29 Temmuz 2008 Salı

(Namaz Zamanı) faydalı videolar -ilim ve bilginizi arttırmak istiyorsanız sadece bir tık elinizin altında

faydalı videolar -ilim ve bilginizi arttırmak istiyorsanız sadece bir
tık elinizin altında

http://groups.google.com.tr/group/seyyidoglu/web/kuran-ve-insan-kadn-ocuk-egitim-soru-cevap-mezheb-zrllk-namaz-ba-rts-hicret?hl=tr

video görüntüleri ile sohbetler merak ettiklerimizden bir demet
kuran,insan,kadın,cocuk,aile hayatı,tasavvuf,hicret ve bir cok konu

seyyidoğlu grup paylaşımın yeni adresi müminler kardeştir
Teşekkürler AGD Acan Guller Dernek Forumu

http://www.acanguller.com

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) miraç kandiliniz mübarek olsun...



 
 
 
                                                                                                                                                                                                  
 
 
                                                                                                SERCAN ŞİMŞEK



Aileniz ve arkadaşlarınızla paylaşmak için bir ayda 500'e kadar fotoğraf gönderin! Şimdi ücretsiz Windows Live Alanınıza gidin Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

26 Temmuz 2008 Cumartesi

(Namaz Zamanı) ???



 

DÜNYADA NE KADAR ŞANSLISINIZ ?



Dünya nüfusunu, mevcut halklarin nispetlerini muhafaza ederek, 100 kisilik bir köy kadar küçültebilseydik bu köy söyle olacakti:
57 Asyali:

21 Avrupali,
14 Amerikali (Kuzey,Orta,Güney)

ve 8 Afrikali
Bunlarin 52'si kadin , 48′i erkek olacakti
30 beyaz , 70 beyaz (+ + )olmayan,
30 Hiristiyan, 70 Hiristiyan olmayan,
89 heteroseksüel
, 11 homoseksüel
6 kisi bütün servetin % 59′una sahip olacakti ve bunlarin hepsi ABD kökenli olacakti.
20 kisi iy evlerde yasayacakti,

30 kisi okuma-yazma bilecekti,
1′i ölmek üzere , 1′i de dogmak üzere olacakti.
1 kisi bilgisayar sahibi,

1 kisi de (evet, sadece 1 kisi) üniversite mezunu olacakti.
Simdi sunlari göz önünde bulundurun:
Bir harp tehlikesi
ile, iskence görmek ihtimali ile, aç kalma korkusu ile karsi karsiya degilseniz, 500 milyon insandan daha iyisiniz.
Tutuklanmaktan
, iskence görmekten yahut öldürülmekten korkmadan ibadethaneye gidebiliyorsaniz 3 milyar kisiden daha iyi bir sansa sahipsiniz.
Buzdolabinizda yiyeceginiz
, üzerinizde elbiseniz ve basinizi sokup uyuyabileceginiz bir eviniz varsa,
dünyadaki insanlarin % 75′inden daha zenginsiniz.
Bankada ve cüzdaninizda para
varsa, dünyanin en imtiyazli % 8′i arasindasiniz
Anneniz
, babaniz sag ise, siz bu dünyada nâdir kisilerden birisiniz.
Birisi sizi düsündü ve bunu gönderdi, çünkü okuma
yazma bilmeyen 2 milyar kisiden biri degilsiniz.
Paraya ihtiyacin yokmus gibi çalis .

Kimse seni üzememis gibi sev .
Kimse seni seyretmiyormus gibi danset .
Kimse seni dinlemiyormus gibi sarki söyle .
Bu mesaji dostlarina gönder .
Göndermezsen hiçbir sey olmaz.
Gönderirsen, belki bunu okuyan birisi gülümser……

Veya……
sen gene her zaman yaptigin gibi nereye oldugunu bilmeden, kan ter içinde kosmaya
ve hayattan sikayet etmeye devam et 
 
 
                                                                                                                                                                                                  
 
 
                                                                                                SERCAN ŞİMŞEK



Şimdi aileye katılmanın tam zamanı - Yeni nesil Ücretsiz Windows Live Hizmetlerini şimdi edinin! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

25 Temmuz 2008 Cuma

(Namaz Zamanı) Ya varsa !

Ya varsa !
 
 
Hz. Ali'ye (r.a), birisi geldi. Adam, ölümü, tekrar dirilmeyi, ahirette
hesabı, cenneti ve cehennemi inkar ediyordu. Hz. Ali'ye:
 
- Ya Ali, siz müslümanlar ölüme ve ölüm ötesine inanıyorsunuz; biz ise
inanmıyoruz. Siz
cehennemden kurtulmak, cennete girmek için bir
sürü
ibadet  ediyor, mal harcıyor, zahmete giriyorsunuz. Bu zahmet değer
mi?
Hem ölümden  sonra tekrar dirilmenin olacağı ne malum?" diye sordu.
 
Hz. Ali (r.a) adamı sükunetle dinledi, sonra ona şu cevabı verdi:
 
"Evet, ölümden sonra dirilmek, hesaba çekilmek, cennete veya cehenneme
girmek, ya senin dediğin gibi yoktur; ya da bizim dediğimiz vardır. Önce
senin dediğinin doğru olduğunu düşünelim. Ölümden sonra ahiret hayatı
yoksa,  seninle biz aynı durumdayız. Sana da yok bize de yok. Bu
arada
bizim Yüce  Allah için kıldığımız namazların, yaptığımız ibadetlerin,
hayır ve  iyiliklerin, güzel ahlakın, verdiğimiz zekat ve sadakaların bize
bir zararı  olmaz. Ama, ya ahiret varsa, bizim dediğimiz doğru çıkarsa,
senin hâlin nice  olur? diye sordu. Adam, biraz durdu, düşündü ve sonra: "
Vallahi, her iki
durumda da siz kârdasınız, ahiret varsa vay
bizim
hâlimize! Yolunu öğret,  ben de müslüman olacağım," dedi ve müslüman
oldu.

İNANAN SARSILSADA YIKILMAZ...
 
 
NOT: okumadığınız veya fazlalık kabul ettiğiniz kitaplarınız içiin    PK. 110   Merkez/ESKİŞEHİR  gönderirseniz sevinirim
 

__________________________________________________________________________________

Yeniden diriliş gününde "Rabb'in onlardan razı , onlarda Rabb'inden razı... " seslenişinin muhataplarından biri olmamız duasıyla... 

 

http://kardelen888.spaces.live.com/

 


____________________________________________________________________________
Eksenim’e üye ol, seninle ortak ilgi alanları paylaşan insanlarla tanış!

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Eski Günlerden bir hikaye


Hani şimdiki genlere hikaye gibi gelen ve ancak filimlerde rastlarsalar gördükleri ama dilden dile aktarılan karaoğlan. Çingeneleri belkide bana en çok sevdiren hayvan. Sokaklarında kocaoğlanların çokca dolaştırıldığı, para kazanmanın bir yolu olan bir mahallede büyüdüm ben. Fatihin Balat'ında Karagümrüğünde geçti çocukluğum. Sabahları ellerinde sopaları önlerinde kocaoğlanları tıngır mıngır ilerleyen çerçiler kimi zaman bizlere de kısa resitaller verdirirdi hayvanlara.

Bir ücret alamayacaklarını teflerinin içini para ile dolduramayacaklarını bilmelerine rağmen diş kirası mı dersiniz göz hakkı mı bilmem oynatırlardı kocaoğlanları arasıra da olsa kapımızın önünde. Ben şanşlı bir çocuktum desem doğru olacak,

Bu güzel hikayenin DEVAMI için TIKLAYIN


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

24 Temmuz 2008 Perşembe

(Namaz Zamanı) Malazgirt Meydan Savasi ve Alparslan

Malazgirt Meydan Savasi ve Alparslan

 

Guzel islere imza atmis bazi sahsiyetler, kendinden sonra gelenlerce hayirla yâd edildigi gibi, takipcilerini yanlislara surukleyen bazi kisiler de tarih boyunca beddualarla anilmistir. Tarih sayfalarinda her iki aksiyonun da temsilcilerine fazlasiyla rastlariz. Ilk grupta yer alan tarihî sahsiyetlerden biri, Anadolu kapilarinin Musluman-Turklere acilmasina vesile olan Selcuklu hukumdari Sultan Alparslan'dir (1033-1092).

 

Alparslan'in asil ismi Muhammed bin Davut Cagri'dir. Alparslan tahsiline kucuk yaslarda baslamis, zamanin âlimleri tarafindan en iyi sekilde yetistirilmistir; kucuk yaslardan itibaren babasi Cagri Bey'in yaninda haksizlik ve zulum yapan dusmana karsi hakki mudafaa icin, hayatini hice sayarak muharebelere istirak etmistir. Alparslan; kabiliyeti ve kahramanliklari sayesinde Mevr sehrinin meliki, babasinin da veliahdi olmustur. Alparslan, amcasi Tugrul Bey'in 1063'te vefati uzerine, ikinci Selcuklu sultani olarak 27 Nisan 1064 tarihinde Halife Kaim bi Amrillah'in da hazir bulundugu bir mecliste sultan ilân edilmistir. 'Cihan Sultani', 'Ebu'l-Feth' (Fetih babasi, cok fetih yapan) ve 'Sultanu'l-Âdil' lâkaplari ile anilan Alparslan, saltanati muddetince Islâm'a hizmet etti. O, Islâmiyet'i icten yikmaya calisan gizli dusmanlara ve bâtinî hareketlerine karsi cok hassasti. Enerjisi, disiplini, yigitligi ve adaletiyle temayuz eden Alparslan, buyuk tarihî zaferlerinin yani sira, medreseler kurmak, ilim adamlarina ve talebeye vakif geliri ile maaslar tahsis etmek, îmar ve sulama tesisleri vucuda getirmek suretiyle de hizmetler yapmis, Imâm-i Âzam'in Turbesi, Harezm Camii ve Sadyah Kalesi gibi pek cok eser insa ettirmistir. Zamaninda; Imam-i Gazalî, Imâmu'l-Haremeyn Cuveynî, Ebu Ishak es-Sirazî, Abdulkerim Kuseyrî, Imâm-i Serahsî gibi buyuk âlimler yetismistir.

 

Alparslan yonetime geldiginde ilk olarak, asayisi temin etti, isyanlari bastirdi. Devlet teskilâtina ve orduya ceki duzen verdi. Akabinde de fetih hareketlerine basladi. Bunu yaparken alperenlerini de beraberinde goturuyor, maddî fetihle beraber mânevî fethi de gerceklestirmeyi gâye ediniyordu. Fetih hareketlerinde diger Selcuklu hukumdarlari gibi diger dinden insanlara karsi son derece hosgoruluydu. Cunku egitimi sirasinda su hadîs-i serif, suuraltina yerlestirilmisti: "Hazreti Ali, Allah Resulu'ne (sallallahu aleyhi ve sellem), 'Ey Allah'in Resulu! Onlara hangi sey uzerine savasayim? Onlara nasil bir teklif gotureyim?' deyince. Iki Cihan Serveri (sallallahu aleyhi ve sellem) de ona su cevabi vermisti: 'Bolgelerine girinceye kadar teenni ile hareket et (hemen savasma). Sonra onlari Muslumanliga davet et. Eger kabul ederlerse, senden mallarini ve kanlarini korumus olurlar. Âhirete ait hak ve hukuklari ise Allah'a kalmis bir istir. Ya Ali! Allah'a yemin ederim ki, senin vasitanla birinin hidayete ermesi yeryuzu dolusu kizil deveyi Allah yolunda infak etmekten daha hayirlidir."Allah Resulu'nden (sallallahu aleyhi ve sellem) Alparslan'a ve ondan bugune nerede ve ne zaman bir Islâm ordusu muharebeye girecek olsa, her nefer kulaginda Allah Resulu'nun (sallallahu aleyhi ve sellem) bu mesajini duyar gibi olur ve bu emre gore hareket etmeyi kendisi icin bir vecibe kabul ederdi.

 

Turklerin Suriye topraklarindaki harekâtini haber alan Bizans Imparatoru Romen Diyojen, 13 Mart 1071'de Istanbul'dan 200.000'den ziyade Frank, Norman, Slav, Gurcu, Abaza, Ermeni Rumeli'de yasayan Islâm dinini kabul etmemis Pecenek ve Uz Turklerinden de ucretli askerler alarak Anadolu'ya gecti. Askere yaptigi konusmada azmini soyle belirtiyordu: "Dogu hudutlarimizda buyuk bir Islâm tehlikesi belirmistir. Bu tehlikeyi buyumeden ortadan kaldirmaliyiz. Ordunun basinda; bu tehlikeyi kesin olarak kaldirmaya gidiyorum."

 

Ordusunun gucune guvenen imparator, yakaladigi Turkmenlerin bir kismini esir aldi, diger kismini da oldurttu. Malazgirt'e kadar gelen Diyojen, sehri tahrip ettigi gibi, halkin bir kismini da katletti. Bu durum karsisinda Alparslan, Fâtimîlere karsi duzenledigi seferini tamamlayamadan geri dondu. Baris icin teklif goturen Sultan Alparslan'in heyeti, 25 Agustos 1071 sabahi, Bizans ordugâhinda hafife alinip, hakarete ugradi. Diogenes, Turk heyet baskanina: "Kislamak icin Isfahan'in mi, yoksa Hemedan'in mi daha iyidir?" diye sordu. Sulh teklifini siddetle reddedip; "Sultaniniza soyleyiniz; kendileriyle sulh muzakerelerini Rey'de yapacagim, ordumu Isfahan'da kislatip, Hemedan'da sulayacagim." dedi. Heyet baskani da, Diogenese; "Atlarinizin Hemedan'da kislayacaklarindan ben de eminim; fakat sizin nerede kislayacaginizi bilemiyorum." diyerek, zekice bir karsilik verdi.

 

Muharebe gecesi, Alparslan, ayirdigi bir kuvvetle Bizanslilari, atilan ok ve naralar rahat birakmadi. Selcuklular, Bizansli safinda bulunan Turk asilli birliklerle temas kurdu. Onlarin, Bizans ordugâhindan ayrilarak Selcuklu ordusuna katilmalarini temin etti. "Dua muminin silâhidir." hadîsince hareket eden Sultan Alparslan, muharebe oncesi halifeden dua talep etti. Alparslan, Buharali Imam Muhammed Bin Abdulmelik'in tavsiyesi uzerine muharebeyi cuma gunune denk getirmisti. 26 Agustos 1071 Cuma gunu butun Islâm beldelerinde ve Malazgirt Ovasi'nda kilinan cuma namazinda halifenin gonderdigi su hutbe ve dua okundu: "Allah'im! Islâm'in sancagini yucelt, ona yardim et! Sana itaatte canlarini feda edip, tâbi olmak hususunda kanlarini akitan yolunun mucahitlerini kuvvetlendirerek, yurtlarini guvenlik ve zaferle dolduran yardimlarindan mahrum etme. Muminlerin emirinin burhani olan Sultan Alparslan'in Sen'den diledigi yardimi esirgeme ki, o bu sayede hukmunu yurutsun, sanini yaysin ve zamanin guclukleri karsisinda kolayca yerinde tutunabilsin. Sen'in dinini serefli ve yuce tutabilmesi icin onu lutufkâr ve her zaman devamli tesir icra eden desteginden mahrum etme. Onun kâfirler karsisindaki bugunu, yarina da yetsin. Ordusunu meleklerinle destekle. Niyet ve azmini hayir ve basariyla neticelendir. Cunku o Sen'in ulu rizan icin rahatini terk etti. Mali ve caniyla emirlerine uymak gayesiyle Sen'in yoluna dustu...

 

Ey Muslumanlar! Dogru bir niyet, durust bir azim ve Allah'tan korkan temiz kalblerle ve ihlâs bahcesinde kismet alan inanclarla onun icin Allah'a yalvariniz..."

 

Iki ordu 26 Agustos 1071 Cuma gunu karsi karsiya geldi. Selcuklu sultani, Cuma namazi vaktini bekleyerek taarruzu biraz geciktirdi. Cuma namazindan sonra, beyaz bir elbise giyinmis olan sultan, ordusuna hitaben su veciz konusmayi yapti: "Biz ne kadar az olursak olalim, onlar (Bizanslilar) ne kadar cok olursa olsunlar, butun Muslumanlarin minberde bizim icin dua ettikleri su saatte kendimi dusman uzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur, gayeme ulasirim; ya sehit olarak Cennet'e giderim. Sizlerden beni takip etmeyi tercih edenler takip etsin. Ayrilmayi tercih edenler gitsinler. Burada emreden sultan ve emredilen asker yoktur. Zîrâ bugun ben de ancak sizlerden biriyim, sizlerle birlikte savasan gaziyim. Beni takip edenler ve nefislerini Yuce Allah'a adayanlardan sehit olanlar Cennet'e, sag kalanlar ise ganimete kavusacaklardir. Ayrilanlari Âhiret'te ates; dunyada da alcaklik beklemektedir. Ya Rabbi! Sen'i kendime vekil yapiyor, azametin karsisinda yuzumu yere suruyor ve Sen'in ugrunda cihad ediyorum. Ey Allah'im! Niyetim hâlistir, bana yardim et, sozlerimde hilâf varsa beni kahret!"

 

Alparslan'in bu hâli, mukaddes bir vazife karsisinda inanmis insanin ruh portresini ciziyordu. Sehitligi goze alan Alparslan sehit olursa, kendisinden sonra Meliksah icin ordusundan sadakat istemisti. Maddî-mânevî hazirliktan sonra Turk ordusu "Allah Allah!" nidalari, kos ve boru tarrakalariyla harekete gecti. Buna karsilik Bizans ordusu da can sesleri ile hucuma gecti. Boylece iki tarafin gurultuleriyle birlikte tozun dumana karistigi bir ortamda savas basladi. Alparslan bizzat muharebeyi idare ediyor; birlikleri yokluyor, bazen kendini alikoyamayarak carpismalara katiliyordu.

 

Muharebenin baslamasindan iki saat sonra, Pecenek ve Uz Turkleri, Bizanslilardan ayrilip, millî bir his ile Musluman Selcuklu sultanina tâbi oldular. Alparslan, hilâl seklinde yaydigi ordusuyla aksama kadar Malazgirt Meydani'nda dovustu. Saskina donen Bizans ordusu, hilâlin icine dusmus, kurtulma careleri ariyordu. Neticede 200.000 kisilik koca ordu kendisinden sayica az Alparslan'in ordusu karsisinda perisan oldu. Bizans askerleri kacmaya basladi. Mezhep baskisi sebebiyle Bizanslilara kirgin ve kizgin bulunan Ermeni kuvvetleri de, muharebe meydanini terk etti.

 

Buyuk komutan Alparslan'in ustun savas taktigi, askerin cesaret ve kahramanligi, imanlarindaki saglamlik ve Allah huzurundaki samimiyetleri sayesinde elli dort bin kisilik Turk ordusu, kendisinden kat kat fazla olan Bizans ordusunu kesin bir yenilgiye ugratti ve buyuk bir zafer kazandi. Imparator Romen Diyojen esir alindi ve savasin galibi Alparslan'in huzuruna cikarildi.

 

Sultan Alparslan, huzuruna getirilen imparatoru affetti. Muzaffer padisah esir imparatorun ellerini cozdurdu ve yanina oturttu. Ona misafiriymis gibi davrandi. Sohbet esnasinda imparatora sordu: "Ey Rum Kayzeri! Ben senin eline esir dusmus olsaydim, bana nasil muamele ederdin?" Diyojen: "Oldurturdum!" cevabini verdi. Alparslan: "Benim size ne yapacagimi dusunuyorsunuz?" diye sordu. "Ya oldurtursunuz yahut Islâm memleketlerinde bir esir gibi dolastirir, surundurursunuz. Mumkun gormuyorum; ama belki de, affedersiniz!" dedi. Alparslan, yenilgiye ugramis bir insani daha da kucuk dusurmek istemedi ve "Allah'a, muzaffer olursam sana iyi muamele yapacagimi ahdetmistim. Allah iyilik dusunenlerin arzularini yapar. Bu sebeple benden goreceginiz muamele bu ucuncusunden baskasi olmayacaktir." diyerek buyuklugunu ve asaletini gosterdi, Bizans imparatorunu affetti.

 

Bizans imparatorunun harp tazminati odemesi, her yil harac ve ihtiyac hâlinde Selcuklu ordusuna asker gondermesi karsiliginda baris antlasmasi yapildi. Fakat Diyojen, Istanbul'a geri donerken, Bizans tahtinin el degistirmesi, antlasmayi gecersiz kildi. Yeni Bizans Imparatoru Yedinci Mihail, Diyojen'in Turklerle yaptigi anlasmayi kabul etmedi.

 

Yapilan anlasmaya sâdik kalmayan Bizans'a karsi Sultan Alparslan, Selcuklu sehzadelerini Anadolu'yu fetihle gorevlendirdi. Antlasmanin tatbikini kumandan ve beylerine emrederek, butun Anadolu'nun fethini istedi. Anadolu iskân edildi ve Turklesip Islâmlasmasi icin gerekli butun tedbirler alindi. Vergi ve diger sebeplerden baski ve zulme ugramis, haksizlik yapilmis yerli halk Alparslan ve askerlerinin kendi dindaslarindan daha hos gorulu olmalari neticesinde fazla bir direnme gostermedikleri gibi hosgorunun kaynaginin Islâm oldugunu gorunce Islâm diniyle de sereflenmeye basladi. Akincilarin Anadolu'ya duzenledikleri gazalarda, adaletle muamele etmeleri, zâlimleri ortadan kaldirmalari, can, mal, irz emniyetini saglamalari, bolge halkinin Selcuklu idaresini gonulden tercih etmesine vesile oldu. Bizans'in zulme varan siki tedbirleri, halka kotu muamelesi, yerli ahalinin Turklerin idaresini tercih etmelerini daha da kolaylastirdi. Turklerin yeni yurt edinmesini saglayan Malazgirt Zaferi'nden sonra, on bes yil icinde, Anadolu ele gecirildi. Bu zaferle, Anadolu'nun tapusu, Turklerin eline gecti. Bu bakimdan, Malazgirt Zaferi, Turk ve dunya tarihinde bir donum noktasi oldu.

 

Turkleri bir bayrak altinda toplamak isteyen Sultan Alparslan, Malazgirt Zaferi'nden sonra 1072'de cok sayida atli ile Maveraunnehir'e dogru sefere cikti. Ordunun basinda Buhara'ya yaklasti. Amuderya Nehri uzerinde bulunan Hana Kalesi'ni muhasara etti. Kale komutani, sapik Bâtinî firkasina mensup Yusuf el-Harezmî, kalenin fazla dayanamayacagini anladi ve teslim olacagini bildirdi. Hain Yusuf, Alparslan'in huzuruna cikarildigi sirada Sultan'a hucum edip, hancer ile yaraladi. Yusuf'u derhal oldurduler. Fakat Sultan Alparslan da aldigi yaralardan kurtulamadi. Sultan dort gun sonra 25 Ekim 1072'de, 42 yasinda sehit oldu. Tahran yakinlarindaki Rey sehrinde defnedildi. Yerine oglu Meliksah gecti.

 

Alparslan vefat ettiginde, devlet topraklari, doguda Kasgar'dan, batida Ege kiyilari ve Istanbul Bogazi'na, kuzeyde Hazar-Aral arasindan, guneyde Yemen'e kadar olan bir bolgeye yayilmisti. Alparslan'a Turk milleti olarak cok sey borclu oldugumuzu unutmayarak, "Ruhun sad olsun buyuk Sultan!" diyoruz.

 

 

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) hayvanlar hastalaninca ne yaparlar?

Hayvanlar Hastalaninca Ne Yaparlar?

 

Hayvanlarin hastalandiklarinda ne yaptiklarini bilim adamlari merak etmisler ve yapilan arastirmalar neticesinde hayvanlarin kendilerine has tedavi metodlari oldugunu tesbit etmislerdir.

 

Aslanlar yaralandiklarinda en yakin su kaynagina giderek agizlarina bir miktar su ve toprak alip cignerler. Sonra yere tukurur ve yerde bir miktar yogurduktan sonra olusan camuru yaralarina surerler. Camur, yaradaki zehirli maddeleri emmenin yaninda, yaranin tedavisine faydali olan maddeleri de yaraya dogru ceker.

 

Genellikle memeli hayvanlar yaralarini yalarlar. Bu sayede hem yara temizlenir, hem de boceklerin yaradan uzak durmasi saglanir. Hatta yarali bir kaplan yarasina ulasamadigi zaman tukurugunu on pencelerinden biriyle yarasina surer. Daha cok Avustralya'da yasayan ve renklerinden dolayi gokkusagi papaganlari adi verilen papaganlar ise yaralarina ulasamadiklari zaman eslerinin yardimiyla tukurugunu yaralarina surerek yaralarin iyilesmesini saglarlar.

 

Yarali geyikler ve karacalar ise yosunlu topraklara uzanirlar. Bunu da yumusak oldugu icin degil, yosunlu topraklarda yaralari iyilestiren bir tur antibiyotik oldugu icin yaparlar.

 

Bal seven bir hayvan olarak taninan ayi ise ayagini ari kovanina sokar ve balin iyilestirici ozelliginden faydalanir. Arilar ise vucutlarinin urettigi bir antibiyotigi, ballariyla karistirip sifa bulurlar. Kunduzlar, vucutlarinda salgilanan bir tur jole ile iyilesirler.

 

Hayvanlar arasinda dis pansumanin yaninda dâhili rahatsizliklarini tedavi edenlere de rastlanir. Mesela kediler ve kopekler, hasta olduklarinda kusabilmek icin cim yerler. Kurtlarin ise ayni durumda tutam tutam isirgan otu yedikleri tesbit edilmistir. Kurtlar ayrica yilan sokmalarina karsi "Calla palutris" adli bir bitkiyi yerler. Halk arasinda yilan otu olarak bilinen bu bitkinin ozellikle kokleri yilan sokmalarina karsi eskiden beri kullanilmaktadir.

 

Sadece sevk-i Ilahi ile hareket eden hayvanlarin kendi kendilerini tedavi etmelerine misaller saymakla bitmez. En son misalimizi de yine ayilardan verelim; ayilar "Ligusticum porteri" isimli bir bitkiye (agaca) surtunerek kendilerini tedavi ederler. Bu bitkinin bas agrisi, romatizma, soguk alginligi gibi rahatsizliklara karsi tesirli oldugu bulunmustur.

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) aile kurumu uzerine

Aile kurumu uzerine...

 

Aile, ictimaî hayatin âdeta bir minyaturudur. Nesli devam ettirme, fertlere psikolojik ve sosyal guven saglama fonksiyonunun yaninda, kulturel degerleri gelecek nesillere aktarma isini de, onemli olcude aile ustlenir ve bu, toplumun her unitesinde kendini hissettirir.

 

Bu yuzden Islâm hukukunda kadin ile erkegin birlikte yasamasinin sosyal ve hukukî cercevesini belirleyen evlilik sozlesmesi teferruatli anlatilir. "Nikâh" akdiyle baslayan evlilik muessesesi, bir yonuyle hukukî bir islem, bir yonuyle de ibadet olarak degerlendirilir ve "hukûkullah" arasinda kabul edilir. Islâmiyet'e has bu kabul, evlilik muessesesinin dinî boyutunu gosterir ve sosyal kontrol acisindan buyuk onem arz eder.

 

Hukukullah noktasinda evlilik, her seyden once Allah'in rizasi gozetilerek, iki farkli dunyanin belli prensipler cercevesinde bir araya gelerek kaynasmasidir. Taraflar ayri hayat tarzlarindan gelmislerdir. Dolayisiyla yer yer esler arasinda ufak tefek tartismalarin olmasi bir dereceye kadar kacinilmazdir. Bunlarin evliligin ilk yillarinda daha siklikla gorulebilmektedir. Cunku fertlerin cevreleri, yetisme tarzlari, egitim durumlari, kisacasi, sosyo-kulturel ve ekonomik yonleri ve anlayislari farklilik gosterir.

 

Bosanma ise, hedefine ulasamayan evlilik birliginin sona erdirilmesidir. Fakat bosanma cogu zaman kari-kocanin birbirlerinden ayrilmalariyla noktalanmaz; geride onulmaz yaralar acan olumsuz neticeleriyle, oncelikle kari-kocayi, daha cok da bosanma yetimleri durumuna dusen cocuklari ilgilendirir. Bosanma, taraf durumunda olan ailelere ve topluma da tesir eden istenmedik bir durumdur. Zira bosanma oraniyla, toplum icinde yaygin cocuk suclulugu, uyusturucu madde iptilasi vb sosyal hastaliklar arasinda siki bir paralelligin oldugu gorulmektedir. Bugun Turkiye'de yuz binlere varan sokak cocuklarinin sayisinda en buyuk payi, parcalanmis ailelerin olusturdugu ve bunun da uvey anne veya babadan kaynaklandigi bilinmektedir.

 

Sosyal bilimler yonunden ailenin gucunu olcebilmek icin basvurulan gostergelerden biri, hic suphesiz bosanma oranlaridir. Bir toplumda meydana gelen evlilikler buyuk nispette, kisa zaman sureleri icinde bosanma veya ayrilikla sonuclaniyorsa, o toplumun gucsuz ve hasta bir aile kurumuna sahip oldugu soylenebilir. Bir bakima surdurulemeyecek bir ailenin devaminda gerek esler, gerekse de toplum yonunden fayda yoktur.

 

Ulkemizdeki bosanmalarin en onemli sebebinin esler arasi gecimsizlik oldugu, istatistik verilerinden ogrenilmektedir. Bu verilere gore, ozellikle evliliklerin ilk yillarinda bosanma oraninin yuksekligi dikkat cekicidir. Bunun baslica sebebi, eslerin, henuz birbirlerinin mizac, mesreb ve kisiliklerini yeterince tanima imkâni bulamadan ve sabir noktasinda zâfiyet gostererek ayrilmaya tesebbusleridir. Maalesef bu safhada esler, gelecekteki hayatlarinin iyilik ve guzelliklere donusebilecegini hic mi hic dusunmemektedirler. Bosanma sonrasi hayatlarinin guzel olacaginin hicbir garantisinin olmadigi da unutulmaktadir. Gerek psikolojik, gerekse de sosyolojik sebeplerden kaynaklanan bazi olumsuzluklarin zamanla hayir yonunde degisebilecegi de goz ardi edilmektedir. Cunku hayatin akisi icinde sartlar da, fikirler de degisebilmektedir. Ayrica, evliligin ilk yillarinda daha siklikla rastlanan gorus ayriliklarinin, ilerleyen yillarda gittikce azaldigi ve ortak bir dusunce dunyasinin mayalandigi da sosyal bir realitedir. Hatta baslangicta problemli ailelerin sonra mutlu olduklari kucumsenmeyecek orandadir.

 

Sosyal devlet anlayisi geregi, buyumeye yuz tutmus ictimaî bir yara karsisinda acil tedbirler alinmasi sarttir. Ama, cemiyet dokusunu olusturan fertlerin istenilen seviyede olmayisi karsisinda, sadece bosanmalar ekseninde cozum aramalar, kalici bir tedavi getirmeyecektir. Ihmal edilmemesi gereken husus, sistemden ziyade sistemi isletecek insan unsurudur.

 

Ailede mutluluk esastir. Aile mutlulugu da, kelimenin tam anlamiyla bir sanattir. Cunku yazili kurallari ve kitabi olmayan aile mutlulugu, daha ziyade, kisilerin ruh dunyasi, karakter yapisi ve ahlâkî olgunluguyla ilgilidir. Yine de insanlar arasi munasebetlerin dinî ve ahlâkî boyutlari vardir. Insanin ve munasebetlerinin ahlâkî boyutu ona belli mukellefiyet ve mesuliyetler yukler ve bunlar da tek tarafli degil, karsiliklidir. Elbette herkes kendinden ve faaliyetlerinden sorumludur. Ictimaî hayatin uzerine kuruldugu duzenin temelinde de bu anlayis yatar.

 

Islâm hukukunda, gecici evliliklerin her cesidi hukumsuzdur. Yani evlilik akdi, surekli bir akittir. Fakat, bu sureklilik sonsuzluk anlaminda da degildir. Bosanmayi menetmek veya hic olmayacak sartlara baglamak suretiyle, beraber yasamayi dusunmeyenleri zorla bir arada tutmak da cozum olmamistir. Ama keyfî ve haksiz bosanmalarin, cogu defa bosayan icin bir pismanlik, bosanan icin bir haksizlik ve aile fertleri icin de hayat boyu bir huzursuzluk kaynagi oldugu gorulmektedir. Buna gore bosanma, hastalikli bir uzva karsi cerrahî bir mudahale ise, evliligin, aklî-mantikî bir cizgide cereyan etmesi ve saglam sartlara baglanmasi da hijyenik bir hassasiyettir. Onun icin aileyi bozup dagitmadan once, esler arasi uyumda titiz davranilmali ve gelecekte bu uyumu temin edecek sartlardan da asla taviz verilmemelidir. Bilhassa cocuklarin dinî egitimi ve evlilikte maddî-manevî denklik, ruh ve mizac bakimindan birbirini tamamlayicilik ve uyum gozardi edilemeyecek esaslardandir. Ayrica, evlilik oncesi donemde, kizlarin es ve annelik rolune ozendirilmesi, erkeklerin de aile ve mesuliyet alma suuruna hazirlanmasi ozel onem arz eder.

 

Ailenin mayasi sevgidir. Evliligin devamliligi da, karsilikli muhabbet, hurmet, sefkat ve prensiplere hosgoru icinde baglilik esasina dayanir. Zaman zaman ortaya cikabilecek aile ici kirginliklar da buyutulmeden halledilmelidir. Her seyden once, yuvanin yikilmamasi icin her iki tarafin fedakâr olmalari beklenir. Boyle durumlarda, cogu kez tomurcuk bir gulun, merhem vazifesi gorecegi soylenebilir. Ikinci asama olarak Kur'an'da, ev siyaseti geregi, kocanin bazi gecici tedbirler alabilecegine isaret edilir. Bir ucuncu safha olarak muteakip âyette, aile birliginin dagilmamasi icin hakem gonderilmesi ve yakin aile cevresinin bosanmalari onlemede aktif rol ustlenmeleri emredilir.

 

Hadîslerde, esler "Allah'in emaneti" olarak tanimlanir ve onlara hep iyi davranilmasi tavsiye edilir. Peygamberimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem), usulsuz bosanma hâdiselerinden dolayi hosnutsuzlugu gorulmustur. Kur'ân'i, Sunnet'i, orfî hukuku ve sosyal kabulleri goz ardi ederek, vicdana danismadan, bilhassa keyfî ve nefsanî mulâhazalarla eslerini bosayanlar, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafindan hos karsilanmamamistir. Yine de, bosanma mubahtir; fakat ayni zamanda sevimsizdir de. Cunku bosanma, bir yandan fert boyutunu asip sosyal hayata tesir eden, diger yandan da, arsi titreten bir hâdisedir.

 

Tabiî ki bircok mahremiyetleri bulunan ve bilhassa baslangic itibariyle kari-kocanin musterek hayat kurma iradesinin agir bastigi evlilik muessesesini sadece kural ve mueyyide cercevesinde cozmenin yetersizligi ortadadir. Bu sebepledir ki, hicbir zaman mahkemelerin soguk duvarlari arasinda sicak aile yuvalari tesis edilememistir, edilemez de. Diger bir ifadeyle, aile mutlulugunda hukuk kurallarindan ziyade, dinî ve ahlâkî degerlerin ve sahsiyet olgunlugunun onem arz ettigini soyleyebiliriz. Bu yaklasim, evlilik muessesesinin ne uzerine oturdugu hukuku, ne de dinî ve ahlâkî temellerini inkâri gerektirir. Bosanma hâdiselerinin azalmasi, onemli olcude, fertlerin evlilikteki ulvî gayeler acisindan suurlandirilmasinda ve dinî-ahlâkî terbiyelerinin elverdigince kusursuz yapilmasinda odaklanmaktadir. Bu istikamette, gunumuz sartlarinda evlilik oncesi hazirlik surecinde, evliligin psikolojik, fizyolojik, zihnî, ahlâkî, sosyo-kulturel ve mânevî boyutlarinin ele alindigi seminerler, kurslar, testler ve imtihanlar tesvik edilmeli, hatta mumkunse, gelecegin saglikli ailelerinin kurulmasi icin, evlenecek adaylarda bu muesseseye ehil olduklarini gosteren sertifikalarin bulunmasi mecburiyeti getirilmelidir.

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) şefkat yangını

şefkat yangını

Kainatı sıksanız özünden şefkat damlayacaktır... Şefkat lafzı
hecelenirken bile dudaklarda bir yumuşaklık belirtir...Şefkat nasıl
bir iksirdir ki; bir tavuğu cesurca yavrusu hesabına aslana saldırtır,
bir anayı ateşin yangınına atar yavrusu aşkına, bir aç canavarı
yavrusu hatırına aç bıraktırır... ve şefkat neticesi merhamet... Ne
dir bu şefkat?...Niye verilmiştir?... Nedir bu iksirin kaynağı?. Hiç
düşündünüz mü?... Öyle ki kimilerini yangınlara atar... Kimilerini
acılara gark eder durur?... Bir masum çocuğun masum bakışlarındadır
şefkat?. Veyahut bir ihtiyarın, kah bastonun ucunda, kah sırtında
yılların biriktirdiği kamburundadır şefkat...neyi temsil eder
bunlar?... Şefkat dedimya!... Nasılda şefkatimizi celbederler?... Hassas
ruhlu insanlar daha bir hisseder şefkati yaşamlarında... Hele günümüz
dünyasında yaşanan, ciğer yakan hadiseler de?... Masum bebeler,
kadınlar ve ihtiyarlar nasılda katlediliyor, merhametsizce... İşte
bunu hisseder hassas ruhlu, şefkatli insanlar yüreğinde... Daha
hassas, daha ince ruhlulardan bahsedeyim size... Onlar bir bitkiye
bile kıyamazlar... Öyle ki! buluttan kopan bir yağmur damlasının
ayrılığına bile dayanamayıp ağlayı verirler, yağmurla beraber... Ve
daima şefkatin neticesi tatlı bir elemle varlıklara merhamet duygusunu
hissederler ruhlarında... Bir günlüğüne dünyaya göz açan kelebeklerin
ölüm acısını hissederler... Hatta bir anlığına dünyaya göz açıp vefat
eden mahlukların acısını bile... Hele ki küçültülmüş birer kainatçık
olan insana yapılan zulümleri kaldıramaz onların yürekleri...
Tansiyonları fırlayı verir, yürekleri hoplar onların.... bir offf!
lafzı çıkar taaa ciğerlerinden... Ve ortalığı yanık bir ciğer kokusu
sarar.... Ateşsiz fakat yakan bir yangın... şefkat yangını... şefkat
yangınıdır onlar.... Şefkat belamıdır insanın başına acaba?...
Hayatımızı zehir eden, gözleri yaşartan, yürekleri yakan bir
ezamıdır?... Nedir?. Hayır diyorum...cevap sual içinde gizli... şefkat
insanlığını bozmamışlar için bir insan gereğidir... Öyle değimli ki
şefkat, kainatın çarklarının kurulmasındaki en büyük nedenlerden
biridir... Peki bu şefkatin kaynağı nedir?... Tabi ki şefkati sinelere
kim takmışsa O... Sahip!... Bakın dünyanın dört bir yanına, şefkatle
koşturulan analara... doğa ana diye isimlendirdiğimiz, aslı hakikatı
gizli şefkatli bir elin zahire yansıması olan tabiatta buna dahil...
Şuursuz bulutlar, şuurlu bir şekilde, nasıl merhametle koşturulur
ihtiyaç sahiplerine?... Bir ağaç çamurlu suyla iktifa edip, yavrusu olan
meyvelerine lüb denilen gıdaları yedirir... Canavar perçemli bir
arslanın perçeminde görün şefkatin yumuşaklığını, nasılda kuzu gibi
olur yavrusuna... Fir'avn gibi bir şeddat tüm erkek çocuları öldürürken
nasılda şefkat edip üzerine titrer yavrusunun... Bunun cevabını ise:
kainatı atkı ilmekleri gibi dokuyan bir şefkat elinden başka bir şeyle
izah etmek mümkün mü?... Peki neden hali dünya böyle?... Gizli şefkat
eli neden dur demez merhametsizliklere?...Acaba dünya da çalkalanan ve
dünyayı bulandıran şu merhametsiz hadiselere O bizden çok şefkat etmez
mi?... Tabiki edecektir şefkatin asıl muciti... Fakat gelin görün ki
bazı şeylerin faturaları başka mekanlara kesiliyor.... İşin içinde
ince hesaplar ve büyük mükafatlar var... Zengin ve güçlü bir sahibimiz
var...Zorlukta ve darlıkta çalışan her işçinin ( buna her varlık
dahildir) mükafatını verecek bir Sahip...Hem de öyle büyük mükafatlar ki
ne göz görmüş ne kulak işitmiş nede kalbi beşere hutur etmiş
mükafatlar... Ebedi, kedersiz mükafatlar... Yetmez mi?... Bizlere
gelince, biz acaba yaratılmışa, Yaratanından daha mı fazla şefkat
edebiliriz?...Hayır asla ve kat'a... Bize düşen nedir şefkat
yangınında?... Başta O na güvenmek... Unutmayalım ki Onun bir ismide Es-
Sabur dur... Zamanı gelince tüm haksızlıkları izale edecek zalimlere hak
ettikleri cezayı verecek, mazlumlara merhametiyle mükafatı verecek...
Ve diğer bir cilve ise; dünya imtihan, sınanma ve denenme yeri...Bize
düşen ise şefkati hakiki sahibine verip, elimizin dilimizin ve
kalbimizin yettiği, eriştiği kadar şefkatin Sahibi olana ayinedarlık
etmek... Yani şefkat etmek tir varlığa... O bizleri bizlerden daha çok
sever ve düşünür... Şimdi insanın dilinden of! lafzı yerine, oh! lafzı
dökülecektir... Unutmayalım ki biz Ondan daha fazla şefkat edemeyiz,
Onun olan bizlere ve herşeye... Bize düşen bize verilen ölçülerde
şefkat etmektir varlıklara... Ve elimizin erişmediği durumda, dua ve
tevekkül etmektir Ona... Dua dua isteyin, zengin ve güçlü Sahipten...
Onda yok yoktur... İşte şefkat yangını nı söndürecek Rahmet suyu....
Mevlam zalimleri hak ettikleri cezaya ve mazlumları mükafatlarına
eriştirsin... Hem dünyada hem ukbada... seyyid hakan şanlıurfa

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) herkes için sinema

Merhaba grup üyeleri,

Kısa film ve çektikleri anılarını bilgisayara atıp kurgulamak isteyenler için yeni bir kitap ve site var..

 

Size www.medyaakademisi.gen.tr sitesini tavsiye ediyorum.

Sitede kısa film, sinema, kamera ile ilgili güncel ders ve videoları bulabilir,

 

El Yapımı Sinema kitabı hakkında geniş bilgi bulabilirsiniz.

Ankarada yaşayanlar için Dost kitabevinde bulabilirsiniz..


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

23 Temmuz 2008 Çarşamba

(Namaz Zamanı) Gevher Nesibe Sifahanesi

Gevher Nesibe Sifahanesi

 

Orta cag, Garp Âlemi icin bir duraklama ve skolâstik devir, Sark Âlemi icin ise bir gelisme devridir. Islamiyet'i kabul eden Turk Kavimleri bu asirda Onasya denilen ve Misir'i da icine alan bolgelerde buyuk devletler kurmuslar ve yine bu devirde sîfaiye denen hastahaneleri insa ettirmislerdir. Denilebilir ki gercek manada tib ilminin temelleri, de atilmis; buyuk tabipler yetismis ve tib medreseleri yapilmistir.

 

Selcuklu devrinde tibba buyuk ehemmiyet verilmis, karantina ve hifzisihha hizmetleri mukemmel bir sekilde yurutulmus, bircok hastahaneler kurulmus, tabipler yetistirilmistir. Bu devirde tedavide hastanin psikolojik yonune agirlik veriliyor, telkinden cok istifade ediliyordu. Cunku hekim-hasta munasebeti oldukca kuvvetliydi ve hastalar durust ve ahlâkli olan hekimlerine her yonuyle itimat ediyorlardi. Yapilan arastirmalara gore bu siralarda yetismis hekimlerin ustun bir kabiliyete haiz ve basarili ameliyatlar yaptiklarini ogreniyoruz.

 

Zengin vakiflarla yurutulen bu hastahaneler birer sefkat semboluydu. Zulkadiroglu Hasan Bey cuzzamlilara Kayseri civarindaki Salkon mevkiinin yarisini vakfetmistir.

 

Islam medeniyetinin yayildigi topraklar uzerinde binlerce hastahane gormek mumkundur. Bu hastahanelerde herkese esit muamele yapilir ve ucret alinmazdi. Kahire'de Kalavun hastanesinin acilis gunu (1284) Sultan Mansur soyle demistir: "Buradan hukumdar, hizmetci, asker, emir, buyuk, kucuk, kadin, erkek herkes esit olarak faydalanacaktir."

 

1396 yilinda Nigbolu savasinda esir dusen Shiltberger yazdigi hatiralarinda o zamanki hukumet merkezi olan Bursa'da 8 hastanenin bulundugunu ve bu hastanelerde hiristiyan, musevi, musluman gibi hic bir dinî ayirim yapilmadan hastalarin tedavi edildigini yazmaktadir.

 

1206 yilinda insa olunan Gevher Nesibe Sifahanesi devrinin muhim tip merkezlerindendir. Hastahane 32 metre eninde ve kirk metre boyunda buyuk bir eserdir. Bina, medrese ile birlikte altmis metre eninde ve kirk metre boyundadir. 3 buyuk salon, bir buyuk ve iki kucuk eyvan ve on uc odadan ibarettir. Bina tek kattir ve kesme taslardan yapilmistir. Bina bir tip medresesidir, hastahane ise bunun tatbikat merkezidir. Hastahanede dâhiliye mutehassislari, goz mutehassislari ve cerrahlarin calistigini hastahane ile ilgili kayitlardan ogreniyoruz.

 

Kapi ustunun sekli buyuk olcude ari petegine benzemektedir. Buyuk kapiyi cevreleyen pervaz ile tac kemer arasinda cesitli nakislar ve guller vardir. Beyaz mermer uzerinde ise bir kitabe coze carpar. Bu kitabede soyle yazilidir: "Kilic Aslan'in oglu Keyhusrev'in saltanati zamaninda Kilic Aslan'in kizi Gevher Nesibe vasiyetnamesi hukmunce bu hastahane insa edilmistir." Tarih: Hicri 602 (1205-1706).

 

Medar-i Iftiharimiz Gevher Nesibe sifahanesine karsilik, Bati dunyasinda mustakil hastahane binalari hacli savaslarini takiben kuruldu. O devrin en mukemmel hastahanesi sayilan Paris'teki Motel Dieu'nun durumu soyleydi: "Tugla dosemeli zeminde kat kat olmus samanlar... Hastalar, zemine sarpili busamanlara basarak, itise kakisa geziniyorlardi. Birinin ayaklari digerinin basina bitisik; cocuklarla ihtiyarlar yan yana... Belki inanilmaz ama gercek. Kadinlarla erkekler birbirlerine karismis vaziyette... Salgin hastaliklara yakalananlarla diger hafif bir hastaliktan muzdarip bulunanlar bir arada. Dogum sancisi ceken bir kadin, gogus gogse sikismis vaziyette inliyor; bir sut cocugu ihtilac icinde donuyor, tifustu bir hasta ates icinde tutusuyor, bir veremli oksuruyor, bir cilt hastasi son derece kasinan cildini ofkeli tirnaklariyla kopariyordu. Hastalarin en zaruri ihtiyac maddeleri noksandi. Son derece sefalet icinde yasayan insanlara has yiyecekler, kifayetsiz miktarda verilmekteydi. Bazen sehrin hayirsever hemserileri, onlara bol yiyecek getiriyorlardi. Bu maksatla gece gunduz acik bulunan hastanenin kapilarindan herkes iceri girebilmekte, istedigini getirebilmekteydi. Bir gun acliktan yari olmus bir duruma dusen hastalar, ertesi gunu olcusuz derecede sarap icmekte ve siddetli mide yorgunlugu neticesinde bazilari Olmekteydiler. Butun binada igrenc hasereler kaynasmaktaydilar. Hasta koguslari o kadar mulevvesti ki, hemsire ve hastabakicilar ancak agizlarinda sirkeli sunger ile iclerine girmege cesaret edebilmekteydiler. Cesetler uzaklastirilmadan once, umumiyetle yirmi dort saat veya daha fazla bir zaman olum doseginde bekletiliyor, bu muddet zarfinda mutebaki hastalar, cehennem? Atmosferin icinde hemen koku nesrine baslayan ve etrafinda yesil at sineklerinin ucustuklari yatagi, Olunun katilasan vucuda ile birlikte paylasiyorlardi."

 

Bu ifadelerden sonra ecdadimizi daha cok seviyor, dunya tibbina yaptiklari hizmetten dolayi onlara tesekkurlerimizi ifade ediyoruz. Nitekim Gevher Nesibe Sultan'in sifahanesi 1969 senesinde Gevher Nesibe Tip Fakultesi ismini aldi. Acilis konusmasinda Gevher Nesibe Sultan'a ithaf edilen misralar soyleydi:

 

"Kurdugu sifaiye yeniden canlaniyor.

 

Ilmin koklu yuvasi burada sahlaniyor

 

Aradan yediyuz altmis uc yil gecti

 

Hacet tepemiz seni bugun bas taci secti."


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

22 Temmuz 2008 Salı

(Namaz Zamanı) tarihin tastan vesikalari

Tarihin Tastan Vesikalari

 

Osmanli'nin hukum-ferma oldugu cografyada bulunan cami, medrese, han, hamam, kopru, bedesten, turbe, cesme ve resmî binalardaki hat sanatinin degisik tarzlariyla olusturulmus kitabeler karsisinda; "Acaba burada neler yaziyor?" diye dusundugumuz olmustur. Binalarin genellikle kapi ustlerinde bulunan mermer, tas, ahsap veya cinilere kabartma yahut oyma tarzinda islenmis mânâli yazilara 'kitabe' denir. Cesmelere, mezar taslarina, menzillere, nisan taslarina ve savas alanlarindaki kayalara islenmis yazilar da, ayni kategoride degerlendirilir. Kitabeler, genellikle dinî mekânlarin (turbe, cami, medrese); sivil, askerî ve resmî binalarin (saray, kutuphane, hamam) kapilarinin ust kismina yerlestirilmistir.

 

Tarihî-âbidevî eserlere yerlestirilmis kitabeler, yuzyillar sonrasina birakilmis onemli vesikalar hukmundedir. Kitabelerde nesir veya nazimla verilen bilgiler (eserin sahibi, mimari, hangi maksatla yapildigi, insa tarihi...), eserin yapildigi doneme dâir onemli fotograflar sunar. Kitabeler binalarin estetik dekorunu tamamlamanin yaninda, ulke, dunya, siyaset, sanat, edebiyat ve hukuk tarihi icin de saglam vesikalar hukmundedir. Hendek Gazvesi sirasinda Medine civarindaki Sel Dagi'nin kayaliklarina yazilmis yazilar, Islâm tarihine ait en eski kitabeler olarak kabul edilir. Bu yazilardan ilk bahseden Muhammed Hamidullah, bulunan 20 kitabeden cok azinin okunabildigini belirtmektedir. Islâm tarihî bakimdan dikkati ceken ikinci kitabe ise, Asuan'da ortaya cikarilan ve su an Kahire Muzesi'nde sergilenen Abdurrahman bin Halid el-Hicri adinda bir sahsa ait Hicrî 31 (M. 652) tarihli mezar tasidir.

 

Mânâlarina gore kitâbeler

 

Tasidiklari mânâya gore kitâbeler; tarih, vakfiye ve tamir gibi isimlerle anilir. Kitabe olarak mihraba veya binalarin ic duvarlarina yazilmis âyet ve sûrelere de rastlanmaktadir. Ihlâs, Fatiha ve Fetih Sûresi'yle Âyete'l-Kursî bunlardan en yaygin olanidir. Duvari ic veya distan tamamen cevreleyen yazilara 'kusak yazisi' denir.

 

Kitabeye naksedilmis yazinin mânâsiyla kitabenin bulundugu mekân arasinda bir tenasup vardir. Bu yonuyle dikkatler, kitabelerin ait oldugu mekânin onemine cekilirken, bir taraftan da, insanlara hayatin hay-huyu arasinda bazi hakikatler hatirlatilmaktadir. Cami kapilarinin ust kisminda umumiyetle: "Namaz muminler uzerine vakitleri belli bir farzdir." (Nisa, 4/103) mealindeki âyet yazilidir. Caminin ic duvarlarinda: "Ey dualara cevap veren, dualarimi kabul eyle!" duasi bulunurken; minberlerin ustunde: "Ey iman edenler, cuma gunu namaza cagriyi duydugunuz zaman, alisverisi birakarak Allah'i zikre kosun." (Cuma, 62/9); mihraplarda: "Artik yuzunu Mescid-i Haram tarafina cevir." (Bakara, 2/144) veya "Zekeriyya onun (Hazreti Meryem'in) yanina her girisinde mihrapta bir rizik bulurdu." (Âl-i Imran, 3/37); sebil ve cesmelerde: "Her canli seyi sudan yarattik." (Enbiya, 21/30) veya "Rableri onlara tertemiz bir icecek icirir." (Insan, 76/21); kutuphane kapilarinin ustunde de: "Orada esasli kitaplar vardir." (Beyyine, 98/3) mealindeki âyetler yer almaktadir.

 

Istanbul'da Laleli Camii'nin hemen altindaki 3. Mustafa ve 3. Selim Turbesinde bizi (her ne kadar bugun ziyarete kapali olsa da) "Her can olumu tadacaktir." ayeti karsiliyor. Kapinin arkasindaki ayet: "Ibret alin ey basiret sahipleri!" diyor. Bir zamanlarin kudretli insanlari adeta "bizim durumumuzdan ibret alin" demek istiyorlar.

 

3. Osman'in, Nuruosmaniye Camii'nin yaninda annesi icin yaptirdigi turbede yer alan "Insanogluna ana babasina iyiligi tavsiye ettik..." ve "Beni annemi, babami ve evime mumin olarak giren herkesi bagisla." Âyetleri, ana-baba hukukuna vurgu yapiyor. Beylerbeyi Hamîd-i Evvel Camii'nin deniz tarafindaki sag giris kapisinda bizi "Farkli farkli kapilardan girin" ayeti karsiliyor. Hunkâr mahfillerinde, Topkapi Adalet kulesi girisi karsisinda "Emaneti ehline veriniz" ilkesi hatirlatiliyor.

 

Osmanli kurumlarinin en onemlilerinden biri olan Harem bir aile ve egitim yuvasi olmanin otesinde devlet siyasetinin yonlendirildigi mahrem bir alandir. Hemen girisinde, "Ey iman edenler! Peygamberin evlerine size izin verilmedikce girmeyin..." ayeti yer aliyor.

 

Eminonu Meydani'nda "Selamunaleykum" ibaresi ile baslayan ayetler, hayatin icindeki kalabaliklari adeta cennete cagiriyor. Rustem Pasa ve Sultanahmet Camilerinde, bu 'imge'nin cok acik sekilde goruldugunu ve mekanla cennet arasinda acik bir irtibat kurularak camilerin cennete benzetildigini goruluyor.

 

Bir ilim yuvasinda "Allah'tan ancak âlimler korkar", bir sifa merkezinde "Burada insanlara sifa vardir" ayeti, fetihte bulunan padisahlarin turbelerinde ve ordu camilerinde Fetih suresinden ayetler, camilerin kubbesinde "Gokleri ve yeri alti gunde yaratip daha sonra da Ars'ina kurulan O'dur..." ayeti, Kur'an mahfazalarinda "Bu hakikatin ta kendisidir" ayeti dikkat cekiyor.

 

Mekke'ye Kabe'ye gidiyoruz ve bakiyoruz ki butun ayetler Cenab-i Hakk'in engin rahmetini, hac olayini ve Kabe'yi anlatiyor. Kabe'nin Safa kapisindaki hat eserinde, cenneti hak eden muttakilerin vasiflari sayilirken "kizdiklarinda ofkelerini yutanlar" ifadesi dikkatimizi cekiyor ve hacilarin zaman zaman birbirini ezebildigi bu kalabalik ortamlarda bu ayetin ne kadar yerinde yazildigini anliyoruz. Medine'ye geciyoruz. Ravza-i Mutahhara'da Turbenin duvarinda "Ey iman edenler, peygamberin sesinden daha yuksek bir sesle konusmayin" ayetiyle bize sessizce hareket etmemiz gerektigi hatirlatiliyor.

 

Kitabelerde ve hatlarda en cok Allah ve Peygamber inancini pekistirmeye yonelik ayetler yer alir, ama mekan-ayet uyumu hic iskalanmaz.

 

Kitabeler ait olduklari mekânlari diger yapilardan farkli kildiklari gibi, tarihî hakikatlere yaptiklari sahitlikle de tereddutleri izale ederler. Saray-Bosna'da yasanan savasta yikilan Mostar Koprusu'nun kendi eserleri oldugunu soyleyen Hirvatlarin bu iddiasini, 'eserin Kanunî Sultan Suleyman'in emriyle Mimar Sinan'in talebesi Mimar Hayreddin tarafindan yapildigini' belirten koprunun ayagindaki bir tas kitabe curuttu. Ayni sekilde Uskup'teki Fatih Koprusu ile karsisindaki caminin uzerindeki kitabe, eserlerin Fatih Sultan Mehmed tarafindan 1472'de yaptirilmis olduklarina sahitlik etmektedir.

 

Kitabeler; siyasî tarih, medeniyet ve sanat tarihi arastirmacilari icin de saglam kaynak ve delil hukmundedir. Bursa Ulu Camii'nin farkli zamanlarda yapilan iki minaresinin, kimler tarafindan ne zaman insa edildigi tartisilagelmistir. Kadi sicil kayitlarina, vakanuvislerin biraktiklari belgelere, salnâmelere muracaat edilmis, mantik yurutulmus; ancak hakikat, bati minaresinin kaidesindeki kitabede bulunan: "Bu minarenin yapilmasini sultan oglu Sultan Bayezid Han emretti." mealindeki yazi okununca anlasilmistir.

 

Kitabelerde, goze hos gelen sulus, celî sulus, divanî, kûfî, nadiren ta'lik hatti kullanilmistir. Hat sanatinin gelismesini ve hangi uslûbun hangi asirda ragbet gordugunu kitabelerden ogrenebilmekteyiz. Ayni sekilde siir ve edebiyatin gelismesini, dilin gecirdigi safhalari kitabelerden takip etmek mumkundur. Anadolu'da Selcuklularla baslayan Arapca ve Farsca kitabe gelenegi, Kanunî Sultan Suleyman doneminden itibaren Turkceye donusmustur.

 

Turklerin ilk donem Anadolu'da kitabeleri nesir hâlindeydi. Manzum kitabe, Osmanli devrinde gelismistir. Anadolu'da manzum kitabenin yayginlasmasinda ebcedle tarih dusurme de onemli bir rol oynamistir. Ebcedle tarih dusurme, Fatih'ten itibaren Osmanli'nin son devrine kadar kitabelerde yaygin olarak kullanilmistir. Kitabelerde basvurulan tarih dusurme hâdisesi, gunumuz arastirmacilarinin eser ve donem hakkinda daha detayli bilgilere ulasmasina da vesile olmaktadir.

 

Bir esere kitabe konulmasi, kitabenin edebîligi ve goze hos gelen bir hat'la sanatkârane yazilmasi, o eseri insa edenlerin esere ve eserin yapilis gâyesine verdikleri onemi gosterir.

 

Bazi kitabeler, vakfedilen dukkân, han ve hamamin gelirlerinin nasil kullanilacagini; turbe, cami ve medreselerin ihtiyaclarinin nerelerden karsilanacagini ve vakfeden kisinin sartlarini gosteren bir belge hukmunde oldugundan, ayni zamanda hukukî bir vesika niteligindedir.

 

Tarihî mezar taslari da kitabe vazifesi gorur. 11 ve 12. yuzyilda Erzurum'dan Bitlis'e kadar olan bolgeyi idaresi altinda tutan Ahlat merkezli beyligin, zamanin en ileri ilim ve kultur merkezi oldugunu, Ahlat'taki mezar taslarindan anliyoruz. Kitabeler ayni zamanda, duaya vesile birer vefa belgesidirler. Nilufer Hatun ve Murat Hudavendigâr'in vakfettigi imarethânelerde (fakirlere parasiz yemek dagitilan yerler) bulunan kitabeler, insanlarin onlari hâlâ hayirla yâd etmesine vesiledir.

 

Kitabe gelenegi, Osmanli cografyasinda oldukca yaygindir. Bursa'da bulunan âbide ve kitabeler hakkinda 1950'de bir kitap kaleme alan Kazim Baykal, ayakta kalan 118 eser ve kitabeyi fotograflayarak kaydetmistir. Ne yazik ki, bu tarihî yapilarin bir kismi zamanla kereste deposuna, tamirhaneye ve eve donusturulmustur. O donemlerde Istanbul'da 5.100 kitabeli eserin bulundugu tahmin edilmektedir. Bugun elimizde Anadolu ve Rumeli sehirlerindeki kitabelerle alâkali yerli ve yabanci yazarlara ait 50'den fazla kitap vardir.

 

Millî hafizamiz kitabeler

 

Bir anketin neticelerinden, Bursa'da yasayanlarin % 67'sinin Yesil Turbe'de kimin yattigini bilmedigi anlasilmistir. Hâlbuki Yesil Turbe'nin giris kapisinin hemen ustunde, Osmanlica olarak, "Bu turbe, merhum, cennetlik sehit, Sultanoglu Sultan Bayezid Han oglu Mehmed'in turbesidir. (Hicrî) 824" yazilidir.

 

Kitabeler, tarihî eser ve sahsiyetlerin unutulmamasinda onemli bir misyona sahiptir. Molla Husrev'in "Durer ve Guher" (Inci ve Cevher) adli eseri uzerine arastirma yapan Avusturyali bir profesor, Bursa'ya geldiginde, "Molla Husrev Enstitusu veya Muzesi'ni" gezmek ister. Fakat Molla Husrev'in muzesi olmadigi gibi, kabrinin de nerede oldugu bilinmemektedir. Uzun arastirmalardan sonra, Nurettin isimli yasli bir memurun rehberligi ile "Sahib-i Durer ve Guher Molla Husrev" yazili mezar tasi okunarak bir cevherimiz ortaya cikarilir.

 

Bir donem, 'tugra, mehdiye ve kitabelerin sokulmesi veya gizlenmesi' kararlastirildigi icin, siyasî, tarihî, hukukî ve sanat degeri cok yuksek binlerce kitabe kaldirilmis; milletimiz buyuk bir hafiza kaybina mâruz kalmistir. Daha sonra, tarih ve sanat acisindan cok degerli olan bazi âbide eserlerimiz gun yuzune cikarilmistir. Uzerindeki sivalar kazinarak tekrar tarihe sahitlik konumuna getirilen Istanbul Universitesi'nin kapisindaki kitabe bunlardan biridir.

 

Kitabesiz tarihî eserlerin bulundugu sehirlerde yasayan insanlar, yasadiklari mekânin hafizasindan bîhaber durumdadirlar. Kitabe olmadan, buyuk tarihî eserler insanlara fazla bir sey soylememektedir. Bu yuzden kitabelerin asli yoksa, fotograf ve vesikalardan mislinin hazirlanip yerlerine konmasi sehrin hafizasini canlandirma adina onemli bir hizmettir. Diger yandan, eskilerin yanina, gunumuz insaninin anlayabilecegi tarzda sadelestirilmis kitabeler koymak da faydali olacaktir.

 

http://www.sizinti.com.tr/konular.php?KONUID=4245&SAYIID=352&KATID=3

 

http://aksiyon.com.tr/detay.php?id=24449

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) ESSELAM...BU SICAK GÜNDE MEDİNE ESİNTİSİNDE BİR HUZUR DİLİYORUM...HOŞÇA BAKIN ZATINIZA...DUA İLE...







hosting
 
Bediüzzaman hz. talebesi merhum zübeyir Gündüzalp in mesajlarından bir demet...
MUSİBETİN ARKASINDAKİ GÜZELLİKLER

Maddî bir felaket gelip size çattığında, bu musibet size bir cihetten zararlı olur. Fakat bir çok sebeplerden size kâr­lar ve faydalar sağlar. Fâni dünyanın bu fâni belâsı sizin ak­lınızı başınıza toplatır ve hadiseleri daha büyük bir mânevî kudretle ve daha serinkanlılıkla muhakeme etmenize fırsat verir.

Evvelce zarurî ihtiyaçtan addettiğiniz, görenek belasıyla luzumsuz ve müsrifâne yaptığınız masrafların ihtiyac-ı gay­r-i zarurî olduğunu ve israfkârane para harcadığınızı düşün­dürür ve gösterir. Sizi iktisat ve kanaatin tükenmez hazinesinin zenginliğine eriştirir.

Gelirin artışı ile sarfiyatını ziyadeleştirmesi gibi ferdî ve içtimaî iktisadiyatını yıkan maişet darlığının mezarına hapse­den bir akılsızlık ve dira­yetsizlikten kurtulmasına sebep olur. Öyle malî bir sıkıntı vaktinde şu hususu da görmek ba­si­retine sahip olursunuz ki, eskiden vazgeçilmesi imkansız gibi görünen bir çok şey­ler hiç de öyle değilmiş.

Kendi kendinize sormaya başlarsınız: "Acaba yaşamın biricik hedefi, maddî bolluğu ve zenginliği elde etmek, gü­nahlarla kalpleri karartan ve insanı mânen zehirli hançer­lerle yaralayan kötü eğlencelere dalmak, boş ve uyuşturucu eğlenceler peşinde koşmaktan mı ibaretmiş? Güya geçim dertleri bitmiyormuş gibi üstelik bu kadar lüzumsuz şeylere ihtiyaç var mıymış? Hayır, hakikat ve saadetle yaşamak asla böyle değilmiş" diye size akılâne ve müdebbirane bir muhakeme ve muha­sebe yapma meziyetine yükseltir.

İşte o sırada hayatın ha­kikî gayesini ve kıymetini ve dün­yada dünya ve uhrâ saade­tiyle yaşamanın yolunu öğrenmiş olursunuz

İLMİN DEĞERİ

Hz. Ali'den

1- İlim peygamberlerin mirasıdır.

2- İnsan ölünce malı dünyada kalır. İlim ise sahibini ter­ket­meyip sahibiyle beraber gider.

3- Bütün insanlar din işlerinde âlimlere muhtaçtırlar. Âlim­ler ise mal sahiplerine muhtaç değildirler.

4- İlim, sahibini sıratı geçmesinde yardımcı bir kuvvettir.

5- İnsanın değeri ilmi ile ölçülür.

6- Cahiller ilim adamına düşmanlık gösterirlerse de bunların düşmanlığı onlara zarar vermez.

7- Nadan, cahil, dikkafalı ve kendini beğenmiş kimselerle arkadaş olma.

8- İnsanın kıymetini anlamak istersen, onun sohbet ettiği arkadaşlarına bak.

9- Müstağni olduğum, muhtaç olmadığım zaman, dostla­rım dostluk gösterirler. Lakin bana bir bela gelirse düşman olup benden yüz çevirirler.

10- İnsana yokluk gelince, insanlar onu hor ve hakir gö­rürler. Sözü ne kadar doğru olsa da, kendini beğenmiş kim­seler o söze hatadır derler.

11- İlim öğrenmeye ça­lış, nur-u basiretle kendin anla.

12- Bilenle bilmeyen, dâ­nâ ile nâdan bir olamaz.

13- Bu kalpler birer kab gibidir. En iyileri faydalı şeylerle dolu olanıdır.

14- Cahil kimseler, ken­dilerine seslenen her ada­mın peşine düşerler ve her rüzgârın cereyanına kapı­lır­­lar.

15- İlim, servetten daha iyidir.

16- İlim, tutulacak en güzel yoldur.

17- Bilmediğinizi itiraf etmekten ve bilmediğinizi öğren­mekten çekinmeyin.

* * *

İnsanlar; dünyalarını payidar etmek için dinlerinden bir şey terk ederlerse, dünyalarını eskisinden daha beter ve va­him bir hale döndürürler.

* * *

"İlim ne büyük şeydir? Erbabını yüceltir." (Hz. Ömer)

* * *

Cehilden daha ziyade fakirlik, ilm-i imandan ziyade zen­ginlik tasavvur olunamaz.

* * *

İlme çalışmak nafile namazdan efdaldir.

HERGÜN TAZE BİR HEYECAN

Siz daima ileriye doğru yürümelisiniz. Her gün terakki­ler kaydeden hamleler yapmalısınız. Ruh kuvvetinizi hil­kat-i hikmet yolunda yükseltmede ve imanî hakikatleri masset­me­de bugünü dünden ziyadeleştirmelisiniz. Bu uğurda ve hiz­met-i Kur'âniye meydanında ve ubudiyette hareket ve fa­aliyet kabiliyetinizi her gün artırmaya uğraşmalısınız.

Mücadele ve mücahede, savaş ve şahlanış gündelik ve da­i­midir. Cehd ve cidale, yepyeni bir güçle, ter ü taze bir sev­­gi ve tutkunlukla ve nihayette galebenin inancı ile sarıl­ma­lıdır.

İnsan her gün yepyeni bir kuvvet ve kudret, mânevî bir haz ve zevk, güzel bir huy ve ahlâk, himmet ve gayretle uyan­­malıdır. Cenab-ı Hakkın bir fazl-ı İlâhî olarak hamlet­tiği fazilet-i asliyenizi ve hizmet-i kudsiyenizi ifa etmek azmi ve sebatıyla ile yatağınızdan fırlamalısınız.

Atalet ve tembellik döşeğinde zelilane yatıyorsanız, irade ve gayretinizi kamçılayınız. Maddî ve mânevî hayatınızı ye­ni baştan kurmalı ve düzen vermelisiniz.

Kendini, yaşamanın seline ve intizamsız ve başıboş sey­ri­ne kaptıran adam kendi kendini ölüme veya meyyit-i mü­te­harrik olmaya sürüklemiş olur. Yaratanına, sahip ve mali­ki­ne ibadet ve taat ve hizmet için cehd etmeyen kimse, kendi kendisini helâket ve felaketlere, hastalık ve sakatlık­lara uğratmış ve müptela etmiş olur.

Âdemoğlu, daha başlangıçtan beri hep savaştı. Dinî ve dün­yevî hayatının bekâsı için fâni hayatını, mücahedelerle müebbed eyledi.

Demek Âdemoğlu, dünyaya geldiği günden itibaren mü­ca­hedeye hazır olmalı ve bunu yaşadığı müddetçe de­vam et­tirmelidir. İmanla küfrün, din ile dinsizliğin Âdem Aley­hisselâmdan başlayıp devam etmekte olduğunu ve kı­yame­te kadar da devam edeceğini hatırdan çıkarmamalıdır.

alcancema1[1] 

NASİHATLER

Arzı ve semaları bir kefeye; tevhid kelimesini bir kefeye koysalar, kelime-i tevhid kefesi ağır gelir.

* * * * *

İnsandaki nefs-i emmarenin en büyük felaketli davası: Riyasettir. Başkalarına tefevvuk hırsıyla himmet ve gayret etmek, hırs-ı sevab meyli taşımak, nefs-i emmarenin bir desisesi demektir. Böyle bir emmare-i nefisten henüz kurtulamayanlar, herkesin kendine ram olmasını, emir ve fermanlarına boyun eğmesini arzu ederler. Bunun için çalışır da, Rıza-i İlahi için sarf ettiğine kanî olarak vartaya düşerler. Emmarelik vas­fını taşıyan nefisler saadet ve selametten uzaktırlar. Bunun için; maddî-manevî menfaat ve ikbal, makam ve riyaset yolunda ona hisse vermemek gerektir. Amel-i salihin illetini yalnız ve yalnız emr-i îlahî olduğunu bilmeli ve ruhen, kalben, kalen ve fiilen yaşa­malıdır. Sırr-ı ihlasın ve halis niyetin dışında bir niyet taşımamalıdır.

1- Geçtik ihsanından, bir mazarratı dokunmasın.

2- Geçen geçti, gelene bak.

3- Kendinin kabahatini önüne koyarlar, öyle döver­ler.

4- Gerekliyi, gerekmezken saklamalı.

Milletleri büyük inkıraz ve inhitatlara sevk eden yegane sebep dinsizliktir.

Bu milletin huzur ve emniyet, sulh ve sükun içinde. birbirleriyle kardeşçesine muamele ederek ilerlemele­ri, Nur Risalelerini okuyup okutmasına bağlıdır.

* * * * *

1- Kuvvetli ve cesur adam hasmını yere çarpan pehlivan değildir. Asıl kahraman adam, öfkelendiği zaman hiddetine ve nefsine hakim olandır.

2- Nefse hakimiyet, en büyük ibadettir.

3- Öfkeyi yutmak, ruhi ve nefsani bir mücahededir.

4- Gazap, şerrin bütün nevilerini toplayan kötü bir haldir.

5- "Öfkelenme" demek; seni öfkeye sevk edecek şeyleri ve sebepleri yapma, öfkenin hakimiyetine meydan vermemek için nefsinle mücadele et, demek­tir.

Hiçbir kelam, amelsiz kabul edilmez. Ve hiçbir amel de ihlas olmadan makbul değildir.

* * * * *

İhlas, Peygamberin yoludur.

* * * * *

Varis-i Peygamberî gibi büyüklere ve bu büyükler misüllü olana tazim gerektir. Tazim insanı küçültmez, bilakis yüceltir.

* * * * *

Ehl-i imanın ferasetinden sakının. Çünkü o Al­lah'ın verdiği nurla, hususan tahkiki iman kuvvetinin nuruyla bakar.

* * * * *

Aza kanaat, nefsin kısmetini kaçırmak demek de­ğildir.

Allah korkusu veya sevgisiyle ağlamak, ibadettir.

* * * * *

Kerem sahibi olmak için, ilahi, kudsi sırlar sakla­mak şarttır.

* * * * *

Çalış, tembelliğe düşme, ömür azdır, vazife çoktur. Fani dünyada bakî saadeti kazandıran Nur Risalelerine çalışmaktan geri durma.

* * * * *

Hiç kimseye eziyet için çalışma, mü'mine iyi niyet, hüsn-ü zan besle.

* * * * *

Ferahlıkta, darlık saklıdır. Her bela, bir iyiliğin müjdecisidir:

"Zeval-i elem, lezzettir. Zeval-i lezzet, elemdir."

* * * * *

Dinî olmayan belaların Hak'tan geldiğine inanıp, sabretmek gerektir. Sabırlı insanlar Allah'ın nuru altındadırlar.

* * * * *

Rızkın için üzüntüye düşme. O seni arar; o kadar arar ki, sen onun kadar arayamazsın.

ÜMİT VE NİKBİNLİK (İYİMSERLİK)

Her şeyin iyi cihetini ve güzel veçhesini görmek, yani imanlı bir nikbinliğe (iyimserliğe) malik olmak, gü­zel huy ve ahlâkla meşru dairede yaşamak ve bundan İlâ­hî bir haz duymak akıl, kalp ve ruhun her zamanki du­rumu ol­malıdır.

Ruh, akıl ve kalp eğer maarif-i İlâhiye ile, ilm-i iman ve ma­rifetullahı ders veren Risale-i Nur'la salim ise; en tehlikeli anlarda, bedbinlik veren en ümitsiz hallerde, yaşamayı çok acı bulduğun en bunaltıcı ve buhranlı çağlarda, inim inim in­lediğin saatlerde bile nikbin (iyimser) olabilirsin.

Nikbin olmakla da hayatın dağlarvari dağdağaları al­tın­da ezilmekten kurtulmak için şahlar gibi şahlanabilirsin ve şahlanmalısın.

Bilhassa yeis, ümitsizlik ve bedbinlik hislerinin sana mu­sallat olduğu devrelerde ve zamanlarda bütün nikbinlik ve ce­saretini ele alarak yeisin attığı sefahet yatağından fırlamalı­sın ve fırlayacak kudretin özünde mevcut olduğunu bilmelisin.

Gözlerinin ümit, saadet ve muvaffakiyet sürurunun ve sevincinin parlak kıvılcımlarıyla parladığını âyineye bakıp görmelisin.

Sakın hiçbir zaman deme ki; her işin kötü gittiği bir sı­rada, insan nasıl ümitvâr ve nikbin olabilir?

Nikbin bir vaziyete sahip olmak demek; daima kuvvet-i imanla dayanmaya, en kötü durumlarda bile herşeyi iyi görmeye, hadiseleri mümkün olabilen en müsbet, yani en olabilir taraflarını elde edebilecek surette karşılamaya hazır bulunan ruhun müsbet bir durumuna erişmektir.

Ruh böyle bir durumu birden bire elde edemez. Ancak bilmelidir ki irade, sabır, sebat ve enerji ile herşeye vasıl olunur.

Gelişigüzel yaşayan adam ölüme sürüklenir. Hadiseleri ve güçlükleri yenmek elinde değilse bile hiç olmazsa kendi kendine telkinlerde bulunmalısın ve istiğfar ve "hasbünallâ­hu ve ni'me'l-vekil" duasına devam etmelisin.
subirimagen.es



" birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz mazide, birimiz müstakbelde, birimiz dünyada, birimiz ahirette olsak biz birbirimizle beraberiz"



Aileniz ve arkadaşlarınızla paylaşmak için bir ayda 500'e kadar fotoğraf gönderin! Şimdi ücretsiz Windows Live Alanınıza gidin Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---