21 Temmuz 2009 Salı

(Namaz Zamanı) "SINIR NERESİ"





Coğrafi sınırlar insanı bağlar mı?
Bir ülkede yaşıyor olmak, o ülkenin sınırlarının olması ve "benim",
yaşadığım sınırlara vatan demem, buranın bir emanet olduğunu, buraya
karşı vazifelerimin olduğunu kabullenmem kendime karşı koyduğum bir
sınır mıdır?
Elbette bir ülke gerçeği vardır.
Elbette coğrafi sınırlarla belirlenmiş egemenlik alanları vardır.
Elbette dünya, yasasız, kuralsız, sınırsız ilişkiler alanı değildir.
Bunlar bir tarafa...
İnsanın asıl sınırı yüreğindedir. Yüreğinde belirlediği sınırlar
insanın asıl ilişkilerini, iletişimini, kardeşliğini, dostluğunu
etkiler.
Tarihte bütün ihlallerin temelinde, coğrafi sınırların gerisinde
egemenlikler kurmak, tek sınır kabul edildiği ve bu durum mutlak
hâkimiyet olarak görüldüğü için insanlık birbirinden uzaklaşmıştır.
Kudüs'ü bir süreliğine alan ama orada ebedi durma hayalleri kuran
zihniyet orada meskûn insanları, özellikle Müslümanlar olmak üzere,
kılıçtan geçirip katletmişse bunun gerisinde diğer insana kapatılan
yürek yatmaktadır.
Kudüs onların olmamış, Selahaddin-i Eyyubi orayı aldığında ise yürek
sınırlarını göstererek onlara büyük bir ders vermiştir.
Bizim sınırlarımızın gerisinde insanlık vardır. İnsana hizmet vardır.
Ötekine duyulan kin ve bu kin sebebiyle katliam projeleri oluşturmak
yoktur.
Tarih zamanla bir seviye oluşturduğundan, fetihlerle belirlenen
coğrafi sınırların kalıcı ve yeterli olmadığını insanoğlunun bir
bölümü hala görebilmiş değildir.
Ömürleri sürgünlerle geçen ama fırsat bulduklarında, sürgünlerine
sebep "ayrıcalıklı kavim oyununu" yeni baştan oynayan İsrail
devletinin bugünkü yetkililerinin anlamadıkları budur. Anlayacaklarına
dair bir belirti de davranışlarından okunmamaktadır.
Sovyetler Birliği dağılmadan önce dünyanın en geniş coğrafi
sınırlarına sahipti. Bu sınırlarla yetinmiyor, sıcak denizlere inme
hesapları yapıyordu. Afganistan'ı bu sebeple işgal etmişti.
Şu anda Çin kapalı rejimiyle, dünyanın en geniş coğrafi sınırlarına,
en fazla nüfusuna sahip ülkedir. Lakin Çin "yürek sınırları bir"
insanlardan oluşmamaktadır.
Çin'i şu ana kadar ayakta tutan kapalı rejimiydi.
Dün nasıl Sovyetlerde "cin şişeden çıktığında" her şey bittiyse, bugün
aynı durum Çin için belirginleşmektedir.
Çin ne etnik yapısıyla, ne inanç haritasıyla var olan sınırlarını ve
nüfus kütlesini koruyacak durumdadır.
Müslüman unsur ciddi bir yoğunlukta ve bu nüfusun yaşadığı topraklar
yeraltı zenginliklerine sahiptir.
Ve Çin kapalı, otoriter rejimiyle dağılması mukadder yapısını
koruyamayacağını anlamış olmalıdır.
Yalnız Çin değil "ekonomik imparatorluklar" peşinde olan ve bu
imparatorlukların merkez yapısını doğuya kaptırmak istemeyen batı
dünyası da bilmektedir.
Uzun bir zamandır, Çin'in mukadder dağılmasını bekleyen batı,
özellikle bölgede İslamî unsurların inisiyatifi ele alma ihtimaline
karşı, İslâm nüfusunun etki edecekleri bölgelere "Karzai" benzeri
liderler hazırlıyor olabilir.
Anlaşıldığı kadarıyla bölge insanının kendi liderini ortaya
çıkarmasına batı müsaade etmek istemeyecekir.
Geçmişte Musul meselesinde gerek oradaki Kürt ileri gelenlerini, gerek
Ankara hükümetini ekarte eden İngiliz siyasi oyunlarını çok iyi
kurgulayabilen batı aynı oyunu Doğu Türkistan meselesinde zaten
oynamıştı ve bir kez daha oynayacaktır.
Dolayısıyla Doğu Türkistan meselesi "milliyetçi muhalefetin" ortaya
koymak istediği gibi sıradan bir dış politika anlayışıyla çözülemez.
İşin içinde geniş ve derin bir kurgu olduğu hesaplanmalıdır.
Doğu Türkistan Sultan Abdulaziz döneminde "halife adına hutbe okutan"
bir bölge olarak düşünüldüğünde... Ayrıca ilk Müslüman olan bölgelerden
biri olarak ele alındığında... Zaten yapı olarak farklı sınırları ifade
ediyor.
Bir diğer nokta bugün Çin Müslüman ülkelerle iş yapan bir atılım
içindedir. Afrika'daki Müslüman ülkelere varana kadar çeşitli ülke
içlerinde yaptığı işler bulunmaktadır. Ve Çin şu anda bir Müslüman
unsura zulüm ile "cürmü meşhud" olarak yakalanmıştır. Bütün bir İslâm
dünyasının yalnızca siyasi değil, ekonomik tepkisi Çin'e geri adım
attırabilir. Veya İslâm dünyası adına konuşabilecek bir ülke...
Ayrıca şu anki sınırlar ikinci dünya savaşı sonrası ortaya çıkan
sınırlardır.
Bir dönem orada "Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti" kurulmuştur.
Bir kez daha vurgulamak gerekirse "sınır neresi" sorusu önemlidir.
"Benim" gönlümdeki sınırlar ile İngiliz emperyalizminin tayin ettiği,
dikte ettiği, oynadığı oyunlarla fiili durum oluşturduğu sınırlar
bugüne kadar uyuşmadı, bundan sonra da uyuşmaz.

 NECİP CENGİL






Maillerime Yanıtlarınızı Lütfen sureyya.kzlaslan@gmail.com Adresine Yollayınız...

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: