“Allah yolunda çalışanların ecri ne güzeldir”
(3/136)
Genişletmek için bir ömrü, verimli kılmak için bir hayatı, ne gerekir modern çağın “bilmiş” insanına… Nasıl genişler bu hayat? Neleri atmak istenir bizden ve neleri almak? Nasıl yaşanır güzel bir hayat?
Hangi güzel çeker bizi peşi sıra, ne ararız güzel insanda? Bedene hasr olunmuş bir çağda ruha libas giydirme cesaretini gösterebilir miyiz acaba? Yoksa çıplak gezmesine bigane mi kalır gözlerimiz. Modern hayatın o hazlar üzerine kurulmuş tabanını yıkmak için kaç güzel insan çıkar, dayatılan güzellik anlayışının dışına..
Hangi solaryuma girmek gerekir, ne marka kozmetik kullanılsa geçer yüzdeki lekeler, kaç krem geciktirir yaşlandırmayı, nasıl müdahale edilir yıllara… “Çirkin insan yoktur bakımsız insan vardır” sloganı daha ne kadar oyalar bizi, bu hayatta istenilen ölçüleri kaç yılda yakalarız acaba?..
Estetik haram mı, makyaj abdestte mani mi? Evin içinde mini etek giyilse ne olur? Başörtüsü daha modern nasıl bağlanır, hangi renk hangi kıyafete nasıl uyar… Peki ya Kuaförler, fırıncılardan neden fazla?
Kimdi güzel, neydi güzel olan? Kime yakışıyordu bu kavram kime niçin yakışmıyordu? Leyla kimin için vazgeçilmezdi? Kim en güzel o diyordu? Mecnunca bakış hangi Leyla’lara ram etmişti bizi?
Oysa ne güzel dua ediyorduk : “Ey rabbimiz, bize dünyada da ahirette güzellik ver” diye.. Fakat neden duamızın arkasında duramıyorduk. Neden geçici güzellikler uğruna kalıcı güzelliği elden çıkarmaya razı oluyorduk. Kaşımızla gözümüzle uğraştığımız, bedenimizde ki uyuma dikkat ettiğimiz kadar, ahlaki ve ameli noktada ki uyuma dikkat etmiyorduk. Israrla olmazsa olmaz diye dayattıklarımızın içinde Rızai ilahi kaçıncı sıralarda duruyordu.
Evet öyle kaptırmışız ki kendimizi bedenen güzel olmaya, dualarımızın içini boşaltıyoruz, günlerimizin kıymetini, aklımızın işlevini… Rabbimizin güzellik anlayışının dışında ki sanal güzelliklerin ardı sıra koşmaktayız. Çünkü güzelliğin sırrı bize sunulan, zihnimizi ve gönlümüzü bunaltan reçetelerde arıyoruz. Öyle ki ameli noktalarda ki uyumsuz davranışlarımızı ne biz nede çevremizdekiler çokta fark etmiyorlardı. Ama dayatılan güzellik anlayışının dışında ki uyumsuzluğumuz hemen fark ediliyor ve uyarılıyorduk. Bu zamanda böyle de olunmazdı yani.. Peki, bu zamanda nasıl olunurdu ve olunmalıydı?
“Yalnızca karakteristik olan, güzel sayılmayı hak eder. Karaktersiz hiçbir güzellik olamaz”. Boticelli
Karakterli olmayı, davranış uyumluluğunu, hayatta ki düzeni, gelgitlerden oluşmayan bir ruh halini; bulunduğumuz toplumda görmek, o kadar zorlaştı ki böyle insanlar marjinal durmaya başladılar. Her şeyi her yerde istediği gibi yapan, yalana yanlışa dikkat etmeyen, edepli edepsiz umurunda olmayan; modanın tuzağına düşen, kapitalizmin ellerinde kirlendiğini fark etmeyen bir toplum olmuştuk. İçinde ki armoniyi çokta önemsemeyen ama dışındaki armoniyi kutsayan bir anlayışın içine doğru çekiliyoruz. Oysa ne diyordu rabbimiz:
“Güzel olan beldeden iyi bitki, kötü beldeden de faydasız bitki çıkar”. (7/58)
Hayatı Rabbine adanan Meryem “güzel bir bitki” gibi yetiştirilmişti. Çünkü güzel bir makama güzel bir şekilde adanmıştı. Çünkü amaç ve araç belliydi. Yöneliş rabbe olunca vasıtalarda titizlikle seçilirdi. Güzelliği güzel yapanda hayatı güzel yapanda bu anlayış olmalıydı. Yoksa çirkinlikler içinde güzel olduğumuz sanısına kapılıp bir hayatı telef ederiz. Özümüzde ki güzelliği çıkaramadığımız içinde gözdeki güzelliğe hapsoluruz.
Güzel işler, güzel insanlar ve güzel diyarlar… Havsalamızda nasılda değişmişti bunlar… Modern çağda sahabe gibi olmak, o yıldızların arasına katılmak nasılda zorlaşmıştı? Zor muydu yoksa imkânsız mıydı?
Zor diye bakanlar “güzelleri” için zoru başarırlardı. Ama imkânsız gibi görenler zaten baştan kaybetmişlerdi. Cahiliye çağı diye adlandırdığımız çağ; bu çağdan daha mı iyi bir durumdaydı ki onların İslami anlayışları güzelleşmelerine mani olmuyor, bilakis güzel yanlarına güzellik katıp; çirkinliklerini örtüyordu. Öyle baskın geliyordu ki güzellik, çirkinlik genlerinden kaçıp gidiyordu.
Güzeli doğrularda aramak gerek… Güzeli insanın insan yanına hitap edende aramak gerek. Her güzel sanılan güzel değildir. En güzele tabi olan, o güzeli üstünde taşıyandır güzel. Çirkinlik izafidir. Asıl olan daima güzeldir. “Biz sizi en güzel bir şekilde yarattık”
Güzel bakışımızdır, hayatı anlamlandıran… Güzel hasletlerimizdir kâinatı nurlandıran. Güzeli aramaktır, çirkinin arasında bulup çıkartmaktır amacın kutsallığı…
Güzel insanların artmasıdır bir çağı yaşanır kılan. Cehaletin yakıp kavurduğu alanlarda tekrar nefes alabilmektir güzel olan. Kokuların güzelidir koklanan çeken, sözün güzelidir zihinleri cezbeden… Ruhun güzelliğidir bedene inat uzun yaşayan.
Rasgele olmaz güzel olan, bir düzen bir usul ister her zaman. “düzensiz olan güzel de olmaz”.
Salih ameldir, güzeli batılın kıskacından kurtaran, aynaları camdan ayıran. Güzel bir özdür gözleri hakikate ulaştıran. Özü çirkinleşenlerin yüzü güzel olsa neye yarar.
Rengine, boyuna, kilosuna, mevki ve makamına takılmadan birer birer güzelleşmek… Ve güzelleştikçe bunu karşısındakine güzel bir şekilde yansıtmak… Ve yaşamak ne güzeldi; ebedi bir güzelliğe merhaba demek için kolları sıvamak…
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder