2 Nisan 2008 Çarşamba

(Namaz Zamanı) gönlünde hararet olanın gözünde yaş olur

Gonlunde hararet olanin gozunde yas olur

 

Gozyaslari, kalb inceliginin, muhabbet ve merhametin ifadesidir; gonuldeki huzun, nes'e, hasret, hicran, merhamet ve sefkat gibi duygularin billûr taneler seklinde disa vurmasidir.

 

Insan genellikle sevinc, keder, emel, umit, ayrilik ve vuslat misillu sebep ve sâiklerle aglar; fakat, kalb ufkunda Allah'a dost olanlari, butun bunlardan daha cok "mehâfetullah" ve "muhabbetullah" aglatir.
 

Diger aglamalar cibillîdir; insanin tabiatindan kaynaklanir. Iman, mârifet, muhabbet, ask ve sevkin tetikledigi aglamalar ise, Hakk'i bilmeye, her seyde O'na dair alâmetler gormeye ve surekli O'nun huzurunda bulundugunun farkinda olmaya baglidir. Nezd-i ilahîde her aglamanin kiymeti âh u efgân edenin duygu ve dusunce ufkuna gore degerlendirilir. Bu acidan, musibet ve belâlar karsisinda rizasizlik ve kadere itiraz manasina gelen aglamalar haram; yarinlar endisesiyle kivranip inlemek bir ruhî maraz; dunya hesabina fevt edilen seyler karsisinda sizlanip durmak da bos bir telastir ve butun bu sâiklerle dokulen yaslar gozyaslari adina israftir.

 

Allah icin aglama ise, Mevlâ-yi Muteâl'e muhabbetin, ask u istiyakin iniltiler seklinde disa aksetmesinden ibarettir. Gonlunde hararet olanin gozunde de yas olur; aksine, gozleri suyu cekilmis cesmeler gibi kupkuru kimselerin -cogunlukla- iclerinde hayat yoktur. Allah'i bilen O'na karsi alâka duyar; bu alâka ruhta derinlestikce sevgiye donusur ve zamanla bu sevgi de onu alinamaz bir ask u istiyaka inkilâp eder. Gonlu muhabbetle dolan bir insan, her zaman O'nu gosteren iz ve emareler arar, kâinat kitabinin sayfalarini O'ndan gelen mektuplar olarak algilar, esya ve hâdiseleri O'nun mesajlari gibi okur, anlar ve O'nun beyani karsisinda rikkate gelir, tarifi imkansiz hislerle aglar.

 

Kur'ân-i Kerim, ruhun selâmeti adina, ahiret yurdu hesabina, Hak mehâfeti ve mehâbeti ya da gunahlarin kahrediciligi karsisinda aglayan insanlari takdirle yâd eder ve her zaman onlarin ornek alinmasini saliklar. Mesela; degisik nebileri ozel hususiyet ve fâikiyetleriyle bir bir tebcil ve takdir ettikten sonra, "Bunlarin hemen hepsi, kendilerine Rahmân'in âyetleri okununca hickiriklarla secdeye kapanirlar." (Meryem, 19/58) diyerek konuyu âh u efgân etme fasl-i musterekiyle noktalar. Allah yolunda dokulen gozyaslarini O'na arz edilmis bir munacât armagani gibi degerlendirir. Aglamanin rabbânîlere mahsus bir hal oldugunu hatirlatmanin yani sira, hayati oyun ve eglence sanip omurlerini gulup oynamakla gecirenleri de ikaz eder; "Gayri onlar kazandiklari onca negatif seyden oturu az gulsun ve cok aglasinlar." (Tevbe, 9/82) der.

 

Cehennem alevlerini sondurecek yegâne iksir

 

Kur'ân'in mubarek Mubelligi Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), tipki seytanin hilelerinden Allah'a sigindigi gibi, kalb katiligindan ve goz kurulugundan da Cenâb-i Hakk'a ilticada bulunmus; "Urpermeyen kalbden, yasarmayan gozden Sana siginirim Allah'im!" yakarisini sik sik tekrar etmistir.

 

Rasûl-u Ekrem (aleyhi ekmeluttehâyâ) "Mujdeler olsun nefsine hakim olana!.. Mujdeler olsun (misafir kabul etme hususunda) evini genis ve musait tutana!.. Mujdeler olsun hatalari karsisinda gozyasi dokene!.." diyerek ummetine âdeta uc basamakli bir mirac yolu gostermistir. Hasyetle dokulen gozyaslarinin ilâhî azaba karsi bir sutre olabilecegine dikkat cekmistir: "Iki goz vardir ki, Cehennem atesi onlara dokun(a)maz: Birisi Cenâb-i Allah'a duydugu saygi ve hasyetten dolayi hep aglayan Hak erinin, digeri de Allah yolunda nobet tutan yigidin gozleridir."

 

Allah karsisinda hasyetle dolup gozyasi dokme konusunda cok onemli bir husus, kalbin tertemiz heyecanlarini ve saf hislerini, riya ve sum'a ile kirletmeden ifade edebilmektir. Gostermek ve duyurmak kastiyla aglamak berrak gozyaslarini sirk kirleriyle bulandirmak demektir. Riya ve sum'adan korunmak icin ozellikle nafile ibadetlerde ve Cenâb-i Hakk'a ic dokme anlarinda tenha yerlerin secilmesi her bakimdan daha selâmetlidir. Nitekim, hadis-i serifte, Ars-i ilahînin golgesinden baska siginak olmayan kiyamet gununde, zill-i ilahî altinda himaye buyurulacak yedi grup insan anlatilirken, onlardan birinin de yapayalnizken Allah'i anip da gozleri yaslarla dolan husyar insan oldugu haber verilmektedir. Oyle ki, Allah hasyetiyle aglayan insan, diger nebevî beyanlarda cephede nobet bekleyen askere denk tutulurken, bu hadiste de, adaletin temsilcisi olan idareci, omrunu ibadet nesvesi icinde geciren genc ve mescidlere dilbeste olan âbid gibi Hak dostlariyla ayni cizgide zikredilmektedir. Fakat, onun gozyaslarini baskalarindan kiskanircasina tenha bir yer aradigina da vurguda bulunulmaktadir. Zira, aglamanin aktorlugunu yapmak cok tehlikelidir; riya ve sum'a niyetiyle aglamak kalbi oldurucu ve insani helak edici bir hastaliktir.

 

Bundan dolayidir ki, Imam Gazalî Hazretleri "Aglayan da kaybedebilir, aglamayan da!.." demistir. Insan aglamiyorsa, o bir gun mutlaka pisman olacaktir; cunku, onun onunde kendisini aglatacak cok badireler vardir ve o badirelerin bazilari ancak burada dokulen gozyaslariyla asilabilecek mahiyettedir. Fakat, pek cok aglayanlar da vardir ki, gunahlarindan ya da ask u istiyaktan dolayi degil de, baska seyler sebebiyle, belli dunyevî hislerin tesirinde gozyasi dokerler. Daha da kotusu, hassas, duygulu, muttaki ve Allah sevgisiyle dolu bir insan gibi gorunme ve bilinme maksadiyla aglarlar. Boyle bir aglama, dinimizce, en azindan hic gozyasi dokmeme kadar tehlikeli sayilmis ve gizli sirk kabul edilmistir. Demek ki, gozyasinin da mesru istikamette olani makbuldur.

 

Mu'min, hususiyle de toplum icinde kalbinin heyecanlarina hâkim olmaya calismali; iradesinin hakkini verip gozyaslarini icine akitmali; buna guc yetiremiyorsa, ancak iste o zaman gozyasi bendinin onunu acmalidir.

 

OZETLE

 

1- Gonlu muhabbetle dolan bir insan, her zaman O'nu gosteren iz ve emareler arar, esya ve hâdiseleri O'nun mesajlari gibi okur, anlar ve O'nun beyani karsisinda rikkate gelir, tarifi imkansiz hislerle aglar.

 

2- Efendimiz, kalb katiligindan ve goz kurulugundan Cenâb-i Hakk'a ilticada bulunmus; "Urpermeyen kalbden, yasarmayan gozden Sana siginirim Allah'im!" yakarisini sik sik tekrar etmistir.

 

3- Mu'min, hususiyle de toplum icinde kalbinin heyecanlarina hâkim olmaya calismali; gozyaslarini icine akitmali; buna guc yetiremiyorsa, ancak o zaman gozyasi bendinin onunu acmalidir.

 

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=642472

 

Ulfet, insanin gozyasi pinarlarini kurutabilir

 

"Ulfet" kelimesi alisma, dost olma ve muhabbetle dolma demektir; insanin esya ve hâdiselerle munasebetini, boyle bir munasebetten hâsil olan manalari, bu manalarin vicdanda birakacagi tesirleri, neticede insanin davranislarinda beliren farkliliklari ve butun bunlar neticesinde ruhun canli, dinamik ve duyarli kalmasini akla getirmektedir.

 

Bununla beraber, bilip duyduktan, gorup tanidiktan, dusunup anladiktan veya oyle oldugunu zannettikten sonra, siradan gorme ve aliskanliga gomulme gibi manalar da ulfet kelimesiyle ifade edilmektedir. Iste, bir parca gorup bildikten, az bucuk inanip irfana erdikten sonra alâkayi yitirip, derinlesmeyi gerektiren meselelere karsi butun butun duyarsizlasma ve hicbir seyden ders almama manasina gelen ulfet, insan icin bir sukut ve duygularin olumu demektir.

 

Sayet, insan yonelecegi kapiya yurekten yonelmez, kulluk yolunda gereken ciddiyet ve gayreti gostermez, her zaman daha engin mulâhazalarla bir tekâmul pesinde bulunmaz, dahasi her an yeni derinliklere acilma azmi icinde olmazsa, onun icin renk atma da, sararip solma da, hatta curuyup dagilma ve kendi enkazi altinda kalip ezilme de kacinilmaz olur.

 

Bu duruma dûcar olan kimse, eger tez elden gozunun capaklarini silip, esyadaki hikmet inceliklerini anlamaya kosmaz ve kosturulmazsa, kulagini acip mele-i a'lâdan gelen ilâhî mesajlari dinleyip anlamaya koyulmazsa, onun icten ice yanip karbonlasmasi ve devrilip gitmesi mukadderdir. Tabii ki kalb ve ruh hayati adina mefluc hale gelen boyle birinin kalb rikkatini korumasi ve gozyasi cesmesini canli tutmasi da mumkun degildir.

 

Cenâb-i Allah, daha Islam'in ilk senelerinde, bu hususta Sahabe-i Kiram efendilerimizi ikaz etmis ve onlara soyle demistir: "Iman edenlerin, kalblerinin yumusayip Cenâb-i Hakk'i ve O'nun tarafindan inen hakikatleri hatirlayarak hasyetle urpermelerinin vakti gelmedi mi? Sakin onlar daha once kitap verilen ummetler gibi olmasinlar. Zira kitabi tanimalarinin uzerinden kendilerince uzun zaman gecmesi sebebiyle, o ummetler ulfete kapilmislardi da kalbleri kaskati kesilmisti. Hatta onlarin cogu busbutun yoldan cikmislardir." (Hadîd Sûresi, 57/16)

 

Kur'an bu cagrisiyla bize, canliligimizi korumamiz icin her zaman yukselip derinlesme ask u heyecani icinde bulunmamizi, mefkûremiz adina hep yuksekleri kollamamizi ve tamamiyet pesinde olmamizi ogutluyor.

 

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=642471

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: