19 Mayıs 2008 Pazartesi

(Namaz Zamanı) Tevbe-istiğfar

Tevbe-istiğfar
 
TÖVBE - İSTİĞFAR 
 
Pişmanlığın fazileti
 
Büyük bir günah işleyenin, artık Allah beni affetmez diye düşünmesi doğru mu?
 
CEVAP
 
Çok yanlıştır. İnsan ne kadar büyük günah işlerse işlesin, Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmemelidir. Bir günah işleyince, hemen tövbe etmelidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Eskiden bir kimse 99 adam öldürür, sonra pişman olur. Bir rahibe gidip sorar:
 
- Benim tövbem kabul olur mu? 
 
Rahip der ki:
 
- Hayır tövben kabul olmaz.  
 
Adam bunu da öldürür. Sonra büyük bir âlimi bulur. Ona da durumu anlatıp sorar:
 
- Tövbem kabul edilir mi?
 
Âlim der ki:  
 
Elbette her günahın tövbesi vardır. Ancak ülkene gitme, orada kötü insanlar var. Bunu, iyi insanların bulunduğu başka bir yere gönderir. Adam giderken yolda
ölür. Azap melekleri ile rahmet melekleri gelir. Ölüyü almak isterler. Başka bir meleği hakem tayin ederler. Bu melek de o kimsenin, çıkış yeri ile gideceği
köy arasını ölçer. İyi insanların bulunduğu yere bir karış yakın olduğu için ölüyü rahmet meleklerine verir. Allahü teâlâ, iyi insanların bulunduğu köyü
yakınlaştırdığından melekler orayı daha yakın bulurlar. Böylece ölü mağfiret olur.) [Buhari] 
 
Samimi pişmanlık
 
İşlediğim günaha çok pişman oldum. Ne tavsiye edersiniz, intihar mı edeyim?
 
CEVAP
 
İnsan, ne kadar büyük günah işlerse işlesin, pişman olur ve bir daha aynı günahı işlemezse, günahı affolur. İşlediği günahları kimseye söylemezse, ahirette
o günahlar açıklanmaz. Hiç kimseye bir şey söylemeden, "Günahlarıma tövbe ettim. Bir daha işlememeye karar verdim. Ya Rabbi, günahlarımı affet" demek kâfidir.
Namazınızı hiçbir zaman aksatmayınız!
 
Cenab-ı Hak, tövbe edilen her günahı affeder. Bir kâfir, küfrüne tövbe ederse, mümin olur, bütün yaptıkları affolur. Bir mümin de, her büyük günahtan daha
büyük günah olan Allaha şirk koşarak kâfir olsa, sonra pişman olup tövbe etse Allahü teâlâ yine affeder. İşte birkaç âyet-i kerime meali:
 
(Ey günahta haddi aşanlar, Allahın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları affeder. O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur.) [Zümer
53]  
 
(Kim, kötülük eder, nefsine zulümde bulunur da, sonra mağfiret dilerse, Allahı çok affedici, çok merhametli bulur.) [Nisa 110]  
 
(Ey müminler, Allaha tövbe edin ki kurtuluşa eresiniz.) [Tahrim-8]  
 
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
 
(Günahına tövbe eden, günah işlememiş gibi olur.) [İbni Mace]
 
(Hak teâlâ buyurdu ki, kulumun, günahı göklere kadar yükselse, benden ümit kesmeyip, af dilerse affederim.) [Tirmizi]  
 
Artık bu kadar müjdeden sonra hemen, ellerinizi açıp dua edin, günahlarımızı, sadece pişman olmakla affettiği için Allahü teâlâya şükredin!   
 
İntihar, bir kurtuluş, bir çare değil, aksine tarifi imkansız büyük azaba kendini atmak demektir. Ahiret sıkıntıları, dünya sıkıntıları ile mukayese bile
kabul etmez. Ahiret sıkıntısı çok ağırdır. Dünya sıkıntılarına katlanamayan ahiretinkine nasıl katlanabilir?   
 
Dinimizde bir kimseyi öldürmek büyük günahtır. Kendini öldürmek ise başkasını öldürmekten daha büyük günahtır. (Hindiyye)  
 
Nasuh tövbesi
 
Nasuh tövbesi nedir?
 
CEVAP
 
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
 
(Allaha tövbe-i nasuh yapınız!) [Tahrim 8]
 
Nasuh kelimesine 23 mana verilmiştir. Bunlardan en meşhuru günahlara pişman olup, dili ile istiğfar etmek ve bir daha işlememeye karar vermektir. Peygamber
efendimiz, tövbeden bahsedince, nasuh tövbesinin ne olduğunu soran Hz. Muaz bin Cebele buyurdu ki:
 
(Tövbe-i nasuh, günahkârın işlediği günahtan pişman olması, Allahtan mağfiret dilemesi, bir daha öyle bir günah işlememesi demektir.) [Beyheki] 
 
Tövbe etmenin önemi
 
İnsanlık hali bir günah işleyince ne yapmak gerekir?
 
CEVAP
 
Günah işleyince, hemen [kalp ile] tövbe ve [dil ile] istiğfar etmelidir! Kalbe gelen her sıkıntı ve karartı; tövbe, istiğfar ve pişmanlık ile ve Allahü
teâlâya sığınarak kolayca giderilebilir. Fakat, bu alçak dünya için gelen karartı, leke, kalbi büsbütün karartır. Bunu temizlemek çok güç olur. (Dünyaya
düşkün olmak, günahların başıdır) hadis-i şerifi bunu göstermektedir. 
 
Günah işleyen biri, pişman olur, abdest alıp namaz kılar ve günahı için istiğfar ederse, Allahü teâlâ, o günahı elbette affeder. Çünkü, Allahü teâlâ buyuruyor
ki:
 
(Biri günah işler veya kendine zulmeder, sonra pişman olup, Allahü teâlâya istiğfar ederse, Allahü teâlâyı çok merhametli ve af ve mağfiret edici bulur.)
[Nisa 110]
 
M. Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki: Dertlerin, belaların gitmesi için, istiğfar okumak çok faydalıdır. Çok tecrübe edilmiştir. Beyheki’nin bildirdiği
hadis-i şerifte, (İstiğfara devam edeni, çok okuyanı, Allahü teâlâ, dertlerden, sıkıntılardan kurtarır. Onu, hiç ummadığı yerden rızıklandırır) buyuruldu.
(c.2, m.80) 
 
İstiğfar, insanı her murada, afiyete kavuşturur. Şifa için; tövbe etmeli, istiğfarı çok okumalı. Bütün dertlere, sıkıntılara karşı faydalıdır. Allahü teâlâ,
(İstiğfar okuyunuz! İmdadınıza yetişirim) buyurdu. (Hud 52, Fevaid-i Osmaniyye)  
 
İstiğfar nedir?
 
İstiğfar, günahın affını istemek, Estağfirullah demektir. Estağfirullah, günahlarımı affet Allahım, demektir. İstiğfar etmek, günahların affına sebep olan
iyilikleri yapmaktır. Mesela Kur'an-ı kerim okumak, sadaka vermek ve diğer hayır hasenatta bulunmaktır. Tövbe, haram işledikten sonra, pişman olup, Allahü
teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya azmetmek, karar vermektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Tövbe, günahtan sonra o günahı bir daha yapmamaktır.) [İ.Ahmed]
 
(Sükutu tefekkür, bakışı ibret olup çok istiğfar eden kurtuldu.) [Deylemi]
 
(Rızka kavuşan çok hamd etsin! Rızkı azalan istiğfar etsin!) [Hatib]
 
(Günahınız çok olup göklere ulaşsa, tövbe edince, Allahü teâlâ tövbenizi kabul eder.) [İbni Mace]
 
(Günah kalpte bir iz bırakır, tövbe ve istiğfar edilince, o leke kaybolur, kalp cilalanır.) [Tirmizi]
 
(Kıyamette, amel defterinde çok istiğfar bulunana müjdeler olsun!) [Beyheki]
 
Günahtan hemen sonra tövbe etmek farzdır. Tövbeyi geciktirmek de büyük günahtır. Bunun için de, ayrıca tövbe etmek gerekir.  
 
Hz. Huzeyfe, çoluk çocuğunu idarede çok üzülürdü. Halini arz edince, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
 
(Ey Huzeyfe, neden istiğfar etmiyorsun? Ben günde yüz defa istiğfar ederim.) [Nesai] 
 
Hasan-ı Basri hazretlerine birisi kıtlıktan şikayet etti. Başka birisi fakirlikten, diğer birisi de çocuğunun olmadığından şikayette bulundu. Hepsine de
istiğfar etmesini tavsiye etti. Daha başka insanlar da çeşitli konularda sual ettiler. Onlara da istiğfar etmelerini tavsiye etti. Sebebini sorduklarında,
Nuh suresi 10, 11 ve 12. âyet-i kerimelerini okudu. Nasr suresinde Allahü teâlânın tövbeleri kabul edeceği bildirilmektedir. Şartlarına uygun yapılan tövbeyi
muhakkak kabul eder. 
 
Sıkıntıdan kurtulmak için
 
Belalardan, sıkıntılardan kurtulmak için, istiğfar okumak çok faydalıdır. Her zaman yüz defa (Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume
ve etubü ileyh) demeli ve manasını düşünerek söylemelidir!
 
Manâsı, (Kendisinden başka ilah bulunmayan hay, kayyum ve azim olan Allaha istiğfar eder ve günahlarıma pişman olup Ona sığınırım) demektir.
 
[Azim, zatı ve sıfatları kemalde, yani büyüklükte benzeri olmayan demektir. Kebir, zatı kemalde, yani misli ve benzeri olmayan, her hususta büyük olan demektir.
Celil, sıfatları kemalde demektir. Hay, ezeli ve ebedi bir hayatla diri olan, Kayyum, zatı ile kaim olan, yarattığı her şeyi varlıkta durduran demektir.] 
 

Yukarıda bildirilen istiğfarı ikindi namazından, tesbihlerden ve duadan sonra yüz defa okumalıdır! Ehl-i sünnet itikadında olmak, kul haklarını ve kazaya
kalan farzlarını ödemek ve haramlardan vazgeçmek şartı ile cuma günü sabah namazından önce, yukarıdaki istiğfarı okuyanın bütün günahları affolur. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
 
(Kıyamette, amel defterinde çok istiğfar bulunanlara, müjdeler olsun!) [Beyheki]
 
(İstiğfara devam eden, her türlü sıkıntı ve üzüntüden uzaklaşır, geçim darlığından kurtulur, ferahlığa çıkar, ummadığı yerden rızka kavuşur.) [Nesai]
 
(Derdiniz, günahlardır, devası da istiğfardır.) [Hakim]
 
(Kalplerin cilası istiğfardır.) [Beyheki]
 
Allahü teâlâ buyuruyor ki:
 
(İstiğfar edeni affederim. Kendisini affetmeye kadir olduğumu bilenin günahlarını affederim.) [Tirmizi] 
 
Son nefeste tövbe
 
Son nefeste yapılan tövbeler kabul olur mu?       
 
CEVAP
 
Evet son nefeste yapılan tövbe kabul edilir.
 
Son nefeste Müslümanın tövbe etmesi sahih olur ise de, kâfirin tövbesi, yani imana gelmesi sahih olmaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
 
(Kötülükleri işleyip dururken, ölüm gelince; “Şimdi tövbe [iman] ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tövbesi [imanı] makbul değildir.) [Nisa 18]
 
(Firavun boğulacağı an, “İsrailoğullarının inandığından başka ilâh olmadığına inandım, artık ben de Müslüman oldum” dedi. Ona, “Şimdi mi inandın, daha önce
baş kaldırmış ve bozgunculuk etmiştin” dendi.) [Yunus 90, 91]
 
(Artık o çetin azabımızı [azap meleklerini] gördükleri zaman, Allaha inandık derler. Fakat o zaman inanmaları bir fayda vermez.) [Mümin 84] 
 
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
 
(Güneş batıdan doğmadığı müddetçe, tövbe eden kimsenin tövbesi [iman etmesi] kabul olur.) [Müslim]
 
(Can boğaza gelmediği müddetçe, kulunun tövbesini [iman etmesini] Allahü teâlâ kabul eder.) [Tirmizi]
 
(Ölümünden bir saat önce, tövbe eden kimsenin tövbesi [iman etmesi] kabul olur.) [İ. Ahmed] 
 
Terzinin tövbesi
 
Bir terzi, büyük bir zata sordu:              
 
- Ölüm döşeğinde de tövbeler kabul edildiğine göre, tövbeyi bu zamana kadar geciktirmek uygun olur mu?
 
- Ölüm döşeğinde iken de, yapılan tövbe kabul edilir; fakat tövbeyi geciktirmek uygun değildir.
 
- Niçin uygun değildir?
 
- Senin mesleğin ne?
 
- Terziyim, elbise dikerim.
 
- Terzilikte en kolay iş nedir?
 
- Kumaşı makasla kesmektir.
 
- Kaç yıldır terzisin?
 
- Otuz yıldır.
 
- Canın gargaraya gelince, kumaş kesebilir misin?
 
- Can derdine düşen nasıl kumaşla uğraşsın? Kesemem elbette.
 
- Otuz yıl kolaylıkla yaptığın işi, o zaman yapamazsan, ömründe hiç yapmadığın tövbeyi, can gargarada iken nasıl yapabilirsin? Bugün gücün yerinde iken
tövbe eyle! O zaman yapman çok güç olur. Şimdi tövbe edersen, o zaman da tövbe etmek nasip olur.
 
Terzi, ölüm döşeğini beklemeden hemen tövbe edip, salihlerden olur. (R. Nasıhin) 
 
Namazdan sonra
 
Namazdan sonra, sanki günah işlemiş gibi niçin istiğfar okunuyor?
 
CEVAP
 
İnsan bütün taatlarını, ibadetlerini kusurlu bilmeli, hakkıyla yapamadığını düşünmelidir! Çünkü, (Allahü teâlâ, Al-i İmran suresinin 17.âyetinde, sabredenleri,
sadıkları, namaz kılanları, zekat verenleri ve seher vakitlerinde istiğfar edenleri meth buyurdu. Hepsinden sonra, istiğfar edenleri bildirmesi, insanın
her ibadetini kusurlu görüp, daima istiğfar etmesi içindir. İbadet yapanların kendilerini beğenmeleri, fasıkların günahlarından daha kötü ve daha zararlıdır)
buyurulmaktadır. (M.Masumiyye)   
 
Sevgili kul
 
Çok günah işleyen biri, Allahın sevgili kulu olabilir mi?
 
CEVAP
 
Elbette olur. Tövbe edenin günahları affolur. Allahü teâlâ, tövbe edenleri sever. Hadis-i şerifte, (Tövbe eden Allahın habibidir) buyuruldu. (İ.Ebiddünya)
[Habib, sevgili demektir.]
 
Tövbe edip bir daha günah işlemeyen, Allahü teâlânın sevdiği kul olur.
 
Kur'an-ı kerimde de mealen, (Allah, tövbe edenleri sever) buyuruluyor. (Bekara 222)
 
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
 
(Bir kimse, istirahat için ıssız bir çölde uyur. Uyanınca yiyip içeceği bulunan bineğinin, yanından kaybolduğunu görür. Her tarafta arar bulamaz. Yorgunluk
içinde eski uyuduğu yere gelir, "Bu ıssız çölde aç susuz kalacağım için ölmem mümkündür" diyerek ümitsizlik içinde uyuyakalır. Uyandığı zaman devesini
ve yiyip içeceğini yanı başında görünce çok sevinir. İşte Allahü teâlâ da bu kulun sevinmesinden çok, tövbe edene sevinir.) [Müslim]
 
[Yani Allahü teâlâ, yiyip içeceği ile devesini kaybedip, ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalan ve ümidini kestikten sonra yiyip içeceği ile birlikte devesini
bulan kimsenin sevincinden çok, kulun, kendisine yönelip, tövbe etmesine sevinir.] 
 
Ümitli olmak
 
Pişman olup tövbe edilen her günah affolur mu?
 
CEVAP
 
Allahü teâlâ, tövbe edilen her günahı affeder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Bir kimse, işlediği günaha tövbe edince, Allahü teâlâ meleklerine buyurur ki:
 
"Şu kimseye bakın, günah işledi, günahın cezasını veren ve affeden bir Rabbi olduğunu hatırlayıp tövbe etti. Şahid olun ki onu affettim.") [Buhari]
 
Bedevinin biri Peygamber efendimize sual etti:
 
- Ya Resulallah! Kıyamette insanların hesabını kim görecektir?
 
- Allahü teâlâ görecektir.
 
- Bizzat kendisi mi?
 
- Evet.
 
Bedevi memnuniyet içinde güldü. Peygamber efendimiz sordu:
 
- Niçin gülüyorsun?
 
- Kerem sahibi gücü yettiği vakit affeder, hesap gördüğü vakit de müsamaha eder.
 
- Doğru söyledin. Allahtan daha keremli kimse olamaz. O her keremliden daha keremlidir.
 
Peygamber efendimiz, oradakilere, (Bedevi fakih oldu) buyurduktan sonra şöyle devam etti:
 
- Bir kimse, Allahü teâlânın şeref verdiği Kâbe’yi yıkıp yaksa, Allahın dostlarından birine hakaret etmek kadar büyük günah işlemiş olmaz.
 
- Ya Resulallah, Allahın dostları kimlerdir?
 
- Müminlerin hepsi Allahın dostlarıdır. Kur'an-ı kerimde şu âyeti duymadın mı? (Allah müminlerin yardımcısıdır. Onları karanlıklardan nura çıkarır.) [Bekara
257]
 
Hadis-i şeriflerde de, (Mümin Kâbe’den üstündür) ve (Kalp kırmak, Kâbe’yi yetmiş defa yıkmaktan daha kötüdür) buyuruldu. Görüldüğü gibi iman şerefi çok
büyük bir nimettir.
 
Mümin ölürken, yani Cenneti, Cehennemi ve ahiret hallerini gördüğü vakit bile tövbe etse, bütün günahları affolur. Fakat imansızın tövbesi kabul olmaz. 
 

Şirkin tövbesi
 
Bir kişi, en büyük günahları işlese, sonra tövbe edip Hak yola dönse, Allah bunun tövbesini kabul eder mi? Şirkin tövbesi olmaz mı?
 
CEVAP
 
Bir kimse, en büyük günahları işlese, hatta Allahı inkâr etse, şirk koşsa, sonra pişman olup tövbe ederse, Allahü teâlâ onun bütün günahlarını affeder.
Cenab-ı Hakkın rahmeti bu kadar boldur. Kur'an-ı kerimde, (Şirki affetmem) buyurması, (Şirk üzere imansız ölenleri affetmem) demektir. Yoksa ölmeden önce
yaptığı şirklere tövbe edenin tövbesini kabul eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, tövbe edince, Allahü teâlâ tövbenizi kabul eder.) [İbni Mace] 
 
Bu hadis-i şerif kul hakkı bulunmayan günahlar içindir. Eğer işlenen günahlarda kul hakkı da varsa, sahibi ile helallaşmak gerekir. Borcu varsa, borçlarını
ödemelidir. Kul borçlarını ödeyip onlarla helalleşen, diğer günahlarına da tövbe edip bir daha işlemeyen kimse, hiç günah işlememiş gibi olur. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
 
(Tövbe eden, günah işlememiş gibi olur.) [İbni Mace] 
 
Tekrar günah işlerim korkusu ile tövbeden vazgeçmemelidir! Günahkâr bir kul, tövbe edince, Cenab-ı Hak, hem o kulunun günahlarını affeder, hem de kulu tövbe
ettiği için sevinir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Çölde devesini kaybedip sonra bulanın sevinmesinden çok, Allah, kulunun tövbe etmesine sevinir.) [Buhari]
 
Ne büyük lütuf ve ihsan. Biz günahımıza pişman olunca, Cenab-ı Hak seviniyor. Kur'an-ı kerimde de buyuruluyor ki:
 
(Ey müminler, Allaha tövbe edin ki kurtuluşa eresiniz.) [Nur 31] 
 
Şirk nedir
 
Şirk ne demektir?
 
CEVAP
 
Şirk, Allahü teâlâya ortak yapmak, benzetmek demektir. Benzeten kimseye müşrik, denir. Küfrün çeşitleri vardır. Hepsinin en kötüsü, en büyüğü şirktir. Bir
şeyin her çeşidini bildirmek için, çok defa, bunların en büyüğü söylenir. Bunun için, âyet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde bulunan şirk, her nevi küfür
demektir. Mesela Nisa suresinin 48 ve 116. âyetinde mealen, (Allahü teâlâ, kendisine şirk koşanları [yani müşrikleri, kâfirleri] affetmez ve şirkten [yani
her çeşit küfürden] başka olan günahları affeder) buyuruluyor.
 
Şu halde her çeşit günahın en kötüsü küfürdür. Küfür ise kâfirlik demektir. 
 
Günahım çok
 
Günahım çok, ne yapsam Allah beni affetmez demek doğru mudur?
 
CEVAP
 
Çok yanlıştır. Çünkü cenab-ı Hak, tövbe edilen her günahı affeder. Bir kâfir, küfrüne tövbe ederse, mümin olur, bütün günahları affolur. Bir mümin de Allaha
şirk koşsa, sonra pişman olup tövbe etse Allah affeder. Bir âyet-i kerime meali:
 
(Ey günahta haddi aşanlar, Allahın rahmetinden ümit kesmeyin! Zira Allah, bütün günahları affeder. O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur) [Zümer 53] 
 

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Allahın rahmetinden ümit kestirip [dinden] nefret ettirenlere Allah lanet etsin! Kolaylaştırın, güçleştirmeyin!) [Nesai]
 
(Allahı kullarına sevdirin ki, Allah da sizi sevsin!) [Taberani] 
 
(İnsanlara Rablerinden bahsederken, korku ve sıkıntı veren şeylerden söz etmeyin!) [Beyheki]
 
(Tövbe eden, günah işlememiş gibi olur.) [İbni Mace]
 
(Hak teâlâ buyurdu ki, kulumun, günahı göklere kadar yükselse, benden ümit kesmeyip, af dilerse affederim.) [Tirmizi] 
 
(İhlasla "La ilahe illallah" diyen Cennete girer.) [Beyheki]
 
(Bir kimse, yakinen Allahın Rab, benim de Peygamber olduğuma inansa, Cehennem ona haram olur.) [Hakim] 
 
(Allah, günahını affından büyük görene şiddetli gazap eder.) [Deylemi]
 
(Kâfir Allahın rahmetinin çokluğunu bilse, cennetten ümit kesmezdi.) [Müslim] 
 
(İyilik ve ibadet edene büyük ecir verileceğini müjdeleyin, nefret ettirmeyin!) [Şira]
 
(Ömründe bir defa Allahı anan veya Ondan korkan Cehennemden çıkar.) [Tirmizi]
 
(Allahü teâlâ buyurdu ki, "Ey kulum, af dilediğin müddetçe, günahlarının çokluğuna bakmadan affederim. Günahların bulutlara kadar yükselse de yine affederim.
Yer dolusu günahla gelsen, yer dolusu mağfiretle karşılarım. Yeter ki iman ile gel!") [Tirmizi] 
 
Allahü teâlâ, Davud aleyhisselama vahyetti ki: 
 
- Ya Davud beni sev, beni seveni sev! Beni de kullarıma sevdir!
 
- Ya Rabbi bunu nasıl yapayım?
 
- Nimet ve ihsanlarımı onlara hatırlat, onlar benden ancak iyilik beklesinler.
 
İbadet yapmamak, günahlardan kaçmamak insanın kalbini karartır, zamanla küfre sokar. Yani kâfir olur. Ebedi Cehennemde kalır. Günahların hepsi Allahın emrini
yapmamak olduğundan büyüktür. Hadis-i şerifte, (Çok küçük bir günahtan kaçmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir) buyuruluyor.
Tövbe edilmeyen günahların cezası verilirse, bu cezaya katlanmak çok zordur.  
 
Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde saklıdır. Kişi, bir günah yüzünden büyük azaba maruz kalabilir. Yüz bin sene ibadet eden makbul bir kulunu ebediyyen
Cehenneme koyabilir. Mesela iki yüz bin sene itaat eden İblis, kibredip secde etmediği için sonsuz olarak Cehennemlik oldu. Âdem aleyhisselamın oğlu, bir
adam öldürdüğü için ebedi Cehennemlik oldu. Her duası kabul olan Belam-ı Baura, bir günaha meylettiği için imansız gitti. Karun zekat vermediği için malı
ile helak oldu. 
 
Allahü teâlâya hüsnü zan
 
Müslüman ömrünün sonlarına doğru, öleceği zaman Allahü teâlâya daha çok hüsnü zan etmelidir! Yani (Ben her ne kadar günahkâr isem de, Allahü teâlâ beni
affeder) diye ümit etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Ölürken mutlaka Allahü teâlâya hüsnü zan etmelisiniz.) [Müslim]
 
(Allahü teâlâ, "Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl zannederse öyle bulur" buyurdu.) [İbni Hibban] (Yani "Allah, beni affeder" diye ümit ediyorsa onu
affeder. Allahtan ümidini keserek, "Ben mutlaka Cehennemliğim" diyorsa Cehenneme gider.)  
 
Ölüm döşeğindeki birisi, Peygamber efendimize (Cehenneme gitmekten korkuyorum; fakat Allahın rahmetinden de ümidimi kesmiyorum) dedi. Resul-i ekrem, (Müminin
kalbinde korku ile ümit varsa, Allahü teâlâ da ona umduğunu verir, korktuğundan da emin eder) buyurdu. (Tirmizi) 
 
Fasık ve günah
 
Meal okuyorum, ancak kafayı üşütmek üzereyim. Fasık, kâfir demek midir?
 
CEVAP
 
Fasık, kâfir demek değildir. Okuduğunuz Kur'an tercümeleri ile dini doğru öğrenmeniz mümkün olmaz. Birçok kelime, her ilimde, ayrı manada kullanılır. Mesela,
zalim kelimesi tefsir ilminde, kâfir demektir. Fıkıh ilminde, başkasının hakkına saldıran kimse denir. O halde, bir ilme ait bir kitabı okuyup anlayabilmek
için, önce kelimelerin bu ilimdeki özel manalarını bilmek gerekir. İşte, birkaç sene Arabi öğrenenlerin ve eline bir cep lügati alıp da, Kur'an-ı kerimi
ve hadis-i şerifleri tercümeye kalkışan türedilerin, para kazanmak için yaptıkları tercüme ve tefsirler, bozuk ve zararlı olmaktadır. Mealden tefsirden
din öğrenilmez.  
 
Tövbe edip bir daha günah işlemeyen hemen fasıklıktan kurtulur. Cenab-ı Hak, tövbe edilen her günahı affeder. Bir kâfir, küfrüne tövbe ederse, mümin olur,
bütün günahları affolur. Bir mümin de her çeşit günahı işlese, hatta Allaha şirk koşsa, sonra pişman olup tövbe etse,  Allahü teâlâ yine affeder.  
 
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
 
(Ey günahta haddi aşanlar, Allahın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları affeder. O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur.) [Zümer
53] 
 
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Tövbe eden, günah işlememiş gibi olur.) [İbni Mace]
 
(Hak teâlâ buyurdu ki, kulumun, günahı göklere kadar yükselse, benden ümit kesmeyip, af dilerse affederim.) [Tirmizi] 
 
(Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, tövbe edince, Allahü teâlâ tövbenizi kabul eder.) [İbni Mace]
 
(Allahın Rab, benim de peygamber olduğuma yakinen inanana, Cehennem haram olur.) [Hakim] 
 
(Hak teâlâ "Günahını affımdan büyük görene şiddetli gazap ederim" buyurdu) [Deylemi]
 
(Allahın rahmetinden ümit kesmeyen fasık, Allahın rahmetinden ümit kesen abidden, rahmete daha yakındır.) [Hakim] 
 
(Mümin, Allahın azabını bilseydi, Cenneti ümit etmezdi. Kâfir de Allahın rahmetini bilseydi, Cennetten ümidini kesmezdi.) [Müslim]
 
[Allahın rahmeti bu kadar bol iken Onun rahmetinden hiç ümit kesilir mi?] 
 
(Allahı kullarına sevdirin ki, Allah da sizi sevsin!) [Taberani]
 
(Allahın rahmetinden ümit kestirip [dinden] nefret ettirene,  Allah lanet etsin! Kolaylaştırın, güçleştirmeyin!) [Şira] 
 
(Allahü teâlâ, hiç kimsenin hatırına gelmeyen bir mağfiretle, günahkâr müslümanları affeder.) [Beyheki]
 
(Ömründe bir defa Allahı anan veya Ondan korkan Cehennemden çıkar.) [Tirmizi]
 
(Allahü teâlâ buyurdu ki, "Ey kulum, af dilersen, günahlarının çokluğuna bakmadan affederim.
 
Günahların bulutlara kadar yükselse de affederim. Yer dolusu günahla gelsen, yer dolusu mağfiretle karşılarım. Yeter ki iman ile gel!") [Tirmizi] 
 
Tövbe istiğfar
 
Tövbe-istiğfar nedir, nasıl yapılır?
 
CEVAP
 
İstiğfar etmek, (estağfirullah) demektir. Tövbe, haram işledikten sonra, pişman olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya azmetmek, karar vermektir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Tövbe, günahtan sonra o günahı bir daha yapmamaktır.) [İ.Ahmed] 
 
Günahtan hemen sonra tövbe etmek farzdır. Tövbeyi geciktirmek de büyük günahtır. Bunun için de, ayrıca tövbe etmek gerekir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor
ki:
 
(Allaha tövbe edin!) [Nur 31]
 
(Allahü teâlâ, tövbe edenleri sever.) [Bekara 222]
 
(Allaha tövbe-i nasuh yapınız!) [Tahrim 8] 
 
Nasuh kelimesine 23 mana verilmiştir. Bunlardan en meşhuru günahlara pişman olup, istiğfar etmek ve bir daha işlememeye karar vermektir. Nasuh tövbesinin
ne olduğunu soran zata Peygamber efendimiz buyurdu ki:
 
(Tövbe-i nasuh, günahkârın işlediği günahtan pişman olması, Allahtan mağfiret dilemesi, bir daha böyle bir günah işlememesi demektir.) [Beyheki] 
 
İstiğfarın fazileti çok fazladır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
 
(İstiğfar okuyunuz! İmdadınıza yetişirim.) [Hud 52]
 
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
 
(Allahü teâlâ, günah işleyip pişman olanı, istiğfar etmeden önce affeder.) [Taberani]
 
(Küçük günahlarda ısrar edilirse küçük kalmaz. Büyük günahlara istiğfar edilirse büyük kalmaz.) [Deylemi] 
 
(İstiğfar eden, günde 70 defa aynı günahı işlese ısrar etmiş sayılmaz.) [Tirmizi]
 
(Günde 70 defa istiğfar edenin, 700 günahı affolur.) [Beyheki] 
 
(İstiğfara devam edeni, Allahü teâlâ, dertlerden, sıkıntılardan kurtarır. Ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai] 
 
(Bir mümin günah işleyince, melek üç saat bekler, eğer o kimse istiğfar ederse, o günahı yazmaz.) [Hakim]
 
(Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, pişman olunca, Allahü teâlâ, tövbenizi kabul eder.) [İbni Mace] 
 
(Günahlar kalbi paslandırır, karartır. Kalplerin cilası ise istiğfardır.) [Beyheki]
 
(Derdinizi ve devasını bildireyim. Derdiniz, günahlar, devası da istiğfardır.) [Hakim] 
 
(Bir günahkâr, istiğfar eder, sonra bu günahı tekrar yapar, sonra istiğfar eder. Üçüncüde yine yapar, yine tövbe ve istiğfar ederse, dördüncü defa yapınca,
büyük günah yazılır.) [Deylemi]
 
(Tövbe eden günah işlememiş gibi olur.) [İ.Mace] 
 
(Günaha devam edip, dili ile istiğfar eden, rabbi ile alay etmiş sayılır.) [Beyheki]
 
(Herkes günah işler. Fakat günahkârların en iyisi tövbe edendir.) [Hakim] 
 
(Günahına pişman olup abdest alıp, namaz kılanı ve günahı için istiğfar edeni, Allahü teâlâ affeder.) [Nesai]
 
(Kıyamette, amel defterinde çok istiğfar bulunana müjdeler olsun!) [Beyheki] 
 
Hz. Huzeyfe, çoluk çocuğunu idarede çok üzülürdü. Hâlini arz edince, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
 
(Ey Huzeyfe, neden istiğfar etmiyorsun? Ben günde yüz defa istiğfar ederim.) [Nesai]
 
Peygamber efendimiz ("Estağfirullah ellezi la ilahe illa hüverrahmanürrahim el-hayy-ül- kayyumüllezi la-yemutü ve etubü ileyh Rabbigfir li" istiğfarını
25 defa okuyanın, odasında, ailesinde, evinde ve şehrinde kaza, bela olmaz) buyurdu. Bunu her sabah ve akşam okumalıdır! Âlimlerin çoğu, talebelerine ve
evlatlarına bunu okumalarını tavsiye etmişler, çok faydasını görmüşlerdir. Bu nimetlere kavuşabilmek için Ehl-i sünnet itikadında olmak ve dinimizin emir
ve yasaklarına riayet etmek şarttır. İtikadı bozuk olanın, bid'at ehlinin okuması fayda vermez. (Mearicülhidaye)  
 
Ehl-i sünnet itikadında olmak, kul haklarını ve kazaya kalan farzlarını ödemek ve haramlardan vazgeçmek şartı ile cuma günü sabah namazından önce, aşağıdaki
duayı okuyanın bütün günahlarının affedileceği hadis-i şerifle bildirildi. Dua şudur:
 
(Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh.) [Ramuz] 
 
Günaha pişmanlık
 
Tövbe, istiğfardan önce yapılmalıdır! Tövbe çirkin şeyi bırakıp güzel olana dönmek demektir. İstiğfar, günahın çirkinliğini görüp, ondan yüz çevirdikten
sonra, mağfiret talep etmektir. Hadis-i şerifte (Pişmanlık tövbedir) buyuruldu. (Hakim)
 
Yapılan günahları her hatırlayışta istiğfar etmelidir! Günahları hatırladıkça istiğfara devam edilirse, geçmiş günahlar affolur. 
 
Tövbe edebilmek, Hak teâlânın büyük nimetlerinden biridir. Günah işleme korkusu ile tövbeyi asla geciktirmemelidir! Çünkü, hadis-i şerifte (Sonra yaparım
diyenler helak oldu) buyuruldu. Yani tövbeyi ve diğer iyi işleri geciktirenler, bu günün işini yarına bırakanlar, aldandı, ziyan etti. (İmam-ı Gazali)
 
Günah, kulun yanında küçük ve kıymetsiz görününce, Allahü teâlâ katında büyük olur. Kul küçük günahı büyük görünce, o günah Allahü teâlânın katında küçülür.
Mümin, iman ve marifetiyle küçük günahları da büyük görür. Her günah işleyişte kalbi sızlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Mümin, günahını dağ gibi görüp, üstüne düşeceğinden korkar. Münafık ise, burnunun üzerine konan ve hemen uçacak sinek gibi görür.) [Buhari] 
 
Şu halde, günah işlediğini bilmek büyük nimettir. O kişinin mümin olduğunu gösterir. Allahü teâlânın hakkı olan günahları için tövbe etmeli, pişmanlık ve
üzüntü duymalı, günahı terk etmeli, kefaret olması için çok sevap işlemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Günah işlediğin zaman, karşılığında onu mahvedecek sevap işle!) [İ.Gazali]
 
Kul hakkının kefareti için, hak sahiplerine iyilik ve dua etmelidir! Hak sahibi ölmüş ise, o kimseyi rahmetle anmalı, çoluk çocuğuna ve varislerine ihsanda
bulunmalıdır! Günahları için istiğfara devam etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Allahü teâlâ, istiğfara devam edeni, her sıkıntıdan kurtarır, her darlıkta bir genişlik verir ve ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai] 
 
Bir kimse günah işleyince, Allahü teâlânın bu günahı işlerken gördüğünü bilse, Allahü teâlâ, kulunun kendisini hatırlaması sebebiyle günahını affeder. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
 
(İşlediği günahı, Allahü teâlânın bildiğine inanan, günahına tövbe etmese bile, Allahü teâlâ onu affeder.) [Taberani] 
 
İşlediği günahı, Allahü teâlânın bildiğine inanan kimse, Allaha inanıyor demektir. Allahü teâlâya inanan kimse de günah işleyince, günahını Allahü teâlâ
gördüğü için utanır ve ister istemez pişmanlık duyar. Pişmanlık ise tövbedir. Tövbe eden kimseyi de Allahü teâlâ affeder. Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
 
(Ya Rabbi, iyilik edince müjdelenen, kötülük edince istiğfar edenlerden eyle) [Buhari]
 
(Yatağa girince, 3 defa "Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa huv el-hayyel- kayyume ve etubü ileyh" diyenin günahları, deniz köpükleri kadar çok olsa
da, affolur.) [Tirmizi] 
 
(Mümin, günah işleyince, kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. İstiğfar edince, nokta silinir, kalbi cilalanır. Tekrar günah işlerse, siyah nokta büyür,
nihayet kalbini kaplar.) [Nesai] 
 
(Ey kullarım, koruduklarım hariç, hepiniz günahkârsınız, benden mağfiret dileyeni bağışlarım. Mağfiret etmeye kadir olduğuma inananı affederim.) [Tirmizi] 
 

(Günahtan korunmayanı Allahü teâlâ da [dünya ve ahirette felaketlerden] korumaz.) [İ.Huzeyme]
 
(Müminler için, her gün 25 defa, istiğfar okuyanın kalbinden kin, hile ve haset çıkar. İsmi evliyalar arasına yazılır. Ona bütün müslümanlar sayısınca,
sevap verilir. Kıyamette bütün müminler, "Ya Rabbi, bu kulun bizim için istiğfar okudu. Sen de onu affet!" derler.)  
 
Müminler için istiğfar:
 
(Allahümmağfir-li velivalideyye veli üstaziyye velil-müminine vel-müminat, vel-müslimine vel-müslimat, el-ahya-i minhüm vel-emvat, birahmetike ya erhamerrahimin.)
[Miftah-ün-necat] 
 
Günah işlemeye devam eden kimse unutkan olur, ahmaklaşır, aklı da azalır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki :
 
(Günah işleyenin bir aklı gider, bir daha geri dönmez.) [İ.Gazali] 
 
Günahların hepsi Allahü teâlânın emrini yapmamak olduğundan büyüktür. Hadis-i şerifte, buyuruldu ki:
 
(Ufacık bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir.) [R.Nasıhin] 
 
Günahların affı için
 
Allahü teâlânın hakkı olan günahlar için tövbe etmeli, pişmanlık ve üzüntü duymalı, günahı terk etmeli, kefaret olması için çok sevap işlemelidir! Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
 
(Günah işlediğin zaman, karşılığında onu mahvedecek sevap işle!) [İ.Gazali]
 
Kul hakkının kefareti için, hak sahibi ölmüş ise, o kimseyi rahmetle anmalı, çoluk çocuğuna ve varislerine ihsanda bulunmalıdır! Günahları için istiğfara
devam etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Allahü teâlâ, istiğfara devam edeni, her sıkıntıdan kurtarır, her darlıkta bir genişlik verir ve ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai]  
 
("Rabbim, seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Kötü işlerde bulundum. Senden başka günahımı affedecek yoktur. Beni affet!" diyenin karıncalar sayısınca
günahı olsa, Allahü teâlâ affeder.) [Beyheki] 
 
Günahların bazısı, bazısına göre küçük görünse de, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak olduğu için hepsi de büyüktür. Çünkü Allahü teâlânın gazabı günahlar
içinde gizlidir. Hadis-i şerifte, (Küçük günaha devam edilirse, büyük olur) buyuruldu. Küçük görülen günah büyür.  
 
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Günahların küçük görüneninden sakının! Bunlar toplanınca sahibini helak eder. Bu şuna benzer ki, bir kavim bir vadiye iner, çerçöp, odun ne bulurlarsa
toplayıp getirirler. Böylece koca bir yığın olur. Bunu yakıp ateşinde ekmeklerini pişirirler. İşte küçük görünen günahlardan hesaba çekilen de helak olur.)
[Taberani] 
 
(Hep günah işleyenin kalbi mühürlenir, artık sevap işleyemez olur.) [Bezzar]
 
Biri, 2-3 defa (Vay günahlarım) deyince, Resulullah (Allahümme mağfiretüke evseu min zünubi ve rahmetüke erca indi min ameli diye dua et) buyurup, o kişiye
üç defa tekrarlattıktan sonra (Allah seni affetti) buyurdu. (Hakim) 
 
Hz. Beraya "Kendinizi elinizle, tehlikeye atmayın" âyeti düşmanla karşılaşıp şehit düşene kadar savaşan kimse hakkında mıdır?" diye sorulunca; Hz. Bera,
(Hayır! Bir günah işleyip sonra da Allah onu bağışlamaz diyen hakkındandır) dedi. (Hakim) 
 
Allah hakkı olan günahlara tövbedir. Farzları ve vacipleri terk etmek ve Allahü teâlânın haram kıldığı şeyleri yapmak bu günahlardandır. Mesela, namaz kılmamak,
zekat vermemek böyledir. Bu günahları yapan müminler, tövbe-i nasuh ile tövbe ettikleri zaman, Allahü teâlâ affeder.
 
Hasan-ı Basri hazretlerine birisi kıtlıktan şikayet etti. Başka birisi fakirlikten, diğer birisi de çocuğunun olmadığından şikayette bulundu. Hepsine de
istiğfar etmesini tavsiye etti. Daha başka insanlar da çeşitli konularda sual ettiler. Onlara da istiğfar etmelerini tavsiye etti. Sebebini sorduklarında,
Nuh suresi 10,11 ve 12. âyet-i kerimesini okudu. 
 
Eshab-ı kiramdan bir zat, çocuğu olmayan birisine istiğfara devam etmesini söyledi. O kimse günde yedi yüz defa istiğfar ederdi. Nihayet bu şahsın on çocuğu
oldu. 
 
Yetmiş istiğfar
 
Yetmiş istiğfar hemen namazın sonunda mı okunur? Fazileti nedir?
 
CEVAP
 
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Her namazdan sonra yetmiş istiğfar okuyanın, işlediği günahlar affolur ve Cennetteki köşklerini görmeden dünyadan gitmez.) [Deylemi]
 
[Yani ölürken Cennetteki köşklerini görür.]
 
(Her namazdan sonra, üç kere, "Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa huv el hayyel-kayyume ve etubü ileyh" okuyanın, bütün günahları affolur.) [İbni
Sünni]
 
Muhammed Masum hazretleri, bu üç istiğfarın, namaz sonunda Allahümme entesselam... dan sonra, kalan 67 istiğfarı da sadece Estağfirullah diyerek duadan
sonra okuduğunu bildiriyor. (c.2, m.80) 
 
Kabul edilen tövbe
 
Tövbenin kabul edildiği bilinebilir mi?
 
CEVAP
 
İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
 
Tövbenin kabul edildiğine dair alametler vardır. Böyle bir kimse,
 
1- Tövbe ettiği günahlara meyletmez.              
 
2- Her yerde, her zaman Allahın kendisini gördüğünü bilip günah işlemekten utanır.
 
3- Fasıklardan kaçar, salihlerle beraber olur.
 
4- Dünya malına tamah etmez. Ahiret için çalıştığını az görür.
 
5- Farz amelleri aksatmaz.
 
6- İşlediği günahları hatırladıkça üzülür ve istiğfar eder. Bütün azalarını günah işlemekten muhafaza etmeye çalışır. Böyle bir kimsenin tövbesi kabul edilmiş
demektir. Kur'an-ı kerimde  buyuruluyor ki:
 
(Elbette, Allahü teâlâ, tövbe edenleri de, temizlenenleri de sever.) [Bekara 222 
 
Büyük günahlar             
 
Nisa suresinin "Eğer yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, küçük günahlarınızı örter, sizi şerefli bir makama yükseltiriz" mealindeki 31. âyet-i kerimesindeki
büyük günahlar nelerdir?
 
CEVAP
 
Büyük günahların sayısı çoktur. İnsan, her günahtan korkup sakınsın diye, büyük günahların hepsi kesin olarak açıklanmamıştır. Erbain-i Selmani kitabında
büyük günahlardan 40ı, C. Y. İlmihâlinde 72si Zevacirde 467si bildirilmiştir.
 
(Günahın küçüklüğüne bakmayın, onu büyük bilip yapmayın!) ve (Küçük günaha devam edilirse büyük günah olur. İstiğfar edince büyük günah da kalmaz) hadis-i
şerifleri, küçük günaha devam edilirse büyük olacağını bildirmektedir. (K.Saadet)  
 
Günahların hepsi Allahü teâlânın emrini yapmamak, olduğundan büyüktür. Fakat bazısı bazısına göre küçük görünür. Bir küçük günahı yapmamak bütün cihanın
nafile ibadetlerinden daha sevaptır. Çünkü nafile ibadet yapmak farz değil, günahlardan kaçmak ise herkese farzdır. (R.Nasıhin)
 
İbni Abbas hazretleri, (Allahü teâlânın, kullarına yasakladığı her şey büyük günahtır) buyurmuştur. Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde gizlidir. Küçük
görülen günah büyür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(İşlenen hata kalpte bir iz bırakır, tövbe ve istiğfar edilince, o leke kaybolur, kalp cilalanır. Hataya devam edilirse, o siyah nokta büyüyerek bütün kalbi
kaplar.) [Tirmizi]
 
(Küçük sanılan günahtan sakının! Bunlar toplanınca sahibini helak eder. Bu şuna benzer ki, bir kavim bir vadiye iner, çerçöp-odun toplayıp getirirler. Böylece
koca bir yığın olur. Bunu yakıp ateşinde ekmek pişirirler. İşte bunun gibi küçük günahlardan hesaba çekilen helak olur.) [Taberani] 
 
Günah, kulun yanında küçük ve kıymetsiz görününce, Allahü teâlâ katında büyük olur. Kul küçük günahı büyük görünce, o günah Allahü teâlânın katında küçülür.
Mümin, iman nuruyla küçük günahları da büyük görür. Her günah işleyişte kalbi sızlar. (Mümin, günahını dağ gibi görüp, üzerine düşeceğinden korkar. Münafık
ise, günahını burnunun üzerine konan ve hemen uçacak sinek gibi görür) hadis-i şerifi, müminin günahtan nasıl korktuğunu göstermektedir. (Buhari) 
 
Günah ne kadar küçük olursa olsun, ısrar edildiği takdirde büyük günah olur. Bir taşın üzerine devamlı damlayan su, taş üzerinde iz bırakır, zamanla taşı
bile deler. 
 
Günahı küçümsemek veya günahı ile övünmek de küçük günahı büyütür. "Falancanın yaptıklarını yüzüne vurarak rezil ettim" yahut "Öyle bir hile yaptım ki elindeki
malı yok pahasına aldım; kendi malımın aybını da şu şekilde gizleyerek yüksek fiyatla sattım" diyerek günahın açıklanması, günahı daha da büyütür. Çünkü
o günahın başkaları tarafından yapılmasını teşvik etmiş olur.  
 
Hele âlim veya halka rehber ve örnek durumunda olan kimselerin yaptıkları her kabahat büyük sayılır. Çünkü iyi ile kötüyü ayıramayan birçok kimsenin o günahı
işlemesine sebep olur. 
 
Bir zamanlar, bir âlim, halkı dalalete sevk eder, onlara kötü örnek olur. Sonra tövbe edip, herkesi, iyiliğe, doğruluğa, hidayete davet etmeye çalışır.
Allahü teâlâ, âlime söylenilmek üzere, o milletin peygamberine şöyle vahyeder:
 
(Eğer günahların benimle senin aranda olsaydı affederdim. Fakat birçok insanın sapıtmasına, Cehennemlik olmasına sebep oldun.) [Tibyan] 
 
Günahın zararı             
 
Günah işlemeye devam edenler, imanlarını muhafaza edebilir mi?
 
CEVAP
 
Her ne kadar küfür hariç, büyük günah işleyenlere kâfir dememek gerekir ise de, günahlara devam eden kimsenin, zamanla kalbi kararır, haramları işlerken
içi sızlamaz, imanı da zayıflayıp bir gün tamamen sönebilir. Günahların küçüğünden de büyüğünden de çok sakınmak gerekir.
 
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(İnsan günah işleyince, kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Eğer tövbe ederse, o leke silinir. Günahlara devam ederse, o leke büyür ve kalbinin tamamını
kaplar.) [Nesai]
 
(Derdiniz, günahlardır. Devası da istiğfardır.) [Deylemi]
 
(Kendini günahtan korumayanı Allahü teâlâ da [dünya ve ahirette felaketlerden] korumaz.) [İbni Huzeyme] 
 
Günahların hepsi, Allahü teâlânın emrini yapmamak olduğundan büyüktür. Peygamber efendimiz, (Ufacık bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri
toplamından daha iyidir) buyurdu. (R. Nasıhin) 
 
Allahü teâlânın hakkı olan günahlar için tövbe etmeli, pişmanlık ve üzüntü duymalı, günahı terk etmeli, kefaret olmak için çok sevap işlemelidir.  
 
Günahların bazısı bazısına göre küçük görünse de, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak olduğu için hepsi de büyüktür. Çünkü Allahü teâlânın gazabı günahlar
içinde gizlidir. Hadis-i şerifte, (Küçük günaha devam edilirse, büyük olur) buyuruldu. Küçük görülen günah büyür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Mümin günahını dağ gibi görür, üstüne yıkılacağından korkar. Münafık ise, burnunun üstüne konan bir sinek gibi görür ve hemen uçacağını sanır.) [Buhari]
 
(Bir kul, bir hata işlerse, o hata, o kimsenin kalbinde kirli bir iz bırakır, tövbe-istiğfar ederse, o leke kaybolur, kalbi cilalanır. Hataya devam ederse,
o siyah nokta büyür, bütün kalbi kaplar.) [Tirmizi]
 
(Günahların küçük görüneninden sakının! Bunlar toplanınca sahibini helak eder. Bu şuna benzer ki, bir kavim bir vadiye iner, çerçöp, odun ne bulurlarsa
toplayıp getirirler. Böylece koca bir yığın olur. İşte küçük görünen günahlar yüzünden sahibi muaheze edilince, bunlar onu helak eder.) [Taberani]
 
(Günaha devam edenlerin zamanla kalbi mühürlenir. O kimse artık sevap işleyemez olur.) [Bezzar] 
 
Kendini hesaba çekmek            
 
Peygamber efendimiz, (Ölmeden önce ölün, hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin) buyuruyor. Kendimizi hesaba nasıl çekeriz?
 
CEVAP
 
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
 
(Kıyamet günü terazi kurarız. O gün, hiç kimseye zulmedilmez. Herkesin, yaptığı zerre kadar iyilik ve kötülüğü meydana çıkarıp, teraziye koyarız. Herkesin
hesabını yapmaya yetişiriz.) [Enbiya 47]
 
Peygamber efendimiz de buyurdu ki:
 
(Akıllı kimse, günü dörde ayırır, birincisinde, yaptıklarını ve yapacaklarını hesap eder. İkincisinde, Allahü teâlâya münacat eder, yalvarır. Üçüncüsünde,
bir işte çalışıp, helal para kazanır. Dördüncüsünde, istirahat eder ve mubahlarla kendini eğlendirir, haramlardan kaçar.) [İ.Gazali]
 
İslam âlimlerinin en büyüklerinden İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
 
Peygamberlerin gönderilmesi, islamiyetin emirleri, yasakları, hep, nefsi kırmak, ezmek içindir. Onun taşkınca isteklerini önlemek içindir.
 
İslamiyete uyuldukça, nefsin istekleri azalır. Bunun içindir ki, islamiyete uymak, nefsin isteklerini yok eder. 
 
Nefsin zararını önlemek için, iki cihad yolu vardır:
 
1- Ona uymamak, onun arzularını yapmamaktır. Buna, Riyazet çekmek denir. Riyazet vera ve takva ile olur.
 
Takva, haramlardan sakınmak, Vera haramlarla birlikte, mubahları ihtiyaçtan fazla kullanmaktan da sakınmaktır.
 
2- Nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Buna, Mücahede denir. Bütün ibadetler mücahededir.
 
Bu iki cihad, nefsi terbiye eder. İnsanı olgunlaştırır. Ruhu kuvvetlendirir. Salihlerin yoluna kavuşturur.
 
Allahü teâlâ, kullarının ibadetlerine muhtaç değildir, onların günah işlemesi Ona hiç zarar vermez. Nefsi terbiye için bunları emretmiştir. 
 
İmam-ı Rabbani hazretleri yine buyuruyor ki:
 
Evliyanın çoğu her gece, yatacağı zaman, o gün yapmış olduğu işlerini, sözlerini, hareketlerini, hareketsizliklerini, düşüncelerini, her birinin niçin olduğunu
anlarlar. Kusurlarını ve günahlarını temizlemek için, tövbe ve istiğfar ederler. Allahü teâlâya boyun bükerler, yalvarırlar. İbadetlerini ve iyiliklerini
de, Allahü teâlânın hatırlatması ile ve kuvvet vermesi ile olduğunu bilirler. Bunun için, Hak teâlâya hamd ve şükür ederler.
 
Muhyiddin-i Arabi hazretleri, kendini böyle muhasebe edenlerden biri idi. (Ben kendimi hesaba çekmekte, Meşayıh-ı kiramın hepsinden ileri gittim. Niyetlerimi,
düşüncelerimi de hesaba kattım) buyururdu. 
 
Her gece yatarken yüz defa (Sübhanallahi velhamdü lillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber) okuyan kimse, yüz defa tesbih, tahmid ve tekbir söylemiş
olur. Böylece, muhasebe yapmış, kendini hesaba çekmiş sayılır.
 
[Tesbih sübhanallah, tahmid elhamdülillah, tekbir de Allahü ekber demektir.]  
 
Tesbih söylemek, tövbenin anahtarıdır. İnsan bunu çok okumakla, kusurlarının, günahlarının affedilmesini istemiş olur.  
 
Günah işleyen bir kimse, bu emirlerin ve yasakların sahibinin azametini ve kibriyasını düşünmüş olsaydı, Onun emirlerine karşı gelemezdi. Günahları yapması,
Onun emirlerine ve yasaklarına kıymet vermediğini göstermektedir. Böyle şeyden, Allahü teâlâya sığınırız. Tenzih kelimesini, [yani yukarıda yazılı olan
tesbihi] çok okumakla, bu kusur affolunur. 
 
İstiğfar etmek, günahların örtülmesini istemektir. Tenzih kelimesini okumak ise, günahların yok olmasını istemektir. O nerede, bu nerede? 
 
Sübhanallah şaşılacak bir kelimedir. Söylemesi çok kısadır. Manaları ve faydaları ise pek çoktur.
 
Tahmid [elhamdülillah] kelimesini çok okumakla, Allahü teâlâya şükredilmiş olur. Onun verdiği nimetlerin şükrü yapılmış olur. 
 
Tekbir [Allahü ekber] kelimesi, Allahü teâlânın, kulların yaptığı şükürlerden çok yüksek olduğunu, Ona yakışan şükür yapılamayacağını göstermektedir. Çünkü,
Ona yapılan istiğfarlar, af dilemekler için de, çok istiğfar etmek gerekir. 
 
Hak teâlâya yakışan hamd, ancak Onun tarafından yapılabilir. Bunun içindir ki kendisi, Saffat suresinin sonunda, (Sübhane Rabbike...) buyurmuştur. Kendini
hesaba çekmek isteyen, bu âyet-i kerimeyi çok okumalıdır! Böylece istiğfar ve şükretmiş olur. İstiğfar ve şükredemediğini de ve kusurlarını da bildirmiş
olur. (Mektubat-ı Rabbani c.1, m.309)  
 
Bazen kadınlarla toplanıyoruz. Çeşitli dedikodular ediliyor, en azından boş şeyler konuşuluyor. Bu günahlardan kurtulmak için bir dua var mıdır?
 
CEVAP
 
Yapılan günahlar için tövbe-istiğfar etmek gerekir. Hak sahipleri ile de helalleşmek gerekir. Ayrıca Allahü teâlâyı anmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
 
(Bir yerde toplanıp lüzumsuz şeyler konuşanlar, kalkarken, "Sübhanekallahümme ve bihamdike eşhedü en la ilahe illa ente estağfiruke ve etubü ileyke" okurlarsa,
orada işledikleri günahlar affolur.) [Tirmizi] 
 
Küçük günahlar           
 
Bazıları büyük günahlardan kaçmak gerektiğini, küçük günahların zararı olmadığını bildiriyorlar. Küçük günahın dindeki yeri nedir?
 
CEVAP
 
Günahların bazısına göre, bazıları küçük görünse de, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak olduğu için hepsi de büyüktür. Çünkü Allahü teâlânın gazabı günahlar
içinde gizlidir. Hadis-i şerifte, (Küçük günaha devam edilirse, büyük olur) buyuruldu. Küçük görülen günah büyür. Hadis-i şerifte, (Günahın küçüklüğüne
bakmayın, onu büyük bilip yapmayın) buyuruldu. (K.Saadet)
 
Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
 
(Mümin günahını dağ gibi görür, üstüne yıkılacağından korkar. Münafık ise, burnunun üstüne konan bir sinek gibi görür ve hemen uçacağını sanır.) [Buhari] 
 

(Bir kul, bir hata işlerse, o hata o kimsenin kalbinde kirli bir iz bırakır, tövbe ve istiğfar ederse, o leke kaybolur, kalbi cilalanır. Hataya devam ederse,
o siyah nokta büyüyerek bütün kalbi kaplar. Hak teâlânın kitabında "Ran" diye bildirdiği pas işte budur.) [Tirmizi] 
 
(Küçük görünen günahlardan sakının! Bunlar toplanınca sahibini helak eder. Bu şuna benzer ki, bir kavim vadiye iner, çerçöp, odun ne bulurlarsa toplarlar.
Böylece koca bir yığın olur. Bunu yakıp ateşinde ekmek pişirirler. İşte küçük görünen günahlar sebebiyle sahibi muaheze edilince, bunlar onu helak eder.)
[Taberani] 
 
(Günahlardan çok korkan, Allaha en çok ibadet edenlerden olur.) [İbni Mace]
 
(İlâhi yasakların sınırını aşıp günah işleyenlerin kalbi mühürlenir. O kimse artık sevap işleyemez olur.) [Bezzar] 
 
Herkese karşı insaflı davranmak, kendisine karşı yapılmasını istemediği muameleyi başkalarına karşı yapmamak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Şu üç haslete sahip olmadıkça kişinin imanı kemale eremez. Kendisi muhtaç olduğu halde infak etmek, insaflı olmak ve herkese selam vermek.) [Haraiti]
 
(Cehennemden uzaklaşıp Cennete girmek isteyen, son nefesinde kelime-i şehadeti söylesin ve kendisine yapılmasını sevdiği şeyleri başkalarına yapsın!) [Müslim]
 
(Etrafındakilerle güzel komşuluk et ki, hakiki mümin olasın! Kendin için sevdiğini başkaları için de sev ki, hakiki müslüman olasın!) [Haraiti] 
 
Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:
 
Allahü teâlâ, Hz.Âdem'e, şu hasletlere sahip olmayı emretmiştir:
 
1- Bana ibadet et, hiçbir şeyi ortak koşma! Yaptığın hayırlı amelin mükâfatını, sana, en dar gününde veririm.
 
2- Bana dua et, duanı kabul ederim.
 
3- İnsanların ne şekilde sana davranmalarını istiyorsan, sen de onlara aynı şeyi yapmalısın! [İ.Gazali] 
 
Kalbe gelen kötü düşünce
 
Kalbime, günah olan çeşitli kötü düşünceler geliyor. Bu kötülükleri işlemediğim halde, sırf düşüncemden dolayı günaha girer miyim?
 
CEVAP
 
Düşünce kalpte beş şekilde bulunur:
 
1- Kalbe gelip gider.
 
2- Kalbe gelip kalır. Fakat insan o işi yapmak istemez.
 
3- Kalbe geleni yapıp yapmamakta tereddüt eder.
 
4- Kalbe geleni yapmayı tercih eder.
 
5- Kalbe geleni yapmaya kasteder, kendini zorlar. (Hadika)
 
Kalbe gelen, ilk üç düşünce, insanın kendi ihtiyarı ile olmadığı için azap yoktur. Diğer ikisine ise sual ve azap ihtimali çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
 
(Allahü teâlâ, ümmetimin kalbine gelip de, söylemediği ve yapmadığı kötü şeyleri affetti.) [Buhari]
 
(İnsan, haram işlemeyi kalbinden geçirir, Allahtan korkarak yapmazsa, hiç günah yazılmaz, haram işleyince bir günah yazılır.) [Berika] 
 
Biri, haram işlemeye niyet edip, Allahtan korktuğu için vazgeçerse, niyetinden dolayı günaha girmez. Nefse ve şeytana uymayıp Allahü teâlâya itaat ettiği
için büyük sevaba da kavuşur. O haramı işlemeyişi Allah korkusundan değil de, insanlardan utandığı için ise, böyle düşüncenin de günah olduğunu söyleyen
âlimler vardır. 
 
İmam-ı Gazali ve İmam-ı Fahreddin-i Razi hazretleri (Harama kasdedip de insanlardan utandığı için işlemeyen kimse günaha girer) buyurdular. Bazı âlimler
de, (Haram işlemeyi hatırından geçirse, fakat azmetmese günahkâr olmaz) buyurdu. Azmederse günahkâr olur, fakat o işi yapma günahı kadar değildir. (Bezzaziye) 
 

Bazı âlimler ise, yalnız kalbe gelen, şeylerden dolayı sual ve azap olmayacağını bildirmişlerdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Kalbe gelen kötü şey, söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe affolur.) [Beyheki]
 
Kibir, ucub gibi hususlar bunun dışındadır. Çünkü bunlar zaten kalp ile olur.  
 
Neticede bütün âlimlere uyabilmek için, kalbe gelen kötü şeyleri defetmeye çalışmalı, kalbi çirkin şeylerden, bozuk düşüncelerden temizlemeli ve güzel ahlâkla
süslemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Kıyamette fasık-salih herkes pişman olacaktır. Fasıklar fıskı bırakıp doğruluk ve takva üzere bulunmadıklarına, salihler ise daha çok ibadet etmediklerine
pişman olacaklardır.) [Ferad-ül fevaid]
 
O halde vaktin kıymetini bilip Allahü teâlânın rızasına uygun işler yapmaya çalışmalı!  
 
Herkese nimet gelir
 
Allah, dünyada yaşayan bir çok dinsiz kimseye niçin iman nimetini vermiyor?
 
CEVAP
 
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
 
Allahü teâlânın feyzleri, nimetleri, ihsanları, yani iyilikleri, her an, insanların iyisine, kötüsüne, herkese gelmektedir. Herkese mal, evlat, rızk, hidayet,
irşat ve selamet ve daha her iyiliği fark gözetmeksizin göndermektedir. 
 
Fark bunları kabulde, alabilmekte ve bazılarını da alamamak suretiyle, insanlardadır. Kur'an-ı kerimde (Allah, kullarına zulmetmez, haksızlık etmez. Onlar,
kendilerini azaba, acılara sürükleyen bozuk düşünceleri çirkin işleri ile kendilerine zulüm ve işkence ediyorlar) buyurulmaktadır. 
 
Nitekim güneş, hem çamaşır yıkayan adama, hem de çamaşırlara, aynı şekilde, parlamakta iken, adamın yüzünü yakıp karartır, çamaşırlarını ise beyazlatır.
 
[Bunun gibi, elmaya ve bibere aynı şekilde parlağı halde, elmayı kızartınca tatlılaştırır. Biberi kızartınca acılaştırır. Tatlılık ve acılık hep güneşin
ışıkları ile ise de, aralarındaki fark, güneşten değil, kendilerindendir. 
 
Allahü teâlâ, bütün insanlara bir ananın yavrusuna olan merhametinden daha çok acıdığı için, dünyanın her tarafındaki, her insanın, her ailenin, her cemiyetin
ve milletin her zamanda ve her işlerinde nasıl hareket etmeleri gerektiğini, dünyada ve ahirette rahat etmeleri ve seadet-i ebediyyeye kavuşmaları için,
işlerini ne yolda yürütmeleri ve nelerden kaçınmaları gerektiğini, Kur'an-ı kerimde bildirildi. Ehl-i sünnet âlimleri, bunların hepsini, keskin görüşleri
ile bulup, milyonlarca kitap yazarak, bütün dünyaya bildirdi. Demek ki, Allahü teâlâ, insanları işlerinde başı boş bırakmamış, islamiyetin girmediği bir
yer kalmamıştır.] 
 
İnsanların, ahirette ki nimetlere nail olmamaları, Ondan yüz çevirdikleri içindir. Yüz çeviren, elbette bir şey alamaz. Ağzı kapalı bir kap, Nisan yağmuruna
elbette kavuşamaz. Evet, yüz çeviren birçok kimsenin, dünya nimetleri içinde yaşadığı görülüp, mahrum kalmadıkları zan olunuyor ise de, bunlara dünya için
çalışmalarının karşılığını vermektedir. Yalnız dünya için çalışanlara verdiği dünyalıklar hakikatte azap ve felaket tohumlarıdır. Bunlar, Allahü teâlânın
nimet şeklinde gösterdiği musibetlerdir. Nitekim Kur'an-ı kerimde buyuruldu ki:
 
(Kâfirler, mal ve çok evlat gibi dünyalıkları verdiğimiz için, kendilerine  iyilik mi ediyoruz, yardım  mı ediyoruz sanıyorlar? Peygamberime inanmadıkları
ve din-i İslamı beğenmedikleri için, onlar mükâfat mı ediyoruz, diyorlar? Hayır öyle değildir. Aldanıyorlar. Bunların nimet olmayıp, musibet olduğunu anlamıyorlar.) 
 

Kalpleri Hak teâlâdan yüz çevirenlere verilen dünyalıklar, hep haraplıktır, felakettir. Şeker hastasına verilen tatlılar, helvalar gibidir. [Kalp nefse
uyup, günah yapmak isteyince, Allahü teâlâ, bu kula acırsa, küfür ve günah işlemesini istemez. O da, yapamaz. Acımazsa, işlemesini ister ve yaratır. Karşılığını
da verir. O halde insanın azaplara, felaketlere sürüklenmesine sebep, kendisidir. Kalbinin dine uymayıp, nefsine uymasıdır.] (Müjdeci Mektublar m.164) 
 
 
Kalbi temizlemek 
 
Kalbi temizlemek için ne yapmalıdır?
 
CEVAP
 
Kalbi karartan günahlardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Bir kimse, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Eğer tövbe ederse, o leke silinir. Tövbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür
ve kalbin tamamını kaplar, kalp, kapkara olur.) [Haraiti]
 
Günahlar kalbi kararttığına göre günaha sebep olacak şeylerden de kaçmak gerekir. Mesela uyku mubahtır. Ancak çok uyumak kalbe kasvet verip günah işlemeye
zemin hazırlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Üç şey kalbe kasvet verir: Yemeği, uykuyu ve rahat olmayı sevmek.) [Deylemi]
 
Günah işleyince, hemen tövbe ve istiğfar etmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Paslanan her şeyin bir cilası vardır. Kalbin cilası "Estağfirullah" demektir.) [Deylemi]
 
Ölümü çok hatırlamak da kalplerin pasını siler. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Su değdiği, [rutubette kaldığı] zaman demirin paslandığı gibi, kalpler de [günah yüzünden] paslanır.) Orada bulunanlar, (Kalplerin cilası nedir ya Resulullah)
dediler. Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Ölümü çok hatırlamak ve Kur'an-ı kerim okumaktır.) [Beyheki] 
 
İman ve vesvese            
 
Yeni namaza başladım. "Cennet Cehennem var mıdır? Allahı kim yarattı" gibi vesveseler içimi kemiriyor. Bunlardan nasıl kurtulabilirim?
 
CEVAP
 
İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
 
Her insana musallat olan en az bir şeytan vardır. Şeytanın vereceği vesveselerden korunmaya çalışmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Kanın damarlarda dolaştığı gibi, şeytan da, insanın vücudunda dolaşır. Açlıkla [az yemekle, oruç tutmakla] onun yollarını daraltın!) [Buhari]
 
(Şeytan, kalbe vesvese verir. Allahü teâlânın ismi söylenince hemen kaçar. Söylenmezse vesvese vermeye devam eder.) [Ebu Yala] 
 
Vesvese, dua ederek, zikrederek azalır ve yok olur. Bunun için, bilhassa günah işleme meyli olduğu zaman, hemen Allahı hatırlamaya, onu anmaya çalışmalı,
istiğfar, salevat ve dua okuyarak şeytanı uzaklaştırmaya çalışmalıdır! Günahlara tövbe etmelidir! Şeytanın vesvesesinden ve sıkıntılardan kurtulmak için,
her gün şu duayı okumalıdır:
 
(Ya Allah-ür-rakib-ül-hafiz-ür-rahim. Ya Allah-ül-hayy-ül-halim-ülazim-ür-rauf-ül-kerim. Ya Allah-ül-hayy-ül-kayyüm-ül-kaimü ala külli nefsin bima kesebet,
hul beyni ve beyne adüvvi!) [Kitabürrahme fittıbb-i velhikme] 
 
Tövbeyi geciktirmemeli
 
Bilhassa kırk yaşını geçince, tövbeyi hiç ihmal etmemelidir. Hadis-i şerifte, (Şeytan, kırk yaşını geçtiği halde, tövbe etmeyen için, "Bu artık kolay iflah
olmaz" der) buyuruldu. (İ.Gazali)
 
Onun için hemen tövbe etmeli, şeytanı uzaklaştırmaya, çaresiz hâle getirmeye çalışmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(İnsan, yolculukta devesini zayıflatabildiği gibi, mümin de şeytanını zayıflatabilir.) [İ.Ahmed]
 
Kötü şeyler düşünerek, kötü yerlere giderek, şeytana yardımcı olmamalıdır! Hadis-i şerifte, (Uçurum etrafında dolaşan oraya düşebilir) buyuruldu. (Buhari) 
 

Haram işlemeye niyet edip, Allahtan korktuğu için vazgeçen günaha girmez. Nefse ve şeytana uymayıp Allahü teâlâya itaat ettiği için büyük sevaba da kavuşur.
O haramı işlemeyişi Allah korkusundan değil de, insanlardan utandığı için ise, böyle düşüncenin de günah olduğunu söyleyen âlimler vardır. Bazı âlimler
ise, yalnız kalbe gelen şeylerden dolayı sual ve azap olmayacağını bildirmişlerdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Kalbe gelen kötü şey söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe affolur.) [Beyheki]
 
Kibir, haset gibi şeyler böyle değildir. Çünkü bunlar zaten kalp ile olur. 
 
Şeytanın kalbe giriş yerlerinden biri de, Allahü teâlânın zatı hakkında düşündürmek, şüpheye düşürmektir. İnsanların en ahmağı zekasına en çok güvenendir.
İnsanların en akıllısı da, suçu kendinde arayan ve bilmediklerini âlimlere soran kimsedir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Şeytan, vücuda girerek, "seni kim yarattı" diye sorar. O kişi "Allah yarattı" dediği zaman, "Onu kim yarattı" diye vesvese verir. Böyle bir vesveseyle
karşılaşan kimse, "Ben Allah ve Resulüne iman ettim" desin!) [Buhari]
 
(Allahın yarattığı şeyleri tefekkür edin, fakat zatını tefekkür etmeyin. Yoksa helak olursunuz.) [Ebuşşeyh] 
 
Böyle vesveseler, âlimlerde olmaz. Cahil olanlar ise, böyle şeylerle meşgul olmamalıdır! Cahillerin böyle konular hakkında konuşması, hırsızlık etmekten
daha kötüdür. Çünkü âlim olmayan din hakkında konuşursa sapıtabilir, hatta küfre düşebilir. Bu, yüzme bilmeyen kimsenin, yüzenleri görüp, ben de yüzerim
diyerek denize atlamasına benzer. 
 
İbadetleri yapıp imanıma bir zarar gelir diye korkanın ve (günahlarım çoktur, ibadetlerim beni kurtarmaz) diye düşünenin imanı kuvvetli demektir. (Bezzâziyye) 
 

İbadetle meşgul olup, fıkıh bilgilerini öğrenmeye çalışan kimseye, Allahı, dirilmeyi, Cenneti ve Cehennemi inkâr etmek gibi düşünceler gelmesi, onun imansız
olduğunu göstermez. Aksine onun imanlı olduğunu gösterir. Meyveli ağaç taşlandığı gibi, şeytan da imanlı olanlara saldırır. Hadis-i şerifte, böyle vesveselerin
imandan olduğu bildirilmiş, (Vesvese imanın ta kendisidir) buyurulmuştur. (Ramuz) 
 
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
 
Eshab-ı kiramdan birkaçı, kötü düşüncelerden, vesveselerden şikayet edince, Resul aleyhisselam bunlara, (Bu vesveseler, imanın olgun olmasındandır) buyurmuştu.
Kötü vesveselerin gelmesine sebep imanın kâmil olmasıdır. (m.182) 
 
Böyle vesveseler birçok kimsede olabilir. İmanım gitti diye şüpheye düşmemelidir! Böyle düşüncelere önem vermemelidir! Her zaman Allahü teâlâyı anmaya çalışmalıdır! 
 

Hesaba çekilme riski var
 
Ahirette hesaba çekilen herkes sıkıntı görür. Onun için sorgusuz sualsiz cennete girmeye çalışmalı! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Kıyamette hesaba çekilen, helak olmuştur.) [Buhari]
 
(Hesaba çekilen azap görmüş olur.) [Bezzar] 
 
(Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz:
 
1- Ömrünü nasıl geçirdi?
 
2- İlmi ile nasıl amel etti?
 
3- Malını nereden, nasıl kazandı, nereye harcadı?
 
4- Bedenini nerede yordu?) [Tirmizi] 
 
Ancak hesabı çok kolay geçenler de olacaktır. Mesela (Sen falanca mısın?) diye sorulacak, sonra bekletmeden Cennete konacaktır. Mesela Hz. Osman bunlardan
biridir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Osman’ın şefaati ile cehennemlik olan 70 bin kişi, sorgusuz sualsiz Cennete girer.) [İbni Asakir]
 
(Kıyamette hesaba çekilirken, üç defa "Allahtan alacağı olanlar, kalksın ve Cennete girsin" diye ses duyulur. Oradakiler, "Allahtan alacaklı olan da olur
mu ki?" derler. "İnsanları affedenlerdir" denir. Bunlar, kalkıp hemen sorgusuz sualsiz Cennete girerler.) [Taberani] 
 
(Hacca giderken veya gelirken ölenin, bütün günahları affolur. O kimse, hesaba çekilmeden ve azap görmeden cennete girer.) [İsfehani]
 
(Sabırlı ve ihlâslı olanlar, hesaba çekilmeden cennete girer.) [Taberani] 
 
(Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan mümin, hesaba çekilmeden cennete girer.) [İbni Hibban]
 
(Allahü teâlâ, namazlarını doğru olarak kılana, azap etmeden, sorgusuz sualsiz cennete koyacağına söz vermiştir.) [Hakim] 
 
(Din kardeşinin bir işini yapmak için gidenin, her adımında 70 günahı affedilir ve ona 70 sevap verilir. Bu iş bitinceye kadar böyle devam eder. İş yapılınca,
bütün günahları affedilir. Bu işi yaparken ölürse, sorgusuz sualsiz cennete girer.) [İ.Ebiddünya]
 
(Ümmetim üç sınıftır. Bir kısmı sorgusuz sualsiz cennete girer. Bir kısmı hafif hesaba çekilerek  girer. Bir kısmı da günahlardan temizlenerek girer.) [Taberani] 
 

Suda boğularak ölen şehitlerin kul borçları da affedilir. Hak sahipleri, bu şehitten haklarını istedikleri zaman, Allahü teâlâ, (Ondaki haklarınızı benden
isteyin) buyuracak, hak sahiplerine alacaklarını fazla fazla verecektir. Şehit de, sorgusuz sualsiz cennete girecektir.  
 
Cennete sorgusuz sualsiz giren fazilet sahiplerine, sizin ameliniz ne idi diye sorulduğunda, (Dünyada bize yapılan hakârete ve zulme sabreder ve bunları
affederdik) derler. Bazı kimseler de, hesapları görülür görülmez, apar topar cehenneme atılacaktır. Mesela bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Şu altı sınıf kimse, altı şeyden hesaba çekilir, mahşer yerindeki azabı da gördükten sonra, hemen cehenneme atılır: 1- Hükümdarlar zulümden,  2- Araplar
ırkçılık gayretinden,  3- Köy muhtarları kibirden,  4- Tüccarlar hıyanetten, 5- Köylüler cehaletten,  6- Âlimler hasetten) [Ebu Ya’la] 
 
İmanı korumak için 
 
İmansız ölmemek için imanı muhafaza etmek gerekir. Bunun için şunlara riayet etmeli:
 
1- Gayba iman etmiş olmalı. Melekleri, Cenneti, Cehennemi gösterseler, gözümüzle gördüğümüz için, "Cennet, Cehennem vardır" demek iman olmaz. Gayrı müslimlerin
hepsi, ölürken Cenneti Cehennemi görüp, "İman ettik" diyecekler; fakat kabul olmayacaktır. Müminler övülürken, (Onlar gayba inanırlar) buyuruluyor. (Bekara
3) 
 
2- Gaybı yalnız Allahü teâlânın bildiğine inanmaktır. Peygamber, melek, cin gaybı bilmez. Ancak Allahü teâlâ dilerse, bildirebilir. Bu bakımdan mucizeyi,
kerameti inkâr etmek caiz değildir.  
 
3- Haramı haram, helalı helal bilmek. Harama helal, helale haram diyen kâfir olur. 
 
4- Allahü teâlânın azabından emin olmamak ve gazabından çok korkmak gerekir. Kur'an-ı kerimde, Rabbin azabından korkanların, Onun azabından emin, garantili
olmadığı bildiriliyor. (Mearic 27-28) 
 
5- Bir insan ne kadar çok günah işlerse işlesin, kendini yüzde yüz Cehennemlik bilmemeli. Hadis-i kudside buyuruldu ki:
 
(Kulum, göklere ulaşacak günah işlese; fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, benden mağfiret dilerse, affederim.) [Tirmizi]
 
Kur'an-ı kerimde de buyuruldu ki:
 
(Ey günahı çok olan kullarım, Allahın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah günahların hepsini affeder. O sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir.)
[Zümer 53] 
 
6- Hem Allahın azabından emin olmamalı, hem de Onun rahmetinden ümit kesmemeli! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Mümin havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunursa, Allahü teâlâ, o kuluna ümit ettiğini verir ve korktuğundan onu emin kılar.) [Tirmizi] 
 
7- Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak. Yani sevdiğini Allah için sevmek, sevmediğini de Allah için sevmemektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(İmanın temeli müslümanları sevmek ve kâfirleri sevmemektir.) [İ.Ahmed]
 
Cenab-ı Hak, Hz.İsa’ya buyurdu ki:
 
(Yer ve göklerdeki bütün mahlukatın ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.) [K.Saadet] 
 
Bugün birçok fırka, grup var. Hepsi doğru olan biziz, ötekiler yanlış yolda diyor. Bu konuda İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
 
[Tirmizi’nin bildirdiği] (Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, 72’si cehenneme gider, yalnız bir fırkası kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir)
hadis-i şerif, 72 fırkanın cehennemde azap göreceğini fakat, cehennemde sonsuz kalacağını bildirmiyor. Sonsuz kalmak, imansızlar yani kâfirler içindir.
72 fırka, cehennemde itikadlarının bozukluğu kadar yanar. Yalnız Ehli sünnet cehennemden kurtulur. Bunlardan kötü iş yapanların günahları tövbe veya şefaat
ile affolunmadı ise, bunlar da günahları kadar cehennemde kalırlar. (3/38)  
 
Ehl-i Sünnet itikadına uymayan bozuk, sapık inançlara bid’at ve dalalet yolları denir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiğine uymayan, her manâ yanlıştır.
Çünkü her sapık, Kur’ana ve hadise uyduğunu iddia eder. Kısa görüşü ile, bunlardan yanlış manâlar çıkarır, doğru yoldan kayar. Allahü teâlâ, (Kur’an-ı
kerimde verilen misaller, çok kimseyi saptırır, çok kimseyi de doğru yola iletir) buyurdu. (Bekara 26), Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıkları manâlar doğrudur.
Çünkü, bu manâları, Eshab-ı kiramdan ve Tabiinden almışlardır. Kurtuluş yolunu, yanlış yollardan ayıran onlardır. Onların hidayet ışıkları olmasaydı, bizler
doğru yolu bulamazdık. İslamiyeti bozulmaktan koruyan onların çalışmasıdır. Onlara uyan kurtulur. Onlara uymayan sapıtır, herkesi de sapıtmaya çalışır.
(m. 286) 
 
Allah intikam alıcıdır 
 
Kur’an-ı kerimde Allahü teâlânın, asilerden intikam alacağı bildiriliyor. Onun için hiçbir günahı küçük görmemeli. Çünkü Allahü teâlâ, intikam alıcıdır.
İstediğini yapmakta hiç kimseden çekinmez. Gazabını günahlar içinde gizlemiştir. Küçük sanılan bir günah, intikamına, gazabına sebep olabilir. Yüz bin
yıl ibadet eden bir kulunu, bir günah için, sonsuz olarak reddedebilir ve hiçbir şeyden çekinmez. Bunu Kur'an-ı kerim bildiriyor ve iki yüz bin yıl itaat
eden şeytanın, kibredip, secde etmediği için, ebedi melun olduğunu haber veriyor. Hz.Âdemin oğlunu, bir adam öldürdüğü için, ebedi tard eyledi. 
 
Hz. Musa zamanında, Belam bin Baura isimli bir zat, ism-i a'zamı biliyordu. Her duası kabul olurdu. İlmi o derecede idi ki, sözlerini yazmak için, iki bin
kişi yanında bulunurdu. Bu Belam, Allahü teâlânın bir haramına, meylettiği için, imansız gitti. (Onun gibiler köpek gibidir) diye dillerde kaldı.
 
Karun, Hz. Musa’nın akrabası idi. Hz. Musa buna dua etti, kimya ilmi öğretti. O kadar zengin olmuştu ki, yalnız hazinelerinin anahtarlarını kırk katır taşırdı.
Zekat vermediği için, bütün malı ile birlikte, yer altına sokuldu. 
 
Salebe, sahabe arasında çok ibadet ederdi. Bir kere sözünde durmadığı için, sahabilik şerefine kavuşamadı, imansız gitti. 
 
Allahü teâlâ bunlar gibi daha nice kimselerden, bir günah sebebi ile, böyle intikam almıştır. O halde, her müminin günah işlemekten çok korkmalıdır. Ufak
bir günah işledikte tövbe, istiğfar etmelidir.
 
Yağmurların yağması, yıldırımların zarar vermesi, depremler, her ne kadar tabiat kanunu denilen olaylar içinde cereyan ediyorsa da, bunların asıl yaratıcısı
Allahü teâlâdır. Çünkü imanın altı şartından biri de hayır ve şerrin Allahtan geldiğine inanmaktır. Şair ne demiş:
 
Cümle eşya Hâlıkındır, kul eliyle işlenir.
 
Emr-i Bari olmayınca, sanma bir çöp deprenir! 
 
Trafik kazası olsa, birisi birini öldürse, bunları yaratan yine Allahü teâlâdır. O kişinin veya o kişilerin ölümüne o şeyleri sebep kılmıştır. Şair diyor
ki:
 
Hak intikamını yine kul eli ile alır.
 
Ledün ilmini bilmeyen bunu kul yaptı sanır. 
 
İvriz seli
 
Konya Ereğlisi’nden Necdet Paksoy anlatıyor:
 
1947 yılında, günahın, zulmün çok olduğu bir dönemde idi. İlçemize bağlı İvriz köyünde çayın etrafındaki piknik alanda içki içilir, kadınlarla çeşitli günahlar
işlenirdi. Yine böyle âlemler yapılırken İvriz çayı kabarıyor, ahlaksızlık yapanların hepsini alıp götürüyor, orada taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmıyor.
Sular bizim ilçeye kadar gelmişti. İvriz seli darbımesel haline gelmiş, (Günah işlemeyin İvriz seli gelir hepinizi götürür) denmeye başlanmıştır. 
 
Terme ilçesinin Kocaman köyünde, edepsizin biri, çıkıyor, (Bu köyün Allahı benim. Kimse bana bir şey yapamaz) diyor. Yukarı köylerden gelen sel, Kocaman
köyünün içinden geçer. Bu adam, sel içindeki bir ağaç kütüğünü almak ister, o kütüğü kenara çekmek isterken daha büyük bir sel gelir, (Kimse bana bir şey
yapamaz) diyen adamı boğar. 
 
Bir okuyucunun anlattığına göre, bu depremde, dinsiz birisi, (Dincilerle mücadeleme hiçbir güç, hatta onların tanrısı bile engel olamaz) diyor ve Kuran-ı
kerimi yakıyor. Gece içki aleminde sarhoş iken, bulunduğu bina yıkılıyor, denize gömülüyor. 
 
Bir gazetede de, ateist bir yazar, deprem dolayısıyle, inanmadığı halde, Allaha dil uzatıyor. Maksadı müslümanları tahrik etmektir. Birçok okuyucu faks
çekti. Bir yazı yaz dedi. Lüzum yok, Allah kendine dil uzatanları cezalandırmaktan aciz değil) dedim. Bütün dinsizler, ahirette büyük azaba düçar olacaklardır. 
 

İyi amelin önemi
 
Büyük günah işleyen kimse, tövbeden başka ne yapması gerekir?
 
CEVAP
 
İyi amel işlemesi gerekir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
 
(Biz iyi amellerde bulunanların mükâfatlarını elbette zayi etmeyiz.) [Kehf 30]
 
(Allah ihsan edenleri sever.) [Al-i İmran 134]
 
(Asra yemin olsun ki, insanlar ziyandadır; ancak iman edip salih amel işleyenler müstesnadır.) [Asr 1-3]
 
Görüldüğü gibi imanlı olmak şartı ile iyi amelin önemi çok büyüktür. Günah işleyen kimse tövbe etmeli, iyi amellerde bulunmalıdır! Bilhassa yakın ana-babaya
ve yakın akrabaya iyilik etmenin sevabı daha büyüktür. Bir kimse sual etti:
 
- Ya Resulallah, büyük bir günah işledim. Tövbem kabul olur mu, ne yapmam gerekir?
 
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
 
- Annen var mı?
 
- Hayır yok.
 
- Teyzen var mı?
 
- Evet var.
 
- Öyle ise ona iyilik et! (Tirmizi] 
 
Her kötülüğün tek ilacı
 
Büyük günahlardan mesela zinadan, livatadan, içkiden, kumardan kurtulmanın çaresi nedir?
 
CEVAP
 
Her türlü günahın tek ilacı vardır. Bu ilaç Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Bu ilacı kullanan her müslüman, alışkanlık haline gelen büyük günahlardan
mutlaka kurtulur. Ankebut suresi 45. âyet-i kerimesinde (Namaz, münker ve fahşadan [edepsizlikten, akla ve dine uymayan, esrar, içki, zina, livata gibi
her türlü kötülükten] alıkor) buyuruldu.  
 
Bir genç, namaz kılar ve her türlü kötülüğü de yapardı. Bu gencin durumunu Resulullaha bildirdiler. Peygamber efendimiz, (Bir gün gelir namaz, onu diğer
günahları işlemekten alıkor) buyurdu. (Haram işliyorsa, namaz kılmasın) demedi, (Namaza devam etsin) buyurdu. Aradan çok zaman geçmedi. O genç günahlarına
tevbe etti, iyi hâl sahibi oldu. Bu bakımdan mutlaka namaz kılmalıdır! Namaz kılmanın fazileti çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Cennetin anahtarı namazdır.) [Darimi]
 
(Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Taberani]  
 
(Namaz kılan, Kıyamette kurtulur, kılmayan perişan olur.) [Taberani]
 
(Namaz, Allahın hoşnut olduğu amellerin en faziletlisidir. Sıratı yıldırım gibi geçiricidir. İmanın başı ve Cehennemden kurtarıcıdır.) [Miftah-ul-Cenne]
 
 
(En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdır.) [Ebu Davud]
 
(Allah beş vakit namazı farz kıldı. Eksiksiz eda edeni Cennete koyacağına söz verdi. Namaz kılmayana verilmiş bir sözü yoktur, böyle kimseye dilerse azap
eder, dilerse Cennete koyar.) [Ebu Davud] 
 
(Müslüman, namaz kılarken günahları başı üzerine konur. Her secde ettiğinde başından dökülür. Namazı bitirince hiçbir günahı kalmaz.) [Taberani]
 
(Mümin, Allah rızası için namaz kılınca, ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi, günahları dökülür.) [İ.Ahmed] 
 
(Her namaz vakti gelince, melekler, "Ey insanlar, günahlarınız sebebiyle hasıl olan ateşi namaz kılarak söndürün!" derler.) [Taberani] 
 
Bir kimse, (İman eder, namaz kılar, zekât verir, oruç tutar ve diğer ibadetleri yaparsam, kimlerden olurum?) diye sual edince, Peygamber efendimiz, (Sıddık
ve şehidlerden olursun) buyurdu. (Bezzar) 
 
Namazı terkin cezası
 
Namaz kılmak böyle büyük bir ibadet olduğu için terk edilmesi de çok büyük günahtır. Hanbeli’de namazı terk eden küfre düştüğü için, Şafii ve Maliki’de
büyük günah işlediği için ceza olarak öldürülür.
 
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet namazdır. Namaz düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namaz düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez)
[Taberani]
 
(Namaz kılmayan, Kıyamette, Allahı kızgın olarak bulacaktır.) [Bezzar] 
 
(Namazı kasten bırakanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza başlayana kadar Allahü teâlânın himayesinden uzak kalır.) [Ebu Nuaym]
 
(Beş vakit namazı kasten, mazeretsiz terk eden, Allahın hıfz ve emanından mahrum olur.) [İbni Mace] 
 
(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]
 
(Namaz kılmayanın dini yoktur.) [İbni Nasr]
 
(Bizimle kâfir arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir olur.) [Nesai] 
 
Yukarıdaki hadis-i şerifleri, Ehl-i sünnet âlimleri şöyle açıklamışlardır:
 
Dinimizde en büyük günahı işleyen kâfir olmaz. Bunun için namaz kılmayana kâfir denmez. Fakat namaz, çok önemli bir ibadet olduğu için, namaz kılmayanın
imanla ölmesi çok zayıf bir ihtimaldir. Namaz kılmayanın kalbi kararır, diğer günahları işlemekten çekinmez. Bazı âlimler, namaz kılmayanın kâfir olacağını
bildirmişlerdir. Bu bakımdan her ne şart altında olursa olsun muhakkak namazı kılmalı! 
 
ÇOK MÜHİM TENBİH
 
Erkek olsun, kadın olsun, her Müslümanın, her sözünde, her işinde, Allahü teâlânın emirlerine, yani farzlara ve yasak ettiklerine yani haramlara uyması
lazımdır. Bir farzın yapılmasına, bir haramdan sakınmaya ehemmiyet vermeyenin imanı gider, kâfir [Allahın düşmanı] olur. Kâfir olarak ölen kimse, kabirde
azap çeker. Ahirette Cehenneme gider. Cehennemde sonsuz yanar. Af edilmesine, Cehennemden çıkmasına imkan ve ihtimal yoktur. Kâfir olmak çok kolaydır.
Her sözde, her işte kâfir olmak ihtimali çoktur. Küfürden kurtulmak da çok kolaydır. Küfrün sebebi bilinmese dahi, her gün bir kere, (Ya Rabbi! Bilerek
veya bilmeyerek küfre sebep olan bir söz söyledim veya bir iş yaptım ise, nadim oldum, pişman oldum. Beni af et) diyerek tövbe etse, Allahü teâlâya yalvarsa,
muhakkak af olur. Cehenneme gitmekten kurtulur. Cehennemde sonsuz yanmamak için, her gün muhakkak tövbe etmelidir. Bu tövbeden daha mühim bir vazife yoktur.
Tekrar bildirelim ki, kul hakkı bulunan günahlara tövbe ederken, bu hakları ödemek ve terk edilmiş namazlar için tövbe ederken, bunları kaza etmek lazımdır.
(Seadet-i Ebediyye)  
 
İstiğfar etmenin fazileti   
 
İstiğfar etmek, estağfirullah demektir. Tövbe, haram işledikten sonra, pişman olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya azmetmek, karar vermektir.
İstiğfarın fazileti çoktur. Kur'an-ı kerimde (İstiğfar okuyun, imdadınıza yetişirim) buyuruluyor. [Hud 52]
 
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
 
(İstiğfar eden, günde 70 defa aynı günahı işlese ısrar etmiş sayılmaz.) [Tirmizi],
 
(Günde 70 defa istiğfar edenin, 700 günahı affolur.) [Beyheki],
 
(İstiğfara devam eden, dert ve sıkıntılardan kurtulur ve ummadığı yerden rızıklanır.) [Nesai],
 
(Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, tövbe istiğfar ederseniz, Allah kabul eder.) [İbni Mace],
 
(Günahlar kalbi karartır. Kalplerin cilası istiğfardır.) [Beyheki],
 
(Derdiniz günahlardır, devası da istiğfardır.) [Hakim],  
 
(En iyi günahkâr, istiğfar edendir.) [Hakim],
 
(Günahına istiğfar edeni, Allah affeder.) [Nesai],
 
(Kıyamette, amel defterinde çok istiğfar bulunana müjdeler olsun!) [Beyheki],  
 
Çoluk çocuğunu idarede çok üzülen Hz. Huzeyfe’ye, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
 
(İstiğfar et, ben günde yüz defa istiğfar ederim.) [Nesai] 
 
Kötülükten kaç
 
İstiğfar eyle
 
Ellerini aç
 
İstiğfar eyle 
 
De ki Allah bir,
 
Nurlansın kabir
 
Yıkılsın kibir
 
İstiğfar eyle 
 
Allaha dayan
 
Nur ile boyan
 
Ölmeden uyan
 
istiğfar eyle 
 
Büyüktür Hâlık
 
Gel huzura çık
 
Kapısı açık,
 
İstiğfar eyle 
 
Şehadet getir
 
Hak yoluna gir
 
Kalmasın hiç kir
 
İstiğfar eyle 
 
Herkese kanma
 
Vakit var sanma
 
Ateşte yanma
 
İstiğfar eyle 
 
Aman arkadaş
 
Nefsinle savaş
 
Akıt gözden yaş
 
İstiğfar eyle 
 
Akla güvenme
 
Malla övünme
 
Sonra dövünme
 
İstiğfar eyle 
 
Günahı gizle
 
Eceli gözle
 
İhlâslı sözle
 
İstiğfar eyle 
 
Pişmanım derken
 
Dua ederken
 
Göçüp giderken    
 
İstiğfar eyle 
 
Boynunu hep bük
 
Kibir ağır yük
 
Ancak Rab büyük
 
İstiğfar eyle 
 
Can sıkılınca
 
Naçar kalınca
 
Namaz kılınca
 
İstiğfar eyle 
 
Kimseyi yerme
 
Hor hakir görme
 
Hiç mola verme
 
İstiğfar eyle 
 
Çatma kaşını
 
Eğdir başını
 
Dök göz yaşını
 
İstiğfar eyle 
 
Dua et inle
 
Nasihat dinle
 
Kalbden dilinle
 
İstiğfar eyle 
 
İstersen felah
 
Kalmasın günah
 
Demeden eyvah
 
İstiğfar eyle 
 
Deme vakit var
 
Gel ol tövbekâr
 
Ölme günahkâr
 
İstiğfar eyle 
 
Gitme ağyâre
 
Durma avâre
 
Her derde çâre,
 
İstiğfar eyle 
 
Batıllardan kaç
 
Hakka kucak aç
 
Giymek için taç
 
İstiğfar eyle 
 
Gaflete dalmaBeddua alma
 
Saçını yolma
 
İstiğfar eyle 
 
Deme bana neBulma bahâne
 
Olur şahane
 
İstiğfar eyle 
 
Söyleme hiç kem
 
Halkı etme zem
 
Herkese elzem,
 
İstiğfar eyle 
 
Hiç gönül yıkma
 
Kendini yakma
 
Dilden bırakma,
 
İstiğfar eyle 
 
Arayan bulur
 
Murâdın alır
 
Ne güzel olur
 
İstiğfar eyle 
 
Tevbe zırhı tak
 
Kalbin olur pak
 
Her gün muhakkak
 
İstiğfar eyle 
 
Haktan ayrılma
 
Ucba kapılma
 
Boşa yorulma
 
İstiğfar eyle 
 
Bakıp görürken,
 
Yolda yürürken
 
Eve girerken
 
İstiğfar eyle 
 
Câhile sorma
 
Yanına varma
 
Ele duyurma
 
İstiğfar eyle 
 
İşte selamet
 
Tövbe ganimet
 
Ne büyük nimet
 
İstiğfar eyle 
 
İstersen cennet
 
Ol Ehli sünnet
 
Getirme cinnet
 
İstiğfar eyle 
 
Etme suizan
 
Düzelsin iman
 
Her yerde her an
 
İstiğfar eyle 
 
Batıla gitme
 
Halkı incitme
 
Hakkı reddetme
 
İstiğfar eyle 
 
Söz dinle biraz
 
Etme itiraz
 
Ne güzel niyaz
 
İstiğfar eyle 
 
Günahını bil
 
İzlerini sil
 
Kurumasın dil
 
İstiğfar eyle 
 
Yol tutma ayrı
 
Bırakma hayrı
 
İnsaf et gayrı
 
İstiğfar eyle 
 
Bir engel çıksa
 
Sıkıntın çoksa
 
Çaren de yoksa
 
İstiğfar eyle 
 
Ne güzel zikir
 
Olmazsın hakir
 
Kalmazsın fakir
 
İstiğfar eyle 
 
Fâsıkları geç
 
Sâlihleri seç
 
Ölürsün ergeç
 
İstiğfar eyle 
 
Kimseyi üzme
 
Günahta yüzme
 
Abdestsiz gezme
 
İstiğfar eyle 
 
Kimseye kızma
 
Kuyusun kazma
 
İşini bozma      
 
İstiğfar eyle 
 
Devadır derde
 
Evde seferde
 
Her an her yerde
 
İstiğfar eyle 
 
Tasavvuf yolu
 
Müjdeler dolu
 
Gel Hakkın kulu
 
İstiğfar eyle 
 
Kitap seçerken
 
Ölçüp biçerken
 
Konup göçerken
 
İstiğfar eyle 
 
Hakikati duy
 
Âlimlere uy
 
Ne de güzel huy
 
İstiğfar eyle 
 
Yüksekten uçma
 
Tövbeden kaçma,
 
Gelmesin saçma
 
İstiğfar eyle 
 
Ağrın dinerken
 
Çıkıp inerken
 
Dilin dönerken
 
İstiğfar eyle  
 
Şimşek çakarken
 
Çile çekerken
 
Sesin çıkarken
 
İstiğfar eyle 
 
Henüz yaşarken
 
İşe koşarken
 
Sabrın taşarken
 
İstiğfar eyle 
 
Haramı tatma
 
Gafletle yatma
 
Sakın unutma
 
İstiğfar eyle 
 
Ezme de ezil
 
Üzme de üzül
 
Denmesin rezil
 
İstiğfar eyle  
 
Bu dünya fâni,
 
Ölenler hani? Bırakma mâni
 
İstiğfar eyle 
 
Biter ömrümüz
 
Gidelim dümdüz
 
Gece ve gündüz
 
İstiğfar eyle 
 
Malın mı kayıp?
 
İşin mi ayıp?
 
Nefse uymayıp
 
İstiğfar eyle 
 
İman ile git
 
Kesme hiç ümit
 
Hak sözü işit
 
İstiğfar eyle 
 
Henüz ölmeden
 
Şeytan gülmeden
 
Ecel gelmeden
 
İstiğfar eyle   

.......
 
Öylesine güzellikler yaratırsın ki
 
Hayranlığım senin methine yetmez
 
Seni senin öğrettiğin şekilde övüyorum
 
Subhanallah!
 
Öyle bol nimetler verirsin ki
 
Şükrüm sana teşekküre yetmez
 
Sana senin ögrettiğin gibi hamd ediyorum
 
Elhamdülillah!
 
Öyle hoş lütuflarda bulunursun ki
 
Ne kadar minnettar kalsam lütfuna denk gelmez
 
Sana senin ögrettiğin sözle minnetimi ifade ediyorum
 
Barekallah!
 
Öyle güzel işler eylersin ki
 
Ne kadar düşünsem hikmetine aklım ermez
 
Sana hayranlığımı senin öğrettiğin sözle ifade ediyorum
 
Maşallah!
 
Bugün geriye kalan ömrümün ilk günü
Koray Çetinol
kalpgozu-subscribe@googlegroups.com   

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: