9 Nisan 2009 Perşembe

(Namaz Zamanı) "hakiki ömrünü, bulunduğun gün bil." cumamız hayırlara vesile olsun gönül dostlarım dualaşalım inşallah.hoşça bakın zatınıza.Fiemanillah




Nefse edilen zulüm



"En kıymettar âletleri en kıymetsiz şeylerde sarf edip, nefsine zulmettin." Sözler

Bu güzel söz, "Muhakkak, Allah, mü'minlerden nefislerini ve mallarını cennet mukabilinde satın aldı" âyet-i kerimesinin tefsiri sadedinde ifade buyurulmuş.

Nefis; akıl ve kalbimizden elimize ayağımıza kadar bütün cihazatımızı ve duygularımızı, mal ise bunların dışında kalan maddî varlığımızı ifade eder. İşte, Allah'ın emir çizgisinde sarfedilmeleri hâlinde mükâfatı cennet olacak bu iki sermayeyi, yanlış sahalarda kullanan insan, nefsine zulmetmiştir ve zulmünün cezasını ebed yurdunda bütün acılığıyla tadacaktır. Nefse zulmetme denilince hemen hatırımıza, emanetle ilgili âyet-i kerime gelir:
"Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arzettik. Onlar onu yüklenmeğe yanaşmadılar, ondan korktular da insan onu yüklendi. O cidden çok zâlim, çok câhil bulunuyor." (Ahzab Sûresi, 72)

Bediüzzaman Hazretleri âyette geçen "emanet"in bir vechinin, bir mânâsının da "ene" olduğunu ifade eder ve "âlemin miftahı insanın elindedir ve nefsine takılmıştır" buyurur. Yâni, insan kendi nefsine takılan o "çok kıymettar âletleri" yerinde kullandığı takdirde nefsini bildiği gibi, Rabbini de bilecek ve hem nefsinde hem de şu muhteşem kâinatta tecelli eden İlâhî isimleri ve sıfatları tefekkür ile mârifet ve muhabbet vadisinde mesafeler katedecektir. İşte bu kabiliyet ve bu sermaye insana emanettir. İnsan bu kudsî emanete ihanet ederek "o kıymetli cihazatı en kıymetsiz yerlerde sarfederse" ebedî bir saadeti ve kemalâtı kaybetmekle nefsine zulmetmiş olacaktır.

... Hadis-i Şerifde, "Dünya âhiretin tarlasıdır" buyrulur. Buna göre insan bu tarlada kendi nefsini usulüne uygun olarak ekerse, yâni "kendisine verilen kıymettar âletleri" cenneti netice verecek hayırlı sahalarda istimâl ederse, karşılığında ebedî ve ulvî bir nefis kazanacaktır. Zira, ceza amel cinsindendir.

Cenneti, "ne gözler görmüş, ne kulaklar işitmiş, ne de beşerin kalbine, hatırına gelmiştir" diye tasvir buyuran Allah Resûlü'nün (a.s.m.) bu hayret uyandıran ifadelerinde, cennetteki insanın büyük payı vardır. Biz bu hadisi okuduğumuzda aklımıza, genellikle, cennetin ırmakları ve köşkleri gelir.Halbuki şu muhteşem kâinat insan için olduğu gibi, o tariflere sığmaz cennet de insan içindir. Ve cennet insanı, cennetin çok fevkindedir. İşte mü'minin cennette erişeceği o mânevî kemâlâtı, bu dünyada anlamak mümkün değildir. Bu yüksek makama lâyık olmamızın yolu, nefis ve malımızı istikamet çizgisinde ve rıza dairesinde sarfetmemizden geçiyor. Bu ulvî ticaretin neticesi, ebedî saadettir.

Ticaret denilince çoğumuzun aklına dünyevî alışverişler gelir, kâr denilince de sermayemizin üzerine eklediğimiz miktarı anlarız. Halbuki, dünyaya ticaret için gönderilen insanın, ticaret ve kâr kelimelerinden hemen alması gereken mesaj, ölüm ötesine taşıyabileceği müsbet neticeler; kabirde, mahşerde ve cennette ona arkadaşlık edebilecek daimî kazançlardır.

Kazanç, sermayeye ilâve edilen ek gelir olduğuna göre, öncelikle sermayemizin ne olduğuna bakmamız gerek. Saçımızdan tırnağımıza kadar bütün bedenimiz, görmemizden koku almamıza kadar bütün duygularımız, kalbimizden aklımıza, hâfızamıza kadar bütün ruh dünyamız ve bu dünyadaki sevgi, korku endişe, merak gibi sayısız denilebilecek kadar çok his âlemimiz... Bütün bunlar "en kıymettar âletler" şeklinde ifade buyurulmuş. Bunların herbiri muhteşem bir holdingin birer ticaret birimini hatırlatıyor, her birimin kârı ayrı, zararı ayrıdır. Toplam kâr, bu münferit birimlerin kazanç yekûnundan meydana geliyor.

Kur'an'a bakan, kâinatı ibretle temaşa eden, meşru kazanç elde etmeye yardımcı olan bir göz, insan için ayrı bir ticaret birimidir. Doğru söyleyen ve hakkı tebliğ eden dil, bir başka birim olduğu gibi, sevgi, korku, endişe, şefkat de ayrı birer kazanç vesilesidir. Meselâ, bu dünyadan imanla göçüp göçemeyeceği endişesini taşıyan, ahlâksızlığa sürüklenen gençliğin geleceğinden endişe eden, atılan birtakım yanlış adımların bu milletin istikbalini tehlikeye düşüreceğinden korkan bir insan "endişe birimi"ni verimli çalıştırıyor demektir.

... Bütün bu cihazlar, lâyık oldukları müspet sahalarda istimâl edildiklerinde hem ruhu yüceltirler, hem de kendileri mânen terakki ederler.

"Hem o kıymettar âletler benim namımla ve benim tezgâhımda işlettirilecek, hem fiyatı, hem kıymeti birden bine çıkar." Sözler

Alaaddin Başar (Prof.Dr.)
 

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

ZAMAN ÖĞÜTÜCÜ

 

Emin ol şekerim, başımı kaşıyacak vaktim yok!!
- Ahh!! Sorma hiç sorma aynı dert bende de var..
- Günlerde öyle kısa ki, hiçbir şeye vakit kalmıyor!!
- Ağzım, burnum derken akşam oluyor. Akşam yemeği tv, derken..
- Kitap dahi okumaya vakit yok!!
- Kitabı bırak ne zamandır günlük gazetelere göz atamaz oldum..
- ………………….

Yukarıdaki diyalog ve daha nice benzerleri size de bir yerlerden tanıdık geliyorsa, rutinlerimizi mercek altına almanın vakti gelmiştir artık. İş bu yazı, son zamanlarda kendini bir zaman israf makinesi olarak gören bir acizin içdökümüdür.

Evvelden bereketli topraklardan şükür ve kanaat ile toplanan buğdaylar değirmenlere götürülerek öğütülürmüş ve yine ele kıymetli bir mahsul geçermiş. Oysa şimdi etrafta ne bereketli topraklar kaldı, ne işe yarar değirmenler, nede şükür eden ağızlar. Nede zamanın kıymetini bilenler ve ona gerekli ilgiyi gösterenler.

Buna mukabil zamanı israf edip, yakınmalarda günah çıkarıyoruz çoğu zaman. Şu zaman yönetimine dair anlatılan meşhur kavanoz ve çakıl taşları hikayesi vardır hani. Unutanlara kısaca hatırlatalım. Bir kavanozu su ile doldurursanız, içine başka bir şey koyamazsınız; taşar. Kavanozu ağzına kadar kum ile doldurursanız çakıl taşlarına yer kalmaz. Çakıl taşlarına öncelik tanırsanız, büyük kaya parçaları için kavanozda yer bulamazsınız.

Buna göre elinizde irili ufaklı taşlarınız ve akışkan bir sıvınız varsa sizden beklenen kavanozun içine en önce büyük kaya parçalarını yerleştirmeniz, kalan boşluklara çakıl taşlarını; çakıl taşları arasında kalan boşluklara kumları dökmenizdir. Hele birde kavanozun içinde hava boşluğuna dahi hiç yer kalmasın diyorsanız, kum tanecikleri arasında kalan boşlukları da su ile doldurmanız beklenir.

Yaşantımı bir kavanoz olarak düşündüğümde ve son zamanlarıma dönüp baktığımda su gibi akışkan ve izafi kavramlar kaplamış sanki tüm günlerimi. Şu yukarıdaki yakınmaların, miskinleştiren atmosferine sığınıvermişim.. Bu atmosferde, öyle miskin ve öyle rehavet dolu bir haleti ruhiye kaplıyor ki benliği, "Yapmalı" yada "bugün tamamlamalıyım" lar, yerini "nasıl olsa yarın yaparım" a terk etmeye başlıyor usulca. Okunmak üzere biriktirilen gazeteler, hemen elinizin altında sizden daha fazla ilgi bekleyen kitaplar, yapılacaklar listesinde uzayıp giden işler..

Oysa zihin durmaksızın çalışıyor ve üretiyor hamd olsun. Alelade bir yolculukta şehrin gayet eğimli bir bölgesine dikilmiş minik çam fidanlarının üstlendiği görevi ve onların nasılda başarılı olduklarını gösteriyor zihin gözlerim bana. Minik fidanlar dahi durdukları yerde kökleriyle kenetlenip o kocaman kayaları, toprakları tutmak ve aşağıya bırakmamakla yükümlüler ve bunda gayette başarılılar.. Bu ve buna benzer daha nice güzel fikir kırıntıları not edilmiş 2006 yılına ait ajandam sitemle bakıyor şimdi bana. Neden bu kırıntılar yer almadı yazılarında diye?!! Utanıyorum..

Oysa bilginin zekatı değil miydi paylaşmak?! Şimdi yeniden silkinmenin ve kavanozun içine önce büyük taşları koymanın vakti. Listeye o gün yapılması gereken ve gerçekten önemli olan işler yazılmalı ve tam gününde tamamlanmalı. Sonra daha küçük çakıl taşları, daha az öneme sahip yapılacaklar, kalan boşlukları da kumlar için tahsis edebiliriz. Hava boşluklarını da suyla dolduracak kadar insafsız olmadan iyi bir zaman yönetimi gerek şimdi bize.. İyi bir yönetim deyince iyi kelimesi hemen Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa Aleyhissalatü Vessellem'i ve O'nun günlerini planlamasını hatırlatıyor bana. İyi'ye minnet borçluyum..

İyiler iyisi Gül Nebi, günlerini üç eş parçaya bölermiş. Gün = 8X3 saat imiş Resul için. Bu bağlamda, Aile, Arkadaşlar ve İbadet üçgeninde bereketli günler. O halde bizde, günün sekiz saatlik birinci bölümünü aileye; yani eşe, çocuklara, ev işlerine, uykuya ve diğer günlük rutin işlere ayırabiliriz. 8 saatin aileye dair bölümdeki kaya parçaları, eş, çocuk, yemek, uyku, okumak. Küçük çakıl taşları, temizlik, detaylı ev işleri. Bu bölümün kum kısmını ise hayır diyemediğimiz ve kıramadığımız ekstra işler dolduruyor, yada işten eve taşıdıklarımız. Birçok ailenin vazgeçilmezi tv ise kumların arasındaki hava boşluklarını dahi kaplayıp, aile bölümünde nefese dahi yer bırakmıyor.

Sekiz saatlik ikinci bölüm arkadaşlara demiştik. İnsan sosyal bir canlı olduğuna göre, insanın arkadaşlarıyla en çok vakit geçirdiği ortam çalışma ortamı oluyor. Hatta çalışma ortamları arkadaşlıkların vesilesi oluyor. Buna göre, bu bölümün kaya parçaları, dürüst bir çalışma ahlakı. İyi insan ilişkileri, eş-dost, hasta yakınların ve akrabaların ziyaretleri. Çakıl taşları ise, alış-verişler, fatura ödemeleri.

Son sekiz saatlik üçüncü bölüm ise ibadete. İbadetler insanın kullanma kılavuzu hükmünde. İnsan-ı kamil'e erebilmek buradaki her amelimiz zaten başlı başına büyük öneme haiz. O halde bu bölüme, tefekkürü, namazı, orucu, illaki dürüst, samimi ve çalışkan olmayı, irşad ve tebliği, illaki okumayı ve düşünmeyi dahil edebiliriz..

Bu 8X3'lük sistemi uygularken bize yardımcı olacak hadisleri yazıp evimizin muhtelif yerlerine asabiliriz. Ve Rabbimiz Allah'a günlerimizi ve zamanımızı daha da bereketli kılması için dua edebiliriz. O'nun Basit ismine sığınabiliriz!

Ey Rabbimiz her türlü israftan ve aşırılıktan sana sığınırız! Sen Basit'sin hikmetle genişletensin vaktimizi, imkanlarımızı, hasletlerimizi, Senin yolundaki amellerimizi geniş eyle. Bizleri zamanı tüketenlerden değil, zaman sürekli devinip değişirken, zamanla birlikte müspet manada değişen ve iki günü birbirine eşit olmayanlardan eyle. İnsanlara faydalı olacak ameller işlemeyi nasip et! Muhakkak ki Senin her şeye gücün yeter! Amin Amin Amin..

Öznur Çolakoğlu ÇAM


.........................................................................................................................................................................

"
Bir kişinin diğerine vereceği bir mal olmaksızın Allah için sevmesi imandandır. Hatta imanın ta kendisidir."
Cennete girmeyi kim istemez? Hayallerin güç yetiremediği ebedi nimetlere, ebedi huzura, mutluluğa ermeyi. Orada bütün ehli cennet kardeş. Kalplerden kin duyguları temizlenmiş, alemlerin sahibinin sevgisi, muhabbetiyle dolmuş. Aynı sevgiliyi sevmenin, aynı sevgili tarafından sevilmenin sevinciyle sarmaş dolaş olmuş. Hayali zor güzellikteki mekânlarda, hayali zor güzellikler içinde karşı karşıya oturmuş, ruhları muhabbetle adeta iç içe geçmiş, Allah'ı seven, Allah tarafından sevilen kullar.
O kullardan olmayı elbette hepimiz istiyoruz. Dünya cennet değil, ama oradaki nimetlerin en büyüklerinden biri olan sevgiye ulaşmak için cennete girmeyi beklememiz gerekmiyor.
Evet, Kevser havuzunda ebedi arınıştan önce, birbirimizin hatalarının, kusurlarının peşine düşmeden, dua ederek, yardım ederek birbirimizin temizlenmesine yardımcı olabiliriz. Allah'ın lütfundan ümitvar olup, kendimizi cennetlik kabul etsek ve dünyadayken cennetlikler gibi birbirimizi muhabbetle sarsak, şu hayatı cennet gibi yaşamış olmaz mıyız? Ve en önemlisi, Allah ve Rasulü'nü hoşnut etmiş olmaz mıyız?
Allahu Tealâ "rahmetinden ümit kesmememizi" emredip, müminleri kardeş ilan ediyor. Kardeşler birbirlerini sever, merhamet ederler. Kusurlarını, ayıplarını görmezler. Allah'ın lütfuyla birlikte yaşayacakları cennet gibi, iyi ve kötü yönleriyle dünyayı da birlikte yaşarlar.
Adı-sanı, meşrebi ne olursa olsun, kim olursa olsun, Allah diyen, Allah ve Rasülü'nü seven mümindir. Müminler de birbirlerini severler.
Rasulullah A.S. Efendimiz hadislerinde müslümanların Allah için birbirlerini sevmelerinin üzerinde ısrarla duruyor. Aşağıdaki hadislerde Peygamber Efendimiz A.S.'ın bu konuya verdiği önemi görebiliriz:
"Kim imanın tadını bulmak isterse sevdiğini ancak Allah için sevsin"
(Hakim)
"Bir kişinin diğerine vereceği bir mal olmaksızın Allah için sevmesi imandandır. Hatta imanın ta kendisidir."
(Tebaranî)
"Şüphe yok ki Allahu Tealâ kıyamet günü öyle seslenecektir: Benim celâlim için birbirini sevenler nerede? Benim gölgemden baka hiç bir gölgenin bulunmadığı bugün onları ben gölgelendireceğim."
(Müslim)
"İki kul birbirlerini Allah için severse, onların Allah'a en sevimlisi arkadan daha çok sevendir."
(Hakim)
"Allah Tealâ buyurdu ki: Benim için birbirlerini sevenlere sevgim hak oldu. Benim için birbirlerine samimi olanlara sevgim hak oldu. Benim için birbirlerine mallarını verenlere sevgim hak oldu. Onlar kyamet gününde nur saçan yüksek mekânlarda oturacaklar ve onları peygamberler, şehitler ve sıddîkler dahi kıskanacaklardır."
(Hakim)
Ebu Hureyre R.A. anlatıyor: Efendimiz A.S. şöyle buyurdu:
"Şüphesiz ki Allah'ın kullar içinde öyleleri vardır ki, peygamber değildirler ancak peygamberler ve şehitler onları kıskanır."
Sahabe-i Kiram: "Ya Rasulallah onlar kimlerdir? Umulur ki biz de onları sevenlerden oluruz." dediler.
Efendimiz cevaben buyurdular:
"Onlar dünyada iken herhangi bir akrabalık veya nesep bağı olmaksızın Allah yolunda birbirlerini seven kimselerdir. Onların yüzleri nurdan, oturdukları yüksek yerler nurdandır. Onlar, insanların korktukları zamanlarda korkmayacaklar, insanların üzüldükleri zamanlarda üzülmeyeceklerdir."
(Tebaranî)
Ebu'd-Derda R.A.'dan bir başka rivayette ise Sahabe-i Kiramdan biri, "Onları bize anlat ki tanıyalım" dedi.
Efendimiz s.a.v. buyurdu:
"Onlar değişik kabilelerden, değişik yurtlardan oldukları halde Allah'ı anmak, konuşmak, zikretmek üzere toplanan, birbirlerini Allah için seven kimselerdir."
(Tebaranî)
Muaz b. Enes R.A., bir gün Efendimiz A.S.'a imanın en üstününü sormuştu. Efendimiz de cevaben:
"Allah için sevmen, Allah için buğzetmen (kızman), ve dilini Allah'ı anmakta çalıştırmandır."
buyurmuştu.
Muaz, "Ya Resulallah bu ne ile olur?" diye sorunca, Efendimiz de:
"Kendin için istediğin iyiliği insanlar için de istemen, kendin için çirkin gördüğünü onlar için de çirkin görmendir."
şeklinde cevap vermişti.
(Ahmed b. Hanbel)
"Kul Allah için sevip, Allah için buğzettiğinde veli (Allah dostu) olmayı hak etmiştir."
(Tebaranî)
Açıkca anlaşılıyor ki, Peygamber A.S. Efendimiz "Allah için inananları sevmeye" davet ediyor.
Her türlü nefsi hesaplamaların terk edildiği böylesi bir sevgi birliği vücuda getirmek, dünyada da ahirette de müslümanlara ancak huzur getirir.
Abdullah ibn-i Mesud R.A. arkadaşlarıyla sohbet etmek istediğinde "Haydi gelin bir saat iman edelim" dermiş.
Haydi, gelin iman edelim!
 
    
                                              Muhammed E. Çaylar 

 

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
ÖNEMLİ:
Lütfen  maillerinizi iletirken, size gönderen kişinin mail adresini ve eğer varsa altta birikmiş mail adreslerini işaretleyip silin. (Delete) En fazla 3-4 saniyenizi alacaktır. Ayrıca göndereceğiniz arkadaşlarınızın mail adreslerini To (kime) bölümüne değil, Bcc  (Gizli) bölümüne yazarak adreslerin görülmez olmasını sağlayın. Böylece size ve arkadaşlarınıza virüslü maillerin gönderilmesini engellemişve adres toplayan spamcılara hizmet etmemiş olursunuz. Bu bilgiyi arkadaşlarınıza da göndermenizde fayda olduğnu düşünüyorum



" birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz mazide, birimiz müstakbelde, birimiz dünyada, birimiz ahirette olsak biz birbirimizle beraberiz"
 







Yeni nesil Windows Live Services'ı ücretsiz edinin. Buraya tıkla!

Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: