Fethullah Gülen | |
22.05.2006 | |
Diğer taraftan bir kısım melekler de vardır ki, sürekli insanların ibadet ve zikir meclislerini takip eder dururlar. Bu da onlara ait bir misyon ve bir vazifedir. İbn-i Mâce'nin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif'te Efendimiz şöyle ferman eder: 'Cuma günleri bana çokca salavat getirin. Zira o, meleklerin hazır bulundukları gündür...' (İbni Mâce, Cenâiz 65) Demek oluyor ki, bir de bizim salat ve selamlarımızı seyretmek, onları Rasulü Ekrem'in mübarek ruhuna ulaştırmak ve sonra onun bize gönderdiği mukabil selamları kalbimize üflemek vazifesiyle vazifeli melekler var. Allah, peygamberlerin cesetlerini toprakta çürütmez. Rasulü Ekrem (sav), ehl-i keşfin ifadesiyle kabrinde 'Hayy'dır ve şehitlerin hayatını yaşamaktadır. O, ümmetin pek çok durumundan her zaman haberdardır. Binlerce yerden kendisine giden salat ve salamı duyar ve bizzat mukabelede bulunur. Öyle ise, sen de 'Essalatu vesselamu aleyke ya Rasulallah' derken bunu, dizlerini o Sultan-ı Zîşân'ın dizlerine vermiş, doğrudan doğruya huzurunda, O'nu tebcil ve ta'zim ediyor gibi söyle. Unutma! Biraz daha kendinden geçersen, dizlerinin dizlerine değdiğini bile hissedebilirsin.. ve böyle can u gönülden kurbiyet temin ettiğin zaman O'nun mübarek ruhunun hemen orada temessülüne de şahid olabilirsin.. Ve yine Allah Rasulü bir hadis-i şerifte şöyle ferman eder: 'İmam, 'gayr'il mağdubi aleyhim veladdâllin' deyince siz 'Âmin' deyin. Zira her kimin âmin deyişi meleğin 'Âmin' deyişine denk gelirse (meleğin sesine karışır da mele-i alaya yükselirse) Allah onun geçmiş günahlarını mağfiret eder.' (Buhari, Ezan 111,112; Daavat 64; Müslim, Salat 72; Tirmizi, Salat 71) Bir başka hadiste şöyle ferman edilir: 'İmam, 'semiallahu limen hamideh' deyince siz de 'Allahümme Rabbena leke'l-hamd' deyin. Kimin sözü meleklerin sözüne denk gelirse onun geçmiş günahları affolur.' (Buhari, Ezan 125; Bedu'l-Halk 7) Görüldüğü üzere, insanların ibadetlerine iştirak eden bu melekler, daima onlarla beraber tahmidat ve tesbihatta bulunmakta ve onların bu iştirakleri bazı günahların affına vesile olmaktadır. Meleklerin bu dostluğu kişinin ölümüne kadar devam eder. Zayıf bir rivayet bize bundan sonrası hakkındada şu malumatı verir: Vefat eden insanın kabrinin başında iki melek durur. Bu melekler, sevabı kabir sahibinin hasenat defterine kaydedilmek üzere durmadan istiğfar ederler. Onların bu istiğfarı da kıyamete dek sürer. Meleklerden bir grub daha vardır ki, bunlar da nöbetleşerek mü'min kulların ibadet enginliklerini Cenâb-ı Hakk'a arz ederler. Hadiste anlatıldığı şekliyle: Cenâb-ı Hakk, huzuruna gelen bu meleklere sorar: -Nereden geliyorsunuz? Cevap verirler: -Kullarının yanından. -Kullarımı ne halde bıraktınız? -Gittik namaz kılıyorlardı, döndük yine namaz kılıyorlardı. Şu melek mürüvvetine bakın. Dostluklarının hakkını nasıl da en güzel şekilde eda ediyorlar? Onlar vazifeyi sabah vakti devralmışlardır. O esnada mü'minler sabah namazı kılmaktadırlar. İkindi vaktinde nöbet değişikliği yapılmıştır. O esnada da ikindi namazı eda edilmektedir. Dudakları dua ile süslü, içleri Cenâb-ı Hakk'ı anmakla dolup taşan, hissiyatları alabildiğine gelişmiş mü'minler hakkında meleklerin verdikleri rapor işte böyle bir mahiyet arzetmektedir. Ve bu raporun takdimi her gün tekerrür edip durmaktadır. Nerede Allah anılıyor, nerede konuşmalar O'ndan bahisler etrafında dönüp duruyor, nerede gönüller Allah aşkıyla yanıyor ve diller bu aşka tercüman olma peşinde, nerede tefekkürün merkezinde lahuti muhteva bulunuyor ve İlahi tecellilere ait tefekkür dalga dalga göğe yükseliyor, nerede 'Allah Allah' zikirleriyle sema lerzeye geliyor, mutlaka orada bu melekler hazırdırlar ve melekleşmeye azmetmiş insanları temaşa içindedirler. Sanki zikir meclisi, ana arının konduğu bir dal gibidir ve bu meleklerle, melekleşmiş insanlar da orada marifet peteği örmektedirler. Zikir tamamlandıktan sonra da bu melekler, tekrar geldikleri yer olan Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna dönerler. İsterseniz hadisenin bundan sonrasını da başka bir hadis-i şeriften takip edelim. Melekler huzura varınca bütün gaybın anahtarı yanında olan Allamü'l-guyub onlara sorar: -Nereden geliyorsunuz? Melekler cevap verirler: -Seni anan kullarının yanından Ya Rabbi! -Peki onlar ne diyorlardı? -Seni tesbih, tahmid ve temcid ediyorlardı. -Onlar beni gördüler mi? -Hayır Rabbimiz, görmediler. -Ya görselerdi?.. (Yani Bana karşı aklın almadığı bir kulluk arz edeceklerdi!) -Onlar ne istiyorlardı? -Cennetini istiyorlardı Rabbimiz. -Onlar Cenneti gördüler mi? -Hayır, görmediler. -Ya görselerdi? (Evet görselerdi bir başka iştiyakla isteyeceklerdi!.) -Neden istiaze ediyorlardı? -Cehenneminden, Allahım. -Onlar Cehennemi gördüler mi? -Hayır görmediler. -Ya görselerdi? (Her halde görselerdi, mutlaka daha şiddetli onları Cehennemden korumamı isteyeceklerdi.) Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk şöyle buyurur: 'Meleklerim, siz şahid olun Ben o kullarımı affettim.' Melek döner ve şöyle der: 'Ya Rabbi onların içinde birisi vardı ki, esas gayesi Seni anmak değildi. O oraya dünyevi bir gaye için gelmişti.' Ve lütfu engin Rabb şöyle ferman eder: 'Onlar öyle bir toplumdur ki, onların arasında bulunan (niyeti çok halis olmasa da) onlara verilenden mahrum edilemez.' (Buhari, Daavat 66; Tirmizi, Daavat 129) (Biz de zaten Cenâb-ı Hakk'ın bu va'dine itimad edip ona bel bağlamış bulunuyoruz. Öyle inanıyoruz ki, cemaat halinde açılan eller istek ve talepleri itibariyle mahrum bırakılmayacaktır. Ellerimizi bu niyetle açıyor, dualarımızı bu niyetle cemaatin duasına katmaya çalışıyor ve çalı, diken yetiştirmeye mahsus bir zeminde gül yetiştirmeye gayret ediyoruz. Böyle bir zeminde çamura batmadan, kirlenmeden bir hayat yaşamak nerede ise imkânsız... Günahlarımız çok; fakat O'nun rahmeti günahlarımızdan daha geniş. Bunu bilerek O'nun kapısına geliyor, O'ndan af dileniyor, bizim dualarımızı da, kabul gören dualar arasına katmasını niyaz ediyoruz.) Bir hadislerinde Efendimiz şöyle buyurmaktadır: 'Yeryüzünde seyyar (gezginci) melekler vardır. Bunlar zikir meclislerini dolaşırlar. Böyle bir meclis bulduklarında orayı kuşatır ve doldururlar. Sonra da ellerini açar şöyle derler: 'Ya Rabbi şu anda Senin kullarından bazılarının yanındayız. Onlar, Senin kitabını okumakta, Senin peygamberine salavat getirmekte ve Senin yüceliğini müzakere edip durmaktadır.' Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk ferman eder: 'Onları rahmetimle çepeçevre kuşatın, onların arasında bulunan asla talihsiz olmaz.' (Buhari, Daavat, 67; Müslim, Zikr, 35; Müsned, 2/382) Zikir meclisleri, melekleri yeryüzüne çeken cazibe.. Allah'ın anlatıldığı tecellileri içinde O'nun azametinin sözkonusu edildiği, Habib'inin hak peygamber olduğuna dair delillerin tekrar edilip durduğu ve sonunda, salat u selamların sohbetlere hitam-ı misk yapıldığı, buhur buhur maneviyat kokan ve öbek öbek lahut taşıyan kutlu yerler ışık evler.. Abdullah b. Revaha, dili kadar kılıcı, kılıcı kadar da dili keskin şanlı bir sahabiydi. O bazen yakın arkadaşlarından birine 'Gel seninle bir saat iman edelim'' derdi. Onu tanıyanlar niyetini ve ondaki iç derinliğini bildiklerinden bir şey demez ve itiraz da etmezlerdi. Fakat bir gün niyetini kavrayamayan bir sahabi gitti onun bu sözünü İki Cihan Serveri'ne iletti. Bu sahabi 'Biz zaten iman etmedik mi?' 'Gel seninle bir saat iman edelim' ne demek diyor ve bunu şikayet konusu yapıyordu. Ancak Allah Rasulü, İbn-i Revaha'yı herkesten iyi tanıyordu. O boş söz sarfedecek bir insan değildi. Onda ayrı bir enginlik, ayrı bir derinlik vardı. İki Cihan Serveri şöyle buyurdu: 'Allah, İbn-i Revaha'ya merhamet etsin. O, (meleklerin iftiharla bahsedecekleri) meclislerden lezzet alır, öyle meclisleri sever.' (Müsned, 3/265) Bu gezginci melekler ehl-i ilimle de bir münasebet içindedirler. İlim yoluna girenlerin Cenâb-ı Hakk katında ayrı bir değeri, ayrı bir kıymeti vardır. Elbette ki bu ilim Allah yolunda ve O'nun hesabına olmalıdır. Bu tür ilim ve ilim adamları sayısız hadis-i şeriflerde ve bir çok ayet-i kerimelerde tebcil ve tebrik edilmiştir. Mesela Ebu Hüreyre'nin (ra) rivayet ettiği bir hadiste şöyle deniliyor: 'Kim ilim tahsili adına bir yola girerse, Allah onun için Cennete giden yolları kolaylaştırır.' (Buhari, İlim 10; Ebu Davut, İlim 1; Tirmizi, Kur'an 10; İlim 19; İbni Mace, Mukaddime 17) İlimden maksat Allah'ı bilmektir. O'nun marifetine yardımcı olmayan ilme gelince o faydasız bir malumat yığınından başka bir şey değildir. İnsan, 'Marifet-i Sâni' dediğimiz şu kâinatın muhteşem sanatkârını bilme adına kanaatını kuvvetlendirmek, irfanına yeni yeni tefekkür hüzmeleri katmak ve bir arı gibi her gün tefekkür hüzmeleri katmak ve bir arı gibi bir marifet peteğine ayrı bir şuur üsaresiyle dönmek için bir yola girebildiği takdirde Allah (cc) Cennete giden yolu ona kolaylaştıracaktır. Namaz artık onun için bir dinlenme, bir tenezzüh; hatta bundan da öte namaz onun şiddetli bir arzusu haline gelecektir. İslamı bir bütün olarak yaşadığı vakit kalbi mutluluktan güvercinler gibi kanat çırpacak ve İslamî emirlerden birini ihmale uğratsa, gırtlağı derin bir pençe tarafından sıkılıyorcasına ızdırap duyacaktır. Bu marifet erlerinin biraraya gelişleri de ayrı bir cazibe atmosferi meydana getirir. Nitekim hadis-i şerifte şöyle denilmektedir: 'Bir topluluk Allah evlerinden bir evde (ki biz onlara ışık evler diyoruz) oturur ve orada marifet-i İlahi adına dersler yaparsa, kesinlikle orayı melekler kuşatır, üzerlerine sekine iner ve Cenab-ı Hakk orada bulunanları kendi yanında bulunanlara anlatır ha anlatır..' (Müslim, Zikr 139; İbni Mace, Mukaddime 225) Hadiste anlatılan evler hiç şüphe yok ki, mescidlerden ayrı olarak mütalaa edilmelidir. Zira biraz sonra da işaret edileceği üzere bu evler doğrudan doğruya 'Beyt' ifadesiyle anlatılıyor ve cem-i 'Büyût' deniliyor. Beyt bilindiği üzere 'Ev' demektir. 'Büyût' ise evler, demek olur. Kur'an'da ve hadislerde mescid ifadesi bizzat bu kelime ve bu kelimenin cem'i (çoğulu) ile ifade edilir. Ayrıca Kabe manası kastedildiğinde kelimenin başına lâm-ı ta'rif getirilir ve 'El-beyt' denilir. Durum böyle olunca Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şerifte vasıflarıyla anlatılan bu evler, mescidler değil, belki belli bir devrede mescid misyonunu da yüklenen 'Işık Evler' dir. Hadisin kelimelerine kısa bir göz gezdirecek olursak, zannediyorum hadisten kastedilen manalar daha iyi anlaşılacaktır: 'Kavim', cemaat ve toplum demektir. O evdeki insanlar cemaatlaşma şuuruna sahiptirler: Amel ve fiillerinde kollektiflik hakimdir. Zaten bir araya gelişleri de böyle bir gaye ve ideale matuftur. 'İctemea' bu şuurlu bir araya gelişi anlatmaktadır. 'Beyt' yukarıda da ifade edildiği üzere evdir. Allah davasına hasredilmiş bu evlere hadiste 'Büyûtullah' denilmiştir. O evlerde topluca tedrisat yapılmaktadır. Kitaplar alınıp okunmakta ve o kitaplardaki hakikatlerin incelikleri bilenlere, bilmeyenlere anlatılmaktadır. Bilmeyenler de öğrenmeye arzu ve isteklidirler. Her meseleyi sorar ve her meseleyi öğretmeye çalışırlar. Onlar bu denli ulvî bir gaye için bir araya gelince, melekler de bu meclise karışır, çepeçevre orayı sarar.. ve tedris devam ettiği müddetçe de orayı terketmezler. Zira ki, böyle bir mecliste bulunmama bir haybettir, bir hüsrandır. Melekler ise bu türlü akibetten korunmuş varlıklardır. Onlar daima yümün ve bereket soluklar, yümün ve bereket ikliminin içinde bulunurlar. Bir de onların üzerine 'sekîne' iner. Devrin ve dehrin hadiseleri onları yıldıramaz, ürkütemez, korkutamaz. Durmadan düşer-kalkarlar ama, yine de yürürler. Bütün çarklar aleyhlerinde dönse de asla ümitsizliğe düşmez, bir gün o çarkların çarkedeceğini bilir ve kendi lehlerine dönecek devran çarkını sabırla beklerler. Hem onlar öyle korkusuz birer yiğittirler ki, cellatlar gelip kapılarına dayansa, yine paniğe kapılmaz, derslerine devam eder ve faydası olacağına kanaat getirirlerse, cellatlarını da aynı derslerin nur havzından istifade ettirmeye çalışırlar. Çünkü onlar itmi'nan dolu bir hayat yaşamaktadırlar. Ve onlar bu evlerdeki tedrisi, hayatlarının gayesi haline getirmişlerdir. Tarassudlar, sürgünler, hapisler, istintaklar onları bu davadan vazgeçiremez. Onların o yüce otaklarında panik iflas etmiştir. Zira onlar 'sekîne' den birer âbide haline gelmişlerdir. 'Ve Allah onları kendi yanında olanlar arasında anlatır ha anlatır' Cenab-ı Hakk'ın huzurunda nazarları kevn-u fesada müceveccih olan melekler vardır. Bazen bu melekler yüzlerini imkan alemine döndürür ve insanları temaşa ederler. İşte bu meleklere Cenab-ı Hakk, kendi davası uğruna bir araya gelen kullarını anlatır, der ki: 'Sizin, hallerine tam muttali olamadığınız benim bazı kullarım var. Onlar şu anda benim kitabımın içinde mevcut hakikatları öğrenmek ile meşguldürler.' Zaman zaman aralarına melekler iniyor, sekîne onları çepeçevre sarıyor. Ve daha nice vasıflarıyla Cenab-ı Hakk yerdeki kullarını gök ehli yanında dile getirir, anlatır... Bu da yine insanlarla melekler arasında ayrı bir irtibat ve münasebet bağıdır. Işık evler, çevrelerindeki bina yığınları itibariyle, tıpkı hâle içinde yıldızlar topluluğuna nur âyetini tefsir eden bir mehtab veya ebedi nur, ebedi huzur arayanları firdevslere ulaştırma yolunda kurulmuş birer han gibidirler.. dikkatle bakanlar için her zaman, bu ışık yalılarının iç yapıları ve derinliklerinde 'Allah onların, (diğer binalardan daha ziyade) yükseltilmelerini ve (her şeyden yüksek, yüce) isminin oralarda anılmasına, (dört bir yanda gürleyen yasak velvelelerine rağmen) izin verdi.. içlerinde sabah-akşam O'nu tesbihlerle yad eden öyle yiğitler var ki ne ticaret (ve ticaretteki kazanç cazibesi) ne de alım-satım, Allah'ı zikirden, namazlarını dosdoğru yerine getirmekten ve zekatlarını bihakkın eda etmekten onları alıkoymaz; (zira) onlar kalblerin (mehafetle) gözlerin de (hayret ve dehşetle) döneceği günden korkar (ve tir tir titrerler)' hakikatının nümayan olduğu hissedilir. Bu evlerde, imanı, ibadeti, duayı, zikri, fikri, uhuvveti, vefayı ötelere ait derinlikleri ile duyup-yaşama bahtiyarlığına erenler, adeta her an yeniden doğar, baharlar gibi duygularıyla yeşerir, derken çeşit çeşit varidatla dolgunlaşan o kendilerine has hava, bütün gönüllerini bir saadet va'diyle kaplar ve çok defa onların, hayra açık sinelerinde Cennet yaylalarının ferahlatıcı esintileri duyulur. Evet, bugün büyüğüyle-küçüğüyle ışık evler, yıllar ve yıllar imana, imandaki huzur ve itmi'nana susamış gönüllere, rahmet yüklü bulutlar gibi, gönderdiği bol bol 'âb-ı hayat' ve insanımızın gönül tepelerine saldığı ma'rifet, muhabbet, rûhânî zevk şualarıyla diriliş üfleyen bir İsrafil Sûr'u ve vicdanlarını şahlandıran Cebrail solukları olmuştur. Evet, onlara uğrayanlarda pek çok menfî hisler silinmiş, inat ve karşı koyma düşünceleri kırılmış, müdavimleri de kendilerini, Cennet koridorlarında temâşâdan temâşâya koşan seyyahlar gibi görmeye, hissetmeye başlamışlardır. Başkalarının eğlenceye, zevke sefaya giderken duydukları keyfi, neş'eyi, sevinci, tiryakiliği, kudsîler, hem de kat katıyla ışık evlere uzanan yollarda duymuş ve yaşamışlardır. Onlar, bu ışıktan yollarda ve yolların gerçek değerinin te'mînâtı olan bu kutlu yuvalarda düşünülen, söylenen, okunan şeyleri, ötelerden gelmiş ilhâm esintileri gibi karşılamış, gökleri aşıp gelen soluklar gibi dinlemişlerdir... Ve yine onlar bu evlerde bugün hâlâ çoklarının akıl erdiremedikleri, bilemedikleri sırlarla tanışır, semâ kapılarının aralandığını hisseder gibi olur, kapı aralarından sızıp geldiğine inandıkları vâridâtla bütün bütün uhrevîleşir, kendilerinden geçer ve yerlere serilirler. Evet, kalblerinin balansını imana, Kur'an'a, iman ve Kur'an'ın gönüllere boşalttığı irfana göre ayarlayamamış tali'sizler, ne bu ufku kavrayabilir, ne de gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve beşer tasavvurlarını aşan bu derûnî hazları idrâk edebilirler. |
Teker teker mi, yoksa hepsi birden mi? Arkadaşlarınızla ilgili güncel bilgileri tek bir yerden edinin.
Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder