25 Temmuz 2009 Cumartesi

(Namaz Zamanı) Dinden Dönenin (Mürtedin) Hükmü Nedir?

Allah'in selami, ikrami, bereketi üzerinize olsun...
Prof. Dr. Abdulaziz Bayindir Hocanin "Dinden Donenin Hukmu" isimli (farkli zamanlarda yapilmis) 3  konferansini ozetleyip istifadenize sundum. Herhangi bir harf karakter sorunu ihtimaline karsi da yaziyi ekte gonderiyorum. Ayrica konferanslari dinlemek isteyenler icin yazinin altina linkleri de ekledim. Yaziyi begenirseniz cesitli site ve forumlarda yayinlayabilirsiniz.
Allah'a emanet olunuz.
 
Mehmet Gungoren
Ogretmen
Malatya
 
 
 
DİNDEN DÖNENİN HÜKMÜ

(MÜRTEDİN DURUMU)

Mürted, İslam'ı kabul ettikten sonra İslamdan dönen kişiye denir. Bu dersimizde dinden dönen kişinin (mürtedin) cezasının olup olmadığını inceleyeceğiz. Bizim gelenekte (mezheplere göre) dinden dönen öldürülür. Hatta dinden dönmeyi gerektiren sözler, "elfaz-ı küfür" (küfür sözleri) adıyla kitaplarda yer alır. O sözlerden herhangi birini söyleyen öldürülür. Yani bir kişi bir adamı öldürse ve mahkeme huzurunda "bu adam şu sözü söyledi" der ve şahitlerle ispatlarsa ceza almaktan kurtulur. Yani birkaç kişi örgüt kurarak keyfi adam öldürebilir ve bu bahaneyi öne sunarak cezadan kurtulabilirler.

 

DİNDE ZORLAMANIN HİÇBİR ŞEKLİ YOKTUR

 

Peki dinden dönenin Kur'an-ı Kerim'de ki hükmü nedir? Biliyorsunuz iman kalp ile tasdiktir. İnsan inanıp inanmadığını kendi kalbinden ortaya koyar. Dolayısıyla bir kimsenin gerçekten mümin olup olmadığını ancak Allah bilebilir. Biz kalpleri bilemeyiz. İman kalp ile tasdik olduğu için kalp üzerinde herhangi bir baskı yapılamaz. Kişiye zorla "ben Müslüman'ım" dedirtebilirsiniz ama onu Müslüman edemezsiniz. Aynı şekilde bir kimseye zorla "ben kafir oldum" dedirtebilirsiniz ama onu kafir yapamazınız. Yine bir kimseye zorla namaz kıldırabilirsiniz ama eğer o kişi namaza niyet etmemişse onun namazı namaz olmaz. Çünkü Allah teala dini öyle bir kalıp içine sokmuş ki oraya herhangi birinin baskı yapmasına imkan yoktur. Bundan dolayıdır ki o şöyle buyurmuştur:

 

2. Bakara 256:

Dinde zorlama yoktur. Doğruluk ile eğrilik birbirinden ayrılmıştır. Kim ki azgınları tanımaz ve Allah'a inanır güvenirse o çok sağlam bir kulpa yapışmış olur. O kulp kopmaz bir kulptur. Allah işitir ve bilir.

Ayetin başında geçen "la" kelimesine Arapçada; "cinsin sıfatının hükmünü nefyeden la" derler. Yani bu "la", "o cinste o özelliğin hiçbir şekilde bulunamayacağını" ifade eder. Yani dinde hiçbir şekilde zorlamaya yer yoktur. Bazıları diyor ki dine girerken zorlama olmaz ama girdikten sonra olur. Bunu söylerken neye dayanıyorlar? Nasıl zorlayacaksınız ki? Buna kimin gücü yeter. Diyelim ki Müslüman bir kişi dinden çıktığını söyledi sen de "çıkma, çıkarsan öldürürüm" diye zorladın. O adam kalbinden inanmıyor ama ölüm korkusuyla "inandım" dese o kişi Müslüman mı oldu? Münafık oldu, bunun kime ne faydası var? Dine girdikten sonra zorlama nasıl olabilir ki? İnsanı zorlarsanız münafık olur. Mesela namaz kılmayan birini zorlarsanız hareketleri belki yaptırabilirsiniz ama niyeti de yaptırabilir misiniz. Adam niyet etmezse namaz olur mu? O zaman o adam sırf siz dediğiniz için namaz kılar. Böylece zorlayarak adamı riyaya, nifaka, hatta şirke zorlarsınız. Böylece hem ona zarar verir hem de münafık yetiştirerek topluma zarar verirsiniz. Dine girdikten sonra zorlama oluyor muymuş? Bu işin tabiatına aykırıdır. Peygamberimizin görevi zorlamak mıydı? Allah peygamberimize şöyle buyuruyor: "Sen onlara tezkirde bulun (Yani Allah'ın ayetlerini oku ve anlamalarını sağlamaya çalış) Senin vazifen sadece budur. Sen onların tepelerine dikilecek değilsin." (88. Gaşiye 21-22)

 

CEHENNEMLİKLERİN HEPSİ MÜRTEDDİR

 

3. Al-i İmran 106:

O gün bazı yüzler ak olur bazı yüzler de kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denecektir: İmanınızdan sonra kafir mi oldunuz? Nankörlük etmenize karşılık tadın azabı.

 

Cehenneme gidecek olanların tamamı imandan sonra kafir olan kimselerdir. Yani tamamı mürteddir.  Çünkü gerçeği herkes anlar. Allah'ın varlığı ve birliğine kesin olarak kanaat getirdikten sonra bir başkasını Allah'ın önüne aldıktan sonra şirk ve küfre girerek dinden çıkmış yani mürted olmuş olurlar. Allah teala kimseyi haşa durup dururken suçsuz yere cehennemle cezalandırmaz. Cehenneme gireceklerin hepsi gerçeği anlayan ama sonradan dönen insanlardır. O zaman nerde bir kafir varsa "mürtedir" diye öldürmek mi lazım?

 

KUR'AN-I KERİM'DE MÜRTEDİN (DİNDEN DÖNENİN) CEZASI

1.

3. Al-i İmran 85:

Kim İslam'ın dışında dinin peşine koşarsa bu ondan kabul edilmeyecektir. O ahrette kaybetmiş olanlardandır.

 

Yani Allah'a boyun eyip emrine girmeyi gerektiren din dışında kim bir din ararsa, yani Allah'la birlikte başkasının da emrine girip boyun eğmeyi içine yedirirse Allah onu kabul etmez. Allah'ın kabul ettiği din tamamen Allah'ın emrine girmektir yani İslam'dır.

 

3. Al-i İmran 86:

İnandıktan, peygamberin hak olduğuna şahit olduktan ve kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra kafir olan bir topluluğu Allah nasıl yola getirir?Allah zalimler topluluğunu yola getirmez.

 

Burada anlatılan topluluk apaçık gelen belgelere inanmış, peygamberin hak olduğuna "şahit" olmuş (yani gözüyle görmüş gibi kesin kanata varmış) ve bütün bunlardan sonra kafir olmuş bir topluluktur. Yani kelimenin tam anlamıyla mürted olmuş (dinden dönmüş) bir topluluktur.

 

Peki bu şekilde mürted olanların cezası ne? Bütün mezhepler ittifak ederek bunların cezasının ölüm olduğunu söylemişlerdir. Peki Allah teala bunların cezası hakında ne diyor?

 

3. Al-i İmran 87:

Onların cezası; Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lanetinin onların üzerinde olmasıdır.

 

3. Al-i İmran 88:

Bu lanette sürekli kalırlar. Bu azap onlardan hafifletilmez. Onlar gözetilmezler de.

 

Yani onlar büyük bir psikolojik baskı ve bunalım içinde bırakılırlar. Bazıları çıkıp  bu azap ahiretteki lanettir diyebilir. Ama öyle değil bu lanet azabı bu dünyada olacaktır. Çünkü ayetin devamında;

 

3. Al-i İmran 89:

Ancak bundan sonra tövbe eden ve kendilerini düzeltenler başka. Allah bağışlar ve ikramda bulunur.

 

Dinden döndü diye bir kişiyi öldürürseniz o nasıl tövbe edip durumunu düzeltecek? Böyle bir şey mümkün mü? Ama Allah, bu insanların açıkça dinden döndüklerini bildirdikten sonra "tövbe edip durumlarını düzeltirlerse" diyor. Yaşayan insanın tövbesinden bahsedilebilir. Peki tövbe etmek ne demek? Tevbe pişmanlık duyup yanlış davranışından dönmektir. Bu da kalpten verilen bir kararla olur. Pişmanlık duyacak ve kendisi dönüş yapacak. Zorla adama tevbe ettirilir mi? Zorla yapılsa buna tevbe denir mi? Bu olacak şey değildir. Baskıyla tevbe olmaz. Sadece tevbe etmeyle kalmayacaklar, kendilerini de düzelteceklerdir. Yani durumlarını düzeltirlerse (Allah'ın istediği şekilde davranmaya başlarlarsa) bu lanet kalkar. O zaman Allah bağışlar ve ikramda bulunur. Hatta Furkan suresinin 70. ayetinde belirtildiği gibi günahlarını sevaba da çevirebilir. "…Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah merhamet edendir, ikramda bulunandır." (25. Furkan 70)

 

Peki mürtedlerden bahseden Al-i İmran suresinin 86-89. ayetlerinde fiili bir cezadan bahsediyor mu? Burada fiili bir cezadan bahsedilmiyor. Ayette cezadan bahsediyor ama bu ceza lanetlenmek (rahmetten uzaklaştırılıp dışlanmak) şeklindeki manevi cezadır.  Ama mezhepler ittifakla dinden çıkan bir adamın öldürüleceğini söylerler. Bazı mezhepler; "böyle bir kişiye tevbe teklif edilmez direk öldürülür" derlerken, bazıları da; "tövbe teklif edilir üç gün içinde tevbe ederlerse ederler etmezlerse öldürülür" derler. Peki ölümle yüzyüze gelen böyle bir adamın tevbe edip durumunu düzeltmesinden bahsedilebilir mi? Böyle biri olsa olsa eskisinden daha şiddetli gizli bir düşman (münafık) olur. Ayetin devamını okuyalım:

 

3. Al-i İmran 90:

İmana geldikten sonra kafir olan, sonra da kafirliğini artıranların tövbeleri kabul edilecek değildir. Bunlar yoldan çıkmış kimselerdir.

                                                                                                         

Bunların tevbesi niye kabul edilmiyor? Çünkü sürekli nankörlüğü artırıyor. Tevbe etmek yanlıştan dönmek demektir. Yanlışa devam ettiği halde "tövbe, tövbe" diyenin tövbesi kabul edilmez. Çünkü kötülüğü bırakmıyor aksine sürekli artırıyor. Affedilmek isteyen kişinin yanlışı bırakması gerekir. 

 

2.

2. Bakara 217:

Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar.

 

Bu ayette "dinden dönen" gibi muğlak bir ifade kullanılmamış, aksine "sizden kim dininden dönerse" diyerek Müslüman bir kişinin dinden dönmesinden bahsedilmektedir. Yani ayette açıkça mürtedlerden bahsedilmektedir. Çünkü ayette, mürtedle aynı kökten gelen "yertedde" kelimesi kullanılıyor. Bu bahsedilen mürtedlerin öldürüleceğiyle ilgili en ufak bir işaret yokken o kişinin doğal ölümünden  bahsediliyor.

 

DİNDEN DÖNEN BAŞKA BİR SINIF: MÜNAFIKLAR

 

A. MEKKE MÜNAFIKLARI

 

Nisa suresinin 88. ayetinde mü'min iken kafir olan ama yine de müslüman olduğunu söyleyen münafıklardan bahsediliyor.

3.

4. Nisa 88:

Size ne oluyor da münafıklar konusunda iki grup oldunuz. Bunların yaptıkları şeylerden dolayı Allah onları geri çevirdi (kafir saydı). Allah'ın sapık saydığını siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Allah kimi sapık saymışsa, sen onu yola gelmiş saymanın bir tek yolunu bulamazsın.

                                                                                                 

4. Nisa 89:

Bu münafıklar kendilerinin kafir olması gibi sizin de kafir olmanızı isterler ki siz de onlarla aynı olasınız.  Allah yolunda hicret etmedikleri sürece onlardan hiçbirini kendinize dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse (hicret etmezlerse) onları yakalayın nerede bulursanız onları öldürün. Onlardan birisini dost ya da yardımcı edinmeyin.

 

4. Nisa 90:

Ancak, aranızda antlaşma olan bir topluluğa sığınırlarsa veya sizinle ve kendi kavimleriyle savaşmaktan içleri daralmış halde gelip size teslim olurlarsa onları öldürmeyin. Eğer Allah teala bir zorunluluk kanunu koysaydı bunları size musallat eder ve bunlar sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, sizinle savaşmaz ve size barış teklif ederlerse Allah onlara karşı size bir yetki vermemiştir. (Yani bu durumda onları öldüremezsiniz)

 

Bu ayette; "Allah yolunda hicret etmedikçe onları kendinize dost edinmeyin" buyuruluyor.  Ayette hicretten bahsedildiğine göre burada anlatılan münafıklar Mekke'de ki münafıklardır. Çünkü Medine döneminde hicret söz konusu değildir. Nitekim bu olaya Taberi tefsirinde de değinilmiştir. (Mücahid ve Abdullah b. Abbas'tan nakil) (Bakınız: Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 3/60.)

 

Ayette bahsedilen münafıklar, Müslümanlara gelip kendilerinin de Müslüman olduklarını söylüyorlardı. Diğer taraftan arkadan arkaya müşriklerle işbirliği yaparak Müslümanların Mekke'den çıkarılmalarını, Müslümanların zarar görmelerini temine çalışıyorlardı.

 

Bu münafıkların içyüzü sonradan ortaya çıkıyor. Bunlar açığa çıkınca Müslümanların bir kısmı "Bunlar da Müslüman bunlara bir şey demeyelim"  şeklinde düşünmüşler, bir kısmı da: "Olur mu? Bunlar aleyhimizde düşmanlarımızla işbirliği yapıyorlar" şeklinde düşünmüşlerdi. Bunun üzerine Allah teala da "Size ne oluyor da bu münafıklar konusunda iki grup oldunuz." buyuruyor.

 

Bu şekilde müslümanların düşmanlarıyla işbirliği yapan münafıklar Müslüman olduklarını söylemelerine rağmen hicret etmezlerse (bu durumda düşmanla işbirliğine devam ediyorlar demektir) bulundukları yerde öldürülürler. Çünkü bu durumda savaş suçlusu konumuna gelmişlerdir. Konu buraya gelmişken Mumtehine suresinin 8-9. ayetlerinde çizilen üç kırmızı çizgiyi hatırlayalım. Savaş sebebi olan üç kırmızı çizgi şunlardır:

 

  1. Müslüman olduğumuzdan dolayı bize savaş açıp öldürmeye kalkanlar,
  2. Bizi ülkemizden çıkaranlar,
  3. Ülkemizden çıkaranlara destek verenler.

 

Zaten bu üç madde dünyanın neresine giderseniz gidin evrensel savaş sebepleridir. Bunların dışındaki kafirlerle dostane ilişkiler içinde olmak yasak değildir. Yukarıda bahsi geçen münafıklar, Müslümanları ülkelerinden çıkarmamışlar ama çıkaranlara (Mekke'li müşriklere) destek vermişlerdir. Dolayısıyla Mekke'de ki münafıklar hakkında "yakaladığınız yerde öldürün" emrinin sebebi; onların münafık olmaları değil, savaş suçu işlemiş olmalarıdır. Yani inançlarından dolayı değil savaş suçu işlediklerinden dolayı ölümü hak etmişlerdi. Medine'de de çok münafık olduğu halde (bunların bazısı açıkça bilinmesine rağmen) hiçbirisi "münafık olduğundan dolayı" öldürülmemişlerdir.

 

90. ayetteki gibi davranan savaş suçluları öldürülmez. Çünkü hatalarından (Müslüman olduğunu söylemelerine rağmen düşmanla ittifak etmekten) dönmüşlerdir.

 

B. MEDİNE MÜNAFIKLARI

 

Medine'de ki münafıkların durumu da Munafikun suresinde anlatılmıştır.

4.

63. Munafıkun 1:

O münafıklar sana gelip şöyle derler: "Biz şahidiz ki sen Allah'ın elçisisin." Allah biliyor ki sen elbette Allah'ın elçisisin. Ama Allah şahittir ki, o münafıklar kesinlikle yalan söylüyorlar.

 

Peygamberimizin peygamberliğine şahitlik eden o münafıklar için ayette neden "yalan söylüyorlar" deniyor? Çünkü şahitlik dille olacak bir şey değildir. Yani "eşhedu" (ben şahidim) kelimesi kalpten inanarak söylenirse bir mana ifade eder. O dille söylenen kalpteki inancı haber veriyorsa doğru söylenmiş demektir. Kalpte yok da sadece dilde varsa yalan söylenmiş demektir. Zaten yalan, inanmadığı şeyi söylemeye denir. Mesela içeride kimsenin olmadığını bildiğin halde "içeride üç kişi var" dersen bu yalandır. İçeride gerçekten üç kişi olsa bile yine yalan söylemiş olursun. Çünkü sen o sözü söylerken içerde kimsenin olmadığını düşünerek söyledin. Sonra içeriden üç kişinin çıktığını görünce, "bunlar yoktu nerden çıktı" diye sen de şaşırırsın. İşte münafıkların peygamberimiz için şahitlik etmeleri de buna benzer.

 

63. Munafıkun 2:

Bunlar yeminlerini kalkan edinerek Allah'ın yolundan sıvışıp gittiler. Böyle yaparak ne kötü davranıyorlar.

 

63. Munafıkun 3:

Bu şundan dolayıdır: Onlar önce inandılar, sonra kafir oldular. Kalpleri üzerine de bu işlendi. (Yani münafıklık bunlarda bir tabiat haline geldi) Artık onlar anlamazlar.

 

63. Munafıkun 3:

وَإِذَا رَأَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ أَجْسَامُهُمْ وَإِنْ يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُسَنَّدَةٌ يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ

(Ey Muhammed) Sen onları gördüğün zaman görüntüleri seni hayran bırakır. Konuştukları zaman sözlerine kulak verirsin. Sanki bunlar duvara dayalı kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. İşte düşman onlardır. Onlara karşı dikkatli ol. Allah kahretsin onları. Bu yalana nereden düşüyorlar?

 

Peygamberimiz bunların münafık olduğunu bilmediği için görünüşleri ve sözleri hoşuna gidiyor ve onları dinliyordu. Ama Allah bildirince bunların önce inanıp sonra kafir oldukları açıkça ortaya çıktı. Bunların içinde, 'münafıkların başı' diye meşhur olan Abdullah b. Ubey b. Selül de vardı. Allah bunların bu gizli durumlarını peygamberimize bildirerek ifşa etmişti. Yani bunlar ayetlere göre açıkça dinden dönmüş, mürted olmuşlardı. Buna rağmen Allah teala onlar hakkında "öldürün" demiyor, "onlara karşı dikkatli olun" diyor.

 

Böylece Kur'an'ı Kerim'de dinden dönenin cezasının ölüm olmadığı açıkça ortaya çıkmış oldu. Onların cezasının ne olduğu da Al-i İmran suresinin yukarıda bahsedilen ayetlerinde açıkça bildirilmişti. Yani bir kişi ister dinden döndüğünü açıktan ilan etsin, ister gizlesin (sonradan dinden çıktığı ortaya çıksın) bu kişi "dinden döndü diye" öldürülmez. Ama ölüm cezasını gerektiren bir suç işlemişse cezasını çeker. Mesela üç kırmızı çizgiden birini çiğnemişse (Mekke'deki münafıklar gibi) cezasını çeker.

 

Peygamberlerin görevi insanları Müslüman yapmak değildir. Onların görevi insanlara Allah'ın dinini tebliğ etmektir. Kabul etmek veya etmemek insanların kendine kalmış bir şeydir. Hiçbir peygamberin müslüman bir toplum oluşturma görevi yoktur. (Zaten böyle bir şey olsaydı çoğu peygamberin görevini yapmadığını söylemek gerekirdi) Siz zorlarsanız münafıklardan oluşan bir güruh meydana getirmiş olursunuz. Ama bir toplumda hem Müslümanlar hem kafirler olursa Müslümanlar çok uyanık olurlar.

 

               MEZHEPLERİN BU KONUDAKİ GÖRÜŞÜ VE DELİLLERİ NEDİR?              

 

Mezhepler dinden dönen öldürülür derken bir hadise dayanırlar. Hadis şöyledir. "Men beddele dinehu faktuluhu" Anlamı: "dininden döneni öldürün" Bu hadis buharide ve birçok hadis kitabında geçer. Yukarıdaki ayetlerde gördük, Allah teala çok açık ve net bir şekilde mürtedin cezasını kendisi bildirmiştir. Peki görevi Kur'an'ı tebliğ etmek olan bir rasul Kur'an'a taban tabana zıt bir söz söyleyebilir mi? Hadis olduğu söylenen sözü dikkatle bir kez daha okuyalım: "Kim dininden dönerse onu öldürün" Gayet fasih ve anlaşılır konuşan peygamberimiz böyle muğlak bir ifade kullanır mı? O zaman bu hadise göre İslam'ı kabul eden Hıristiyanı da öldürmek gerekir. Çünkü dininden dönmüştür. Peki peygamberler insanları öldürmek için mi gelmişlerdir? Allah teala; "dinde zorlamanın hiçbir çeşidi yoktur" demiyor mu?

 

Yukarıdaki hadisin gelişinden biraz bahsedelim. Peygamberimiz Mekke'yi fethettiği sırada amcası Abbas Medine'ye hicret ediyordu. Onun oğlu Abdullah (Abdullah b. Abbas) o sırada Müslüman olmuştu. Kendi ifadesine göre o sırada 10 yaşındaydı. Peygamberimizle iki sene daha beraber oldu ve Abdullah b. Abbas 12 yaşında bir çocukken peygamberimiz vefat etti. Abdullah b. Abbas'dan 1660 tane hadis rivayet edilmiştir. İki yılda 1660 hadis rivayeti zaten düşündürücüdür. Bunu geçsek bile bu hadislerin bir kısmını rivayet eden İkrime çok şaibeli bir insan... İkrime Afrikalı bir köle iken Abdullah b. Abbas'a hediye ediliyor ve onun vesilesiyle üne kavuşuyor. Hadis imamlarından İmam Malik bu İkrime hakkında; "Bunun rivayetleri kabul edilemez" demiştir. Abdullah b. Abbas'ın oğulları da İkrime'yi "babama iftira ediyorsun, yalan atfediyorsun" diye dövüyorlar. İkrime kanalıyla gelen hadislerin çoğu problemlidir. İşte bakın bu hadis Kur'an-ı Kerim'e tamamen zıt bir hadistir.

 

Peygamberimizin sözleri hikmettir. Allah peygamberimize kitap ve hikmet verdiğini söylüyor. Hikmet doğru hüküm, doğru bilgi demektir. Peygamberimizin Kur'an-ı Kerim'deki Allah'ın açıklamalarını bize bildirmesine hikmet denir. Yani peygamberimiz bir söz söylüyorsa bu Kur'an-ı Kerim'de mutlaka var demektir. Ama onu herkes çıkaramayabilir. İşte peygamberlere bu yetenek verilmiştir. Kur'an'da mürtedin cezası belli. Peygamberimiz apaçık bu kadar ayetin tam zıddı bir söz söyler mi? Kur'an'a apaçık zıt böyle hikmetsiz bir söz peygamberimize ait olabilir mi? Allah teala Kur'an'ı koruyacağını vaat etmiştir. Ama hadisler konusunda böyle bir vaadi yoktur. Tarihte peygamberimiz adına binlerce söz uydurulduğu, bazı hadislerin anlamının çarpıtıldığı veya eksildiği bilinen gerçeklerdir. Bize kadar hiç değişmeden gelen tek kitap ise Kur'an'dır. O halde Kur'an, hadisler merkezinde değil; hadisler, Kur'an merkezinde değerlendirilmelidir. Fakat maalesef gelenekte Kur'an-ı Kerim'in yorumlanamayacak kadar açık bu kadar ayeti dururken böyle muğlak ve gayet zayıf bir rivayete dayanarak hükümler verilmiş ve yüzlerce yıl bu hükümler uygulanmıştır.

 

Mesela Hanefi mezhebinde deniyor ki: "Dinden dönen eğer erkek ise üç gün süre tanınır. Üç gün içerisinde eğer tevbe etmezse öldürülür. Peki siz onun tevbe edip etmediğini nerden bileceksiniz? Onu ancak Allah bilir. Ucunda ölüm olduktan sonra tabiî ki tevbe ettim diyecek adam. Peki bu durumda tevbe etmiş mi olacak?

 

Mezhepler Kur'an-ı Kerim'den delil olarak da şu ayeti getiriyorlar:

 

48. Fetih 48:                

Çöl Araplarından geri kalanlara (Hudeybiye'ye gelmeyenlere) söyle: "Yakında çok güçlü topluluğa çağrılacaksanız, onlarla savaşacaksınız ya da onlar teslim olurlar."

 

Bu ayetin sonundaki "yüslimun" "teslim olacaklar"  kısmını "Müslüman olurlar" diye tercüme ediyorlar. Teslim olurlarsa savaş olmaz demektir. Bu ayet Tebuk seferiyle alakalı olarak inmiştir. Nitekim Bizans ordusu peygamberimizin karşısına çıkamamış yani bir anlamda teslim olmuş savaş da olmamıştı. Savaşta teslim olmak demek Müslüman olmak demek değildir. Zaten savaşla kimse Müslüman olmaz.

 

(Delil getirdikleri ayet bu konuya asla delil olmaz. Konuyla hiç ilgisi yoktur. Karşıdaki ordu dinden dönen bir ordu değil ki, Hıristiyan ordusu. Hristiyanlarla savaştan bahseden ayetin mürted konusuyla ne alakası var.)

 

Kur'an'ın çok açık hükümleri varken siz bunu nasıl yaparsınız? Apaçık ayetleri delil olarak almıyorlar konuyla hiç alakası olmayan bir ayeti ve gayet müphem, Kur'an ayetleriyle taban tabana çelişen ve ravisi problemli olan son derece zayıf bir hadisi delil olarak getiriyorlar. Maalesef bu gelenek dini siyasetin olmazsa olmaz unsuru haline getiren Abbasiler döneminde oluşmuştur. Siyasetlerini din üzerinden yürütmüşler ve kendi öldürmek istediklerini de din adına öldürmüşlerdir.

 

DİNDEN DÖNMEDİĞİ HALDE ÖLDÜRÜLENLER

 

Bundan çok daha kötüsünü size söyleyeyim. Abbasiler döneminde, aslında İslam literatüründe olmayan bazı terimler oluşturulmuştur. Bunlardan biri de "zındık" terimidir. 3. Abbasi halifesi Mehdi hicri 158'de iktidara gelmiş, 10 sene kadar iktidarda kalmış iktidarı döneminde zındıklara amansız bir mücadele başlatmıştı. Biz de bunu duyunca zannediyoruz ki 'kafirlere karşı amansız bir mücadele yapmış' Ama bunların zındık dedikleri ehl-i sünnet dışında kalan müminler. Şimdi herkes dilinden ehl-i sünneti düşürmüyor. Aslında ehl-i sünnet ne demek biliyor musunuz? Ehl-i sünnet vel cemaat demek peygamberimizin yolundan gidenler anlamından çok, düzenden yana olmak anlamına sahiptir. Bu da Abbasi döneminde iyice yerleştirilmiş bir kavramdır. Buna aykırı görüşler ortaya koyarsanız sindirilip ortadan kaldırılıyorsunuz.

 

Zındık kelimesi Farsçadan geçmedir. Değişik alanlarda değişik anlamlarda kullanılmıştır. Fıkıh alanında kazandığı anlam çok ilginçtir. Mesela Seyyid Sabık isimli bir alimin yazdığı "Fıkhus Sünne" isimli eserde zındık kelimesine şöyle anlam verilmiştir: "Zındık: İçi de Müslüman dışı da Müslüman olan ama ehl-i sünnete muhalif görüş taşıyan kişidir. O görüş ispatlanmış olsa bile bu durum onu zındıklıktan kurtarmaz. Zındığa tevbe de ettirilmez." Bazıları da zındığı; "içi kafir dışı Müslüman olan kişidir" diye tanımlıyorlar. Hatta şöyle de diyorlar; "münafığın münafıklık alameti var ama bunun alameti yoktur."

                                 

(Konuyla ilgili birkaç örnek de ben ekliyorum -MG-)

[Şarani'nin Mizanül Kübra isimli eserinde: "Dört mezhepten birini taklit etmeyen dalalete düşer, zındık olur, başkalarını da yoldan çıkarmakta şeytana yardımcı olur" denmektedir. Yani sizin görüşünüz genel goruse aykırıysa deliliniz çok sağlam olsa bile zındıksınız. Zındık kavramının mefhum ve şümulünü kesin çizgilerle belirtmek imkansızdır. Bu lastik kavramla, tarihte aykırı görüşler sindirilmiştir. Günümüzdeki bazı ilmihal kitaplarında bile eskinin bir yansıması olarak bu kavram geçer. Bir ilmihalde şöyle tanımlanır zındık: "Kendi noksan bilgileri ve sapık düşünceleri ile din kitâbı yazmak moda hâline geldi. Bu kitâblarına 'Kur'ân tercemesi' ve 'Kur'ânın hakîkatleri' gibi isimler takıp, gençliğin önüne sürüyorlar. Yalnız bu kitâbları okuyun diyerek, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri doğru din bilgilerinin öğrenilmesine mâni' oluyorlar. Bunlara 'Zındık' denir. Zındıklar, müslimânları dalâlete, felâkete sürüklemekdedirler. Hakîkî müslimân olmak için, sâlih müslimânların yazdığı İlmihâl kitâblarını okumalıdır." Yani demek istiyor ki; 'bazıları Kur'an tercümesi (meali) hazırlayıp bunu okuyun diyorlar. Ama siz onlara kanmayın hakiki Müslüman olmak için ilmihal kitabı okuyun'…  Bu zihniyette olan bazı internet sitelerinde deniyor ki: "Zindik olmaktan kurtulmak icin bir mezhebe girmek yani ehl-i sunnet olmak lazimdir"  Dini Sözlük ismiyle hazırlanmış ve Müslümanların hizmetine sunulmuş!! bir eserde de şöyle denmektedir: "Fıkıh öğrenmeyip tasavvufla uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkıh öğrenip tasavvuftan haberi olmayan ise, bid'at sâhibi yâni sapık olur. Her ikisini edinen hakîkate varır."  Yine bir alıntı "Hadîka'da, islâmiyyetin yasak etdiği zararlı ilmleri anlatırken diyor ki, kelâm ilmini, Ehl-i sünnet vel-cemâ'at âlimlerinin bildirdikleri i'tikâdı öğrenecek ve bunları akl ve nakl ile isbât edecek ve sapıklara, dinsizlere anlatacak kadar okumak farz-ı ayn olup, bundan fazlasını öğrenmek, ancak din âlimlerine lâzımdır. Başkalarına câiz değildir. Dîne yardım etmek için, fazla öğrenmek farz-ı kifâye ise de, bunu ancak, Allah rızâsı için çalışan, zekî din adamının öğrenmesi câizdir. Başkaları öğrenirlerse, bâtıl yollara kayar. Zındık ya'nî sinsi islâm düşmanı olurlar."    Bezzâziyye fetvâsından yapılan alıntı:  "Bezzâziyye fetvâsında da; 'İlmi kelâm ile uğraşanların çoğu zındık olur' buyuruldu."  Yani "zındıklıktan öldürülmek istemiyorsan bunlarla fazla uğraşma, kafanı her şeye yorma, senin yerine biz düşündük. Uy ehl-i sünnete (bize), dünyada da ahirette de rahat et" denmek isteniyor.]

 

Dört mezhebin dördünde de zındık öldürülür. Tarihte "zındıklarla mücadele ediyoruz" diye özel mahkemeler kurmuşlar, zındık dedikleri kişileri yargılayıp öldürmüşlerdir. Bunları öldürmekle kalmamış kitaplarını da yakmışlardır. Böyle bir ortamda siz doğruları nasıl yazıp anlatacaksınız? Bizim tefsirlerde ve bazı kitaplarda "Qıle" (denildi ki) şeklinde görüşler anlatılır. Çeşitli görüşler sıralanır ve en sonsunda da Qıle diye bir görüş aktarılır. Genellikle bu Qıle formatında gelen görüşler Kur'an ve sünnete uygundur. Şimdi anlıyorum ki bunlar o kitabı yazanların görüşleri... Bunu açıkça söyleseler zındık diye öldürülecekler. Qıle diyerek kendi görüşlerini yazıyor ki hem baskıdan kurtulsun hem de bildiği doğruyu söylemiş olsun.

 

Bu fetvalar günümüzde de veriliyor. Mesela geçtiğimiz günlerde Mısır'da Dr. Ahmet Suphi Mansur diye bir zat bu konuda doğruları yazdığı için zındık ilan edilip öldürülmesi yolunda fetva verilmiştir. O da canını kurtarmak için Amerika'ya kaçmak zorunda kalmıştır. Ne müthiş bir fikir hürriyeti var değil mi? Ben bunları gördükçe mücadele azmim artıyor. Fakat çalışmalarımız sadece uzaktan seyrediliyor. Bu iş bir iki kişinin çalışmalarıyla yürümez. Hepimiz neye gücümüz yetiyorsa elimizi taşın altına koymalıyız ki başarı elde edebilelim. O zaman çok çalışmamız lazım ve bu çalışmalara hepimizin destek olmamız lazım.

 

Her zaman şunu söylüyoruz: Bizim burada anlattıklarımız aslında bilinemeyecek şeyler değil ki. Bugün binlerce hafızımız, hocamız var. Bu ayetler her gün okunuyor. Allah teala dinden dönenin cezasını çok açık bir şekilde anlatıyor. "Onların cezası Allah, melekler ve Müslümanlar tarafından dışlanmaktır (lanet)"

 

Bu konuyu bir nükte ile bitirelim: Adamın biri Müslüman olmuş. Ona demişler ki: "Keseceğiz" Adam korkmuş, "kimi keseceksiniz ne oluyor" demiş. Demişler ki "Sen Müslüman olduğun için seni sünnet edeceğiz." Adam bunu duyunca korkusu biraz geçmiş ve ben sünnet olmak istemiyorum neyse vazgeçtim Müslüman olmaktan" demiş. Oradakiler: "Dur, nereye çıkıyorsun keseceğiz" demişler. Adam yahu bu sefer neyi keseceksiniz" demiş. "Bu sefer kelleni keseceğiz, dinden çıkıp mürted oldun ya" demişler. O da demiş ki: "Yahu bu nasıl bir din ki gireni de kesiyorlar çıkanı da kesiyorlar"

 

DİNİ DEĞERLERE SALDIRI KARŞISINDA NE YAPILMALI?

 

3. Al-i İmran 186:

Şu bir gerçek ki; mallarınız ve kendiniz konusunda yıpratıcı bir imtihandan geçirileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve müşriklerden de çok eziyet işiteceksiniz. Sabrederseniz ve korunursanız işte bunlar, kararlılık isteyen işlerdendir. 

 

Bu ayette tüm dünyadaki din mensuplarından bizim çeşitli eza veren şeyler işiteceğimiz kesin bir dille bildiriliyor. Mesela karikatür krizi… Zaten adamın inancı o, bırakın o da kendi inancını yazıya geçsin. Buna mani olamazsınız ki. Sen "böyle şeyler olmasın" diyorsun ama Allah, kesinlikle olacağını söylüyor. Önemli olan bu tür şeylerin olup olmaması değil bu durumda ne yapmamız gerektiğini bilmemizdir. Zaten bu durumda ne yapmamız gerektiği de ayette açıkça bildirilmiş. Aslında bu tür şeyler toplumun İslam'la ilgili duygularının canlı tutulmasını sağlar. Biz insanlara dini anlatacağız. Bunlar da dini anlatmanın bir fırsatıdır. Biz insanların hesabını göremeyiz, hesapları Allah görecektir. Adam Danimarka'da karikatür yapacak sen burada gösteri yapacaksın. Bu gösteriyle olmaz kardeşim. Bu durumda yapılacak olan şudur: Kur'an-ı Kerim'in bu tür davranışlara karşı ne yapılması gerektiği konusundaki ayetlerini insanlara anlatacaksın. Böylece herkesin dikkatini Kur'an-ı Kerim'e çekecek ve Allah'ın söylediği gibi erdemli davranarak onların niyetlerini boşa çıkarmış olacaksın. Yani sabırla yürümeye devam edeceksin. Yanlışlardan korunacaksın (takva). Zor olan, kararlılık isteyen bunlardır. Ama sen kalkar gösteriler düzenler, kırıp dökerek taşkınlık yaparsan hem onlara alet olmuş olursun, onların hedeflerini gerçekleştirmelerine yardımcı olursun hem de Allah'ın ayette tavsiye ettiği erdemli davranışları terk etmiş olursun.

 

BİR HİKAYE VE BİR ÖRNEK

 

Timur hakkında şöyle bir hikaye anlatırlar:

Meşhur hükümdar Timur'a;

-"Seni erlikten hükümdarlığa yükselten nedir?" diye sordular.

Timur şu cevabı verdi :

-Asla ümitsizliğe düşmedim... O kadar zorlukla karşılaştığım halde hiç birisinden yılmadım ve bir maksadıma erişmek için bir karınca bana örnek oldu. Şöyle ki: Bir gün düşmanlarımdan kaçmış bir harabeye sığınmıştım. Her yerden ümidi kesmek üzere olduğum bir anda gözüm bir karıncaya ilişti. Karınca kendinden büyük bir buğday danesini almış bir yıkıntının üzerinden aşırmak için uğraşıyor; fakat taşıdığı şey kendisinden büyük olduğu için sonuna kadar götüremiyor, düşürüyordu. Dane yuvarlanarak duvarın dibine düşüyor, karınca tekrar inip buğdayı alıp götürmeye uğraşıyordu. Karınca ancak kırkıncı seferinde maksadına erişti. Karıncanın bu azmini gördükten sonra ilk seferde pes ettiğim için kendimden utandım. Kendi kendime: "Ben bu karınca kadar olamayacak mıyım?" dedim ve maksadıma erinceye kadar hiç bir zorluktan yılmadım.

Biz bir doktor gibi olmalıyız. Geçmiş yıllarda ben bir hastamın yanında refakatçi olarak kalırken doktorların fedakârlıklarına şahit olmuş ve çok etkilenmiştim. Benim hastamla aynı odada olan bir başka hasta vardı. Doktor onu tedavi ederken doktora öyle ağır küfürler ediyordu ki ben o pis sözlerden dolayı dayanamadım ve dışarı çıktım. Ama doktor sanki o sözleri hiç duymuyormuş gibi işine devam ediyor, hiçbir olumsuz tepki vermiyordu. Sonra o hasta iyileşti gitti. Kısa bir süre sonra doktora o adamdan bir tepsi baklava geldi. Ben bu olayı görünce kendi kendime dedim ki: "Demek ki biz de böyle olmalıyız." O hasta ızdırap içinde olduğundan sadece o anı düşünüyor ve doktor yarasına dokununca ızdırabı daha da arttığı için bağırıyordu. İşte insanlar da aynen böyledir. Cenab-ı Hakkın kanunlarına aykırı yaşamak insanı öylesine sıkar ki, büyük manevi buhran içinde kıvrandırır. Bize düşen bu durumdaki insanlara karşı sabırla yılmadan görevimizi yapmamız, onlara doğruları göstermeye çalışmamızdır. Nitekim peygamberimizin bütün bir ömrü bu şekilde davranarak geçmiştir. İnsanların bağırmasına, eziyet vermesine aldırmamış kendi görevini yapmıştır.
 

Prof. Dr. Abdulaziz BAYINDIR

 
 
Sohbeti dinleyebileceginiz linkler:

 
 
 

--
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

*Biz bu Kitab'ı sana indirdik ki; her şeyi açıklasın. Nahl suresi 89. ayet
*Onu (Kuran'ı) açıklamak bizim işimizdir. Kıyamet suresi 19. ayet

√ 15 Dilde Meal:
http://www.seslikuran.com

√ Kur'an Sohbetleri:
www.kurandersi.com

√ Araştırma Yazıları-Fetvalar:
www.suleymaniyevakfi.org

√ İslami Kitaplar:
www.darulkitap.com

√ Mail Grubuna Üye Ol:
http://kurandersidinle.azbuz.com/index.jsp

                        *** D E S T E K   O L A L I M ***

√ Yardıma Muhtaç İnsanlar İçin:
http://www.ihh.org.tr/Hesap-Numaralari.127.0.html

√ İslami Çalışmalar İçin:
http://www.kurandersi.com/iletisim/

√  Yeşil, Sağlıklı Bir Çevre İçin:
http://www.tema.org.tr/Sayfalar/BizeKatilin/YurticiBankaHesapNo.html

"Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın." Bakara 195


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: