25 Kasım 2009 Çarşamba

(Namaz Zamanı) "Ey babacığım sana ne emrediliyorsa onu yap. Allah'ın izniyle benim sabırlı ve dayanıklı biri olduğumu göreceksin."...Kurban Bayramımız mübarek olsun hayırlara vesile olur inşallah baki selam ve dua ile Gönül dostlarım....




 

SÖZÜN GÜCÜ ÖZÜNDE

 

Bugün bir başka gün…

Hayat dünün devamı değil, her an bir önceki ânın devamı hiç değil…

Her an yeni, her dem tazedir hayat.

Muhsinzade Abdullah Hamdi Bey'in (ö. 1899) güzel bir beyti vardır.

Hayatı ve ömrü, saati ve taati ne güzel anlatır:

"Saati vahiddir ömr-i cihan

Saati taate sarfeyle heman"

Ustaca bir söyleyişin eseridir.

Yani; "Bu cihandaki ömrün tekbir saattir.

O saati de boş durma sakın ibadete ve taate sarfeyle"

***

Sözün gücü, özündedir.

Bir söz ne kadar güzel bir niyetle söyleniyorsa ve kalpten çıkıp geliyorsa tesiri de dinleyenin üzerinde öyle oluyor.

Bir çobana; güzel kaval çalmayı nasıl öğrendiğini sormuşlar.

O da; "Bülbülleri dinleyerek" demiş. Dinlesek, dinleyebilsek kalp kulağıyla, gönül diliyle neler duyacağız kim bilir?

***

Fuzuli'nin, Leyla ile Mecnun adlı eserinde, annesi Leyla'ya şu öğütlerde bulunur:

"Temkini cünuna kılma tebdil

Kızsın, ucuz olma kadrini bil."

"Her surete aks gibi bakma

Her gördüğüne su gibi akma"

"Saye (gölge) gibi her yere yüz vurma

Hiç kimse ile oturma durma."

...

Hem anaya, hem nineye, bir gün lâzım olur diye..

Bizden söylemesi, sizden dinlemesi…

***

Hz. Ali (ra) anlatıyor:

Bir gün Hz. Peygamber'e (asm) "Yâ Resulallah! Bana tavsiyede bulunur musunuz?" dedim.

Resulûllah (asm): "Rabbim Allah'tır de, sonra dosdoğru ol" buyurdular.

Ben de dedim ki:

"Rabbim Allah'tır. Başarım ancak Allah'ın inayetiyledir. O'na tevekkül ettim ve O'na yöneliyorum."

Duamı duyan Hz. Peygamber (asm): "İlim senin için mübarek olsun ey Hüseyin'in babası. Sen ilmi su içer gibi içmiş ve ondan kanmışsın" buyurdular.

Rabbim bize de bu denizden kana kana içmeyi lütuf ve nasip eylesin inşallah.

İşte önümüzde gidenler, yolu tutup yürüyenler. Sözün gücünü özünde bulup, özünden alanlar. Rabbim onlara yar ve yaran eylesin bizleri de…

Evet, sözün gücü özündedir.

Sahabeden biri, "Söz de ilaç gibidir, azı faydalı çoğu zararlıdır" diyor.

İlaçlar ne kadar mükemmel olursa olsun, kutusunda durdukça iyileştirici etkileri yoktur. Yani ilaç kutusuna bakarak iyileşen bir hasta görülmemiştir. Söz de, düşünce de böyledir. Söz ve düşünce gerçeğin anasıdır ama eyleme dönüşmemiş düşüncenin başarıya ulaşma ihtimali yoktur.

Yan yana duran iki tarla düşünelim. İkisine de yağmur yağıyor, ikisi de güneşin ısısından ve ışığından faydalanıyor. İkisinin de verimlilik gücü, toprak kalitesi aynı. Zamanı geldiğinde iki tarla da sürülüyor, sürgüleniyor, sonunda birisinden yemyeşil ekinler fışkırırken diğerinden ise yabani otlar, dikenler boy atıyor. Çünkü birine ekin tohumu atılmış, diğerine ise bir şey yapılmamış. Tohum atılmayan tarlada ekin yetişmez. Onun yerine yabani otlar ve dikenler biter.

İnsanın ruhu da, aklı da böyledir. Oraya bilgi tohumu ekerseniz, kıymetli fikirler elde edersiniz. O fikirleri ve düşünceleri uygularsanız başarı biçersiniz. Bu Allah'ın bir kanunudur. Unutmayalım akıl tarlası boş kalmaz, üstünde kontrolsüz bitenler de bizi ve hepimizi perişan eder. Örneklerini her gün görüyoruz ve yaşıyoruz.

İnsanlara ümitle dopdolu, doğru ve güzel sözle yaklaşıp konuşursak halledilmeyecek mesele yoktur. Bu, hem peygamber yoludur, hem de sahabe mesleğidir. Sahabenin kısa zamanda Hz. Peygamber'in (asm) sohbetinde bulunup, birden değişmesinin, kemâle ermesinin sırrı budur. Cahil gelenin âlim olup çıktığı bu nurlu toplulukta sözün gücü özünde gizliydi.

Rabbim hikmetli konuşmayı, sözün özündeki güce yani ihlâsa inanmayı bizlere de nasip eylesin.

***

Bugünlerde yeni okuduğum bir Asr-ı Saadet hatırasını sıcağı sıcağına sizinle paylaşmak isterim.

Ebû Hureyre (ra) anlatıyor:

Kadının birisi bana gelerek:

"Ben zina yaptım. Doğurduğum çocuğu ise öldürdüm. Tövbe etsem kabul edilir mi acaba?" diye sordu.

"Hayır kabul edilmez, bu ne şerefsizlik, bu ne çirkin şey" diye karşılık verdim. Kadın ah vah ederek yanımdan ayrıldı. Ertesi gün sabah namazından sonra meseleyi Resulûllah'a (asm) açarak, kadının bana sorduğunu ve benim de verdiğim cevabı söyledim. Resulûllah (asm) bana:

"Ne kötü söz söylemişsin! Yoksa sen: 'Onlar Allah'la beraber başka bir mabuda tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı canı hak ve adalet icap etmeden asla öldürmezler. Zina etmezler. Bunları yapan günaha girmiş olur. Kıyamet günü azabı kat kat olur, orada zillet içinde ebedî kalırlar. Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder' âyetini okumuyor musun?" buyurdu.

Daha sonra kadına bu âyeti okudum. Hemen secdeye kapanarak: "Bana bir kurtuluş kapısı açan Allah'a hamd olsun!" dedi.

Bir başka rivayette ise; yine Ebu Hureyre (r.a) Resulûllah'ın yanından ayrılınca, Medine'nin bütün evlerinde o kadını aradım, fakat bulamadım. Ertesi gece ise kadın kendisi çıkageldi. Ben de Resulûllah'ın kendisi için ne söylediğini haber verdim. Kadın secdeye kapandı ve:

"Bana bir kurtuluş ve tevbe kapısı açan Allah'a hamd olsun" dedi. Yanında bulunan bir cariyeyi ve cariyenin kızını azad edip, Allah'a tevbe etti. (Hayatü's-Sahabe, Timaş Yayınları, Cilt 4, s. 1420)

***

Evet, "nefs-i emmâre; tahrib ve şer cihetinde nihayetsiz cinayet işleyebilir, fakat icad ve hayırda iktidarı pek azdır ve cüz'îdir. Evet bir haneyi bir günde harap eder, yüz günde yapamaz. Lâkin eğer enaniyeti bıraksa, hayır ve vücudu tevfik-i İlâhiyye'den istese, şer ve tahripten ve nefse itimattan vazgeçse, istiğfar ederek tam abd olsa; o vakit 'Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir' (Furkan Sûresi: 70) sırrına mazhar olur. Ondaki nihayetsiz kabiliyet-i şer, nihayetsiz kabiliyet-i hayra inkılâp eder. 'Ahsen-i takvîm' kıymetini alır. Âlâ-yı illiyyine çıkar.

"İşte ey gafil insan! Bak Cenab-ı Hakk'ın fazlına ve keremine! Seyyieyi bir iken bin yazmak, haseneyi bir yazmak veya hiç yazmamak adalet olduğu halde; bir seyyieyi bir yazar, bir haseneyi on, bazen yetmiş, bazen yediyüz, bazen yedibin yazar. Hem şu nükteden anla ki; o müthiş Cehennem'e girmek ceza-yı ameldir, ayn-ı adldir. Fakat Cennet'e girmek, mahz-ı fazldır."

(Sözler, 23. Sözün İkinci Mebhası, Birinci Nükte)

 

Selim GÜNDÜZALP

-------------------------------------------------------------------------------------------------------- 
 

İsmail'i bulup kurban etmek
Kurban kelimesi "kurb" sözünden gelir. Yani yakınlaşmak... Kurban kesmek, insanı Allah'a yakınlaştırır. Nasıl yakınlaştırır? İbadeti, itaati insanı Allah'a yakınlaştırır.
Musa Aleyhisselam'a emrediliyor, "İneği kes!" Çünkü o insanlar ineğe tapıyordu. Musa Aleyhisselam'ın ümmeti, ineği kesmekle putu kesmiş oldu...

Aslında Musa Aleyhisselam'ın ümmeti puta değil menfaatlerine tapıyordu. Çünkü öküzle tarlayı sürüyorlar, ineğin de sütünden, danasından faydalanıyorlardı. Onlar, faydalandıkları şeylere tapıyorlardı. Faydalanılan şey, onların menfaatiydi. Musa Aleyhisselam'ın ümmeti, ineği kesmekle hem menfaatlerine tapmaktan vazgeçme ikazını aldı hem de Allah'tan başka şeye tapmanın zararını öğrendiler.

Bugüne gelince...

Para veriyoruz, bir kurban alıyoruz. Onu kesip fakirlere dağıtıyoruz. Kapitalistlerin putlaştırdığı para, bizde kurbana gitti. Fakir fukaraya kurban etini dağıtarak diğergâmlık öğrendik. Kurban Bayramı'nda, zengin malını dağıtıyor. Fakir dağıtılan etten faydalanıyor, zenginle fakir arasındaki uçurum azalıyor. Zekâtını veren, kurban kesen Müslüman, kapitalist olmaz. Şimdi güzel bir şey buldular. Kurban paralarını toplayıp Afrika'daki fakir ülkelere gönderiyorlar. Sudan'a on bin tane kurban parası gönderilse ve Sudan'da on bin tane kurban kesilse Sudanlılar der ki, "İşte Müslümanlık budur! Türkiye nerede, Sudan nerede? Türkiye'deki kardeşlerimiz bize et göndermiş." Demek Müslümanlık tam uygulansa, dünya cennete dönecek...

Kurban Bayramı'nda kurban derilerini bir cemaat toplasa yurtlar yaptırır, öğrenci okutturur. Binlerce genç tahsil yapma imkanı bulur. Allah ne emretmişse çok isabetlidir.

İbrahim Aleyhisselam, "Ya Rabbi bana salih evlatlardan bir çocuk lûtfet." (Saffat 37/100-106) diye dua ediyor. Allah da ona İsmail'i veriyor. Bir zaman sonra İbrahim Aleyhisselam rüyasında İsmail Aleyhisselam'ı kurban etmeye giriştiğini görüyor. "Ben rüyamda seni kurban etmeye giriştiğimi görüyorum. Ne yapacağız?" diyor. Oğlu da, 'Ey babacığım sana ne emrediliyorsa onu yap. Allah'ın izniyle benim sabırlı ve dayanıklı biri olduğumu göreceksin." diyor. Her ikisi de bu emre teslim oldular. İbrahim, oğlunu şakağı üzerine yatırınca biz ona: "İbrahim! Rüyana sadık davrandın, dedik. Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz." (Saffat 37/102-106) buyuruyor.

İman, sevdiğin şeyi kurban etmektir. "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe eremezsiniz."(Âl-i İmran 3/92) ayeti bunun delilidir. Şimdi ben desem ki "parayı sevmiyorum", yalan söylemiş olurum. Zekât verip, kurban kesen, "sevdiğini vermiş" olur. Sevdiğimiz; para olur, mevki olur. Alışkanlıklar olur. Adam diyor ki, "Ben sigarayı bırakamıyorum." İşte onun İsmail'i sigara... Öbürü diyor ki, "Ben parayı çok seviyorum." Onun İsmail'i de para... Hem İsmail'i bulacağız, hem de Nuh'un gemisine bineceğiz. Bu devirde kurtuluş böyle...

Bir de kurbanla beraber, tevbe istiğfar edip, günahlarını kurban edenler var. "Ya Rabbi, bu Kurban Bayramı'nın yüzü suyu hürmetine bir daha şu haramı işlemeyeceğim." diyen adam o haramı kurban etti.

Diyorlar ki, Kurban Bayramı'nda binlerce hayvan kesiliyor. Bu, ekonomik bir zaferdir. Köylü hayvan besledi, şehirli aldı kesti. Köylü para kazandı, fakir et yedi, zengin sevap kazandı. Kâr içinde kâr...

Bu bayramlar, Allah'a itaat etmenin bayramları. Ramazan'da, Ya Rabbi oruç tuttum, çok şükür, bayram ediyorum. Kurban'da kurbanımı kesiyorum, çok şükür, bayram ediyorum.

Kainat, itaat üzerine kurulmuştur. Binlerce senedir güneş doğup batıyor. Doğarken geç kalmıyor. Batarken geç kalmıyor. Kocaman güneş Allah'a boyun eğerken, bize ne oluyor ki, isyana gidiyoruz?



Hekimoğlu İSMAİL

 

------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kelebeğin gözyaşı


Yeni bir bin yılın içinde, yeni bir misyon üstlenerek dünyaya iz bırakmak ve asra şekil vermek gibi bir hedefin şerefiyle onurlanmak ister misin?

Dünya küçüldü… Hedef büyüdü. Hedef güzel, hoş ve lâtif… Hedef; güzellikleri bütün insanlığa, seven bir kalb, gülen bir yüzle sunmak… Bu sunuş kalb tepsisinde, hoşgörü eliyle olursa hiç kimsenin reddetmeye gücü yetmez. Sen hiç bir gülün, bir şekerin asık surat, kin dolu bir kalble sunulduğunu gördün mü? Aldığın nefesi, attığın adımı, "Bir" görenin olduğunu biliyor, inanıyorduk… Şimdi binlerce gizli göz, meraklı kulak seni görüyor, takip ediyor ve her hareketini kaydediyor.

Belki yarın, bilmem kaç sene önce söylediğin bir sözü, yaptığın bir hareketi, fezanın derinliklerinden milyarlarca sesin içinden ayırıp çıkaracak ve bir CD içinde sana hediye edecekler… Belki en yakınlarının bilgilerine sunacaklar… Hem "Bir" görenden, hem de CD'deki hareketleri seyreden ve dinleyen yakınlarının yanında yüzünün kızarmayacağı bir hayat sürmek zorundasın…

Bu kurucusu eşsiz ve tek olduğu için mükemmellerin mükemmeli düzende, kirpiğinin çıkardığı sesin bile kaybolmadığını biliyor musun?.. Artık şeffafsın… İç organların bile MR'ın maharetiyle camlaşırken, beyin dalgaların EEG'lerle çözülürken, tarihin sahnesindeki son başrolünü, bir kere daha sana, ceddine ve inancına yakışır bir şekilde oyna…

Kelebek gibi ol… Konduğun zambak, öptüğün gül, kokladığın menekşe senden incinmesin. Kanatlarında güzellik tohumları götürdüğünü, bu güzellik tohumlarının hayat bulmuş hâlinin sen olduğunu anlatabilirsen, problemi çözmüş olursun. Ne kan dök, ne kanını dök… Senden beklenen ter ve gözyaşı… Ter; gönül verdiğin sevdanın uğrunda zihnî ve bedenî her türlü gayret, fedakârlık ve samimiyet… Gözyaşı ise sevgisinden, hoşgörüsünden, merhamet ve şefkatinden yumuşamış bir gönlün aşk deyince, sevgili deyince, gözlere "yaş dök!" emrini vermesine gerek kalmadan yanaklarından aşağı düşen, bir damlası güneşi söndürecek kadar tesirli hazine…

Okyanusta intihar eden bir balinanın, Afrika'da aç ölen bir çocuğun sorumluluğunu omuzlarında hisseden bir insan olmak ne kadar güzel. Ne güzel, bir eroinman gencin hâlini lânetlemeden, anne ve babasının çektiği acıyı yüreğinde hissetmek; kendini o anne ve babanın yerine koyarak kollarını açabilmek, sevip sarabilmek… Ne güzel kendi çaresizliğine ağlayabildiği gibi, başkalarının çaresizliğine de ağlayabilmek ve sevinciyle neşelenmek…

Kelebek; bunca yük senin omuzlarında… Oysa ki, ömrün bir mevsimlik bile değil. Ter dökeceksin kelebek… Islanacak kanatlarındaki bin bir renk, bin bir desen, bin bir inci… Ağlayacaksın kelebek… Göz yaşların güzelliklerin destanını yazacak…

Ve sen kelebek! Senin gibi düşünmeyeni, senin gibi inanmayanı da hoş görecek ve gönül gülünü ona verecek, hoşgörü pınarının suyunu gönlüne akıtacaksın. Gönlün geniş, ufkun açık, gayen güzel, hedefin doğru…

Ve sen Kelebek, inandığın kadar güçlüsün…

A. Mahir Pekşen


-------------------------------------------------------------
 

sofii.jpg

 

Yâ Rabbî!
Bizim hâlimize bakarak muâmele etme. Kendi ikrâm ve ihsânına göre bize muâmele eyle.

Yâ Rabbî!
Kerem ve lütfunla hidâyet ettiğin kalbi tekrar dalâlete, sapıklığa meylettirme. Belâları bizden sarf eyle, çevir ve değiştir. Ey affı çok olan, günahları örten Rabbim!
O günahlar dolayısı ile bizden intikam alma. Bize azâb etme.

Yâ Rabbî!
Biz nefis ile şeytana köpek gibi tâbi olduksa da sen, azab arslanını bize saldırtma.

Ey Hayy, ebedî diri olan Rabbim!
Taleb ve duâ üzerine nasıl olur da kerem etmezsin. Sen kerem sâhibisin.Ey mahlûkâtın, yaratıkların canlıların ihtiyâcını gideren Rabbim! Sen varken hiç bir kimseyi hatırlamak ve ondan bir şey ummak lâyık değildir.Yâ Rabbî!
Rûhumda bir ilim katresi var. İlâhî onu hevâ rüzgarıyla ten toprağından muhâfaza eyle.
Ey ihsânı çok olan Rabbim!
Cefâ içinde geçip giden ömre merhamet et.
Ey affetmeyi seven Rabbim!
Bizi affeyle. İsyân derdimize çâre eyle.
Ey yardım isteyenlerin yardımcısı!
Bizi hidâyete çıkar.

Yâ Rabbî!
Duâ ve yakarışlarımızda sana lâyık olmayan sözleri bilmeyerek söyleyip hatâlarda bulunmuş isek, o kelimeleri sen ıslâh et ve duâmızı kabul buyur.
Çünkü sözlerin hâkimi ve sultanı ancak sensin.

Ey âlemin yaratıcısı!
Kasvetli, kararmış, katılaşmış âdetâ taş gibi olmuş olan kalbimizi mum gibi yumuşat, feryâdımızı, âh u vâhımızı, hoş eyle ki rahmetini celbetsin, çeksin.
Bizi köle gibi kullanan bu serkeş nefisten bizi satın al.
O nefis bıçağı kemiğe dayandı (zulmü canımıza yetti).

Yâ Rabbî! Sana ne arz edeyim. Çünkü sen gizli ve açık her şeyi bilirsin."


 

---------------------------------------------------------------------------------------------
 

İYİLİK...

 

Birçoğumuz en son kime iyilik yaptığımızı hatırlamaz olduk. Belki de bu erdemli davranışın çarkları böylesine hızlı dönen bir dünyada çok fazla alıcısı yok. Ama daha da ilginci, bu eylemin giderek bir kötülük aracına dönüşmeye başladığıdır. Yanlış okumadınız.

Kötülük için iyilik yapmak. Mümkün bu.

İyilik yaparken iki üç hamle sonra bu iyiliği bir hançer gibi kullanmayı hesaplayanlar olmadığını sanmayın sakın.

Peki, nasıl olur da bu kadar soylu bir davranış kalbimizdeki balans ayarının bozukluğu sonucu bir ihanet eylemine dönüşür?

Önce eskilere gidelim…

Bir akşam vakti Hz. İbrahim'in yaşadığı köyden geçen yaşlı bir yolcu, misafir olup geceyi geçirebileceği bir ev aradı. Hz. İbrahim'in kapısını çaldı ve kendisini misafir edip edemeyeceğini sordu.

Yolcu seksen yaşındaydı ve o yaşına kadar hiç iman belirtisi göstermeden yaşamıştı.

Hz. İbrahim ise kapısını çalan bu insanı Hak yoluna davet etmesinin peygamberliğinin gereği olduğunu düşünmekteydi.

"Bir şartım var" dedi adama.

"Senin Allah'a iman etmeni istiyorum. Kabul edersen misafirim olursun."

Adam kızdı. Kabul etmedi ve akşamın son ışıkları altında köyün ufkuna doğru ilerledi.

Tam o sırada Hz. İbrahim'e ilahi uyarı geldi.

"Ey İbrahim, biz o insana ömür verdik, mal verdik, evlatlar verdik, rızk verdik. Bunun karşılığında ona şart koşmadık. Ama sen kulum, ona bir gecelik misafirlik için iman etmeyi şart koştun."

Bu uyarıyla aklı başına gelen Hz. İbrahim hemen koşup adamı durdurdu ve evine çağırdı.

Adam "koştuğun şarttan neden vazgeçtin?" diye sordu.

Hz. İbrahim "Allah bana hiçbir karşılık istemeden ve senin iyiliğin için olsa bile şart koşmadan iyilik yapmamı emretti" karşılığını verdi.

Bunun üzerine "seksen yıl bihaber yaşadığım Allah'a şimdi iman ediyorum" dedi adam.

Şimdi bana, "iyi de hocam, bu eski bir mesel, zaman değişti, günümüze gelelim" diye çıkışabilirsiniz.

Peki! Olay geçen Ramazan'da İstanbul Bağcılar'da yaşandı.

Bir grup insan bir araya gelip fakirlere maddi yardım götürmeye koyuldu. Bir gün karşılarına çok muhtaç yaşlı biri çıktı. Ona düzenli olarak 200 TL ödemeye başladılar.

Aradan bir müddet geçmişti ki, yine böyle bir başka fakire raslayıp ihtiyaçlarını sordular, yardım önerdiler.

Adam reddetti: "Bana her ay birisi 100 TL ödüyor zaten."

Bunun üzerine yardımsever dostlarımız "bizi bu zatla tanıştır da çabalarımızı birleştirelim" deyince, adam onları götürdü.

Karşılarına çıkan kişi, o her ay 200 TL ödedikleri yaşlı ve çok fakir adamdı.

Dostlarımız şaşırdılar ve oracığa çöküp ağladılar.

Evet, iyilik yürek işidir!..

Ve bildiğim bir şey varsa o da iyiliğin artık birçoğumuzun becerebileceği bir iş olmadığıdır.

Metin Kondel 
 
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
 

Image Hosted by ImageShack.us
 

Unuttuk,
Dünya bir gölgelikti oysa,
Yolcu olduğumuzu unuttuk.
Yolumuzun buradan geçtiğini sadece.
Sadece uğradığımızı şu dünyaya.
Yükümüzü yeğni tutmayı bilemedik.
Biriktirdik,çoğalttık, artırdık ve saydık.
Geriye ne kaldı?
Şimdi hatırladık.
Sermayemiz yokluk, servetimiz acz.
Şimdi hesapladık. 

 Unuttuk,
Yüzümüzde Rahman'ın nakşı vardı.
Gözümüzde Cemal'in bakışı vardı.
Gönlümüzde Beka'nın aşkı vardı.
Şimdi, yüzümüz yerde kaldı.
Gözümüz yaşta kaldı.
Gönlümüz darda kaldı.
Hatırladık ve anladık ki,

buradan ötesi vardı.

SENAİ DEMİRCİ/CAN KIRIĞI

 ----------------------------------------------------------------------------------------------

 

Kurban kavramı çocuklara nasıl anlatılmalı?
 
Çok özeldir bayramlar. Hele çocukların dünyasında ayrı bir yeri vardır bu özel günlerin. Senede iki kez yaşarlar çocuklar bu coşkuyu; ama kimi zaman izleri bütün bir sene sürer hatta gelecek yıllarda da silinmez. Bundan değil midir, biz yetişkinlerin "eski bayramlar" diyerek özlemlerimizi dile getirişimiz?
Bayramlardaki bu coşkunun yanında bayramın çocuğa davranışsal getirileri de olabilir. Ve bu ebeveyn ve çevreye bağlıdır. Evet Kurban Bayramı bu özel anlardan biridir. İçinde Yüce Yaratıcı'ya (cc) karşı emre itaati simgeleyen, yardımlaşma yoluyla sosyal bağları kuvvetlendiren özel bir zaman dilimidir Kurban Bayramları. Coşku ve davranışsal getirilerin sağlanması kadar, ebeveynlerin Kurban Bayramı'nda çocuklarının olumsuz etkilenmemeleri için hassas davranmaları gerekmektedir


Kurbanı anlatırken nelere dikkat edilmelidir?

"Kurban" kavramı çocuk sormadığı sürece detaylandırılmamalıdır. 7 yaşından sonra Hz. İbrahim kıssası da eklenerek kurbanın anlamı aktarılabilir. Fakat 7 yaşından önceki çocuklara kurbanın Allah'ın (cc) bir hediyesi olduğu söylenmeli, kıssa aynen aktarılmamalıdır.
Hangi yaşta olursa olsun çocuklara kurbanın sosyal boyutu anlatılmalıdır.

Kurban ile birlikte insanların birbirleri ile yardımlaştıkları, ekonomik seviyesi düşük ailelerin ve bu ailelerin çocuklarının "et" besininden yıl içinde yararlanamadıkları; ama bu bayram vesilesi ile "et" yiyebilip daha da sağlıklı olabildikleri üzerinde durulmalıdır.

Kesim işlemi konusunda çocuklar soru soracak olurlarsa "bunun kasapların işi olduğu ve bu işlemi kasapların bilebileceği; ama kasapların hayvanları çok iyi tanıdığından canlarını yakmadığı" söylenebilir.

Bu konuşmalar esnasında ebeveynin mimiklerinin ve ses tonunun oldukça rahat olması gerekir.

Bunların dışında çocukların merakları karşısında ebeveyn şu açıklamalarda bulunabilir: Kainattaki bütün canlılar birbirlerine yardım ederler. Ve bunu yapmaktan çok zevk alır, mutlu olurlar. Mesela bitkiler, insanların ve hayvanların kendilerini yiyip beslenmelerini ister, böylece yardımlaşmış olurlar. Hayvanlar da insanları kendilerinin etlerini yemelerini, sütlerinden, yumurtalarından ve yünlerinden yararlanmalarını çok isterler. Böyle olunca hem çok mutlu olurlar hem de yardımlaşmış olurlar. İnsanlar da Allah'ın verdiği nimetleri birbirleri ile paylaşırlar. İşte bu nedenlerle kurbanların kesilirken canları yanmadığı gibi çok mutlu olurlar.

Kesimi çocuk görmeli mi?

7 yaş öncesi: Görmemeli
Bu dönemde çocuklar henüz soyut düşünme becerilerine sahip olmadıkları için kurban kavramını tam olarak anlayamazlar, buna bağlı olarak kesim onlara bir şiddet olarak görülebilir. Bu yaş çocuklarda çeşitli korkular oluşabileceği gibi, et ürünlerini yemek istememe veya şiddet olarak algılayabilecekleri bu davranışı modelleme arzusu oluşabilir. Bu sebeple kesime kesinlikle şahit olmamaları gerekir.


7-12 yaş dönemi: Kurbanın neden kesildiği izah edilmeli

Bu dönem çocukları ağırlıklı olarak dinî ritüelleri, Hz. İbrahim (as) kıssasını anlayabilseler bile kesim işlemini anlamakta sorun yaşayabilirler. Ancak, özellikle Doğu toplumlarında hayvan kesimi sıkça yapılır ve bu, çocuk için çok farklı bir olay değildir. Bu ortamdaki bir çocuk için kesime şahit olmak çocuğa zarar vermezken sadece evdeki yemeklerde veya buzlukta "et" ile görüşen bir çocuk için zarar verici olabilir. Bu nedenle genel olarak değerlendirildiğinde ortam ve şartlar dikkate alınmalı ve çocuğun kesime şahit olmaması tercih edilmelidir. Şahit olmuşsa veya olma ihtimali varsa da kesinlikle hayvanın canının yanmadığı, mutlu olduğu gibi) hususlar çocuğa vurgulanmalıdır.


Ergenlik dönemi: Görmesinde bir mahsur yok

Ergenlikle birlikte çocuklar bunun dinî bir süreç olduğunu ve sonrasındaki sosyal faydalanmayı anlar ve kesim işlemini gerçekçi değerlendirebilirler. Bu arada ergen çocuğun kişilik yapısı dikkate alınmalıdır. Mesela hassas yapıdaki bir çocuğun kesim manzarasına şahit olması zarar verici olur. Kısaca denilebilir ki; hayvan kesimine yapısal anlamda zarar görmeyeceği düşünülen ergenlik dönemi çocukları ve daha büyük bireyler şahit olabilirler


ZAMAN-AİLEM

 

------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Kurban Bayramı Gelirken

Kurban ile İlgili İlmihal Bilgileri


Sitemize kurban ile alakalı gelen tüm sorulara ulaşmak için tıklayın...




Windows Live Hotmail: Arkadaşlarınız Facebook'taki güncellemelerinizi doğrudan Hotmail®'den görür.

Windows 7: Gündelik işlerinizi basitleştirin. Size en uygun bilgisayarı bulun.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: