Islâm'da Af ve Sulhun Manevî Yonu
Kotulukleri iyilikle sav; gorgusuzce muamelelere aldiris etme!
Herkes, davranislariyla kendi karakterini aksettirir.
Sen, musamaha yolunu sec ve tore bilmezlere karsi hep âlicenap ol..!
Islâm kelimesi kisaca, "kurtulusa ermek, boyun egmek, teslim olmak ve baris yapmak" anlamlarina gelir. Af, "silmek, gidermek, yok etmek" manasina kullanilirken sulh kelimesi ise, "islah, onarma ve fesadin kaldirilmasi" anlaminda "anlasmak, barismak ve baris" mânâlarina gelmektedir. Su halde Allah'a teslim olan Musluman'in ve kalbten inanan bir mu'minin insanlari affedebilmesi icin oncelikle kendi kusur ve hatalarini gormesi gerekmektedir. Cunku insan nefsini sorgular ve suclarsa, kusurlarini gorur. Kusurlarini goren de tovbe eder. Gunahlardan ve seytanin serrinden Allah'a siginir. Dolayisiyla tovbe edenleri de Cenab-i Hak, seytana ve kotuluklere karsi muhafaza eder.
Sulh, kari-koca arasinda oldugu gibi, fert ve toplum arasindaki hatta devletler arasindaki problemleri cozmede ve barisi devam ettirmede basvurulan en saglikli yontemdir. Zira Kur'ân-i Kerim'de sulhun en
hayirli oldugu acikca bildirilmistir. (Bkz.: Nisa 4/128) Sulh, taraflardan birinin kendi haksizligini kabul etmesiyle olabilecegi gibi, hakli tarafin fedakarligi ve feragatiyla da olabilir. Bu dusunce ile bir mu'min, kendisine karsi islenen suclari bagislar ve affederse, Allah da onu affeder. Zira bir baska hadiste "Kim bir Musluman'in (dunyada kusurlarini bagislar ayibini) orterse, Allah da kiyamet gunu onun kusurlarini (bagislar) orter." (Buhari, Mezalim 3) buyurularak, toplumdaki fertlerin birbirlerine karsilikli gorevlerine isaret edilmektedir. Dolayisiyla muhabbet ve guven ortami sulh ile saglanabilmektedir. Ancak burada ortulmesi gereken ayiplar sahsî gunahlardir. Yoksa toplumu dogrudan ilgilendiren kotulukler ve curumler degildir. Nitekim kamunun (toplumun) zararina olan islerde ilgililere haber vermek veya sikayet etmek toplumun selameti adina bir vazifedir, baska turlu degerlendirilmemelidir. Cunku kisinin kendi hakkini musamahasi ve fedakarligi amel-i salih kabul edilirken, kamuyu ilgilendiren konularda kisinin af ve musamahasi ise hiyanet olur. Cunku, toplumu ilgilendiren konularda ferd af yetkisine sahip degildir. Mesela bir kisinin, baskasina zulmedeni gordugunde mudahale etmesi, vazgecmedigi takdirde ilgili yerlere sikayette bulunmasi, emr-i maruf nehy-i munker vazifeleri arasinda degerlendirilmelidir. Bir baska hadiste ise "Allah'in her gunahi affetmesi umit edilir. Ancak kasten (haksiz yere) bir mu'mini oldurmesi veya kâfir olarak olmesi haric." (Nesâî, Tahrim 1) seklinde haber verilmektedir. Su halde haksiz yere kan dokme ile Allah'a sirk kosma ayni seviyede gosterilerek bu suclari isleyenlerin af ve magfiretten istifade edemeyecekleri bildirilmektedir. Ibn Abbas bu gorustedir. Bu ise, her insanin Allah katindaki degerine ayri bir isarettir. Zira kul hakki, helallesilmedigi muddetce affedilmeyen hususlardandir. Tabii bunun yaninda "Kendisine sirk kosulmasinin disinda Allah her gunahi affeder." ayetini esas alan cumhur-i ulemaya gore ise Allah, sirkin disindaki gunahlari affedebilir.
Kur'ân-i Kerim'de suclarin karsiligi anlatilirken
وَجَزَاؤُ سَيِّئَةٍ سَسِّئَةٌ مِثْلُهاَ فَمَنْ عَفاَ وَأصْلَحَ فَأجْرُهُ عَلىَ اللهِ
"Haksizligin karsiligi, ancak yapilan haksizlik kadar olabilir, fazlasi helâl olmaz. Bununla beraber kim affeder, haksizlik edenle arasini duzeltirse onun da mukâfati artik Allah'a yarasan tarzda olur. Su kesindir ki Allah zalimleri sevmez" (Sûrâ sûresi, 40) seklinde manevi yonden af ve sulh tesvik edilmektedir. Dolayisiyla dunyadaki affin esas mukafatinin ahirette olacagina da bir isarettir. Mufessir Kurtubi (v. 671/1272) bu ayetin tefsirinde soyle bir rivayet nakleder: "Kiyamet gunu bir munadi insanlara soyle seslenecektir: 'Icinizde ehl-i fazl (fazilet sahibi kisiler) buraya toplansin.' Bunun uzerine kendilerini ehl-i fazl olarak bilen kisiler orada toplanirlar. Onlara 'Haydi dogrudan cennete girin.' denir. Onlar cennete giderken bazi meleklerle karsilasirlar. Bu melekler onlarin nereye gittigini sorarlar. Onlar da 'cennete' gittiklerini soylerler. Bu defa Melekler: 'Hesap gorulmeden mi gireceksiniz?' (diyerek hayretlerini belirtirler) Onlar da 'Evet' derler. Bunun uzerine melekler: 'Sizler kimlersiniz? (bu dereceyi nasil elde ettiniz)' derler. Onlar da 'Biz dunyada fazilet ehli kimselerdendik.' seklinde cevap verirler. Melekler tekrar: 'Faziletiniz neydi?' diye merakla sorarlar: Onlar da 'Bize (dunyada) cahillik yapana biz hilmle (yumusaklikla) mukabelede bulunurduk. Bize haksizlik yapanlari (zulmedenleri) sabirla karsilardik. Bize kotu davrananlara, biz aynisiyla mukabele etmez, onlari affederdik.' seklindeki ozelliklerini belirtirler. Bu defa melekler: 'Buyurun hak ettiginiz cennete. Dunyada guzel amel edenlerin mukafati ne guzelmis!' diyerek onlari cennete ugurlarlar." (Kurtubi, el-Câmi Liahkâmi'l-Kur'ân, 16/40)
Ahlâki Kur'ân olan Peygamber Efendimiz (s.a.s.) kendi nefsi icin hicbir zaman intikam almamistir. Nitekim Peygamberimiz, Allah'in emirleri cignenip hice sayilmadigi muddetce kizmamis, insanlari cezalandirmamis hatta istirahat esnasinda kendisini uyurken oldurmek isteyen Gavras ismindeki bir musrigi dahi yakalayinca rahatlikla affetmistir. (Buhari, Edeb 80) Zira Peygamberimiz مَنْ عَفاَ عِنْدَ القُدْرَةِ عَفاَ اللهُ عَنْهُ يَوْمَ العُسْرَةِ "Kim gucu yettigi halde (sucluyu cezalandirmaz) affederse, Allah da gucluk gununde (kiyamette) onu affeder." (Suyuti, el-Fethu'l-Kebir, 3/212) seklinde haber vermislerdir. Ayrica مَنْ عَفاَ عَنْ دَمٍ لَمْ يَكُنْ لَهُ ثَواَبٌ إلاَّ الجَنَّةُ "Kim kan davasini affederse (katilin cezalandirilmasini istemezse), o kisinin sevabi ancak cennettir." (Suyuti, ayni yer) tebsiratiyla mujdelemistir. Cunku amden veya hataen oldurmelerde Kur'ân-i Kerim'de kisas veya diyet ongorulurken, ayrica "Kim kisasi bagislarsa bu, kendisi icin kefaret olur." (Maide sûresi, 45) seklinde hadisenin manevi yonune dikkat cekilmektedir. Diger bir ayette ise "Olduren, olenin kardesi tarafindan bagislanmissa, artik kendisine orfe uymak ve bagislayana guzellikle diyeti odemek gerekir." (Bakara sûresi, 178) seklinde sulha tesvik edilmektedir. Yine Peygamberimiz (s.a.s.)'in veda hutbesinde cahiliye adeti olan kan davalarinin kaldirildigini bildirmesi, toplumsal baris ve huzurun en onemli temellerinden birinin sulh olduguna ayrica isarettir.
Affetmenin uhrevi boyutu ile ilgili su rivayet ise cok carpicidir: "Bir defasinda Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ashabiyla beraber otururken bir ara gulumser. Orada bulunanlardan Hz. Omer: 'Ey Allah'in Resûlu! Seni gulduren nedir?' diye sorar. Efendimiz soyle buyurur: 'Ummetimden iki kisi Allah'in huzurunda diz cokmusler biri digeri icin, 'Ey Rabbim! Bundan benim hakkimi al, dunyada bana haksizlik yapmisti.' der. Bunun uzerine Allah (c.c.) da hak yiyen zâlime soyle seslenir: 'Kardesinin hakkini ver!' O kisi (zâlim) de 'Ey Rabbim! Sevaplarimdan bir sey kalmadi ki.. ne vereyim?' der. Allah Teala bu defa mazluma hitaben: 'Kardesine ne yapmak istersin? Sevaplarindan bir sey kalmamis.' der.
Bunun uzerine mazlum: 'Ya Rabbi! O takdirde benim gunahlarimdan bir kismini yuklensin!' talebinde bulunur. Bu sirada Peygamberimiz'in gozleri yasla dolar ve 'O gun buyuk bir gundur. O gun, insanlarin gunahlarini baskalarinin yuklenmesine muhtac olacagi bir gundur!' buyururlar."
Zira Kur'ân-i Kerim'de لِيَحْمِلوُا أوْزاَرَهُمْ كاَمِلَةً يَوْمَ القِياَمَةِ... "Kiyamet gununde (zalimler, mucrimler) kendi gunahlarini eksiksiz yuklendikleri gibi, bilgisizce saptirdiklari kimselerin gunahlarini da yuklenmis olurlar." (Nahl sûresi, 25) buyurulmakta, ayrica hadislerde de, kiyamet gunu haksizlik ve zulmedenlerin sevaplari olmazsa mazlumlarin gunahlarinin alinip (adalet geregi) zalimlere yuklenecegi belirtilmektedir. (Bkz.: Muslim, Birr 59) Peygamberimiz bu huzunlu tablonun arkasindan hadisenin devamini soyle nakleder: Mazlumun, kendi gunahlarinin zalime yuklenmesini istemesi uzerine Rahman olan Cenab-i Hak mazluma hitaben buyurur ki: "Basini kaldir, cennetlere bak!" Mazlum basini kaldirip o tarafa bakinca hayret ve sevincten: "Ey Rabbim! Gumusten sehirler, incilerle suslenmis altindan koskler goruyorum. Bunlar hangi Peygamber'e aittir, hangi siddîk ya da sehid icin hazirlanmistir?" der. Bu defa Allah Teala soyle buyurur: "Bunlar senin zannettigin zumreler icin degil, ucretini verenler icin hazirlanmistir." Bunun uzerine mazlum: "Ey Rabbim! Bunlarin ucretine kimin gucu yeter ki?" der.
Allah Teala da: "Su anda ancak senin gucun yetebilir." buyurur. Mazlum hayretle: "Nasil ya Rabbim! Bende onlara verecek ucret nerede!. Ben onlarin bedelini nasil odeyebilirim?" deyince, Cenab-i Hak bunun uzerine: "Kardesini affetmekle, ondaki hakkini almaktan vazgecmekle." buyurur. Bu mujde karsisinda mazlum da "Affettim ya Rabbi! Hakkimi almaktan vazgectim." der. Bu defa da Cenab-i Hak mazlum kisiye hitaben: "O halde tut kardesinin elinden ve onu cennete koy!" diye emreder. Hz. Peygamber kiyamet gunu gerceklesecek bu olayi naklettikten sonra إتَّقوُا اللهَ وَأصْلِحوُا ذاَتَ بَيْنِكُمْ فَإنَّ اللهَ يُصْلِحُ بَيْنَ المُؤْمِنِينَ يَوْمَ القِياَمَةِ. "Allah'tan korkun! Kotuluk yapmaktan sakinin, birbirinizin arasini bulun. Cunku Allah, kiyamet gunu mu'minlerin arasini bulacaktir." (Gazzali, el-Maksadu'l-esnâ, Misir, trs. s. 103) buyurmuslardir.
Bu ve benzeri hadislerin de gosterdigi gibi mu'min daima sulhtan yana olmali ve oncelikle af ve sulh teklifi kendinden baslamali ve baskasina da ornek olmalidir. Bu konuda Yuce Rabbimiz Kur'ân-i Kerim'de إدْفَعْ بِالَّتِى هِىَ أحْسَنُ فَإذاَ الَّذِى بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَداَوَةٌ كأنَّهُ وَلِىٌّ حَمِيمٌ. "Sen kotulugu en guzel tarzda uzaklastirmaya bak!. O zaman gorursun ki, seninle kendisi arasinda dusmanlik bulunan kimse, sanki yakin (samimi) bir dost olur." (Fussilet sûresi, 34) buyurmaktadir. Kotuluge iyilikle karsilik vermenin dusmanliklari sicak dostluklara cevirecegi hakikati, ahlâk psikolojisi ve toplumsal baris acisindan son derece onemli bir gercegi ortaya koymaktadir. Kuskusuz insanlarin bazi kotuluklerini hukukî yaptirimlarla onlemek mumkundur. Ancak hicbir toplumu sadece bu yaptirimlarla uzun sure ayakta tutmanin, hele bu yolla insanlar arasinda dostluk ve kaynasma saglamanin, kalici toplumsal iliskiler kurmanin mumkun olmadigi hemen butun siyaset ve hukuk felsefecileri tarafindan kabul edilmektedir. Ozellikle bireysel ozgurluklerin one cikarildigi yonetimlerde bu ozgurluklerin anarsiye donusmemesi icin hakkina razi olmak, bagislamak, yardimlasmak gibi Hz. Peygamber'in sunnetindeki feragat ornegi davranislarin gelistirilmesine, bunun icin de insanlarin bu yonde egitilmelerine buyuk ihtiyac vardir. Bu yapici davranisin en ileri derecesi, kisinin kendisine yapilan bir kotulugu cezalandirmasi mumkun oldugu halde bagislamasi, hatta kotulugu iyilikle karsilama erdemini gosterebilmesidir. Islâm ahlakinda buna "hilm" denir. Abdullah b. Abbas (r.a.) "Mu'min kisi bu erdemli isleri yaparsa Allah onu seytanin etkisinden korur, dusmaninin dahi ona saygi duymasini saglar." (Bkz.: Diyanet Isleri Baskanligi, Kur'ân Yolu Turkce Meal ve Tefsir, IV, 611) diyerek; insanin manevi yonune dikkat cekmektedir. Iste Kur'ân ahlaki ve Allah Resûlu (sallallahu aleyhi ve sellem)'in egitim metodu.
Netice olarak barisin ve sulhun sembolu olan Muslumanlar (hatta Islâm ulkeleri), once ferdi planda aile fertlerine, sonra komsularina ve daha sonra da tum insanlara gosterecegi af, sulh ve musamaha (tolerans) ile, dunyadaki manevi huzur ve mutluluk kaynagi olan cenneti elde edebilirler. Ayrica manevi mukâfat olarak da ahirette Allah'in nimetleri olan cennetleri kazanabilirler.
Yeni Umit Dergisi Ocak-Subat-Mart 2008 Sayi :79
http://www.yeniumit.com.tr/konular.php?sayi_id=79&konu_id=1110&yumit=bolum2
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder