Sineler O Gunes'e (sallallahu aleyhi ve sellem) pervanedir
Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve selem) insanligin iftihar tablosudur. On dort asirdan beri dunya capindaki en buyuk dâhiler, dev filozoflar ve her biri dusunce semamizin yildizi nice mutefekkir ve ilim adamlari, hep O'nun arkasinda el pence divan durmus ve O'na hitaben: "Sen, sana mensubiyetle ovundugumuz insansin." demislerdir.
O'nun buyuklugune su yeter ki, cagimizda bu kadar tahripten sonra hâlâ biz, minarelerden "Eshedu enne Muhammeden Rasûlullah" sadâsini duyuyor, Ruh-u Revan-i Muhammedî'nin her yanda sehbal actigini musâhede ediyor ve ruhanîlerle beraber gunde bes kez cosuyoruz.. yine O'nun buyuklugu adina diyebiliriz ki; nesilleri ifsat ve idlâl ugruna icte ve dista bunca din dusmaninin calisip gayret gostermesine ragmen, bugun hâlâ cicegi burnunda ve daha tuyu bitmemis pek cok delikanlinin, hem de "Hakikat-i Ahmediye"yi (sallallâhu aleyhi ve sellem) hakkiyla anlayip kavramalari cok zor oldugu hâlde, pervanelerin isiga kostugu gibi Hazreti Muhammed'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) kosmalari, dunyada benzeri olmayan bir hâdisedir. Zaman, bizim icimizde, sinelerimizde O'na ait hakikatlerden hicbirini eskitemedi.. evet O hâlâ taptazedir. Cok defa dostlarima da soyledigim gibi, ne zaman Medine-i Munevvere'ye gitsem, O'nun kokusu beni o derece sarar ki, neredeyse bir adim otede bizzat kendisine kavusacak ve diriltici sesiyle "Merhaben, ehlen ve sehlen!" dedigini isitecek gibi olurum. Iste O, bizim icimizde bu kadar tazedir ve gun gectikce daha da tazelenmektedir.
Evet, zaman yaslaniyor, ihtiyarliyor; bazi dusunceler kohnelesiyor ve degerden dusuyor; fakat inananlarin sinelerinde Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem), her gun daha da acan bir tomurcuk gibi daima yenilenip tazeleniyor.
Zannimca, baskalarinin, baska seyleri anlattigi kadar O'nu anlatabilseydik -ki anlatamadik- baskalarinin anlatilmasina imkân verildigi kadar O'nun anlatilmasina imkân verilseydi ve sanata, hayata ait muesseseler O'nu anlatmak icin tam seferber olabilseydi, bugunku nesillerin gonlunde sadece O taht kuracak ve sinelerde sadece O bulunacakti.. yine de her seye ragmen, cihanin sarkindan garbina kadar gûnâ gûn herkes, elinde testisiyle o "Menhelu'l-Azbi'l-Mevrûd" sozuyle anlatacagim temizlerden temiz, pâklardan pâk kaynaga kosuyor ve o, guneslere tac giydiren Sultan'in otagina varmaya calisiyor.
Evet, bugun basta Amerika, Ingiltere, Fransa, Almanya olmak uzere, hemen butun dunyada O'nun hesabina bir dirilis musâhede edilmekte, hemen her yerde Muslumanlar mekikleriyle haril haril O'nun dusuncelerini islemekte, Islâm hesabina incelerden ince dantelalar, kanaviceler ormekte ve âdeta Muslumanlik yeni bir "Devr-i Saadet" ruhu yasamakta. Islâm dunyasinda da durum daha farkli degil... Bundan bir iki asir evvel muhakemesiz ve safiyane Muslumanliga ve Muslumanlara alâka duyan insanlarin yerinde bugun, Islâmî meselelerin ilmini yapan ve ilmin aydinlatici tayflari altinda Hz. Muhammed Mustafa'ya (sallallâhu aleyhi ve sellem) iktida eden, okumus insanlar var... Simdiye kadar surekli okumus kesimi istismar edenler, universiteleri, fakulteleri ve diger okullari bir kisim "izm"ler hesabina kullananlar ve millî muesseseleri kufur hesabina isletmeye calisanlar, tipki aysberglerin cozulmesi gibi artik birer birer cozuluyor ve suratle O'na dogru kayiyorlar.
Yillardan beri binlerce defa yer degistirenler; yer degistirip kendilerine tutunacak bir dal arayanlar; o sistemden bu sisteme, o ekolden obur ekole kosusup duranlar, butun bu cirpinip durmalarin fiyasko ile neticelendigini goruyor ve simdiye kadar hic fiyasko gormemis Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) mektebine kosuyorlar. Ancak, acaba biz, o sultanlara sultanligi ogreten Gonuller Sultani'ni istenilen olcude bilebildik mi? Butun anlatma durumunda olanlara da soruyor ve kendimi de onlarin arasina katarak diyorum ki; yirminci asir insanlarinin gonullerini costuracak kadar, o gonullere fer veren Efendiler Efendisi'ni acaba kendi kiymeti olcusunde anlatabildik mi?..
Hayir! Eger beseriyet O'nu tanisaydi, O'nun icin mecnun olur, yollara duserdi; ruhlari O'nun yâd-i cemîli sarinca burnunun diregi sizlar ve gozleri yaslarla dolardi, dolardi da, O'nun pâk semtine, peygamberlik dunyasina, tertemiz iklimine girebilmek icin urperir, O'nun askinin atesiyle yanan kalbinin kullerine hayat gelsin diye ruzgârin onune katilir ve hep oraya dogru suruklenirdi...
Insan sevdigini, bildigi olcude severken, bilmediginin de hep dusmani olagelmistir. Onun icindir ki, dusmanlarimizin hayat boyu kavga verdigi hususlarin odaklastigi nokta, O'nun nâm-i celîlinin unutturulmasi ve yeni yetisen nesillerin hep Iki Cihan Serveri'ne dusman olarak yetistirilmesidir. Ne lutufkâr tecellîdir ki, hasimlarimiz, O'nun ismini sinelerden sokup atmak istemelerine ragmen, bugun, O'na varmaya engel butun mânialar ve setler asinmis ve bilhassa genclik, tipki, gunlerce colun kavurucu sicaginda ac ve susuz olumle pencelestigi sirada, yani basinda âb-i kevser beliriveren bir insan sevinciyle kendini O'nun kucagina salivermistir. Elbette ki, o sefkat dolu sine, kendine bu istiyakla kosanlari bagrina basacak ve onlari mahrum birakmayacaktir.
Cuma gunleri camileri lebâlep dolduran insanlara bilmem hic dikkatle baktiniz mi? Eger dikkatle bakti iseniz, onlarin buyuk ekseriyetinin gencler oldugunu gormussunuzdur. Dalâlet ve tugyânin, kendi sistematigi icinde, butun nesilleri o korkunc vakumuyla cekmesine mukabil, acaba bu gencleri karda kista, soguktan tir tir titredikleri hâlde, abdest aldirip en zor sartlarda camilere kosturan nedir? Isterseniz ben soyleyeyim: Hazreti Muhammed Aleyhisselâm'in kudsî cazibesidir...
Akil ve havsalamiz alsa da almasa da, sineler O Sem'aya, O Gunes'e pervanedir.. cok yakin bir gelecekte, simdiye kadar bir turlu O'na kosamayip da kis sinekleri gibi takilip yolda kalan derbeder ve perisan akillar, yolda kalislarina pisman olacak ve ellerini dizlerine vurarak: "Biz niye pervane olup O'na kosmadik?" diyeceklerdir. O zaman belki de bircogu icin her sey bitmis olacak...
***
On dort asir evvel, yine bir boyle geceydi,
Kumdan, ayin on dordu; bir oksuz cikiverdi!
Lâkin, o ne husrandi ki: Hissetmedi gozler;
Kac bin senedir, halbuki, beklesmedelerdi!
...
Sirtlanlari gecmisti beser yirticilikta;
Dissiz mi bir insan, onu kardesleri yerdi!
Fevzâ butun âfâkini sarmisti zemînin,
Salgindi, bugun Sark'i yikan, tefrika derdi.
Derken, buyumus, kirkina gelmisti ki oksuz,
Baslarda gezen kanli ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanligi kurtardi o ma'sûm,
Bir hamlede kayserleri, kisrâlari serdi!
...
Dunyâ neye sâhipse, onun vergisidir hep;
Medyûn ona cem'iyyeti, medyûn ona ferdi.
Medyûndur o ma'sûma butun bir beseriyyet...
Yâ Rab, bizi mahserde bu ikrâr ile hasret.
M. Akif ERSOY
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=666772
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder