30 Eylül 2009 Çarşamba

(Namaz Zamanı) FW: "Kime dört şey verilmişse,ona dört şey daha verilmiştir.







"Kime dört şey verilmişse,ona dört şey daha verilmiştir.

1-Kime ALLAH'ı zikretme nasip edilmişse,ALLAH da onu anar.Çünkü ALLAH kur'an'da''Beni zikredin ki, Ben de sizi rahmetle anayım.''(Bakara,152)buyuruyor.



2-Kime dua etmek nasip edilmişse,kendisine cevap verilecektir.Çünkü ALLAH Kur'an'da,'' Bana dua edin, size cevap vereyim.''(Mü'min,60)buyuruyor.


3-Kime verilen nimetlere şükretme nasip edilmişse,fazlası verilecek demektir.ÇünküALLAH Kur'an'da,''Şükrederseniz daha çok veririm.''(İbrahim,7) buyuruyor.


4-Kime istiğfar etmek nasip edilmişse,o bağışlanacak demektir.Çünkü ALLAH,Kur'an'da,''Rabbinizden afdileyin,çünkü o çok bağışlayıcıdır.''(Nuh,10)buyuruyor.''
(mu'cemü's-Sagir)




Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın. Sadece e-posta iletilerinden daha fazlası
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Re: PEYGAMBERİMİZİN (sav) Hadis-i Şeriflerden Bir Demet


 harıka bır slayt gonder mıssınız  gonderdıgınız ıcın sonsuz  tesekkur   a

Date: Sat, 26 Sep 2009 03:14:59 +0300
Subject: (Namaz Zamanı) PEYGAMBERİMİZİN (sav) Hadis-i Şeriflerden Bir Demet
From: sureyya.kzlaslan@gmail.com






 Selam ve dua ile...
ALLAH'A EMANET OLUNUZ...





--
Maillerime Yanıtlarınızı Lütfen sureyya.kzlaslan@gmail.com Adresine Yollayınız...

Windows Live™ ile e-posta kutunuzdaki işlevlerin çok ötesine geçin. Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) FW: kalp krizi








 
 

KALP KRIZI

Diyelim ki, mesai saati bitti ve siz de akşam 18:30 civarında, alışılmadık derecede zorlu bir iş gününün ardından (tabii ki tek başınıza) arabanıza binip evin yolunu tuttunuz.

Çok yorgunsunuz ve canınız da

fena halde sıkkın. 


 
 
 
 

MÜTHVE SİNİRLİ BİR HALDESİNİZ…   
 

Birdenbire göğsünüzde,

kolunuza ve çenenize doğru yayılmaya başlayan

korkunç bir ağrı

hissediyorsunuz.

En yakın hastaneye sadece on dakikalık mesafedesiniz ama hastaneye ulaşmayı başarıp başaramayacağınızdan bile emin değilsiniz.


 
 
 
NE YAPACAKSINIZ??? 

İLK YARDIM KURSLARINA KATILACAK KADAR AKLI BAŞINDA BİRİYDİNİZ AMA KURSTAKİ EĞİTMEN, SİZİN BAŞINIZA BİR ŞEY GELDİĞİNDE NE YAPACAĞINIZI ÖĞRETMEDİ!!! 


 
 
 

YALNIZ BAŞINIZAYKEN KALP KRİZİ GEÇİRİRSENİZ NASIL HAYATTA KALIRSINIZ? 

PEK ÇOK İNSAN KALP KRİZİ GEÇİRDİĞİ SIRADA TEK BAŞINA OLUYOR; ETRAFTA YARDIM EDECEK KİMSE BULUNMUYOR. KALP ATIŞLARI DÜZENSİZLEŞEN VE KENDİSİNİ BAYILACAKMIŞ GİBİ HİSSEDEN BİRİNİN

BİLİNCİNİ YİTİRMEDEN ÖNCE

YALNIZCA 10 SANİYE KADAR ZAMANI VARDIR.   

BU DURUMDA NE YAPMANIZ GEREKİR?


 
  

CEVAP:

PANİĞE KAPILMADAN ÜST ÜSTE KUVVETLİCE ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN. 

ARABANIZI SAĞA ÇEKİN MOTORU DURDURUP DÖRTLÜLERİ YAKIN ARABANIN ARKASINA GEÇİP SIRT ÜSTÜ YERE YATIN AYAKLARINIZI ARABANIZIN BAGAJINA DOĞRU YUKARI KALDIRIN VE ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN ÖKSÜRMEDEN ÖNCE HER SEFERİNDE DERİN BİR NEFES ALIN; ÖKSÜRÜKLERİNİZ GÜÇLÜ OLSUN, DERİNDEN GELSİN VE UZUN SÜRSÜN, TIPKI GÖĞSÜNÜZDE BİRİKMİŞ BALGAMI ATMAYA ÇALIŞIR GİBİ ÖKSÜRÜN. 

HER İKİ SANİYEDE BİR DERİN NEFES ALIP ÖKSÜRÜN VE BUNU YA YARDIM GELENE DEK YADA KALP ATIŞLARINIZ TEKRAR NORMALE DÖNENE DEK SÜREKLİ YAPIN. SAKIN ARABANIZIN İÇİNDE OTURMAYIN  BU ESNADA SİZİ GÖREN İNSANLAR YARDIM EDECEKLERDİR 


 
  

  • DERİN NEFES ALMAK CİĞERLERİ OKSİJENLE DOLDURUR.
  • ÖKSÜRMEK KALBE TAZYİK YAPAR VE KAN DOLAŞIMINI RAHATLATIR.
  • KALBE UYGULANAN BU TAZYİK, KALBİN NORMAL RİTMİNE DÖNMESİNİ KOLAYLAŞTIRIR.
  • BÜTÜN BUNLAR SİZE, BİLİNCİNİZİ KAYBETMEDEN ÖNCE HASTANEYE YETİŞECEK ZAMANI TANIR.
  • AYAKLARINIZ YUKARI DOĞRU KALDIRILMIŞ OLDUĞUNDAN VÜCUDUNUZDAKİ BÜTÜN KAN KALBE BASINÇ YAPACAKTIR.
  • BU POSİZYONDA YATMAK KALBİN NORMAL ÇALIŞMA DÜZENİNE GEÇMESİNE YARDIMCI OLUR


 
 
BU KONUDA MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK KİŞİYİ BİLGİLENDİRİN.

BU BİLGİ SAYISIZ İNSANIN HAYATINI KURTARABİLİR!!!

ASLA, 'BENİM BAŞIMA GELMEZ!' DİYE DÜŞÜNMEYİN.

HAYAT TARZIMIZIN EPEYCE DEĞİŞTİĞİ ŞU SON YILLARDA ARTIK HER YAŞTA İNSAN

KALP KRİZİ GEÇİRİYOR.  
 

GERÇEK BİR DOST OLDUĞUNUZU GÖSTERİP BU MAKALEYİ

TANIDIĞINIZ HERKESE YOLLAYIN.



Windows Live ile fotoğraflarınızı organize edebilir, düzenleyebilir ve paylaşabilirsiniz.

Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak

Windows Live ile fotoğraflarınızı organize edebilir, düzenleyebilir ve paylaşabilirsiniz.

Windows Live ile fotoğraflarınızı organize edebilir, düzenleyebilir ve paylaşabilirsiniz.

Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın. Sadece e-posta iletilerinden daha fazlası

Windows Live ile fotoğraflarınızı organize edebilir, düzenleyebilir ve paylaşabilirsiniz.

Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın. Sadece e-posta iletilerinden daha fazlası

Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak

Windows Live™: Keep your life in sync. Check it out!

Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak

Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) SEVGİ / Video

 
Samanyolu TV'de yayınlanan Sayın Onk. Dr. Haluk Nurbaki'nin bu sohbetinde; sevgi ve aşk hakikatinin gerçek mânâsına erişeceksiniz... Günümüzün en çok tartışılan ve nefsani duygular ile karıştırılan sevgi ve aşk kavramlarınız değişecek. Sevgiyi tanımak istiyorsanız... İşte Haluk Nurbaki! işte mânâ, işte gerçek sevda… / http://tv.haluknurbaki.net/sohbet.asp?id=43 

--
Nurbaki Çalışma Grubu / www.nurbaki.org

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) FW: 500 bin hadis arasından seçilen 5 hadis






500 bin hadis arasından seçilen 5 hadis Imam-ı Âzam (ra) oğluna şu nasihatte bulundu: "Ey oğlum! 500 bin hadis arasından seçtiğim şu 5 hadise uy!
1- Amel ancak niyetledir. Ve bir kişiye ancak niyet ettiği vardır.
2- Kişinin mâlâyanîyi (mânâsız boş söz ve iş) terketmesi İslâmiyet'inin güzelliğindendir.
3- Kendi nefsiniz için istediğiniz ve sevdiğiniz şeyi din kardeşiniz için de istemedikçe hiç biriniz tam iman etmiş sayılmazsınız.
4- Şüphesiz helâl belli, haram da bellidir. Allah güzeldir, ancak güzel şeyleri kabul eder.
5- Müslüman Müslümanlara eliyle ve diliyle zarar vermeyen kimsedir. Sen Allah'ın azabından kork ve rahmetini um, havfile recâ (korkuyla ümit) arasında ol. Fakat ümidin korkuya (recân harfe) galip gelsin. Sıhhatli olduğun zaman korku ve rahatlık arasında sabit ol. Allah hakkında hüsn-i zanda bulun. Oğlum! Bozuk itikatlılardan uzak olmanı, kalb-i selîm sahibi olarak ölmeni isterim. Şüphesiz Allah (cc) Gafur ve Rahîm'dir."


Windows Live™ ile e-posta kutunuzdaki işlevlerin çok ötesine geçin. Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın.

Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) öğretmen ihtiyacı

    Özel Batı Akşam Lisesinde  çalışacak emekli  MATEMATİK Öğretmenlerine ihtiyaç vardır.ilgilenen arkadaşların

Hüseyin Bey,veya Selahattin Beyi aramaları rıca olunur.

 

Not(Bu ileti acildir )

 

İrtibat :

 

Telf. 0216 533 66 35

 

Cep Tlf :0533 448 23 54



Güneşe doğru bakmak



Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

29 Eylül 2009 Salı

(Namaz Zamanı) hadis

Ebu Sa'id (radıyallahu anh) anlatıyor: "Safvân İbnu Muattâl (radıyallahu anh)'ın hanımı, yanında Safvân da bulunduğu bir anda Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek:

"Ey Allah'ın Resülü, namaz kıldığım zaman kocam beni dövüyor, oruç tuttuğum zaman da orucumu bozduruyor, güneş doğuncaya kadar da sabah namazı kılmıyor!'' dedi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), hanımının bu söyledikleri hakkında Safvân'a sordu. Safvân:

"Ey Allah'ın Resülü! "Namaz kıldığım zaman dövüyor '' sözüne gelince,

o zaman (bir rekatte uzun) iki süre okuyor. Halbuki ben bunu yasakladım'' dedi. Resulullah kadına:

"İnsanlara tek surenin okunması yeterlidir '' buyurdu. Safvân devam etti:

"Oruç tuttuğum zaman bozduruyor '' sözüne gelince, "Hanımım oruç tutup duruyor. Ben gencim, hep sabredemiyorum." dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Bir kadın kocasının izni olmadan (nafile) oruç tutamaz!'' buyurdular.

Safvân devamla:

"Güneş doğuncaya kadar sabah namazı kılmadığım sözüne gelince, biz (gece çalışan) bir âileyiz, bunu herkes biliyor. (Sabaha yakın yatınca) güneş doğuncaya kadar uyanamıyoruz'' diye açıklama yaptı. Aleyhissalatu vesselam:

"Ey Safvân, uyanınca namazını kıl!" buyurdular."

Ebu Dâvud, Savm 74, (2459).

Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Zülkarneyn (a.s.) ve Hükümdar

Zülkarneyn (a.s), ölüm endişesi ve nefs engelini aşmaya çalışan bir kavme uğradı. Oradaki insanların elinde dünya serveti namına bir şey yoktu. Rızıklarını sebzeden temin ederlerdi. Sebzelerini korumakta çok ihtimam gösterirlerdi. Ayrıca bu kavimde herkes kendi mezarını kazar, hergün mezarını temizler ve ibadetlerini burada yapardı. Zülkarneyn (a.s.), bunların hükümdarlarını çağırttı.
Hükümdar:

"Ben kimseyi istemiyorum. Beni isteyen de yanıma gelir." dedi.

Zülkarneyn (a.s.), bu söz üzerine hükümdarın yanına giderek:

"Ben seni davet ettim, niye gelmedin?" dedi.

Hükümdar:

"Sana bir ihtiyacım yok, olsa gelirdim." cevabını verdi.

Bunun üzerine Zülkarneyn (a.s):



"Bu haliniz nedir? Sizdeki bu hali kimsede görmedim." deyince hükümdar:
"Evet biz altın ve gümüşe kıymet vermiyoruz. Çünkü baktık ki, bunlardan bir miktar, bir kimsenin eline geçerse, bu sefer daha fazlasını isteyecek ve huzuru bozulacak. Onun için dünyalık peşinde değiliz." dedi.

Zülkarneyn (a.s):

"Bu mezar nedir? Neden bunları kazıyor ve ibadetlerinizi burada yapıyorsunuz?" diye sordu.

Hükümdar:

"Dünyalık peşinde koşmamak için bunu böyle yaptık. Mezarları görüp de oraya gireceğimizi hatırlayınca, her şeyden vazgeçeriz." dedi.

Zülkarneyn (a.s.):

"Niçin sebzeden başka yiyeceğiniz yoktur? Hayvan yetiştirseniz, sütünden, etinden istifade etseniz olmaz mı?" dedi.

Hükümdar:


"Midelerimizin canlı hayvanlara mezar olmasını istemedik. Bitkilerle geçimimizi sağlıyoruz. Zaten boğazdan aşağı geçtikten sonra hiç birinin tadını alamayız." diye cevap verdi.

Osman Nuri, Mesnevi Bahçesinden Bir Testi Su


Windows Live tüm arkadaşlarınızla tek bir yerden iletişim kurmanıza yardımcı olur.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Ölümden Sonra Diriliş - 2


Ölümden Sonra Diriliş - 2

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

 “Muhakkak ki hayatı veren de, öldüren de biziz. Evet, herkes bizim huzûrumuza dönecektir. Yerin yarılıp kendilerinin büyük bir hızla mahşer meydanına koşacakları gün, mutlaka gelecektir. Bu diriltip mahşerde toplama bize göre çok kolaydır.” (Kâf, 43-44. Bkz. Kamer, 50; Lokmân, 28)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle anlatırlar:

 “Bir adam vardı, (günah işleyerek nefsine zulmetmekte) çok ileri idi. Ölüm gelip çatınca oğullarına:

«–Ben ölünce, cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgârın önünde savurun. Allah’a yemin olsun ki, eğer Rabbim beni bir yakalarsa hiç kimseye vermediği azabı verir!» dedi. Öldüğünde, bu söyledikleri kendisine yapıldı. Allah da yeryüzüne emrederek:

«–Sende ondan ne varsa bana toplayıver!» dedi. Arz da topladı. Adam ayakta duruyordu. Cenâb-ı Hak:

«–Niçin böyle bir vasiyette bulundun?» diye sordu. O kul:

«–Senden korktuğum için ey Rabbim!» cevabını verdi. Allah Teâlâ Hazretleri de onu affetti.” (Müslim, Tevbe, 25; Buhârî, Tevhid, 35, Enbiya 50)


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Kur'an Hayatımızın Neresinde?



PDF Yazdır e-Posta

 

Kur’an diye bir kitap yoktu eskiden…

Açış (fatiha) dan sonra “İşte bu kitap, onda hiç şüphe yok ki korunmak isteyenler için bir kılavuzdur.” diye başlayan kitap, Hz. Muhammed (s.a.v.) Nebimiz’e kırkına basmak üzereyken inzal edilmeye başladı. Ömrünün sonuna kadar da indi… indi…

Onun inişiyle kör gözler açıldı, baygın gönüller uyandı, durmuş beyinler yeniden çalışmaya başladı.

Onun inişiyle insanlar iki gruba ayrıldı. İnananlar ve inanmayanlar…

İnanmayanlar hem kitaba, hem elçiye hem de ona inananlara savaş açtı. O ve onu kılavuz edinenler de müşriklere…

“Ey örtüsüne bürünen kalk!” dedi, Rabbi önce nebisine… Kalk “Gece namaz kıl!”

Herkesin uyuduğu, herkesin kendini kaybettiği bir zaman diliminde sen kendine gel. Seni sen yapan yüce Rabbine teslimiyetini arz et. Yepyeni görevlere hazırla kendini.. Yeni bir dünya yaratacağım sana indirdiğim bu kitapla ve sana inanacak insanlarla…

Her şey hiç yoktan başladı.

“Bana kim inanır ki?!” diye endişelenirken Resul, Hatice’nin en içten sevgileriyle ağzından dökülen “Ben!” “Hiç kimse sana inanmasa da ben inanırım.” Sözü çıkarken bir gün milyarlarca insanın “Sana inanıyoruz Ya Muhammed!” diye haykıracağını düşündüğünü hiç sanmıyorum.

O, çok sevdiği eşine inanmaktan ve yükleneceği zor görevinde her zaman yanında olmayı ve canını onun uğrunda feda etmeyi düşünmekten başka bir beklentisi yoktu.

Madem ki Yüce Rabbin seçtiği ve insanlara yol gösterme görevi verdiği “Muhammed’ül Emin”nin eşiydi, ona eş olmanın gereğini yerine getirmeli, onun üstün davasına hizmette onun yol arkadaşı olmalıydı.

Hiç düşünmeden “Ben!” demişti. O büyük kadın… O büyük Hatice!

Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman, Hz. Ömer ve diğerleri de Müslüman olurken gözleri hep Allah’ın elçisinde kulakları ise Allah’ın vahyindeydi.

Allah Resulünün ağzından dökülecek “ilahi kelamları duyabilmenin heyecanı ile yaşıyorlar, duydukları yeni mesajlarla coşuyorlardı. Onları derhal hayata geçirebilmenin ızdırabını yaşıyorlardı. O vahyin taze ve sıcak havası yüreklerini dağlıyor, gözlerini yaşartıyor, amellerini şekillendiriyor ve ahlaklarını olgunlaştırıyordu.

Ogün Kur’an hayatın tam merkezinde idi. Herkes, kulak kesilmiş onu dinliyor ve onun gösterdiği yolda ilerliyordu.

Ya bugün…

Bugün, O kitap, susmuş, o kitap asılmış, o kitap sürülmüş, o kitap hayat sahnesinden çıkarılmış, öbür tarafa ait bir sembol haline dönüştürülmüş. Ölülerin arkasından okunuyor. Ölüler için baştan sona devriliyor. Ölülere hediye ediliyor, onların ruhlarına bağışlanıyor. Vasıl etmesi için de Allah’a dua ediliyor.

Kur’an bizimle anlamadığımız bir dilde konuşuyor, Biz de adeta onu anlayıp da yeni sorumluluklar üstlenmek zorunda kalmadığımız için hoşumuza gidiyor. “Onu asla unutmadık, unutmayacağız. Onu hep yaşatacağız.” diye gürültü çıkarıp “Onun ölüsünü bile görmek istemiyoruz.” diyenlere karşı dipdiri “onun ölüsünü sahiplenme” mücadelesi veriyoruz.

Kur’an bizim hayatımızda  yönlendirici bir konumda bulunmuyor. Daha önce kendilerine kitap verilenlerin sözlerinin aynısını tekrarlıyoruz:

Onların ardından, onları izleyen ve kitaba varis olan bir nesil geldi.

‑Biz nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek, bu dünyanın geçici malını alıyorlar. Yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Öğrendikleri kitapta, onlardan 'Allah hakkında doğru olandan başkasını söylememek' üzere 'kitap andı' alınmamış mıydı? Korunanlar için ahiret yurdu daha iyidir. Aklınızı kullanmıyor musunuz?

Kitaba bağlı olanlar ve namaz kılanlara gelince biz, doğruların mükafatını zayi etmeyiz.” (A’raf: 169- 170)
 
Şaban Piriş
 www.sabanpiris.com/



--
"Hasbunallah ve ni'me'l-vekil"



Maillerime yanıtlarınızı lütfen ankebutxx@gmail.com adresine yollayınız...

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Re: FW: Birkaç Meşhur Beyit

<SNT116-W40AE25A82F8315D070FA6BFED60@phx.gbl>
Content-Type: text/plain; charset="windows-1254"
Content-Transfer-Encoding: 8bit
MIME-Version: 1.0


Toprakta biten güller Solar Gider ,
Gönüllerde Biten güller İse Kalıcıdır.
Hz. Mevlana

Güneş Batarken Allah İle başbaşa kalacağım Diye Sevinirim,
güneş Doğarken yine İnsanlar İle Uğraşağım Diye Üzülürüm
fudayl b. iyad

Bir Cahil için en İyi şey Susmaktır.
Ne Varki O Bunu Bilseydi Zaten Cahil Olmazdı
Sadi Şirazi

İlim Bir Lücce-i biSahildir ,
Onda Alim Geçinen Cahildir.
Urfalı şair Nabi

Bugün sana En Ağır Gelen Amel Hangisi İse,
Yarın İlahi Terazide En Ağır Gelecek Olanda Odur.
ibrahim b. Ethem

Özgür Olmak ,Kimsenin Sizi doğru Olan Şeyi Yapmanıza Engel Olamaması
Veya
Kötü Olan Şeyi Yapmanıza Sizi İkna Edememesi Anlamına Gelir.
Medineliyim

________________________________

> From: hatice-ozakoglu4444@hotmail.com
> To: namazzamani@googlegroups.com
> Subject: (Namaz Zamanı) FW: Birkaç Meşhur Beyit
> Date: Mon, 28 Sep 2009 09:46:58 +0300
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
> ________________________________
>
>
> Ölmek değildir, ömrümüzün en feci işi,
> Müşkül budur ki, ölümden evvel ölür kişi.
> Y.Kemak Beyatlı
>
> Verende o, alan da,nedir senden gidecek?
> Telaşını görenler, can senin zannedecek.
> Aşki
>
> Bügünü düşünürüm,dün geçti, yarın varmı?
> Gençliğe de güvenmem, ölen hep ihtiyarmı?
> Ebu Türab
>
> Bir nar ağacı var, bir de dar ağacı,
> Namerde nar düşer, merde dar ağacı.
> Akif Samet
>
> Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış,
> Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.
> N.F.K.
>
> Mezarı kazılacak, birgün, mezar kazanın,
> Belki suyuyla yunar, yapıcısı kazanın.
> A. Mahir Pekşen
>
> Dün öldü, buğün ise sanki can çekişmede,
> Yarın henüz doğmadı, doğmayacak belkide.
> Bişr-i Hafi
>
>
> ________________________________
> Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak
> ________________________________
>
> Windows Live™ ile e-posta kutunuzdaki işlevlerin çok ötesine geçin.
> Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın.
>
> >
> -~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
>
>
>
_________________________________________________________________
Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı.
http://www.microsoft.com/turkiye/windows/windowslive/photos.aspx

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

28 Eylül 2009 Pazartesi

(Namaz Zamanı) Manzaralarla Nasihatlar-Pps








 



selam ve dua ile...

--
Maillerime Yanıtlarınızı Lütfen sureyya.kzlaslan@gmail.com Adresine Yollayınız...

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Müslüman şahıs mıyız? Müslüman şahsiyet miyiz?







Müslüman şahıs mıyız? Müslüman şahsiyet miyiz?     

 

İslam, “önce insan” der…

 

 

Her insan bir şahıstır… İşte İslam şahısa şahsiyet kazandırmak için vardır. Şahsiyeti inşa süreci yoğun bir şuurlanma ile gerçekleşir… İslam dışı öğreti ve ideolojilerin şahıslara yönelik tutumlarına baktığımızda şahıs; ya şartlandırılma yada şımartılma riski altındadır… Modern zamanların bireyi; akla, bilgiye, bilime, güce, iktidara, maddeye dayalı bir şımarma sarhoşluğuna yakalanmıştır. Modern öncesi dönemlerin insanı ise tabulara, totemlere, törelere, tağutlara şartlandırılma baskısı altında kalmıştır…

 

 

Dün “Nefsini öldür” söylemi ile mistik ve silik bir yaşamın sömürülmeye hazır nesnesi iken, gün geldi bu defa “kendini özgürleştir” sloganı ile sınır ve sorunluluk tanımayan, kendi başına buyruk bir mecraya savruldu… İnsanoğlu “öldür”le, “özgürleştir” arasında yaşanan gel-gitlerden kurtulup bir türlü olgunlaşamadı… İşte bu noktada İslam insanın elinden tuttu: “Ol” dedi…

 

 

Yine dünün mankurtlaştırılan insanı, bugün kurtlaştırılıyor. İslam’ın insana çağrısı ise tüm zamanlarda kardeşleşmek üzerine oluyordu…

 

 

Gerek bireyi putlaştıran modern çağ, gerekse kişiyi köleleştiren kadim çağ insana zulmediyor. Fıtratı zorluyor, hilkati bozuyor… İnsanın insan olma ve insan kalma süreci erteleniyor…

 

 

Zaten bu çağın en büyük günahı; duyarsız, değersiz, dertsiz, gayesiz, ruhsuz, kimliksiz, kişiliksiz yığınlar yetiştirmesidir…

 

 

Evet, hedefsiz kitleler, duyarsız kalabalıklar anlamsızlığın girdabında çırpınıp duruyorlar… Şahsiyetini yitiren toplumlar kuru kalabalıktan öte bir öz ve özellik içermiyorlar… Şahsiyetli olmayı ıskalayan yapılanmalarda sıradanlaşmaktan ve savrulmaktan kurtulamıyorlar…

 

 

Zaten İslami camialar iki tür insan yetiştirirler:

 

 

1-Müslüman şahıs…

 

 

2- Müslüman şahsiyet

 

 

Bu arada şahıs ve şahsiyet kavramlarına bakmamız gerekiyor.

 

 

Şahıs: İnsanın nefsi, kendi varlığı; zat, nefs… Kişi, kimse, fert…

 

 

Şahsiyet: Bir ferdin kendine has görünüş, duyuş, düşünüş ve davranışlarının tamamı… Kişilik… Personalite… Değerli, kabul gören kimse…

 

 

“Kim bu adam?” sorusunun cevabı kimliği ortaya çıkarır…

 

 

“Nasıl bir adam” sorusunun cevabı ise kişiliği ifade eder…

 

 

İnsanın öznel yanı “benlik”, nesnel yanı “kimlik”tir.

 

 

Benlikle kimliğin uyumu ve dengeli bir hale gelmesine “kişilik” diyoruz…

 

 

Kişilik özgün bir yapıdır, hiç kimse bir başkası olamaz… En doğrusu kendimiz olmak, kendimiz kalmaktır… Çirkin bir taklit, küçültücü bir kompleks kötü bir kopya nifaka zemin hazırlar. Zaten münafıklığın en belirgin özelliği yüzsüzlük, ve şahsiyetsizlik değil midir?

 

 

İslam şahıs kavramını yüz, çehre anlamına gelen “vecih” kelimesi ile karşılar. Latince de görünüş anlamındaki “persona” kelimesi ile yakın anlamlıdır… “Vech”imiz, “vechullah”a yönelikse işte o zaman şahsiyet oluşur…

 

 

Toplumu inşa etmenin öncülü şahsiyeti inşa etmektir… Hakeza aileyi, cemaatı, ümmeti, medeniyeti inşa etmek güçlü ve güzel şahsiyetlerin işidir…

 

 

İnsanı insan yapan ise kazanımları ile elde ettiği ayırıcı özelliği olan, şahsiyettir…

 

 

Gerçi konumuz “Müslüman şahsiyeti” etrafında tartışmak değil, nasıl şahsiyet sahibi olunur, bunu tespit etmektir…

 

 

Şahsiyet genetik midir, çevresel midir, buna girmeyeceğiz…

 

 

Şahsiyet sahipleri güçlerini nereden alırlar?

 

 

Sınırsız bilgiden mi? Bükülmez bilekten mi? Üstün zekadan mı? Sosyal statüden mi? Sayısal üstünlükten mi? Ekonomik getiriden mi? Siyasal erkten mi?

 

 

Güçlü ve güzel bir şahsiyetteki aşk, azim ve aksiyonu bu sayılanlara indirgemek yeterli bir izah olmayacaktır… Şahsiyet sahiplerinin yüreklerindeki oturaklaşmış yakini iman, muhteşem ahlak, takva donanımı onları farklı kılmaktadır.

 

 

Ruhu sağlam, ufku açık, kendi dünyasına gömülüp kalmamış, yaşadığı dünyanın sorunları ile yakından ilgili, hayatta ki yerinin ve sorumluluğunun farkında; pratik zekayı, analitik düşünceyi irfan ve hikmetle temellendirebilendir…

 

 

Şahsiyetin oluşumunu ele aldığımızda dingin bir ruh, etkin bir akıl, güçlü bir irade, selim bir yürek, arınmış bir nefis, sağlıklı bir beden karşımıza çıkacaktır.

 

 

İslami şahsiyet kavramı genel müslüman tanımından daha süzülmüş, daha donanımlı, daha içerikli, daha nitelikli ve derinlikli bir anlam içeriyor… Ve daha ağır bir sorumluluk alanına tekabül ediyor… Bu nedenledir ki; şahsiyeti inşa etmenin zorlu bir süreci, çetin bir sınavı ve ağır bir bedeli vardır…

 

 

Soyut bir “Müslümanlık” iddiası ile “teklif”e muhatap olmanın, “emanet”in altından kalkabilmenin mümkün olmadığını biliyoruz… Ancak güçlü şahsiyetler her zeminde şahitliklerini sürdürebilirler… Şahsiyetli kişiler bilincini kullanarak neleri önceleyeceğini bilir ve vahile terbiye edilmiş vicdanın sesine kulak verirler…

 

 

Zorlu cenderelerde, kaygan zeminlerde ayakları yere sağlam basan, kimlik krizlerine, kıble kaymalarına maruz kalmadan kararlı yürüyüşünü sürdürebilendir…

 

 

Sancılı süreçlerde, soğuk Şubatlarda evrilmeyen, eğilmeyen, ezilmeyen bir özellik arz ederler…

 

 

“Anın vacibi”ni “kurtarıcı” beklentileri ile zamana yayıp, ertelemezler…

 

 

Piyasa koşullarına, yasal kurallara teslim olup kulluğun gereklerini ıskalamazlar… Koşullar değişse de kullukta değişen bir şey yoktur…

 

 

Seyir kültürüne yenik düşüp seyirci kalmayı kabullenemez, sahapa inmeyi ve seferde olmayı öncelerler…

 

 

Şahsiyet oluşunca bu şahsiyetin özgül ağırlığı bir çekim gücüne dönüşecek ve “merkez kişilik”ler, “denge insan”lar devreye girecektir…

 

 

Özne, öncü, özgün, özgür, önder, örnek duruşları ile iyinin ve doğrunun güvencesi oluverirler… Evet, daha iyi bir dünya için mücadele etmeyen insanın şahsiyet problemi vardır…

 

 

Nasıl bir şahsiyet?

 

 

Edilgen değil, etken… Sürüklenen değil, sürükleyen… Belirlenen değil, belirleyen… Renkten renge giren değil, renk veren… Esen rüzgara göre yön değiştiren değil, kendisi ir rüzgar estiren…

 

 

Bu şahsiyetler serada değil, sahada yetişir…

 

 

Bunlar çukur kazan değil, çığır açanlardır…

 

 

Ezberci değil, ezber bozanlardır…

 

 

Hayatın malumatına değil, marifetine taliptirler… Onlar için bilginin gücü değil, hakikatin bilgisi önemlidir…

 

 

Tarihi okumakla kalmayan, tarih yazmak derdindedirler…

 

 

“Adale” gücü üzerinden gelecek tasavvuruna girmezler, “adalet”in gücüne inanırlar…

 

 

Gücün sözü değil, sözün gücü belirleyicidir…

 

 

“Başarı formasına” takılı kalmaz, “takva örtüsüne” taliplidirler… Onlar için önemli olan toplumun beğenisi değil, Hakk’ın rızası esastır…

 

 

Ve en önemlisi; başkası için varolma erdemine sahiptirler… Bu hayatı sadece kendileri için yaşamazlar…

 

 

Bu şahsiyetler dünyanın içindedirler, ama kendileri dünya için değil, “Allah için”dirler… “Sahip olma”yı değil, “olma”yı hedeflemişlerdir…

 

 

Şahsiyeti bir cümle ile tanımlamak gerekirse; kendisine ait bir aklı ve bir yüreği olan insandır…

 

 

Kendi aklı ile düşünen, kendi yüreği ile hisseden, sorgulayabilen, savunabilen aynı zamanda hesabını ve haddini bilen insandır… Dolayısıyla gölge adam değil, kopya adam değil, adam gibi adamdır… Yani Allah adamıdır…

 

 

Bilek, yürek idrak dengesini ve denklemini doğru kurandır…

 

 

Duygulara göre değil, durumlara göre değil, değerlere göre davranış şekillenir…

 

 

Şahıslar değil mesaj önceliklidir…

 

 

Olgular değil ilkeler belirleyicidir…

 

 

Eksende olan yorumlar değil, hakikattir…

 

 

Faydayı, kazancı, başarıyı, dünyayı değil, değerleri önceleyen ilkeler bütününe sahiptirler…

 

 

İşte bu bütün yakalayan kimse muktedir, mutedil ve muteber kişidir… “Aranan” adamdır… “Beklenen” kişidir… “Özlenen” kimsedir…

 

 

Evet islami şahsiyet olmadan ne örnek olunabilir, ne de öncü…

 

 

“Emin”liğimiz, “adalet”imiz, “ahlak”ımız, “özgür”lüğümüz yoksa iz bırakacak, yürekleri harekete geçirecek bir şahsiyet olamayız…

 

 

Sağlıklı islami şahsiyetler olmadan sağlıklı islami yapılarda oluşmuyor…

 

 

Bunu gerçekleştirmenin yolu ise:

 

 

Önce tevhid merkezli bir zihniyet inşası…

 

 

Sonra takva ile tahkim olan bir şahsiyet oluşumu…

 

 

Ve en son istikamet üzere olan bir cemaat yapılanması…

 

 

İbn-i Mesud (ra): “Cemaat, hak üzere olandır, isterse bir kişi olsun.”

 

 

Aslında hak üzere olduktan sonra her şahsiyet kendi başınada kalsa o yine de bir cemaattır… Müslüman gerektiğinde tek başına ümmet olabilme potansiyeline sahiptir… Şahsiyet inşasının ilk aşısı, ailede gerçekleşir… Aile şahsiyet kazanmanın mebdei ve menbaıdır… Cemaat ortamları ise bu sürecin koruyucu ve tamamlayıcı okuludur… Asrı Saadetteki Daru’l Erkam ve Ashabı Suffe modellerinde bunu görüyoruz…

 

 

Tarih bize güçlü medeniyetlerin arka-planındaki kurucu iradenin güçlü şahsiyetlere ait olduğunu söylüyor…

 

 

Şahsiyetler sahneden çekilince alan bencil bireylere kaldı… Benliğin zindanından kurtulamayan birey, ne değer üretebildi, ne de varoluşunu sürdürebildi, hiçleşme yolunu seçti…

 

 

İşte bu gün belirsizlikler ve bulanıklıklar içinde bocalayan toplumun en hazin hüsranı kişilik kaybı ve kimlik krizi şeklinde tezahür ediyor… Müstağni, mağrur yığınlar, yüzer-gezer bir halde başlarını nereye vuracaklarını bilemez durumdadırlar…

 

 

Bu sistemin şahsiyet üretemeyeceğini zaten biliyoruz… O halde çözüm nedir?

 

 

Bunun içinde öncelikli amacımız; insani benliğimize islami bir şahsiyet yüklemektir… Bu hedefe ancak vahyin aydınlığında ulaşabiliriz… Şahısları her türlü vahşetten koruyan vahiydir… Ferdiyetten şahsiyete geçişi vahiy sağlar. Kişilere şuur sunan ve onları vahdete taşıyan yine vahiydir…

 

 

Evet, biz şahsiyetimizi İslam’a borçluyuz… Onurun, erdemin, iffetin, heybetin, kuvvetin, devletin adresi İslam’dır…

 

 

İnsanlığın yüz akı olan şahsiyetler İslam’ın bağrından yetişti…

 

 

Düne kadar çöllerin sersefil deve  çobanları bakıyoruz ki; yeryüzünün öğretmenleri oluverdiler… Sahranın kumları içinde silikleşmiş bedevilerden medeni bir nesil doğdu…  

 

 

Önceleri sonu gelmez kan davalarının birer insan kasabına dönüştürdüğü bu çeteler sonraları çiçekleri ezmemek için yere ihtiyatla basan meleki bir mahiyet kazandılar…

 

 

Kız çocuğunu toprağa gömmekten imtina etmeyen Hattab’ın oğlu bu sayede öyle bir ufka uzandı ki artık;

 

 

“Kenarı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu Adl-ı İlahi gelip Ömer’den sorar onu” diyebilecek bir hassasiyet arzedebiliyordu…

 

 

Nice haydutlar “hayat verecek çağrının” ve “kutsal emanetin” yılmaz hamisi ve hamalı oldular…

 

 

Evet, haramiyi ininden çıkarıp sahabi yapan İslam’dı…

 

 

Öyleki bu yüce şahsiyetler kendilerini Mekke ve Medine ile sınırlamadılar. Arzın dört bir yanına yayıldılar… Tevhid, adalet, özgürlük şiarı ile şahitliklerini sürdürdüler… Sınır tanımadılar, gün geldi şöyle dediler:

 

 

“Eğer karşıma bu derya çıkmasaydı, senin adını daha ötelere taşırdım.”

 

 

İşte önce bu adanmışlık ruhunu, bu yüce aşkı, bu bitmez- tükenmez azmi, bu muhteşem ahlakı anlamamız gerekiyor… Şahsiyet nedir, nasıl oluşur, sorusunun cevabı burada saklı…

 

 

Bu kıvam yakalanınca 19 yaşındaki Üsame b. Zeyd’in Şam ordusunun başına nasıl başkomutan olduğu daha rahat anlaşılacaktır… 20 sularındaki Muaz b. Cebel’in Yemen’e vali olarak atanması garipsenmeyecektir… Fetihten sonra 20sine merdiven dayamış Attab b. Esid’in Mekke’ye vali olması kimseyi şaşırtmayacaktır… Çiçeği burnunda delikanlı Mus’ab b. Umeyr’in Yesrib’e tayininin çıkması kimseyi hayrette bırakmayacaktır… Çünkü onlar artık şahıs değil, birer şahsiyet idiler… Kadını, erkeği, genci, yaşlısı, zengini, fakiri herkes şahsiyet kazanma mektebinde bu bilinci kuşanmıştı…

 

 

Gün geldi, hutbe okumakta olan Halife Ömer’e Kureyşli bir kadın özgür iradesi ile itiraz edebildi. Ömer gocunmadı, alınmadı, şaşırmadı… Çünkü o toplumda kadının dişiliği değil kişiliği öndeydi… Koca Ömer:

 

 

“Kureyşli kadın dğru söyledi, Ömer yanıldı” demekle küçülmedi, tam aksine ne büyük bir şahsiyet olduğunu gösterdi…

 

 

ilk halife, ilk hutbesinde soruyordu:

 

 

“Şayet eğrildiğini görürseniz ne yaparsınız?” Cevap gecikmedi, kılıcını halifeye doğrultan adsız şahsiyet şöyle diyecekti:

 

 

“Şu eğri kılıçlarımızla seni doğrulturuz.” Zaten beklenen, istenen cevapta buydu…

 

 

Ve halife devam edecekti:

 

 

“Allah’ım sana hamd olsun ki, Rasulünün halifesi eğrildiğinde onu kılıçları ile doğrultacak şahsiyetler var.”

 

 

Silik değil dik duruş… Onlar sığınmacı, sinik, hep özür dilemeci bir çizgiye hiç iltifat etmediler… Gerçekten şahsiyetli idiler, rol yapmadılar…

 

 

Bu günde adımlarını sahabe gibi kararlı atanlar çığır açabilirler…

 

 

Bunun için önce fikirler, vücudlaşmalıdır…

 

 

Vücudun da bir vicdanı olmalı ve bu vicdan vecde gelmelidir…

 

 

İşte bu vecdi yakalayan bir amaç uğruna neler yapılabileceğini o zaman ortaya kor…

 

 

Evet, o zaman popülizme prim vermeyen, konformizmin kulvarında kaybolmayan, statükoya entegre olmayan yeri, yönü, yolu belli şahsiyetler belirecektir…

 

 

Onlar, kimsesiz yaşayabilirim fakat kimliksiz ve kişiliksiz asla diyenlerdir…

 

 

Onlar, canlarının istediği gibi değil, Rablerinin istediği gibi yaşayanlardır…

 

 

Onların iddiası, ideali ve bunu sürdürebilecek güçte iradeleri vardır…

 

 

Onlar şiarları belli, şuuru yerinde, şaibeden uzak şahsiyetlerdir…

 

 

Onlar, “kendilerinden razı olunmuşların” safındadırlar…

 

 

“Gir kullarımın arasına. Gir cennetime” dedirtecek bir dolgunluk ve olgunluk üzeredirler…

 

 

Şimdi tekrardan sormak durumundayım…

 

 

Bizler gerçekten Müslüman şahsiyetler miyiz?

 

 

Yoksa Müslüman şahıs mıyız?

 

Ramazan Kayan - Özgünirade






--
Maillerime Yanıtlarınızı Lütfen sureyya.kzlaslan@gmail.com Adresine Yollayınız...

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Yalnız kalmamak için bakış açınızı değiştirin...







Yalnızlık; öylesine acı veren ve ürkütücü bir duygudur ki, insanlar bu
duyguyla yüzleşmemek için her türlü çabayı gösterirler. Ruha sıkıntı
veren kasavetli bir duygu olan yalnızlıktan kurtulmak için insan bakış
açısını değiştirmelidir. Ufuklara uzanan bozkıra bakıp moralimizi
bozabiliriz de, kâinatın yüceliğini ve bir Yaratan'ın olmasını düşünüp
rahatlayabiliriz de...



Misalli Sözlük'te "Yalnız olma, yanında kimse bulunmama durumu" ve
"Issızlık, tenhalık" olarak izah edilen yalnızlığa dilde kullanılış
örneklerinde korku, ürperti, korkunçluk hissi gibi anlamlar yüklenmiş:

"Ruha korku veren bir yalnızlıktan ürperiyorum."

"O yıl yalnızlık bütün korkunçluğu ile içime çökmüştü."

Gerçekten yalnızlık; öylesine acı veren ve ürkütücü bir duygudur ki,
insanlar bu duyguyla yüzleşmemek için her türlü çabayı gösterirler.

Bu duyguyu Orhan Veli şöyle tarif ediyordu:

"Bilmem ki nasıl anlatsam;

Nasıl, nasıl, size derdimi!

Bir dert ki düşman başına!

Gönül yarası desem...

Değil!

Ekmek parası desem...

Değil!

Bir dert ki...

Dayanılır şey değil."



Hayatın olağan bir parçası

İnsan hayatına baktığımızda düz bir çizgi değildir, olmamalıdır da.
Nasıl mevsimler, aylar, günler farklı farklıdır aynen öyle insan da
bazen neşeli ve mutlu, bazen kederli ve elemli; kimi zaman özgüveni
yüksek, kimi zaman acziyet ve yetersizlik içerisinde olabilmektedir.
Her zaman dört dörtlük olmak mümkün değildir. Nasıl sağlığın kıymetini
rahatsızken anlıyorsak dost ve arkadaşlarımızın kıymetini de yalnızlık
çektiğimizde kavrarız.

Bazen yalnızlık bir ihtiyaçtır

İnsanın zaman zaman kendini dinlemesine, iç dünyasına dönmesine, Necip
Fazıl'ın deyimiyle nefis muhasebesi yapmasına ihtiyacı vardır. Bu da
ancak yalnızlıkta mümkün olur.

Bazen de yalnızlık öğretici ve kişiyi geliştirici rol oynar.
Yalnızlığın verdiği acı ve meşakketle kişi olgunlaşma yoluna girer.

İmam-ı Gazali büyük devlet adamı Nizamü'l Mülk'ün danışmanı ve
Nizamiye Medresesi'nin başmüderrisi iken bir takım şüphe, yeis ve
vesveselerin etkisine girerek dünya arzularının cazibesi ile ahiret
düşünceleri arasında kararsızlık içine düştü. Halet-i ruhiyesinin
verdiği karmaşa sebebiyle inzivaya, yani yalnızlığa çekildi. 11 yıllık
bu çile İmam-ı Gazali'yi olgunlaştırdı, bugün bile rehber olan
eserlerini böyle hazırladı.

Yine sünnet olan itikaf ibadeti ile inziva hadisesi insanı geliştiren,
ilahi bağını artıran bir yalnızlık serüvenidir. Yani çevreyi itmek
değil, yaşadığı ruhsal durumu ile toplumdan kendisini soyutlayarak iç
dünyasına çekilmesidir.



Faydalı olan yalnızlık

Aslında yalnızlık; özgürlüğü arayan, kendini keşfetmeye ve aşmaya
çalışan, kendi iç âlemine girmeye uğraşan insan ruhunun sığınağıdır.
Kasvetli olduğu kadar faziletlidir de. Yerin dibine batırabildiği
kadar zirvelere de çıkarabilir. Daralttığı gibi geliştirebilir de.
Çünkü yalnızlık duygusu insanı tanımada, doğru ve yanlışı kavramada,
hayatı yorumlamada çok önemli bilgiler verir, ufkumuzu genişletir.

Yalnızlık duygusunun doğru ve anlamlı kullanılmasının insanın
gelişmesinde, olgunlaşmasında büyük önemi vardır. Bu yüzden yalnızlığı
yaşamanın güzelliğini keşfetmeliyiz. Böyle yaparsak yaşamak daha bir
haz verir, daha mutlu oluruz. Peygamberlerin, büyük velilerin, birçok
filozof ve sanatçıların daha rahat ve dingin düşünebilmeleri için
zaman zaman inzivaya çekildiklerini biliyoruz.

Yine yalnızlıkta kâinata daha derin ve kuşatıcı bakar, kulluk
bilincimizi geliştirebiliriz.



Rahatsızlık veren yalnızlık

İnsanı rahatsız eden yalnızlık, ruha sıkıntı veren kasavetli bir
duygudur. Bu hissi yaşayanlar yüzlerinden belli olur; çöküntü içinde,
yüz ifadeleri anlamsız, dalgın, güçsüz ve halsizdirler.

Adeta bir girdaba girmiş gibi çaresiz ve dertlidirler. Kimsenin
kendisiyle dost olmadığını, dünyada tek başına olduklarını düşünürler.
"Sanki deprem olmuş da yıkıntının altında kalmışım" diye haleti
ruhiyesini açıklayanlar olur.

Bu ağır yalnızlık hissi kişiyi alkol ve uyuşturucu düşkünlüğüne,
internet bağımlılığına, depresyon ve intihara bile yol açabilir.



Niçin yalnızlık çekilir?

Son yıllarda yalnızlık çekenlerin sayısında artış vardır. Artık
insanlar kalabalık içinde yalnızdırlar. Bunun sebepleri şöyle
sıralanabilir:

- Geçmişin geniş, iç içe, sıcaklığın ve karşılıksız sevginin hakim
olduğu geleneksel aileler bugün artık yoktur. Anne-baba ve bir iki
çocuktan oluşan çekirdek aile söz konusudur. Yani kişiler mecburen
yalnızlığa itilmişlerdir.

- Ailelerin daha az çocuğu vardır. Böylelikle amca, dayı, teyze,
yeğenler gibi insanın dayanışma ve muhabbet içinde olduğu kişilerin
sayısı da azalmıştır.

- Zorda olana ve muhtaca yardım, dayanışma, kardeşlik gibi hasletlerin
yerini günümüzde menfaate dayalı iletişim,  dünyevi yarış, hırs ve
kıskançlık almıştır.

- Yakınların ölümü de insanı yalnızlaştırabilmektedir. Yaşlı bir
hastam karısının ölümünden sonra yaşadığı yalnızlık hissini
gözyaşlarını tutamayarak şöyle anlatmıştı:

"Dile kolay tam 42 yıldır beraberdik. Eve girince beni gülerek
karşılayışı halimi hatırımı soruşu, sohbetlerimiz, rahatsızlandığımda
başucumdan ayrılmayışı aklımdan çıkmıyor. Şimdi eve giriyorum, kimseyi
bulamıyorum. Onsuz olmuyor, dayanamıyorum. Onun evde varlığı bile
yetiyordu bana. Koca ev boşluktan üzerime çöküyormuş gibi geliyor,
daralıyorum."

- Toplumun İslâm'a, manevi değerlere bağlılıktan uzaklaşması da
kişileri yalnızlaştırmaktadır. Çünkü Allah'a imanın, kadere ve ahirete
inancın verdiği güç kişiyi rahatlatır.



Yalnızlığın çaresi



- Bakış açısını değiştirmemiz gerekir. Ufuklara uzanan bozkıra bakıp
moralimizi bozabiliriz de, kâinatın yüceliğini ve bir Yaratan'ın
olmasını düşünüp rahatlayabiliriz de...

- Kişinin dostlarının olması çok önemlidir. Yani fedakârlık yapabilen,
almadan çok vermeyi düşünen, içtenlikle seven, zor günde bile kopmayan
hakiki dostlar yalnızlık kasavetine çaredir. Özellikle yaşlanmaya
başladığımızda dostların, bir iki laf edebileceğimiz arkadaşların
olması daha bir önem taşır.

- Okuma alışkanlığı insana yeni ufuklar açar, yeni çevreler
kazandırır. Kitaplar hakiki dostlarımızdır. Okumanın büyüsüne kendini
kaptıranlar yalnızlık çekmezler.

-Yalnızlığı kabul edip Rabbimize dayanmak bu yaranın önemli bir
çaresidir. O'nu çok seviyoruz. O'nun her an yanımızda olduğunu bilmek
müthiş bir rahatlık verir. Böylelikle kulluk ve ibadet vazifelerimize
daha dikkat eder, yalnızlık derdimiz deva haline gelir. İbadetler de
yine insanı huzur ve mutluluğa götürür. Yani, "Hakiki dost isteyene
Allah yeter."

- Düzenli kılınan namaz, dua ve zikirler kişinin kâinatta sahipsiz
olmadığını gösterir. Bu da yalnızlığı giderir.

- Dar ve sıkıntıda olana, muhtaca ve yoksula yardım, yani cömertlik
insanın içini huzurla doldurur. Görevini yapmış olmanın hazzını tadan
kişide yalnızlık hissi kaybolacaktır.

- Ramazanda toplu tutulan oruç, birlikte yapılan iftarlar, cemaatle
kılınan namazlar yine kişiye büyük ve canlı bir dinin parçası olduğunu
hatırlatır. Dünyada tek değildir.  Kendi gibi inanan, kendi gibi
düşünen ve yaşayan kardeşleri mevcuttur.

- Sılai  rahim yani akrabaları ziyaret etmek, soyunun geniş olduğunu
idrak ettirir. Kişiyi önyargısız seven hısımlar ona güven ve rahatlık
sağlar.

- İnternet ve televizyon da yerinde kullanıldığında yalnızlığa
faydalıdır, aşırıya kaçıldığında ve denetimsizlik halinde yalnızlığı
körükleyici etki yapar.



Doç.Dr Sefa Saygılı | Sayı: 55 |  01.10.2008
Moral dünyası aylık genel kültür dergisi



selam ve dua ile...

--
Maillerime Yanıtlarınızı Lütfen sureyya.kzlaslan@gmail.com Adresine Yollayınız...

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu ay sponsorumuz http://www.carpetrium.com 'dur. Lütfen sponsorumuzu ziyaret ediniz...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---