21 Mayıs 2008 Çarşamba

(Namaz Zamanı) Âlem Sana Hayran

Âlem Sana Hayran

 

En seckin ifadeler, kâinatin iftihar tablosu Hz. Muhammed (sas) icin devsirilmistir. Sairler, O'na (sas) olan sevgi ve saygilarini guzel kasidelerle ifade etmislerdir. Allah Celle Celâluhu'nun "ilka" ve "ilham" etmesiyle, sairlerin ruhunda mayalanip dillerinde mukemmel hâle gelen siir, bu yonuyle en cok, "ekmel" ve "ecmel" olan Hazreti Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm'a yakisir. Kendini biraz bilen ve taniyan her insan, Hazreti Muhammed'e (sas) yazilmis siir karsisinda yumusamis, kuculmus ve erimistir. O Sultanlar Sultani'nin karsisinda nice soz sultani, birer dilenci kesilmis ve O'ndan (sas) sefaat dilenmistir. Âlemler, O Zât'in yuzu suyu hurmetine yaratilmistir. O (sas), âlemlere rahmet olarak gonderilmistir. Yaratilmislarin en sereflisi olan insanin her yonden zirvedeki timsali olan O Zât'i, sadece insanlar degil; tas, agac, hayvan gibi diger mahlûkat da cok iyi tanimis ve O'nun peygamber olduguna, kendilerine mahsus dilleriyle sahadet etmislerdir. Israilogullarinin âlim sahsiyetlerinden Abdullah ibni Selâm, O Zât'in simasini gorur gormez: "Vallahi bu simada yalan yok." demis ve Musluman olmustur. O gunden bugune milyonlarca insan, binlerce âlim, bircok devlet adami ve edip O'nun buyuk oldugunu itiraf etmistir.

 

Insanligin ovunc kaynagi O Zât, bir insandi. Ashabinin arasinda oturup sohbet ediyor, her insan gibi acikiyor, aci cekiyor, Uhud'da disi kiriliyor, Taif'te taslaniyordu; ama O bazi hususiyetleriyle de insanlardan farkliydi. Cunku miracta Cebrail'i cok gerilerde birakiyor ve Allah'in mukaddes cemalini goruyordu. O'nun gidip gordugu âlemleri, hicbir insan gormemis, kiyamete kadar da goremeyecektir. O (sas) "hatemu'l-enbiya"dir; O'ndan (sas) sonra peygamber gelmemis ve kiyamete kadar da gelmeyecektir. Itri, meshur na'tinda Efendiler Efendisi'nin "golgesinin yere dusmedigini" soyler. O mubarek bedenin, "tecessum" etmis bir nur oldugunu dusunursek, Itri'nin bu degerlendirmesinin bir "husn-u talil" olmaktan ote bir gercek oldugu kendiliginden ortaya cikar. O'nun golgesi var miydi ve yere duser miydi bilmiyoruz; ama bildigimiz bir sey var ki O'nun (sas) nurunun, bereketinin ve dirilten soluklarinin golgesi, surekli ummetinin uzerindedir.

 

Hazreti Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm, Rabb'imizi bize tarif eden kullî bir muarriftir ve kâinat kitabinin en buyuk âyetidir. Yeryuzu o Zât icin bir mescit, Mekke bir mihrap, Medine bir minberdir. O Zât, butun ehli imana imam ve butun insanliga hatip olarak gonderilmistir.

 

Insanlik, her donemde zihnini mesgul eden: "Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?" sorularinin cevabini, Hz. Muhammed'den (sas) ogrenmistir. O'nun nuranî halkasinin disindan kâinata bakanlar, kâinati buyuk bir matemhâne, onun icindeki canlilari da aglayan birer yetim gibi gorurler. O Zât'in dunyayi tesrifiyle, yetimlerin aglastigi bir matemhâne gibi gorulen su dunya, sevk ve cezbe icinde bir zikirhâne hâlini almistir. Birbirine dusman yaratiklar, dost ve kardes olmustur. Hazreti Aleyhisselâtu Vesselâm'in nuru sayesinde kâinat aydinlanmis, her varligin vazife ve degeri ogrenilmistir.

 

O Zât'in mubarek parmaklarindan bir "cesme-i pakize" gibi su akmis ve o suyu bir ordu icmistir. O'na (sas) gelen mecnunlar akillanmis, ona sirtini donen nice akilli, mecnun olmustur. Fuzûli, Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm'in parmagindan akan âb-i hayati, "Hayret ilen parmagin disler kim etse istima/Parmagindan verdigi siddet gunu ensare su." sozleriyle tablolastirir. Evet, O Zât'in mucizelerini gorenler ve duyanlar, hayretten parmaklarini isirmislardir.

 

Fuzûli, sairlik kudretini gosteren harika bulusuyla soyle der: "Tiynet-i pâkini rusen kilmis ehl-i âleme/iktida kilmis tarik-i Ahmed-i Muhtare su." Elhak oyledir. Su, butun maddî kirleri temizleme vasitasidir; ama suyun bu hususiyeti, Hazreti Muhammed'in (sas) yoluna girmesindendir. Zîrâ O Zât (sas), butun insanligin en "ekmel"i, en "ecmel"i, en "ekrem"i ve en "esref"idir. O "ekmelu't-tahaya"dir. Mukemmeller, O'nun yaninda kusurlu; devler, cuce; zenginler, fakir; sahlar, dilenci kalir. Zîrâ O (sas), yine Fuzûli'nin ifadesiyle: "Seyyid-i nev'-i beser, derya-yi durr-i istifa"dir. Yani insanligin efendisi, deryanin en seckin incisidir. O, her zaman "evc-i melahat"in gunesi olmustur.

 

Efendimize yazilan siirler (na't), âdeta yeni bir edebiyat turu meydana getirmistir. Sairler, na'tlara siirin zirvesi gozuyle bakmislardir. Insanligin zirvesi olan Zât'a (sas), zirve siirler yazmaya calismislardir. Bu yonuyle en mukemmel diyebilecegimiz siirler, na'tlardir. Farkli bir degerlendirmeyle buna: "Efendimiz aleyhisselatu vesselamin guzelligi, siirlere aksediyor" da denebilir.

 

Nice dertli gonul, ona karsi duydugu sevgiyi, aski, hasreti ve hicrani siirlerle ifade etmeye calismistir. Muhtedî ve Mevlevî bir sair olan Yaman Dede (Diyamandi) bu dertli sinelerden biridir. Icindeki hasreti, figâni soyle dile getirir: "Gonul hûn oldu sevkinden boyandim ya Resulallah/Nasil bilmem bu nirana dayandim ya Resulallah/Ezel bezminde bir dinmez figândim ya Resulallah/Cemalinle ferahnâk et ki yandim ya Resulallah."

 

Âlemin karanliklar icinde kaldigi, adalet ve yardimlasmanin yerini, zulum ve haksizligin aldigi bir devirde, O Zât'in soluklariyla insanlik yeniden kendine geldi. Mehmet Akif'in ifadesiyle: "Bir kerre de mamure-i dunya o zamanlar/Buhranlar icindeydi, bugunden de beterdi/Sirtlanlari gecmisti beser yirticilikta/Dissiz mi bir insan, onu kardesleri yerdi." Her turlu kotulugu isleyen, yirticilikta sirtlanlari aratmayan bir toplumdan, insanlik semasinin yildizlari hukmunde kimseler cikarmak, O Zât'in (sas) peygamberliginin acik bir ispatidir.

 

Onun icindir ki beseriyet, her turlu hayirli tekâmulu, tekevvunu, tasavvuru ve tahayyulu O Zât'a (sas) borcludur. Yine Mehmet Akif'in ifadesiyle: "Medyun ona cemiyyeti, medyun ona ferdi/Medyundur o masuma butun bir beseriyet/Ya Rab! Bizi mahserde bu ikrar ile hasret!"

 

Insanlik; o Zât'in yuzu suyu hurmetine, kiyamete kadar tukenmeyecek bir bereket, bir nur, bir "feyz-i sermed" elde etmistir. O'nun (sas) bir isaretiyle ay ikiye bolunmus, agaclar huzuruna gelip peygamberligine sahadet etmistir. Mucizeler zuhur ettikce imanlar ziyadelesmis, peygamberlik nurunun karsisinda zulumat dagilmis ve insanlik, yaratilis gayesini ogrenmistir. Diller onu zikretmek, "hafiza onu anmak odevinde"dir. O, hafizalarimizda surekli tazeligini korursa, Rabiatu'l-Adeviyye gibi: "Ey bad-i saba! Yolun semt-i Haremeyn'e duserse benden o resule selâm soyle." diyebilirsek, yakamozlarin serinliginde onun atesi yuregimize kor gibi duserse; deniz kiyilarinda, sabirla onu beklerken, ruhlarimizin heyecanini ve coskusunu: "Ey sevgililer mahseri!" diye seslendirebilirsek, "veda tepeleri"ne cikip her kervandan onu sorabilirsek, "Ruhum sana, varlik sana hayrandir efendim/Bir ben degil âlem Sana hayrandir efendim." deyip hicran ile inleyebilirsek, onunla kalbî ve ruhî bir bagimizin olduguna kendimizi inandirabiliriz.

 

O'nun askiyla yanan, O'nun askiyla oturup O'nun (sas) askiyla kalkan her ruh uludur. O'nun (sas) harimine girenler: "Girdik reh-i sevdaya cununuz/Bize namus lâzim degil" diyerek mecnun gibi inlemis, O'nu andikca asklari ziyadelesmistir. "Andim yine Sen'i her sey yâdimdan silindi." diyerek, mecnunca bir tavir sergileyen Hak dostlari, hep O Zât'in (sas) feyiz, bereket ve merhamet havuzunda arinmak icin cirpinmislardir. "Keske hep askinla oturup askinla kalksam/Ruhlar gibi yukselip de ufkunda dolassam Bir yolunu bulup gonlunden iceri aksam/Keske hep askinla oturup askinla kalksam." diyerek hicran ile inleyen Allah Resulu'nun âsiklari, gonullerinin en temiz sesini ona takdim etmislerdir.

 

"Ey kupkuru colleri cennetlere ceviren gul!" Yillar var ki bizler "seniye-i veda" turkuleriyle, gonullerimize dokulecegin zamani umit ve hayal edip durduk. Cani bogazina gelmis yetimler misâli hep ruhlarimiza esecegin ani bekledik. Sahilden cok uzaklara gitsek de gozumuz hep sahilde oldu. O "girye nikap" cehreni acacagin gunu bekledik. O "fusun perver" cehreni gorme umidiyle yasadik. Sen'in "cehre-i handan"ina ruhlarimiz feda olsun! Sensizligin boslugu, ucuruma; hasreti, yangina; susuzlugu, kurakliga donustu. Ey Sultanlar Sultani! Ey baslarimizin taci, ruhlarimizin ilâci! Catlamis dudaklarimiza "ab-i hayat" ol! Cehrelerimizdeki bu "pejmurde"ligin sebebi, senden uzak kalis hasretidir. Ruhlarimiz, Sen'in gibi bir gunesi kaybedeliden beri "bezm-i nadan"da, "cerag" olmaktan ote gidemedi. "Bir gozun hatirina cok gozler sevilir." deyip sadece seni "cesm-i dilber" bildik. Kesrette bogulma derecesine gelmis ruhlarimiza meltem ol! Nefesini bizlere duyur, bizleri soluklarina doyur! Ey gonullerimizin en sevgilisi! Ruhlarimiz Sana feda olsun! Bayiltan renklerinle gonullerimize dokul! "Derd-i isyana muptelâ baht-i kara"lar olarak kapina geldik. Gedalardan sultanlik mulkunu esirgeme!

 

Yillar var ki hep bahari solukladik. Bir omur gecip gitti serapa; adini sorarak tasa, duvara... Karsimiza hep hazan vurmus baglar cikti. Ne zaman diriltici soluklarina kostuysak Sana giden yollari hep gulyabaniler tuttu. Bahara dâir en ufak bir emarede hep gelecegin gunleri bekledik. Yillar yili bahar sarkilariyla oturup kalktik. Aklimizda sen, ruhumuzda sen, dilimizde sen! Sensizlik; cesme baslarinda, dere kenarlarinda, sahillerde sadece susuzlugumuzu arttirdi. Sensizligin, ruhlarimizda meydana getirdigi boslugu, hicbir sey dolduramadi.

 

"Gel ey Muhammed bahardir! Dudaklar ardinda sakli âminlerimiz vardir. Hacdan doner gibi gel; miractan iner gibi gel; bekliyoruz yillardir." Ey insanlik bahcesinin "gul-i rana"si! Sen'in bayiltici renklerin, nice bulbulu, "nalân u giryan" eyledi. Senin "fusunkâr" tavrin ve gonul yakan edan, nice bulbulu, "suride makal" eyledi.

 

Ey ruhlarimizin gokkusagi! Gedalarinin ah u efgânini, bir "arz u hâl" bilip imdatlarina kosacagin âni bekliyoruz. Sen ruhumuzun sancisi, suyumuzun sarnici, gonlumuzun gulusun! Biliyoruz ki Sen'in meltemin, sefkat bulutlarini gonlumuzun semasina suruklemezse, ruhumuza merhamet damlalari dusmez. Renklerini, Sen'in gokkusagindan alan her ruh uludur ya Resulallah! Nice dilberi oguturken fânîlik degirmeni; sadece Sen'in renklerin "ter u taze" kaldi ya Resulallah!
 

Sefkati, barisi, merhameti, huzuru, kisacasi insanligi arayan dunyamiza yeniden dogacagin gunu bekliyoruz. Sadece ummetin degil, butun insanlik soluklarina muhtac! "Sana muasir olamadigim icin uzgunum ya Muhammed!" diyen Bismark, isigina kosmak icin kanat cirpan "pervane"lerden sadece bir tanesidir. Insanlik, Sen'i kaybedeliden beri ates boceklerini gunes sandi. El fenerleriyle karanliklari dagitmaya, cakip kaybolan simseklerle yolunu aydinlatmaya calisti. Sen'in disinda, Sen'den uzak carelerle hayatini tanzim edemedi. Simdilerde buyuk bir "acziyet" icinde, Sen'in havuzunda arinmaya kosuyor. Soluklarina muhtac kapi kullarindan, gunesine kosan kelebeklerden himmetini esirgeme sultanim!

 

Ey sultanlarin kapisinda merhamet dilendigi ulu Sultan! Dirilten soluklarindan uzaklastikca, ruhlarimiz porsudu, renklerimiz soldu. Senin cennetten ikliminde dolasmislarin yuzu suyu hurmetine, altin halkana tutunmuslarin askina bize himmet eyle; bizi sefaatinden mahrum etme! Hazan vurmus yapraklara, "sitazede" bulbullere donen hâlimizle, agir aksak tavrimizla, yarim kalmis sevdalarin ruhumuzda hâsil ettigi yaralarla bir kere daha gul bahcene girip gonul yakan nagmelerinle, cennetten ikliminde yeniden dirilmek istiyoruz. Bizleri kendinden uzak tutma! Sultanlik mulkunu gedalarindan esirgeme! Liyakatimize, daginik zuluflerimize, kirlenmis "damen"imize, "cesm-i siyahkâr"imiza bakma, ihtiyacimiza gore muamele et! Kirik dokuk ifadelerimizi, sana bir "berguzar-i muhabbet" olarak takdim ediyor, kabul buyurmani diliyoruz.

 

Niyetlerimizi, varligin tek yaraticisi olan "Cenab-i Kirdigâr"e havale edip gunahkâr ellerimizle yine ona yalvariyoruz! Ey her seyin dizgini elinde, her seyin anahtari yaninda olan hazineler sultani yuce Yaratici! Bizleri "sevgilim" dedigin -mukaddes sevgine layik olan- Hazreti Muhammed Aleyhisselatu Vesselâm'in yuzu suyu hurmetine bagisla! Insanlarin en sereflisi olan Efendiler Efendisi'nin (sas) cennet ikliminden bizleri burada ve otelerde mahrum etme!


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: