28 Şubat 2008 Perşembe

(Namaz Zamanı) 28 Şubat: Günün anlam ve önemi.

Cevat Akkanat
cevatakkanat@ttnet.net.tr
28.02.2008


Bugün, milletin aslî değerlerine karşı yapılan 28 Şubat sürecinin on
birinci yıldönümü. Bu 'post' hamlenin özelliklerini gelecek kuşaklara
anlatmak o günleri yaşayanların görevleri arasında olsa gerektir.

Bunun için, söz konusu süreçle özdeşleşmiş bazı kayıtları buraya çıkarmamız
yetecektir:

28 Şubat müdahalesi başta, başarılı bir ekonomik ve sosyal programa imza
attığı bugün iyice anlaşılan TC Hükümetini (Refah-Yol) yıkmak amacıyla
kurgulanmıştır. Bu hükümet, batının yanı sıra doğu ülkeleriyle de sıkı
ilişkiler kurmuş, özellikle de rantiyeci seçkin bir kesimin hortumlarını
kesmeyi başarabilmiştir.

Şu halde, 28 Şubat, bir avuç zengin hariç, halkın gününü ve geleceğini
perişan eden bir sürecin adı olarak anılacaktır.

28 Şubat, sahte "İrtica var, laiklik elden gidiyor." çığlıkları eşliğinde
uygulamaya sokulan bir baskı mekanizmasıdır. Zira, kendi arzusu
istikametinde bir ortam yarattığında bütün bu çığlıkların yerini sükut
almıştır.

Bu dönemin en önemli kelimesi ne bilim, ne de hukuk olmuştur. Bunların
yerine "brifing" kelimesi ikame olmuş, hemen her ortamı işgal etmiştir:
Otobüslerle brifing merkezlerine getirilen bazı yargı mensupları,
gazeteciler, siyasetçiler, işadamları ve sözde sivil toplum örgütü
mensupları "brifingleştirilenler" arasında yer almayı "onur" saymışlardır.

Adları 28 Şubatçıların aile albümünde yer alanların "tamsayısı"nı belirlemek
mümkün olmamakla beraber, adlarını silelim, içine eski cumhurbaşkanlarından
eski başbakanlara, siyasi parti liderlerinden milletvekillerine,
kartelleşmiş basın patronlarından onların hizmetindeki yazarlara, 'üst'
rütbeli askerlerden 'yüksek' hukuk mevkiindeki yargıç ve savcılara, YÖK'ten
üniversite rektörlerine kadar geniş bir liste girer.

28 Şubat'ın yerleşmesine katkı sağlayan meslek gruplarının sayısı az
değildir. Mesela "beşli çete" ifadesi onlardan bazıları için kullanılmış
olup 28 Şubat'ta ortaya çıkan bir söz öbeğidir ve temsil kabiliyeti içine
(kapsama alanına) giren dönemin kurumları olarak şunlar sayılmaktadır:
TÜRK-İŞ, DİSK, TOBB, TİSK ve TESK. Tabii bunlardan önce anılması gereken
TÜSİAD vardır. Bir diğeri de KESK.

Sürecin sivil toplumu temsil ettiği iddia edilen dernekleri arasında ise şu
kısaltma gruplarına rastlıyoruz: ADD, ÇYDD, vb. Bunlara fişleme işlerinde
bıçak gibi keskin bir kuruluş (BÇG) ise resmen eklenmelidir.

Hürriyet, Milliyet ve Sabah gazeteleri ise dönem içinde yaptıkları
servislerle rantiyeci seçkinlerin hizmetinde olmaktan hususiyle "zevk" almış
yayın organları olarak tarihe geçmiştir.

28 Şubatçılar sanat dalları arasında özellikle tiyatroya büyük iş
gördürmüşlerdir. Fakat tiyatro sanatı tarihinin hiçbir döneminde bu
süreçteki kadar ayağa düşmemiş, kötü oynanmamıştır. Bu anlamda, topluma
orijinal Müslüman tipi (!) olarak takdim edilen A. Kalkancı, M. Gündüz, F.
Şahin gibi aktör ve aktrisler ile farklı bir dünyayı temsilen Sisi'ye hayli
"iş" gördürülmüştür.

"Brifing"e yukarıda değinmiştik, bununla birlikte "Andıç" kelimesi de 28
Şubat literatürü içinde önemli mevki kaplamıştır. Bu anlamda, seri üretim
yapan bir sektör oluşturulmuş; bu sektör, maksadı hâsıl kılmak için, iş
ortamlarında ve bazı kurumlar seviyesinde olumsuz raporlarla kendini
gündemde tutmuştur.

Bütün bunlardan sonra 28 Şubat geride şunları bırakmıştır: Kapatılan
partiler, yıkılan ve yerine kurdurulan hükümetler, hortumlanan batık
bankalar, ekonomik krizler.

İstihdam imkânlarının azaltılması.

Kasıtlı ve kısıtlı sebeplere bağlı olarak işten çıkarmaların artması.

Eğitim öğretim haklarının keyfi şekilde çiğnenmesi.

Kişi hak ve özgürlüklerinin, insan haklarının ayaklar altına alınması.

Çeşitli alanlarda yargısız hükümlerin verilmesi.

Düşünce veya kılık kıyafet gibi farklı sebeplere bağlı olarak fişlemeler
yapılması.

Tanklarla topluma gözdağı verilmesi.

PKK'nın devlet için birinci tehdit olmaktan çıkarılması, yerine dindarlığın
konulması.

Ve bunlara benzer nice olumsuz gelişme. Sonuç olarak, güya Cumhuriyet'i
koruma amacıyla ortaya konulan ve "bin yıl süreceği" iddia edilen bu süreç,
Türkiye'nin itibarını hem içerde hem de dışarıda zedelemiştir. Aziz
milletimizin benzeri ortamları bir daha yaşamamasını temenni ediyorum.

Bu sayfanın okurları için, o döneme tepki olarak yazdığım Mahzun Çoban Şiiri'ni,
"Sen Bir Sevda Ağacısın Türküler Çağırır Yüzün" adlı kitabımdan buraya
aktarıp bitiriyorum: "taze otlar kaynatırız dağlarda/ ardıç kabuğundan
cuğaralar sararız// yararız karnını soğanların da/kaşıklar yaparız
yoğurtlara// atlarız terleyen bedenle ah/ ha ırmağa ha ırmağa
ırmağa//bakarız kaybolmuş kuzularımız/ nasıl da koşarız dağ yamaçlarına//
yani tırmanırız kanar parmaklarımız/ sularız kan revan terimizle ağaçları//
aşktır sonsuz bir destandır hayatımız/ olur elbet bir gün bizim de bir
tankımız" (1998



--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: