Peygamberimizin can parcasi Hazret-i Fâtima'yi (radiyallahu anha) tanimaya muhtaciz
Gelenegimize "Fatma" olarak yerlesen "Fâtima" ismini duydugumuzda aklimiza oncelikle Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) kizi geliyor. Ancak, Cennet kadinlarinin efendisi olan ve Efendimiz'in, "Fâtima benden bir parcadir. Onu seven beni sevmis olur. Ona dusmanlik eden bana da dusmanlik etmis olur." dedigi bu essiz insani yeterince tanimiyoruz. O'nun hakkinda ilk aklimiza gelenler, Efendimiz'e cok benzedigi, babasindan sonra hic gulmedigi, hayatini buyuk zorluklarla gecirdigi, evinde el degirmeniyle bugday ogutup un yaptigi gibi bilgilerdir. Oysa, Hazret-i Fâtima 28 yillik omrunun her ânini Peygamber Efendimiz'le birlikte geciren, O'nun en uzun sureli ve en yakin tanigidir. Mesela, Efendimiz'in esi Hazret-i Hatice'nin vefati uzerine ne kadar uzuldugunu biliriz; ama o zaman kucuk bir kiz cocugu olan Fâtima'nin hissiyatini hicbir kitaptan okuyamayiz. Uhud harbinde yanagindan yaralanan Efendimiz'in akan kanini devrinin en iyi kadin hekimlerinden biri olan Hazret-i Fâtima'nin durdurdugunu, fetih gunu Allah Rasulu olan babasinin yaninda Mekke'ye O'nun da girdigini her kitap yazmiyor.
Efendimiz'in can parcasi Hazret-i Fâtima'yi tanimaya ihtiyacimiz var, cunku o ve ailesi, yani Ehl-i Beyt, Efendimiz'in teblig ettigi vahyin hayata gecirildigi bir laboratuar hukmunu tasiyor. Allah'in (celle celaluhu) emirlerinin ilk muhatabi olan Ehl-i Beyt'i ve Hazret-i Fâtima'yi (radiyallahu anha) tanidikca asil yasamamiz gereken hayatin nasil olacagini da ogrenecegiz.
Hazret-i Fâtima'nin doneminde cok iyi bir hekim, dili cok iyi kullanan kuvvetli bir hatip ve cok iyi bir sair oldugu pek bilinmiyor. Ehl-i Beyt ve Efendimiz'in eslerinin bizlere genellikle sadece kutsal kisilikler olarak aktariliyor. Onlar aziz kadinlar; ama bu kimligin yani sira o donem icinde toplumsal yonleri de var.
Bugunun nesilleri olarak Hazret-i Fâtima'yi cok iyi tanimayisimiz oncelikle onunla ilgili Turkce eser sayisinin azligina baglanabilir.
'Ben kizlar babasiyim'
Peygamber Efendimiz'in kiz cocuklarinin diri diri topraga gomuldugu bir cagda, 'Ben kizlar babasiyim.' demesini "Ilahi bir cevap" olarak degerlendiriliyor. Cok guclu onur kurallarinin hakim oldugu bir cole iniyor risalet. Kiz cocuklarini, ilerleyen yaslarinda sereflerine halel getirirler diye olduruyor, hele savas donemi ise dogdugu anda yok ediyorlardi. Efendimiz'in iki oglu ardi ardina vefat edince musrikler, ucu kopuk cam, ebter, soyu kesik diyorlar. Efendimiz bu sozlere uzuluyor; ama Cenab-i Hak, Kevser suresinde de mujdeledigi, nehir gibi bir evlat bagisliyor O'na ve soyu kesilmiyor. Nesli kizi uzerinden devam ediyor. Cenab-i Allah yazdigi kader ile yerlesik ataerkil gelenekleri alt ust ediyor. "Butun evlatlar babalariyla ve anneleriyle kunyelenir; ama Hasan ve Huseyin benimle kunyelenir." diyor Efendimiz. Torunlarini cok seviyor. Hasan ve Huseyin efendilerimiz de dedelerine layik birer evlat olarak omur surduler. Onlarin nesli bugune kadar devam etti.
Efendimiz'in yaninda
Hazret-i Fâtima, Hazret-i Hatice'nin (radiyallahu anhuma) vefatindan sonra Efendimiz'in yaninda ilk planda yer aliyor. Hazret-i Rasul Kâbe'de namaz kiliyor. Etrafini musrikler cevirmisler. Birkac gun once olen bir devenin bir parcasini secdede iken getirip uzerine atiyorlar. Hazret-i Fâtima bunu duyunca kosarak geliyor ve o agir seyi cekip babasinin elbisesini temizliyor. Bunu bize anlatan Ibn Mesud diyor ki: 'Eger gucum olsaydi ben buna karsi cikacaktim, ama o arada bir kizcagiz geldi, kucucuk elleriyle babasinin uzerini temizledi ve musriklere karsi cikarak onlara cevaplar verdi.'
O donemde 10-12 yaslarinda olan Hazret-i Fâtima herkesin durdugu ve, 'Bir destekcim olsaydi ben Hazret-i Peygamber'i desteklerdim.' diye dusundugu bir anda, hicbir sey dusunmeden kucucuk elleriyle atiliyor ve Peygamberimiz'e destek veriyor.
Efendimiz oyle bir baba ki, kizi odaya girdigi zaman ayaga kalkip kendi oturdugu yeri ikram ediyor. Babasi girdigi zaman da Hazret-i Fâtima hemen gidip elini oper ve yerini gosterirmis. Efendimiz, seferlerden geldigi zaman mescitte iki rekat namaz kiliyor ve kendi evine gitmeden once Hazret-i Fâtima'nin evine gidiyor. Yola giderken son gordugu yuz de, yoldan donunce ilk gordugu yuz de Hazret-i Fâtima.
"Fâtima benden bir parcadir, O'nu seven beni sever, O'na dusmanlik etmis, uzmus olan beni uzmus olur." der sik sik. Efendimiz, O'nun uzakligina hic dayanamiyor. Evlendikten sonra hemen evinin yanina yerlestiriyor. Bu da yetmiyor, onlarin tarafina bir pencere actiriyor. Oradan her baktiginda kizini, torunlarini gormek istiyor.
Hazret-i Fâtima ile Hazret-i Ali
Hazret-i Peygamberimiz'in yaptigi evlilikler ummete ornek olmak uzere yapilan Allah'in emrettigi stratejik anlamlari olan evliliklerdi. Hazret-i Fâtima ve Hazret-i Ali'nin evliligi ise risaletin tatbik edildigi, butun nebevi kaidelerin bizzat Efendimiz tarafindan tatbik edildigi laboratuar bir evlilikti. Tek esli devam etti. Birbirlerini sevgiyle seviyorlardi, dost ve yoldastilar. Elbette ikisi de cok kutsal kisilikler. Hazret-i Ali (radiyallahu anh) cengaver, Allah'in arslani, fatih bir kumandan. Hazret-i Fâtima (radiyallahu anha) âlemlere rahmet bir peygamberin kizi. Ikisi hakkinda, evlilikleri hakkinda konusabilmek cok kolay degil. Ikisi evlerinde degirmen cevirirken Efendimiz gelip, 'Hanginiz daha cok yoruldu?' diye soruyor. Hazret-i Ali, Hazret-i Fâtima'yi isaret edince kizinin yerine gecip degirmen ceviriyor. O Hayber fatihi; ama esiyle butun isleri ortaklasa yapiyor. Su tasiyor, degirmen ceviriyor, cocuklara bakiyor. Devletin genelkurmay baskani olan Hazret-i Ali, âlemlere rahmet olan Peygamberimizle birlikte bugday ogutuyor. Onlari gorkemli kilan da buydu zaten. Cok sade bir hayatlari vardi.
Ismin hallerinde Fâtima'yi soylemek
Fâtima, "fa-ta-me" kokunden geliyor. Cocugu sutten uzaklastirmak anlaminda lirik bir hakikate isaret ediyor. Suyuti ve Taberi, Peygamber'in "Kizimi Fâtima diye adlandirmamin tek sebebi, Allah'in onu ve onu sevenleri cehennemden uzak tutacagi gercegidir." sozunu kayda gecirirler.
Esrefunnisa: Kadinlarin en sereflisi, hanimlarin en onurlusu anlamina gelir.
Seyyidetunnisa: Kadinlarin efendisi.
Tahire: Hazret-i Fâtima'nin tertemiz oldugunu anlatan isimlerinden biri. Bu isimle, Fâtima'nin Peygamberimiz'den bir parca oldugu bilgisine atif yapilir.
Betûl: O'nun nefsani kirlenmelere karsin korunmuslugunu, iffetli ve onuruna duskun oldugunu anlamlandirir.
Zekiye: Bu isim O'nun ari duru hale getirilmis hanimligini anlatir.
Marziye: Allah'in kendisinden razi oldugu, Rabb'ine varmaya hazirlanmis kisi anlamindadir. Bunun diger bir formu olan isim ise Raziye'dir ki, Allah'tan razi olmus kisi, Allah'in kaderine razi olan kadin anlamina gelir.
Azra: Yine iffete tekabul eden, namuslu ve tertemiz kadin anlamindadir. Kirlerden arindirilmis, masum manasinda.
Zehra: En yaygin ismidir. Gul yuzlu, parlak yuzlu, cicek simali anlamlarina gelir. O, Efendimiz'in kokladigi bir cicek gibidir adeta.
http://ailem.zaman.com.tr/?hn=4897
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder