21 Mayıs 2009 Perşembe

(Namaz Zamanı) "...fânî Ömrünü fânî şeylere sarfetme ki fânî olmasın! Bakî şeylere sarfet ki bakî kalsın!..."cumamız hayırlara vesile olur inşallah duada buluşlaım gönül dostlarım...hafiz olana emanet...



 
Allahım! Efendimiz Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına, kâinatın zerrâtı adedince salât ve selâm et. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Ey Ehad ve Vâhid ve Samed olan,
Ey Ondan başka hiçbir ilâh bulunmayan,
Ey bir olan ve hiçbir şeriki bulunmayan,
Ey bütün mülk Onun olan ve bütün hamd ona mahsus olan,
Ey hayatı veren ve ölümü veren,
Ey bütün hayır elinde bulunan,
Ey herşeye hakkıyla kadir olan,
Ey bütün mahlûkatın dönüşü Ona olan Allahım!
Bu kelimelerin hakkı için, bu risalenin naşirini, arkadaşlarını ve sahibi Said'i kâmil muvahhidlerden ve muhakkik sıddıklardan ve müttakî mü'minlerden eyle. Âmin.
Allahım! Ehadiyetinin sırrı hürmetine, bu kitabın naşirini tevhidin esrarına bir naşir, kalbini imanın envârına mazhar eyle ve lisanını Kur'ân'ın hakaikiyle intak et. Âmin, âmin, âmin.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 

İstikametimizi koruma hassasiyetimiz zayıflıyor mu?

 
Günlük olaylarla kafaların karışıp zihinlerin dağıldığı şu devrelerde, istikametimizi koruma hassasiyeti, hemen her insanın bir numaralı meselesidir.

Hatta hiç kimse kendini istikametini koruma ihtiyacından istisna edemez. Benim istikametim bugün iyidir, yarın da aynı şekilde iyi olacaktır, öyle ise ben garantideyim, böyle özel bir dikkat ve hassasiyet içinde olmama gerek yoktur, diye bir rehavete kapılamaz. Bunun aksi de böyledir.

Yine hiç kimse de, 'bugünkü istikamet çizgim bozuktur, yarın da öyle bozuk olacaktır. Öyle ise benim istikametimi düzeltmem için bir gayret içinde olmam fayda vermez!' diye peşin bir ümitsizlik kuyusuna kendini atamaz. Bugünkü durumu iç açıcı olmayabilir; ama yarın iradesini güçlendirir, istikametini pekala düzeltebilir, vicdanen huzur duyup ebedi hayatını kazanabileceği mutlu bir istikamet çizgisine girebilir.

Bu sebeple, kafaların karışıp dikkatlerin dağıldığı şu devrelerde istikametini koruma konusu, hemen her insanın bir numaralı meselesidir! Bugün düzgün istikamette olan istikametini korumak için, düzgün istikamette olmayanın da istikametini düzeltmek için özel bir gayret ve titizliğin içinde olması gerekmektedir.

Efendimiz (sas) Hazretleri'nden aldığımız mesaj bize bu hassasiyeti göstermemizi emretmektedir. Buyurmuştur ki:

— Hud Suresi'ndeki "Emrolunduğun gibi istikamet üzere ol" ayeti beni ihtiyarlattı!

Evet, emrolunduğumuz gibi istikamet üzere olma hassasiyetimiz bizi de ihtiyarlatacak derecede bir numaralı meselemiz olmalı, konunun ehemmiyetini biz de saçlarımızı beyazlatacak derecede sorumluluk içinde idrak etmeliyiz.

Nitekim maneviyat büyükleri de konunun önemine böyle dikkatimizi çekmekteler. Şah-ı Nakşibend Hazretleri'nden gelen şu çarpıcı ikaz hemen hepimizi düşündürmelidir. Kerametler gösterecek derecede düzgün istikametli bir insandan söz ederken derler ki:

"Bu insanın istikameti öylesine düzgün ki, bazen sabah namazlarını Kâbe'de kıldığı bile görülmektedir.

Şah-ı Nakşibend Hazretleri, 'Mühim değil!' deyip geçer. 'Dicle nehrinin üzerinden yürüyerek geçer, suya batmaz.' derler. 'O da mühim değil!' der. 'Bahçesinde çalışırken zemin çamur olursa seccadesini havaya atıp namazlarını üzerinde kılar.' derler. 'O da mühim değildir!' deyince sorularını şöyle sorarlar:

— Efendi Hazretleri o mühim değil, bu mühim değil de, sizin için ne mühimdir?

Cevaba bakın:

— Benim için mühim olan, onu o makama ulaştıran istikamet çizgisini son nefesine kadar koruyup devam ettirmesidir. Anladınız mı şimdi mühim olanın ne olduğunu? Mesele istikamet çizgisini son nefesine kadar koruma titizliğine sahip olması, zamanla bozulma ve gevşemeye düşmemesidir!

Demek oluyor ki, hiç kimse şu anki iyi haline bakıp da kendini garantide görmesin. Yine hiç kimse de şu andaki kötü haline bakıp da benden istikameti düzgün bir adam olmaz ümitsizliğine kapılmasın. Hemen herkes istikametine sahip olma ve koruma konusunda ciddi bir gayret ve azmin içine girsin, Allah Resulü'nü ihtiyarlatan istikamet üzere olma titizliği hemen hepimizin bir numaralı meselesi olsun.

— Ne dersiniz, böyle bir hassasiyetimiz söz konusu mu? İstikametini düzeltenler düzgün istikametini korumak için, düzeltemeyenler de düzeltmek için saçlarımızı beyazlatacak derecede bir hassasiyet içinde olmamız gerekmez mi? Var mı bu bir numaralı meselemize böyle sahip olma ve koruma hassasiyetimiz?

Yoksa 'Ayağını sıcak tut başını serin, hayatını gafletle yaşa düşünme derin' tekerlemesi bizim halimizi mi anlatıyor? Günlük hayatın dalgınlığından şöyle bir silkinip de bu vazgeçilmezimizi birazcık düşünmeli miyiz?


AHMED ŞAHİN

-----------------------------------------------------------

Hayat bir imtihandır.

Aziz ve muhterem Müslümanlar!

Dünya dershanesinin en şuurlu talebesi insandır. Beşikten mezara kadar ilim okuyup öğrenmeye muhtaç olan insamn hayat kitabı Kur'ân-ı Azîmüşşan'dır. İnsan onu okumaya, emir ve yasaklanna göre hayatını düzenlemeye mecburdur. Zira bu dershanenin yegâne kitabı odur. Kabir kapısından içeri girince bütün sorular ondan çıkacaktır. Kur'ân'ı bilmeyen ve yaşamayan, imtihanda başarılı olamaz; geçer not alamaz!

Dünya mektebinin ebedî muallimi Hz. Muhammed'dir (sav). O'nu tanımayan, sevmeyen, Sünnet-i Seniyye'sine uymayan, îman diplomasını sağlam elde edemez! Herkes Allah Resülü'nü dinleyip O'na itaat etmeye muhtaçtır. Bu imtihan salonu olan dünyaya gelen herkes Kur'ân'ı okuyacak, O muallim-i ekberi dinleyecek, O'nun hakîkî varisleri olan âlimlerden bilmediklerini sorup öğrenecek, geçer not almaya çalışacaktır.

Emrimize verilen, hizmetimize sunulan herşey imtihanda faydalanacağımız birer malzemedir. Mal, mülk, çoluk, çocuk, varlık, yokluk, güzellik, çirkinlik hep imtihan içindir. Bu hakikate işaret eden Kur'ân-ı Kerim şöyle buyurur: "Va'lemû ennemâ emvâlüküm ve evlâdüküm fitneh." Yâni: "Biliniz ki, mallarınız da, evlâtlarınız da ancak birer imtihandır."

Aziz mü'minler! "İnsan bu dünyaya yalnız güzel yaşamak, rahat ve safa ile ömür geçirmek için gelmemiştir. Belki azîm bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaretle ebedî, daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gönderilmiştir. Onun eline verilen sermaye de ömürdür,"

"İnsan bir yolcudur. Sahavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder."

Her iki hayatın levazımatı Mâlikü'l-Mülk tarafından verilmiştir. Fakat insan o levazımatı cehlinden dolayı tamamen bu fânî hayata sarfediyor. Halbuki ömür sermayesinden en az onda birini dünya hayatına, onda dokuzunu sonsuz hayata sarfetmek gerektir. Aldanmakta fayda yoktur.

"Dünya madem fânîdir. Hem madem ömür kısadır. Hem madem lüzumlu vazifeler çoktur. Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır. Hem madem dünya sahipsiz değil. Hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Halân ve Kerîm bir müdebbiri var. Hem madem ne iyilik ve ne fenalık cezasız kalmayacaktır. Hem madem '"Lâ yükellifullâhu nefsen illâ vüs'ahâ' sınınca teklif-i mâlâyutak yoktur. Hem madem zararsız yol zararlı yola müreccahtır. Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır.

Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın. Âhiretini dünyaya feda etmesin. Hayat-ı ebediyyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın. Mâlâyânî şeylerle ömrünü telef etmesin. Kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin. Selâmetle kabir kapısını açıp saâdet-i ebediyeye girsin."

Aziz mü'minler! "Hayatın zevkini ve lezzetini isterseniz, hayatınızı îman ile hayatlandınnız ve ferâizle zînetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz."

Unutmayınız ki: Hayatı veren Allah'tır ve hayatı rızıkla idame eden de O'dur ve levazımat-ı hayatı ihzar eden yine O'dur ve hayatın âlî gayeleri O'na aittir ve mühim neticeleri O'na bakar. Yüzde 99 meyvesi O'nundur. İnsan vazifesini istikametle yaparsa bu fânî hayatta bakî bir hayatı kazanır. Zira kâinatın ruhu, nuru, mâyesi, esası, neticesi, hülâsası hayattır. Hayatın hayatı da dindir, îmandır. Din bir imtihandır. "Ticaret ve memuriyet için mühim vazifelerle bu dâr-ı imtihan olan dünyaya gönderilen insanlar, ticaretlerini yapıp vazifelerini bitirip ve hizmetlerini itmam ettikten sonra yine onları gönderen Hâlık-ı Zülcelâl'ine dönecekler ve Mevlâ-yı Kerîm'lerine kavuşacaklar. Yâni: Esbap dağdağasından ve vasıtaların karanlık perdelerinden kurtulup Rabb-i Rahîm'lerine makarr-ı saltanat-ı ebedîsinde perdesiz kavuşacaklar. Doğrudan doğruya herkes kendi Hâlık'ı ve Mâbud'u ve Rabb'i ve Seyyid'i ve Mâlik'i kim olduğunu bilecek ve bulacaklar."

İnsanın ebede uzanmış emelleri ve kâinatı ihata etmiş fikirleri ve ebedî saadetlerinin nevilerine yayılmış arzulan gösterir ki: Bu insan ebed için yaratılmıştır ve ebede gidecektir. Bu dünya ona bir misafirhanedir, bir diyar-ı gurbettir. Ve âhiretine bir bekleme salonudur.

Ey insan! Senin iktidarın kısa, bekan az... Yâni burada az duracaksın! Hayatın mahdut, ömrünün günleri mâdud ve herşeyin fânîdir. Öyleyse şu kısa, fânî Ömrünü fânî şeylere sarfetme ki fânî olmasın! Bakî şeylere sarfet ki bakî kalsın!

"Ayâ bu insan zanneder mi ki başıboş kalacak? Hâşâ! Belki insan ebede meb'ustur ve saâdet-i ebedîyeye ve şekavet-i daimeye namzettir. Küçük büyük, az çok her amelinden muhasebe görecek! Ya taltif veya tokat yiyecek!"

Fahr-i Cihan Efendimiz îkaz ediyor "Her kul hangi amel, iş ve hayat üzere ölürse o amel üzerine dirilir." Veyahut, "Yaşadığınız gibi ölür, öldüğünüz gibi dirilir, haşrolursunuz!"

Rabbim cümlemizi hayat imtihanında muvaffak eylesin, âmin.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bismillâh'ın bir adım ötesine doğru


Besmele bize çok şey öğretir.

Biz her Besmele çektiğimizde, Allah'ı hatırlarız.

Biliriz ki, biz hangi iş için Besmele çekiyorsak, o işte ancak Allah'ın yardımıyla başarılı olabiliriz.

Hergün, gözümüzü açtığımız andan itibaren, her türlü işimizde Allah'ın adını anarız. Hayatımızın bütün aşamalarında Allah'ı hatırlarız. Böylece, Allah'a olan inancımızı hergün bir kat daha pekiştirmiş oluruz.

En büyük kazancımız ise, Allah'ı daha iyi tanımak konusunda ortaya çıkar.

Evet, Besmele, bize Rabbimizi tanıtır.

Önceki bölümlerde ele aldığımız örnekleri hatırlayalım:

Bir zeytin tanesi, bir bardak süt, bir kaşık bal, bir yumurta. Bunlarla, Allah'ın bizim için nasıl mucizeler yarattığını gördük.

Gezdiğimiz ve girip çıktığımız yerlerde Besmele çekerken, yerde ve gökte her yerin Allah'a ait olduğunu hatırladık.

Yatarken ve kalkarken Besmele çektikçe, her ânımızın ve her halimizin, Allah'ın gözetimi altında bulunduğunu gördük.

Her Besmele çekişimizde Onun bizi bildiğini ve işittiğini bir kere daha hatırladık.

Kısacası, Bismillâh sözü, bize şu anlamları öğretti:

Herşey Allah'ındır. Allah herşeyi bilir, herşeyi görür, herşeyi işitir. Onun gücü herşeye yeter. O her zaman bizimledir. Her iş Onun izniyle ve yardımıyla olur.

Böylece, genel olarak Besmele üzerinde durduk. Sadece Bismillâh demekle de bu anlamların dile getirilebileceğini gördük. Şimdi ise, öğrendiklerimizin bir adım daha ötesine geçeceğiz.

Çünkü biz Besmeleyi, daha uzun şekliyle, yani, Bismillâhirrahmânirrahîm olarak da biliriz.

Bismillâh, "Allah'ın adıyla" demektir.

Bismillâhirrahmânirrahîm ise, "Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla" demek olur.
Şimdi, Besmele çekerken niçin Allah'ı "Rahmân ve Rahîm" olarak andığımız konusuna gelelim.


Alıştırma / etkinlik

1. Şu durumlarda Besmele çekmek sizin için ne anlamlar ifade ediyor?


Bir kitabın kapağını açarken.

Otobüse binerken.

Giyinirken.

Ders çalışırken.

Su içerken.

Bu konuyu aile içinde veya arkadaşlarınız arasında tartışın. Listeyi daha da uzatabilirsiniz.

2. Allah, "Kulum Beni bir toplulukta anarsa Ben de onu daha hayırlı bir toplulukta anarım" buyuruyor. Burada kastedilen "daha hayırlı bir topluluk" hangi topluluklar olabilir? O tür topluluklarda bulunanlar, bizim hakkımızda neler düşünür, neler hissederler? Bu konudaki tartışma ve yorumlarınızı da Besmele Günlüğüne yazın.

selam ve dua ile
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bir Söz


Hanzala ibni Rebî´ radıyallahu anh anlatıyor: Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem´in yanındaydık, bize öğüt verdi, Cehennemden söz etti. Sonra eve geldim, çocuklarla güldüm, eşimle eğlendim. Daha sonra evden çıktım. Yolda ağlayarak giderken Ebû Bekir´e rastladım: "Neyin var, Hanzala?" diye sordu. "Hanzala münafık oldu" dedim. "Fesübhânallah! Sen ne diyorsun?" "Öyle ya, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem´in yanında bulunuyoruz. Bize Cennet ve Cehennemden bahsediyor; onları gözümüzle görmüş gibi oluyoruz. Huzurundan ayrılıp çoluk çocuğumuzun yanına ve işlerimizin başına dönünce, çok şeyi unutuyoruz." Bunun üzerine Ebû Bekir, "Vallahi biz de aynı durumdayız. Yürü Resûl-i Ekrem´e gidelim" dedi. Birlikte yola düştük ve Hz. Peygamberin huzuruna girdik. Ben, "Ya Resûlallah! Hanzala münafık oldu" dedim. "Bu ne demek?" buyurdu. Ben, "Ey Allah´ın Elçisi," dedim. "Yanında bulunduğumuzda bize Cennet ve Cehennemden bahsediyorsun; biz de onları gözümüzle görmüş gibi oluyoruz. Senin huzurundan çıkıp çoluk çocuğumuzun yanına ve işimizin başına dönünce, bunların çoğunu unutuyoruz." Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Canımı kudretiyle elinde tutan Allah´a yemin ederim, eğer siz, benim yanımda bulunduğunuz hâli devam ettirip hep zikirle meşgul olsaydınız, melekler, yattığınız yataklarda, yürüdüğünüz yollarda sizinle tokalaşırdı. Fakat, ey Hanzala, bir saatinizi ibadete, bir saatinizi dünya işlerine ayırınız." Resûl-i Ekrem bu sözü üç defa tekrarladı.
[Müslim, Tevbe 12-13; Tirmizî, Kıyâmet 59; İbni Mâce, Zühd 28. ]
 


" birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz mazide, birimiz müstakbelde, birimiz dünyada, birimiz ahirette olsak biz birbirimizle beraberiz"
ahmeds sayfasına gitmek için tıklayınızCan Ahmedims.a.v.sayfasına gitmek için tıklayınız 








Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın. Sadece e-posta iletilerinden daha fazlası

Windows Live tüm arkadaşlarınızla tek bir yerden iletişim kurmanıza yardımcı olur.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: