22 Ekim 2009 Perşembe

(Namaz Zamanı) İman suyu ile sulanmış bir gönül toprağında kuşlar, ağaçlar, yıldızlar, masumlar, mazlumlar kainat kardeşliği ile kaynaşmıştır.Mutlu beraberlik sonsuzluk için gün saymaktadır… Yarın cuma şimdiden hayırlı cumalar diliyorum selam ve dua ile dostlarım







 

 
Rabbim! kalbimi tut!Etrafımı saran uçurumlara düşmemem için,düşüncelerin oluşturduğu bilinmezlik denizinde kaybolmamam için,nefsimin ve şeytanın gönlümü esir almaması için,ellerimden tut Rabbim.Rabbim! Geçici ve boş şeylerle yorulan kalbimi Sevginle doldur.Her şeye Senin sevginle bakabilmeyi öğret...Amin
 
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 Sen, "SEN" ol!..


En moda isyanlar yaşadım; demode oldu, faydası olmadı… En çılgın tavırlar taktım takıştırdım; hiçbiri bana yakışmadı!.. En trend elbiseler denedim ruhuma; hiçbiri bende şık durmadı!..

Allı pullu sözleri herkese dağıttım… Kırık dökük kendime ayırdıklarım!..

Taptaze hedefler koydum önüme… öylece seyrettim; sonunda bayatladı!..

Son kullanma tarihi geçmiş planlarla yola devam edilmez!..

Albenili düşler gerçeğe giydirilmez!..

Kimileri parlak düşler kurmayı sever… Bense; göz kamaştıran düşlerin, gerçekleri görmemizi engellediğini düşünüyorum!..

Herkesin modası kendine!

Başkasının imkansızı, senin elinin altındadır belki de!..

Sen, kendi imkansızını seç!

Kendi zorunu zorla!

Başkasına bol gelen düşüncelerin sahibiysen; unutma, sana bol gelen de başkasında tam oturuyor!..

İnsanların sözleriyle vazgeçtiğin hayallerin var ya; işte onlar, "sen"sin!..

Başkasını değil; kendini yaşa!..

Sen, sen ol; seni yaşa!.. 

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 
Ey her şeyi açan ve fethedenlerin en hayırlısı,
Ey zikredenlerin ve zikredenleri mükafatlandıranların en hayırlısı,
Ey vârislerin en hayırlısı,
Ey övenlerin ve övenleri mükafatlandıranların en hayırlısı,
Ey rızık verenlerin en hayırlısı,
Ey zor işleri halledenlerin en hayırlısı,
Ey ihsan edenlerin en hayırlısı,
Bütün kusurlardan uzaksın. Senden başka ilâh yok.
Affet bizi. Bizi Cehennemden kurtar.

 ----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sevk-i İlahi'yi hiç düşündünüz mü?


 

Sevk-i İlahi'yi her şeyde görürüz. Gecenin gündüze, gündüzün geceye dönmesi Sevk-i İlahi'yledir. Kocaman gezegenlerin hareket etmesi, Sevk-i İlahi'yledir. Bahçedeki ördek yavrularının, sayılamayacak kadar çok otun içinde kendilerine faydalı olanları bulup yemesi Sevk-i İlahi'yledir.

Çekirdeğin karpuz olması, koyunun yavrulaması, ağacın meyve vermesi Sevk-i İlahi'yledir. Bulutlar, sudur. Sudan şimşek ve yıldırım gibi ateşleri yaratan, Sevk-i İlahi'dir.

Altıncı his, ilham, meyil, isteklerimiz; bunlar Sevk-i İlahi'dir.

Herkes dönüp maziye bir baksın. Nereden nereye gelmiş; Sevk-i İlahi'yi açıkça görecek. Mesela benim babam kasaptı. Benim de kasap olmamı çok istiyordu. Fakat annem aşırı derecede ısrar etti, "memur olacaksın!" dedi. Ben de okumak zorunda kaldım. Tahsile devam ederken, askerî liseye girmeye karar verdim.

En iyi dersim beden eğitimi olmasına rağmen beden eğitimi dersinde imtihanı kaybettim ve askerî liseye giremedim. Sevk-i İlahi...

Şimdi düşünüyorum. Eğer askerî liseye girseydim veya kasap olsaydım tahkiki iman çalışmalarım, kitaplarım, bu yazılarım olmazdı. Sanki Allah beni, Minyeli Abdullah'ı yazmam için yetiştirmiş!.. Minyeli Abdullah'ı yazdığımda cezalar büyüktü. Hapse atılmaya razı oldum. Hanıma dedim ki, "Sen başka odada otur, ben kitap yazıyorum." Başka hanım olsa, razı olmazdı. Bizim hanım kavga gürültü çıkarmadı. Her mesele, Minyeli Abdullah'ı yazmam için halloldu. Sevk-i İlahi...

1939 depreminde kırk bin kişi öldü. Ben yedi yaşındaydım. Allah beni öldürmedi. Amerika'da füze tahsilimi yapıyordum. Amerika'dan Türkiye'ye gelirken okyanus üzerinde uçağın bir motoru durdu. Denize inmekten başka çare görünmüyordu.

Deniz dediğim, koskoca Atlas Okyanusu... Hayattan ümidimi kesmiştim. Kendi kendime, "Şurada sabredeceğin beş dakika. Ondan sonra hayat bitmiş olacak." dedim. Pilot, uçağın dalgaların üzerinde duramayacağını anlayınca tek motorla devam etmeye çalıştı. Uçak havalandı; Azor adasına indik...

Deprem kim? Okyanus kim?

Allah benim kaderimi yazmış. O kader tahakkuk etmeden nereye?.. Sebepleri yaratan, sebeplere "HAYIR!" diyor. Direkt müdahale ediyor. Sebep ne yapsın?..

Hastalandım. Günlerce yoğun bakımda yattım. Doktorlar benden ümidini kesse de Allah beni diriltti. Çünkü bana bir vazife vermiş. Ölmek yok, işini yapacak!..

İşte bakın, bugün yazı yazıyorum. Bütün bunlar tesadüf olabilir mi?

Sevk-i İlahi'yi iyi düşünmek lazım.


HEKİMOĞLU İSMAİL

------------------------------------------------------------------------------------------------

Kainat kardeşliği

 
 
IRAK YANIYOR… Filistin yanıyor… Beyrut yanıyor…Ormanlar yanıyor…Kalpler yanıyor…

Dünyanın merkezi çok yüksek sıcaklıkta kaynıyor…Her an nükleer patlamalar yaşayan güneş; kızgın alev topu olarak etrafımızda dönüyor…

Ya yıldızlar? Milyarlarcasının sahip olduğu sıcaklık nasıl bir sıcaklıktır? Cehennem nasıl bir ateştir, nasıl yakar? Gayzından çatlama derecesine gelen cehennem nerededir?

Havalar gerçekten sıcak mı, yoksa biz mi çok aciziz? Acizliğimiz yanında cahilliğimizi unutmamız daha büyük bir acz değil mi?

Ejderhalar varken sineklerin ısırmasından bu kadar bağıran, nefsin kör kuyusundan dışarıya nazar edemeyen boğulmuşluk olsa gerek?

Sefahat sıcaklığı çok daha yakıcı ve derine işleyen bir yakıcılık… Günah yangını enginleri kaplayan bir kavuruculuk…"An"ları yakmıyor sadece, sonsuzluğa uzanan yolu tıkıyor…Nefesler sonsuzluk için soluyamıyor…Bronşlar tıkalı, sadırlar sancılı…

Ajanslar dinleniyor havalar nasıl olacak diye? Kendinin feryadını duymayan sağırlara "haberler" ne haber verir? Irak yanıyor derken kendi kalbinin yangınından habersiz bilgiç budalası, nemelazımcı, bencil, hangi kardeşlikten bahsedebilir?

İman gönülden ırak olmasaydı bugün Irak yanıyor olur muydu? Filistin ağlar mıydı? Beyrut böyle yalnız kalır mıydı?

İmani kavrulmuşluk olmasaydı ormanlar bugün duman olur muydu? Ota basmaya haya eden bir nazar, ona zarar vermeye kastedebilir mi?

İman suyu ile hayatlanmış bir hayat; hakikat adımlarıyla çölleri yeşil vadilere dönüştürür… Sinekler, böcekler, ceylanlar ondan emindir…

Kainat ona selamlar, O kainata… Barışık bir kardeşlik havası her yeri serinletir…Hiçbir şey yanmaz ve yalnız değildir…Yakin sağlamsa çürük olan bir şey yoktur, zerreler hazine kıymetindedir…

İman dolu gönülden damlayan bir damla, dert dağlarını eritir, yeryüzünü yeşertir, cehennem ateşini bile söndürebilir…Cehennemi ateşi söndürebilen bir damla gönül yaşı , zaten dünyanın bütün kavrulmuşluklarından kurtarabilecek kuvvettedir.

Kainat kardeşliği kalbi bağla kurulur…Yıldızların ve çiçeklerin, masumların ve müslümanların kardeşliği,kalplerde kökleşmiş imani bağla olur.

Ateş yakmaz, cehennem de yakmaz… Rahman'dan uzaklaşmaktır yakan…

İbrahim ( a.s.) yandı mı? Yanan Nemrut…

Zulüm yangınları, orman yangınları, sefahat yangınları Rahman ü Rahim'e yönelmekle söner…O'ndan damlayan bir damla bütün ateşlerden korur, sonsuz serinliğe salar…

Rahman'ın nazarından kaçırıcı davranışlardan kaçmak, ateşlere dayanmaktan daha kolaydır.

Kolay varken zorda yanmak, kendini harap etmek değil mi?

Ateşe kalkan imanı elde etmek ve ona çalışmak hayatın en hakiki hayatı…Yüzleri yalayacak kadar yaklaşan alevlere duyarsız kalmak, kavrulmaya kabullenmişlik hali…

Filistin, Beyrut, Irak onun için ne ifade eder? Ormanlar yanmış, havalar sıcakmış, sefahat savuruyormuş ne değer taşır?…Kalp kül olmuşsa hangi hakikat bahçesinden bahsede bilinir?

İman suyu ile sulanmış bir gönül toprağında kuşlar, ağaçlar, yıldızlar, masumlar, mazlumlar kainat kardeşliği ile kaynaşmıştır. Mutlu beraberlik sonsuzluk için gün saymaktadır…

Saatin saniyeleri döndükçe serinlik artar, sıcaklar erir…

Kainat kardeşliğine kavuşmak isteyen, yalnızlıkta yanmak istemeyen kalbinin kapısından Rahmet denizlerine gidecek yolu bulmalı…

Arayış yolunuz kısa, saatleriniz hep serin olsun efendim.
 
Hüseyin EREN

 
------------------------------------------------------------------------------------------
 
Kılamadığım namaz borçlarımı nasıl ödeyeceğim?


 

Soru: Hocam, aklımız ancak başımıza geldi, namazlarımızı kılmaya yeni başladık. Geride kılamadığımız namaz borçlarımızın olduğunun da yeni farkına vardık. Kaç yaşından itibaren namaz borcu başlar, bu borçlarımızı hangi vakitte nasıl bir niyetle kılmamız gerekir?

Bizi bu konularda aydınlatmanızı bekliyoruz. Rabb'imizin huzuruna namaz borcuyla çıkmak istemiyoruz. Yazılarınızdan öğrendiğimize göre namaz borcundan kurtulmak ancak kılmakla mümkün olurmuş. Yapılan herhangi bir iyilik ve sevaplarla namaz borcu ödenmezmiş. Ne zaman, nasıl ödeyeceğiz geçmişten borç olarak kalan namazlarımızı diye düşünüyoruz? Bu konuda temel bilgiye ihtiyacımız var.

***

Bence bir insanın hayatında alacağı en hayırlı karar, kılamadığı namazlarını kılma kararıdır. Çünkü ifade ettiğiniz gibi, 15 yaşından (baliğ olduktan) itibaren farz olan namazların borcundan, kılmanın dışında kurtulma yolu yoktur. Namaz borcu, kılınırsa ödenmiş olunur, kılınmazsa zimmette borç olarak baki kalır. Bu itibarla, namazlarınızı kılma ve ayrıca kalanlarını da kaza etme kararı alışınızı tebriğe layık en hayırlı karar olarak görmekteyim. Böyle bir kararı ömür boyu hep mutlulukla hatırlayacaksınız.

Hadislerde, mahşerde sorulacak ilk sorunun namazdan olacağı hatırlatılmakta, namazdan kaybedeni, ötekilerden kazanmasının pek kurtarmayacağına da işaret edilmektedir. Öyle ise ilk işimiz, mahşerde ilk sorulacak sorunun cevabını kolay verebilmemiz için namazlarımızı mutlaka vaktinde kılmamız, kılamadıklarımızı da bulduğumuz fırsatlarda mutlaka kaza ederek Rabb'imizin huzuruna namaz borcunu ödemiş olarak çıkmaya gayret etmemiz olmalıdır.

Bunun için günün her saati kaza namazı kılma saatidir. Ancak üç kerahet vakti var ki; o vakitlerde kaza namazı kılınmaz. Bu 3 kerahet vaktini şöyle sıralayabiliriz.

1- Sabah namazından sonra, güneşin çıkış dakikasından itibaren başlayan 45 dakikalık kerahet vaktinde namaz kılınmaz. Öğleye 20 dakika kalınca da öğlenin kerahet vakti girmiş olur, öğle namazına kadar namaz kılınmaz. Akşamın kerahet vakti ise akşam namazına 45 dakika kalınca başlar, akşam namazına kadar devam eder.

Demek oluyor ki; bu üç kerahet vakti dışındaki tüm gün ve geceler kaza namazlarını kılma zamanıdır. Bu geniş vaktin içinde bulunan her fırsatta kaza namazı kılınmalı, bir an önce namaz borcunu ödemenin mutluluk ve huzuru yaşanmalıdır.

2- Kaza namazı kılacak olan erkekler, her farzın başında önce bir kamet getirerek namaza başlarlar. Ancak hanımlar için farzın başında böyle bir kamet getirme sünneti yoktur.

3- Erkekler, baliğ olduktan sonraki tüm ay ve günlerinin namazlarını kaza etmekle yükümlüdürler. Ancak hanımlar özel günlerinde kılamadıkları namazlarını kaza etmekle yükümlü değiller. Rabb'imiz onlardan her ay özel günlerinde kılamadıkları namazlarını bağışlamıştır.

4- Kaza namazına niyet hiç de zor ve karışık değildir. Sadece hangi vaktin kılamadığı namazını kılacağını kalbinde bilmesi, farz olan niyetin ta kendisidir. Kalbinden geçirdiği namazı diliyle söylemesi de niyetini daha da netleştirmesi demektir. Mesela kaza namazı kılacakken:

- Niyet ettim kılamadığım en son sabah namazının farzını kaza etmeye.. yahut da, en son öğlenin, en son ikindinin, en son akşamın, en son yatsının farzını kılmaya, demekle niyet yapılmış olunur. En son değil de en önce kılamadığıma diye de niyet edebilir. Bir karışıklık söz konusu olmaz. Yeter ki namaza başlarken kalbiyle hangi vaktin namazını kılacağını şuurlu şekilde bilsin ve kesin şekilde farkında olsun. Hatta kalbiyle hangi namazı kılacağını bildiği halde diliyle yanlış namazı söylese, dilindeki yanlış değil kalbindeki doğru bilgi geçerli olur.

Demek ki kaza namazına niyette de zorluk söz konusu değildir. Yeter ki gereken azim ve aşkı nasip eylesin Rabb'imiz, bu iyi niyetli bahtiyar insanlara.


AHMED ŞAHİN


" birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz mazide, birimiz müstakbelde, birimiz dünyada, birimiz ahirette olsak biz birbirimizle beraberiz"

   






Windows Live: Arkadaşlarınız size e-posta gönderdiklerinde Flickr, Twitter ve Digg güncellemelerinizi öğrenirler.

Windows Live Hotmail: Arkadaşlarınız Facebook'taki güncellemelerinizi doğrudan Hotmail®'den görür.

Windows Live: Arkadaşlarınızın çevrimiçi ortamda yaptıklarınızdan haberdar olmasını sağlayın.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: