bos versene" diyemiyorsun.
      "Aldirma da geç git"diyenlere kulak asmiyorsun, "Milleti sen mi kurtaracaksin?" diyenlere : "Evet ben kurtaracagim! Var mi bir diyeceginiz!" diye haykiriyorsun...
      Sen gönüllü bir mahkûmsun dostum! Sâniyeleri Allah yolunda hizmetle geçen bir çelik duvarla örmüssün çevreni. Sen kendi mahpushâneni kendin yapmissin,ne diye disaridaki aylaklara imreneceksin?
      Sen seni seninle mukayese et. Sen baskalarina bakip da "o niye böyle? Su niye söyle?"deme. Sen kendi kabiliyetlerini,kendi duygularini aksa'l-gayâta çikar.
      Sen kendinle yaris!..
      Bu hükümet-i cumhuriyenin tek memuru ben miyim?"deyip el etek çekme! Bu senin davandir...
      Unutma! Problemler küçük insanlarin sevkini kirar,büyük insanlarin azmini artirir.
      Sen büyük insansin. Çünkü büyük ve ebedî bir davaya gönül vermis,bas koymussun. Siradaglar gibi problemlerle çevrilsen takma kafana!
      Bu dava büyükse sahibi de büyük. Senin gibi ihlasli,cevval kahramanlari yalniz mi birakir?....
      Zübeyr Gündüzalp

    • ALINTI

    •  


Yeni nesil Windows Live Services'ı ücretsiz edinin. Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı)



"Allah'in zikrine sarilin"

Bir gün Ebu Hureyre r.a. sokakta eglesen insanlara söyle seslendi:

- Burada böyle bosu bosuna ne duruyorsunuz? Mescide kosun, orada Rasul -i Ekrem'in mirasi bölünüyor. Siz de hakkinizi alin.

Oradakiler hemen mescide kostular ve böyle bir mal taksiminin olmadigini görerek geri döndüler. Ebu Hureyre r.a.'i bulup böyle bir taksimatin olmadigini söylediler. Ebu Hureyre r.a. sordu:

- Ya ne gördünüz, orada ne yapiliyordu?

- Kimisi Kur'an okuyor, kimisi zikrediyor.

Ebu Hureyre r.a. dedi ki:

- Iste Rasul -i Ekrem'in mirasi bunlardir: Kur'an -i Kerim ve zikir.

***

ALINTI



Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı)



ÖLÜM


Kucuklugumden beri dar yerlerden skilir ve buralardan adeta feryad ederek kacardim.Daha sonra bunun bir hastalik oldugunu anlamis,fakat bu illetten bir turlu kurtulamamistim.Oysaki, o dar mekanlara simdi ister istemez girecektim.Beni sarip sarmalamislar ve uzunca bir tabuta yerlestirmislerdi.Cevremde dolasanlarin seslerini gayet iyi duyuyor ve gozlerim kapali olmasina ragmen,her nasilsa onlari gorebiliyordum.
-"Genc yasta oldu zavalli"diyorlardi."Halbuki yapacak ne kadar isleri vardi"
Gercektende bircok isim yarim kalmisti.Mesela ogluma iyi bir is kuramamis,araba ile renkli televizyonun taksitlerini henuz bitirmemistim.Buyuk bir firma kurup dostlarimi o firmada toplamakta,artik hayal olmustu.Kis cok yakin oldugu halde odun-komur isini halledememis ve catinin akan yerlerini aktaramamistim.
Birden kulaklarimi cinlatan bir sesle irkildim.Sanki mikrofonla soylenen bu ses,beynimin en ucra koselerinde yankilaniyor ve;
-"Gecti artik gecti"diyordu.
Icimden,keske gecmemis olsaydi diyordum.Nereden basima gelmisti o kaza bilmemki?Halbuki ne kadarda iyi araba kullanirdim.Olup bitenleri anlamaya calisirken,dostlarimin cevremi sardigini ve uzerimi ortmek icin tabutun kapagini kaldirdiklarini farkettim.Avazim ciktigi kadar bagirmak ve cirpinmak istedigim halde;ne kimildayabiliyor,nede bir ses cikartabiliyordum.Biraz sonra koyu bir karanlik icinde kalmis ve gozlerimi;tabutun tahtalari arasindan sizan isiga cevirmistim.Dehset icinde;
-"Aman Allahim"dedim."Ne olacak simdi halim?"
Korkudan hicbir sey dusunemiyordum.Biraz sonra omuzlara kaldirilmis ve sallana sallana goturulmeye baslanmistim.Disardaki seslerden yagmur yagdigi belli oluyor ve su damlaciklarinin sesi,tabutumun gicirtisina karisiyordu.Cenaze namazi icin camiye gidiyor olmaliydik.
Cami diyince aklima gelmisti.Cok yakinimizda olmasina ragmen,nedense bir turlu elim degip gidememistim.Ama 50 yasina gelince namaza baslayacak ve herkesin sikayet ettigi kotu aliskanliklarimi terkedecektim.Ah,su kaza olmasaydi,ilerde ne iyi bir insan olacaktim.Daha onca duydugum ses:
-"Gecti artik gecti"diye tekrarliyordu. "Bitti artik"
Biraz sonra namazim kilinmis ve imam cemaate,nasil bir insan olarak bilindigimi sormustu.Ben,cemaatin arasindaki 8-10 kisinin bu soruya cevap vermedigini gayet iyi biliyordum.Evet bu insanlara kotuluk ettigimi kabul ediyordum.Fakat su kaza olmasaydi,onlarin gonlunu alacak ve yaptigim haksizliklari telafi etmeyecekmiydim?
Camideki isimiz bittikten sonra tekrar omuzlara kaldirilmistim.Tabutumun egik bir sekilde tasinmasindan,mezarliga giden yokusu tirmandigimizi anliyordum.Siddetle yagan yagmurun,catlaklardan iceri girerek kefenimi yer yer islattigininda farkindaydim.Buna ragmen disarda konusulanlara kulak verdim.Dostlarimin bir kismi piyasadaki durgunluktan bahsediyor,bir kismida gecen aksam televizyonda oynanan kovboy filmini methediyordu.Tabutumu tasiyan diger biri ise,yanindakinin kulagina fisildayarak;
-"Tam olecek gunu buldu rahmetli.Sirilsklam olduk birader"diyordu.
Duyduklarim herhalde yanlis olmaliydi.Yoksa bunlar uykularimi onlar icin feda ettigim dostlarim degil miydi?Yolculugum bir muddet sonra bitmis ve tabutum yere indirilmisti.Kapak tekrar acildi ve gucsuz vucudumu kucaklayan kollar,beni dibinde su toplanmis olan bir cukura dogru indirdi.Boylu boyunca yattigim yerden etrafima baktim.
Aman Allahim!Bu kabir degilmiydi?
O ana kadar buraya girecegimi neden dusunmemistim?Sessiz feryadimi kimse duymuyor ve dostlarim,kalin tahtalarla uzerimi kapatmak icin adeta birbirleriyle yarisiyorlardi.Tekrar zifiri karanlikta kalmis ve butun zerrelerimle dua etmeye baslamistim;
-"Yarabbi!"diyordum."Bir firsat daha yokmu,senin istedigin gibi bir kul olatim?Ve kabrimi,cennet bahcelerinden bir bahceye cevireyim"
Daha once duydugum ses,ayni seyleri tekrarliyarak;
-"Gecti artik gecti"dedi."Hersey bitti artik"
Vucudumu orten tahtalarin uzerine kurekle atilan topraklarn cikardigi ses,gokgurultusunu andiriyor ve butun benligimi sarsiyordu.Son bir gayretle yerimden firlayarakgozlerimi actim.Odamdaki rahat yatagimda yatiyor,fakat korkunc bir kabus goruyordum.Bitisik dairede oturan doktor arkadasim basucumda duruyor ve;
-"Gecti artik gecti"diye tekrarliyordu."Gecti bak,hicbirseyin kalmadi"
Yattigim yerden yavasca dogruldum.Terden sirilsklam olmus ve sanki 20 kilo birden vermistim.Disarda saganak halinde yagmur yagiyor ve gokgurultusunden butun ev sarsiliyordu.Cevremdekilerin saskin bakislari arasinda kendimi toparlamaya calisarak;
-"Yarabbi!Sana butun zerrelerimin adetince sukurler olsun"diyordum."Iyi bir kul olmak icin ya bir firsat daha vermeseydin?"       

       ALINTI



Yeni nesil Windows Live Services'ı ücretsiz edinin. Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı)


 
                                        

Ahiret Hava Yollari

Hareket yeri.........Dunya
Varis yeri.............Ahiret
Ucus saati............Her an kalkabilir
Evraklar...............Kimlik karti yeterli
Isim .....................Ademoglu
Cinsiyet................Toprak
Adres....................Dunya
Musade edilen esyalar:
9 metre bez
Salih amel
Salih bir cocugun duasi
Faydali bir ilim
Kesinlikle yolcuya baska bir esya musade edilmez.Mutlu ve rahat bir yolculuk icin,saygin yolcularimizin;Kur'an-i Kerim ve Hadis-i Seriflerindeki talimatlara uymalari onemle rica olunur.
Not:Gorevlilere verilecek formlari dogru ve noksansiz doldurunuz!!!
Form: Omrunu nerede tukettin?
Vaktini nasil harcadin?
Parani nasil kazandin?
Allah icin ne yaptin?

Ahiret Hava Yollari - Genel mudur: Azrail

 

 

 

                                                                       ALINTI

 



Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı)


 

 

Dudakla Bardak Arasi


Eski Sisam krallarindan Ancee adinda bir zalim,yeni yaptirdigi bir baga;uzum kutukleri diktiriyormus.Islerinin bir an once bitmesini saglamak icin de koleleri hic dinlendirmeden calistiriyormus.O zavalli kolelerin biri,birgun cok bitkin dustugu icin dayanamaz ve zalim krala:
-"Nicin bu kada acele ediyorsunuz efendim?Siz bu bagin uzumlerinden yapilacak sarabi hicbir zaman icmeyeceksiniz ki!diyivermis."
Kral biraz kizmissada sesini cikarmamis.Nihayet gun gelip uzumler yetistikten sonra,kral kolelerde dahil herkesin hemen toplanmasini emretmis.Daha once" icmeyeceksin" diyen koleyide huzuruna cagirtmis.Sarap bardagini eline alarak:
-"Soyle bakayim,benim bu saraptan hicbir zaman icemiyecegimi tekrar iddia edebilirmisin?"diye sormus.
Kole soyle cevap vermis:
-"Belli olmaz efendim,icebileceginizi soyleyemem.Cunku dudak ile bardak arasindaki mesafe cok uzundur.O arada basiniza neler gelebileceginide bilemem"
Kole sozlerini bitirir bitirmez,iceri kralin adamlarindan biri girmis.Bir yaban domuzunun bahceye girdigini ve asmalari kirip doktugunu soylemis.Kral elindeki bardaktan bir damla dahi icmeden,hemen disari firlamis.Bahcede domuzun bulundugu yere kosmus.Kral ve domuz arasinda olduresiye bir mucadele baslamis.Sonunda yaban domuzu mizrak gibi azi disleriyle;Sisam kralinin karnin yarip olumune sebep olmus.Kral bagda,bardak masada kalmis.
Su soz bu olayi guzel bir sekilde ifade ediyor:
"Nasip ise gelir Hint'ten Yemen'den,
Nasip degil ise ne gelir elden"





Tamamıyla yeni Windows Live Messenger ailesine katıl Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) grup

    selamlar 
aramızda engelli arkadaşlarında bulunduğunu sanarak ve izninize sığınarak bir grup tanıtmak istiyorum. yeni kurulmuş bir grup. ben görme engelliyim ama
tüm engel gruplarını kucaklayan bir grup olma özelliği taşıyan bu gruba siz sağlıklı kardeşlerimizde katılabilirsiniz. amaç, bilgi, iletişim ve haberleşme. 
sorunlarımızın olduğu bir gerçek;  bunların çözümünü gelin birlikte arayalım. saygıar. 
http://groups.google.com/group/engelliplatformu   
 
engelliplatformu-subscribe@googlegroups.com  
Üye olarak ne yapabilirim demeyiniz.okuduğunuz gazete ve dergilerde, engellileri bağlayan bir gelişmeyi
engelliplatformu-subscribe@googlegroups.com
 
paylaşabilirsiniz. tıp alanındaki veya teknoloji alanındaki engellileri  ilgilendiren bir haberi paylaşsanız; o an gruptaki kardeşlerinizin içindeki mutluluk
nasıl olur sizce?  
        sağlıcakla. 
bayramınız mübarek olsun.
 

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı)



Yeni nesil Windows Live Services'ı ücretsiz edinin. Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

27 Eylül 2008 Cumartesi

(Namaz Zamanı) vahşi

 Uzaktan sevmek nedir? Gidin Hz. Vahşi (r.a)'ye sorun.

Görmeden sevmekten başka bir şey bu…

Görmek fakat yaklaşamamak,

Bakmak ama konuşamamak…

Sadece uzaktan seyretmek ve ağlamak,

Zor olan budur.

Görmek ama dokunamamak...


MUSTAFA CİHAT'IN MAHCUBUZ ALBÜMÜNDEKİ
EMRİ OLUR PARÇASI HZ. VAHŞİ 'DEN EFENDİMİZ'E HİTABEN DİLE GETİRİLMİŞ…

HZ. HAMZA'YI ŞEHİT EDEN HZ.VAHŞİ EFENDİMİZ (S.A.V) İN YANINA GELİR VE TABİ MÜSLÜMAN OLMAYA KARAR VERİR
EFENDİMİZ(S.A.V) ONU AFFEDER FAKAT ONU GÖRMEK İSTEMEDİĞİNİ SÖYLER; ÇÜNKÜ ONU GÖRÜNCE AMCASINI HATIRLAR…
VAHŞİ YILLARCA EFENDİMİZ(S.A.V) İN SOHBETLERİNE KATILAMAZ VE ONUN HASRETİNDEN YANIP TUTUŞUR..
İŞTE BU EZGİ; VAHŞİ'NİN DİLİNDEN YAZILMIŞTIR





Vahşi'nin Hz.Vahşi Oluşu...

Vahşî, Hz. Hamza'nın Bedir savaşında öldürdüğü Tuayme'nin kardeşinin oğlu olan Cübeyr bin Mutim'in kölesi idi. Habeşli olduğu için, el ile ok ve mızrak atmakta usta idi. Uhud savaşında, Cübeyr buna demişti ki:

Hamza'yı öldürürsen seni azat ederim!
Daha o zamanlar müslüman olmakla şereflenmemiş olan Ebu Süfyan'ın hanımı Hind de, babasının ve amcasının intikamı için, Vahşî'ye mükâfat vâd etmişti.

Niçin lanet etmiyorsunuz ?

Vahşî, Uhud'da taş arkasına pusuya girip, yalnız Hz. Hamza'yı gözetirdi. Hz. Hamza sekiz kâfiri öldürüp, saldırırken, Vahşî mızrağını atarak, onu şehit etti. Sonra, gidip durumu Hind'e haber verdi. Hind sevinip üzerindeki zinetlerin hepsini Vahşî'ye verdi. Daha da vereceğini söyledi.

Uhud savaşında Peygamberimiz (sav) birkaç kâfire bedduâ etmişti. 'Vahşî'ye niçin lanet etmiyorsun' dediklerinde, buyurdu ki:

Mirac'da, Hamza ile Vahşî'yi kolkola, birlikte cennete girerlerken görmüştüm.

Hicretin sekizinci yılında, Mekke fethedildiği gün, Vahşî, Mekke'den kaçtı. Bir zaman uzak yerlerde kaldı. Sonra pişman olup, Medine'de mescide gelip, selam verdi. Resulullah efendimiz (sav) selamını aldı. Vahşî dedi ki:

- Ya Resulallah! Bir kimse Allaha ve Resulüne düşmanlık yapsa, en kötü, en çirkin günah işlese, sonra pişman olup temiz iman etse, Resulullahı canından çok seven biri olarak, huzuruna gelse, bunun cezası nedir?

Resulullah efendimiz (sav) buyurdu ki:

- İman eden, pişman olan affolur. Bizim kardeşimiz olur.

- Ya Resulallah! Ben iman ettim. Pişman oldum. Allahü teâlâyı ve Onun Resulünü herşeyden çok seviyorum. Ben Vahşî'yim.

Resulullah efendimiz (sav), Vahşî adını işitince, Hz. Hamza'nın şehit edilmiş hâli gözünün önüne geldi. Ağlamaya başladı.

Vahşî, öldürüleceğini anlayarak kapıya yürüdü. Eshab-ı kiram kılıçlarına sarılmış, işaret bekliyordu. Vahşî,

'Son nefesimi alıyorum' derken,

Herkes, 'Öldürün!' emrini beklerken, Resulullah efendimiz (sav) buyurdu ki:

- Kardeşinizi çağırınız!

Kardeş sözünü işitince, saygı ile çağırdılar. Peygamber efendimiz (sav) Vahşî'ye, 'affolunduğunu' müjdeleyerek buyurdu ki:

- Fakat, seni görünce dayanamıyorum, elimde olmadan üzülüyorum.



geceye katran çal..
acıya hüsran..
ah... edersem tutmasın elim..
tutulsun dilim..

ey kemankeş! durma vur…
nasıl sa bu sîne vurgun…
nûru düşsün düşlerin, kor olsun...
seni görmesin, kör olsun…

taş bassın yerime dedi gönlüne…
emri olur, başım gözüm üstüne…

bakmasın demiş bir daha yüzüme..
emri olur, inansın bu sözüme…

Almasın demiş adımı diline...
Vay ben ölem atın toprak üstüme...
Üstüme aman aman, üstüme aman….



Hz.Vahşi müslüman olmuştu ama peygamber efendimizle yüz yüze gelemiyordu… Amcasını şehit etmişti. Nasıl bakardı yüzüne! Mahcup, başı önünde yaşadı.
Öyle bir amel işlemem lazım ki beni affetsin, yüzüne bakabilsem derdi...

Ve bir gün peygamber olduğunu iddia eden Müseyleme adında birine karşı savaşa çıkılıyordu... Vahşi(r.a.) ''onu ben öldürmeliyim böylece Resulullah' a (sav) karşı mahçupluğum kalmaz ''diye düşünüyordu... Bu savaş çıktığında Peygamberimiz(s.a.v.) vefat etmişti...

Nihayet sefere çıkılmıştı. Hiç kimsenin yaklaşamadığı Müseyleme'ye Vahşi çok yaklaşmıştı...

Sahabeler 'Vahşi biraz geri gel' diyorlardı... Ama Vahşi Onu öldürmeye kararlıydı...
Müseyleme'ye bir hayli yaklaştı ve mızrağını fırlattı... Müseyleme bir anda yere düştü...
Hz.Vahşi sevinmeye başladı;
Vurdum Onu...Vurdum onu...artık peygamberimi görebilecem...o gül yüzü görebilecem diye seviniyordu...
Bir anda ; 'gördüm onu ' diye haykırıp yere düştü...

Sahabeler başına toplandılar 'kimi gördün, Vahşi' diyorlardı…
Vahşi de ses yok...
Bir zaman sonra vahşi kendine geldi ve koşmaya başladı... Bir yandan da 'gördüm onu o gül yüzü gördüm' diye haykırıyordu... Sahabelerde arkasından koşuyor 'nereye ya Vahşi' diyorlardı...

Bir an durdu...

'Peygamberimizi gördüm ...O gül yüzü gördüm...yanında da...yanında da amcası Hamza vardı...bana tebessüm ettiler..beni affetmiş 'dedi...

Koşup Medine'ye gitmek istiyordu... bir an önce kabrine gitmek istiyordu...hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve Medine'ye koşuyordu...

Evet gelmişti artık kabrin önüne... içeri girdi ve 'artık o gül yüze bakabileceğimdedi..
Ağlıyordu... hemde ne ağlama...arkadaşları onu yalnız bırakmışlardı...

Vahşi kabrine bile giremezdi... 'O gül yüze layık olmadan giremem' derdi...
artık layıktı... bakabilecekti yüzüne...

(alıntı)


Yeni nesil Windows Live Services'ı ücretsiz edinin. Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) gölge et ama ne olur gölge olma!

Gölge et, ama ne olur gölge olma!


Sinoplu Diyojen yanlış söylemiş. "Gölge etme" diyeceğine, keşke "gölge
olma
başka ihsan istemem" deseydi hatırını soran Makedonyalı İskender'e.
Siz, hesap yaparken, bir şeyin gölgesini hesaba katar mısınız? Ben
katmam.
Çünkü gölgeler solda sıfır gibidirler; bin tane gölge bir 'şahsiyet'
etmez,
tıpkı soldaki bin tane sıfırın toplam değerinin yine sıfır olduğu
gibi.

İnsanlar ya gölgedirler, ya da şahsiyet. Gölge iseler, gölgesi
oldukları
biri vardır; yani kölesi oldukları biri. O birine, siz 'gölgeci' de
diyebilirsiniz. Gölgeci, insanları kendisinin gölgesi olarak görmekten
zevk
duyar. Ve hiçbir gölge iradeli hareket edemez.

Gölgelerin ne sevgileri gerçek sevgidir, ne de nefretleri sahici
nefret.
Onlar, kendisinin patlıcanın değil padişahın dalkavuğu olduğunu
söyleyen
muzip gibidirler; sevgi ve nefretleri gölgecininkine ayarlıdır. Emirle
severler, emirle nefret ederler.

Oysaki şahsiyetler, kendilerine ait bir kafa ve kendilerine ait bir
yürek
taşıdığının bilincinde olan insanlardır. O kafayı düşünmek, analiz
yapmak,
yerinde onaylamak ve yerinde reddetmek için; o yüreği de duymak,
sevgiye
değer olanı sevmek, inanmaya değer olana inanmak, nefreti ve inkarı
gerekli
olandan da nefret etmek ve reddetmek için kullanırlar.

Gölgenin "ben idraki" olmaz; dolayısıyla "omurgası" da olmaz. Bu
nedenle,
hiç bir gölge hiç bir zaman "bir başkası olmaktan" kurtulup "kendisi"
olamayacaktır. Ve omurgası olmayan hiç bir gölge, hiç bir zaman dik
duramayacaktır.

Gölgelerle yapılan siyasetin içerisinde "şahsiyeti" aramak da beyhude
bir
uğraştır elbet. Gölgelerin yaptığı siyasetin omurgalı olmasını
beklemek
abesle iştigaldir. Dik durulması gereken yerde, dik durmasını
bekledikleriniz yerlerde sürünüyorlarsa, gerçek nedeni işte budur.

Tarihi bir tecrübedir: Kadrolar şuurlandırılır, kitleler
şartlandırılır.
Peki bizde nasıl yürür bu işler: Kadrolar şartlandırılır, kitleler
şuurlandırılmaya çalışılır. Bu ikincisi olmayacak iş.

Gelelim kadrolara... Evet, kadrolar şartlandırılır, çünkü
şuurlandırılırsa,
başlarında buldukları demirbaşların konumunu sorgulamaya, onların
oraya
hangi çaba, liyakat ve vasıfla çıktıklarının hesabını istemeye
başlarlar.

Onun için de, gölgeci liderler şu ezeli taktiği uygularlar: Dama çık,
merdiveni çek. Merdiveni çek ki, senden sonra kimse senin çıktığın
yere
çıkamasın. Ondan sonrası kolay: Bir yandan "Hadi aslanlarım, koşun,
geride
kalanı elerim!" salvoları, bir yandan da "O kadar da değil, beni
geçeni
vururum!" tehditleri.

Tüm sorunumuz, insan kumaşının kalitesinde düğümleniyor. Kumaşı
kaliteli
insanları siyasete taşırsanız, kaliteli siyaset üretirler; ticarete
taşırsanız, kaliteli ticaret. Tersi de geçerli. O halde, en akıllıca
yatırım, siyasetten de, ticaretten de önce, insan unsuruna olan
yatırım.

Tabi ki, hayatın alanları, birbiriyle bıçak sırtı gibi ayrılan şeyler
değildir. Ne ki, "Ne yapmalı?" sorusunun doğru cevabı da "Nereden
başlamalı?" sorusundan bağımsız bulunamaz. Geleceğin inşası için
harekete
geçen bir kitlenin, politikaya yatırımının insan unsuruna olan
yatırımına
oranı, bir buz dağının su üstündeki kısmının su altındaki kısmına
oranı
kadar olmalıdır. Yalnızca böyle yapan bir hareket, toplumsal dönüşümün
lokomotifi olmayı hak eder ve yaşadığı zamanın aktif öznesi olur.
Değilse,
kendisine umut bağlayan kitlelerin umutlarını yad ve yabancı
lokomotiflerin
hoyrat emellerine peşkeş çeken birer vagon olurlar ki, bu tam da
yaşadığı
zamanın "pasif nesnesi" olmaya tekabül eder.

Bütün bunları bana hatırlatan, Rasulullah'ın Buhari tarafından
aktarılan
bir hadisi oldu. Burada aktarayım, bakalım size neler hatırlatacak:
"İnsanlar da develer gibidir: Bazen yüz tanesi bir arada bulunur da,
içlerinden, binmek için bir tane bile bulamayabilirsin."

mustafa islamoğlu

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) tut bizi ey oruç

Tut bizi ey oruç!


Hayatın dağdağasında kaçımız dağılmaktan korunabiliyoruz ki?

Aklımız dağılıyor. Düşüncemiz dağılıyor. Duygularımız dağılıyor. En
beteri hayatımız dağılıyor. İç bütünlüğümüzü kaybediyoruz. Yani,
kendimizi kaybediyoruz. Kendimizi kaybedince, insanı da, hayatı da,
eşyayı da kendi bütünlüğü içinde göremiyor, okuyamıyor, algılayamıyor
ve anlayamıyoruz.

Parçanın parça olduğunu gözden kaçırıyor, parçayı bütün sanıyoruz.
Parçayı bütün sanmak, hem parçaya hem bütüne haksızlık oluyor. Zira
parçadan bütünün rolünü üstlenmesini bekliyoruz. Parça bu ağır yükü
kaldıramıyor. Sonuçta, parça ile bütün arasındaki kopmaz ilişkiyi
gözden kaçırıyoruz. Varolan irtibatı dağılan ve dağıtan tasavvurumuzla
biz koparıyoruz.

Parçayı parça olarak görseydik parçanın altında ezilmeyecek, parçadaki
olumsuzluğa takılıp bütündeki güzelliği fark edecektik. Parçada "şer"
gibi görünenin bütünde "hayır" olduğunu anlayacaktık. Parçada zeval
suretinde tecelli edenin bütünün kemalinden kaynaklandığını
fehmedecektik.

Bu yüzden gündelik yaşıyoruz. Günü yaşamakla gündelik yaşamak arasında
sera ile süreyya arasındaki fark kadar fark var. Gündelik yaşamak,
"mutlak zamanı" (dehr) gözden kaçırmak demek. Gündelik yaşamak, zamanı
aşan bir zamanın olduğunu fark etmemek demek. Gündelik yaşamak,
organizmaya teslim olup ruhu teslim almaya kalkışmak demek.

Arif "vaktin çocuğu"dur, "günün çocuğu" değil. Gündelik yaşayanlar,
hayatı kendi bütünlüğü içinde göremezler. Hayatı kendi bütünlüğü
içinde göremeyen, hayatın çok mertebeli bir hakikat olduğunu, kendi
yaşadıkları hayat basamağının, birçok mertebeden sadece biri olduğunu
fark edemezler. Yaşadıkları mertebeyi hayatın bütünü sanırlar. Parçayı
bütün sanan herkes gibi cezalandırılırlar. Cezaları, bir ömrü bir gün
kadar bereketsiz yaşamaktır.

Gündelik yaşayanlar, zamanın esiri, hatta oyuncağı olurlar. Esirin
ruhu var, oyuncağın ruhu yoktur. Günün getirdiklerine maruz kalırlar.
Git gide günlükten anlık yaşamaya geçerler. Kendilerine bakteri
muamelesi yaparlar. Tepkileri, sevgileri, aşkları, nefretleri,
ilgileri, dikkatleri, rikkatleri, iradeleri, sevinçleri ve hüzünleri
anlık veya günlüktür.

İşte bir ömrü bir gün kadar bereketsiz kılmanın formülü budur. Kur'an,
bu tiplerin ahiretinden bir pencere açarak şu diyalogu nakleder:

- Dünyada ne kadar kalmıştınız?

- Bir gün ya da bir günün yarısı kadar?

İşte bereketsizlik dediğim şey de bu. Bir ömür yaşayacaksınız, ama bir
gün kadar bereketsiz geçecek.

Peki, bunun tersi de mümkün mü?

Elbette, bir günü-geceyi bir ömür kadar bereketli yapmak mümkündür.

İşte Ramazan, bize bir geceyi bir ömür kadar bereketli yapmanın
formülünü sunan ilahi bir imkândır.

Ramazan bize dağılmışımızı toplamak için gelir. Başta kendimizi
toplamayı öğretir. Aklımızı, duygu ve düşünce dünyamızı, ruh ve hatta
bedenimizi toplamayı öğretir.

Ramazan bize parçamızı bütünlemek için gelir. Parçaladığımız hakikatin
hakikat olmaktan çıktığını öğretir. Mukayyet zamanı mutlak zamana
dikmemiz için elimize bir gök iğnesi tutuşturur. Nasıl ki namaz dünya
astarını ahiret atlasına günün beş yerinden dikme talimiyse, oruç da
bunun yıllık talimidir.

Ramazan bize unuttuklarımızı hatırlatmak için gelir. Başta kendimizi
unuturuz. Ramazanın en çok hatırlattığı da kendimizdir. En büyük amacı
ise "şahit olan ben" idraki inşa etmektir. Şahit olan ben, şehadet
kelimesini sadece diliyle okumaz, varlığıyla okur. Sadece okumakla
kalmaz, kelime-i şehadet onun varlığında okunur. O artık hem okuyan,
hem okunandır. Hem şahit olan, hem şahit olunandır. Kendisi bu mübarek
kelimenin yazılı olduğu fiili ve aktif bir levha olur. İşte o zaman
her bir hücresi şu gerçeği haykırır: Biz bu cihana sahip olmak için
değil, şahit olmak için geldik.

Ramazan bize kaybettiklerimizi buldurmak için gelir. En çok
kaybettiğimiz de kendi benliğimizdir. Sahi, kendini kaybeden neyi
kazanır ki? "Ben" demeyi hak edecek bir ben idrakine ulaşmayanın
"benim" demesi ne kadar da gülünçtür. Böyle birinin "benim" dediği
hiçbir şey gerçekte kendinin değildir. O yoktur ki, onun olsun.

İşte onun için hakikat şudur: Oruç bizi tutar. Oysa biz, orucu
tuttuğumuzu sanırız. Bir yere kadar doğrudur. Zira orucu gerçekten
tutanları oruç da tutar. Dik tutar, diri tutar, kendinde ve agâh
tutar.

Ve işte tam bu nedenle: Oruç tutmak kendini tutmaktır.

"Ramazanınız mübarek olsun" demeyeceğim. O zaten öyledir. Ramazan bizi
mübarek
kılsın.
mustafa islamoğlu

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) ne kadar üzüldüm

dün gece 7 yaşındaki oğlumla tesbih çekiyoruz oğlum bana
sordu :anneciğim bu tesbih çekmeyi kur'an okumayı (anlatmaya
çalıştığı ibadet etmeyi) nerden öğrendin diye sordu ben de imam hatip
li olduğum için okuldan deyiverdim .oğlum da dedi ki :bize okulda hiç
kur'an-ı,tesbihi bırak Allah la ilgili bir şey öğretmiyorlar ya dedi
ve ben ne cevap vereceğimi şaşırdım .öyle derinden üzüldüm ki bunu
anlatmaya kelimeler kifayetsiz !!!!!!!!....

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

26 Eylül 2008 Cuma

(Namaz Zamanı) **Kadir Geceniz Mübarek Olsun**

 

Hz. Aişe bir gün Peygamber Efendimize (sav) :

''Ya RasulAllah: Kadir Gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim?'' diye sordu.

Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu:

''De ki: Ya Rab; sen çok affedicisin, affetmeyi seversin, beni afffet.''



--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Selamünaleyküm hayırlı cumalar...bire 30 bin sevap verilen bu mübarek leyle-i kadirde duada buluşlaım...







 

Seccade'nin Feryadı...

Gün ışımamış sabah yakındır

Yorgunluğun verdiği ağırlıkla hemen uykuya dalmıştı.Bir iniltiyle uyandı adam.Etraf halen karanlıktı. İniltiyi rüya gördüğüne yordu. Dudakları susuzluktan çatlıyordu, öyle susamıştı. Işıkları yakmadan mutfağa gidip suyunu içti ve yatağına döndü. Tam uyumak üzereyken, aynı inleme sesi tekrar kulaklarını tırmalamaya başladı. Ama rüyamıydı uyanık mıydı farkında değildi. Sesin geldiği yöne doğruldu. O an rüyada olduğuna iyice emin oldu. Çünkü duyduğu sesin sahibi evin tek seccadesiydi. <
Adam şaşırdı ve korkulu bir sesle <


-İnleyen sen miydin?
-Evet dedi seccade
-Niçin ağlıyorsun?
Seccade yine içe işleyen bir sesle:
- Seni uykundan uyandıran susuzluğunu, doyuncaya kadar, su içerek giderdin. Oysa benim susuzluğumu giderecek kimsem yok!
- Nasıl susarsın, sen canlı bile değilsin dedi adam.
Seccade:
- Benim ihtiyacımda bir nevi sudur ama içtiğin değil. Benim susuzluğumu ancak tövbekar kulların gözyaşları giderir.
- Anlamadım dedi adam meraklı gözlerle seccadeye
- Ağlarım çünkü Allah'ın kulları; kabrinin aydınlığa ulaşmasını, karanlıklarda kalmamayı, o kutlu günde aydın olmayı isterler. İsterler de bu vakitte kalkıp iki rekat teheccüt namazı kılmazlar. Hep bakarım sana, bir günde kalkıp şükür için iki rekat namaz kılmazsın.
-Beni rahat bırak deyip döndü adam.

Seccade devam etti.
- Ey Allah'ın kulu; bak işte sabah namazının vakti geldi. Ezanlar; namaz uykudan hayırlıdır diye sesleniyor. Ah sabah namazı , ah bu sabah namazı ! Namazlar arasında müstesnadır. Hem kalbe hem de ruha hayat veren bir iksirdir o . Yetmiyor mu ? gece gündüz dünya için koşuşturduğun , Aziz ve Kahhar olan Allah'ın çağrısına neden icabet etmezsin!!!
Adam iyice sıkılarak:
-Ey seccadem, beni rahat bırak . Gündüz yeterince yoruluyorum, biraz daha uyuyayım deyip yatağın sıcaklığına bıraktı kendini.
- Seccade yılmadan adamı uyarmaya ve uyutmamaya uğraşıyordu.
- Demek ki sen dünyaya ahretten daha çok önem veriyorsun.
Adam iyice öfkelendi:
-Yeter artık lütfen konuşma diye bağırdı.

Seccade bu çıkışın karşısında önce sustu. Daha sonra sesini iyice alçaltarak ;
-Ah o fecir vaktindeki adamlar, ah o fecir vaktindeki adamlar dedi. Sen O nurlu peygamberin bu vakit için neler söylediğini bilmez misin. Her kim ki güneş doğmadan ve batmadan evvel namazlarını eda ederse ateşe girmeyecek Ve yine O güzel insan Kim şu iki namazı (sabah - ikindi veya sabah - yatsı) kılarsa cennete gider. Ve nihayet Münafıklara en ağır gelen namaz sabah ve yatsı namazıdır. Onlar ki o iki namazdaki ecri bilselerdi sürüne sürüne giderlerdir
Bunun üzerine adam yatağından doğrulup;
-Haklısın sabah namazı gerçekten önemli dedi..
Seccade:
-Öyleyse kalk ve namaz kıl dedi.-Yarın inşAllah , mutlaka kalkacağım ama bugün çok yorgunum dedi adam.

Seccade son bir ümitle ;
-Kişi Salih amellerin ne kadar büyük ecri olduğunu idrak edemezse tüm zamanlarda bu ameller zor gelir. Sorun uyumaksa, kabir de uykudan çok ne var! Gel sözümü dinle Ey Allah'ın Kulu!
Bu andan sonra adamda tek kelime duyulmadı. Seccade de bir süre sessiz kaldı. Adam uykuya devam etti.

Ama heyhat! Adam ömründeki en uzun uykuyu dalmıştı bile. Seccadenin son sözlerini duyamadı. O an seccade adamın öldüğünü anlayınca kısık bir sesle şunları söylüyordu.
-Ey tövbesini yarına erteleyen, bilir misin yarına çıkabileceğini !!!
Ölüm pusuda hep, biz dünya için günah işlerken. Süresi de kısıtlı. Gün gelip atar, farkında olmadan


 

Bu Gece Seccadeni Göğe Ser...

 


Ansızın bölünen bir uykuyum bugün, gecenin koyu karanlığında, yağmurun ıslatıp hırpaladığı…

Bak dinle, her şeyin ve herkesin sustuğu bir vakit, bir ağıt duyacaksın bu gece, ansızın uykunu bölen ve içinin duvarlarını delen bir ağıt. Bir ağıt…

İçini susturmaya çalıştığın saatlerde, kapı eşiğine süzülmüş, öylece sessiz zaman kollayan, bir kadın entarisi giyinmiş, kalbi ortasından yarılmış, hiçbir dilde olmayan, bir ağıt duyacaksın…Bu gece seccadeni göğe ser ve uyuma! Çünkü dünyanın bütün ağıtları kapını bir bir çalacak, izin istemeden sana hikayeler anlatacaklar. Kadın çığlıklarına uyanacaksın! Bir yerde yarım kalmış bir kadın, boğazına sarılacak bu gece! Bir kadın, giyemediği bütün entarilerin hesabını soracak…Ve başka bir kadına çöpe attığın en son bayat ekmeğin, hesabını vereceksin bu gece! Asla kazanılamayan savaşlar meydanında, yani gerçekte kimsenin galip olamadığı bir dünyada, yegane güce sığındığında, bütün ağıtların dilini çözeceksin. Bir düşün… Ölü bir çocuk yüzüne, kaç ağıt sığdırabilirse bir anne, bugün o kadar ağıt yakılacak şehrinde. Ve bütün ''la yüs'el'' lere inat, soracaksın, iniltili cümlelerin ezik senfonisine, neden, niçin, neden, niye…?

Yegane bir gücün herkesi izlediğini ve bütün ağıtlarımızı herkesten önce ve herkesten çok duyduğunu unutarak, soracaksın…

Mesela bir zalime içinden kin güderken, bir zindanda insanlığı ararken,bir bebeği toprağa bırakırken, bir ağıt sesi içinde yankılanırken…

Soracaksın illaki. İllaki aklınla yola koyulacaksın. Hayır! Önce kadınlar tanımalısın, kan kokusu eteklerine sinmiş ve etekleri bahar çiçeklerine hiç deymemiş, yamalı yürekler yani…

Onların Rab'leriyle konuşmalarına kulak verdiğinde, sormayacaksın artık hiçbir şeyi. Yüreğin yeterse, dinleyeceksin. Ve öğreneceksin bir ağıt dili, Rable konuşan…

Her gece, giden birine, içi hiç dolmayan gariban tencereye, alnında kanı kurumamış taze şehide, gün görmemiş dertli geline, ağlayan bir kadın sesi, her şehirde…Ve hayır öyle değil diyeceksin ardından! Siz bilmiyorsunuz ağıt dilini! Her gece uykumu bölen kadınlar, ağıt yakmıyorlar aslında! Siz bilmiyorsunuz, onlar isyan da etmiyorlar… Kimsesiz kalmış bir bilinmez dille, Rab'le konuşuyorlar…

Bu dili öğrenirsen bir gün unutma! Ve kimsesiz kalmadan önce, bir ağıt yak kendince! Tenceren doluysa da, elini bırakmayan bir el varsa da, gönlün bir şehit kanına yanmadıysa da, bir ağıt yak…

İçinde şükür olsun, nefesler sayısınca… Yoksa, bir gün kimsesiz kaldığında,gökyüzü ses vermez ağıtlarına… Bugün ellerin doluysa da Rabbe uzat avuçlarını…

Ve ağıtlar büyüt! Bu gece bütün duyduğun ağıtlara kulak ver! Seccadeni gökyüzüne ser bu vakit! Uyuma…

Kalk bir ağıt yak!


" birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz mazide, birimiz müstakbelde, birimiz dünyada, birimiz ahirette olsak biz birbirimizle beraberiz"


Tamamıyla yeni Windows Live Messenger ailesine katıl Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---