17 Aralık 2009 Perşembe

(Namaz Zamanı) Tuğba öğretmen namaz çiçekleri yetiştiriyor

Bir Din Kültürü Öğretmeni kardeşimiz namaz kılma ünitesini işlerken namaz çiçekleri etkinliğinden faydalanarak geleceğin namaz çiçeklerini yetiştiriyor.

Öğretmen kardeşimizin okulda yaptığı namaz eğitimi faaliyetini bizler için yazacak.
 
 
 
 
 
Namaz Zamanı

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
 
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Her Şeyin Başı Allah'ı Zikretmek

Her Şeyin Başı Allah’ı Zikretmek
Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Rabbini gönülden ve korkarak, içinden hafif bir sesle sabah akşam zikret, gafillerden olma!”
(A’râf, 205)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“İnsanlar bir mecliste oturur da orada Allah’ın ismini anmazlarsa, eksik bir iş yapmış, bir günah işlemiş olurlar. Kim bir yolda yürür de Allah -azze ve celle-’yi zikretmezse, eksik bir iş yapmış, bir günah işlemiş olur. Kim yatağına girer de orada Allah’ı zikretmezse, yine eksik bir iş yapmış, günah işlemiş olur.”
(Ahmed, II, 432; Ebû Dâvûd, Edeb, 25/4855, 97-98/5059)

Muâz el-Cühenî -radıyallahu anh-’den rivâyet edildiğine göre bir kişi Peygamber Efendimiz’e geldi ve:
“–Hangi cihâdın ecri daha büyüktür?” diye sordu.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Allah Teâlâ’yı en çok zikredenlerinki!” buyurdu. O zât:
“–Hangi oruçlunun ecri daha büyüktür?” diye sordu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Allah Teâlâ’yı en çok zikredenlerinki!” buyurdu.
Bundan sonra o sahâbî, namaz kılan, zekât veren, hacca giden ve sadaka verenler için de aynı soruyu tekrarladı. Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-Efendimiz bunların hepsi için de:
“–Allah Teâlâ’yı en çok zikredenlerinki!” cevabını verdi.
Bunun üzerine Ebû Bekir -radıyallahu anh, Hz. Ömer -radıyallahu anh’a:
“–Ey Ebû Hafs! Allah’ı zikredenler, hayrın tümünü alıp götürdü!” dedi. Bu sözü işiten Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, onlara doğru yöneldi ve:
“–Evet, öyledir!” buyurdu.
(Ahmed, III, 438; Heysemî, X, 74)

Her Güne Kelime

tezâhür: 1. Zuhûr etme, meydana çıkma, belirme, görünme, gözükme. 2. Belirtili. 3. Birbirine yardım etme.
tevzî: 1. Dağıtma, dağıtılma. 2. Herkese payına düşeni dağıtma, üleştirme.

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
 
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

16 Aralık 2009 Çarşamba

(Namaz Zamanı) FW: BUGÜN ALLAH RIZASI İÇİN NE YAPTIN


 



 
?ui=2&view=att&th=12592c26b24c13f5&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_12592c26b24c13f5&zw 
 
Bugün düne ekleyebileceğin ne yaptın sevgili?
Kaç kitap okudun mesela, kaç cümlesini not ettin bir kenara? Ve kaç damla düştü içine içinden, canını yakan? Her yazılmışın en mükemmeline, zikr’e kaç kez açıldın? Kaç kez zikr açıldı sana, nur yağdı üzerine?
Bugün düne ekleyebileceğin ne yaptın sevgili?
Kızın için ne düşledin mesela, kaç kez onu sevdiğini söyledin ve kaç kez okşadın kumral, ipek saçlarını? Minik ellerini avuçlarına alıp kaç kez öptün ‘şükürler olsun’ diyerek? Ve onun, gözlerinin önünde her an biraz daha şekillenen apaçık bir müjde olduğunu kaç kez düşünüp döndün yüzünü kıbleye?

?ui=2&view=att&th=124fd8710130c1b4&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_124fd8710130c1b4&zw
Ne yaptın bugün sevgili, içini huzur kaplayan?
Kaç kez huşû ile kapandın secdeye mesela gözlerin nemlenerek, kaç kez hissettin O’nu tam karşında? Ve merhametine kaç kez koştun tüm hatalarına rağmen? Yüreğine düşen her bir kara noktanın endişesine kapılıp kaç kez tevbe’ye sığındın ak-pak olabilmek için?
Ne yaptın bugün sevgili, yarına hazır hissetmek için kendini?
Kaç gönüle girdin mesela bir sıcak tebessümle, kaç gönül kazandın dualarına seni de alabilecekleri? Ve ‘yarın bir daha olmazsa’ endişesinden uzak yaşayabildiğini kaç kez farkediverdin? Her batan günün O’na biraz daha yaklaşmak olduğunu hissedip kaç kez kavuşma heyecanı ile yandın?

Ne yaptın bugün sevgili, yüreğini bir tüy kadar hafif hissedebilmek için?
Son kuruşuna kadar dağıtabildin mi her şeyini mesela ‘fi sebilillah’ diyerek? ‘Dünya onların olsun’ terennümü dilinde kaç kez onardın elbisendeki sökükleri? Ve O’nun va’dine inancını kaç kez yineledin? Kaç kez en sıcak uykundan ayrılıp gece buluşmasına koştun sevinçle?

Ey sevgili, ne yaptın bugün?
Kaç kapıyı çaldın mesela hiç açılmasa da, kaç kapıdan geri döndün ziyareti yarın’a erteleyerek? Ve kaç kez boynu bükük, bir gölgeye oturup ‘nasıl anlatabilirim’ sorularıyla yüreğini dağladın? Kaç kez vazgeçebildin uğruna hayatından, geride bırakacaklarını aklına bile getirmeden?

Söyle sevgili, ne yaptın bugün sokaktaki kedi için?
Açlığa direnen beden, anne sıcaklığını özleyen bebek, öksüren komşun için… Kaç kez ‘elhamdülillah’ dedin mesela? Ve kaç kez dünyaya geliş amacını tartıştın kendinle? Dün’e takılmadan, ama dün’e bir şey katarak ilerleyebildiğine kaç kez inandın?

Söyle sevgili, bugün ne yaptın?
Kaç kez hatırladın kendine gülümsemeyi ve kaç kez suçlamaktan vazgeçtin her şeyi? ‘Sevmek ölmekle başlar’ çizgisinde kaç kez bulabildin varlığını? Bu yolun tam da üzerinde gelmiş olman dünyaya, nasıl bir lütuftu senin için, kaç kez şükrettin teslimiyetin için?
Söyle sevgili söyle, kendini kurtarabilmek için kaç adım attın bugün?
 
 
?ui=2&view=att&th=124fd8710130c1b4&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_124fd8710130c1b4&zw
Ruhlar giderken sonsuz bir yola
Dünyada verirler birkaç mola
Sanki... Bu geliş bir tesadüf ola
SÖYLE BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN?

 
?ui=2&view=att&th=124fd87cf406bc00&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_124fd87cf406bc00&zw
Nefsin bugün doysa yarın yine aç
Sanma ki bedenin nefsine muhtaç
Gel şu meyhaneden vakitlice kaç
SÖYLE BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN?

 
?ui=2&view=att&th=124fd87cf406bc00&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_124fd87cf406bc00&zw
Zaman sermayesi sanma ki çok bol
Beşikten bastona kaç adımlık yol
Bu kanun değişmez kim olursan ol
SÖYLE BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN?

 
 
?ui=2&view=att&th=124fd87cf406bc00&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_124fd87cf406bc00&zw
Bir gönül kapısı bulup çaldın mı?
Bir sevgi seline boyca daldın mı?
Bir dosta bedelsiz selam verdin mi?
SÖYLE BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN?

 
 
?ui=2&view=att&th=124fd87cf406bc00&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_124fd87cf406bc00&zw
Ezeli rızkına razı oldun mu?
Sabır sofrasında lezzet buldun mu?
İmanla şükredip huzur buldun mu?
SÖYLE BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN?

 
?ui=2&view=att&th=124fd87cf406bc00&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_124fd87cf406bc00&zw
Bilmediğini bilenlere sordun mu?
İlimle aranda köprü kurdun mu?
Zarar ve karını hayra yordun mu?
SÖYLE BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN?

 
?ui=2&view=att&th=124fd87cf406bc00&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_124fd87cf406bc00&zw
Kader ağlarından inip geldin mi?
Zorda kalmış kişiyi bildin mi?
Sana borcu vardı sildin mi?
SÖYLE BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN?

 
?ui=2&view=att&th=124fd87cf406bc00&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_124fd87cf406bc00&zw
Merhametle hak sevgisini buldun mu?
Komşu kederiyle ortak oldun mu?
Bir yetimin şefkatiyle doldun mu?
SÖYLE BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN?

 
?ui=2&view=att&th=124fd87cf406bc00&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_124fd87cf406bc00&zw
Gönül gözlerini açıp baksana
Veren neler vermiş dünyada sana
O’na gönderdin mi bir hamd-ü sena
SÖYLE BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN?

 
?ui=2&view=att&th=124fd87cf406bc00&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_124fd87cf406bc00&zw
Gramla yazılır yaptığın hasat
Bir zerre noksansız çıkar yedi kat
Tükenen her nefes kaybolan fırsat
SÖYLE BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN?
 
 
 
 ALINTI
 
 
Ezan, bir şehrin ufuklarında yankılandığında, şehrin biçimsizliği
ortadan kalkar; sokaklar, caddeler, meydanlar, duvarlar Kâbe'nin
eteğine doğru savrulur. Sanki sesten ötürü bir Kâbe inşa edilir
kulakların eşiğinde.(SENAİ DEMİRCİ
)
http://gulask20.blogspot.com
http://gulask.milletmeclisi.com

--
Bu grupta kainata farklı bakacaksınız;
insanlara da, olaylara da...
Mesajımız herkese:
"Ey insan düşün!
Nereden geldin? -Nereye gidiyorsun? - Necisin?"
Cevabını burda bulacaksın...
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Sefkat" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : sefkat@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: sefkat-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com.tr/group/sefkat adresinde bu
grubu ziyaret edin



Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

(Namaz Zamanı) İYİ VE SAGLIK VE AFİYET DOLU YILLAR


 

MUHAREM AYINIZI KUTLARIM
Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselam, miladi 571’de 20 Nisana rastlayan, Rebiul-evvel ayının on ikinci Pazartesi sabahı, Mekke’de doğdu. 622’de Mekke’den Medine’ye hicret etti. 20 Eylül Pazartesi günü, Medine’nin Kuba köyüne geldi. Bu tarih Müslümanların Şemsi yılbaşı oldu. O yılın Muharrem ayının birinci günü de, hicri [kameri] yılbaşı oldu. Muharrem ayının birinci gecesi [bu yıl Çarşambayı Perşembeye bağlayan gece, yani bu gece] Müslümanların yılbaşı gecesidir. Yılbaşı gecemiz mübarek olsun




Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

(Namaz Zamanı) Hicri Yılbaşımız Mübarek Olsun (1431)

Hicri yılbaşı gecesi
Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselam, miladi 571’de 20 Nisana rastlayan, Rebiul-evvel ayının on ikinci Pazartesi sabahı, Mekke’de doğdu. 622’de Mekke’den Medine’ye hicret etti. 20 Eylül Pazartesi günü, Medine’nin Kuba köyüne geldi. Bu tarih Müslümanların Şemsi yılbaşı oldu. O yılın Muharrem ayının birinci günü de, Kameri yılbaşı oldu. Muharrem ayının birinci gecesi Müslümanların kameri yılbaşı gecesidir. Bu geceyi ihya etmeli ve saygı göstermeli. Saygı göstermek, günah işlememekle olur. Zilhiccenin son günü ve Muharremin birinci günü oruç tutan, o yılın tamamını oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur.
 
Bir hadis-i şerifte, (Ramazandan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur) buyuruldu.
 
Kıymet verilen dört aydan biri
Muharrem ayı, Zilkade, Zilhicce ve Receb’le beraber Kur’an-ı kerimde kıymet verilen 4 aydan biridir. (Tevbe 36)


Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ayların efendisi Muharrem, günlerin efendisi Cuma’dır.)
[Deylemi]

(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allahü teâlânın ayı Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.) [Müslim, İbni Mace, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]

(Nafile oruç tutacaksan, Muharrem ayında tut! Çünkü o, Allahü teâlânın ayıdır. O ayda bir gün vardır ki, O günde Allahü teâlâ geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Yine o gün, tevbe edenlerin günahlarını da affeder.) [Tirmizi]
Nafile ibadetlerin sevabına kavuşabilmek için, Ehl-i sünnet itikadında olmak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek, farzları kusursuz yapmaya çalışmak, o ameli ibadet olarak yapmaya niyet etmek şarttır.
 
 
 
16 aralık çarşamba Zilhicce ayının yani hicri 1430 yılının son günü

17 aralık perşembe ise Muharrem'in yani hicri 1431 yılının ilk günü

15 Aralık 2009 Salı

(Namaz Zamanı) Her Canlının Rızkı

Her Canlının Rızkı
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
"Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca AIlâh'ın üzerinedir."
(Hûd, 6)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyururlar:
“Allâh Teâlâ, âdemoğlunun rızıkları ile vazîfeli olan meleklere şöyle buyurur:
Herhangi bir kulu, bütün tasa ve düşüncesini tek bir şeye (yâni Rabbine) teksîf etmiş bir şekilde bulursanız, ona göklerin ve yerin rızkını garanti edin! Herhangi bir kulu da adâletle (istikâmetten ayrılmayarak) rızık ararken bulursanız, ona iyi davranın ve (yolunu) kolaylaştırın!.."
(75 Kudsî Hadîs'in Tercüme ve Şerhi, Ebû Hüreyre)
Bu hadîs-i kudsî gösteriyor ki, eğer bir kul, bütün gâye ve hedeflerini tek bir şeye, yâni Rabbine teksîf eder de O'nun rızâsı yolunda emr-i ilâhîye riâyet eder ve ibâdet ve tâat üzere bulunarak ihlâslı, sâlih kullardan olursa, ona göklerin ve yerin rızkı te'mîn edilir.
[Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 1999-Temmuz, Sayı:161, Sayfa:020]

Her Güne Kelime

Teksif: koyu ve sık yapma, bir sıvıyı koyulaştırma. Dokuma ve sâireyi sıklaştırma. Şeffaflığını giderme. Yığma, depolama
Emr-i İlahiye: Allah’ın emri.

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
 
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Ben size bir şey öğreteyim mi. Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz.

Bir gün başta Ebu Zer olmak üzere Muhacirlerin fakirleri Peygamberimize gelerek şöyle dediler:

“Ya ResulAllah! Varlık sahipleri yüksek dereceleri ve daimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar. Ancak onlar sadaka veriyor biz veremiyoruz, onlar köle azâd ediyor, biz edemiyoruz.”

Peygamberimiz onlara şu müjdeyi verdi:

“Ben size bir şey öğreteyim mi. Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğerki sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar.

“Her namazdan sonra
 
33 kere “SübhânAllah”,
33 kere “Elhamdülillahamdülillah”,
33 kere “Allahuekber” derseniz
 
tamamı 99 eder; yüzün tamamında da
 
‘Lâilâhe illallâh vahdehûlâ şerîke leh, lehü’l- mülkü velehü’l- hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ derseniz,
 
Günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.” (Müslim-Mesacid 146)

(Namaz Zamanı) "EY ALLAH'IN KULLARI! KARDEŞ OLUNUZ!"

Şehirde “Muhammed geliyor” diye sesler duyuldu…

Evsliler, Hazreçliler… Medine’de daha önce yıllarca birbiriyle savaşmış, aralarında kan davası olan onlarca kabile; kadın erkek, çoluk çocuk Medine’nin girişine doğru yürüdü…. Nihayet çölün kızgın güneşi şehri kavururken ufukta göründüler.

Hep bir ağızdan şarkılar başladı. Erkekler ellerini açmış yakarıyor, kadınlar zılgıt çekiyor, çocuklar bağrışıyordu. Şehrin girişinde büyük bir kalabalık çoşkuyla Mekke’den Medine’ye hicret eden Hz. Peygamber’i karşılıyordu.

Kalabalık “İşte o” diye Hz. Ebubekir’in üzerine üşüştü. Bağırlarına basmak, omuzlarına almak ve doyasıya sarılmak istiyorlardı. “Hayır” dedi ikinin ikincisi; “Allah’ın Resulü o, ben değilim.” İnsanlar, su arkının yön değiştirmesi gibi ona koştular, etrafını sardılar…

Yüksekçe bir taşın üzerine çıktı, eliyle hafifçe susmalarını işaret ettikten sonra, “ilk” olarak şunları söyledi;

“İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmek için de aranızda selamı yayınız… Birbirinize haset etmeyiniz. Birbirinize hasım olmayınız. Birbirinizin arkasından çekiştirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz! (Kunû yâ ibadallahi ihvâna)…”

***

Dikkat edin, Ey “Müslümanlar” kardeş olunuz değil; Ey “Allah’ın kulları” kardeş olunuz!

Yani: Ey Evsliler, Hazreçliler, Kaynukalılar, Nadirliler, Yahudiler, Hrıstıyanlar, zenciler, beyazlar, zenginler, yoksullar! Merkezde oturanlar, kenar mahallelerde yaşayanlar! Şehirde’de kim yaşıyorsa bütün herkes! Hiç biriniz büyük, hiç biriniz imtiyazlı, hiç biriniz sahip değilsiniz. Paylaşınız, bölüşünüz, kardeş olunuz kardeş! En yüksek insanlık ideali budur!

Şehrin semalarında yankılanan ilk sözler işte bunlardı.

Medine’de “yeni dünyanın” temelleri işte bu sözlerle atıldı.

183 aile birbiri ile kardeş oldu; ilk yapılan da buydu.

Kaynaştılar, paylaştılar, bölüştüler.

“Yar yanağından gayrı” her şey ortak oldu.

Öyle ki bir ineğin sütünden 10 aile birlikte içiyordu.

Bu, bir anlamda, kıssaların anasında “Orada aç kalmazsınız, çıplak olmazsınız, susuzluk çekmezsiniz, güneşin sıcağında yanmazsınız.” (Taha; 118-119) diye tarif edilen ebedi ve ideal ülke “cenneti” ilk kurma girişimiydi. Çünkü cennet dünyada kurulmak için vardı, başarılamazsa “Kurmaya çalıştığınız bu muydu?” diyerekten “ödül” olarak ahirette verilecekti. Müslümanın zihin dünyasında cennet ütopyasının dünyevi ve uhrevi anlamı bu olmak icap eder. Cenneti kurmaktan, yaşamaktan ve yaşatmaktan dünyada nasibi olmayanın ahirette de nasibi yoktur.

Cennet, her şeyden önce kardeşlik demektir. Paylaşım, bölüşüm, sevgi, merhamet, adalet, eşitlik, doğruluk, dürüstlük, özgürlük demektir…

Sonradan ortaya çıkan bütün ayrılıkların gayrılıkların sona ermesi, “takva” elbisesi dışında bütün elbiselerin çıkarılması, “erdem” dışında bütün rütbelerin sökülmesi, “insan” dışında bütün renklerin, ırkların, kabilelerin, dillerin anlamsızlaşması, “bölüşmek” dışında bütün sahiplenmelerin ortadan kalkması, “sevgi” dışında bütün hislerin bayağılaşması, “Hakk” (gerçek ve adalet) dışında bütün otoritelerin yok olması demektir…

İşte Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinde ilk bunu yaptı.

Yürünecek yolun (din), yaşanacak şehrin (medine) ve kurulacak uygarlığın (medeniyet) temelinde neyin yatması gerektiğini gösterdi. Buradan bakarsanız gerisi teferruattır…

Onun için, o gün, bir taşın üzerine çıkarak yaptığı o konuşma ezeli ve ebedi insanlık idealini ifade etmektedir:

“Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!”

***

Bütün şairler bunu terennüm etti; “72 millet birdir bize” (Yunus Emre).

Bütün ozanlar bunu söyledi: “Gel birlik kavline girelim kardaş” (Aşık Veysel)

Bütün devrimler bunun için yapıldı; Eşitlik, kardeşlik, özgürlük, adalet, birlik…

Gelmiş geçmiş bütün peygamberler, bilgeler, büyük filozoflar hep bunu söyledi.

Artık mesele “Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz” noktasına gelmiştir. Yani kimin, bizzat ve bilfiil kalkıp bunu yaptığı, yaşadığı ve yaşattığı önemlidir.

Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinin ilk yılları başta olmak üzere, tüm Mekke ve Medine hayatı boyunca bunu bizzat ve bilfiil kalkıp yapmış, yaşamış ve yaşatmıştır.

Öyle ki Medine’nin ilk yıllarındaki o “kardeşlik devriminde” bir tür komün hayatı yaşandığı bile söylenebilir. Çünkü bugün bırakın 10 ailenin bir ineğin sütünden içerek yaşamasını, komşu komşusundan kaçıyor. Bugünün muhafazakarları, komşusu açken tok yatar durumda olmamak için olmalı (ki böyle olduğunu bile sanmıyorum) tok ve asude semtlere taşınıyor. Böylece komşusu açken tok yatmamış oluyor (!).

İnsanlar bayramlarda kardeşlikten, paylaşmaktan, kaynaşmaktan “tek başına” güneşleneceği kıyılara kaçıyor.

Bazıları “O dönemde yokluk kıtlık vardı, öyle oldu” diyor. Hayır bayım! Bu bir iman, bilinç, ideoloji ve projedir! Çok bilinçli olarak öyle yaşadılar. Mescidin kapısına mal mülk yığıldığı halde peygamberimiz tenezzül etmedi. İstese rahatlıkla Karun olabilirdi, hiçbir engel yoktu. Böyle yapmakla bir toplumun (Medine’nin) harcında neyin yatması gerektiğini gösterdi. Çünkü o usve-i hasene (en güzel örnek) idi.

Medine’ye geldiğinde o taşın üzerinde “Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!” derken seçim konuşması yaptığını mı sanıyorsunuz?

***

Bu cümleyi bir yerde daha söylediğimi hatırladım.

1992 yazıydı sanırım, bir gurup arkadaşla İran’a gitmiştik. Tahran’da milyonluk Cuma namazındayız…Cuma namazını Rasancanî veya Hamaney kıldırıyordu. Kalabalığın içine karışmış halde namazı kıldık. Namazdan sonra, orada herkes sağ ve sol yanında oturanla musafaha (tokalaşma; Allah kabul etsin deme) yapıyor. Selam verir vermez kalabalık sarmaş dolaş oluyor.

Yanımda Tahran’a yakın bir köyden geldiği belli olan bir İranlı Azeri oturuyordu. Solundaki ile musafahalaştıktan sonra baktım bana dönmedi. Tereddüt içinde bekliyordu. Namazda baktıki bizim secde ettiğimiz yerde “Kerbela taşı” yok, bir de biz ellerimizi göbek hizasında bağlıyoruz, ne olur ne olmaz necistir bunlar diyerekten hiç oralı olmadı.

Yüzüme öyle bir baktı ki, o bakışta 14 asırlık Şiî-Sunnî ayrılığının bütün serancamı vardı. “Sen Türkiyeliseen” diye kelimenin sonunu Fars ağzıyla melodi gibi uzatarak sordu, “Beli” (Evet) dedim. Ardından “Sunnîseen, ellerini bağlisen, Kerbela taşı yohtur secdende, Hz. Hüseyin’in şefaatinden mahrum olmuşsen” dedi.

Sanırım beni necis sayıyor olmalı ki bana dokunmuyor bir türlü. O tereddüt içinde beklerken ben birden eline yapışıp kendime doğru çektim. Pazarlık yapar gibi sıkı sıkıya sallamaya başladım. Sallarken “o cümleyi” okuyordum; “Kunû yâ ibadallahi ihvana!” (Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!).

O bana şaşkın şaşkın bakarken şöyle şeyler söyledim: “Agacan! Dere tepe aşmışam, yedi gün yedi gece yol gelmişem. Yanına oturmuşam, omzumu omzuna vermişem. Aynı kıbleye yönelmişiz, aynı fatihayı okumuşuz, aynı Allah’a yakarmışız, aynı peygambere salavat getirmişiz. Sen hala tereddüt edirsen, necis mi acaba diye düşünirsen. Ver elini ben senin gardaşınam…”

Bu minval üzere konuşmalar yaptıkça adamcağız “Agacan! Doğru söylirsen. Heyli zemon ki sunni görmemişem. Biz böyle nemaz kabul olmaz bilirik, sen iyi okumuşsen, bağışlayasan” dedi. Boynuma öyle bir sarıldı ki sanki 14 asırlık bir hasret vardı gözlerinde….

“Köyümüze gel, konağımız ol. Aşımız, ayranımız yahşidir” dediyse de işimiz vardı ayrıldık. Ayrılırken ona dedim ki: “Eğer ki bir gün sen bizim konağımız olursan secdede Karbela taşı ile, kolların yanda namaz kılarsan, namazdan sonra Ali’ye, imamlara böyle mersiyeler okursan, senin bana yaptığını sana yapacak “necisler” göreceksin. Benim sana yaptığımı sen de onlara yap; tut ellerini ben sizin gardaşınızam de…”

**

Öyle ya bu ümmet “Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz” diye kurulmadı mıydı?

Şu Ehl-i Sünnet –Şia ayrılığı ne hazindir.

Bu ümmet kıyamete kadar bu ayrılıkla mı yaşayacak?

“Ebubekir mi, Ali mi halife olmalıydı?”

İyi de onlar öleli 14 asır olmadı mı?

Ahmet el-Katip’in yeni çıkan “Tarihte kalmış ayrılık: Sünnîlik ve Şiîlik” kitabını okurken işte bunlar aklımdan geldi geçti. (Şiddetle okumanızı tavsiye ederim; Ahmet el-Katip; Nedenleri Tarihte kalmış ayrılık; Sunnîlik-Şiîlik, Mana yayınları, İst., Eylül, 2009).

Ahmet el-Katip Şiî havzalarında yetişmiş, son dönem İslam’ın yenilikçi simalarından birisi. Şiîliğe ve Sunnîliğe her ikisine birden esaslı ve sarsıcı eleştiriler getiriyor. Şiîlerin Ehl-i Beyt imamlarını, Sunnîlerin de sahabeyi kutsayıp etraflarında efsaneler üretmesinin ilk dönemlerde olmadığını, sonradan ortaya çıktığını klasik kaynaklara derinlemesine bir vukufiyetiyle ortaya koyuyor. Böylece bir taraftan “Şiî İmamet mitolojisinin” diğer yandan da “Sunnî saltanat ideolojisinin”; her ikisinin birden aşılmadıkça ümmetin önünde yeni ufuklar açılamayacağını savunan Fas’lı M. Abid el-Cabiri’ye Şiî kanattan güçlü bir destek veriyor.

Ahmet el-Katip kitabın sonunda Ehl-i Sunnet-Şia (veya Alevî –Sunnî) ayrılığının sona erdirilmesi için çözüm yolları önermiş. 12 maddelik bir de sonuç bildirgesi hazırlamış. Sunnî-Şiî adlarının terk edilmesi, bu ayrımın çağımızda artık bir manasının kalmadığı, tarihte kalmış bir ayrılık olduğu gibi çarpıcı önerileri var.

Daha önce “Ehl-i Kitap kimdir?” başlıklı yazımda söylemiştim, eğer bu yapılmaz da tarihin tortuları temizlenmek yerine iyice kabuk bağlamaya devam ederse “Ehl-i Sünnet” veya “Ehl-i Şia” (her ikisinin birden iddia ettiğinin aksine) bırakın “Öz Muhammedi İslam” veya “Peygamberin sahih yolu” olmayı, yeni “Ehl-i Kitap” toplulukları haline gelecekler, belki de geldiler bile.

Ahmet el-Katip’in kitabı buna bunları bir kez daha düşündürdü.

Ali Şeriati’nin dediği gibi ne Hz. Ebubekir Sunnî, ne Hz. Ali Şiî, ne Hz. Musa Yahudi, ne Hz. İsa Hristıyan, ne Budha Budist, ne de Karl Marx Marksist idi. Onların bunlardan haberi bile yoktu. Dirilip gelseler de adlarına yapılanları görseler, acaba ne yaparlardı, merak ediyorum.

‘Her şey biz yaşarken oldu.’

Onun için köke, iyice köke dönmeliyiz. Hani parçalanmış (kabilelere, mezheplere, dinlere, etnik kökenlere, guruplara bölünmüş) Medine’yi yeniden kuran o ilk cümleye: “Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!”

“Bölüştük ne varsa ekmeği aşı

Harç yaptık şehre sevgiyi barışı

Bağrımızdan çıktı Bilal’in haykırışı

Hayyalesselah, Hayyalelfelah dedik

Hançereler bile anladı da

Bir insan anlamadı bizi”

http://ihsaneliacik.wordpress.com/

--
"Hasbunallah ve ni'me'l-vekil"

Maillerime yanıtlarınızı lütfen
ankebutxx@gmail.com adresine yollayınız...

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
 
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

14 Aralık 2009 Pazartesi

(Namaz Zamanı) Dünyalık Gafletten Sakınmak

Dünyalık Gafletten Sakınmak
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
"Bu dünya hayatı bir eğlenmeden, bir oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurduna gelince; şüphe yok ki o, hayatın ta kendisidir, bunu bilmiş olsalardı."
(el-Ankebût, 64)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyururlar:
"... Allâh'a yemîn ederim ki sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyânın sizin de önünüze serilip onların dünyâ için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyânın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum."
(Buhârî, Rikak, 7)
Mânen ham bir insan, dünya menfaatleri peşinde hırsla çırpınır durur. Bir şey elde edince de, gaflet sarhoşluğuna dalar. Şâyet elde edemezse bu sefer kedere boğulur. Mal, mevkî ve rızık için gereğinden fazla endişelenmek, kalbi dünyâya râm ederek ona köle hâline getirir. Dünyâ, kul ile Rabbi arasında perde olunca da, kulu mânen helâke sürükler. Bu gaflet devâm ettikçe kul o hâle gelir ki, zâhiren ifâde etmese bile hakîkatte Allâh Rasûlü'nün buyurduğu gibi:
"... Onların şerefleri servetleridir, dînleri paralarıdır, kıbleleri de kadınlarıdır. Onlar mahlûkâtın en şerlileridir..." (Deylemî, Kitâbu'l-Fiten) hükmünün muhtevâsına sürüklenir. Rabbimiz cümlemizi muhâfaza buyursun!
[Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2001-Eylül, Sayı:187, Sayfa:028]

Her Güne Kelime

Râm: itaat eden, boyun eğen, kendini başkasının emirlerine bırakan
Zâhir: görünen, görünücü, açık, belli meydanda. Elbette şüphesiz öyledir ya. Galiba, zannederim, umulur ki. Görünüşe göre, anlaşılan, meğer. Dış yüz, görünüş

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
 
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) FW: :: Sefkat :: YA RABBİ!..


 






?ui=2&view=att&th=1258c9875f2715ac&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_1258c9875f2715ac&zw

 
                               ?ui=2&view=att&th=1258c99d10c36366&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_1258c99d10c36366&zw?ui=2&view=att&th=1258c99d10c36366&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_1258c99d10c36366&zw?ui=2&view=att&th=1258c99d10c36366&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_1258c99d10c36366&zw?ui=2&view=att&th=1258c99d10c36366&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_1258c99d10c36366&zw
 
 

Ya Rabbi!
Eğer imanıma bir şüphe girmiş ben de ondan tövbe etmemişsem ihlasla derim ki : Allah'tan başka yaratıcı yok, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ya Rabbi!
Eğer bilmeden Müslümanlığıma küfür karıştırmışsam, derim ki: Allah birdir, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ya Rabbi!
Eğer Allah'ı birlememe şirk girmişse, ben de bunun farkında değilsem ihlasla derim ki: Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ya Rabbi!
Eğer bilmeden seni tanımamda yanlışım varsa derim ki: Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ya Rabbi!
Eğer bilmeden amelime riya ve kendimi beğenme duyguları karışmışsa derim ki: Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ya Rabbi!
Eğer farkında olmadan kalbime küçük ve büyük günahların fitnesi girmişse derim ki: Allah bir, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ya Rabbi!
İmanımı gönülden tazeleyerek, ihlasla derim ki: Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.
Ey diri olan!
Ey ebedi var olan!
Ey izzet ve ikram sahibi olan!
Ey gücün, şerefin ve büyüklüğün sahibi olan Allah'ım!
Halimi düzelt, işlerimi güzelleştir, beni bela ve fakirliğin acılarından koru, düşmanların şerrinden, şeytanın aldatmasından, nefsin arzularından, saptıranların saptırmasından beni koru ey Rabbim!

Ya Rabbi!
Beni çok ibadet eden salihlerden ve şükreden zenginlerden eyle… dini ve dünyevi bütün işlerimi düzene koy. Hayırlı nimetlerimi sonuna erdir.

Ya Rabbi!
Ömrümün son zamanlarında, ölüm anında kalbimi ve dilimi imanla doldur. Bana son anda; şehadet ederim ki, Allah birdir ve yine şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) O'nun elçisidir demeyi nasip et.
AMİN
 
 
?ui=2&view=att&th=1258c99d10c36366&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_1258c99d10c36366&zw?ui=2&view=att&th=1258c99d10c36366&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_1258c99d10c36366&zw ?ui=2&view=att&th=1258c99d10c36366&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_1258c99d10c36366&zw
 
--
Ezan, bir şehrin ufuklarında yankılandığında, şehrin biçimsizliği
ortadan kalkar; sokaklar, caddeler, meydanlar, duvarlar Kâbe'nin
eteğine doğru savrulur. Sanki sesten ötürü bir Kâbe inşa edilir
kulakların eşiğinde.(SENAİ DEMİRCİ)


Yeni Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

13 Aralık 2009 Pazar

(Namaz Zamanı) Şükreden Zenginlerden Olmak

Şükreden Zenginlerden Olmak
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“… Yiyiniz için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.”
(A’raf, 31)

Mekkeli muhâcirlerden Abdurrahman bin Avf -radıyallâhu anh- anlatır:
"Biz her şeyimizi Mekke'de bırakıp Medîne'ye hicret ettiğimiz sıralarda Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, benimle Ensar'dan Sad bin Rebî arasında kardeşlik kurmuştu. Bunun üzerine, Sad bin Rebî:
"-Ben, mal bakımından Ensâr'ın en zenginiyim. Malımın yarısını sana ayırdım. İşte malım, buyur." dedi.
Abdurrahman bin Avf -radıyallâhu anh- ise bütün bunlardan müstağnî bir tavırla ona:
"-Allâh malını ve imkânlarını sana hayırlı ve mübârek eylesin kardeşim. Benim bunlara ihtiyâcım yok. Sen bana çarşının yolunu gösteriver, kâfî" dedi.
Abdurrahman bin Avf -radıyallâhu anh- çarşıya gidip ticârete başladı. Çok geçmeden epeyce bir kazanç sağladı ve ağniyâ-yı şâkirîn (şükreden zenginler) zümresine dâhil oldu.
Aradan yıllar geçti ve mü'minler İslâm'ın güçlü ve ihtişâmlı devrini idrâk ettiler. Birgün iftar vaktinde Abdurrahman bin Avf -radıyallâhu anh-'ın önüne, oğlu birkaç çeşit yemek koyduğunda, o bundan mahzûn olarak:
"-Musab bin Umeyr şehîd olduğu zaman, cesedini örtecek bir kefen bulunamadı. Üzerine sarılan kefen kısa geldi; başı örtülse ayağı, ayağı örtülse başı açık kalıyordu. Sonunda kefenini başına doğru çektik ve ayaklarını da güzel kokulu bir ot ile örttük! Hazret-i Hamza -radıyallâhu anh- şehîd olduğunda da, üzerini ihtiyar kadınların giydiği eski bir hırka ile örtmüşlerdi."
"Bana ise, Cenâb-ı Hak dünyâda bu kadar çok nîmet bahşediyor. Acabâ ukbâda tenkîs mi edecek?! Acabâ âhiretteki hakkımı bu dünyâda mı tüketiyorum? Yarın Allâh'ın huzûrunda bu nîmetlerin hesâbını nasıl vereceğim?!" dedi ve yaşlı gözlerle sofrayı terk etti.
[Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2001-Eylül, Sayı:187, Sayfa:028]

Her Güne Kelime
Ukbâ: cezâ, ahiret, öbür dünyâ
Tenkîs: başaşağı etme, edilme, boşaltma.
Müstağnî: doygun, gönlü tok. Çekingen, nazlı. Lüzumlu gerekli bulmayan

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
 
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Bir Eleştiri

Allah'in selamiyla selamlarim
 
Ekte gonderdigim yazida Prof. Dr. Abdulaziz Bayindir'a yapilan bir eleştiri ve verilen cevap var. Yaziyi okumanizi tavsiye ederim. Yazida arapca karakterler oldugundan mail sayfasinda okunma problemi olabilir endisesiyle yaziyi ekte dosya seklinde gonderiyorum.
 
Size saglikli, huzurlu ve basarili gunler dilerim.
Allah'a emanet olun.
 
Mehmet Gungoren
 

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
 
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

12 Aralık 2009 Cumartesi

(Namaz Zamanı) Cennet Kapısındaki Yoksul

Cennet Kapısındaki Yoksul
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyururlar:
“…Cennetin kapısında durup içeri baktım. Oraya girenler ekseriyâ fakirler idi. Zenginler de (hesap vermek için) mahpus idiler. Bunlardan cehennemlik olanların ise ateşe atılmaları emredilmişti….”

(Buhârî, Rikâk, 51; Müslim, Zühd, 93.)

Hazret-i Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz çocukken bir hastalığa dûçar oldular. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- ve Hazret-i Fâtıma efendilerimiz, üç gün oruç tutmayı adadılar. Birinci gün iftarlarını açacakları zaman bir yoksul geldi:
“–Allah rızâsı için yiyecek bir şeyler!..” dedi.
Sofralarındaki yiyeceklerini verdiler. Suyla iftar edip ikinci gün oruca niyet ettiler. İkinci gün iftar vaktinde, bir yetim kapıyı çaldı.
“–Allah için bir lokma!” deyince, yine sofradaki yiyeceklerini ona verdiler.
Kendileri suyla iftar edip, ertesi günkü oruca niyet ettiler.
Üçüncü gün aynı saatlerde bir köle gelerek yiyecek istedi. Yine sofralarındaki lokmalarını ona ikrâm ettiler ve yine suyla iftar ettiler. Bunun üzerine İnsan Sûresi’ndeki şu âyetler nâzil oldu:
“Onlar kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.”

(İnsan, 8)
“Biz sizi Allah rızâsı için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, sert ve belâlı bir günde Rabbimizden (Onun azabına uğramaktan) korkarız.” derler.
(İnsan, 9-10)

[Osman Nuri Topbaş, Hüdayi’nin Ziyafet Sofrası’ndan]
[Osman Nuri Topbaş, Huzurlu Aile Yuvası]

Her Güne Kelime

Ekseriya: çok defa olarak, çok zaman; sık sık.
Dûçar: tutulmuş, uğramış, yakalanmış

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
 
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) FW: █▓▒░░ Haydin Felaha. ░░▒▓█ kalem-51-52


 




51 - O kafirler Kur'ân'ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleri ile devireceklerdi. Bir de durmuşlar "o bir deli" diyorlar.
52 - Halbuki o âlemler için bir öğüttür.

Müşriklerin yapmış olduğu engellemelerin hiç biri sonuç vermeyince geriye sadece kinleri kalmış,bu ayetler resulullaha ve sahabelere olan kinlerini anlatmaktadır.
Bu zehirli ve kızgın bakışlar, beraberinde iğrenç küfürler, adi sövgüler ve aşağılık iftiralarda taşıyor: "O delidir' diyorlardı."çünkü yapabilecekleri tek bir şey kalmamıştı.kızgın bakışlar,iğrenç küfürler,sövgü hiç bir zaman insanlar için kullanılmaması gereken söylemlerdir.o gün müşrikler islama karşı,resulullah s.a.ve karşı,müslümanlara karşı bu çirkin fiilleri uyguladı.Sonra bir dönem geldi boykot yapıldı.müslümanlar bu çirkin fiilerden hiç bir sonuç çıkarmamış gibi günümüzde islam olmayan toplumlara karşı uyguladı ve bunu adınada cihad ve hizmet gibi anlamlar yukledi.İsimler değişti ancak fiiler değişmedi.bu durum resululahın asıl sünnetini terk etmemize yolaçtı.asıl gayemiz rabbimiz kuranda bildirdiği müşriklerin hastalıkları ve yanlış fiillerine sahip olmamaktır.yoksa sıfatımızın müslüman olarak tanınmasının bize faydası olmayacaktır.sövgüye sövgü ile cevap verme yanlışına düşmemektir erdemli olmak.düşünümki bir çok kufr toplumu birçok dönemde peygamberlere deli demesi bir vakıadır.Görüyoruzki bu sövgüye peygamberler ey kavmim bende delilik yoktur diyerek cevaplamış burda çok iyi düşünmek gerekiyor,peygamberlerin izlediği yolu bizimde izlememiz şarttır.


Bazı müfessirler ayetin nuzul çerçevesini dikkate almadan yalnızca lafıza dikkate alarak bu ayeti nazar inancına bağlamaya çalışmışlardır.mesajın değerini düşürmüşler bu ayetin mesajını ne verdiğini iyi kavramak istiyorsak nazarla değil,peygamberimize ve sahabelere olan kinlerini anlatmak olduğunu iyi kavramalıyız.
Son ayette mesajın buyukluğu daha belirginleşmiş kuranın nasıl bir kitap olduğu vurgulanmış insanların tarif ettiği kitablardan çok çok üstünde bir kitab olduğu hem müşriklere hemde müslümanlara tarif edilmiştir.

52 - Halbuki o âlemler için bir öğüttür.

Kuranı kerim öğüt kitabıdır.kimler için, alemler için olduğu anlatılmış.burda yine sanki cahiliyye adetlerini diriltmek istermiş gibi kuranın bu mesajı algılanmak istenmemiş.Zaman gelmiş ölülere okumuşuz,ölünün nasıl bir öğüt alacağını insanlar akıl etmeyip sevap göndereceği zannına kapılmış.kuranı duvara asmışız yine burda geleneğin etkisiyle hayat kitabı olmaktan çıkarıp tabiri caizse süs eşyasına dönüşmüş.Kuranı belli zamanlarda ve gecelerde arabçasından yani anlamadığımız dilden okuyunca daha çok sevap alma zannına kapılmışız.ben burda arabçayı kuçumsemek  gibi gayretim yoktur ve arabça  çok önemlidir bunu ihmal etmek yanlış olur. Ancak manasını anlamadan hayatımıza geçiremeyiz dolayısıyla dinimiz islam olmaz sıfatımızda müslüman olamaz.Mademki rabbimiz öğüt almamız için bu kitabı indirmiş amaç kuranı anlayıp öğüt almaktır.. Bu gayeye ulaşmamız vazifemizi hakkıyla yerine getirmemiz gerekmektedir.

 

 

ALINTI



Windows Live: Arkadaşlarınız size e-posta gönderdiklerinde Flickr, Twitter ve Digg güncellemelerinizi öğrenirler.

11 Aralık 2009 Cuma

(Namaz Zamanı) 'Farkında' olmak...

'Farkında' olmalı insan...

Kendisinin, hayatın olayların, gidişatın farkında olmalı...

Farkı fark etmeli,
fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen...

Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli...

Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını
ve en sonunda bir metre karelik yere
nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli...

Şu çok geniş görünen dünyanın,
ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli...

Henüz bebekken 'Dünya benim!' dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,
ölürken de aynı avuçların 'her şeyi bırakıp gidiyorum işte!' dercesine apaçık kaldığını fark etmeli...

Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli...

Baskın yeteneğini fark etmeli sonra...

Azraillin her an sürpriz yapabileceğini,
nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan...

Hayvanların yolda , kaldırımda , çöplükte
ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli...

Yaratılmışların en güzeli olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı...

Gülün hemen dibindeki dikeni,
dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli...

Evinde kedi,köpek beslediği halde
çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli...

Eşine 'seni çok seviyorum!' demenin
mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli...

Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini
ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli...

Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli...

Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını ve aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli,

fark etmeliyiz çok geç olmadan....

Ömür dediğin üç gündür; dün geldi geçti, yarın meçhuldür...
O halde ömür dediğin bir gündür; o da bugündür....

CAN YÜCEL

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
 
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Her iyi markanın kaderi

Merhaba,
Her yapılan iyi işin kaderi taklit edilmektir. Bir kardeşimiz bizim namaz çiçekleri kampanyamızı alıp çiçekleri kelimesinin yerine gülleri kelimesini getirmiş. Kampanyayı kendine uyarlamış. Buna kızmıyoruz. Sadece gülümsüyoruz. Özgün ve güzel şeyler yapın arkadaşlar hayırda yarışalım.
 
 
Adı geçen link:
 
Editör
 
 
 

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
 
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) İkinci Bin Yılın Yenileyicisi

İkinci Bin Yılın Yenileyicisi
Arşivden…
İmam-ı Rabbânî (öl. Hicri 1034/ Miladi 1624), ehil hocaların elinde yetişmişti. Hocaları, bozuk çevreyle açıktan savaşamıyorlardı ama en azından iman ve amellerini; bu azgınlık ve sapıklık seli içinde korumayı başarabilmişlerdi. Başkalarını da durmadan güçlerinin yettiği kadar düzeltmeye çalışıyorlardı. 971/1563 yılında Sihrind (Sehrend, Sirhind, Serhend) dünyaya gelen İmam Rabbânî, akli ve nakli bütün ilimleri başta babası Şeyh Abdülehad Efendi olmak üzere Fazlullah Burhanfuri, Hasan el-Gavsi gibi büyük alimlerden okumuştu.
Tasavvufta piri Muhammed Bâkî billah'tı. Muhammed Bâkî billah, bir dostuna gönderdiği mektubunda "İmam Rabbânî'nin gelecekte dünyayı aydınlatacak bir ışık olabileceğine" dair kanaatler beslediğini yazmıştı.
Bu keşif doğru çıktı. Çünkü İmam-ı Rabbânî, sözü geçen fitne ve fesada karşı İslâm'a hizmet için harekete geçti. Hindistan'da bir çok alim, mutasavvıf kimse bulunduğu halde o, tahrip girişimine karşı dini ihya için tek başına mücadele vermek zorunda kaldı. Bu silahsız ve kimsesiz kişi hekim irade tarafından yürütülen ilhad hareketine bir başına karşı çıktı. İktidarın himayesindeki bütün çirkin ve gayr-i meşrû işlere muhalefetetti. İslâm'ı savundu. Geniş imkânlarına rağmen idare, onu mağlup etmekten ve susturmaktan âciz kaldı. Sonuçta İmam Rabbânî kötülük akımının yönünü değiştirmeyi başardı.
Ekber Şah'ın oğlu Cihangir, saygı secdesi yapmadı diye Kevalyar Hapishanesi'ne attırdığı İmam Rabbânî'nin fikirlerini nihayetinde kabul etmek zorunda kaldı ve Şah-ı Cihan adıyla yerine geçecek olan oğlu Hürrem'i de onun müridleri ve talebeleri arasına soktu. Artık devletin İslâm'a karşı kini, saygıya dönüşmeye başlamıştı.
İmam Rabbânî'nin başını çektiği hareketle, Ekber Şah'ın Din-i İlahi'si, adamları ve çevresi tarafından uydurulan bütün bidat ve sapıklıklarıyla beraber son buldu. İslâm, Hindistan'da da aslına rücu etti.
İmam Rabbânî, İkinci Bin Yılın Yenileyicisi (Müceddid-i Elf-i Sani) unvanını gerçekten hak etmiş bir büyük alim ve velidir. Bu nedenle Mektubat adlı eseri özellikle ilhadın arttığı devirlerde çok okunur.
[H. Ahmed Özdemir, Altınoluk Dergisi, 2001-Ekim, Sayı:188, Sayfa:021]


Her Güne Kelime
Cismani: bedenle ilgili, rûhanî karşılığı, dînî işlerden ayrı olan.
Rücu: dönme, geri dönme, cayma, sözünden dönme, sözünü geri alma.

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
 
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

FW: (Namaz Zamanı) cennet ve cehennem.


 
Bir hristian cennete gide bilirmi?

 
Değerli Kardeşimiz;

Cennetin anahtarı imandır. Oradaki makam ve dereceleri belirleyen ise ibadetler ve haramlardan sakınmaktır. Bu bakımdan iman etmemiş birisinin cennete gitmesi mümkün değildir. Yalnız islam alimleri kendisine hak din ulaşmamış insanları bunlardan müstesna tutar.

Bilindiği gibi, dinler üçe ayrılıyor: Semavî dinler, tahrif edilmiş dinler ve bâtıl dinler.
“Doğrusu Allah katında din ancak İslâm’dır” (Âl-i İmran suresi, 19) âyetinin açık hükmüne göre, beşer aklının mahsulü olan batıl dinler gibi, Tevrat ve İncil’in tahrifiyle semavîlik vasfını kaybeden Yahudilik ve Hıristiyanlık da Allah indinde geçerli değildir.

“Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa, o kimseden bu din asla kabul edilmez ve o, âhirette kaybedenlerden olur.” (Âl-i İmran suresi, 85)

Din denilince önce itikat, sonra da ibadet akla gelir. Buna göre, İslâm dışında kalan dinlerdeki Allah inancı, melâike, kitap, resul telakkisi, âhiret ve kader anlayışı hakikatle tam uygunluk göstermiyor demektir.

“Bir şey sabit olursa levazımıyla sabit olur” kaidesi meşhurdur. Bir şey için kaçınılmaz lâzımlar, yani özellikler, şartlar vardır. O şeyi bunlardan ayrı düşünemezsiniz. Meselâ, ruh dendi mi hayat onun lâzımıdır; hayatı ruhtan ayıramazsınız.

Diğer bir önemli itikat kaidesi: “İman tecezzi kabul etmez.” Yani iman rükünlerini birbirinden ayrı düşünerek, bir kısmına inanıp diğerlerine inanmamak olmaz. “İman, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdanî hakikattir ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir küll dür ki, kabil-i inkısam olmazlar.” Asâ-yı Musa

Bunlardan birine inanmayan insana mü’min denilmez. Meselâ Allah’a inanan fakat âhirete inanmayan insan mü’min değildir. Bu adam için, “Allah inancında mü’min” fakat “âhiret inancında kâfir” gibi ikili bir tasnif yapılamaz. Bu böyle olduğu gibi, Allah inancı da tecezzi kabul etmez. Yani, “Allah’ın varlığına inanırım, ama kadim olduğunu kabul etmem” diyen bir insan Allah’a değil kendi zihninde kurduğu bir ilâha inanmış olur.

Bu iki kaideye göre, Allah’a imanın sahih olabilmesi için imanın altı rüknünün tamamına Kur’an’ın bildirdiği gibi inanılması gerekiyor. Zira ins ve cinne Allah’ı tanıtan en son ve en mükemmel kitap odur; hiçbir tahrife ve değişikliğe uğramayan yegâne semavî kitap da odur.
Bilindiği gibi, Cenâb-ı Hakk’ın sıfatları ikiye ayrılıyor: Sıfat-ı Selbiye ve Sıfat-ı Sübutiye olmak üzere.

Sıfat-ı Selbiye; “Vücut, Kıdem, Beka, Muhalefetü’n li’l-Havadis, Kıyam Binefsihi, Vahdaniyet” sıfatlarıdır. ‘Vacip bir varlık ile var olan’, ‘ezelî ve ebedî bulunan’, ‘hiçbir varlığa benzemeyen’, ‘varlığı zatından olup varlığında ve devamında kimseye muhtaç olmayan’ ve ‘bir olan’ İlâh ancak Allah’tır.

Sıfat-ı Sübutiye ise; “Hayat, İlim, İrade, Kudret, Sem’, Basar, Kelam, Tekvin” sıfatları. Zatî olarak, “hayat, ilim, irade, kudret, işitme, görme, kelâm ve tekvin (var etme)” sıfatlarına sahip olan ancak Allah’tır.

Biz
“Lâ ilâhe illâllah”
derken, bütün bu mânâları ifade etmiş oluruz.Allah’a iman denildi mi, bu sıfatların tümüne iman anlaşılır; bir tekine dahi inanılmadığı takdirde o iman, Kur’anî mânâda bir iman değildir.
Kur’an-ı Kerimde,
“O’ndan başka İlâh yoktur”
hükmünün yer aldığı âyetleri gözden geçirdiğimizde bu ilâhî hükmün ya hemen devamında yahut hemen öncesinde değişik mesajların verildiğini görürüz.

Sadece bir kaçını takdim edelim:
“Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler, elbette inkâr ettiler. Halbuki bir tek ilâhtan başka ilâh yoktur.” (Mâide suresi, 73)

Demek ki, teslise inananlar inkâra sapmış ve haktan uzaklaşmış oluyorlar.

“O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü onundur. Ondan başka ilâh yoktur. Hem diriltir, hem öldürür.” (A’raf suresi, 158)

O halde, göklerin ve yerin mâliki olmayan, ölüm kanununa mahkûm ve mahşerde yeniden dirilmesi için de Allah’a muhtaç bulunan bir mahlûku ilâh edinen, yahut onu Allah’a ortak koşan bir insanın bu inancı gerçek mânâsıyla Allah inancı değildir.

“Allah’tan başka ilâh yoktur. O sizi kıyamet günü mutlaka bir araya toplayacaktır.” (Nisa suresi, 87)

İnsanları kıyamet günü bir araya toplamaya güç yetiremeyen ilâh olamaz.
“O Allah ki, sizi ana rahimlerinde dilediği gibi şekillendirir. O’ndan başka ilâh yoktur” (Âl-i İmran suresi, 6)

Ana rahminde Allah’ın dilediği gibi şekillenen hiçbir mahlûka ilâh denemez.

“Ondan başka ilâh yoktur. Onun zatından başka her şey yok olucudur. Hüküm yalnız onundur. Ve ancak ona döndürüleceksiniz.” (Kasas suresi, 88)
Yok olmaya mahkûm hiç bir varlık ilâh değildir.

“Size gökten ve yerden rızık verecek Allah’tan başka bir yaratıcı mı var? Ondan başka ilâh yoktur.”(Fatır suresi, 3)

Yer-gök ikilisini bir fabrika gibi muntazam çalıştırarak rızkımızı yaratan Allah birdir. Bu güce sahip olmayana ilâh diye inanılmaz.

“De ki, O Rahman benim Rabbimdir. Ondan başka ilâh yoktur. Ben O’na dayandım. Tövbem de O’nadır.” (Ra’d Suresi, 30)

Kulların günah bağışlayabileceklerini sanarak onların karşısına geçip tövbe edenlerin inancı Kur’anî mânâda Allah inancı değildir.
Tevhitle ilgili bir başka ayet:

“O, Evvel’dir, Âhir’dir, Zahir’dir, Batın’dır. Ve O her şeyi bilendir.” (Hadid suresi, 3)
Başlangıcı ve sonu olan, dışı, içi ve her şeyiyle Allah’ın tedbir ve idaresi altında bulunan bir varlığa ilâh denilemez.

Teslis’e inananların bu âyetlerden alacakları çok dersler var. Hz. İsa (a.s.) her şeyden önce bir kuldur; risalet şerefiyle şereflenmiş bir kul. Annesi de, peygamber validesi olma lütfuna ermiş Saliha bir hanım. Onlara ilâhlık isnat edecek kadar ileri giden, yahut gerilerde kalan insanların Kur’anî mânâda Allah inancına sahip olduklarını söylemek güç gibi görünüyor.

Makaleden Alınmıştır
selam dua ile



Windows Live: Arkadaşlarınız size e-posta gönderdiklerinde Flickr, Twitter ve Digg güncellemelerinizi öğrenirler.

Ynt: (Namaz Zamanı) cennet ve cehennem.


HAYIR  GİDEMEZ


Bir hristian cennete gide bilirmi?

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle
www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız
var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde
yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


_______________________________________________
Ücretsiz dinlemek için yüzbinlerce şarkı Kavun'da! Tıkla, dinle.

Re: (Namaz Zamanı) cennet ve cehennem.

11 Aralık 2009 16:04 tarihinde fırat çağlayan <firat73@gmail.com> yazdı:
> 11 Aralık 2009 10:03 tarihinde Bahtiyor <dok.baha@hotmail.com> yazdı:
>>
>>  Bir hristian cennete gide bilirmi?
>>
>> --
>> --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
>> Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
>>
>> Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
>>
>> Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
>> adresinde bu grubu ziyaret edin.
>> -~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
>
>
> 72 - Andolsun, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'tir" diyenler elbette
> kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih onlara: "Ey İsrailoğulları, hem benim,
> hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Kim Allah'a ortak
> koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı
> yer cehenemdir. Zalimlerin yardımcıları da yoktur" demişti.
> MAİDE SURESİ

--
ÇAĞLAYAN

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Re: (Namaz Zamanı) cennet ve cehennem.

11 Aralık 2009 10:03 tarihinde Bahtiyor <dok.baha@hotmail.com> yazdı:
>
>  Bir hristian cennete gide bilirmi?
>
> --
> --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
> Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
>
> Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
>
> Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
> adresinde bu grubu ziyaret edin.
> -~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


72 - Andolsun, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'tir" diyenler elbette
kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih onlara: "Ey İsrailoğulları, hem benim,
hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Kim Allah'a ortak
koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı
yer cehenemdir. Zalimlerin yardımcıları da yoktur" demişti.

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Muharrem ayı (Cuma hutbesi)

الَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ أَعْظَمُ دَرَجَةً عِندَ اللّهِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ

Önümüzdeki Çarşambayı Perşembeye bağlayan gece hicri yılbaşı gecesidir. Bu gece, bizlere ve bütün İslam âlemine mübarek olsun.

Hicret, Hz. Peygamberin Müslümanlarla birlikte Allah'ın emriyle Mekke`den Medine'ye göç etmesidir. Hicret, bireyden cemaate, cemaatten devlete adım atmak için kutsal bir yolculuktur. Hicret, sadece bir takvim başlangıcı değil, bir çağın kapatılıp yeni bir çağın açılmasıdır. İşte bu yönüyle hicret, ne bir kaçış, ne de sıradan bir göçtür. O, Allah'a yönelmektir, O'na yaklaşmak, O'na sığınmaktır.

Aziz Cemaat! Hicret, bütün peygamberlerin ortak kaderidir. Hz. İbrahim, Nemrut'un zorbalığına boyun eğmemiş, tebliğe devam etmiş, "Doğrusu ben rabbimin emrettiği yere hicret ediyorum (Ankebut,26) diyerek Filistin'e göç etmiştir. Hz. Lut'ta Allah'tan aldığı bir emirle hicret etmişti: (Melekler) dediler ki: "Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Sen gecenin bir kısmında ailenle hicret et." (Hud, 81) Ashab-ı Kehf de hicret etmişlerdi. (Birbirlerine şöyle demişlerdi): "Mademki siz onlardan ve Allah'tan başka tapmış olduklarından ayrıldınız, o halde mağaraya (çekilip) sığının (Hicret edin) ki; Rabbiniz size rahmetinden genişlik versin." (Kehf, 14-16)  Hz. Âdem de, geçici cennetten ebedi cennete kavuşmak üzere hicret etmişti. Hz. Nuh da, evrensel hicretin muhaciriydi. Çünkü tufan, aynı zamanda bir hicretti; Şirkten tevhide, küfürden imana, isyandan İslâm'a bir hicret... Öyleyse Peygamberlerin davasını, dava edinenlerin de hayatlarının en az bir diliminde hicret kaçınılmaz bir durum olacaktır. Tarih boyunca hicret etmedik da'vâ adamı ve bir Mücahid âlim, neredeyse yok gibidir Bugüne kadar birçok yiğit Müslüman, doğduğu yeri, o yüce davası uğruna terketmiş ve başka bir diyara gitmek zorunda kalmıştır. Bu da hicretin, en bereketli, en ağırlıklı tarafıdır.

Belki bugün hicret edecek bir Medine'miz yoktur, ama her yere Medine'nin boyasını çalmak, Medine misali şehirler kurmak gibi büyük bir vazifemiz olduğunu da unutmamamız gerekir. Bunun içinde gerektiğinde evi, işi, malı-mülkü, okulu, diplomayı, makamı, mahalleyi, şehri veya ülkeyi değiştirebilmeye hazırlıklı olmalıyız. Çocuklarımızı altın kafeslerde tutamayacağımıza göre çevrenin ıslahı noktasında hicreti çok iyi anlamak durumundayız.

Kıymetli Kardeşlerim! Menfaat için, dünyevî eğitim için; iş, aş ve eş için hicretleri çok gördük. Fakat küfürden imana, haramlardan helâllere, günahlardan sevaplara, isyandan itaate, kötülükten iyiliğe, rezaletten fazilete gibi kutlu hicretleri ne yazık ki bu gün çok göremiyoruz. Yüce Allah da şöyle buyurur: İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır. (Tövbe,20) Hz. Peygamber de şöyle buyurur: Muhacir, Allah'ın haram kıldığı şeyleri terkedendir. (Buhari ve Müslim) Karışıklıkta ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir. (Müslim)

Aziz Müminler! Hz. Peygamber Medîne'ye geldiği zaman Yahudilerin muharrem ayının onuncu günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu. Dediler ki: ''Allah, İsrailoğulları'nı Firavun'un zulmünden bugün kurtarmıştır. Musa (a.s.) Allah'a şükür için bugünde oruç tutmuştur. Biz de tutarız dediler. Hz. Peygamber; "Biz Musa'nın sünnetine sizden daha yakınız, dedi ve o gün oruç tuttu ve ashabına da tutmalarını emir buyurdu. " (Buhârî)

İslâm alimleri aşûre orucunun, sünnet olduğu hususunda görüş birliği etmişlerdir. Ayrıca Yahudilere benzememek için Muharrem'in 9,10 ve 11'nci günlerinde oruç tutmak sünnet görülmüştür. Hutbemi bir hadis mealiyle bitiriyorum: "Kim ailesine Aşure günü geniş (cömert) davranırsa Allah da ona senenin geri kalan günlerinde geniş davranır." Süfyan Sevrî der ki: "Biz bunu denedik ve öyle bulduk." O gündeki bolluk ve bereketin tecrübeyle sabit olduğunu birçokları söylemiştir. 






--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...
 
Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) cennet ve cehennem.

Bir hristian cennete gide bilirmi?

--
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) HAYIRLI CUMALAR



Yeni Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

10 Aralık 2009 Perşembe

(Namaz Zamanı) İslâm İnsanın İhyâsıdır

İslâm İnsanın İhyâsıdır
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. İnsanların eşyalarını (mallarını ve haklarını) eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
(Hûd, 85)

Bir mü'minin gönül ufkunu gösteren şu misâl ne ibretlidir:
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri, bir yolculuğu esnasında mola verdiği bir ağaç altında yemek yemiş, sonra yoluna devam etmişti. Epey bir müddet sonra da torbasının üzerinde dolaşan bir karınca gördü ve üzülerek:
"-Bu hayvanı vatan cüdâ ettim!" dedi.
Derhal geri döndü ve yemek yediği mekâna varıp o karıncayı yerine bıraktı. Zîrâ o, "şefkat li-halkıllâh" (yaratandan ötürü yaratılana merhamet) şuûruyla bir karıncanın dahî hakkına riâyetin ehemmiyetini idrâk hâlindeydi.
İşte hayvanata karşı dahî insana böylesi bir incelik kazandıran İslâm, insanı azîz bir varlık olarak bilir ve bu kıymeti muhâfaza yolunda beşerin süfliyâta düşmeyip ulvîliklere doğru mesâfe alması için gayret sarfeder. Yâni insana kıymet yönü, onu hayvanlardan aşağı mertebelere düşüren nefsânî azgınlıkları tahrîk ve uyandırma değil, meleklerin bile gıpta edip imreneceği ulvîliklere nâil kılan gönül âlemini tezyîndir.
Bugün binbir zulüm ve anarşiye sahne olan dünyânın durumu, hiç şüphesiz insanların azgınlaşan nefsânî ihtiraslarına tâbî olarak aşk ve muhabbet gibi ferdi yükselten hasletlerden uzaklaşılmış olmaktandır. Bu durumda İslâm'ı iyi anlamak ve onun ilâhî sadâsına can ü gönülden kulak vermek ve hayatın bütün îcâb ve dekoruyla fânîliğini kavramak, binbir girdap ve sefâlette kıvranan insanlığa elbette pek büyük bir fayda sağlayacaktır. Zîrâ onun bereketli nefhası, kıyâmete kadar insanlığın muhtaç olduğu en feyizli bir kaynaktır. Yûnus Emre Hazretleri'nin gerçek aşk sebebiyle:
“Nazar eyle ilerü, pazar eyle götürü,
Yaradılanı hoş gör, yaradandan ötürü!”
şeklinde bütün mahlûkâtı kucaklayan beyânı, dünyânın neresinde olursa olsun her zâlim ve anarşiste onu dünyâ ve âhıret planında kurtaracak bir can simidi değil midir?
Demek ki bugün, zulüm ve gaddarlıkta bulunanlar, Yûnus'un bahsettiği aşktan biraz nasîb alsalar, kurbanlarına revâ gördükleri eziyeti aslâ icrâ edemeyip onu kendi vicdan ve idrâklerinde hissedecekleri için adâlet ve merhametin bereketine nâil olurlar.

Düzeltme: Dün gönderilen "cüdâ" kelimesinin anlamı "yurt" değildir.
cüdâ: ayrı, ayrı düşmüş, ayrılmış

Her Gün İki Kelime

Riâyet: gütme, gözetme. sayma; saygı. ağırlama
Süfliyyat: dünya ile ilgili bayağı işler, hususlar, şeyler


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Ölüyle Dirinin Farkı Gibi

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
"…Bilesiniz ki, kalbler ancak Allah'ın zikriyle huzur bulur."
(Raʻd, 28)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Rabbini zikredenle zikretmeyen kimsenin farkı, diriyle ölünün farkı gibidir."
(Buhârî, Deavât, 66)
 "Gâfiller arasında Allah'ı zikreden kişi, harpten kaçanların arkasında savaşan kimse gibidir. Gâfiller içinde Allah'ı zikreden kimse, kapkaranlık bir evdeki lâmba gibidir. Gâfiller arasında Allah'ı zikreden kişi, kuru ağaçların ortasındaki yeşil ağaç gibidir. Gâfiller içinde Allah'ı zikreden kimseye Allah, daha ölmeden cennetteki makâmını gösterir. Allah, gâfiller arasında kendisini zikreden kulunun günahlarını, bütün insanlar ve hayvanlar sayısınca mağfiret eder."
(Ebû Nuaym, Hilye, VI, 181)

Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
"–Allah Teâlâ, kıyamet günü bir topluluğu diriltir. Yüzleri son derece nûrludur, inciden yapılmış minberler üzerine otururlar ve bütün insanlar onlara gıbta eder. Bunlar, ne peygamber ne de şehîddir!" buyurmuştu. Bir bedevî hemen dizleri üzerine çökerek:
"–Yâ Rasûlallah! Ne olur onları bize anlat da bilelim!" diye yalvardı. Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şu açıklamayı yaptı:
"–Onlar, çeşitli kabile ve beldelerden olup Allah için birbirlerini seven ve Allah'ı zikretmek üzere toplanarak O'nu ananlardır."
(Heysemî, X, 77)
Her Gün İki Kelime

Cüdâ: Yurt

Mağfiret: Allah'ın Kullarının günahlarını bağışlaması


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Kızım kocanın gözlerine çok bak ;)

 

Amerikalı bir uzman tesettüre uyan ve uymayan kadınlar üzerinde yaptığı araştırmada;
 
Avret yerleri açık kadınların genç yaşta olmalarına rağmen soluk olduklarını, ancak boya ile değiştiklerini; bunun tam tersine tesettürlü Müslüman kadınların aynı yaşta hâlâ güzel olduklarını tesbit etmiş ve bu araştırmasını bir rapor hâlinde beyan etmiştir.

Araştırmacı ortaya çıkan bu sonucun sebepleri üzerinde durarak diyor ki:

Arabadan çıkan farların ışıkları herkesi rahatsız eder. Hele bir tavşan bu ışıktan şaşırır. Erkeklerin gözlerinden de alfa, beta ve gama şuaları çıkıyor. Bu şualar bir güneşte bir de erkeklerin gözlerinde var. Erkeklerin bakışlarıyla çıkan şualar kadınları yıpratıyor. Kadın ne kadar kendisini yabancı gözlere teşhir etti ise o oranda çabuk yaşlanıyor, güzelliğini kaybediyor. Yüzünde nur kalmıyor.

O alfa, beta, gama denilen kuvvetli ışınları Allah, güneşe ve erkeklerin gözlerine vermiş. Son zamanlarda güneş ışınlarının kansere sebep olduğundan çok sıkça bahsediliyor. Işınların vücutla doğrudan temasını önlemeyi uzmanlar tavsiye ediyor. İlim, hikmetleri açığa çıkarıyor.

Peygamberimiz Efendimiz bir öğüdünde kızı Fatıma’ya:

“Kızım kocanın gözlerine çok bak.” buyurmuş.

Peki bu çelişki değil mi?

Değil..

Bunun hikmeti şu:

Biraz önce beyan ettiğimiz ışınlar helâl daired helalin ile karı-kocalıkta çok yararlı oluyor.

Bakışlar helâl olanlar arasında gıda oluyor, şifa oluyor.

Haramda bu ışınlar her iki cinsi de dengesizleştiriyor.


alıntı

 


.
----------------------------------------------------------
.
--
----------------------------

``OLGUN İNSAN AFFETMEYİ BORÇ,
İYİLİK ETMEYİ FAR
HZ.EBUBEKİR [R.A]



--
----------------------------

``OLGUN İNSAN AFFETMEYİ BORÇ,
İYİLİK ETMEYİ FARZ BİLİR.``
HZ.EBUBEKİR [R.A]


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---