On 24 Ağustos, 14:43, teoman ustaoglu <teomanustao...@hotmail.com>
wrote:
> - Ey Allah'ın Nebisi! Hayvanların kendi aralarında neler konuştuklarını
> çok merak ediyorum. Bunu bilmek ve anlamak istiyorum. Ne olur bana da
> hayvanların dilini öğret, diye yalvarıp ısrar etti.
>
> Süleyman (Aleyhisselâm) ona dedi ki:
>
> - Sana lazım olmayacak bu tür şeyler bilmen iyi değil. Çünkü sen
> onların konuştuklarını anlarsan, bunun arkasındaki hikmeti idrak edemez
> ve buna sabredemezsin. Onun için bu tür isteklerden vazgeç!
>
> Fakat adam her şeye rağmen bu konudaki istek ve ısrarını sürdürdü.
> Süleyman (Aleyhisselâm)'ın, hayvanların dilini kendisine öğretmesi için
> yalvarıp yakardı.
>
> Süleyman (Aleyhisselâm)da, Allâh-u Teâlâ'dan almış olduğu izinle, bu
> ısrarcı adama hayvanların dilini öğretti. Kendisine bu konuda izin
> verilen adam, gerçekten de hayvanların dilini anlamaya başladı. Onların
> aralarında konuştuğu şeyleri dinliyor ve bundan çok büyük haz
> duyuyordu.
>
> Ahırdaki hayvanlarının da neler konuştuğunu merak eden adam, onlara
> yem vermeye o gün biraz daha erken gitti. Baktı ki ahırdaki eşekle öküz
> aralarında konuşuyorlar, hemen kulak kabartıp dinlemeye başladı. Öküz
> yaptığı işten şikayet ediyordu:
>
> - Eşek kardeş, doğrusunu istersen senin işine imreniyorum. Akşama
> kadar rahat rahat tarlada geziyor, yeşil çimlerden yiyor ve keyifle
> anırıyorsun. Arada bir yük olursa onu taşıyorsun o kadar. Oysa ben
> öylemi? Durmadan - dinlenmeden, yaz
>
> - kış çalışıyorum. Sabah olunca beni yine çifte koşacaklar. Eşek kurnaz kurnaz gülümsedi:
>
> - Eğer biraz uyanık olsan bu kadar yükün altına girmez, arada bir
> dinlenirsin. İstersen bu konuda sana kolay bir taktik vereyim. Mesela
> bak sahibimiz bize yem vermeye gelmiş.
>
> Getirdiği yemlere bu gece hiç dokunma ve öylece bırak. Sabah olunca
> da hasta numarası yapar, yerinden dahi kalkmazsın. O da bakar ki
> getirdiği yemler duruyor, hayvancağız hastalıktan ayağa dahi
> kalkamıyor, böylece senin bu durumuna acır ve seni tarlaya çift sürmeye
> götürmez. Sen de bu sayede hiç olmazsa birkaç gün istirahat etmiş
> olursun.
>
> Tabi bunların aralarında geçen konuşmayı dinleyen sahipleri
> duyduklarından gayet memnun vaziyette; "Bu hayvanların konuşmalarını
> anlamak ne güzel bir şeymiş" diyerek ahırdan çıktı.
>
> Eşeğin vermiş olduğu bu akıl, öküzün çok hoşuna gitti. Ve bu planı
> hemen uygulamaya koydu. O kadar aç olmasına ve canı çekmesine rağmen,
> sahibinin önüne koyduğu yemlere hiç dokunmadı ve yemedi. Öylece sabaha
> kadar aç olarak yattı. Tabi akıl veren kurnaz eşek, öküzün yemediği
> yemleri kendisi afiyetle yedi ve her zamankinden daha tok ve daha mutlu
> şekilde uyudu.
>
> Sabah olunca, adam ahıra geldi. Baktı ki öküz aç bir halde yatıyor.
> Şöyle birkaç kere onu dürtükledi ama öküzün hiç kalkmaya niyeti yoktu.
> Akşam eşeğin ona öğrettiği planı çok iyi uyguluyordu. Adam, kaytarma
> konusunda akıl veren eşeğe iyi bir ders vermek için; "Madem evimizin
> öküzü hastalanmış, o güzelce istirahat etsin de, iyileşesiye kadar onun
> yerine eşeği çifte koşalım" dedi. Ve eşeği aldı tarlaya götürüp sabana
> koştu ve akşama kadar onunla çift sürdü. Eşek böyle işlere alışkın
> olmadığı için, o gün neredeyse canı çıkacaktı. Akşam yediği fazladan
> ot, burnundan fitil fitil geliyordu. Nasıl olmuştu da böylesine bir
> akıl vermişti, keşke diline eşek arısı soksaydı da böyle bir şey demez
> olaydı.
>
> Akşam eşek yorgun argın vaziyette, gayet bitkin bir halde ahıra
> geldiği zaman öküz öylesine mutluydu ki. Keyifle geviş getiriyor,
> kendisine bu taktiği öğreten eşeğe teşekkür ediyordu. Fakat eşek,
> durumun vehâmetini ve ciddiyetini çok iyi kavramıştı. Şayet bu durum
> birkaç gün daha devam ederse, buna dayanamaz nalları dikerdi. Onun için
> ne yapıp etmeli ve başka bir plan yaparak, üzerine kalan bu tarla sürme
> işinden kurtulmalıydı.
>
> O akşam yine aralarında konuşurlarken eşek dedi ki: "Öküz kardeş! Bu
> gün tarlada neler oldu, neler konuşuldu bir bilsen? Diğer çiftçiler
> benim sabana koşulduğumu görünce, sahibimize dediler ki 'Senin öküze ne
> oldu da bunu çifte koşuyorsun?' O da onlara: 'Zaten tembel öküzün
> biriydi.
>
> Şimdi de durup dururken hasta olmuş, ben böyle işime yaramayan bir
> hayvanla uğraşamam. Onun için yarın onu kasaba götürüp kestireceğim'
> dedi. Yani senin anlayacağın, eğer yarın da hasta numarası yaparsan
> kendini kasabın bıçağının altında bil." Tabi adam yine onların
> konuşmalarını dinliyordu. Ve bunları duydukça da zevkten dört köşe
> oluyor, katıla katıla gülüyor "Bu hayvanların dilinden anlamak ne güzel
> bir şeymiş" diyordu. Sabah olunca, ahıra gitmeden önce şöyle bir
> çiftliği dolaştı. Çiftliğin köpeğiyle horozu da kendi aralarında
> konuşuyorlardı. Kulak misafiri olup dinlemeye başladı. Köpek, horoza
> iyi beslenemediğinden yakınıyordu.
>
> - Horoz kardeş, sen arpayla buğdayla da karnını doyurabilirsin.
> Hiçbir şey bulamazsan sağa sola saçılmış taneleri yesen gene karnın
> doyar. Ama benim durumum çok berbat. Ne zamandır şöyle yağlı bir kemik
> yemiş değilim, deyince horoz onu teselli edip müjde verdi:
>
> - Sen hiç merak etme köpek kardeş! Bu gün yarın bizim ağanın öküzü
> ölecek. İşte o zaman büyük bir ziyafet seni bekliyor. Hele sen bir
> yarına kadar sabret bakalım. Bu konuşmaları duyan adam telaşlandı.
> Demek yarın öküz ölecekti öyle mi? Bu zarardan mutlaka kurtulmalıydı.
> Onun için hemen ahıra gitti ve öküzü alıp doğru hayvan pazarına
> götürdü. Orada kelepir fiyatına hayvanı elden çıkardı ve: "İyi ki
> hayvanların dilini öğrendim, yoksa öküz elimde ölecekti ve zarar
> edecektim." dedi.
>
> Tabi bizim köylü, hayvanlardan aldığı bu haberlere öylesine alışmıştı
> ki, onların ne konuştuğunu, ne söylediğini dinlemeden artık rahat
> edemiyordu. Ertesi gün yine köpekle horozu dinlemek için oraya gitti.
> Köpek, horoza sitem ediyordu.
>
> - Bana niye yalan söyledin. Öküz ölecek, sen de ziyafet çekeceksin
> demiştin, hani ne oldu? Ne ziyafet, ne de bir şey. Yine aç, yine
> açıktayız. Horoz cevap verdi:
>
> - Ben sana yalan söylemedim. Aslında ağanın öküzü ölecekti ama, ağa
> açık gözlük edip öküzü sattı. Tabi öküz de, onu satın alan adamın
> elinde öldü. Biz de avucumuzu yaladık. Ama sen hiç merak etme! Öküzü
> kurtardı ama, eşeği kurtaramayacak. Yarın onun eşeği ölecek. Mecburen
> onu getirip buraya bırakacaklar. Sende bol bol et - kemik yersin. Adam
> bunu duyunca telaşlandı, yine süratle ahıra koştu. Ve eşeği alıp pazara
> götürdü ve onu da sattı. Parasını cebine indirirken keyifle mırıldandı:
>
> - İyi ki hayvanların dilini öğrendim, yoksa eşek de elimde
> ölecekti. Ertesi sabah ahıra gitmeden yine köpekle horozun bulunduğu
> yere gitti. Ne konuşacaklarını çok merak ediyordu. Bu sefer köpek çok
> kızmıştı. Çünkü horozun bahsettiği ziyafeti bir türlü yapamamıştı.
> Horozla, adeta hırlayarak konuşuyordu.
>
> - Bana bak horoz kardeş! Sabrımı taşırmaya başladın ona göre. Beni
> yine kandırdın, hani ağanın eşeği ölecekti?.. Horozkendini savundu:
>
> - Hayır! Kesinlikle seni kandırmıyorum, ağanın eşeği gerçekten öldü.
> Ama onu da götürüp sattı. Eşek de sattığı zavallı adamın elinde öldü.
> Fakat sana bir müjdem var ki, bu sefer mutlaka bu ziyafet olacak. Hem
> de sadece sen değil, çiftliğin bütün hayvanları bundan istifade
> edeceğiz. Tabi köpek buna inanmadı.
>
> - Hadi oradan, kim bilir yine ne yalan söyleyeceksin? Hem öküz de gitti, eşek de, ne olacak ki ziyafet olsun. Horoz dedi ki:
>
> - Ne mi olacak? İnan bana bu sefer ziyafetin büyüğü olacak. Ağa,
> birincide öküzü sattı, zarardan kurtuldu. İkinci de eşeği sattı
> zarardan kurtuldu. Ama bu sefer ağanın kendisi ölecek. Malına gelecek
> olan zarar, şimdi kendi canına gelecek. O ölünce de, hayrına mutlaka
> sofralar kurulur, kazanlar kaynar ve yemekler yedirilir. Onların
> artıklarından da kendimize bir güzel ziyafet çekeriz.
>
> Adam bu haberi duyunca kalbi duracak gibi oldu. Boğazı düğümlendi,
> nefesi tıkandı. Ölüm korkusundan âdeta şuurunu kaybetti. "Ne yapayım,
> ne edeyim" derken aklına Süleyman (Aleyhisselâm)a gitmek geldi. Hemen
> koşup huzuruna çıktı ve başından geçenleri bir bir anlattı. "Ne olur
> bana bir çare, bir yol göster" diye yalvarmaya başladı.
>
> Süleyman (Aleyhisselâm) dedi ki:
>
> - Ben sana "Bu tür bu tür isteklerden vazgeç, çünkü sen onların
> konuştuklarını anlarsan, bunun arkasındaki hikmeti idrak edemez ve buna
> sabredemezsin" dememiş miydim? Şayet sen öküzü satmasaydın, o ölecek ve
> gelecek olan bela atlatılmış olacaktı. Fakat onu satıp güya zarardan
> kurtuldun. Ardından bu bela eşeğine isabet edecek ve sen kurtulacaktın.
> Fakat eşeği de sattın, güya sana gelecek zararı yine savuşturdun. Ama
> kendin zarar etmemek için bile bile başkalarını zarara soktun.
>
> Sadece kendi menfaatini düşünüp, başkalarını zarara sokanların akıbeti budur.
>
> Kaynak:Arifan Dergisi
>
> _________________________________________________________________
> Gelen kutunuzda hiç yer kalmamasından bıktınız mı? Windows Live Hotmail şimdi size 5GB ÜCRETSİZ depolama alanı sunuyor! Ücretsiz Windows Live Hotmail hesabınızı buradan alın!http://get.live.com/mail/overview
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder