23 Nisan 2009 Perşembe

(Namaz Zamanı) "Hepiniz kendi ayıplarınızın hamalısınız. Başkalarının kusurlarını kınamayınız."Sadi...hayırlı cumalar baki selam ve dua ile gönül dostlarım...




 

 

"Harcarım" Yüreğimi!..

Bir cüzdan alır biraz da para, çıkarım sokaklara… Nerede çarşı-pazar ben orada!..

Başıboş gezerim, gözlerim vitrinlere takılır ve şeytan bahaneler gönderir imdadıma... Her yeni şey için, vardır sebebim… Alışveriştir tek derdim… Çılgınlar gibi para "harcamak"... Evet "harcamak"; zamanı ve parayı… Ziyan edilen nice nefeslerimin  yanında nedir ki, zaman ve para… Ve vicdanımın sesini kısarım, başlar mâcerâ...

Ellerimi ve de kalbimi hesapsızca dolduramazsam, eve dönemem… Ruhumu tatmin eden bu alışveriş, bana geçici mutluluğu verdikten sonra ertesi gün olur. Duramam evde... Şeytan bir bahane gönderir, âcil posta ile… "Evet!" derim bunun için çıkmam lâzım çarşıya… Gezerim, gezerim… Gezerim… Doludur ellerim… Şeytanın bahanesi bile utanır kendinden… Çünkü alışverişle tatmin olduğunu sanan kalbim, kendisine daha kaliteli sebepler göndermiştir "harcamak" için zamanı ve parayı…

Yine akşam olur… Vicdanımın sesini kısarım…

Yürürüm, aldıklarıma bakarak… Eve gelirim, bahanelerimi içimden tekrarlayarak… Yine kısa sürer sevincim… Bir şeyler eksiktir… Poşetlere bakarım, almışım halbuki her şeyi…

Yüreğime bakmak gelmez aklıma… Yanlış yerlerde ararım, eksik olanı… Aç olan ruhumu kandıramadığımı, sonraları anlarım… Harcanan koca bir zaman ve para kalır ardımda… Asla geri getiremeyeceğim nefeslerimin yanına eklerim onları da..

Ruhum yine açtır… Kimsesiz bir çocuğun haberi gelir kulaklarıma… Vicdanımın sesi artık haykırır… Bir ayakkabı parama, bir ay doyacaktır karnı… Gözlerim dolar ve yüreğimi korku kaplar… Kimseye anlatamam çarşı-pazar günlerimi, saklarım utancımdan… Şeytan da artık tanımaz beni…

"Neler yapmışım ben?" derim… Temiz ve kaliteli hayatı ne kadar saptırmışım amacından… Markalara takılan yüreğim, israf vitrinine süs olmuş… Ayaklarım bile utanmış, paramı ve de zamanımı  "harcamaya" giderken… Kimsesiz nice çocukları silmiş alışveriş sevdam, kalbimden… İki omzumdaki melekler utanmış, körleşen bedenimden…

Ne bakmaya yüzüm kalır ihtiyaç sahiplerine; ne de bu rızkı veren Rabbime şükretmeye…

* * *

Silkelenir benliğim… "Dur!" derim, beni sürükleyen bu israf rüzgarına… Tutunurum vicdanıma ...

"Geç değildir hiçbir şey için, nefes aldığın müddetçe!.." cümlesi yetişir imdadıma… Ruhum doymaya başlar yavaşça…

Ellerim boştur, ama eksiklik yok olur… Nasıl da zavallı bir şekilde aramışım sokakta mutluluğu… Cüzdanıma dolan her israfımın faturası ödenecektir kıyamet toplantısında…

Yavaşça abdest alırım… Dönerim içime… Kâbustan uyanan yüreğimle ellerimi açarım duâya… Sadece maddî yardım yetmez… Nice duâya ihtiyacı olanlar vardır. Bu kadar yardım açığı varken israfla yaşamayı başarabilen ben, acırım hâlime..

Ve tövbelerim ile sığınırım, beni rızkımla insanlığa "yardım eli" kılan Allah'a…

 

 

 

 

 

  Fatma Aladağ

www.sebnemdergisi.com


 

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 

 

Dizimiz çekiliyor

ÖNÜNDE DİZİLDİĞİMİZ dizi dizi "diziler" bizi bizden ediyor. İzleyen değil izlenen biziz aslında; zamanlarımız, zihinlerimiz, düşüncelerimiz, duygularımız, değerlerimiz…

Evlere kurulu kara kutular bizi uzaktan kumanda ediyor... Koltuklara kurulmuş kanal kandırmacısıyla oynatılıyoruz. Oyunbozanlık edenler ayıplanıyor, yargılanıyor…

Uyuşturucu gibi bağımlı kılıyorlar seyredenleri… Ailenin kalbi hedefleri… Dizilerle dolaşıyorlar damarları… Bir hikmet hücresine bile tahammülleri yok… Hedefleri hakikat olan her şeyi ifsat etmek veya saf dışı bırakmak…

Sefahate sevk, şiddete teşvik, değerleri devirmek, düşünceyi dumura uğratmak, duyguları dağıtmak… Hissiz kalpsiz, ruhsuz bireyler yetiştirmek… Tüketim tutkunluğuyla modernizme köle kılmak… Kara kutunun karanlık ve derin işleri…

Koyladır içi boşaltılmışları yönetmek ve yönlendirmek… Bir de korkutacak öcü buldun mu işlem tamam. İstediğini terörist yaparsın istediğini kahraman… Demokrasi, özgürlük, insan hakları, uzayıp giden cilalı cümleler… Bir de ısıtılıp ısıtılıp konan irtica teraneleri…

Sihirli sözleriyle hayatın her alanına müdahale ediyor, savaş alanına çeviriyor sineleri, aileyi, toplumu, toplumları… Kırıyor, kırdırıyor olmadı kıvırıyor…

Zamanın firavun bozuntularının borazanlığını yapmıyor mu kara kutu? Kendini kaptırırcasına seyrettirmesi bir nevi tapındırması değil mi? Gözüyle beraber gönlünü kaptırmak, tutsak zamanlarda sürgün yaşamak değil mi kendi evinde?

Kaçmak ve kurtulmak kara kutudan, kalbine dönmek, kâinatla buluşmak… Okumak çiçek kitapları, çevirmek yıldız sayfaları… Hikmet bahçelerde himmet devşirmek… Hadiselerden hayat dersler çıkarmak… Hafife almamak "an"ları, üzülmemek veya sevinmemek kaybettiklerine ve kazandıklarına… Mutluluğu tebessüm eden bir yürekte görmek… Başarıyı arınmışlıkta bulmak… Renklerin musikisinde huzur seyretmek demek…

Anlarımız önümüzden dizi dizi akarken dizilere dalmak değil de hayatı izlemek, hikmeti seyretmek, zamanı, zihni ziyan etmemek demek… Sürgün saatlerden sürurlu saatlere vuslat demek… Esaretten çıkıp hürriyet solumak demek…

Ömrümüzün her anı çekiliyor, dizini dövmenin fayda vermeyeceği günde seyrettirilecek hayat dizimiz... Herkes kutusuna ne koymuşsa onu bulacak orada.

Dikkat dizimiz çekiliyor, bize verilen özel rolü güzel yaparsak hakiki mutluluğu sonsuzlukta bulacağız, hem de dünya maceralarını sinema gibi seyredeceğiz.

Kalbi kara kutudan kurtarmak, hayatı izlemek, izlenmeye değer bir yol… Yol, özün izinde olmak, dizilerin peşinden gitmek değil.

 

Hüseyin EREN

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sadi´nin Gülistan´ından Öğütler

* Konuşmadan bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, dilini tutamayan kimseden daha üstündür.

* Ağızda dil nedir, a akıl sahibi? Hünerli kimsenin hazine anahtarı değil mi? İçerdeki cevahirci midir, çerçi midir, kapı kapalı iken kim ne bilecek?

* Akıllının önünde susmak terbiye gereği ise de, sen yeri gelince söylemeğe bak. İki şey insanı çileden çıkarır: söylenecek yerde ağız açmamak, susacak yerde lakırdı etmek.

* Eğer cenk eri isen, öyle bir kimseyle savaş ki, ya ona ihtiyacın olmasın, ya da kaçıp ondan kurtulabilesin.

* Bahçenin gülünde beka ve gül mevsiminde vefa yoktur. Zaten bilgeler ? kalıcı olmayan şey gönül bağlamağa deymez ? demişler...

* Düşün, sesini ondan sonra çıkar ve ? kes ? dedirtmeden önce sözü kes.

* İnsan hayvandan konuşmakla üstündür. Ama doğru konuşmazsan hayvanlar senden üstün olurlar...

* Fareyi tutarken kedi aslandır; kaplanla savaşınsa fareye döner..

* İyilik için söylenen yalan, fitne koparan doğrudan iyidir...

* Her sözü padişaha geçen kimse iyilik dışında bir şey söylerse yazık olur.

* Yeryüzünün en küçük dağı ? Tur ? dur. Ama Allah katında değeri en yüce olan da odur...

* On tane derviş bir kilimde uyur da iki padişah bir iklime sığmaz.

* Allah adamı ekmeğin bir yarısını yerse öbür yarısını yoksullara verir. Padişah, yedi ülkeyi alsa bile, bir başka ülkenin sevdasındadır...

* Tıyneti kötü olan kişi iyilerin nurunu kabul etmez. Kabiliyetsizi terbiye etmek, kubbede ceviz durdurmak gibidir..

* İnsanla birlikte büyüse bile, kurdun eniği yine enik olur..

* Çorak toprak sümbül bitirmez. Kötülere iyilikte bulunmak, iyilere kötülük etmek gibidir...

* Ben kimsenin gönlünü kırmayabilirim. Ama hasetçiye ne yapayım, o kendiliğinden azap içinde...

* Adem oğulları aynı vücudun uzuvlarıdır. Çünkü aynı cevherden yaratılmışlardır. Felek bir uzva elem getirirse, öbürlerinin huzuru kalmaz. Ey başkalarının acısıyla kaygılanmayan, sana insan demek yakışık almaz...

* Nimet içinde iken dostluktan söz açıp, kardeşim! Diyeni dost sayma. Dost, dostunun elini onun perişanlığında, çaresizliğinde tutan kimsedir..

* Mazlumun gönül dumanının zalime ettiğini, kızgın ateş üzerliğe yapamaz...

* Aslan hayvanların başında gelir. En adi hayvansa eşektir. Oysaki akıllıların hepsi, yük çeken eşeği, adam paralayan aslandan üstün görürler.

* Her an sana lütufkar olan kişi bu uzun zamanda bir defa sana sitem ettiyse onu hoş gör.

* Dostuna sana düşmanlık edebilecek kadar kuvvet verme.

* Alemde zaten vefa yok imiş, yahut şu zamanda herkes vefasız. Kimse yoktur ki; ok atma ilmini benden öğrensin de sonunda beni nişan almasın.

* Koyun çoban için değildir. Belki çoban onun hizmeti içindir.

* Dünya dirliği çöl gibi rüzgarı gibi geçti. Acılık da, tatlılık da, güzel de, çirkin de geldi gitti. Zalim sandı ki bize zulmediyor; ettikleri kendi boyunda kaldı, bizden geçip gitti.

* Kükremiş fille savaşa kalkışan kişi, akıllı kimsenin nazarında adam değildir. Gerçek adam odur ki; öfkelense dahi saçma söylemez.

* Kendi ekmeğini yiyip oturmak, altın kemer takıp el pençe divan durmaktan hoştur.

* İnsan iyilik de etse, kötülük de etse kendisi içindir.

* Başkalarının ayıbını senin önünde sayıp döken,senin ayıbını da mutlak başkalarına söyleyecektir.

* Allah?ın kapısından kovulan kimse her yana koşar. O? nun çağırdığı, kimsenin kapısına koşmaz.

* Pas yeniği demirin küfünü cila vurup gideremezsin. Kara yürekliye öğüt vermenin ne faydası var. Demir çivi taşa girmez ki...

* Esenlik günlerinde düşkünleri bırakma. Yoksul gönlü almak belayı savar. Dilenci yalvara yakara bir şey isteyince ver. Yoksa zalim zorla alır.

* İçini yemekle doldurma ki orada marifet nuru göresin. Burnuna kadar tıkındığın için hikmetçe boşsun.

* Dünyalığımız yok mu, derde düşeriz; olunca da gönlümüz ona takılır.

* Yoksulun sabrı zenginin ihsanından üstündür.

* Onu bunu yoklamak ayıp değildir, elverir ki; ? artık yeter ? dedirtmeyesin. Eğer sen kendini kınayabilirsen, başkaları seni ayıplayamaz.

* Yaptığı sözüne uymasa bile, bilginin sözünü sen candan dinle. İddiacının lafları boştur. Uyuyan uyuyanı nasıl uyandırır.

* Engin deniz taş atmakla bulanmaz. Gücenen bir arif henüz sığ sudur.

* Kendine zarar gelince katlan. Çünkü affetmekle günahtan arınırsın. Mademki her şeyin sonu topraktır, sen, toprak olmadan önce toprak ol.

* Acele yürüyen yol arkadaşı senin yoldaşın değildir. Gönlü sana bağlı olmayan kimseye gönül bağlama.

* Hısımın dindarlığı, takvası yoksa hısımlık bağlarını kesmek, akraba sevgisi taşımaktan daha iyidir.

* Allah?ı tanıyan bir yabancı için, O? na yabancı olan bin hısım feda.

* Bilge, söylenmemesinden zarar geleceği zaman söze başlar ve yememekten canına doyduğu zaman lokmaya uzanır. Şüphesiz sözü hikmet olur, yemesi de sağlık getirir.

* Kişi az yemeği adet edince, gelen sıkıntıyı kolay karşılar. Eğer bolluk içinde can beslemişse, bir darlık görünce mihnetten ölür.

* Asık suratlıdan bir şey isteme, onun kötü huyundan elem duyarsın. Gönlünün gamını anlatacaksan bir kimseye anlat ki, yüzünü görünce ferahlayasın.

* Acizin eline kudret geçince, tutar, acizlerin kolunu büker.

* Hırs azgınlığı akıllı adamın gözünü bağlar; tamah, kuşu da balığı da tuzağa düşürür.

* Birinin gönlünü bir kere kırdın mı, sonradan yüz türlü iyilik etsen de, o bir tek kırgınlığın öcünden sakın. Temren yaradan çıkar, acısı gönülde kalır.

* Eğer bir gönül kırdınsa senin gönlün de mutlaka kırılacaktır. Kale duvarına taş atma, çünkü kaleden de taş gelebilir.

* Dostların sohbetinden ıstırap duyarım. Çünkü çirkin huylarımı güzel gösterirler. Kusurumu hüner ve olgunluk sayarlar, dikenimi gül ve yasemin yaparlar. Nerde o pervasız, küstah düşmanlar ki, bana benim ayıbımı göstersinler...

* Gönle giren her şey göze hoş gelir.

* Can kaygısıyla sevgilinin muhabbetinden gönlü ayırmak dostluğa sığmaz.

* Dost kapısında ölene değil, canını sağ salim kurtarana şaşılır.

* Kişi nefsinin kötülüklerinden kurtulabilir. İftiracının zannından kurtulamaz.

* Sen işinle gücünle kalsan da elalemin dilini zaptedemezsin.

* Bir şeye, bir kimseye gönül bağlama. Çünkü gönül ayırmak müşkül bir iştir.

* Hepiniz kendi ayıplarınızın hamalısınız. Başkalarının kusurlarını kınamayınız.

* Her işte kendinden üstününü ara, bunu fırsat bil; kendin gibilerle vaktini heder edersin.

* Bir yoksul yüz türlü uygunsuz iş görse, bunun yüzde birini dostları bilmezler. Ama sultan bir tek kötülük etse, ülkeden ülkeye ulaştırırlar.

* Tam manası ile doğru olduğunu bilmediğin bir sözü söyleme. Karşılığının iyi olmadığını bildiğin sözü de söyleme.

 

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Asıl Özür, Gönüldedir
İnsanın hem yücelerin yücesine çıkış yolu, hem de aşağıların aşağısına iniş yolu açıktır. Yani Peygamberlere komşu olacak makama kadar yükselebilir, melekleri bile geçebilir…

 Aynı insan, hayvanlardan daha da değersizleşebilir, hatta şeytanlaşabilir. Gaflet perdesiyle kapalı olan gözü, dünyadan başka şey görmez. Hep madde, hep para, pul, servet, makam, mevki, zevk, keyif ve eğlence peşinde helal haram dinlemeden Şeytan'ın askeri olur…
 
Ancak Rabbi'ni bilen, O'nun kulu olduğunu unutmayan, Peygamber çizgisinden sapmayan, yaratılış amacının dışına çıkmayan yüksek ruhlular da, melekleri dâhi imrendiren mânevî derecelere ulaşabilirler. Melekler ise, yaratılış çizgisini sürdürürler.
Ne aşağıya düşerler, ne de makamlarını yüceltebilirler.
 
 Hangi kulluk çizgisinde yaratıldılarsa, o çizgide devam ederler. Çünkü ne daha fazla ibadet edebilirler, ne de günah işleyip kayba uğrarlar. Bu sebeple meleklerin makamı sabittir, değişmez. Sadi-i Şirazi'ye şeytanlaşmış bir insanla, Şeytan'ın mukayesesini sormuşlar.
 Şu cevabı vermiş: Ey bana insan ve Şeytan'dan hangisinin daha hayırsız olduğunu soran! Bilmez misin ki, Şeytan, Kur'an okumaktan kaçar, insanoğlu ise, Mushaf'ı çalar götürür!" "Yaratılmışların en üstünü olan insan", kötü bir seçimle, aşağıların aşağısına yuvarlanabilir…
 
 En şerefli olmak vasfını, öyle bir şerefsizlikle değiştirir ki, canavarlar bile ondan iğrenirler… Böylesine yaratılış istikametinden çıkmış olan bir insan, Şeytan'ı çok sevindirir. Şeytan bu insanlar sebebiyle çok rahat eder, çok dinlenir ve etki alanını durduk yere genişletir.
 
Zira bu şeytanlaşmış insanlar, Şeytan'a yapacak bir iş bırakmazlar… Hatta bazen şerlerinden Şeytan bile çekinir. Halk arasından, bu tip insanlara, "Şeytan'a pabucunu ters giydirir." derler… - İnsanı böylesine alçaltan nedir? - Hiç şüphesiz ki, nefsidir. Nefsine uyması, iman zayıflığına düşmesi, insanı alçaltır, onu gönül özürlü yapar. Hz. Yusuf (as) gibi bir büyük Peygamber dahî, "Rabbim rahmetiyle beni korumasaydı, ben de nefsime uyabilirdim…" demiştir.
 
 Sürekli kötülükleri emreden bu nefis, içimizdeki asıl düşmandır. Nefis, Şeytan'ın işbirlikçisi ve casusudur… Nefis ve Şeytan işbirliği, en çirkini en güzel gösterebilir... Kötüyü iyi, yanlışı doğru, zararlıyı faydalı göstermekte mahirdirler. Bu güçlü işbirliğinin hilesinden kurtulmak için, iman şuuru lazımdır. Hakîkatine varılmış bir imandan hâsıl olan nur ile insanın kalp gözü açılır…
 
 Mü'min olmayanların göremediklerini görürler, hayrı şerden ayırırlar. Hem hayrı, iyiyi, doğruyu fark ederler, hem de o doğrultuda yaşama azim ve iradesini gösterirler… Kalp gözünü kapayan bir yığın gaflet sebebi vardır. Ancak insanı gerçeklerden uzaklaştıran, gönül özürlü yapan en mühim unsurlardan biri, belki de birincisi, gururdur.

Vehbi Vakkasoğlu



" birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz mazide, birimiz müstakbelde, birimiz dünyada, birimiz ahirette olsak biz birbirimizle beraberiz"
 





Windows Live™ ile e-posta kutunuzdaki işlevlerin çok ötesine geçin. Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın.

Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: