31 Aralık 2008 Çarşamba

(Namaz Zamanı) İsrail'den Teşekkür !!!!!!!




israil'den Teşekkür!




































 
Yarabbi yarabbi Yarabbi sana yalvarıyoruz. Kahır sıfatınla zalimleri ve senin düşmanlarını "EL-KAHHAR" sıfatınla kahreyle.
Artık müslüman kanını akıttırma yarabbi...





--
La tehzen! innallahe meana...
Uzulme ! Allah bizimle...


 

Yeni nesil Windows Live Services'ı ücretsiz edinin. Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) söz yok,intifada var

Ne zaman İsrail Filistin'de katliam yapsa, bildik odaklar hep aynı gevelemeyle karşımıza çıkıyor. İş değil laf üreten bu zevattan  cesaret alan İsrail daha da vahşileşerek, mazlum Filistin halkını ezdikçe eziyor. İstanbul'da bir çok mahalleye asılan  bu afiş, İsrail'e işbirlikçilerine, ve zulme sessiz kalan bütün insanların suratını şamar oluyor. "Söz yok, İntifada var!"


Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

30 Aralık 2008 Salı

(Namaz Zamanı) dünyadan yansımalar...


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Düşünelim biz ne yapabiliriz ?

* Adem aleyhisselamla başlayıp Peygamber Efendimizle devam eden hak-batıl
mücadelesinde hep hicret aydınlığı vardır Peygamberlerin, mü'minlerin yolunu
hep hicret aydınlatır Hicret, Yesrip'ten Medine'ye, medeniyete yolculuktur*
..
*Hicret, zulümden barışa, nefisten, ruha, gönüle yolculuktur Hicret, "çil
çil kubbeler" serpmektir,

Kuba gibi, Mescid-i Nebevi gibi 1 Muharrem 1430,
hicretimiz ve Hicri Yılbaşımız mübarek olsun*


*Hicret, göç etmektir... Maddî göç bellidir... Bir şehirden diğer bir şehre
gitmek gibi…
Manevî göç teferruatlıdır. Bir Müslüman, bulunduğu beldede veya şartlar
içinde dinini yaşayamıyorsa, o Müslüman dinini yaşayacağı bir beldeye
gidebilir....*

*Bulunduğumuz odada televizyon varsa ve odada bulunanlar istemediğimiz bir
programı izliyorlarsa, o odadan diğer bir odaya geçmek HİCRETTİR... *

*Akrabalar, arkadaşlar, komşular İslam'a aykırı yaşayışlarını sürdürmek için
toplanmışlarsa, onların toplantısına katılmamak HİCRETTİR. *

*Her gün kahveye gidenler, her gün sohbetlere gitmeye başlarsa bu hal
bir HİCRETTİR.*

*Kötü arkadaştan ayrılıp, âlimleri ziyarete gitmek HİCRETTİR. *

*Buyrulmuş ki "Bir dağın hareket ettiğini duyarsanız inanın; bir insanın
huyunun değiştiğini duyarsanız inanmayın."*

*Huylar değiştirilmez ama yönü değiştirilir. Huylara yön vermek, yönünü
değiştirmek HİCRETTİR. *

*Bedenimizi bir yerden bir yere taşıma yerine, huyumuzu, âdetimizi, örfümüzü
bir yerden bir yere taşıyalım.*

*Peygamberimiz'in ve O'nunla beraber hicret eden sahabenin bu hareketi,
bütün Müslümanlara örnektir.*

*Bulunduğunuz işyerinde İslamiyet'i yaşayamıyorsanız, işinizi değiştirin.*

*Oturduğunuz muhit iyi değilse, evinizi değiştirin. Yaşayış tarzınızdan siz
ve yakınlarınız memnun değilse, yaşayış tarzınızı değiştirin. Bu
değişiklikler, dünyanızı cennet eder.*

*Alâk Sûresi "oku" diye başlar. Nasıl okuyacağımızı da hemen açıklar: "Oku,
seni yaratan Rabbinin adıyla…"*

*Ne okursak okuyalım, Allah adına okumak lazım. Allah'ın yarattıklarını
öğrenmek için okumak, dalaletten hakka HİCRETTİR. *

*Bir hanım tesettürün şartlarına riayet etmiyorsa, karar verip tesettürün
şartlarını tam yerine getirmesi HİCRETTİR. *

*Çocuğumuza Kur'an öğretmeye başlamak bir HİCRETTİR. *

*Kısacası insanın kendi hayatında yaptığı iyiliklere doğru hareketlerin
bütünü HİCRETTİR. *

*Hicret zordur; fakat cennet de ucuz değildir.*

*Allah, türlü işkencelere maruz kalan Peygamber'ine ve Müslümanlara, "hicret
edin" diyor. "O işkencenin içinde kalın, sabredin" demiyor. Bu ayetten,
olaydan bizim almamız gereken ders şudur: "Müslüman bile bile zarara
giremez, haramdır...!" *

*Haline bak…*

*Olumsuz bir durum varsa, olumlu hale geçmeye çalış. İşte hicret budur.*

 

Alıntıdır.

 

Kalbinin çağır(ıl)dığı yerde misin?

Basit ama kesin bir fizik kuralıdır: Bir yerde bulunman için diğer yerleri terk etmen gerekir. Bir anda iki yerde bulunmak mümkün değil. Sadece bir yeri tercih etmen gerekir. Bunun bedeli de bulunabileceğin başka bütün yerlerden çekilmektir.
Şimdi buradasın. Gözlerin bu satırlarda… Aklın satırların arasında, arkasında… Değdiğini düşünüyorsun ki, başka halleri terk ettin, başka yerlerden çektin gözlerini. Aklın sadece burada, başka yerde değil. Okuyorsun. An'ın hakkını vermeye çalışıyorsun. An/lamak kaygısındasın. Başka işleri yüz üstü bıraktın.
Kaçılmaz bir kader bu! Yapıp ettiğin tek iş alış-veriş. Aldığın her şey için bir şey/ler vermen gerek. Tercih ettiğin her yer için bir yerleri terk etmen gerek. Verdiğince alıyorsun. Nefesin bile alışta verişte.
Şimdi buradasın. Başka bir zamanda değilsin. Başka hiçbir yere değmiyor ayakların. Gövdenin bütün ağırlığıyla mekânın ortasındasın. Yüzün bu an'a dönük. Kalbin bu yerde atıyor, yeniden yeniye dolup boşalıyor. Gitmeyeceksin bu yerden. Vazgeçmeyeceksin bu hâlden. Yakanı çekip çekiştirseler itiraz edeceksin. Dikkatini dağıtsalar engelleyeceksin.
Terk ettiklerine değdiği için bu yerdesin. Hiçbir şey bedelsiz değil. Bulunamadığın yerlerin güzelliğince pahalı şu anda bulunduğun mekân. Gözlerini bir gündoğumuna kilitlemiş olabilirdin şimdi, ama burada, bu satırlarda dolaşıyorsun. Kaçırdığın gün doğumları kadar eder mi bu kara harflerin tesellisi? Kulaklarında bir çağlayan sesi çoğalıyor olabilirdi ama şimdi beni dinliyorsun. Uzaklarda bıraktığın deniz köpüklerine, kulağını kapattığın kuş cıvıltılarına değer mi bu kuru sözler?
Bedel ödüyorsun. Hem de çok! Terk ettiklerincedir tercih ettiklerinin değeri. Arkada bıraktıkların çoğaldıkça, yanına vardıklarının, önüne aldıklarının bedeli artıyor. Nereye gidiyorsun şimdi? Hangi yolu geride bırakıp hangisine yolcu oluyorsun? Neyi alıp neleri veriyorsun? Neleri arkana attın da, nelerin peşindesin? Tercih ettiklerin terk ettiklerin kadar kıymetli mi? Seçtiklerin geçtiklerinden daha güzel mi?
Yoksa, alışverişte görmüyor musun kendini? Kaçtın mı dükkândan? "Oynamıyorum ben!" mi demelerdesin? Tercihsiz misin? İradeni iptal mi ettin? Hiç seçimsiz mi yaşıyorsun? Öyleyse, kendini sıfırlamayı tercih ettin demektir. Kendini hiç saymaya kalktın demektir. Kendinden geçtin yani. Kendini arkaya attın. Aldığı verdiğinden çok az bir ziyankârsın.
Kaçamazsın işte! Yine seçimdesin. Yine alışveriştesin. Bir şeyleri terk etmeden edemiyorsun. Bir şeyin eksilmesi kaçınılmaz ömrünün cüzdanından. Dünü terk ettin, bugünü tercih ettin. Bugünü harcıyorsun, yarına erişmeyi umuyorsun.
Bir şey almasan da veriyorsun sürekli. Bedeller ödüyorsun. Nefesini tüketiyorsun. Bedenini eskitiyorsun. Ömrünü eksiltiyorsun. Sepetine bir şeyler koymaya yanaşmasan da, varlığından gün düşülüyor sürekli. Kazanmayı/kaybetmeyi dert etmesen de, kaybediyorsun günleri gülleri. "Bana ne!" deme hakkın yok! Hiçbir şey istemesen de, ödüyorsun sürekli. Her an harca(n)maktasın. Işığı kullanıyorsun. Bedenini kullanıyorsun. Göğün altında yer işgal ediyorsun. Sevdiklerinin gönlünde arsa arıyorsun. Gözünü işletiyorsun. Aklını pazara sürüyorsun.
Senin için harcananlara karşılık vermeyeceksen, boşuna yer işgal ediyorsun. Boş yere nefes alıyorsun. İsraf ediyorsun kendini. Saçıp savuruyorsun sana verilenleri. İyice kaybetmeyi tercih ediyorsun. Yitirmeyi seçiyorsun. Anlamsızlığı önceliyorsun. Zararı ziyanı istiyorsun.
Şimdi ne kaldırabilirdi seni yerinden? Hangi şey şimdi ve burada olmandan daha hayatî olurdu senin için? Kim burada şu halde bulunmaktan daha sevimli, daha kârlı, daha tatlı bir hal teklif edebilirdi sana? Arkana bile bakmadan bu odayı, bu bilgisayarı, bu sayfayı, bu koltuğu sana terk ettirecek bir seçenek yok mu sence?
Sen "Allah ve Elçisi'nin çağırdığı yer"den daha güzel bir yer biliyor musun? "Allah ve Elçisi'nin çağırdığı hâl"i arkada bıraktıracak, elinin tersiyle ittirecek, terk ettirecek, unutturacak, göz ardı ettirecek bir hâl var mı acaba? "Orada bulunmaktansa burada bulunmam daha kârlı, daha anlamlı, daha yararlı" diyebileceğin bir yer tarif edebilir misin? Seni senin kadar düşünmeyenlerin çağırdığı yer, sana senin kalbinden de yakın Birinin çağırdığı yerden daha kârlı olabilir mi? Senin kalbinin gizli arzularını ve mahrem fısıltılarını hiç duymayan, duysa da önemsemeyen, önemsese de elinden bir şey gelmeyen birilerinin çağırdığı hâl, senin kalbine senden de yakın Bir'inin çağırdığı halden daha sevimli olabilir mi?
Öyleyse, "Ne zaman Allah ve Elçisi [seni] hayat[verecek şeyler]e çağırırsa, hemen git. Bil ki Allah [senin]le kalbi[n] arasına girer." [Bak. Enfal/24] Yani, seni şimdi bulunduğun yeri terk etmeye çağıran Allah [ve O'nun adına Elçisi] sana senin kalbinden daha yakın ve senin kalbine de senden daha yakındır. Sana senin kalbinden daha yakın Bir'inin çağrısı, seni kalbinden uzaklaştıran bütün çağrıları uzakta bırakmaya değmez mi? Senin kalbine senden daha yakın Bir'inin çağrısı, kalbini unutarak/kırarak/küstürerek/ağlatarak gittiğin yerlerin hepsini terk etmeye değmez mi?
Hem zaten, başka yerlere gitsen de fark etmez. Eninde sonunda yine O'na kalacakmışsın. İster istemez "O'nun huzurunda toplanacak"mışız. [Enfal/24]
Bütün odaları terk edeceğin, tüm şehirleri arkada bırakacağın, cümle kıyılardan çekileceğin, bakışların hepsinden vazgeçeceğin, hevâ ve heveslerini yüz üstü bırakacağın bir adresin var mı?
 
 
 


 Allah'a emanet olun
Selam ve dua ile...
 
NOT: Yaşadığımız mübarek günlerin değerini bilerek hem kendimize hem dostlarımıza hem filistinde hemde tüm dünyadaki mümin kardşlerimize bunların yanında tüm ölmüşlerimize ve babalarımıza atalarımıza dua etmeyi ihmal etmeyelim inşaallah


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı)

s.a hayırlı günler kardeşlerim allah hepinizden razı olsun

Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) FW: FILISTIN DIRENIYOR.... DÜNYA SEYREDIYOR...







EY MÜSLÜMAN!...
FILISTINDE IRAK TA SURIYE DE ÇEÇENISTAN DA ÖLDÜRÜLEN KUNDAKTAKI BEBEKTEN,EŞIKTEKI ÇOCUKTAN,TECAVÜZE UĞRAYAN BACILARIMIZDAN,ANALARIMIZDAN BIZLER,YANI SAHABEDEN SONRA GELMIŞ EN ÜSTÜN IRK OLAN BU ÜLKEDE YAŞAYAN MÜSLÜMANLAR SORUMLUYUZ.EĞER KI BIR SUÇLU ARIYORSAK,EĞER KI BU HAYATTA BIR HATALI ARIYORSAK DÖNDE AYNAYA BAK!..ÇÜNKÜ TEK SUÇLU BIZIZ.ALLAH (C.C) KURAN DA DIYOR KI:KAFIRLERE ZERRE KADAR MEYLETMEYIN.ZIRA ONLARA HAZIRLADIĞIM ATEŞ SIZIDE YAKAR.IŞTE KARDEŞLER BIZLER BATILI MODASINA ONLARIN EKONOMISINE COCO-COLA GIBI SIGARASINDAN KIYAFETINE KADAR ÖZENIRSEK, IÇTIĞIN HER SIGARA VE COCO-COLA KUNDAKTAKI BEBEĞE KURŞUN OLARAK GERI DÖNÜYOR.SEN BU ZULME ORTAK OLMAK ISTEMIYORSAN VE "YA BEN BUNLARA NASIL KARŞI KOYABILIRIM?" DIYORSAN,IŞTE SANA ŞEHIT BAYRAM ALI ÖZTÜRK HOCA NIN SÖZÜ:"BIR ÇIVI BIR NALI,BIR NAL BIR ATI,BIR AT BIR KOMUTANI,BIR KOMUTAN BIR ORDUYU,BIR ORDU BIR DEVLETI KURTARIR MI ??KURTARIR.=BIR ÇIVI BIR DEVLETI KURTARIR MI??KURTARIR."
EYY MÜSLÜMAN KARDEŞIM,BIR ÇIVI KADAR OLAMIYOR MUSUN?...


Yeni nesil Windows Live Services'ı ücretsiz edinin. Buraya tıkla!

Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın. Sadece e-posta iletilerinden daha fazlası

Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın. Sadece e-posta iletilerinden daha fazlası
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) FILISTIN DIRENIYOR.... DÜNYA SEYREDIYOR...









EY MÜSLÜMAN!...
FILISTINDE IRAK TA SURIYE DE ÇEÇENISTAN DA ÖLDÜRÜLEN KUNDAKTAKI BEBEKTEN,EŞIKTEKI ÇOCUKTAN,TECAVÜZE UĞRAYAN BACILARIMIZDAN,ANALARIMIZDAN BIZLER,YANI SAHABEDEN SONRA GELMIŞ EN ÜSTÜN IRK OLAN BU ÜLKEDE YAŞAYAN MÜSLÜMANLAR SORUMLUYUZ.EĞER KI BIR SUÇLU ARIYORSAK,EĞER KI BU HAYATTA BIR HATALI ARIYORSAK DÖNDE AYNAYA BAK!..ÇÜNKÜ TEK SUÇLU BIZIZ.ALLAH (C.C) KURAN DA DIYOR KI:KAFIRLERE ZERRE KADAR MEYLETMEYIN.ZIRA ONLARA HAZIRLADIĞIM ATEŞ SIZIDE YAKAR.IŞTE KARDEŞLER BIZLER BATILI MODASINA ONLARIN EKONOMISINE COCO-COLA GIBI SIGARASINDAN KIYAFETINE KADAR ÖZENIRSEK, IÇTIĞIN HER SIGARA VE COCO-COLA KUNDAKTAKI BEBEĞE KURŞUN OLARAK GERI DÖNÜYOR.SEN BU ZULME ORTAK OLMAK ISTEMIYORSAN VE "YA BEN BUNLARA NASIL KARŞI KOYABILIRIM?" DIYORSAN,IŞTE SANA ŞEHIT BAYRAM ALI ÖZTÜRK HOCA NIN SÖZÜ:"BIR ÇIVI BIR NALI,BIR NAL BIR ATI,BIR AT BIR KOMUTANI,BIR KOMUTAN BIR ORDUYU,BIR ORDU BIR DEVLETI KURTARIR MI ??KURTARIR.=BIR ÇIVI BIR DEVLETI KURTARIR MI??KURTARIR."
EYY MÜSLÜMAN KARDEŞIM,BIR ÇIVI KADAR OLAMIYOR MUSUN?...


Yeni nesil Windows Live Services'ı ücretsiz edinin. Buraya tıkla!

Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın. Sadece e-posta iletilerinden daha fazlası

Yeni nesil Windows Live Services'ı ücretsiz edinin. Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) TERKEDİLMİŞ HALK

İsrail Gazze'ye yeniden saldırı düzenledi. Bütün gazeteler saldırıyı kınıyor. Devlet sözcüleri saldırıyı kınıyor. Hamas ile İsrail arasında 6 aylık bir ateşkes süreci, Türkiye'nin de çabalarıyla sağlanmıştı. Bu sürecin bitmesinden bir hafta sonra Gazze, hangi Gazze, 1,5 milyon insanın kapatıldığı, sıkıştığı ince bir şerit olan Gazze, füzelerle sarsıldı. Saldırıda en az 225 kişinin öldüğü, 800 kişinin de yaralandığı, bu yazının yazıldığı saatlerin rakamları.
1967'deki "6 Gün" savaşlarından sonra Gazze Şeridi İsrail ordusu tarafından işgal edilmişti. Mısır, Ürdün, İsrail ile olan gayr-i resmi ilişkilerin yürümesi çıkarıyla, zaman içinde Gazze Şeridi'nde sıkışmış kalmış Filistinlilerin çaresizliğinden hiç de rahatsız olmamıştır. Adeta Mısır ve Ürdün'ün selâmeti adına bu insanlar mahkûm edilmişlerdir.
Gökkubbe altında, açık havada bir kapalı yer bunaltısı (klostrofobi) yaşarcasına. Bir açık hapishane.
Açık bir cezaevi. Gazze'de yaklaşık 1,5 milyon Filistinli yaşıyor. Çağdaş hayat standartlarının altında bir ömür sürmeye mahkûm edilmişler. Ömür kelimesi de pek kullanılamaz, çünkü ömür barış halinde geçen yılları ifade eder aslında.
Filistinliler herşeye rağmen eğitimlerine önem veriyorlar. Nitelikli bir sinemaları vardır, zaman zaman kanallarda örneklerini izliyoruz bu sinemanın. Şairleri, düşünce adamları var. Fadva Tukan, Mahmut Derviş iki ünlü ozandır, öldüler; şiirleri yaşıyor.
Filistin kuşatılmış bir toplumdur. Onlar, en doğal hayat haklarının hiçe sayılmasına bir tepki olarak silâhlı mücadeleye başvurmuş bir halktır. Oyalayıcı gazete ve ajans-TV yorumlarının söylemediği hakikat budur.
Başbakan Erdoğan, İsrail'in Gazze operasyonuna sert bir tepki verdi: "Bu bize karşı da yapılmış saygısızlıktır." Yerinde bir sözdür bu. Türkiye'nin dış politikada nihaî irade belirtmesi gereğini de düşündürmelidir ama.
Birçok devlet, "orantısız güç kullanımı" deyimini kullanmış demeçlerde. Evet, Filistin halkının hava kuvvetleri yok.
Günlük hayatımızda, bizden başka Müslümanlar olduğunu idrâk edebilsek. Bir Müslümanın acısı bütün Müslümanların acısıdır katına erişsek. Konfor, lüks ve şehvet, bu acıyı duymayı engeller, ruhu öldürür.
 


Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) GAZZE AH GAZZE

Küresel kriz var şimdi, extra acılarını ertele;
Düşme üstüne, üstüne füzeler yağan barakaların.
Nasılsa ucuz bir kandır akan, ellerini yıkarsın geçer,
Bir de kınama cümlesi kurarsın, hem vicdanın rahatlar...
***
Gazze'de bir çocuk,
Alnından yüzüne akan kanı silecek, elini hissetmiyor.
Dünya hissetmiyor, Gazze'de çocuklar ölüyor kocaman ölümlerle,
***
Gazze'de bir anne,
Göz pınarları kurumuş donmuş ruhumuza ağıtlar yakmaktan,
Bir eli koynunda, bir eli topraktadır Gazze'de annelerin
Yetim cenazeleri uğurlamaktan.
***
Gazze'de toprak doymuştur yiğit ölümlerine
Altında fidanlar, üstünde çınarlar yaşayan toprak;
Kadim canavarları dünyanın doymamıştır.
***
Ey Filistin,
Ey nebiler beldesi,
Kalkmıştır üstünden gölgesi
Ömer'in ve Selahaddin'in
Ve Abdülhamid-i Sani'nin,
Şimdi İshak yastadır ve İbrahim,
Nicedir akan İsmail'in kanıdır.
***
Ey Filistin,
Andolsun zamana,
İncire ve Zeytine ve Sinîn'e
Ve ince ince süzülerek Gazze'ye
Sabra'ya, Şatilla'ya, Cenîn'e
Akan kana andolsun,
Yazgın yazgımdır, yasın yeminim,
Hıyaneti tevil etmeyeceğim.
Ruhunu satlığa çıkarmışların,
Ve korkakların ve Allah'ı unutanların
Üstümüze boşalttığı utancı faş etmeden,
Tel'in etmeden zulmü,
Ruhumu teskin etmeyeceğim...
***
Ey Filistin,
İbrahim'in mehceri, Musa'nın hülyası,
Yuşa'dan beri işgal altındaki Filistin.
Halife Davud'un, mülkler sahibi Süleyman'ın
Ve Üzeyr'in ve Zekeriyya'nın ve Yahya'nın yurdu.
Sen ki bağrına nebiler gömerek bekleyendin;
"Ben gideyim ki O gelsin" demişti İsa,
Çevresi mübarek kılınmış mescidi,
O "En Uzak Mescid"i kalbimiz kadar yakın eden Mirac Sahibi'ni bekledin.
Geldi.
Yüzüne renk geldi dünyanın,
Su yürüdü damarlarına Zeytin Dağı'nın kadim ağaçlarının.
Elleri birleşti İsmail'le İshak'ın.
***
Nebiler Sultanı'nın işaretlediği
Zamana dek, Mesihler çağına dek
Bu direniş sürecek.
Ne zaman gök misafir
Yarım kalan evrensel şarkıyı tamamlayacak,
O zaman dinecek evrensel acımız,
Kılıç o zaman kınını tanıyacak.

 



Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) esselam...Hicri yeni yılımız hayırlara vesile olur inşallah.Filistinli kardeşlerimize dualarımızı unutmayalım..dua ile dostlar




Her hicret, Ensar ister
 
HİCRET DEYİNCE, HER mü'minin aklına önce Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselam, sonra yol arkadaşı Ebu Bekir radıyallahu anh, sonra Mekke, sonra Medine gelir. Bir adım sonra, Mekke'den Medine'ye hicret eden sair sahabileri de düşünürüz.

Hicret deyince akla gelenler hayalimizde bu şekilde bir bir canlanırken, Hicret deyince muhakkak akla gelmesi gereken bir grup insan bir şekilde nazarlarda gizlenir yahut gerilerde kalır.

Bu bir grup insan, Ensar'dır. Ensar: Mekke'den hicret eden Muhacir sahabilere, her açıdan yardım elini uzatan Medineli sahabiler.

İşte o Ensar, Hicret hatırlara geldiğinde, unutulmasa da, sıralamada geri kalır ve nazarlardan gizlenir.

Kimbilir, belki de, Hicretin asıl zor tarafını Mekkeli mü'minler gerçekleştirdiği içindir bu. Hz. Peygamber'in bile, terkederken geri dönüp "Benim için sen, Allah'ın arzında bana en sevgili yersin. Kavmim beni mecbur bırakmasıydı, seni asla terketmezdim" buyurduğu yerdir Mekke. Kâbe'si, Zemzem'i, Safâ ile Merve'si, Hira'sı ile, az ötedeki Arafat'ı ile, insanlık tarihinin en ulvî hatıralarını özünde taşıyan yerdir. Allah'a ibadet için inşa edilen ilk bina da Mekke'dedir, sözlerin en güzeli olarak Kur'ân-ı Hakîm de ilk olarak burada Peygamber'e inmiştir.

Peygamber aleyhissalâtu vesselam ve Mekkeli sahabiler, işte böylesine kudsî hatıralar yüklü olduğu halde Mekke'yi terketmişlerdir. Dahası, yanlarına alabildikleri üç-beş eşya ve üç-beş dinar dışında, dünyalık namına neleri varsa onları da geride bırakarak ayrılmışlardır bu şehirden. Daha da ötesi, birçoğu anasını, babasını, eşini, evladını ve her hâlükârda akrabasını arkada bırakarak ayrılmıştır Mekke'den.

Dolayısıyla, Hicret deyince, feragatin büyüğü, elbette Mekkeli Muhacirîn'e aittir. Zira, imanları için herşeyden ve herkesten geçmişlerdir. Kurulu düzenlerini bozmuş, işlerini-güçlerini bırakmış, eş-dost-akrabadan kopmuş; sırf imanlarını tam olarak yaşamak adına, hepsinden feragat etmişlerdir.

Ama birşe var ki, Mekkeli sahabiler, hicret ederken, bir bilinmeze doğru göç etmiş de değillerdir. Peygamber aleyhisselam ve yol arkadaşı Ebu Bekir, hicret ederken, meçhul bir diyara ve meçhul bir akıbete doğru hicret ediyor değildir.

Zira hicret, apar-topar, bir anda ve bir belirsizliğe doğru bir yolculuk değildir.

Sahabiler de, Hz. Peygamber de, hicret ederken, nereye, hangi şartlarda, kimlerle karşılaşmak üzere gidiyor olduklarını bilmektedir.

Açıkçası, Hicret, Mısır'dan Filistin'e o mucizevî hurucunda Hz. Musa'nın yaşadığına benzer mihnetler barındıran bir yolculuk değildir. İkibin küsur metrelik derinliğiyle Kızıl Deniz'in yarılıp yol olarak açıldığı bu mucizevî hurucun akabinde Eriha'ya varıldığında gelen cihad emri karşısında Benî İsrail'in tavrı "Ey Musa! Git, sen ve Rabbin savaşın!" aymazlığı iken; Medineli sahabiler, Hicret gerçekleşmeden evvel, hem de iki kez Akabe'de Peygambere biat etmişlerdir.

Hem de nasıl bir biat!

Akabe biatlarında Ensarın en ziyade öne çıkan ismi Es'ad b. Zürâre'nin dediği şekilde, onlar, Peygamber aleyhisselamı ve Mekkeli sahabileri Medine'ye davet ederken, kendileri için nelere davetiye çıkardıklarının farkında olarak bu biatı etmişlerdir:

"Bizler, ancak bu zâtın Resûlullah olduğunu bilerek, develerimizin böğürlerini tepe tepe buraya gelmiş bulunuyoruz. bugün kendisini alıp Medine'ye götürmek, bütün Araplardan ayrılmaş, ayrı baş çekmek, ve neticede en hayırlılarınızın öldürülmesi ve sizlerin de kılıç darbeleriyle kesilip biçilmeniz demektir. (...) Ey insanlar! Muhammed'e ne üzerine bey'at edeceğinizi biliyor musunuz? Siz ona; Arap ve Arap olmayanlarla, bütün cin ve insanlar topluluğu ile savaşmak üzere bey'at edeceğinizin farkında mısınız?"

Yahut Abbas b. Ubâde'nin dikkat çektiği şu istikbale razı olarak:

"Sizler; insanların kızıl ve kara derilileriyle savaşmak üzere kendisi ile biatlaşacaksınız!

Eğer karşılaşacağınız musibetle mallarınız azaldığı, eşrafınız öldürüldüğü zaman ona yardım etmeyecek, kendisini muhaliflerinin ellerine bırakacaksanız, vallahi bu, dünyada da, ahirette de yüzkarasıdır. Şimdiden bundan vazgeçin.

Fakat eğer sizler kendisine vaadde bulunduğunuz yardım, barındırma, muhaliflerinden koruma gibi şeyleri yerine getireceğinize kani iseniz, mallarınızın azalması ve eşrafınızın öldürülmeleri pahasına da olsa onu tutunuz ki, vallahi bu da, dünyada da, ahirette de hayırlıdır!"

Onlar işte bunun farkında olarak Akabe'de Hz. Peygambere biat edip onu Medine'ye davet etmişlerdir.

Verdikleri bu sözün şartlarını da bihakkın yerine getirmişlerdir. Mallarını da, zamanlarını da, hayatlarını da Resûlullah için feda etmekten çekinmemiş; asla ve kat'a, "Git, sen ve Rabbin savaşın!" kabilinden bir aymazlığa düşmemişlerdir. işte Bedir, işte Uhud, hele ki Hendek, bunun apaçık delilidir.

Bu açıdan bakıldığında ise, Hicrette Ensar'ın da hissesi daha bir berraklıkla çıkar karşımıza.

Anlarız ki, Hicret, tek-taraflı bir göç değildir.

İmanından dolayı yurdunda barınamayan ve canına kastedilen bir topluluğun, imanını yaşayabilmek için meçhul bir diyara göç etmesi değildir Hicret.

İmanından dolayı yurdunda barınamayıp canlarına kastedilen bir topluluğun, imanlarını yaşayabilmeleri için her açıdan onlara yardıma, her türlü destek ve korumaya söz veren insanların olduğu bir diyara yapılan göçtür o.

Hicretten söz ediyorsak, bir tarafta tanım gereği elbette Muhacirîn, yani 'göç edenler' vardır.

Ama diğer tarafta o hicret edenleri yurtlarına kabule, her açıdan yardıma, desteğe ve korumaya önceden söz vermiş Ensar, yani 'yardımcılar' da vardır.

Hicret, bir bilinmeze yolculuk değildir. Bir "Git, sen ve Rabbin savaşın!" yolculuğu da değildir. Bir "Gidin, siz ve Rabbiniz savaşın!" yolculuğu da değildir.

Hicretin bir ucunu Allah için herşeyden feragat eden Muhacirîn tutmuş, gitmekte; öteki ucunu ise Allah için herşeyden feragat edenler için herşeyden feragat eden Ensar tutmuş, "Bize gelin!" demektedir.

Hicret, "Gelin, ne gerekiyorsa ben de varım; ne yapılacaksa, ben de işin içindeyim; hangi bedel ödenecekse, ben de hazırım!" diyebilen bir Ensarın varlığında gerçekleşmektedir.

Yok mudur "İçimde bir Muhacir var" diyebilen?

Var mıdır "İçimde bir Ensar var" diyebilen?

23.01.2007


Metin Karabaşoğlu
karakalem.net
 

Hicri yeni yılımız hayırlı olsun...selam ve dua ile

 
Musa'lar yalnızdır!..


Musa'nın olduğu yerde Firavun değil, Firavun'un olduğu yerde Musa vardır. Yani evvela küfrün zehirden tadı emilecek, sonra panzehir olarak din yetişecek.
Nizam böyle!

Musa kelimesinin ihata edeceği her şahıs, İlahi bir ıslahat fermanıyla insanlar içinde boy gösterirken, onların evvela yalnız oldukları göze çarpar.

Evet, Firavun kavmine gelen Musa'lar yalnızdırlar. Çünkü Firavun bir meslek erbabı değil, bir dava adamıdır. Davasının yekûnu ise semavi dinlere karşı olmak, hatta elinden gelirse onları yıkmaktır. Bu sebeple çömezlerini yurdun dört bucağına dağıtır; her mahallede hatta ve hatta her evde bir tane bulundurmaya gayret eder. Buna muvaffak da olabilir.

Neticede Musa'lar aleyhine öyle bir sahne kurulur ki, yılana sarılmış Musa, ejderha ile mücadeleye gider. Bunu daha çok açarsak, Musa'ların evladı veya karısı Firavun'un çömezi olabilir, onun namına hareket edebilir.

Musa'lar yalnızdır...

O kadar yalnızdır ki, Allah'tan başka sığınıp güvenecekleri kapı bulamazlar. Karşısına dikilen Firavun ordusuna, hazinesine, maarifine, esnafına, halkına karşı, Musa kimsesizdir, parasızdır, silahsızdır.

Mücadele, maddi kanunların kabul etmeyeceği muvazenesizlik içinde başlar; sonunda zayıf muvaffak olur, kuvvetli mağlup...

Kudret-i İlahi bunu böyle istiyor, kim ne diyebilir?

İşin garip tarafı, Firavun namına iş yapan çömezlerin ekserisi yaptıkları işin mahiyetini bilmezler. Bunu ne için ve kimin namına yaptıklarını anlayamazlar. Dünyanın akıllısı geçinen bu insanlara iman meselesini iki kere iki dört eder basitliğinde takdim etsen aksiseda yapan teneke kutular gibi tekrar ederler fakat anlayamazlar.

Firavun olmasaydı diyemeyiz. Her şey zıddı ile kaimdir. O olacaktır ve olmalıdır. Hakiki mü'minler Firavun'un ateşinde yanıp altın olduğunu ortaya koyanlardır. Kimyada usul böyledir. Kıymetli cevherleri meydana çıkarmak için bileşikleri ateşe atarlar. İşte bu yüzden Musa'lar Firavun'un fırınına düşerler ki, elmasla kömür ayrılsın.

Sonra Firavun'un tâbileri, bizce acayip hatta iğrenç görünen hayatlarını, onlar zevkle devam ettirirler. Mayıs böceği misali... Gübre ile oynamak bu hayvanlar için saadettir.

Müslüman için bütün mesele Firavun'u tespit etmektir. Günahsız insan aramak yerine günah bendini yıkan haini tespit etmelidir.

Musa'yı göremeyenlere şunu söyleyeyim:

Madem Firavun vardır, öyle ise Musa da vardır. Bunlardan birinin varlığı diğerinin varlığını gerektirir.


HEKİMOĞLU İSMAİL


 
 
Beşer Zulmeder, Kader Adalet Eder..

 

Evet, kimse yaptığının yanına kalacağını sanmasın. Çünkü adili mutlak olan Allah, imhal eder, yani mühlet verir; ama asla ihmal etmez. Bir de bakarsınız ki zalim, zulmünün karşılığını beklenmedik bir anda olanca şiddetiyle görmüştür.

Ancak insanlar bu cezanın yaptığı zulmün, haksızlığın karşılığı olduğunu bazen anlayamazlar da zalimin, haksızın yaptığı yanına kaldı sanırlar.

İşte size irşat eserlerinde haksızlık ve zulüm karşılığı olaylardan bir misal…

Bir gün Musa Aleyhisselam:

- Ya Rabbi! der, bazı insanlar zalimin yaptığı yanına kalıyor sanıyorlar. Halbuki senin adaletin eninde sonunda gerçekleşmekte, zalim zulmünün karşılığını mutlaka bir sebeple görmektedir. Bana gerçekleşen bu adaletinin bir örneğini göster ki, onu insanlara anlatayım da kimse zulüm ve haksızlık yapma cesareti bulamasın kendinde. Eninde sonunda zulmünün karşılığını göreceğini anlasın herkes. Rabb'imiz:

- Ya Musa der, sahrada dört yolun kesiştiği yerdeki çalılıkta saklanarak çeşme başında cereyan edecek olayları seyret de gör bakalım zalim, haksız nasıl eninde sonunda zulmünün, haksızlığının karşılığını görmektedir…

Musa Aleyhisselam, tarif edilen yerdeki ağaçların arasına gizlenerek karşıdaki çeşme başında yolcuların yaşayacağı olaylara bakmaya başlar.

İlk olarak bir atlı gelir çeşmenin başına. Atından iner, üzerindeki heybesini alıp ağacın gölgesinde oturup yemeğini yer, suyunu içer, içinde altınları bulunan heybesini orada unutarak atına binip uzaklaşır.

Arkasından gelen ikinci yolcu, çeşmeden suyunu içer, etrafa bakarken ağacın dibinde bir heybe görür. Kaptığı gibi heybeyi gözden kaybolur. Onun arkasından iki gözü de görmeyen üçüncü yolcu gelir, o da eğilerek çeşmeden suyunu içer, bir kenara çekilerek şöyle birazcık dinlenmek isterken heybenin sahibi ilk yolcu atıyla çıkagelir, öfkeyle heybesini aramaya başlar. Yaşlı bir adamdan başka da kimseyi görmeyince:

- Burada unuttuğum heybemi sen alıp sakladın, ya paramı verirsin yahut da canını!.. der. İhtiyar:

- Ben iki gözü de görmeyen bir adamım. Senin heybenin nerede olduğunu ne bileyim!.. diyerek sert karşılık verince, öfkesi başına sıçrayan atlı, 'Bu yaşta beni mi kandıracaksın?' diyerek bir vuruşta ihtiyarı yere serer, ölümüne sebep olur. Hemen atına atlayıp oradan uzaklaşır.

Bunları bulunduğu yerden seyreden Musa Aleyhisselam:

- Ya Rabbi, der, bu atlının içi para dolu heybesini arkasından gelen genç bir yolcu alıp gitti, cezayı ise ondan sonra gelen yaşlı adam çekti. Adalet neresinde bunun?.. Rabb'imiz şöyle hitap eder:

- Ya Musa! İnsanlar böyledirler işte. Hep hadiselerin dışına bakarlar, içindeki kaderin adaletini çoğu zaman göremezler. Burada herkes geçmişte yaptığının karşılığını gördü, diyerek işin geçmişini şöyle açıklar:

- Para dolu heybesini çeşmenin başında unutan atlı, vaktiyle yanında çalıştırdığı fakir bir adamın hakkını vermedi, yoksul adamın hakkı kaldı üzerinde…

İşte heybeyi alıp giden genç yolcu, o yoksul adamın çocuğudur. Aldığı para babasının hakkı olan paraydı. Onu alıp gitti. Böylece kaderin adaleti yerini bulmuş, çocuk babasının verilmeyen hakkını alıp gitmiş oldu. Ölen ihtiyara gelince:

- O da astığı astık, kestiği kestik denecek derecede zalimin biriydi… Nice kavgalara, zulümlere karışmış, yaptığı hep yanına kalmıştı. Son olarak da atlının babasını öldürmüş, yaptığı yanına kaldı sanmıştı. Nihayet atlı da geldi, parasını aldı zannıyla babasını öldüren adamı bir vuruşta öldürdü, tıpkı onun da babasını bir vuruşta öldürdüğü gibi.

Bundan sonra Rabb'imiz Hazreti Musa'ya şöyle hatırlatmada bulunur:

- Ya Musa! Söyle kullarıma, hikmetini bilemedikleri olaylara itiraz yollu bakmasınlar. Bilsinler ki, bir yapana bir başka yapan çıkacak, kimsenin yaptığı zulüm, haksızlık yanına kalmayacak, kaderin adaleti eninde sonunda yerini bulacaktır. Atlı adamın çalıştırdığı işçisinin hakkını sonunda heybe dolusu parayla ödediği gibi, babasını bir vuruşta öldüren adamı da kendisi bir vuruşta aynı şekilde öldürdüğü gibi… Onun için büyüklerimiz demişler ki:

"Hak Teala bir kulun hakkını bir başka kul ile alır; bilmeyen gafil onu kul kendi yaptı sanır!"

 

Ve Sen kabul edensin. Sen her zaman doğru söylersin.

"Bana dua edin size icabet edeyim"

Allah'ım dualarımıza icabet et.

Ya Hay ve Kayyum olan Allah'ım!

Göklerde ve yerde sınırsız güç sahibi olan!

Mescid-i Aksa'yı, yahudi zulmünden kurtar.

Mescid-i Aksa'yı, yahudi zulmünden kurtar.

Allah'ım her karanlık kafirden mescid-i aksayı kurtar.

Allah'ım Mescid-i Aksa'yı özgürce görerek dinlendir ve kindar yahudiden kurtar.

Ey Celal ve İkram sahibi Allah'ım!

Bütün canlılar Sana boyun eğmektedir. Sen rahmet edicisin.

Ey nefisleri tek olarak yaratan Allah'ım!

Allah!ım sen çok yücesin.

Ey mükemmel güç sahibi Allah'ım!

Senden islam ve müslümanlara izzet vermeni istiyoruz.

Ey Hay ve Kayyum olan Allah'ım!

Allah'ım ulema ve emir sahiplerini koru.

Allah'ım ulema ve emir sahiplerini koru.

Ve Senin yolunda olan muhlisleri.

Ve bizim makamımızı, iyliği emir, kötülükten men edenlerin makamına yükselt.

Ve onu emredenleri, müslümanların üzerine gönder.

Ey Hay ve Kayyum olan Allah'ım!

Ey Celal ve İkram sahibi Allah'ım!

Nefislere imanı bahşeden Allah'ım!

Onların şereflerini konuşmamla karala.

Ve hallerini göster.

Ve Sana karşı hiçbir koruyucu yoktur.

Allah'ım onların kaderini ızdırap olarak yaz.

Allah'ım onların kaderini ızdırap olarak yaz.

Ve onların kaderini felaket kıl.

Allah'ım onların sağlıklarını hastalığa çevir.

Ve afiyetlerini hastalığa çevir.

Ve zenginliklerini fakriliğe çevir.

Ve kuvvetini zaafa dönüştür.

Amin
selam ve dua ile


 

" birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz mazide, birimiz müstakbelde, birimiz dünyada, birimiz ahirette olsak biz birbirimizle beraberiz"






Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

27 Aralık 2008 Cumartesi

(Namaz Zamanı) ÖNÜMÜZDEKİ MÜŞRİK BAYRAMI

"Hıristiyan mezheplerden çoğunun kabul ettikleri "dini" bayramlardan biri olan Hz. İsa (a.s.)'nın doğum günü, en eski âlemşumül müşrik bayramlarından biridir.
Hıristiyanlık zafer kazandıktan sonra Saturnali Bayramı, Hz. İsa (a.s.)'nın doğum günü bayramı olarak kilise tarafından kabul edilmiştir. Bu mevlid-i İsa Bayramı Hz. İsa (a.s.)'nın doğum günü) ilk defa Roma'da tes'id edilmiş (Bayram olarak kutlanmış)'dır.
Hıristiyanlığın ilk üç asrında bu tür dini bir bayram yoktur. ilk Hıristiyanar ikinci asra kadar sâdece Rûhu'l-kuds zuhuru ve Hz. İsa (a.s.)'nın vaftizi hâtırasını anmak için ocak ayının ilk haftasında âyin yapmışlardır. Hz. İsa (a.s.)'nın tâlim ettiği Hıristiyanlığa inananlar, takriben aradan üç asır geçtikten sonra, dinlerinin asli hüviyetini koruyamamışlar, eski Roma ve Yunan paganizminin Hıristiyanlığa müdahalesini önleyememişlerdir. Hıristiyan din bilginleri, bu paganizm âfetiyle mücadelede acze düşünce, paganizmi Hıristiyanlık açısından izah etme zorunda kalmışlardır; hattâ paganizm unsurlarının inanç konusundaki kitaplara girmesine bile göz yummuşlardır. Böylece Hz. İsa (a.s.)'nın tebliğ ettiği saf Hıristiyanlık'tan her geçen gün biraz daha uzaklaşmışlardır." (Abdülkadir İnan. Hurafeler ve Menşeleri Sf: 5, Ankara-1962)
Bu, Müşrik Bayramı'nın 2002 yılı başındaki eğlencelerinde Türkiye'de harcanan paranın miktarının 8 trilyon lirayı bulduğu yılın ilk günlerinde açıklanmıştı. (Vakit Gaz. 5.1.2002)
İstanbul Defterdarı geçtiğimiz yıllarda, İstanbul'da Yılbaşı Gecesi'nde eğlence harcamalarının boyutunun 5 trilyon lira civarında gerçekleştiğini yılın ilk üçüncü günü açıklamıştı. (Millî Gazete. 3.1.2002 Perşembe)
Bu ülke halkının çoğu geçim sıkıntısı çekerken ve ülkenin binlerce ekonomik sıkıntısı varken yılbaşı israfı ile yalnız mânevi yönden değil maddî yönden de çok şey kaybetmekteyiz.
Yılbaşlarında ev ve çevreyi ilk def'a 1521'de Fransa'da süslemişlerdir.
Doğu Roma imparatoru Konstantin M.S. 321 yılında Hıristiyanlığı bozdu. Putperest âdetleri soktu. Teslis (üçlü Tanrı) sapık itikadını koydu. M.S. 325'te İznik'te din konseyinde güneşe tapan putperestlerin âdetlerinin kabulü ile Noel ve Yılbaşı M.S. 354'de Roma'da başlamış oldu.
Yılbaşı, global (evrensel) kültür kandırmacası ile aşağılayıcı bir teslimiyet ile içimize sızmış bir habis urdur. Türkiye'de kel keleş bir grubun ısrarla Hıristiyan geleneğini yılbaşı yutturmacası ile kutlaması milletimizi tehlikeli uçurumlara itelemektedir. Asırlardır sinsice yürütülen kültür emperyalizmi ile dinini yaşayanlara "sakıncalı personel", İslâmiyet ise "İrtica" maskesi ile ülkenin bir numaralı tehlikesi gibi göstermektedirler. Bu acıyı Müslümanların duyarlı olanları iliklerine kadar duyuyor.
Sünnet çocuklarına hokkabaz oynatırlar, acısını duymasınlar diye. Aynen bunun gibi egemen güçler de, aman millet İslâmi yaşantıya sarılmasın diye hokkabazlıklar üretiyor. Millî Piyango, kumar, zina, sapık televizyon programları hep birer hokkabazlıktır.
Ey Müslümanlar! Yetmez mi bu hokkabazlar tarafından aldatıldığımız. İzanımızı kullanalım artık...

Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) YILBAŞI VE MÜSLÜMANLAR..!

YILBAŞI VE MÜSLÜMANLAR
Yılbaşının ne olduğunu biliyor musunuz?
Yılbaşı kutlamakla ne kazanıyor, ne kaybediyorsunuz?
Ülkemizde kutlanan bu yılbaşı, acaba İslami yılbaşı mı?
Bu sorulara elbette herkes bir cevap verecektir. Sizden ricamız bu bilgilerinizle, aşağıdaki araştırmayı  karşılaştırmak olacaktır. Tercih "BEN MÜSLÜMANIM" diyen sizlerin...
YILBAŞI NEDİR?: Hz. İsa'nın doğumundan yaklaşık 350 yıl sonra Roma'da ortaya çıktı. Bu dönemde Roma İmparatorluğu'nun her yerinde güneşe tapılıyordu. Roma İmparatorluğu, güneşperestlik ile hırıstiyanlığı birleştirerek güneş tanrısının doğum günü olan 25 Aralık'ı Hz. İsa'nın doğum günü olarak kabul etti.
NEDEN 25 ARALIK?: 24 Aralık'a kadar güneş biraz daha erken batıp senenin en kısa günleri yaşanıyor. Batıda güneşe tapanlar, tanrıları olan güneş, her gün biraz daha erken kendilerini terk edince buna üzülüyorlardı. 25 Aralık'ta günler tekrar uzamaya başlayınca, tanrıları kendileriyle kalmaya razı olmuş ve yeniden doğuş anlamına geldiğinden, mutluluklarını dans, coşku, içki, ışıklandırma, ağaçlarla yeşillendirme, hindi kesme gibi eğlencelerle kutlarlardı. İşte 25 Aralık 1 Ocak arası sebeple eğlence günleri ve tatil olarak kabul edilmiştir. Hiristiyanlar bu günlerde domuz başı, kaz kızartması ve hindi yemeği gelenek haline getirmişlerdir.
TEK ALLAH'A İNANAN EY MÜSLÜMANLAR! Temeli putperestliğe ve bozulmuş hiristiyanlığa dayanan yılbaşı adetini yerine getirirken, yukarıdaki bilgileri ve Peygamberimizin aşağıdaki sözlerini karşılaştırarak yerinizi tesbit ediniz...
"KİM (YAŞANTISIYLA) BİR TOPLUMA BENZERSE, O TOPLUMDAN OLUR"
DOSTUMUZ KİM?: "Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkar etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz... "(Mümtehine Suresi: 1.Ayet)
"Ey iman edenler, Yahudileri ve Hırıstiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz zalimler topluluğuna Allah yol göstermez..." (Maide Suresi: 51. Ayet)
"Sizin dostunuz ancak Allah 'tır, Resulüdür, iman edenlerdir..." (Maide Suresi:55 Ayet)
"KİŞİ SEVDİĞİ İLE (dünyada ve ahirette) BERABER OLACAKTIR..." (Hadis-i şerif)
KARDEŞLER:
Haksızlığın, adaletsizliğin ve zulmun kol gezdiği bir dünyada yaşıyoruz. Sırf Müslüman olduğu için BOSNA -HERSEK'te insanlar öldürülüyor. Yılbaşı adetinin sahibi hırıstiyanlar, Bosnalı çocukları diri diri keserek köfte yapıp annelerine yediriyorlar, derilerini yüzüyorlar. Müslümanların kafalarını patlatarak, beyinlerini köpeklere yediriyorlar. Diri diri çocukların gözlerini oyuyorlar. Çocukların ve kadınların namuslarını kirletiyorlar. Bebeklerin parmakların keserek kendilerine kolye yapıyorlar. Kadınları birbirlerine bağlayarak yakıyorlar. Camileri yıkıyorlar. (İşte özendiğiniz batının sizin için düşündükleri) Diğer taraftan Azerbeycan'da, Filistin'de, Cezayir'de, Irak'ta, Afganistan'da ve diğer ülkelerdeki Müslümanlar. Birleşmiş Milletler denilen hırıstiyan topluluğunun gözetiminde vahşice katlediyorlar. Her  taraf kan kokuyor.
Bütün bunlar olurken TÜRKİYELİ MÜSLÜMAN, kimin yılbaşını kutlayacak ve eğlenecek?
Bıçakla doğranan çocuklar için mi? Yoksa namusu çiğnenen Müslüman kız kardeşi için mi? Kendinize sorun. NE İÇİN KUTLAYACAĞIZ YILBAŞINI?
ONLAR BİZE UYUYOR MU?: Neden hep biz onlara uyacağız? Onlar bizim Dini ve Milli Bayramlarımızı, yahut diğer mübarek gün ve gecelerimizi biliyor ve kutluyorlar mı?
Gelin bu gece, Allah'ı gazaplandırmayalım. Müslümanların kesildiği bir gecede, siz de yılbaşı eğlencesi yaparken, piyango biletinden medet beklerken, aniden bir deprem olsa, bu halinizle Allah'a ne cevap vereceksiniz? LÜTFEN BUGÜN TELEVİZYONLARINIZI AÇMAYIN!..
Allah'a savaş açanları protesto ediniz. Tercihiniz Cehennem değil. Cennet olsun. İlla da eğlenirim diyorsanız, önce bu yazıyı (yılbaşı gecesinde) okuyun. Bosnalı Müslümanları ve ÖLÜMÜ de düşünerek inancınıza göre karar veriniz.
ALLAH 'IN AZABI ÇOK ÇETİNDİR, RAHMETİ DE ÇOK GENİŞTİR.
RİCAMIZ: Bu yazıyı mümkün olduğu kadar çok kişilere ulaştırırız. Bunu ihmal etmeyiniz. (Çoğaltınız) Gayemiz sadece bir uyarıdır. Tebliğimiz, iman yolunda bir adım daha atmaktır. Mehmet Akif Ersoy'un buyurduğu gibi:
"Maske yırtılmazsa hale bize afetti o yüz"
"Medeniyet denilen (batılılaşma) kahpe hakikat yüzsüz"
Siz kardeşlerimizi, bir noel gecesini kutlamaktan vazgeçmenize vesile olduk ise, ne mutlu biz Müslümanlara...
Allah'ın Selâmı Müslümanların üzerine olsun.
                                                                                                 Es-selamün Aleyküm...


Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın. Sadece e-posta iletilerinden daha fazlası
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

26 Aralık 2008 Cuma

(Namaz Zamanı) TAKVALI İYİ MÜSLÜMAN KİMDİR?

BEŞ vakit namazını kılıyor, lakin hırsızlık, soygun, talan yapıyor, haram yiyor, kara para ve kara servet sahibi oluyor. Böyle bir kişi takvalı, ahlâklı, gerçek ve örnek bir Müslüman değildir.
Dıştan sofu Müslüman görünüyor, lakin yalan söylüyor, insanları aldatıyor, emanetlere hıyanet ediyor, verdiği sözleri tutmuyor. Bu adam namaz da kılsa, gece teheccüde de kalksa gerçek ve vasıflı Müslüman değil, münafıktır, fasıktır, facirdir.
Kendini dindar ve sofu gösteriyor ama lüks hayat sürüyor; aşırı tüketime, aşırı  konfora, gösterişe, tantanaya, debdebeye düşkün. Bu kişi de Yüce Kur'an'ın müsrifler (saçıp savuranlar) için kullandığı "Şeytanın kardeşleri" zümresindendir.
Takvalı bir derviş rolü oynuyor ama kendisinde bir sürü nifak alâmeti var; lisanıyla Müslümanlara zarar veriyor, haram yiyor, benliğinin yap dediklerini yapıyor; bu da gerçek, olgun, sahih bir Müslüman değildir.
Ben şöyle iyi Müslümanım, böyle kaliteli mü'minim diye laflar ediyor ama komşusu aç gecelerken o tok sabahlıyor. Bu da Peygamber-i zişanın (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurduğu üzere "Bizden değildir"."
Kur'ân ana ölçüyü koymuştur. Ayette "Allah katında derecesi ve kıymeti en yüksek olan takvalı Müslümandır" mealinde ayet vardır.
Takva nedir?
Allah'ın ve Peygamberin yap dediklerini yapmaktır, yapma dediklerini yapmamaktır. Allah'ın ve Resulü'nün emir ve yasaklarını bırakıp da nefs-i emmâresinin yap dediklerini yapan fasıktır, facirdir, münafıktır, günahkârdır.
Takvalı Müslüman farzları açıkça yapar, nafile ibadetleri ve hayırları gizli yapar. Öyle ki, sağ elinin verdiğini sol eli bilmez ve görmez.
"Allah kabul etsin, dün gece saat ikide kalktım teheccüd kıldım..." diye böbürlenenlerin yanından kaçın bucak bucak.
Kendini övende hayır yoktur.
Mürüvvetsiz adamda hayır yoktur.
Paraya tapan muvahhid (Tevhid ehli) değil gizli müşriktir.
Ben iyiyim onlar kötüdür diyenler kötüdür.
Dünyayı sevenler iyi değildir.
İyi olmanın temel şartlarından biri ahirete dönük olmaktır.
Merhametsiz kimseden hayır gelmez.
Takvalı Müslüman bu Ümmetin büyüklerine saygılı, küçüklerine şefkatli ve merhametli olur.
Gözü yaşsız kişilerin kalpleri kuru olur.
Rühbanlarını erbab (rabler) haline getirenler sapıktır.
Edeb ve tevazu iki nuranî taçtır, başlarında böyle taçlar olanlar gerçek âdemdir.
Onlar kendilerine yapılan kötülükleri affederler, onlara mukabil iyilik yaparlar.
Onlar yeryüzünde Allah'ın şahitleri, Resulün askerleridir.
Onların dualarının kabul edileceği umulur. Dualarıyla Ümmet'e hizmet ederler.
Kendi nefsime söylüyorum:
Münafıklığı, gururu, kibri, kendini beğenmeyi bırak.
Parayı ve dünyayı sakın sevme.
Hakaretleri ve levmleri sabırla karşıla.
Övgü ve pohpohlardan sakın hoşlanma.
Sakın iyi olmadığın halde iyi görünme.
Kendini, dünyada yaşayan mü'minlerin, derece ve rütbe itibarıyla en sonuncusu bil.
Takvalı olmaya çalış ama  kendine sakın muttaki deme.
Çetin bir imtihan geçiriyorsun, gafil olma.
İnternet Kirliliği
MUHTEREM dostlarıma ve okuyucularıma bildirmek isterim ki, internet aleminde son derece büyük kirlilik vardır. İnternetteki kirlilik, yazılı basındaki ve TV'deki kirlilikten bin misli fazladır.
İnternet medyasında doğru, dürüst, ahlâklı, faziletli şekilde çalışanlar yok mudur? Elbette vardır. Onlara bir şey dediğim yoktur. Kendilerini tebrik eder, başarılar dilerim.
Şahıslara veya kuruluşlara e-mail gönderen vatandaşlarımızın şeffaf olmalarını temenni ederim.
Diyelim ki, bir haberi veya yorumu beğenmedi, bunu elbette protesto ve tenkit edecek ama yasal sınırlar ve ahlâk kuralları içinde, medenî bir vatandaş olarak.
Takma isimlerin, rümuzların ardına sığınarak küfür etmek, hakaret etmek dürüst bir hareket değildir.
Gerçek ismini ve soyadını verecek, şehrini yazacak, cep telefon numarasını da ilave edecektir. Bunları açıkça yazmanın ilk faydası kendisine olacaktır. İsim verdiği için aşırılıktan kaçacak, ölçülü ve insaflı bir lisan kullanacaktır.
Başkalarının haysiyetlerine, şereflerine, itibarlarına, ırz ve namuslarına galiz şekilde saldıranlar bizzat şerefsiz, haysiyetsiz kimselerdir.
Tenkitlerin, protestoların, yalanlamaların mutlaka gerekçeli olması gerekir.
İnternet vasıtasıyla geniş ölçüde yönlendirme, şaşırtma, saptırma yapılıyor.
İftira et, iftira et, mutlaka bir izi kalır...
Nasıl olsa adını vermedin, kimliğini açıklamadın, söv sövebildiğin kadar, at ata bildiğin kadar...
Şu hususu da kabul ediyorum: Bazen, güvenlik sebepleri yüzünden kimlik gizlemek gerekebilir. Büyük bir yolsuzluğu bildirecek, gizli kalmış bir kötülüğü duyuracak...İsmini vermez, kimliğini bildirmez ama kuru sıkı atmaz. Belge gösterir, gerekçeleri olur, ipuçları verir...
İnternetteki haberlere, yorumlara, e-maillere dikkat ediniz. Aldanmayınız.
İnternet medyası çok büyük bir güç haline gelmiştir. Bunu suiistimal edenler sizi aldatmasın.
MEHMET ŞEVKED EYGİ
MİLLİ GAZETE
26-12-2008


Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın. Sadece e-posta iletilerinden daha fazlası
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) esselamünaleyküm hayırlı cumalar dua da buluşalım inşallah gönül dostlarım..dua ile...





 

DÜNYANIN YÜZLERİ

Suat Ünsal
 

ÇOK yönlü bir dünyada yaşıyoruz. Dünyanın farklı yüzleri var. Bekaya bakan yüzü olduğu gibi, fenaya, günahlara bakan yüzü de var. Dünya, o yüzlere göre de farklı anlamlara sahip oluyor. Bir yandan, yaratıcısını tanımaya vasıta iken, diğer yandan imtihan gereği, çirkinliklere de imkân tanıyor.

Bediüzzaman Hazretleri, kendisine sorulan bir soruya, dünyanın bu farklı yüzlerine dikkat çekerek cevap veriyor. Soru şöyle:

Ehadîsinizde (Hadislerinizde) dünya tel'in edilmiş, 'cîfe' (iğrenç şey) ismiyle yâd edilmiş. Hem bütün ehl-i velâyet ve ehl-i hakikat, dünyayı tahkir ediyorlar. 'Fenadır, pistir' diyorlar. Halbuki sen, bütün Kemâlât-ı İlâhiyeye medâr ve hüccet, onu gösteriyorsun ve âşıkane ondan bahsediyorsun?

Elcevap: Dünyanın üç yüzü var: Birinci yüzü: Cenâb-ı Hakk'ın esmâsına (isimlerine) bakar. Onların nukuşunu gösterir. Mânâ-yı harfiyle, onlara âyinedârlık eder. Dünyanın şu yüzü, hadsiz mektûbât-ı Samedâniyedir. Bu yüzü gâyet güzeldir. Nefrete değil, aşka lâyıktır.

İkinci yüzü: Âhirete bakar. Âhiretin tarlasıdır, Cennet'in mezraasıdır, rahmetin mezheresidir. Şu yüzü dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir. Tahkire değil, muhabbete lâyıktır.

Üçüncü yüzü: İnsanın hevesâtına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel'abe-i hevesâtı olan yüzdür. Şu yüz çirkindir. Çünkü fânidir, zâildir, elemlidir, aldatır. İşte hadîste varid olan tahkir ve ehl-i hakikatin ettiği nefret, bu yüzdedir.

Kur'an-ı Hakîm'in kâinattan ve mevcûdâttan ehemmiyetkârane, istihsankârane bahsi ise; evvelki iki yüze bakar. Sahabelerin ve sâir ehlullahın mergub (seçtikleri) dünyaları, evvelki iki yüzdedir.

D iki yüzü sevilmeye lâyık iken, fena yüzü nefretlik olmuş. Elbette bu sevgi ve sevmeme karşısına alıp hayalî bir dünya ile yakınlık ya da düşmanlık şeklinde değil. Burada asıl mesele, insanın, dünyanın hangi yüzüne yöneldiği veya hangi yüzüne yüz çevirdiğidir. Yoksa, insanın Rabbini tanıdığı dünya da, ahirete mal ettiği dünya da, günahlarına buladığı dünya da aynı dünyadır.

Meselâ, insanın gözünü düşünecek olursak; bir insan kendi gözüne bakarak, o gözünü yaratıp kâinatın manzaralarını kendisine taşıyan bir kamera yapmasını düşünüp, Allah'ın Basîr ismini bilse; gözünün ne kadar hassas ölçülerle yapıldığını, çalıştırıldığını görüp Alîm ismini bilse; basit maddelerden bu kadar güzel bir eserin nasıl yaratıldığını görüp Sâni' ismini bilse; Allah'ın mecbur olmadığı halde, bu kadar değerli bir hediyeyi vermesini görse ve Lâtif, Muhsin, Vehhab.. isimlerini bilse; kendisini sevdiğini böyle göz gibi değerli ihsanlarıyla gösteren Rabbinin merhametini görüp Rahman, Rahim.. isimlerini bilse; göz nimetine lâyığınca şükredemediği halde onları lütfeden Rabbinin razı olmadığı yerlerde kullandığını ve böyle olduğu halde Allah'ın (c.c.) ne kadar affedici, pişmanlıkları, özürleri kabul edici olduğunu düşünüp, Afüvv, Ğafur, Tevvab, Rahim isimlerini bilse... Böylelikle gözünden, dünyanın asıl yüzü olan Esma-i İlâhiyenin bir aynası, Allah'ın isimlerinin nakışlarını gösteren bir eseri olarak faydalanmış olur.

Aynı insan, o gözünü, kâinatta sergilediği eserlerini, Allah'ın ne kadar güzel yarattığını görüp, Rabbinin sanatına hayran olmakta kullansa; bir arının çiçeklerden bal yaptığı gibi, o da gözleriyle aklına ve kalbine güzel görüntüler taşısa; yardıma muhtaç olanları görüp gözetmekte kullansa; haksızlığı, zulmü görüp, adaleti göstermek için kullansa; bu gözlerini ahiret hayatında kendisine fayda getirecek şekilde kullanmış olur.

YA DA, bir insan gözlerini, harama bakmakta ve gözlerini yaratıp ona veren Rabbinin razı olmadığı yerlerde kullansa, dünyanın fani, fena ve günahlara medar olan yüzünde onları heba edip kaybetmiş olur.

Böyle dünyanın üç yüzü olduğu gibi, içindeki her şeyin de farklı cihetleri var. Dünya ve bize burada verilenler geride kalacak. Fakat imanımız ve o imanımızla yaptığımız güzel işler bizimle ebedî aleme gelecekler. Burayı Rabbimizi tanıdığımız bir okul ve ahiret kazancımız için çalıştığımız bir iş yeri yapalım ki, ahirette yanımızda onları bulalım. Günahlarla geçmiş dakikalar ve günahlarla öldürülmüş nimetler orada vebal olarak yanımızda olmasın.

Bir de, "dünya işleriyle uğraşıyoruz; dünyaya daldık gidiyoruz.." gibi çokça duyduğumuz serzenişler var ki, bunlar da dünyayı yanlış anlamanın ifadeleri. Oysa insan, yaratanını da dünyada tanır, ahiretini de dünyada kazanır. Cennet de, cehennem de dünya hayatının sonuçları.

ÖYLEYSE uğraştığımız iş, haram bir iş değilse "dünyaya dalmaktan" söz edilemez. Ancak, insan yaptığı işlerini, Allah'a kulluğuna tercih ediyorsa ve haram işlerde çalışıyorsa, o zaman maalesef o insan, dünyanın fena ve fani yüzünde duruyordur. Konumunu değiştirmezse, tek sermayesi olan ömrünü de kaybediyordur.

Fakat, helâl yoldan kazanmaya çalışan bir insan, en azından, "helâl kazanma ibadeti" yapıyordur. Hele farzlarını yapıp, büyük günahlardan kaçınıyorsa, Peygamber Efendimizin müjdesiyle, yaptığı diğer günlük işlerinden de ibadet sevabı alır. Böylece bütün ömür dakikalarını ibadetle geçirmiş gibi hayırlar kazanır.

Allah (c.c.) hepimize böyle hayırlar versin...

 
 

Ahmedin Yıldızı Doğdu!

 
Ömer Sevinçgül


Fikirler, sessiz yaz akşamlarında ürperir. O serin gecelerde coşar duygular. Gökyüzünün şiirli parıltısında gönülleri dalgalandıran bir fırtına tesiri vardır. Çocukluğumun yıldızlı gecelerini özlerim bazen. Ay aydınlığında yıldızdan yıldıza uçtuğum o pembe zamanları. Sır dolu güzellikler görür, anlatamazdım. Duyduğum gizli hayreti, yaşadığım tatlı heyecanları hasretle hatırlıyorum.

Fezanın büyüklüğü ancak gecelerde bilinir. Soluk alıp devleşen kâinat önünde küçüldüğümü hissederim.

Hayatımız zaman ırmağında sönmeye mahkûm bir kabarcık. Öyleyken, mânâsıyla zamanı aydınlatıyor.

İnsan ise, dev varlıklar ormanında küçük bir çiçek, ama düşünen bir çiçek. Onu büyüklerden de büyük eden bu özelliği. Yıldızlar bizden habersiz, fakat biz onları biliriz. Ne büyük fark!

Sonumuz gibi, önümüz de meçhûl. Varlık çekirdeğimiz dünyanın neresine düşecek, ne zaman filizlenecek? Hayat gülümüz, hangi iklimde açacak? Sorular, kapalı kapılara çarpıp, tekrar bize dönüyor.

Bilinmez bir kaderi yaşıyor, görünmez bir çizgide yürüyoruz. Ne başlama ânını tâyin ettik, ne de bitiş noktasını. Alınyazımız, geleceğin karanlık sayfalarında yazılı.

Yaşadıkça keşfediyoruz kaderimizi.

Kendimize bile sahip değiliz. Günlerimiz güz yaprakları gibi dökülüyor. Sırlar ülkesinde rüyamızı yaşıyoruz. Dünyadan aldığımızı geri verinceye kadar sürecek bir rüya. Ruh, ebediyet önünde silkinip de uyandığı zaman rüyalar bitecek, düğümler çözülecek, kapılar açılacak...

Ömrümüzü savuruyoruz. Bir mirasyediden farkımız yok. Çalışıp kazanmadık ki, kıymetini bilelim. Kendimizi önümüzde bulduk.

Bir zaman tünelindeyiz. Önümüzde zifirî karanlıklar, kalbimizde bilinmezlerin korkusu, dilimizde cevapsız kalan sorular. Gündüzler bir yana, alacakaranlıklara bile hasretiz.

Nereye gidiyoruz?

Bu amansız mesele aydınlanmadıkça huzur bize haram!

Akıl bizi yüceltir ve âleme öz yapar. Doğru, ama tek başına kalınca ne kadar çâresiz! Etraf karanlıksa göz ne yapsın!

"Ahmedin yıldızı doğdu" demişler. İnsanın kaderini aydınlatan bir müjde sözü. Nuruyla karanlıkları delen bir yıldızdır o. Dünya zindanında zor bir imtihandayız. O yıldızı tanıyanlar, yolunu bulup kurtulacaklar.

Sorumuza ancak Ahmedin yıldızı cevap verebilir. Yalnız o yol gösterebilir bize. Gözler onunla açılır, gönüller onunla dinlenir, yüzler onunla parlar.

Nurdan mahrum kalanlar, karanlığa mahkûmdurlar. Uykuları, kara haber kuşlarının çığlıklarıyla yırtılır. Çelik dişli ejderler kurar rüyalarını. Ümitleri, ölümün siyah dallarında asılıdır. Duyguları, elemli bir yokluğun eşiğinde çırpınır. Duyamazlar, göremezler, bilemezler.

Dünyada ışığa yüz çevirenlerin, âhirette de yüzleri kara olacaktır.

İnananlar bir mehtabı yaşarlar. Şafak pembesiyle uyanırlar uykularından. Kalblerinde ümit dolu rüyaların sıcaklığı, gözlerinde beklenen gündüzlerin hasreti. Seher serinliğinde dua eder, ak ellerini ak yüzlerine sürerler. Alınlarında parlayan secde nûru, dünyaları aydınlatır.

Burada gerçekler mehtap aydınlığında bilinir. Güneş aydınlığı için, gecelerin bitmesi gerek. Yıldızlar sönmedikçe güneş parlamaz.

Dünya, Ahmedin yıldızıyla güzel, âhiret de Kendisiyle!

 
ALLAHIM!
Bize korkundan öyle bir pay ayır ki,bu sana karşı işlenecek günahlarla bizim aramızda engel olsun.
İtaatinden öyle bir nasip ver ki,o bizi cennete ulaştırsın.
Yakininden öyle bir hisse lutfet ki,dünyevi musibetlere tahammülümüz kolaylaşsın
Peygamberimiz(sav)'in sohbet meclisinden kalkarken okuduğu dua

 


" birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz mazide, birimiz müstakbelde, birimiz dünyada, birimiz ahirette olsak biz birbirimizle beraberiz"





Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak

Windows Live™ ile e-posta kutunuzdaki işlevlerin çok ötesine geçin. Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

25 Aralık 2008 Perşembe

(Namaz Zamanı) Cumamız mübarek olsun... Dua ile...

"Ey ölümlü fâni nefsim!
 
Elbette bir gün nefesin kesilecek.
Hem de hic ummadıgın bir anda, hic beklemedigin bir yerde.
İste o zaman umutların tükenecek, dünyan kararacak, göz kapakların hic acılmamak üzere kapanacak,
aglasanları duyamayacak kadar sagırlasacaksın.
Kalbinden hicbir ses gelmeyecek, nabzın etrafındaki vaveylaya inat, hic atmayacak.
O kibirle, gururla, firavun gibi tozları savurdugun ayaklarının mecali kesilecek,
nice günahlar işledigin ellerin iki yanında mıhlanmıs gibi duracaklar.
O hain gülüsünle, hic solmayacakmıs gibi duran meymenetli yüzün burusup pörsüyecek ve
nühusetli bir eda ve abus bir cehre ile terk edeceksin o cok sevip, ugruna en kıymetli seylerini
tereddütsüz feda ettigin dünyanı...
Ve terk edileceksin dostların tarafından, küreklerinden atılan topragın altında bırakılarak!
Ne neslin, ne malın, ne canın, ne rütben, ne de dünyevi dostların hicbir teselli veremeyecekler sana...
O dem sesler kesilecek, tek renkli dünyana göc edeceksin!
Bagırmak isteyeceksin bagıramayacaksın, pisman oldugunu defalarca haykırmak isteyeceksin, dilin tutulacak...
Geri dönmek isteyeceksin, 'Bir kez daha!' diyeceksin.
Kapıların sımsıkı kapalı olduğunu göreceksin.
Hıckıra hıckıra aglamak isteyeceksin, gözünden tek damla yas akmadıgını göreceksin.
Kendi kendine hayıflanıp, bes para kıymeti olmayacak serzenislerde bulunacaksın.
 
Ha bire; sen vardım dedin, yok oldun iste!!...
Sen oldum dedin öldün be iste!!...
Sen bildim dedin unutuldun iste!!...
 
Gözün varken görmedin, kulagın varken dinlemedin, kalbin varken hissetmedin, aklın varken anlamadın...
Simdi hepsini kaybettin.
Sana hizmet eden bütün arzuların; artık senin nankörlügün, nâkadirsinaslıgın, vefasızlıgın,
emanete hıyanet etmekligin yüzünden senden sikâyet etmeye baslayacaklar.
 
Ey miskin nefsim!
En ufak bir menfaatin icin, en habis seytanların ayaklarını öpecek kadar zillete düsüyorsun.
Sonsuz ve hakiki bir menfaat icin neden basını secdeye götürmekte tereddüt ediyorsun?
Hangi cesaretle kullugun izzetini elinin tersiyle itiyorsun?
Karanlık ve soguk cehennem atesinin seni yakmayacagına dair elinde bir senet mi var?
O karacık ve daracık kabre konulmamak icin bir taahhüt mü aldın yoksa?
 
Titre nefsim, titre!
Titre de kendine gel!


Cünkü ölüm gelince titreyemeyeceksin..."
 
 
 


 Allah'a emanet olun
Selam ve dua ile...
 


--
Allah'a emanet olun
Selam ve dua ile...


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) SELAMUN ALEYKÜM

 
    ''sUSKUNLUĞUM ASALETİMDENDİR. HER LAFA VERİLECEK BİR
 
     CEVABIM VAR. LAKİN; BİR LAFA BAKARIM LAF MI DİYE!!!
 
    BİRDE SÖYLEYENE BAKARIM ADAM MI DİYE!!!!!!
 
 
                                                                       vesselam......
 
 



Windows Live™ ile e-posta kutunuzdaki işlevlerin çok ötesine geçin. Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Osmanli nin sair sultanlari

Osmanli'nin sair sultanlari

 

Osmanli Devleti'ni yoneten padisahlar siirler kaleme almis ve gokkubbede 'lirik' sesler birakmistir.

 

Kiliclarinin sesi daha yuksek duyulsa da kiminin kalemi kilicindan daha keskindi. Onlar da ete kemige burunmus, huzne tutunan, sevince gark olan insanlardi. Neseyi, huznu ve inanci yansitan siirler, Osmanli padisahlarinin gonul dunyasinin kapilarini aralamis. Siirleri incelendiginde, 'devletlu, hasmetlu, garabetlu' padisahlarin, ayni zamanda ince, naif, hassas insanlar oldugu da goruluyor.

 

Osmanli tarihinde siirle ve musikiyle ilgilenen bircok padisah oldugu bilinir; ancak genelde en cok bilinenler Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Suleyman, 2.Selim, 1.Ahmed ve 3.Selim'dir. Osmanli Imparatorlugu'nun yonetildigi sarayda, sanata her zaman sicak bakilmis, hemen her padisah ve sehzade, bir sanat daliyla hobi duzeyinde de olsa mesgul olmustur. Kimi padisahlar hattat, nakkas ve musikisinas olarak un salmistir; ama aralarinda siir yazmayan neredeyse yoktur. Iyi derecede sair olan padisahlar, ulkede yetisen ilim ve sanat adamlarinin kiymetini bilmis; ozellikle 15. asirdan itibaren Turk edebiyatinin gelismesinde onemli rol ustlenmislerdir.

 

Ozellikle Fatih'ten sonraki bircok padisah devrinin unlu sairleriyle boy olcusecek nitelikte siirlere imza atmis. 'Avni' mahlasiyla siirler yazan Fatih aruzu ustaca kullanmis, ari ve duru bir usluba sahip siirler kaleme almis.

 

Yavuz Sultan Selim 'Selimi' mahlasini kullanmis ve siirlerinin yer aldigi divan Almanya'da basilmistir. Caginin hatiri sayilir sairlerinden biri olan Kanuni Sultan Suleyman ya da diger adiyla Muhibbi'nin divaninda tam 2.779 gazel bulunmaktadir ki, Divan sairleri arasinda en fazla gazel yazmis olan Zâtî'nin bile ulastigi gazel sayisi ancak 1.825 adette kalmaktadir. Kanuni'nin "Halk icinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sihhat gibi" dizeleri ise yuzyillardir soylenegeliyor.

 

Istanbul'un onemli selatin camilerinden biri olan Sultanahmet Camiini yaptiran ve siirlerinde Bahti mahasini kullanan 1.Ahmed, Peygamber Efendimiz'e olan saygisindan dolayi, Peygamberimiz'in mubarek kademi (ayak izi) seklinde bir sorguc yaptirmis ve bir tahta uzerinde naksedilen Kadem-i Serif'in kenarina su meshur kitayi yazmistir:

 

"N'ola tâcum gibi basumda gotursem dâim

Kadem-i naksini ol Hazret-i Sâh-i Rusulun "


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) MEVLANANIN VASİYETİ

Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî rahmetullahi aleyh hazretlerinin ismi Muhammed Celâleddîn'dir. Efendimiz, üstad, bilgin anlamına gelen Mevlânâ ona vasfını beyan etmek için verilmiştir. Neden "Rûmî"dendiğini de merak ediyor olabilirsiniz. Şundan dolayı Mevlânâ'ya Rûmî denmiştir. Bir zamanlar diyar-ı Rûm olarak bilinen Anadolu'yu mekan tuttuğundan Batı dünyası onu Rûmî olarak bilmesindendir ki, ismine yaşadığı diyarın sıfatı eklendiğinden dolayıdır. Bazılarının zannettiği gibi Hz. Mevlânâ'nın Rûmlarla alâkası yoktur.
Zaten Hz. Mevlânâ, 1207 yılında Horasan'ın Belh şehrinde dünyaya gelmiştir.Babası âlimlerin en takdire şayan olmuşlarından (Sultanu'l-Ulema'dan) Behaeddin Veled, annesi Mü'mine Hatun'dur.
Mevlânâ Hazretleri 17 Aralık 1273 tarihinde vefat etti. Kendisinden sonra gelenlere şöyle bir vasiyette bulundu:
"* Size gizli ve alenî Allah (c.c.)'dan korkmanızı,
* Az yeminizi,
* Az uyumanızı,
* Az söylemenizi,
* Günahlardan çekinmenizi,
* Oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi,
* Dâimâ şehvetten kaçınmanızı,
* Avam ve sefihlerle düşüp kalkmaktan (sürekli bir arada bulunmaktan) uzak durmanızı,
* Kerem sahibi olan sâlih kimselerle beraber olmanızı vasiyet ederim. İnsanların hayırlısı insanlara faydası dokunandır.
* Sözün en hayırlısı az ve öz olandır. Hamd, yalnız ve tek olan Allah'a mahsustur."
Mevlânâ Hazretleri'nin günümüz insanına (Müslümanlarına) verdiği çok önemli mesajlardan biri de şudur:
"Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır. Ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?" diyerek sâlih insanların inançlarından, amellerinden, tebliğ, irşâd ve nasihatlerinden taviz ve fâsıla vermeden vazifelerine devam etmeleri gerektiğini telkin eder. Hani günümüz Müslümanlarından yaşantılarındaki anormalilklere mâzeretler uydurmaya kalkışanlar var ya, işte onları kuzgun ve bülbül örneği vererek uyarır.
Mevlânâ kaddesallahu sırrıhul aziz hazretlerinin şu hikmet pınarı sözleri de hepimiz için almamız gereken hikmet ve ibret dolu nasihatlerindendir. Bakın hepimize neler diyor Mevlânâ:
* Paranı ver, gönlünü ver, selâm ver, canını ver; ama Sırrını verme!
* Günlerini say, servetini say, büyüklerini say; ama Yerinde sayma!
* Ekmek ver, kulak ver, bilgi ver, ama hiçbir zaman Boşverme!
* Satıcı ol, alıcı ol, kalıcı ol, bulucu ol; ama Bölücü olma!
* Eşini beğen, işini beğen, aşını beğen; ama Kendini beğenme!
* Fidan büyüt, garip doyur, çocuk besle; ama Kin besleme!
* Dâvet et, hayret et, affet, tövbe et; ama İhanet etme!
* Hedefte koş, yardıma koş; ama Ortak koşma!
* Elini aç, gözünü aç, kapını aç; ama Ağzını açma!
* Okumaktan zarar gelmez, oku; ama Lânet okuma!
* Râkibini geç, sınıfını geç; ama Gülüp geçme!
* Ev al, araba al, abdet al; ama Beddua alma!
* Zulmü devir, nefsi devir; ama Çam devirme!
* Yaklaş, konuş, tanış; ama Uşaklaşma!
* Doğrul, devril; ama Eğrilme!
* Seslen, uslan; ama Yaslanma!
* İtil, atıl; ama Satılma!"
Bu nasihatları asla gözardı etmeyelim...


Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın. Sadece e-posta iletilerinden daha fazlası
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---