4 Ocak 2009 Pazar

(Namaz Zamanı) Dur ve dusun!

DUR VE DÜŞÜN

 

İnsan çok acımasız, herşeyi hızla tüketiyor.

Yenileri eskitiyor, güzelleri çirkinleştiriyor, iyilikleri unutuyor…

İnsan her şeye alışıyor ve bu alışkanlık marifetiyle her şeyi sıradanlaştırıyor.

Yakın ve uzak çevresini, akıl ve algı dünyasında temas ettiklerini, his ve heyecan aleminde yakaladıklarını hayret ve hayranlıkla kendine çağırıyor, fakat bir süre sonra onları, yavaş yavaş seviye kaybettirip kendine benzetiyor.

Geçici dünya hayatı insanı aldatıyor.

Halbuki insan yaşadıklarıyla, görüp duyduklarıyla, temas ve temaşa ettikleriyle insan seviye kazanmalıydı, hayat sahibi olmaktan gaye insanın yer yüzü yolculuğundan gökler ötesi aleme giden bir yol bulmasıydı.

İnsan çok yoğun, çok meşgul ve çok yorgun…

Fakat bizi meşgul eden şeylerin ekseriyeti "abes" kelimesini ziyadesiyle hak ediyor. Gereksiz şekilde "üretilmiş" telaşlarımız var, anlamsız yoğunluklarımız var, ilgili ilgisiz her şeye dikkat kesilmekten, yorgun düşmüş haldeyiz.

Yine de hayat devam ediyor, zaman üzerimizden akıyor ve bizler enkaz olmaya mahkum şekilde hayatı ve içindekileri ıskalıyoruz.

Hayat sahibi olmak, varolmak, mücadele istese de, biz akıbet endişesinden habersiz, hesapsız ve hedefsiz siz bir şekilde aymazlık içinde günleri dahi unutarak yaşıyoruz.

Buna yaşamak denirse yaşıyoruz.

Her türlü yükü taşıyarak iyi yaşadığımızı da iddia ediyoruz.

Ruhumuz da, fikrimiz de asla bize ait olmayan ağır ve yabancı yüklerle dolu.

Bünyemiz bu ağırlığı ve bu yabancılığı kabul etmediğinin sinyallerini sık sık verdiği halde o mesajı almıyoruz.

Bize sık sık, dur, düşün diyor.

Bu ses her insandan yükseliyor, hem kendimiz duyuyoruz, hem de öteki insanlara ulaşıyor.

Dur, düşün, hayattan ibret al…

Neden bu kadar hızla tüketmeye meyillisin, neden tükeniyorsun, neden acımasızsın…

Dur, düşün nefsine de, çevrene de merhamet et…

Durup düşünmeyen, merhamet etmeyen, herşeyi tüketen bizler;

Kalabalıklar içinde yalnızız, yok birbirimizden farkımız.

Yolumuz benzer, yüklerimiz benzer, isyanlarımız benzer, acılarımız benzer, yenilgilerimiz benzer, kelimelerimiz benzer, hislerimiz benzer…

Heyecansızlığımız benzer, düşüncesizliğimiz benzer, körlüğümüz benzer, ümitsizliğimiz benzer…

İlim, irfan ve iradedeki zaaflarımız benzer…

Yanılgılarımız, savrulmalarımız ve yenilgilerimiz de benzer…

Peki toparlanmamız, kendimize gelmemiz, zamanı keşfetmemiz, hayatı yeniden yorumlamamız… onlar da benzer mi?

Olumsuzlukta benzeşmek için gayret göstermeye gerek yok. Fakat zaferde benzeşmek, zirvede buluşmak için yolda iradeyle buluşmak, ortak karar almak, iyiliği korumak, kötülüğe sabırla tavır almak gerekir.

Her şeyi tüketenlerin bu talihsiz noktaya sürüklenmelerine sebep, "ilk tüketimi" kendilerini tüketerek yapmalarında aranmalı.

Aklını, vicdanını, duygularını, sezgilerini, yüz çeşit latifelerini, gözlerini, sözlerini tüketenlerin kol gezdiği bir hayat tehlikelerle doludur.

Bütün caniler, katiller, zalimler, merhametsizler tükenmişlerden çıkar.

İyi bir hayat için her zaman özveri gerekir…

Sıkıştırılmış ve hızlandırılmış, bereketi kaçmış bir zamanda yaşarken, genel akışa ve alışkanlıklara direnerek, durup düşünmeye karar vermek insan için çoğu zaman kurtuluştur.

Hayatı yavaşlatan, kendini sorgulayan, duran ve düşünen insan üretme ve üretilmiş olanı koruma yüceliğine adım atar.

Ey insan; kendine bir iyilik yap; dur ve düşün.

Kendin için dur, insanlık için düşün.

Kendin için düşün insanlık için orada dur.

Umut olarak dur, vicdan olarak dur, idrak olarak dur, koruyucu olarak dur…

Dur ve düşün; Nereye koşuyorsun, nasıl koşuyorsun, ne bırakıyorsun geride, neler götürüyorsun yanında…

Dur, yavaşlat hayatı, ağır çekimde yeniden seyret geride kalan zamanı…

Göreceksin ki hız yapmak tehlikelidir, hayat hızlandırılmaya gelmez, mutedil olmazsan kaybedersin…

Yaşaman gerekeni yaşayamaz, görmen gerekeni göremez, idrak etmen gerekeni idrak edemez, duyman gerekeni duyamaz, sezmen gerekeni sezemezsin.

Yorgun düşersin, gönlün yorulur, fikrin yorulur, duyguların yorulur, bedenin yorulur...

Kendini yorduğun gibi bütün alemi de yorarsın.

Sonra ansızın bir gazap gelir sana.

Pişman olursun ama iş işten geçer…

Dur ve düşün…

Aksi istikamette giden bütün yolların sonu kaçınılmaz olarak yorgunluktur. En kötüsü da ideal, irade, his, heyecan ve hayal yorgunu olmaktır.

Bence bu insanın başına gelebilecek musibetlerin en kötülerindendir.

Kendi ömrünü heder ve heba ettiği gibi, insanlık için de onulmaz bir sorun olmak…

Bu tür musibetler insanı hayattan koparırlar, hayata dair bir iddia ve anlam taşımaktan uzaklaştırırlar.

Ne güzel sözdür, "cennet ucuz olmadığı gibi cehennem dahi lüzumsuz değil…"

Kendisini "lüzumsuz" görüp münasebetsizce bir hayatı tercih ettiğinde, kim insana merhamet-i ilahiden daha fazla merhamet gösterebilir ki…

İnsanın iyilikleri de sınırlıdır.

Sevgisi, saygısı, merhameti de öyle…

Durup düşünülmeden yaşanılan hayat tehlikelidir, hayatı şuursuzca ve keyfince yaşayan insanlar da tehlikelidir…

Aldanmış ve aldatan insan tehlikelidir.

Düşüncesinde, duygusunda aldanmış insan her şeyi tüketir…

İnsan ihanete kendinden başlar, kendine küçük küçük ve sezdirmeden ihanet eden insan, zamanla ihanetlerini büyütür…

Allah'a rağmen insan, düşünceli, duygulu, vicdanlı, huzurlu ve insanlık için umut olamaz…

Siz hangi insana itimat edersiniz?

Sizin gibi olanlara mı…

Yorgunluk bilmezlere, yoğunlukla aldanmayanlara, hayatın ve zamanın kadir-kıymetini bilenlere, dua edenlere, insanlığın derdiyle dertlenenlere, sürekli nefsiyle mücadeleyi sürdürenlere, akıbet endişesi taşıyıp da dünya ve içindekileri üzerine tevdi edilmiş birer kutsal emanet cümlesinden görenlere, gece gündüz insanlık nöbetinde hazır bulunanlara mı...

İnsana yakışmıyor; abesle iştigal, lüzumsuz meşguliyetler ve münasebetsiz işler…

Her şeyi tüketen insanın çaresi, belki de "insanlık nöbetine" çıkmış bir hayata talip olmakta…

Dur ve düşün…

 

Mehmet Gündem



Windows Live™ ile e-posta kutunuzdaki işlevlerin çok ötesine geçin. Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: