3 Eylül 2009 Perşembe

(Namaz Zamanı) İç dünyamızdan sonsuzluğa giden açılımlar; sahurdan iftara, iftardan sahura giden yolun izini takip edebilmekte…hayırlı cumalar baki selam ve dua ile Gönül dostlarım...





 

Ya Rabbî, ya Rabbenâ ve ya Rabbe'l-âlemîn! Sana yine Senin ilmin ve ma'lûmâtın adedince hamd ve şükür; Peygamber Efendimiz Hazreti Ahmed ü Mahmûd u Muhammed Mustafa'ya, kutlu yuvasının kudsî fertlerine, yıldızlar gibi kendilerine uymakla doğru izler bulunabilecek ve yürüdükleri yoldan gidilebilecek sâdık, vefalı ashâb-ı güzînine de salât ü selam ediyor, yüce huzurunda bir kez daha el açıp, "Amin!" diyoruz:  
Ey hiç açılmaz gibi görünen kapıları bile ardına kadar açmaya muktedir olan Ulu Rabbimiz! Senden, arkasında hayır ve güzellik olan bütün kapıları en kısa zamanda bizim için de açmanı diliyoruz. Ey bütün sebepleri yaratan ve onlara hükmeden Yüce Sultanımız! Nezdinden göndereceğin inayet sürprizleriyle, bize de, ümitlerimizin ve hayallerimizin ötesinde maksûdumuza, matlûbumuza, mahbûbumuza ulaşacağımız imkanlar lutfet!  
Nezdinde makbul ve mukarreb kullar gibi, bizleri de emredilen hususlarla meşgul olup tamamını bihakkın yerine getiren.. nehyedilen hususlardan yüz çevirip hepsinden içtinab eden.. hedefinde hep Senin hoşnutluğun olan.. insanların ellerindeki şeylere tama(h) etmeyen.. peygamberâne bir iffet, peygamberâne bir ismet ve peygamberâne bir fetanet peşinde olup, her zaman Senin sâdık u masdûk elçilerinin yürüdükleri şehrahlardan yürüme gayreti içinde bulunan.. gözü-gönlü sürekli Sana müteveccih ve hiç ara vermeden hep ölüm ötesi hayat için hazırlık yapan salih kimselerden eyle!  
Ya Rab! Bizi dünyada da ukbâda da utanılacak, başımızı aşağıya eğdirecek ve rezil rüsva hale düşürecek işlerden uzak tut ve öyle fecî bir durumla karşı karşıya bırakma! Senden, dostlarının yüzüne baktığın, ellerinden tutup kaldırdığın gibi, bizim yüzümüze de bakmanı, bizi de tutup kaldırmanı istirham ediyoruz. Sana düşmanlıkta bulunanların düştükleri, insanı yerin dibine batıracak, utanılası bir hale düşmekten de yine Senin hıfz u sıyanetine sığınıyoruz.  
Ya Rabbenâ ve ya İlâhenâ! Sen de biliyorsun ki, bilerek hiçbir zaman Senden başkasına kullukta bulunmadık; bulunmayız da. Biz sadece ve sadece Senin kullarınız. Senden başka hiçbir Rabb tanımadık; zaten Senden başka hiçbir Rabb da yoktur. İşte onun için huzuruna geldik, kapının eşiğine başımızı koyduk, ulûhiyetinin ve rubûbiyetinin ululuğu karşısında boyunlarımızı büküp yüz yere sürdük. Her zaman el-pençe divan durmaya da âmâde bulunuyoruz; ne olur, biz âciz, zayıf, garip ve muhtaç kullarından merhametini esirgeme ve bizi haybet ve hüsrana maruz bırakma!…  
Ya Rab! En son ve en büyük elçin hürmetine, bizim takdir ölçülerimizle ölçülemeyecek kadar kıymeti haiz aile fertleri ve yol arkadaşları hakkı için, ne olur, niyazımıza cevap ver, hayır istikametindeki dileklerimizi gerçekleştir ve bizi bir an olsun nefsimizle başbaşa bırakma!Amin
 
http://aleminur.wordpress.com/2007/05/16/ya-rabbidua/
------------------------------------------------------------------------------------------------- 
 



Sahur seher buluşması



SAHURLA SEHER arası, günün en güzel, en bereketli, en deruni, en huzur verici, en dinç, en tarifi ve tanımı en zor devri; sanki her şey yeniden yaratılıyor, eşya, hisler, dimağ öyle canlı ki sessizliğin huzur veren şarkısını bütün benliğiyle dinliyor… Ruh sakin, kalp kıvamında, zihin berrak bir gökyüzü gibi; endişeler uzakta, vesveseler tesirsiz, korkular korkutmuyor, depresyon devinimsiz, stres soluksuz, ahenk her şeyi ile her şeyi kaplamış…

Yıldızlarla yaldızlanmış, ayla şenlenmiş tertemiz gökyüzü, iç güzellikle buluşuyor sahurda… Apartmanlarda bir bir yanan ışıklar şehri bir mahya gibi kaplıyor; sonsuzluğun ritmi solunuyor sokaklarda, evlerde, evlerin içi gönüllerde…

Ezan diğer vakitlerden bir başka güzel, bir başka canlılıkta, bir başka manada; sanki can evine sonsuzluk sesliyor… Musikilerin en güzeli, davetlerin en ebedisi sonsuzluğa çağırıyor diri kalpleri…

Yönü ve yolu ebede dönük kalp, sahurla seher arasında kıpırtısız dinliyor ezanı, yıldızlar, ay, çiçekler, su, toprakla birlikte… Ağlamıyor kaybettiklerini, sevinmiyor sahiplendiklerine, ezelin ebedi sesini dinlerken… Biliyor ki aşk ağlayışlar ne kadar çağlasa da, vuslat denizine dökülüyor bir gün, ne gam…

Sahur ne kadar sevindirici, seher ne kadar diriltici… Şevk yağmur sağanağı, gaflet mağaralarında saklanmayın herkesi yıkıyor, temizliyor; şekten, şüpheden, endişeden, çaresizlikten… Umut rüzgârları silip süpürüyor korkuları, ümit serinliğiyle okşuyor yürekleri… Umudu olanın her şeyi var, olmayanın hiçbir şeyi yok… Umudu olanın yapacağı çok şey var; olmayanın da yapacağı bir şey yok, yapmayacağı da…

En verimli umut aşısı sahurla seher arasında dikilen düşünce tohumlarında; günü, ayı, yılı, ömrü kuşatacak güçte çatlayan tohumlar… Günün en önemli gündemi, en iyi açılımı bu demleri iyi değerlendirmekte; pörsümüş, fosilleşmiş düşünceleri atıp, karartıcı duyguları dağıtıp yerine dirilticileri koyarak…

Ruhla kalp, kalple akıl, zihinle hissin birbirini anlama ve açılmada gün ışıkları kadar gerçektir sahur seher zamanları… Zenginin fakire, fakirin zengine, komşunun komşuya, akrabanın akrabaya, ailelerin ailelere en iyi açıldığı senenin sultanı Ramazanda, günün sahurla oruca açılımı; anlayışın, barışın, eşitliğin, kardeşliğin, hürmetin, merhametin buluşup kaynaşması; Ömrün en önemli gündemi…

Sahur açılımı, iftar buluşmaları, namaz kaynaşması, günü ne kadar kuşatırsa, barış ve huzur o kadar yakın olacaktır doğuda, batıda, kuzeyde, güneyde… Ramazan fırsatı iyi değerlendirmeyi bekliyor, birey, aile, şehir, ülke, dünya olarak… İç dünyamızdan sonsuzluğa giden açılımlar; sahurdan iftara, iftardan sahura giden yolun izini takip edebilmekte…

 
 
------------------------------------------------------------------------------------------- 

Babalar ve Uhrevi Sorumluluk




 

Aile ve evlilik kurumunun çerçevesini çizen ayetlere ve Efendimizin sünnetindeki uygulamaya baktığımızda babalara çok önemli ve ağır sorumluluklar yüklendiğini görürüz. Oysa günümüzde babaların bazı asli sorumluluklarını maalesef ihmal ettikleri de acı bir gerçeğimizdir. Babalar iş yoğunluğu, daha çok kazanma gibi farklı sebeplerle önemli ailevi yükümlülüklerinden bazılarını üstlenememektedir. Çoğu zaman eşler ve çocuklar babalardan mahrum bir hayatı yaşamak zorunda kalmaktadır. Özellikle çocuklar sabah erkenden işe giden, akşam geç saatlerde dönebilen, döndüğünde de artık hem zihnen hem bedenen tükenmiş babalardan gerçek bir baba olarak istifade edememektedir.

Babaların çocuklar üzerindeki "model insan" olma özelliği her geçen gün azalmaktadır. Çocukların belki de sadece babalardan görerek ve birlikte yaşayarak öğrenebilecekleri erkekliğe ve adamlığa dair özelliklerin aktarılması sağlanamamaktadır. Özellikle günümüzde babaların bizzat üstlenmesi gereken sorumluluklar başkalarına ihale edilmekte, babaların yerine ikame edilmek istenen kişi ve kurumlar ise bu görevleri yerine getirememektedir.

Nur suresindeki şu ayetler sanırım gerçek babalar için çok önemli bir özelliğe atıfta bulunmaktadır:

"Allah'ın yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin verdiği öyle evler vardır ki orada sabah akşam Allah'ı tesbih eden kimseler vardır. Bunları, ticaret de alış veriş de Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar." (Nur 24/36-37).

Evet, içlerinde sabah akşam Allah'ın anıldığı evler ve bu evlerde Allah'ı anan, namaz kılan, zekât veren kimselerden bahsediyor bu ayetler. Ve en önemlisi bu ayetlerde ticaretin ve alışverişin bu zikre, bu tesbihe, namaza ve zekâta engel olamaması üzerinde duruluyor. Oysa günümüzde ticaret ve alışveriş maalesef farz ibadetler için bile birer engelleyici olabiliyor. İş hayatı merkeze alınıyor ve her şey ona göre şekilleniyor. Babaların eşlere ve çocuklara yönelik sorumlulukları hep iş yüzünden ya askıya alınıyor ya da sürekli erteleniyor.

Tahrim suresindeki ve Taha suresindeki şu ayetler de bu çerçevede düşünülürse meselenin önemi daha çok anlaşılır:

"Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. …" (Tahrim 66/6).

"Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz. Aksine biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç takva iledir." (Taha 20/132).

Bu ayetlerdeki uyarı ve hatırlatmaları bir de Zümer suresindeki şu ayetle birlikte düşünürsek ailevi sorumluluğun uhrevi yönünün ne denli önemli olduğunu kavrarız:

"...Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki bu apaçık hüsrandır." (Zümer 39/15).

Babaların ailevi sorumluluğu yanında her türlü sorumluluğu en güzel bir şekilde ifade eden şu meşhur hadis de bu konuda bizlere ışık tutmalı, vazife ve sorumluluklarımızı yeniden düşünmemize ve önemini fark etmemize vesile olmalıdır:

"Her biriniz bir yöneticisiniz ve her biriniz yönetiminizdekilerden sorumlusunuz: Devlet adamı bir yöneticidir ve halkından sorumludur; erkek, ailesinin yöneticisidir ve onları gözetmekten sorumludur; kadın, kocasının evinin muhafızıdır ve bundan sorumludur; hizmetçi efendisinin malının bekçisidir ve bundan sorumludur. Her biriniz bir yöneticisiniz ve yönetiminizdekilerden sorumlusunuz." (Buhari ve Müslim)

Birkaç ayet ve bir hadis etrafında işaret etmeye çalıştığımız "babaların sorumluluk bilinci" belki de bir kitap hacminde ele alınması gereken önemli bir meselemiz. Özellikle günümüzde hele hele büyük şehirlerin keşmekeşinde iş hayatının, geçim derdinin, dünyevileşmenin bizleri savurmasına, alıp götürmesine ve bizi biz olmaktan çıkarmasına karşı bilinç ışıklarını yakmak durumundayız. Tabii ki bu bilinçlenmeyi en güzel şekilde yapmamıza kaynaklık edecek olan da ayetler ve hadislerdir.

Babaların sorumlulukları içinde evinin ve ailesinin dünyevi ihtiyaçlarını karşılamak da vardır. Ama insanın ihtiyacı sadece bunlarla sınırlı değildir. Hatta iman gibi, ibadet ve ahlak eğitimi gibi ihtiyaçlarını en güzel şekilde karşılamak; nesillerinin terbiye ve te'diplerini olması gerektiği şekilde üstlenmek babaların daha çok dikkat etmeleri gereken mesuliyet alanıdır. Çünkü bunlar ebedi olan ahiret hayatımızla ilgilidir. Asıl kazanç ahiretimizi kurtarmak, asıl hüsran da (Allah muhafaza) ahiret hayatında karşılaşılacak olan ebedi hüsrandır.

Akıllı kişi, kazancını iyi hesap edebilmek muhasebesini yaparken sadece dünyevi kazancı değil, uhrevi kurtuluşu da göz önünde bulundurmak durumundadır. Bir de yalnız kendi saadetini düşünmemeli, mesuliyeti altında olan ailesini de ebedi hüsrandan kurtarabilmenin gereklerini yerine getirmelidir.

Veli Karataş
 

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Allah (C.C.) Kifl'i Bağışladı

 



Çok eski devirlerde Kifl adında bir adam vardı. Kifl, ahlakî ve insanî değerlere önem vermeyen, para kazanmak için her yolu meşru gören çok zengin bir adamdı. Zenginliğini de faizden elde etmişti. Dara düşen, ihtiyacı olan kimse kendisine geliyor, o da yüksek bir faizle geri ödenmesi şartıyla onlara para veriyordu. Vadesi geldiği zaman kişi parasını ödeyemezse bu sefer faiz miktarını daha da artıyordu. Şayet yine ödeyemez ise, adamları vasıtasıyla o kimsenin bütün varına yoğuna el koyuyordu.

Bir gün, kapısına borç için bir kadın geldi. Bu kadın yakın zamanda kocasını kaybetmiş namuslu, kendisini çocuklarına adamış bir anneydi. Bir süre, kocasından kalan şeylerle evini idare etmeye çalışmıştı. Ancak artık evde para kalmamıştı. Bunun için çalışması gerekiyordu. Bir yerde iş bulmak istedi ama dışarısı dul bir kadın için çalışmaya müsait değildi. Etraftan rahatsız edilirim korkusunu yaşıyordu.

Neden sonra aklına evde örgü yapıp onları yakın bir arkadaşı vasıtasıyla satmaya karar verdi. Bunun için bir örgü makinesine ihtiyacı olacaktı. Makineyi alabilmek için de borç arayışına girdi. Yakın dost ve akrabalarına gitti ama kimsede para yoktu. Çok üzülmüştü. Çaresiz bir şekilde evine doğru giderken yolda istemeden iki kişi arasında geçen bir diyaloga şahit oldu. Şehirde Kifl adında bir kişinin insanlara borç para verdiğini duydu. Hemen onun yanına gitmeye karar verdi.

Kifl kapıda kadını görünce çok beğendi. Onu elde etmek istedi. Kadın, Kifl'in karşılığını ödemek şartıyla borç para istedi. Kifl, kadının dul olduğunu da anlayınca ona ahlaksız bir teklifte bulundu. Kendisiyle beraber olması şartıyla vereceği parayı istemeyeceğini söyledi. Bu teklifi kadın şiddetle reddetti. Çok üzülmüştü. En çok da kendisine böylesi tekliflerin gelmesinden korkuyordu. "Allah'ım bana yardım et" diye dua etti.

Aradan birkaç gün daha geçmişti. Evde hiçbir şey kalmamıştı. Çocuklar açlıktan ağlıyordu. Onların ağlamasına kendisi de katılıyordu. Çaresiz kalmıştı. Kendisini Kifl'e teslim etmeye mecbur hissetti. Bu sırada da "Allah'ım! Ne olursun beni affet. Bir daha böyle bir günah işlemeyeceğim" diye dua ediyordu.

Kadın, Kifl'in yanına gitti. Kifl'in yüzü gülüyordu. Ancak kadın bir yandan ağlıyor, bir yandan da titriyordu. Kifl, kadına bu halinin sebebi sordu. Kadın,

—Buraya kendi isteğimle gelmedim. Daha önce böyle bir günah işlemedim. Onun için Allah'tan çok utanıyorum ve korkuyorum. Beni bu günaha sürükleyen fakirliğimdir, dedi.

Kifl, duyduklarına çok şaşırmıştı. O kaskatı kalbi bir anda yumuşayıverdi. İçini pişmanlık duyguları sarmıştı. O sırada ağzından şu ifadeler döküldü:

—Sen fakirliğin sebebiyle mecbur kaldığın bir günah işliyor ve bundan dolayı ağlıyorsun. Hâlbuki Allah bana bu kadar servet vermişken, ben günah işlemekten çekinmiyorum. Ben, Allah'tan utanmaya ve korkmaya senden daha layığım."

Kifl, böylece pişmanlık hisleri içinde, yapacağı kötü işten vazgeçti. Kalbine apayrı bir huzur ve mutluluk geldi. Kadına bir miktar para verip onu gönderdi. Kadıncağız, sevinç ve kendisini harama girmekten koruyan Rabbine şükür içinde evine döndü.

Kifl, artık eski Kifl değildi. O güne kadar yapmış olduğu bütün günahlar için tövbe ediyordu. Erken olmasına rağmen dükkânın kapısını kapattı ve evine doğru yöneldi. Sabaha kadar Rabbine dua edip yalvardı ve affını diledi. O gece Kifl'in ecel vaktiydi. O hal üzere ruhunu Rahman'a teslim eyledi.

Sabah olmuştu. Kifl'in evinden çıkmadığını gören yakınları kapıyı açtıklarında Kifl'i ölü olarak buldular. Bu sırada kapısında herkesin okuyabileceği şekilde şöyle bir yazı vardı: "Allah, Kifl'in günahlarını affetti."

Halk, bu duruma şaşırdı kaldı. Allah, Kifl'in affedilmesine sebep olan bu olayı, o dönemin peygamberine vahiy yoluyla bildirdi. Böylece herkesin şaşkınlığı gitti ve insanlar bundan büyük bir ders aldılar: Tevbe kapısı her zaman ve her kişi için açıktır. Bir kimse ne kadar günahkâr bir kul olursa olsun büyük bir pişmanlık ve samimiyetle tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder ve onu bağışlar.

(İbn Hibban, 387; Müstedrek, 7651; Tirmizi, 2496; Müsned, 4747)

M. Ali Nefer
 
 
 
---------------------------------------------------------------------------------------------
 

Muradını O'nun Kapısının Önüne Boşalt
 
 
Bir zalim sana tasallut ettiği, sen de onu savuşturmaktan aciz kaldığın zaman bil ki işte o anda sen, ciddi bir şekilde Allah'a iltica ile karşı karşıya bulunmaktasın. Bu durumda kalbini bütün varlığı ile O'nun gayrından ayır. Muradını O'nun kapısının önüne boşalt. Meseleyi O'na bırak. Göreceksin ki sana imdat gelecek ve hiç hatırına gelmeyen yardımı sana yapacaktır. Bu netice teslimin sırrıdır, Allah'a ilticanın doğruluğudur.
Eğer himmetin, kadere rıza mertebesine ulaşmışsa, yani kendi gönül rızanla kadere razı olabilecek noktaya varmışsan, işte bu en büyük kurtuluş mertebesidir. Hem de hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın hatırına gelmeyen kurtuluş mertebesi.
Allah'a yöneldiğin ve O'na sığındığın zaman bu yolda vesile olarak O'nun habibi Muhammed'e (s.a.) sarıl. Ona elinden geldiğince bol salat-selam yolla. Onun güzel ahlakını kendine düstur edin. Allah'ın kapısında, Efendimizin sünneti ile amel ederek dur ve isteyeceğini, Allah'a güvenerek O'ndan yardım talep ederek ve O'na mütevekkil olarak yine O'ndan iste…
Bütün kapılar yüzüne kapandığı zaman, sen yine de Fettah olan Allah'dan bir kapının açılmasını bekle. Esasen, kullar her ne zaman bir yolu kapadıklarında Allah onu mutlaka açar. Bunu rubûbiyyetinin bir icabı olarak yapar.
Öyle ise O'nun rahmetinden ümidini kesme. Yardımından ümitsizliğe düşme. Sana, Allah'a yönelmek yaraşır.(1)
Unutma, "Hakiki bir dost-veli- sahip olarak Allah kafidir. Hakiki yardımcı olarak da Allah yeter"  (Nisa 45)
(1) Ahmet er Rufai-Hak Yolunun Düsturları
La-Tahzen / Üzülme
Bu dünya, ibret almak için yaratılmıştır. Onda bulunan her bir şeyden ibret almak, aklın ta kendisidir. Öyleyse aklını kullanarak alınacak her şeyden ibret nasibini al. Gözünü ibret mahalline çevir.
La-Tahzen/ Üzülme
"Allah, gündüz günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Gece günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için de gündüz elini açar. Bu durum güneş batıdan doğuncaya kadar devam eder"


Saadet Rehberinden Şaşmaz Hakikatler
- Dar gününde yanında dost arıyorsan, yere sağlam basmak istiyorsan her daim Allah'a yardım et:
"Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.  (Muhammed 7)
- Rabbine samimi bir yakarışın karşılıksız bırakılmayacağını unutma:
 "Bana dua edin, size karşılığını vereyim" (Mü'min, 60)
- "Kendine zulmedenler"den olduğunu hissediyorsan bu konuda sen tek değilsin, çaresiz de değilsin, çünkü çok bağışlayan, çok esirgeyen Rabbimiz var:
- Mûsâ, "Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet" dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (Kasas, 16)
- "Allah'ın, kullarının tevbesini kabul edeceğini, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve Allah'ın tevbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâla bilmezler mi?" (Tevbe, 104)
 
A. Yasin Demirci
 



" birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz mazide, birimiz müstakbelde, birimiz dünyada, birimiz ahirette olsak biz birbirimizle beraberiz"
   







Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak

Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak

Windows Live ile fotoğraflarınızı organize edebilir, düzenleyebilir ve paylaşabilirsiniz.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: