"Allah'a döneceğiniz günden sakının. Sonra herkese kazandığı eksiksizce ödenecek ve onlara haksızlık yapılmayacaktır." (Bakara: 281) "...Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar." (Ra'd: 21) Her Müslüman'ın; mükellefiyet çağına girmesiyle ta vefat edinceye kadar her işinde, her amelinde, her zaman ve her şart altında, İslam dairesi içinde kalarak Allah'ın hudutlarını koruma zorunluluğu vardır. Bu ölçüyü bütün fiiliyatıyla göstermeli, sözleriyle göstermeli, yazılarıyla göstermelidir. Hatta sükutu dahi bu çerçeveyi koruduğunun işaretlerini vermelidir. Bu anlamda; ciddi bir şekilde Yüce Allah'a hesap vereceğinin bilincinde olan; sekeratın, kabrin, mahşerin, mizanın, sıratın, cennet ve cehennemin, kısacası ölüm ve ötesinin hesabını yapan Müslüman yazar ve çizerlerin de; yazdıklarında, söylediklerinde, yorum ve tespitlerinde çok dikkatli olmaları gerekmektedir. Bu konumda ve meslekte olan Müslümanların; gerek yazılarında ve gerekse de konuşmalarında çok ciddi bir hesap içine girmeleri zorunludur. Yazarlar; bulundukları mevki itibariyle birçok insanı etkileme, yönlendirme, belli bir bakış açısı verme gücüne sahiptirler. Çünkü bir yazar, gerek yazdıklarıyla ve gerekse de söyledikleriyle binlerce insana ulaşabilmektedir. Bu nedenle yazıp söylediklerinden etkilenip müspet bir bakış açısına sahip olan okuyucu ve dinleyicilerinin yaptıkları her hayırlı amele ortak olacaklardır. Ancak okuyucu ve dinleyici kitlesini yanlış yönlendirenler olursa, bunun da karşılığını alacağı ve ahirette hesabının sorulacağı muhakkaktır. O halde Müslüman yazar ve çizerler; yazdıklarından, konuştuklarından ve yorumlarından dolayı hesaba çekileceklerinin muhasebesini yapmak zorundadırlar. Müslüman bir yazar; ölüm ve ötesinin hesabını yapar, yazı ve yorumlarını buna göre şekillendirir. Yani Müslüman olmayan, İslam'a ve Müslümanlara düşmanlık yapan, sürekli bir şekilde Allah'a isyan içinde olan biri gibi istediği zaman, istediği gibi yazıp konuşamaz. Yazarlık yönüyle aynı konumda olsalar bile, Allah'a hesap verme noktasında aynı konumda değillerdir. Biri; Allah için yazma, İslam'a ve Müslümanlara faydalı olma, hakkın ve adaletin tahakkuku ve üstün gelmesine çalışma ve tüm bunların karşılığında Allah'ın rızasını kazanma düşüncesi içinde iken; diğeri daha şimdiden, yani dünyada iken Allah'ın lanetini ve gazabını üzerine çekmiştir. Bu iki insan ne Müslüman toplum nezdinde, ne de Allah katında bir olamayacakları gibi yazı ve yorumlarında da elbette bir olamazlar. Dünyanın değişik yerlerinde, yaşadığımız coğrafyada ve kendi çevremizde çok değişik düşüncelerde ve anlayışta olan; meselelere bakış açılarında, çözüm önerilerinde, metot ve hareket tarzlarında farklılık gösteren topluluklar, gruplar ve cemaatler vardır. Her Müslüman, her topluluk, grup veya cemaat İslam dairesi içinde kaldığı müddetçe, değişik araç ve metotlarla İslam'a hizmet edebilir. Bazı Müslüman fert, grup ve toplulukların İslam'a hizmet noktasında bakış açıları, metotları ve kullandıkları araçlar hoşumuza gitmeyebilir, bu nedenle tasvip etmeyip hoş karşılamayabiliriz. İslam'a hizmet adına zaman zaman yanlış yaptıklarını da müşahede edebiliriz. Hatta yaptıkları (iyi niyetli) yanlış icraatlar sebebiyle günaha bile girdiklerini görebiliriz. Hakeza İslam'a hizmette esas olan; yapılan hizmetin faydalı ve güzel bir netice vermesini beklemekle beraber, İslam'a hizmet eden başka Müslümanların çalışmalarının da zarar görmemesinin hesabının yapılması gerekir. Ancak bazen buna dikkat edilmediğinde, yapılan hizmetler bir noktada tasvip edilmeyen bazı kesimlerin menfaatleriyle de örtüşebilir. İşte böyle bir durumda bile, Müslümanların birbirlerine bakışları, değerlendirmeleri ve tepki göstermeleri hüsn-ü zanla ve İslam dairesi içinde olmalıdır. İslam düşmanlarının pireyi deve yaparak Müslümanlara saldırdıkları gibi, ateşe körükle gitmemeli, yapıcı eleştirilerde bulunmalı, doğruyu ve yanlışı kırmadan, üzmeden, incitmeden, dışlamadan gösterebilmeliyiz. "Onu işittiğiniz zaman, erkek mü'minler ile kadın mü'minelerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: "Bu, açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür" demeleri gerekmez miydi?" (Nur: 12) "Onu işittiğiniz zaman: 'Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen yücesin; bu, büyük bir iftiradır' demeniz gerekmez miydi?" (Nur: 16) İslam düşmanlarının istifade etmemeleri şartıyla, Müslümanlar birbirlerini hikmetle, şefkatle, Allah'ın rızasını dileyerek doğru yola, faydalı icraatlara çekmek, hata ve yanlışları gösterip bundan dönmelerini sağlamak için yazarlar, söylerler ve yapıcı eleştirilerde bulunabilirler. Ancak hiç kimsenin, kendi bakış açılarını baz alıp bazı hata ve yanlışlarından dolayı, Müslüman birilerine hakaret etme, töhmet altında bırakma ve itham etme hakkı yoktur. Her kim yaptığı hakaretleri, ithamları ve töhmet altında bırakmaları, bazı İslam düşmanlarına yaranmak, itham ettiklerinden olmadıklarını göstermek hesabıyla yapıyorsa, yazdıklarında buna ilişkin mesaj ve kaygıları taşıyorsa; bilsinler ki, onları asla memnun etmeyecekleri gibi, ağır bir sorumluluğun altına da gireceklerdir. Hele de böylesi teşebbüsler aşağılık komplekslerinden kaynaklanıyorsa, bunun da basitliğin en alası olduğu bilinmelidir. Biz Müslümanlar, Müslüman olmayan birilerinin bakıp değerlendirdiği gibi bakamayız. Onların yazdıkları gibi yazamaz, konuştukları gibi konuşamayız. Çünkü onların Allah ve ahiret diye bir dertleri ve hesapları yoktur. "...onlar, kalplerin ve gözlerin inkılâba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar." (Nur: 37) Elbette bir Müslüman, insan olması yönüyle hata yapabilir, yanlışa düşebilir, hatta günah da işleyebilir. Bütün bunların hesabını elbette Allah'a verecektir. Ancak aynı şekilde hatayı bahane ederek, hata yapanı olmadık şekilde itham eden, hakaret eden, töhmet altında bırakan ve iftira atanlar da Allah'a hesap vereceklerdir. Çünkü iyi niyetle yapılan bir hata bu kadar büyük iftiralara ve hakaretlere mazeret olamaz. Müslümanlar; zan üzerine, sadece gördükleriyle, yapılanların fayda ve zararlarının kendilerine göre hesabını yaparak diğer Müslümanlara hakaret edemez, onları itham altında bırakamazlar. Hakeza kaynağı Müslüman kimseler olmayan ve İslam'a ve Müslümanlara düşmanlık içinde olanların haber ve karalamaya dayalı bilgilerini doğru kabul edip yazı ve yorumlarını bunun üzerine bina edemezler. Müslümanlar; sonucu pişmanlık olan böylesi durumlardan şiddetle kaçınmalıdırlar. "Mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara irtikap etmedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet edenler ise, gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir." (Ahzab: 58) Yazdıklarımız ve konuştuklarımızla başkalarına ulaşmasak bile, okuyucularımızla beraber, yukarıdaki hususlarla ilgili çok duyarlı olacağız inşallah. İçinde olmadığımız ve yakından tanımadığımız, dünyanın herhangi bir yerinde adları ne olursa olsun; gerek düşünce ve gerekse eylem planında İslam'a hizmet adına yaptıkları her şeyin İslam'a ve Müslümanlara faydalı olması temennisinde bulunacağız. Müslümanların yaptıkları ve yapacakları her şeyin İslam'a ve Müslümanlara fayda getirmesini dileyeceğiz. Allah rızasını arayan mü'minlerin İslam'a, Müslümanlara, davaya, imanlarına ve ahiretlerine zarar verecek hiçbir şey yapmamalarını, aynı şekilde dünyanın her yerinde İslam'a hizmet eden Müslümanların yazılarıyla, sözleriyle ve fiilleriyle (bilmeden ve istemeden) zarar vermemelerini şanı Yüce Rabbimizden dileyeceğiz. "Şu halde bil; gerçekten, Allah'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret dile. Allah, sizin dönüp-dolaşacağınız yeri bilir, konaklama yerinizi de." (Muhammed: 19) Her şeye rağmen içinde olmadığımız ve yakından tanımadığımız Müslümanların bazı yaptıklarını, kendimize ve bakış açımıza göre doğru bulmuyorsak, tartışma ve niza sebebi olmayacak şekilde yapılanların hem İslami açıdan, hem de yer ve zaman açısından uygun olup olmadığı gibi hususların değerlendirmesini yaparız ki, benzer yanlışlıklara düşmemek için gerekli ders ve ibretleri çıkarabilelim. Elbette bunu yaparken, töhmet altında bırakma ve itham etme, hakaretlerde bulunma gibi şeylerden de sakınacağız. Zamanında; bazı safdil Müslümanların yanlış bilgilendirmesi, bununla beraber İslam'a ve Müslümanlara düşmanlık yapanların kendilerine göre hazırladıkları ve sundukları malzemelere itibar ederek bizi tanımayan, bizimle konuşmayan, izahı ve açıklanması yapılmadan bazı zahiri şeylere bakarak bize çeşitli ithamlarda bulunan, töhmet altında bırakmak isteyen ve birçok hakaretin hedefi haline getirenlerden çok sıkıntı çekenler olarak aynı yanlışa düşmemeliyiz. O halde biz; tasvip etmediğimiz, faydasız hatta zararlı gördüğümüz bir işin, eylemin, olayın gerçek mahiyetini, işi yapanların maksatlarını, niyetlerini ve delillerini öğrenmeden söz ve yazılarımızla kimseyi incitmeyeceğiz İnşallah. "Allah'ım bize hakkı hak olarak gösterip ona tabi olmayı; batılı da, batıl olarak gösterip ondan kaçınmayı nasip et!" Amin! |
İnzar (inzar Dergisi 48. Sayı) |
From: yusuf_kan_92@hotmail.com
To: kiyamet_85@hotmail.com; aktasyazilim@cevherler.net; fisherman0606@hotmail.com; hareke03@hotmail.com; ittulum@hotmail.com; malibagir@hotmail.com; musa.sert@hotmail.com; namazzamani@googlegroups.com
Subject: (Namaz Zamanı) SELAM ALEYKÜM
Date: Mon, 6 Oct 2008 07:47:19 +0000
İLGİLENEN ARKADAŞALARA
http://www.haber7.com/haber/20080923/Genc-Akademi-11-Ekimde-basliyor.php
Tamamıyla yeni Windows Live Messenger ailesine katıl Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder