8 Ekim 2009 Perşembe

(Namaz Zamanı) Yaptığın en ufak bir hayrın, birinde bıraktığın bir parça güven duygusunun günün birinde hiç ummadığın bir anda karşına çıkacağı, elinden tutacağı bilincini taşıyacaksın…Hayırlı cumalar baki selam ve dua ile Gönül dostlarım





 
Buradan Bir Müslüman Geçti Denilecek


Estiğin yerlerde hoş bir koku bırakacaksın, takip edilecek bir iz... Bu yapabileceğin en asgari hizmet insanlık için..

Buradan su geçti denilecek, buradan bir müslüman, buradan kaliteli, iyi yetişmiş, ALLAHa karşı sorumlulukları iyi hazmetmiş bu sebepten içinde bulunduğu dünyayla, birlikte yasadığı insanlarla nasıl ilişki içinde bulunacağını bilen bir kul geçti denilecek…

Attığın her adim, konuştuğun her kelime bir anlam, bir değer taşıyacak… On yıl önce ayni sofrada oturduğun bir dostun, kapısının önünden bir kere geçtiğin bir komsunun, yol üzeri görüp sıcak bir tebessümle selam verdiğin her bir kimsenin hatırını taşıyacaksın kalbinde…

Küçümsemeyeceksin hiç bir şeyi ve hiç kimseyi, her insandan alacak bir şeylerin olduğunu varsayacaksın. Düşüneceksin ki eğer ALLAH bu insanı yaratmaya değer kıldıysa bana düsen de ayni saygıyla yaklaşmak, muamelede bulunmaktır ve unutmayacaksın ki karsındakine gösterdiğin saygı kendine olan saygının bir yansımasıdır…

Dünyayı değiştirebileceğin, zulümleri durdurabileceğin, topluma dürüstlük tohumları ekebileceğin umudunu taşıyacaksın hep… Tek bir senle değişeceğine inanacaksın bu dünyanın... Rasul tek bir insan değil miydi?

Duruşun temsil edecek düşüncelerini ve ahlakını… Yaptığın her iste, girdiğin her ortamda en iyi olmayı hedefleyeceksin... Bunu insani gururunu tatmin etmek cin değil, mensubu olduğun eşsiz dine olan borcundan, dizinin dibinde yetiştiğin insanların emeğine olan saygından yapacaksın.

ALLAH için bildiğin doğruyu gözünü budaktan sakınmadan savunacak, ALLAHın adaletini girdiğin her ortama hakim kılmaya çalışacaksın…

Yaptığın en ufak bir hayrın, birinde bıraktığın bir parça güven duygusunun günün birinde hiç ummadığın bir anda karşına çıkacağı, elinden tutacağı bilincini taşıyacaksın…

İlimle yapacaksın bunları, erdemle yapacaksın, bilgiyle yapacaksın... ALLAH için, Onun rızasına ulaşmak için, huzuruna alnı ak varabilmek için yapacaksın…

Gelişme ve öğrenmenin sonu olmadığı bilinciyle ve başın öne eğildiği oranda ulaşmak istediğin hedefe yaklaştığın bilinciyle yapacaksın ...

Değil mi ki; "insanlar başaklara benzerler içleri doldukça başları aşağıya eğilir


 
 ------------------------------------------------------------------------------------------
 

Köşebaşından döndü çocuk, bir soluğu bir soluğuna karışarak.

Benzinde beyaz olan herşey kırmızıdan nasibini aldı, o koşarken.

Yüreğindeki kanın hepsi yüzündeydi sanki.

Çocuktu, koşmak değil, durmak zordu onun için.

Onun için, elinde sımsıkı tuttuğu kağıt para ile, adımlarını birbirine katarak geçti karşıdan karşıya.

Yağmurun yeni dinmiş olduğunun farkında değildi.

Botları, paçaları sırılsıklam olmuş, çamurdan desenlerle kaplanmıştı. Umurunda değildi ama. Kalbi neşeyle çarpıyordu ya, bu yeterliydi.

İçerideki sıcağın camdaki buğulanmadan anlaşıldığı fırına uzaktan şöyle bir baktı. Elindeki parayı daha sıkı tuttu ve kalbi hızla çarparak kapıyı açtı, içeri girdi.

Kendisi gibi ekmek almaya gelmiş başka insanlar vardı sırada. Hatta tahmin ettiğinden çok daha fazla insan. Kimi elinde parası, kimi de ekmeğiyle bir kalabalık oluşturmuşlardı.

"Ne çok insan var ekmek almaya gelen..." diye geçirdi içinden. Çünkü o ilk kez geliyordu, elinde parasıyla, taptaze birkaç ekmek almaya.

Sıra kendisine gelince, heyecanla parayı uzattı ve "Bununla kaç ekmek alabilirim?" diye sordu.

Kasiyer cevapladı: "Üç tane alabilirsin."

Çocuğun gözleri ışıldadı, sevinçle aldı ekmeklerini. Geriye kalan on kuruşu da cebine koydu.

Fırında ekmek ne kadar çoktu! Ekmek almaya gelen hayli insan vardı.



Bu zamana kadar hep apartman duvarlarının kenarına asılmış ya da oraya buraya bırakılmış ekmekleri, onları da bulamazsa çöpteki kurumuş olanları yemişti. Hiçbiri de, şimdi elinde tuttuğu üç ekmek kadar güzel kokmuyordu..

Yol kenarında, yağmur sonrası sırılsıklam olmuş kaldırımda bir adam elini açmış, "Bir ekmek parası" diyordu. Elini cebine soktu, on kuruşu buldu ve "Bir ekmek parası etmez ama..." diyerek adama verdi.

Paylaşmak onu çok mutlu etmişti.

Civarda bu kadar ekmek satan yer ve bu kadar çok ekmek yiyen insan vardı. Belki kendisi bunu çok fazla hissedememişti, ama bir bolluk ve bereket vardı.

Bereketin bol olması şükrün azlığını gerektirmezdi. Zira, nimeti verene teşekkür etmemek nankörlük olurdu.

Bunun için kalpten bir teşekkür etti Yaratıcısına. Bu üç taze ve sıcak ekmek için, sıcağı sıcağına, sıcak bir teşekkür.

Ardından, her gün eline bir ekmeği alıp, onun sıcaklığını hissetmeyenler için, bir de onu beğenmeyenler için bir sıcak dua...

Belki bu duanın kabulüydü bugün yediğim üç dilim ekmek.

Belki şükretmek, masum çocukların ve mazlumların sımsıcak duasının bana ulaşan çehresiydi...


Rabia Nazik Kaya

img212/4705/2566781ic6.jpg

------------------------------------------------------------------------------------------
Bir gece kalkarsınız
Çünkü bilmediğiniz bir şey uyandırmıştır sizi
Gecenin yarısında ve en sessizinde.
Ve hemen anlarsınız
o şey namazdır.
Besmele çekersiniz,
ve abdeste koşarsınız,
bütün azalarınızla...
Gecenin o zifiri karanlığında
abdestin nuru aydınlatır
odanızla beraber alnınızı, kalbinizi,
Doldurur nuuuurla içinizi...
Ve dün geceden sizi bekleyen seccadeniiiiz, tesbihiniiiz...
Usulca aralarsınız dolabın kapısını
Alırsınız seccadenizi tesbihinizi...
Elleriniz değince tesbihinize, seccadenize
Dokunur seccadeniz, tesbihiniz kalbinize...
Ve yavaş yavaş açarsınız kat kat seccadenizi,
Korsunuz yanıbaşına katlanmiş tesbihinizi...

Sanki o anda kat kat açılan seccadeniz değil de
Yedi kat semanın kapılarıdır size...

Ve niyet edersiniz


Rabbim ALLAH"im
ey Rahman
ey Rahim dersiniz
Affımı diliyorum
Huzuruna kabulümü umuyorum
Miracımı istiyorum
Kabul eder misin? divanına durmamı
Kabul eder misin? huzurunda ellerimi bağlamamı, kıyamımı, kıraatımı...
Ve bana yardım eder misin?
rukümla senin önünde eğerken nefsimi


kalbinizin en sessiz ama en derin yerinden ALLAH"ım dersiniiiz
Ve dudaklarınızın arasından dökülüverir sessiiiz haykırışınız:
Dizlerim, ellerim ve alnım hep beraber yere değdiğinde
Secdeye vardığımda
Nasiplendirir misin?
bu günahkar kulunu azıcık ta olsa rahmetinden
Evet, biliyorum buna layık değilim
Her gün, her saat, ve her dakika günah işliyorum,
sana isyan ediyorum,
sana karşı geliyorum.
Ama yine de bunu istiyorum
Pişmanım
Kusurlarıma, eksiklerime, hatalarıma, günahlarıma
Söz veriyorum sana,
tevbe ediyorum
pişmanım
Bir değil, yüz değil, biiin defa tevbe ediyorum günahlarıma...


ALLAH en büyüktür dersiniz
Bırakırsınız arkanızda bu dünyaya ait her ne varsa
Ve başlarsınız namazınızı edaya
Artık önünüzde sadece kabe ve bir de o serdiğiniz seccade vardır...
Ve sanki başınızın üstünde
uçmasından korktuğunuz bir kuş varmışcasına kıyamda durursunuz
Hiç kıpırdamadan...
Ellerinizle birlikte bağlarsınız
Rabinizle aranızda bir bağ...
Okursunuz kitabınızı, Kur'an'ı Kerim'i...

Şimdi kaçar sizden şeytan, en büyük düşman
sizinle birlikte eğilir
Gün boyu savaştığınız nefsiniz...

Eğilmişsinizdir fakat bir o kadar da yükselmişsinizdir
Huşunuzla göklere erişmişsinizdir
Artık kalbiniz farklı atmaktadır
Ruhunuz özgürdür


Heyecanınız artmıştır
Çünkü sırada secde vardır Rab'le buluşma anı vardır
Bırakıverirsiniz secdeye usulca
Sırasıyla dizlerinizi, ellerinizi ve alnınızı.


Yavaş yavaş
Usul usul
karanlık geceyle birlikte fısıldarsınız:
Sübhane rabbiyel ala
Sübhane rabbiyel ala
Sübhane rabbiyel ala...


İçiniz dolmuştur
Çünkü kalbiniz mutmain olmuştur


Ve en sonunda başınız öne eğik oturursunuz
Tahiyyatı okursunuz
selam sana
dersiniz
ve rabinizin selamını alırsınız
sonra Fahr-i kainat efendimizi
yönünüzü döndüğünüz
kabenin mimarı İbrahim (a'ı selamlarsınız
Ve sonra yine selamlarsınız
Gece gündüz hep sizinle olan
Amellerinizi yazan
Sizi koruyan meleklerinizi


yavaş ama bir o kadar da sessiz...
çünkü vakit seher her şey sessiz


Artık namazınız bitmiştir
elleriniz açılmıştır
vakit dua vaktidir
kalbiniz bir bir sıralar dualarınızı
der amiiin
sessiz dudaklarınız
yatakta bıraktığınız uykunuz
yanıbaşınızda melekleriniz
önünüzdeki seccadeniz
ve bir de tesbihiniz


Konmuştur açılan ellerinize
affınız,istekleriniz, arzularınız
dolmuştur kalbinize
huzurunuz, sukunetiniz ve mutluluğunuz.. 


--------------------------------------------------------------------------------------------------- 
 

BİR GÜN GELECEK…
Bir gün gelecek, bu avlular seni de ağırlayacak. Kimliğini sormadan, varlığına, servetine, şanına ve şöhretine bakmadan. Velhasıl ayrım gayrım yapmadan buyur edecek seni, kim bilir belki bir öğlenin kavuruculuğunda, belki de bir ikindinin mahcup kızıllığında. Ve ya yağmurla kuşanmış bir vaktin sırılsıklamlığında ya da ayaz bir günün donduruculuğunda. An, mekân, varlığın anlamlarını kaybettiği yolculuğun en koyu sularında…

Bir gün gelecek, sormak istediklerin dilinde mühür olup kalacak, kelamı lisanın başka dillerde varlık bulacak. Sen lal olup susarken, sana mihmandarlık yapan bir ses, o hüzün yüklü avluda yankılanacak. Helalliğini istemeye bile belki de vaktin olmayacak…

Bir gün gelecek, sessizliğin çığlıklarından uzaklaşamayacaksın. Acizliğin dikenli bir tel gibi dolanacak ayaklarına. Gözlerin kapalı olsa da, hiç bu kadar derinlikleri görmemiş olacaksın. Seni uğurlamaya gelenlerin belki de yarısını tanımayacaksın.
Haykıracaksın suskun feryadınla yanı başındakilere;"sakın geç kalmayan, söz sizdeyken bilin kıymetini, vakit son saniyesini vurmadan, siz her an ölümle süsleyin saliselerinizi, ama ne olur, ne olur son nefese saklamayın tövbelerinizi, pişmanlıklarınızı ve helalliklerinizi…" kim bilir belki duyulur çaresiz feryatların, kim bilir belki de musalla taşında emanet kalır, bir diğer yolcuya kadar nasihatlerin…

Bir gün gelecek, duruşundaki ifade böylesine ibret verici olmayacak. Suskunluğun kimi yüreklere unutulanları haykıracak, kimilerinde ise anlık bir hüzzam dokunuşu bırakacak. Belki de şu soğuk taştaki fani bedenin, dünyalık icraatların süslediği ömür cümlende artık, bir nefes alma virgülü değil, son nefesinde bittiğini beyan eden nokta olacak…

Bir gün gelecek, sevgini anlatmaya kifayetsiz bulunan kelimelerin anlatamadıklarını, iki damla gözyaşı, bir adet karanfil anlatacak. Gidişin ya çok sessiz ve sedasız olacak ve yahut izdihama dönüşmüş bir kalabalığın alkış seslerinde kaybolacak. Ya ismin yılın bir günü, ya da sevenlerinin ismini verdiği yeni doğan bir bebeğin ömrü kadar anılacak…

Bir gün gelecek, avluda boylu boyunca uzanmış bedenin, yanı başındaki çınarın dalından ayrılan sararmış yaprağı daha bir iyi anlayacak ve dönülmez ufuklarda ona yoldaşlık edecek, kubbeler arasından saklanmış mevsim kuşlarının melodileriyle süslediği veda türküsüne, sessizce eşlik edeceksin…

Velhasıl o bir gün gelecek, kim bilir belki bugün, belki yarının tan ağarışında, önemli olan geleceği muhakkak olan güne ne kadar hazır olduğumuz, ne kadar o sahnenin tozunu yutmaya hevesli olduğumuz ve ne kadar dönülmesi imkânsız yolculukların gözü pek seyyahı olduğumuz…

Bir gün gelecek ölüm kapımızı çalacak, o kapımızı çalmadan biz kapımızı aralayalım ölüme, ölmeden ölmeyi tadalım ki, hüsrana uğramayalım son perdede…

Ilknur Doğanay

 
----------------------------------------------------------------------------------



 
 
Neyleyelim, hayat basli basina , saniyesinden senesine bir imtihan.

Var olusumuz bir imtihan.

Varligimiz imtihan, yoklugumuz, yoksunlugumuz imtihan.

Açlik imtihan, zenginlik imtihan.

Ve ömür... bütün bir ömür imtihan...

Bir tek nefesle bitivermiyor ömür.

Her nefeste uçurumlardan yuvarlaniyor

ya da

uçurumlarin kiyisindan son anda dönüveriyoruz.

Günahlarimiz imtihan, sevabimiz imtihan.

Son nefese kadar ne kazandigimiz, ne kaybettigimiz bir sey var.

Neyleyelim, imtihan dünyasi...

Can tatli, kulluk daha tatli...

Bir metrelik çadirda yasayanin da, konaklarda saltanat sürenin de topu topu bir nefeslik cani var.Bütün yapilanlar, yaptiklarimiz o bir nefeslik can için.Can kiymetli.Fakat canin asil sahibini,canani bilen için can,canana sunulabilecek en güzel hediye.Canla imtihan...

Uçurumlarin kiyisindayiz.

Düsmekle kalkmak arasindayiz.

Imtihan içinde nice imtihanlar veriyoruz.

Açlikla-toklukla, varlikla-yoklukla, günahla-sevapla,ölümle-yasamla imtihan oluyoruz.

Kazananlardan olmak ümidiyle...

   






Windows Live Hotmail: Arkadaşlarınız Facebook'taki güncellemelerinizi doğrudan Hotmail®'den görür.

Windows Live: Arkadaşlarınız size e-posta gönderdiklerinde Flickr, Twitter ve Digg güncellemelerinizi öğrenirler.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: