parıltılı bir yerin sahibi, Rabbimin hanım âşıklarından Rabia...
Ömrünün her gecesine, uyku vakti geldiğinde, fakir kulübeciğinin bir
köşesinde serdiği seccadeyle başlayan, Rabia... Her gece insanlar
yataklarına çekilirken, Rabia, seccadesini usulca serip fısıltıyla
seslenir:
"Allah'ım! Şu dakikalarda bütün sevenler sevdiklerinin yanına
gidiyorlar, bende sana geldim..."
Ve sonra, ömrünün her gecesi Rabia'nın, o seccade üzerinde tan
ağarıncaya kadar bir destan yazılmaya başlanır. Gözyaşlarıyla yıkanan,
dua, kur' an, rükû ve secde ile taçlanan bir destan...
Ömrünün her gecesi böyle geçer Rabia sultanın... Bu gecelerden biri
henüz yeni bitmiş, sabah namazı da kılınmış maddi olarak yorgun ve
halsiz vücut uykuya emanet edilmişti ki;
"hırsız" denilenlerden zavallı bir kem talih ise, kapının kilidini
sessizce kırıp, kulübecikten içeri süzülmüştür. İlkin gözü, köşede
uyumakta olan yaşlı Rabia'ya kayar fakat ilgilenmez... Sonra kulübeyi
gözden geçirir... Canı sıkılır... Yanlış yere girmiştir... Çünkü para eder
cinsten hiçbir şey yoktur burada... Hırsızın canı sıkılsa da ,"eli boş
çıkmayalım" düşüncesiyle kap kacak cinsinden bir şeyleri çuvala koyup
kapıya yönelir.
Hırsızı bir şok beklemektedir... Kapı yerinde yoktur... Ufacık bir kulübe
ve az önce içinden süzüldüğü tek kapı... Fakat yerinde yoktur işte... Fal
taşı gibi açar gözlerini hırsız, dört duvarı tek tek gözden geçirir,
elleriyle de yoklar... Fakat karşısında duran dört adet duvardır. Tam o
esnada olup bitenden habersiz Rabia sultan, hasır yatağının üzerinde
uyumaktadır. Bu dünyanın dışında uzanan bir tecelliye karşı karşıya
bulunduğunu anlayan hırsız, büyük bir utançla ve şaşkınlıkla soğuk
terler boşalırken anlından çuvaldakileri çıkarır. Yatığına da tövbe
eder. Kapı karşısında belirmiştir... Sevinir tekrar heveslenir... "kap
kacak " yeniden çuvala doldurulur... Başını kaldırır, gözleri kararır...
İşte kapı yine yok... Bu kedi-fare oyunu birkaç kez tekrarlanır... Ve
sonuçta kesin olarak anlar ki, kedisi o çaldıklarıyla bu kapıdan
çıkamayacaktır... Ve Rabia sultan hala uyumaktadır... Hırsız, bambaşka bir
manevi iklime doğru, adım atmakta olduğunu hissederek, samimi bir
tövbeyle çuvalı boşaltır. Bu olay "hırsızlık kariyerine de" son
vermiştir... Amacı artık kapıyı hak dostuna sonsuz tövbe, af yoluna
sığınarak rahmet-i rahmana açmaktı... Hırsız olarak girdiği Rabia
kulübesinden bir mümin olarak çıkmaktadır. Fakat daha göreceği,
duyacağı şeyler kalmıştır, geriye...
Tam kapının eşiğinden geçerken... Dört duvarın dördü birden dile gelir,
konuşur... Yeni tövbekâr duydukları karşısında inler... Sarsılır...
"SEVEN UYUDU AMA SEVİLEN HEP AYAKTA!" ...
Rabia sultan hala hasır yatağında, uyumakta...
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder