23 Ekim 2008 Perşembe

(Namaz Zamanı) esselam...cumamız hayırlara vesile olur inşallah.hoşça bakın zatınıza.kalbi muhabbetle dua ile...







Hasan YÜKSELTEN

Sebepler sukut ettiğinde




Hz. Yunus'un (as) kıssasını bilirsiniz sanırım. Hani peygamber olarak gönderildiği kavminin inadı karşısında kavmini terk eden, daha sonra bindiği gemiden denize atılan, fırtınalı bir denizde, karanlık bir gecede büyük bir balık tarafından yutulmuşken, her taraftan ümit kesik bir vaziyette 'Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum'1 duâsıyla Allah'ın affına kavuşan ve sahil-i selâmete çıkan Hz. Yunus'un (as) kıssasını. Üniversitelerin açılmasıyla birlikte tekrar gündeme gelen ve senelerdir çözülemeyen başörtüsü yasağı probleminin çözümü için bu kıssadan almamız gereken önemli dersler var bence. Zira yıllardır bu problemin çözümü için neredeyse başvurulmadık merci kalmadı gibi. Meclis, bakanlıklar, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı, Anayasa Mahkemesi, AİHM, vs gibi mercilerden medet umuldu hep. Bu dünya hikmet dünyası. Elbette birşey elde etmek için sebeplere müracat etmek gerekiyor. Ancak neticenin sebeplerden degil, Allah'tan olduğunu da iyi idrak etmek gerekiyor. Bir taraftan hâl dilimizle dini değerlerden büyük oranda taviz verirken, diğer taraftan sebeplere daha çok bağlandıkça, çözüm bir tarafa, daha da çözümsüz bir durum ortaya çıkıyor. Demek ki bu meselede de Hz. Yunus'un (as) vaziyeti gibi sebepler sukut ediyor.

Zaman zaman bu yasağı protesto için düzenlenen yürüyüşlerde, ellerde taşınan Zübeyde Hanım fotoğrafları dikkatimi çeker. Sanki başörtüsünün meşrûiyeti Zübeyde Hanım'ın resimlerinde aranıyor gibidir. Oysa başörtüsü, meşrûiyetini Allah'ın emrinden ötürü alır, Zübeyde Hanım kullandığı için değil. O yüzden referanslarımızı da yanlış yerlerde aramamalıyız kanaatindeyim.

Yakın zamanda bir dostum şu soruyu yöneltti bana: 'Artık başörtüsünden vazgeçmemek için üniversiteye gitmeyen kimse kaldı mı acaba?' Hangi noktaya geldiğimizi göstermesi açısından gerçekten dikkate değer bir sorudur bu. Çok istisna da olsa başörtüsünden taviz vermeyen idealist hanımlar var çok şükür. Fakat çeşitli kandırmacalarla aklı karışan bir nesil için, artık üniversite veya kariyer, başörtüsünden çok daha öncelikli bir mesele halinde maalesef.

Ancak bu meseleden yalnızca başörtüsünden vazgeçen hanımları mesul tutamayız bence. Cahiliye devrinde kız çocuğunu diri diri toprağa gömen insanlar misâli, kendi kızlarını bizzat farzdan uzaklaşmaya teşvik ederek onların ebedî hayatlarını toprağa gömen anne-babalar, başörtüsünün farz olmadığına fetva veren hocalar, 'Ne yapalım hayat müşterek, eşim de çalışmalı' ya da 'Başörtülü bir eş ileride benim kariyerime engel olabilir' gibi düşüncelerle evlenecekleri kızların özellikle örtüsüz olmasını isteyen sözümona dindar erkekler, hepimiz mesulüz. Hepimiz sahibinden kaçmış köleler gibiyiz. Sebeplere takılmış akıllarımız uhrevî istikbal yerine dünyevî istikbal için endişe ettiğinden beri, Allah bizi, O'nun rahmetine güvenmedikleri için Tih çölünde yıllarca avare dolaşan İsrailoğulları misâli, sebeplerin peşinde koşturup duruyor. Oysa görülüyor ki, biz sebeplerin peşinde koştukça sebepler bir bir sukut ediyor. Çözüm beklediğimiz merciler, yasağı daha da perçinliyor.

Artık Hz. Yunus'un (as) duâsına sarılmanın, hatamızı itiraf edip, sebeplerden yüzümüzü çevirmenin, Müsebbibü'l-Esbâb olan Rabbimize yönelmenin zamanı gelmedi mi? Hz. Yunus'u (as) balığın karnından kurtaran Zât, umulur ki, hatamızı itirafımıza binâen, samimiyetimize binâen ummadığımız bir şekilde bizi de özgürlüklerimize kavuşturur. Zira O, sebeplere muhtaç olmayandır, hükmü her yere geçendir. O bizim kalbimizdeki en ince arzuları bilen ve cevap verendir. Önemli olan O'nun rızasını talep etmektir. Bediüzzaman'ın dediği gibi, O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, bizler istemek talebinde olmadığımız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder.

Sebepler sukut ettiğinde ve tutunacak bir dal kalmadığında, Yunus (as) misâli O'na dönmenin zamanıdır artık. O'ndan başka başvurulacak merci de yok zaten. Küfür devam eder ama zulüm devam etmez. Bu yasak da birgün kalkacak elbet. Bizim hak edip etmememize göre belki kısa bir sürede belki uzun bir sürede kalkacak. O'nun rahmetinden umalım ve niyaz edelim ki, bunu bize pahalıya satmasın…

Dipnot:

1- Enbiyâ Sûresi, 87  http://www.yeniasya.com.tr/2008/10/16/yazarlar/hyukselten.htm



Meryem TORTUK

Yardımlaşma nereye saklandın? Çık ortaya




Ey yardımlaşma, sen birbirimiz için hayatı kolaylaştıran bir haslettin aramızda, ama şimdi nereye saklandın? Kalbimizin neresine gömüldün, ya da sildik mi seni bencilliğimizin altında ezdik, görünmez mi kıldık? Hani kimi yerde imeceydi adın, kimi yerde iş birliği, kimi yerde emeklerin birleştirilmesi, ama aslında gönül gönüle bir yürüyüşün adıydın. Hep birlikte türküler, şarkılar, hikâyeler eşliğinde başlanan işler göz açıp kapayana kadar biter, sen de kalpten bir teşekkür olarak dilimize dökülüp, gülen gözlerle geçerdin aramızdan. İşte şimdi hepimiz ardından, "Ne oluyor bize ki, önceden birbirimize omuz verip işlerimizi kolaylaştırırken, şimdi engellemeye çalışıyoruz?" diye sorar olduk. Korkar olduk birinden bir yardım istemeye ve birine bir yardıma koşmaya. "Acaba yanlış mı anlaşılırım, nasıl karşılanırım? Bunun altından bir şey çıkar diye mi düşünülürüm?" sorularıyla artık seni en uzağımıza atmış durumdayız.

Seninle ilgili anlatılanlar masallardan fırlamış gibi geliyor şimdi bize. Ya da çocukluğumuzun pembe maviliklerinde kaybolan bir düş gibi…

Hadi koş gel yine aramıza. Hafiflesin ağırlıklarımız, omuz omuza yürümenin tadına yeniden varsın dimağımız. Kalbimizin, ruhumuzun, düşüncelerimizin ağırlığında yürüyemez olduk. Çünkü yüreğimizi dinlendireceğimiz candan bir dosta da hasretiz aramızdan çekip gittiğinden bu yana. Artık gözlerimize bakarken bile, "acaba?"lar gelip geçiyor zihinlerimizden.

Bir eşyayı taşırken, "Şunun ucundan tutacak birileri yok mu?" diye bakıyoruz etrafımıza, ama nafile. Kimseye de diyemiyoruz ki, "Bu çok ağır bana bir yardım eder misiniz?" diye. Çünkü en masumundan isteğimizin bile karşı tarafta nasıl yankılanacağını bilemiyoruz…Yine kuşkular ve acabalarla mütereddit, üç kat yorgun ve bitkin bir halde kendi işimizi kendimiz yapmaya koyuluyoruz.

Hani teknoloji kolaylaştırdı hayatın bir çok alanını, herkes teknolojinin gücünden faydalanıyor, o yüzden de kimsenin kimseye ihtiyacı yok diye mi, düşünmeye başladık? Teknolojinin soğuk gücü aramıza girince, gücün yorumu da mı değişti? Oysa güç, kalplerdeki sımsıcak beraberliğin yüzlerdeki tebessümü değil miydi? Bir işin omuz omuza bitirilmesinden sonra yorgun bedenlerden gözlere yansıyan huzur ve mutluluğun diğer adı…

Bir de önceden erkekler bayanlara elinde büyük bir paket varsa yardıma koşar, onu elinden alıp taşırdı. Ah ki, bu da artık yok. Otogara gelen yirmi kiloya yakın paketimi taksiye taşırken etrafımda bana sadece, "Çok ağır mı?" diye soran erkeklere "Önceden erkekler, bayanlara 'Çok ağır mı?' diye sormak yerine, yardım ederlerdi. Şimdi seyredip, soru sormaktan öteye gitmiyorlar. Haklısınız, yardımlaşmak enayilik artık" dediğimde, senin yokluğunun ne kadar büyük bir yük olduğunu anladım…

Aslında çok önceden beri aramızdaki yokluğunun farkındaydık. Buna üzülüyorduk, ama kendi kendimize bir şeylere kalkışıp düzeltecek yetkinliğimiz de elimizden alınmış ah ki ne ah!

Mü'min olmanın sıfatlarındandı aslında birbirine yardıma koşma. Kur'ân yardımlaşmanın faziletlerinden söz ederken, Peygamberimiz (asm) buyuruyordu, "Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz" diye. Kardeşliğin en büyük hasletlerinden biri olarak aramızda bizi birbirimize bağlayan büyük bir güçtün… Yokluğun iplerimizi gevşetti ve bizi buz gibi yabancılara çevirdi…

Hadi yeniden dön aramıza ve kuşku duymayalım varlığının aramızdaki güzelliğinden. Soru olma zihnimizde, koskocaman bir halat ol, kalplerimizi birbirine bağlayıp, işlerimizi kolaylaştıran…

28.06.2008

E-Posta: mtortuk@yeniasya.com.tr




" birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz mazide, birimiz müstakbelde, birimiz dünyada, birimiz ahirette olsak biz birbirimizle beraberiz"


Tamamıyla yeni Windows Live Messenger ailesine katıl Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: