Kudüs, kadim insanlık tarihinin ortak kabulü…
O Kudüs ki; peygamberler ocağı… Din, uygarlık, kültür otağı… İlim, irfan, hikmet yatağı… İnsanlığı tarih boyunca besleyen hakikat ve hidayet pınarı olma özelliğini sürdüregeldi…
Bundan dolayıdır ki, herkesin hedefindeki ve hayalindeki belde Kudüs’tü…
Muhammed ümmetinin de hep hafızası olarak kaldı… Ümmet hafızasını yitirmemek için direndi… Bu direnişte kimler yoktu ki?
Araplardan Hz. Ömer (r.a.)’dan tutun da İzzeddin el-Kassam’a gelinceye kadar niceleri…
Kürtlerden Selahaddin-i Eyyubi… Türklerden İmamuddin Zengi ve Nureddin Mahmut… Memlüklerden Zahir Baybars…
Osmanlılardan günümüze Kudüs davası nesilden nesile intikal etti…
Ümmet Kudüs’ü harim-i ismeti olarak bildi…
Bugün de bilincimizi ilmek ilmek dokuyan, ruhumuza direnç aşılayan, umut ve esin kaynağımızdır Kudüs… Artık ortak özlemlerimiz, ortak vicdanımız, ortak ruhumuz Kudüs eksenli şekilleniyor…
Kudüs imanın sılasıdır… Münbit bir insaniyet mektebidir… Aynı zamanda insanlığımızın test edildiği bir laboratuvardır…
Evet, Kudüs bir aynadır diyoruz… Bu aynada kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor… Ümmet bilincimiz, evrensel sorumluluklarımız, özgürlük arayışımız, onur savaşımız bu aynada karşımıza çıkacak… Daha nice yalın gerçekleri bu aynada göreceğiz…
Sadece acı çeken, zulüm gören boyutu ile değil veya salt bir insanlık sorunu olarak da değil, aşkın olanın, adanmanın, özgürlüğün, azmin, onurun adresi ve adı olarak anacağız Kudüs’ü…
Filistin’i de bir halkın kurutuluş mücadelesi olarak değil, bizim için insan kalmanın, vicdan ayaklanmasının zemini olarak algılayacağız…
Kudüs yalnızca kendisi için ağlanılan, ağıt yakılan, hüzne konu olan bir hatırat, bir hasret değil, bizim için bir hayat modeli, medeniyet ufku, gelecek tasavvurudur…
Bunun içindir ki, geleneğimizde, genlerimizde, gündemimizde Kudüs var…
Ancak hamasi tepkiler, dönemsel etkinlikler, duygusal tavırlar yerine tarihin akışını değiştirecek, Kudüs’e asli misyonunu kazandıracak çözümler üzerinde yoğunlaşmalıyız…
Kudüs’ü doğru okumalıyız… Çünkü ümmetin kaderini Kudüs’ün kaderinden ayrı düşünemeyiz…
Özgürlüğün yolu Kudüs’ten geçiyor… Bir yol haritamız olacaksa eksene mutlaka Kudüs’ü almalıyız… Bu amaca yönelik üç aşamalı bir özgürlük planı üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor:
Bir… İç dünyamızda direncimizi kıran şehvani, hayvani, cahili tutkuları, tutsaklıkları, tabuları sonlandırmamız gerekiyor. Ruh ve yürek dünyamıza yönelik kuşatmayı kırmadan ne duruşumuzu netleştirebiliriz ne de örnekliğimizi sürdürebiliriz…
İki… İslam coğrafyalarına musallat olan işbirlikçi rejimlere karşı masum halklar seslerini yükseltmeli, makûs talihlerini yenmeleri için direniş bilincini toplumsallaştırmaları lazım…
Üç… İslam âlemini işgal ve istila eden küresel şer güçlere karşı evrensel direniş ruhunu canlı tutacak bir mücadeleyi kalıcı kılmak durumundayız…
Bu plan seyirlik malzeme haline getirilmiş kitleleri ilgilendiren bir konu değildir, ancak sahici sahiplenmelerde bulunan, sorumluluk bilinci ile hareket edenlerin derdidir…
Bizler vahye tanıklığımızı sürdürürken Kudüs bize şahitlik ediyor… Acaba Kudüs bizim hangi halimize şahitlik edecek?
Kudüs bir çizgidir… İçi; direniş, onur, özgürlük… Dışı; ihanet, cinayet, sömürü ve zulüm… Bu bakımdan evrensel İslami uyanışın ortak hattı, merkez üssü Kudüs’tür…
Kudüs umuttur… Karanlıklara ve karamsarlığa karşı nasıl duracağımızı öğretiyor…
Kudüs onurdur… Zilletten ve esaretten kurtuluşun şifrelerini bize sunuyor…
Kudüs aşktır… Aşksız, dertsiz, duyarsız bir dünyaya karşı duruşun resmidir…
Bu aşkı, bu onuru, bu umudu taşıyan çocuklar, Filistin’de tabutlara sığmıyorlar… Musa ile saf tutuyorlar, Davud ile taş atıyorlar, İsa ile diriliyorlar, Yakub ile arayışlarını sürdürüyorlar… Ölüme nişanlı çocuklar “nasıl ölünür” bunu bize öğretiyorlar…
Ey yüreği el-Aksa dolu dostlar, Kudüs’e doğrulun… Kudüs ümmetin fecridir…
Kudüs için ürpermeyen yüreklere, düşünmeyen idraklere, doğrulmayan bileklere yazıklar olsun! Kabil’e yoldaş olanlar, İblis’le iş tutanlar bunu nereden bilecekler?
Kudüs’ü özlemedik mi?
Kudüs Talut’unu, Ömer’ini, Selahaddin’ini özlüyor ve yolunu gözlüyor…
Ey Kuddusiler!
Ey Rabbaniler!
Ey Havariler!
Ey Ensariler ve Muhammediler!
Bugün de Kudüs’te görmemiz gereken ayetler var… Okumamız gereken işaretler var… Bugün Kudüslü olmak var… Bu çağa Kudüs aşısını vurma görevimiz var…
Hikmetin hamulesi Kudüs… Arzi ve semavi olanın bileşkesi kutlu belde… Sensiz olmuyor… Dostlar, Kudüs’ün ahı bizi tutmadan Kudüs diyelim…
Ya Kuddus! Bizi Kudüs’süz bırakma!
Kudüs’ün Rabbi olan Allah’ım! Yüreklerimize Kudüs aşkını nakşeyle!
O Kudüs ki; peygamberler ocağı… Din, uygarlık, kültür otağı… İlim, irfan, hikmet yatağı… İnsanlığı tarih boyunca besleyen hakikat ve hidayet pınarı olma özelliğini sürdüregeldi…
Bundan dolayıdır ki, herkesin hedefindeki ve hayalindeki belde Kudüs’tü…
Muhammed ümmetinin de hep hafızası olarak kaldı… Ümmet hafızasını yitirmemek için direndi… Bu direnişte kimler yoktu ki?
Araplardan Hz. Ömer (r.a.)’dan tutun da İzzeddin el-Kassam’a gelinceye kadar niceleri…
Kürtlerden Selahaddin-i Eyyubi… Türklerden İmamuddin Zengi ve Nureddin Mahmut… Memlüklerden Zahir Baybars…
Osmanlılardan günümüze Kudüs davası nesilden nesile intikal etti…
Ümmet Kudüs’ü harim-i ismeti olarak bildi…
Bugün de bilincimizi ilmek ilmek dokuyan, ruhumuza direnç aşılayan, umut ve esin kaynağımızdır Kudüs… Artık ortak özlemlerimiz, ortak vicdanımız, ortak ruhumuz Kudüs eksenli şekilleniyor…
Kudüs imanın sılasıdır… Münbit bir insaniyet mektebidir… Aynı zamanda insanlığımızın test edildiği bir laboratuvardır…
Evet, Kudüs bir aynadır diyoruz… Bu aynada kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor… Ümmet bilincimiz, evrensel sorumluluklarımız, özgürlük arayışımız, onur savaşımız bu aynada karşımıza çıkacak… Daha nice yalın gerçekleri bu aynada göreceğiz…
Sadece acı çeken, zulüm gören boyutu ile değil veya salt bir insanlık sorunu olarak da değil, aşkın olanın, adanmanın, özgürlüğün, azmin, onurun adresi ve adı olarak anacağız Kudüs’ü…
Filistin’i de bir halkın kurutuluş mücadelesi olarak değil, bizim için insan kalmanın, vicdan ayaklanmasının zemini olarak algılayacağız…
Kudüs yalnızca kendisi için ağlanılan, ağıt yakılan, hüzne konu olan bir hatırat, bir hasret değil, bizim için bir hayat modeli, medeniyet ufku, gelecek tasavvurudur…
Bunun içindir ki, geleneğimizde, genlerimizde, gündemimizde Kudüs var…
Ancak hamasi tepkiler, dönemsel etkinlikler, duygusal tavırlar yerine tarihin akışını değiştirecek, Kudüs’e asli misyonunu kazandıracak çözümler üzerinde yoğunlaşmalıyız…
Kudüs’ü doğru okumalıyız… Çünkü ümmetin kaderini Kudüs’ün kaderinden ayrı düşünemeyiz…
Özgürlüğün yolu Kudüs’ten geçiyor… Bir yol haritamız olacaksa eksene mutlaka Kudüs’ü almalıyız… Bu amaca yönelik üç aşamalı bir özgürlük planı üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor:
Bir… İç dünyamızda direncimizi kıran şehvani, hayvani, cahili tutkuları, tutsaklıkları, tabuları sonlandırmamız gerekiyor. Ruh ve yürek dünyamıza yönelik kuşatmayı kırmadan ne duruşumuzu netleştirebiliriz ne de örnekliğimizi sürdürebiliriz…
İki… İslam coğrafyalarına musallat olan işbirlikçi rejimlere karşı masum halklar seslerini yükseltmeli, makûs talihlerini yenmeleri için direniş bilincini toplumsallaştırmaları lazım…
Üç… İslam âlemini işgal ve istila eden küresel şer güçlere karşı evrensel direniş ruhunu canlı tutacak bir mücadeleyi kalıcı kılmak durumundayız…
Bu plan seyirlik malzeme haline getirilmiş kitleleri ilgilendiren bir konu değildir, ancak sahici sahiplenmelerde bulunan, sorumluluk bilinci ile hareket edenlerin derdidir…
Bizler vahye tanıklığımızı sürdürürken Kudüs bize şahitlik ediyor… Acaba Kudüs bizim hangi halimize şahitlik edecek?
Kudüs bir çizgidir… İçi; direniş, onur, özgürlük… Dışı; ihanet, cinayet, sömürü ve zulüm… Bu bakımdan evrensel İslami uyanışın ortak hattı, merkez üssü Kudüs’tür…
Kudüs umuttur… Karanlıklara ve karamsarlığa karşı nasıl duracağımızı öğretiyor…
Kudüs onurdur… Zilletten ve esaretten kurtuluşun şifrelerini bize sunuyor…
Kudüs aşktır… Aşksız, dertsiz, duyarsız bir dünyaya karşı duruşun resmidir…
Bu aşkı, bu onuru, bu umudu taşıyan çocuklar, Filistin’de tabutlara sığmıyorlar… Musa ile saf tutuyorlar, Davud ile taş atıyorlar, İsa ile diriliyorlar, Yakub ile arayışlarını sürdürüyorlar… Ölüme nişanlı çocuklar “nasıl ölünür” bunu bize öğretiyorlar…
Ey yüreği el-Aksa dolu dostlar, Kudüs’e doğrulun… Kudüs ümmetin fecridir…
Kudüs için ürpermeyen yüreklere, düşünmeyen idraklere, doğrulmayan bileklere yazıklar olsun! Kabil’e yoldaş olanlar, İblis’le iş tutanlar bunu nereden bilecekler?
Kudüs’ü özlemedik mi?
Kudüs Talut’unu, Ömer’ini, Selahaddin’ini özlüyor ve yolunu gözlüyor…
Ey Kuddusiler!
Ey Rabbaniler!
Ey Havariler!
Ey Ensariler ve Muhammediler!
Bugün de Kudüs’te görmemiz gereken ayetler var… Okumamız gereken işaretler var… Bugün Kudüslü olmak var… Bu çağa Kudüs aşısını vurma görevimiz var…
Hikmetin hamulesi Kudüs… Arzi ve semavi olanın bileşkesi kutlu belde… Sensiz olmuyor… Dostlar, Kudüs’ün ahı bizi tutmadan Kudüs diyelim…
Ya Kuddus! Bizi Kudüs’süz bırakma!
Kudüs’ün Rabbi olan Allah’ım! Yüreklerimize Kudüs aşkını nakşeyle!
--
"Hasbunallah ve ni'me'l-vekil"
Maillerime yanıtlarınızı lütfen ankebutxx@gmail.com adresine yollayınız...
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder