‘’Ey yüreklerinde aşk derdi olmayanlar, kalkın ve âşık olun!’’ (Mevlana)
Biliniz ki ayağa kalktığınız zaman, insanın insana zulmü son bulacak. Paranın ve makamın kirleri üzerinizden dökülecek. Uzaklardan, Gerçeğin kokusunu hissedeceksiniz. Yusuf’un kokusu gelecek burnunuza buram buram. Ve diliniz vuslat türküleri söyleyecek, ruhunuz vuslat günlerini arzulayacak.
Rabia’yı meftun eyleyen neydi ki?
Neydi ki Yakub’un gözüne inen perdenin sırrı?
Ve İbrahim Edhem’e tâcı tahtı terk ettiren,
Ya Mevlana’yı Şems uğruna kavuran neydi?
Neydi Mevlana’nın Şeb-i Arus özlemi?
Âşığın dünyaya meyli, eyvallahı nicedir ki. Âşık ki sevgilinin huzuruna; boynunda kefen; ‘sen vur boynumu’ teslimiyeti içinde gelir. Âşık için her ölüm kavuşmadır, yeter ki ölüm sevgilinin elinden olsun.
Leyla’yı sevenin kınanma korkusu mu olurmuş. Hiç rüsvay olmaktan korkar mı bir âşık.
‘’Ey yüreklerinde aşk derdi olmayanlar, kalkın ve âşık olun!’’
Biliniz ki ayağa kalktığınız zaman, içinizdeki hazineleriniz dökülüverecek her bir yanınızdan. Hazinelerinizin farkına varacaksınız. Ve gönlünüze ve gözlerinize ve sözlerinize kötülük takılmayacak.
Kuşu Süleyman’a müptela kılan neydi ki?
Neydi ki bir damlacık göğsündeki iksir?
Ve Belkıs’a malı-mülkü terk ettiren neydi ki sonra?
Aşkın ışığı parladı mı gözbebeğinde, başka ışıkların feri mi kalır. Gözbebeği aşkı gördü mü, başka güzellik mi girer içine. Her yan gülistan olsa ve her kırmızı yakut, her mavi sedef, her yeşil yeşim olsa ne önemi var ki âşık için, Sevgili varken.
‘’Bir’’i sevenin gözüne ‘’Bir’’den özge yar mi girermiş. Hiç kalbinin kuvvetini dört bir yana dağıtır mı bir âşık?
‘’Ey yüreklerinde aşk derdi olmayanlar, kalkın ve âşık olun!’’
Biliniz ki ayağa kalktığınız zaman, âdemliğinizi hatırlayacaksınız hemencecik. Sınandığınızı ve sınanmakta olduğunuzu hatırlayacaksınız. Ve sonra hatırlanması gerekenlerin en güzelini hatırlayacaksınız. Aşkı da hatırlayacaksınız sonra.
Havva’yı Adem’e meftun eyleyen neydi ki?
Neydi ki yaşamayı değerli ve kutsal kılan?
Neydi Musa’yı Firavun’a meydan okutan?
Musa’nın (as) azarladığı çobanı gönülden söyleten neydi ki? Hani Musa Aleyhisselam ıssız bir yoldan geçerken çoban Musa’dan habersiz sesleniyordu Rabbine: ‘’Ey benim güzel Allahım, bana yüzünü göster de sana iyilik edeyim. Sana koyunlarımdan süt sağıp ikram edeyim. Sonra yatırıp dizlerime bitlerini kırayım!’’
Ve çoban, Musa Aleyhisselam tarafından bir güzel azarlanmıştı. ‘’Ağzına pamuk tıka be adam, sen Allah’ı ne zannedersin ki?’’
Ve Musa Aleyhisselam Rabbi tarafından uyarılmıştı, hemencecik; ‘’Ya Musa biz kulumuzun gönlüne bakarız!’’ diye. Çobanın gönlündeki neydi ki? Rabbimiz gönüllerdeki neye bakar ki?
O’nu sevenin dilinde kusur mu olurmuş. Hiç azarlanır mı sonra bir âşık.
‘’Ey yüreklerinde aşk derdi olmayanlar, kalkın ve âşık olun!’’
Biliniz ki ayağa kalktığınız zaman iyileşivereceksiniz. Dünyanın bütün tozlarını silkivereceksiniz üzerinizden. Bir kutsal su ile dupduru olacaksınız. Her bir dertten kurtulmanın adıdır aşk.
İbrahim’i ateşe müptela kılan neydi ki?
Neydi ki ateşin bağrındaki gülistanın sırrı?
Ve neydi Zeliha’nın Nemrut’a isyanının sebebi?
Her gönül bu sırrı duyup hissetmeseydi âlemde, ateşe ne lüzum kalırdı ki. Aşk sırrına eren âşığa ateşten ziyan gelmez. Âşığa firavun korkusu nicedir ki.
Âşık ki sevdiği uğruna elinde baltasıyla
şekle şemale meydan okuyandır.
Ve yüreklerdeki firavun saltanatına,
elindeki baltayı savurandır.
Ve gönlündeki putları bir bir kırandır.
Âşık ki gönlünde En Sevgili’ye
putsuz bir saray kurandır.
O’nu sevenin ateş korkusu mu olurmuş. Hiç gönlünde putlarla yaşamayı kabul eder mi bir âşık.
‘’Ey yüreklerinde aşk derdi olmayanlar, kalkın ve âşık olun.’’
Biliniz ki ayağa kalktığınız zaman Sevgili’yi (s.a.s) göreceksiniz hemencecik. Bir nûr ile bütün dünyanız aydınlanacak. Bir gül ile gülistan olacak hayatınız.
Bülbülü güle müptela kılan neydi ki?
Neydi ki kuru ağacı inleten?
Neydi ki Veysel Karani’yi çöllere düşüren?
Ve Bedir’de ve Uhud’da kelle koltukta savaştıran neydi sahabeyi?
Musab’ı bütün uzuvları kopuncaya kadar savaştıran neydi?
Hani Uhud’da o talihsiz günün talihsiz bir anında, yürekleri burkan bir ses duyulmuştu.
‘’Peygamber öldü!’’
Kolu kanadı kırılmıştı ashabın, bu haberi duyunca yürekleri yanar olmuştu alev alev. Ve Hazreti Enes (r.a) sahabeden bir kısmını, bitkin ve üzüntülü bir halde otururlarken buldu.
‘’Ne oldu neden oturuyorsunuz?’’ diye sordu.
‘’Peygamber öldü .’’ dedi ashab.
Ve kükredi Enes (r.a); ‘’O öldüyse yaşayıp da ne yapacaksınız? Öyleyse kalkın ve ölün.’’ buyurdu.
Ölmek; O Sevgili’ye kavuşmaktı o an. Ölmek sevmenin gerçek adıydı. Sonra; ‘’Kalkın ve aşkınıza kavuşundu.’’ bu sözün diğer anlamı.
O’nu sevenin ölüm korkusu mu olur? Hiç gülsüz yaşayabilir mi bir bülbül.
Ey yüreklerinde aşk derdi olanlar, kalkın ve âşık olun!
Biliniz ki ayağa kalktığınız zaman gerçekleri göreceksiniz. Yani ki EN Sevgili’yi göreceksiniz.
Arifhan Akpınar
arifhanakpinar@hotmail.com
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder