30 Haziran 2008 Pazartesi

(Namaz Zamanı) incir

Incir

 

Incir meyvesinin disi ve erkek cicekleri ayri ayri agaclarda biterler. Gerek erkek ve gerek disi cicekler kapali ve agizlan kilitli ve hatta muhurlu bir sandik ve mahfaza halindedirler. Bunlarin icine disaridan bir sey girmesi imkânsizdir. Hâlbuki incirin meydana gelmesi ve meyvenin vucut bulmasi icin erkek cicegin icindeki asi zerreciklerinin disi cicegin icine aktarilmasi icap eder. Bu ise, her ikisinin kapali olmasi sebebiyle asli halinde adeta imkânsizdir. Bu asilamayi agacin nebati faaliyeti katiyyen basaramadigi gibi boceklerin ve ruzgârlarin da buna yardimlari olamaz. Zira onlarin hizmeti ancak acik ciceklerde cereyan eder. Bu nakli yapabilmek icin suur ve iradeyi haiz kasti bir hareketin, idrak sahibi bir faaliyetin harekete gecmesi lazimdir. Iste Buyuk Yaradan, sanat mucizelerinin parlak pariltilarina bir misal olmak ve bu isi vucuda getirmek uzere hususi bir memur yaratmis bu isle vazifelendirmistir. Boylece incir gibi benzersiz bir ihsani, hayvani ve nebati iki faaliyetin ve musterek calismalarinin neticesi olarak yaratmistir. Gayet zarif, muzeyyen ve sadece bir dokunmakla ezilip olebilecek bir kucuk sinek olan bu Ilahi memurun ana rahmi ve vatani erkek cicek tomurcuklaridir. Bunlarin disinda hicbir yerde vatan tutmasina imkân yoktur. Disi cicek dogupta asilanacak kabiliyete erisince, erkek cicek tomurcuklari icine hilkatin birer birer yerlestirdigi sinek yumurtaciklari yarilir. Ve boylece seferber edilen sinek ordusu, vucutlari sari toz denilen nebati erkek tohum zerrecikleriyle sivanmis olarak cicegin agzindan disari cikarlar. Gariptir ki, o zamana kadar gayet muhkemce kapatilmis olan ve gayet sert bulunan cicegin agzi o anda yumusar ve gececek orduya kapisini acar. Disariya cikan sinekler ise sanki eskiden biliyorlarmis gibi hic sapitmadan dogrudan dogruya disi ciceklerin uzerine konarlar ve asli vatanlarina donuyorlarmis yani tekrar yuvalarina giriyorlarmis gibi disi ciceklerin icine girerler. Her nedense, iceride bir muddet kaldiktan sonra tekrar disari cikip diger bir cicege girerler ve boylece incirin asilanmasi tahakkuk etmis ve asilanan cicek de meyveye inkilâp etmek uzere agacta sabit kalmis olur. Aksi takdirde icine sinek girmemis olanlar, agac uzerinde kararip cok gecmeden yere duserler. Garibi sudur ki, disi cicegin agzi igne ile delinmesi bile muskul bir sertlikte kapali ve sinegin vucudu da dokunmakla mahvolacak derecede zarif iken her nasilsa bu zarif mahlûk cicegin agzini acip iceriye girer. Veyahut disi cicek kendisine gelen bu ilah memura musaade ederek onu iceriye alir. Vazifesini yaptiktan sonra da cikmasina tekrar musaade eder. Bu sefer sinek salimen diger bir cicege kosar. Boylece bir tek sinek 40 a kadar disi cicegi asilar. Vazifelerini bitirenler ise artik disarida ayrica yasamaya devam edemeyerek olurler. Kast ve iradenin tanzim ve ayarlamalarinin bir neticesi olan bu harikulade mucize eserinin bundan sonraki safhalari ise daha sayani hayret bir parlakliktadir. Kudretinin son noktasina kadar asilama vazifesinde istihdam edilen bu kucuk memurun disarida ayrica yasamaya imkân bulamayarak vefat ettigi ve muddet-i omrunun ancak bir iki gun oldugu yukarida arz edilmisti. Boylece asilama vazifesi biten butun sinek ordusu tamamen olmus olacaktir. Erkek cicekler ise iclerindeki sinek ordusunu sevk etmis sari tozlari da sarf etmis olduklarindan vazifeleri sona erdigi icin onlar da agacta kalmayarak kuruyup yere dokulurler. Bu vaziyette disarida vatan tutamayip helak olan ve incir agacindaki vatan-i aslisi de dokulup mahvolan bu ordunun gelecek sene tekrar vucut bulmasina maddeten imkân kalmaz. Cunku incir ciceginden baska yerde vatan tutamayan bu mahlûkun yumurta ve zurriyetini terk edecegi cicekler de mahv olmustur. Bu eski cicekler dokuluyorken agac uzerinde yeniden taze ciceklerin zuhurunu ve sineklerin onlara gelecek senenin zurriyetini yani yumurta ve tohumlarini birakmasini ise diger nebatata kiyasen akil kabul etmez. Iste Yuce Yaradan butun diger nebatatta esi olmayan bir harikayi bu mubarek agaca hediye etmistir. Soyle ki: Sinek hazinesi olan eski ciceklerin vazifesi bitip de dokulurken agactan cicekler dogmaya baslar. Ve bir kisim sinekler o taze ciceklerin icine girip yumurtalarini birakirlar. Bu cicekler de butun sene agac uzerinde kalipta zurriyeti gelecek seneye intikal ettiremeyecekleri icin sonbaharda bu ciceklerin icindeki yumurtalar da yarilarak sinek haline inkilâp ederler. Bu sefer yine yeni cicekler zuhur eder ve sinekler onlara yumurta birakir. Bu cicekler ise butun kis agacta kalirlar. Ilkbaharda yapraklar dogarken bunlar da iclerindeki orduyu disariya sevk eder ve dokerler. Yeniden taze cicekler zuhur eder ve neslin yumurtasini onlar alir. Bu bahar ciceklerinin icindekiler ise, disi cicekleri asilayacak olan nesildir. Boylece erkek incir uzerinde ilkbahar sonbahar kis cicekleri olmak uzere senede uc defa cicek dogar ve zurriyet uc defa sinek haline gelerek nesil bu ciceklerden birbirine aktarilir. Boylece asi nesli devam etmis olur. Ve agac hic ciceksiz kalmadan yani asi ordusunun meskeni agac uzerinde hic eksik olmadan nesil devam etmis ve bu surette meyvenin asilanmasi ve meydana gelmesi temin edilmis olur. Sayet bu hallerde herhangi biri bir digeriyle ahenkli olarak zamaninda meydana gelmez veya harici bir sebep ve bir hastalik neticesi bir arizaya ugrarsa o sene mahsul tehlikeye girmis olur. Yani vazifesini bitirmis erkek ciceklerin dokulme zamaninda taze ciceklerin zuhuru ve neslin onlara aktarilmasi ve gerek disi ciceklerin dogup asilanmaya kabiliyetli hale geldikleri zamanda erkek ciceklerin asilama memurlarini salivermeleri o kadar tam olarak ayar edilmistir ki, bunlardan birisi harici bir ariza sebebiyle muayyen vakitlerinden bir hafta evvel veya bir hafta sonra meydana gelecek olurlarsa, ahenk ve siraze bozulur ve mahsul vucut bulmaz.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Irlandalilarin Osmanlilara Tesekkuru

Irlandalilarin Osmanlilara Tesekkuru

 

Lozan'da bizimle alâkali muzakereler yapilirken Yahya Kemal de orada imis. Avrupali butun delege ve temsilciler bizim aleyhimize oy verirken, sadece Irlanda temsilcisi her oylamada bizim lehimize parmak kaldiriyormus. Bu durum sairimizin dikkatini cekmis ve bir firsatini bulup kendisine; 'Herkes bizim aleyhimizdeyken, siz her seferinde lehimize oy kullaniyorsunuz; bunu nicin yapiyorsunuz?' diye sormus. Irlandali Yahya Kemal'in yuzune soyle bir bakmis ve; 'Boyle yapmaya mecburum. Benim gibi her Irlandali da buna mecburdur. Biz bir yandan aclik ve kitliktan kirilip, bir yandan salgin hastalikla bogusurken (1845-1849) diger Avrupalilardan hicbir yardim ve destek gormedik. Ama sizin Osmanli dedeleriniz, yardim olarak hem para hem de gemiler dolusu erzak gonderdiler. O zor gunlerde bize insanca, dostca uzanan eli asla unutamayiz. Siz her zaman desteklenmeye lâyik bir milletsiniz; bunu cok iyi hak ediyorsunuz!' diye cevap vermis."

 

Bu menfî durumlardan sonra bir milyona yakin Irlandali Amerika'ya goc etmistir. Hattâ bunlardan bazilari Amerika'da Cumhurbaskani bile secilmistir.

 

Kokleri Irlanda'ya dayanan Amerikan Baskanlari:

 

1- Andrew Jackson, 7. Baskan (1829-1837)

2- James Knox Polk, 11. Baskan (1845-1849)

3- James Buchanan, 15. Baskan (1857-1861)

4- Ulysses S Grant, 18. Baskan (1869-1877)

5- Chester Alan Arthur, 21. Baskan (1881-1885)

6- Grover Cleveland, 22. ve 24. Baskan (1885-89, 1893-97)

7- William McKinley, 25. Baskan (1897-1901)

8- Woodrow Wilson, 28. Baskan (1913-1921)

9- John Fitzgerald Kenndy, 35. Baskan (1961-1963)

10- Lyndon Baines Johnson, 36. Baskan (1963-1969)

11- Richard Milhous Nixon, 37. Baskan (1969-1974)

12- James Earl Carter, 39. Baskan (1977-1981)

13- Ronald Wilson Reagan, 40. Baskan (1981-1989)

14- George Herbert Walker Busch, 41. Baskan (1989-1993)

15- William Jefferson Clinton, 42. Baskan (1993-2001)

16- George W Busch, 43. Baskan (2001-....)

 

Irlanda'yi kasip kavuran kitlik doneminde, Osmanli Devleti'nin yaptigi nakdî ve aynî yardimin hatirasina gectigimiz mayis ayinda Dublin'e yetmis mil uzakliktaki Drogheda sehrinde toren yapilarak, o doneme ait tarihî bir binaya sukran plâketi asildi.

 

Tarihî bilgi ve belgelere gore iki milyon Irlandalinin goc etmesine ve olumune sebep olan aclik ve kitlik felâketi sirasinda Sultan Abdulmecid, Irlanda halkina on bin sterlin yardimda bulunmak istedigini bildirir. Fakat kendi topraklarina dâhil bulunan bu bolgeye sadece iki bin sterlin vermeyi kararlastiran Ingiltere Kralicesi Victoria, Istanbul'daki buyukelcisi vasitasiyla, Sultan'in teklifine karsi cikar ve neticede Osmanli bagisi bin sterline iner. Sultan Abdulmecid bunun uzerine Irlanda'ya tahil yuklu bes gemi gonderir. Fakat Ingilizlerin Dublin Limani'na sokmadiklari erzak dolu yardim gemileri, yuklerini Drogheda Limani'na bosaltir (1847). Bu donemde Ingiltere ve kita Avrupasi sanayi devriminin getirdigi refah ve zenginlik icinde olduklari hâlde Irlanda'ya yardim etmezken, Osmanli'nin hem maddî sikinti icerisinde, hem de cok uzak bir cografyada olmasina ragmen insanî yardimda bulunmasi burada dikkat edilmesi gereken onemli hususlardan biridir.

 

Iste, bu hâdisenin hatirasina Drogheda Belediyesi'nce yaptirilan sukran plâketi, 150 yil once Turk gemicilerin misafir edildigi eski belediye sarayinin duvarina (simdiki Westcourt Oteli) cakildi. Duzenlenen torende konusan Irlanda Buyukelcimiz Taner Baytok, hâdiseyi The Threshold dergisinde, Thomas P. O'Neill imzasiyla 1957 yilinda yayimlanmis yazidan ogrendigini soyledi.

 

Baytok, Irlanda asilzâdelerinin padisaha gonderdikleri ve hâlen Topkapi Sarayi Muzesi arsivinde muhafaza edilen tesekkur mektubunun da bu Osmanli yardimini dogruladigini belirtti. Mektupta soyle deniyordu: "Asagida imzalari bulunan biz Irlanda asilzâdeleri, beyefendileri ve sâkinleri, Majesteleri tarafindan, aci ceken, kederli Irlanda halkina gosterilen comert hayirseverlik ve alâkaya en derin minnetlerimizi saygiyla takdim eder ve onlar adina Majesteleri tarafindan Irlanda halkinin ihtiyaclarini karsilamak ve acisini dindirmek uzere comertce yapilan bin sterlinlik bagis icin tesekkurlerimizi arz ederiz."

 

Kralice Victoria'nin, kendi topraklarina dâhil bir bolgeden yukselen cok âcil yardim cagrisina karsi yapilmak istenen nakdî yardimi engellemesi ve bunu onda bire dusurmesi ibret verici bir vakaydi. (Maalesef dunyanin baska yerlerinde gunumuzde de benzer hâdiselere rastlamaktayiz.) Buna karsilik Osmanli Sultani'nin, siyasî surtusmeleri ve nakliye gucluklerini de goze alarak, dort bin kilometre uzaga tahil yuklu gemiler gondermesi, buyuk bir âlicenaplik ornegiydi. Buyukelcimiz Baytok, Avrupa'da demokratiklesme ve insan haklari konusunda haksiz tenkitlere mârûz kaldigimiz bir sirada gerceklesen bu sukran plâketi torenini, Turklerin insan sevgisinin, muhtaclara ve aci cekenlere nasil yardima kostugunun delili olarak degerlendiriyordu. Irlanda halkinin kadirsinas jesti Turk kamuoyunda bir moral tesir saglayacakti.

 

Drogheda'nin Belediye baskani Alderman Frank Goddfrey de, sehir ambleminin Osmanli hilâl ve yildizi oldugunu hatirlatarak "Sukran plâketimiz, iki ulke insanlarinin dostluk sembolu olacaktir, umidindeyim. Dostumuz Turkiye'yi en kisa surede Avrupa Birligi icinde gormek istiyoruz." dedi. Kitlik ve Aclik Muzesi muduru de, Turk halkina ve Osmanli Devleti'ne minnettar olduklarini vurguladi.

 

Arsivlerimize bas vurunca, hem Irlanda asilzâdelerinin tesekkur mektubuna, hem de Ingiliz Buyukelciligi'nin o zaman gonderdikleri tesekkur belgesine ulasildi. Bizler icin ve gecmisimiz acisindan iftihar vesilesi bu belgelerin dunyaya duyurulmasi da, bilhassa ulkemiz aleyhine bazi olumsuzluklarin yasandigi su gunlerde cok muhim olsa gerek...

 

"Geceyarisi Ekspresi" ve "Musa Dagi" gibi asilsiz filmlerle ulkemize iftirada bulunanlara karsi verilecek en guzel cevap, bu hâdisenin belgesel bir film hâline getirilip dostlugun nasil olmasi gerektigini dunya kamuoyuna duyurmaktir. Boyle bir film, tarihî bir hakikati aciklamaktan baska, gelecekte kurulacak dostluk ve munasebetlerin hangi temeller uzerinde sekilleneceginin de bir gostergesi olacaktir.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Istanbul'un Manevî Mimarlarindan Seyh Vefa Hazretleri

Istanbul'un Manevî Mimarlarindan Seyh Vefa Hazretleri

 

Osmanli'nin 15. yuzyilda yetistirdigi onemli ilim adamlarindan olan Seyh Vefa Hazretleri, ulke icin yapmis oldugu bircok muspet faaliyetle dikkati cekmektedir.

Fakat onu asil dikkat cekici kilan husus, bazi hassas olculeri sebebiyle Fatih'in davetine icabet etmedigi gibi, onun ziyaretini de kabul etmemesidir.

 

Fetihten sonra, dunyanin cesitli cografyalarindan ilim adamlarinin toplanmasiyla, bir ilim merkezi hâline getirilen Istanbul'da, bircok medrese insa edilmistir. Bunlar sadece ilim yuvasi olmakla kalmamis, etraflarina da kutuphane, imarethane, hamam ve dukkânlarla da sehrin gelismesine ve imarina vesile olmustur.

 

Fatih Sultan Mehmet'in, fetih sonrasi Istanbul'a davet ettigi yuzlerce ilim ve mâneviyât buyugu arasinda, Seyh Vefa Hazretleri de vardir. Hârâbe bir semte yerlestirilen bu zât, burayi kisa surede mâmûr hâle getirmistir. Gunumuzde Vefa adi ile anilan semt, Seyh Vefa Hazretlerinin bir hatirasidir. O, burada kurulan medresesinde bir taraftan talebelere ders vermis, ihtiyac sahiplerine yardim elini uzatip onlarin gonullerini fethetmis ve onlarin Musluman olmalarinda rol oynamistir.

 

Konya'da dogdugu icin Konevî olarak da anilan Seyh Vefa, Osmanli'nin 15. yuzyilda yetistirdigi onemli ilim adamlarindandir. Konya ve Edirne'deyken, astronomi ve musikîden, dinî ilimlerin butun sahalarina kadar egitim gormus, Zeyniye tarikati buyuklerinden Abdullatif Kutsî'nin manevî terbiyesinde yetismistir. Konya'da ilim ve irsad faaliyetleriyle hayatini gecirdigi sirada, Hac ziyareti icin deniz yolcuguna cikan Vefa Konevî, yolda korsanlarin saldirisina ugrar ve bir sure Rodos Adasi'nda zindanlarda esaret hayati yasar. Bu buyuk ilim ve gonul adaminin esir oldugunu duyan Karamanli Ibrahim Bey, buyuk bir para karsiliginda onu esaretten kurtarir. Seyh Vefa Hazretleri Anadolu'ya dondukten sonra bir sure Konya'da ogrenci yetistirmekle mesgul olur. Bu sirada Fatih Sultan Mehmet tarafindan yurutulen Istanbul'un fetih hazirliklarini duyunca, devrin diger buyuk ilim ve mânevîyat buyukleri gibi fetih ordusu icerisinde yer alir. Fetihten sonra Konya'ya vazifesinin basina donmeye hazirlanirken, Fatih sehrin imâri ve halkin irsad edilmesinde kendisine ihtiyaci oldugunu belirten bir mektup gondererek, Istanbul'da ikamet etmesini rica eder. Bu davet uzerine Istanbul'da vazife yapmaya karar verir. Iste onun Vefa semtine yerlesmesi, bu mektuba dayanir.

 

Sinan Pasa, Molla Lutfî, Bursali Hocazâde, Zembilli Ali Cemalî Efendi ve sair Zatî, Vefa Konevî'nin yetistirdigi talebelerin basinda gelenlerdir.

 

Vefa Hazretleri'nin manevî onderligini yaptigi kulliyenin bir bolumunu olusturan tekkenin de, toplum hayatinda ayri bir yeri olmustur. Burasi bir ilim merkezi, ayni zamanda bir yardimlasma muessesesi, yolcular icin bir misafirhane, yoksullarin karnini doyurdugu bir yerdi. Edebiyat, musiki, husn-u hat gibi guzel sanatlarin ve edebiyatin icra edildigi bu yerlerde insanlar huzur bulmaktaydi. Guclu bir sair olan Vefa Konevî bir divan da tertip etmistir.

 

Vefa Konevî yaptigi calismalarla Fatih Sultan Mehmet'in takdirini kazanmistir. Fatih bir gun has adamlarindan birini gondererek sohbetlerinden ve nasihatlerinden istifade etmek icin bu buyuk insani saraya davet eder. Ancak, Vefa Konevî bu davete icabet etmeyecegini bildirir. Fatih tebessum ederek:

 

- O gelmezse, biz onun ayagina gideriz, der ve bu ilim adaminin medresesine kadar gider. Ama kapi kendisine yine acilmaz.

 

Fatih: - Ey Vefa, sende hic vefa hissi yok mu? diyerek oradan ayrilir.

 

O, Fatih'i huzuruna kabul etmeyisinin sebebini etrafindakilere soyle aciklar: "Bilmezsiniz. Benim ona meylim ve onun bana ihtiyaci o derece fazladir ki, bir an birbirimizi gorecek olsak, o benden ayrilmak istemeyecek, ben de onu birakmayacagim. Halbuki, o milletin islerini uzerine almistir. Biz de dunya duzenini korumaya memuruz."

 

Evet, Fatih babasi tarafindan ozel olarak devlet idare etmek uzere yetistirilmisti. Toplumun Fatih'e ihtiyaci vardi. Bu sebepten o, toplumunun basinda bulunmaliydi. Seyh Vefa da bir ilim adami olarak talebe yetistirecekti. Boylece herkesin kendi vazifesini mudrik oldugu huzur toplumunun en temel dinamiklerinden birinin canli ornegini, bizlere gosteriyorlardi.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) eskimeyen elbise

Eskimeyen Elbise

 

Yillar yili aradi onu. O yipranmaz, eskimez, porsumez elbiseyi. Nasil olacakti? Hangi tezgahta dokunabilirdi boyle bir elbise? Butun vucudunu koruyan, sicacik tutan ve gorkemli..

 

Boyle bir elbiseyi hangi mucit icat edebilirdi? Ne ipligi kaciyor, ne de darbelerle delinip parcalaniyor. Hangi mucit boyle saglam, zaman ve mekana meydan okuyan ve asla fena carki icinde ufalanmayan, kumasi en kavi ipten orulmus elbiseyi dusunup icat edebilirdi?

 

En guzide ve en saglam postlar bile belirli bir muddetten sonra tuylerini dokup yipraniyordu. Bir parsin, bir kaplanin, bir ceylanin elbisesi, zaman makasiyla kirpilip gitmiyor muydu? Bir agacin, bir kusun elbisesi fena bicagiyla kesilip yokluga karismiyor muydu? Hangi elbise olumsuz bir kalkan gibi, eskimez bir zirh gibi insanoglunu hayatin herc u mercinden ve hâdiserin yipratan tazyikinden koruyup kurtarabilir? Hangi saglam giysi, hangi dayanikli esvap...

 

Evet insan kendini saran elbisenin guclu ve saglam olusuyla omrune omur, huzur, mutluluk ve sukûn katabilir... Zira kisiyi yipratan hadiseler, cevreden gelen tazyikler bu saglam ve muhkem engele, Cin Seddine toslar gibi carpip gerisin geriye donecek, karsidakine hicbir zarar veremeyecek.

 

Belki mucizeyi bir elbiseydi bu, ama boyle bir elbisenin dunya yuzunde bulunduguna dair vicdani bir yakin duyuyordu. Sanki istese, askidan alir gibi onu zaman ipinden cekip alacak ve vucuduna giydiriverecekti. Butun sikintilardan ve olumcul darbelerden boylece kurtulmus olacakti.

 

Aldigi yaralar ve sâri hastalik mikroplari artik onun semtine bile ugrayamayacakti. Hemen soyle uzanip zaman gardirobundan onu cekip aliverecek ve boyuna posuna uygun olanini giyiverecekmis gibi bir his vardi icinde... Sanki istese bunlar hemen gerceklesecekti. Bu oyle bir elbise olmaliydi ki, insanin butun noktalarini koruyup kollayabilsin. En kucuk bir delik, en minik bir menfez dahi olmasin uzerinde. Zira her sey kucuk yaralarla ve baslangicta kucumsenen berelerle, yokluga gitmeye ilk adimi atar. Oysaki elbise yara alsa ve delinse bile kendini yenileme sadedinde, hemen o nokta ve parcalanan yer onarilmali, eski haline getirilmeli. Boylece insan emn u eman icinde yasadigi hayata ayni emniyet kanatlari altinda devam edebilmeli. Fakat boyle bir elbise icinde daha dikkatli olmali insan. Zira korundugunu ve koruma altinda bulundugunu hisseden varlik biraz gevseyip, rahata dusebilir. Boylece distan gelecek ani darbelere karsi hazirliksiz yakalanabilir...

 

Eskimez elbisenin seruveni bir omur boyu surer belki. Ama sahibini sahil-i selamete erdirir: Ne kama, ne kilic, ne kursun, ne de bomba tesir eder onu giyene.

 

Boylesine guzelliklerin bulundugu dunyada boyle bir elbise olmali. Nasil sular gecer gider de uzerindeki gunesin akisleri devamli kalir, cicekler solar ve zevale cekilir de hafizalardaki izi baki kalir. Aynen oyle de, bir beka ipinden orulmeli bu esvap... Bir silinmeyen kumastan dikilmeli...

 

Yoksa hayal mi kuruyordu ve asla boyle bir elbiseye kavusamayacak miydi? Hep yipranan ve eskiyen giysilerin aldatan koruyuculugunda, sahte zirhinda korku ve endise icinde bir omur mu surecekti?

 

Fani dunyanin uzerindeki beka kivilcimlari boyle bir elbisenin varligindan dem vurur gibiydi.. Sanki solup giden cihan, solmayan bir iz birakiyordu ruhlarda. Sanki bir zambak ve gul gibi porsuyen kainat, eskimez bir tablo birakip oyle gaybubet ediyordu yoklukta... Gecen mevsimler, giden sevgililer. Sessizce aramizdan ayrilan guzeller bir bekâ muhru basip oyle cekiliyorlardi sonsuzluk sahiline...

 

Mademki ebed var ve sonsuzluk mevcut; oyleyse bir beka libasi, bir ebedilik zirhi ve elbisesi olmali..

 

Ama ne? Nasil? Hangi tezgahin urunu...

 

Birdenbire bir simsek cakti kafasinda. Sanki ilhamdi gelen. Ama tedai oldugunu az cok biliyordu. Zira bir kitap siluetinin icinden cikar gibi cikti dusunce ve onun ruhuna bir tayf gibi agip bir isik tohumu birakip oyle gitti. Bir fikir, bir cumlelik bir dusunce, ama hayretamiz....Ancak birden kayboldu fikir kafasinda. Hay Allah..

 

Muhteva olarak hatirliyordu, elbiseden bahsediyordu o. Porsumez bir elbiseden... Ne idi, ne idi?! Kafasini catlatircasina dusunmesi mi gerekiyordu onu hatirlamak icin? Neydi ya Rabbi, hangi soz idi? Mana sanki misafir olmustu kalbine, ama kelimeler tesrif etmiyorlardi. Bir kelimeyi hatirlasa hepsini hatirlayacakmis gibi bir his vardi icinde.

 

Ne idi, ne idi?!

 

Eskimez ve yipranmaz bir elbise.. Insanin giydiginde asla cevredeki olaylardan ve maddi manevi hadiselerden zarar gormeyecegi, hicbir dusmanin tasallutunun ona zarar veremeyecegi bir esvap. ..

 

Ne idi ne idi?! Hah tamam. Meyve idi kelimesi. Sonra sonra yeniden zihnini zorladi, zorladi... Evet, evet ciplak kelimesini de hatirliyordu. Baska, baska... Sanki zihni bir aciliyor bir kapaniyor ve onun bu soze karsi istiyakini daha da artiriyordu.

 

Hatirlamaliydi. Yoksa cildiracakti.

 

Haftalarca uykusu keskin bicak darbeleriyle bolunur gibi sekteye ugrardi. Kendi huyunu biliyordu. Bir kafaya takmaya gorsun...

 

Tamam, tamam "iman" idi basindaki kelime, sozun. Guzel bir sozdu. Piril piril ve ruha isik sunan bir kelâmdi. Sanki tadi damagindaydi, fakat kelime zincirini bir turlu tamamlayamiyordu.

 

Iman... ciplak... meyve., birden kafasindaki butun hatira ve hayal mumlari yandi ve kandilleri isidi. Evet, evet hatirladi. Manadan cikis yapan ruhu, sozun elbisesini de cagrisim yoluyla kesfetmisti. Evet, evet, iste soz, ruhuna metafizik tayfini nasil da yaymisti birdenbire... Hafizanin bir nimet oldugunu kesfetti o an "Iman ciplaktir. Elbisesi takva susu haya, meyvesi ise ilimdir"

 

Evet, soz bu sekildeydi. Hafizasini biraz daha yokladi. Bir yanlislik, bir eksiklik var mi diye kafasinin en ucra noktalarini tarassut etti. Hayir, hayir bu idi soz. Iman cennete girmek icin sart; yani bekâ aleminde huzur ve saadetin anahtari. Takva ise, onun yipranmaz ve solmaz elbisesi; birbirinden ayrilmaz iki rukun gibi.

 

Insan bu elbiseyi ruhuna giydirirse ebed muddet zirha burunmus bir asker gibi butun muharebelerden sag salim kurtulurdu. Nefis, heva ve iblis gibi ic dusmanlarina ve inancsizligi siar edinmis, kaosun cocuklari olan dis dusmanlarina karsi, olumsuz bir zafer kazanirdi. Din tezgahinda dokunmus ve mana iplerinden orulmus bu elbiseye burunen her insan, kendine ebedi bir siginak bulmus demektir. Iste eskimez elbise, iste yipranmaz esvap, iste zaman ve mekana meydan okuyan libas...

 

Ici ferahladi.. Bu lâl-u guher sozun isigi gonlunu mest etti. Lezzeti kalbine bir ma-i zemzem gibi huzur ve mutluluk verdi.

 

Bu elbiseyi giymek ve ebediyen kendini koruma altina almak icin, gonul evine, iman yurduna dogru yoneldi... Yepyeni ve yipranmaz bir elbise giyip, temizlenmis kullar ile beraber riza ve ridvan ufuklarina dogru yol alacakti bundan boyle... Olumsuz Sevgili'nin ihsan, rahmet ve lutuf diyarina dogru..

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) erkek adam aglar

Erkek Adam Aglar

 

Hani gecmis zamanlardan bugunlere kadar akip gelmis kliselesmis deyisler vardir. Herbirerimizin hafizasinda muhakkak bunlardan birkaci bulunur. Gunluk konusma ve yorumlarimizin dokusunu olusturan bu deyisler, az ve oz olma gibi bir ozellige sahipler. Cok sey birkac kelimeye yuklenmis ve bizler bu birkac kelimeye binler kelime ekleyerek kendimizi ortaya koyariz. Acaba az ve oz olan kelimelere kelimeler eklemekle cok seyi mi ifade etmis oluyoruz? Sanmiyorum; bizim yaptigimiz daha cok soylenmis seylere serh dusmek oluyor. Burada Hazreti Ali(radiyallahu anh)'nin, 'ilim bir nokta idi; onu cahiller cogaltti' sozunun altini cizmek istiyorum.

 

Vecizeler slogan degildirler; sloganin az kelimelerden olusu ve kalabaliklarin dilinden dusmeyisi onu biraz vecizeye benzetiyor olsa da bu bir yanilgidir. Vecize koca yillarin imbiginden gecen tecrube, ilim, ahlak ve estetigin kaliba dokulmesidir. Slogan ise gecmisi olmayan nevzuhur bagirislardir. Vecizeler, yazan, soyleyen ve okuyanin icine sinmistir ve her lahza onun yoluna isigini dusurur. Gecmis zaman sozleri olan vecizelerde ancak ruhlarin sezebildigi bir derinlik de vardir; onlari okudugunuzda, adeta incelmis bir ruhun kelimelere yuklenip size gonderildigini hissedersiniz. Hic beklemediginiz ancak, cok ihtiyac duydugunuz bir anda bu deyisler karsiniza cikar ve dusuncenizin onunu acarak ona yol verir. Oysa sloganda derinlik, incelmis bir ruh ve dusuncenin onunu acma yoktur; o daha cok sinir getirir ve hayati daraltir. Sloganin manyetik alanina girmis zihinler, hayati, esyayi ve insani siyah ve beyazin arasina sikistirir. Ayrica sloganlar gunu birliktirler; mevsim mevsim eskir ve yorgun duserler, vecizelerde oldugu gibi uzun bir soluga sahip degillerdir.

 

Vecizeler bu anlamda onemli olmakla birlikte, kliselesmis olma yonleriyle de dayatici bir ozellige sahipler. Burada biraz durmak gerekir. Bunlar, yer yer karsimiza 'mutlak dogru' olarak cikar ve insanlarin davranis bicimlerini tanimlama ve yargilamada kullanilirlar. Saniyorum burada bir yanlislik var; zira vecizeler mutlak dogru olarak kullanildiklarinda sloganlasir ve donup insani vururlar. Bunu hep goruyoruz.

 

Hani aliskin oldugumuz bir deyis var: "Erkek adam aglamaz." Sahi erkek adam aglamaz mi?.. Ya agliyorsa?.. O zaman onu hangi sinifa dahil edecegiz?

 

"Erkek adam aglamaz" deyisine ragmen erkek adam agliyor. Acaba bu deyisin iceriginde yanlislik mi, yoksa yanlis bir anlasilmami var? Saniyorum yanlislik, mekan, zaman ve duzlem farkliligindaki nuansin ayriminda olmayanlarin, bu deyisi, her mekan, zaman ve duzleme oturtma cabalarindadir. Zira her ne kadar aglamak, damla damla goz pinarlarinin akmasini ifade etse de niteliginde farklilik arz ediyor. Insana gozyasi dokturen mekan, zaman ve duzlem farkliligi, aglamanin cesidini de belirliyor. Bu sebeple, 'erkek adam aglamaz' degil, 'erkek adam ne zaman, nerede ve nasil aglamaz' seklinde bir sey soylenebilir.

 

Evet, erkek adam, kendisini kusatan bin bir problemin varligi karsisinda ayaga kalkmasi gerekirken, ice kapanmanin, yersiz korku ve yeisin ifadesi olan aglama bicimine siginmamalidir. Ruhen ve bedenen kendisine tevdi edilmis bir mucadelenin, kavganin, kosusturmanin icine dalmasi gerektigi bir yerde geride kalan erkege, "erkekler gibi savasmiyorsun, bari otur, kadinlar gibi agla" hitabi ne kadar yerindedir. Boyle bir zaman, mekan ve duzlemde "erkek adam aglamaz" deyisi yerindedir ancak, incelmis bir ruha, arinmis bir gonule sahip insanin muhasebe ve murakabe neticesinde gozyasi dokmesi karsisinda bu deyise 'evet' demek ve hak vermek mumkun degildir. Bu anlamda aglamak fiiline eksiklik izafe etmek dogru degildir.

 

Aglamak, incelmis bir ruhun titremesi ve derinden hissedisi degil mi? Gonuldeki katiligin damla damla disari atilisinin neresi erkeklige sigmaz, bunu anlamak zor.

 

Iki damla gozyasi yanaklardan asagilara dogru akarken insan, en saf ve berrak bir ruh haleti icerisindedir, butun maske ve kayitlara gonlun bas kaldirdigi bir an yasanir bu zamanlarda...

 

Bu anlamda aglamamak bir felakettir; erkek adam olmamanin otesinde, incelmis bir ruhtan ve hisseden bir gonulden mahrum olmaktir.

 

-Alinti-


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) acil şifa dualarınıza çok ihtiyacım var ne olur benim ve tüm hastalar için dua edin allah razı olsun



Aileniz ve arkadaşlarınızla paylaşmak için bir ayda 500'e kadar fotoğraf gönderin! Şimdi ücretsiz Windows Live Alanınıza gidin Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

27 Haziran 2008 Cuma

(Namaz Zamanı) Fw: Kalp Gözü:1053] nuelbaba ve nasrettin hoca arasındaki farklar

   

Bir gün dünyaya ait büyük bir derdin olursa Rabbine dönüp, "Benim büyük bir derdim var!" deme, derdine dönüp "benim büyük bir Rabbim var!" de.
 
Bugün geriye kalan ömrümün ilk günü
Koray Çetinol
 
 
----- Original Message -----
Sent: Wednesday, June 25, 2008 3:24 PM
Subject: Kalp Gözü:1053] nuelbaba ve nasrettin hoca arasındaki farklar

alıntıdır
 



1. Noel Baba, yılbaşına doğru gündeme gelen bir
"dönem" figürüdür...
Nasreddin Hoca, yılın her günü yıldızdır!...
2. Noel Baba,
'bütün çocuklara karşılıksız armağan
verme'
gibi ütopik, imkansız bir fikrin kolpa kahramanıdır...
Nasreddin Hoca, 'parayı ver düdüğü çal' dürüstlüğüyle realist ve sahici
bir kimsedir.
3. Noel Baba, çam ağaçlarının toplu katliamında
başrol oynar... Nasreddin Hoca, sadece bindiği dalı keser, zararı
daha ziyade kendinedir.
4. Noel Baba maddecidir, nesneler sayesinde ün
yapmıştır...
Nasreddin Hoca, paraya çevrilemeyecek bir zenginlik
kaynağıdır, ruhu ve zekâyı besler...
5. Noel Baba, geyiklerin çektiği kızakla,üstelik bir
de uçarak,itici bir sürrealite içindedir...
Nasreddin Hoca,eşeğine ters binerek reel ortamda
sürreallik gösterdiği için daha çarpıcıdır...
6. Noel Baba aslen Antalya çıkışlıdır fakat asimile
olmuştur,doğum yerini meraklısı bilir...
Nasreddin Hoca sonsuza kadar Akşehir'in evlâdıdır...
7. Noel Baba,herhangi bir babalığını göremediğimiz
bir "baba"dır...
Nasreddin Hoca, hepimizin hocasıdır!!!


HOCA'NIN DEDİKLERİ*
(DEMEK İSTEDİKLERİ)

Ol Hoca Nasreddin asırlar önce
Her sözü bir dedi, amma pir dedi..
Kıssalar, nükteler inceden ince
Anlayana sır içinde sır dedi..

İnsan tek değildir, değildir tekin
Dinlemeli kulu, olmalı sakin
'Her konuşan haklı olmaz velâkin
Herkesin bir haklı yanı var'
dedi..

Başlangıcı, akibeti görürsün
Olanı gözünle kati görürsün
'Ya kediyi, ya da eti görürüsün
Mevcut varı teraziye vur'
dedi..

Kıssalar akıla hisse olurken
Her sözden geriye ibret kalırken
'Komşunun kazanı doğup, ölürken
Bunda almak kolay, vermek zor'
dedi..

Ehliyet insanı götürür yola
Klavuz bulunmaz ilimden âlâ
'Kavukta kerâmet arayan kula
Kerâmeti kemâlatta gör'
dedi..

Düşünüp bir kere fikir edince
Görülür ki işler ince mi ince
'Kavga son buluyor yorgan gidince
Çok yaman sey şu menfaat, kâr'
dedi..

Belli olur terazide, darada
Gerek var mı övünmeye arada
'Halep oradaysa, arşın burada
Ölçü birdir değişse de yer'
dedi..

'Papağana göre hindi çok iri
Başkadır hepsinin değeri yeri
İpe un sermeye başlarsa biri
Bil ki onda gönülsüzlük var'
dedi..

Erilir doğruya edilmez hata
Eğer dinlenirse ecdad ve ata
'Bakarsın, yol olur ağaçtan öte
Her adıma tedbir ile gir'
dedi..

POLATOĞLU, çiğne lokmayı yerken
Hemen vermemeli hükümü erken
'Hiç mi günahı yok hırsızın derken
Sakın sakın övülmesin şer'
dedi..
saygılarımla sami özkök
msn: samiozkok.1903@hotmail.com
skype: samiozkok


-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) Fw: Kalp Gözü:1066] PERİŞANLIKLAR İKİLİKTEN DOĞAR

 

Bir gün dünyaya ait büyük bir derdin olursa Rabbine dönüp, "Benim büyük bir derdim var!" deme, derdine dönüp "benim büyük bir Rabbim var!" de.
 
Bugün geriye kalan ömrümün ilk günü
Koray Çetinol
 
 
----- Original Message -----
Sent: Friday, June 27, 2008 12:06 PM
Subject: Kalp Gözü:1066] PERİŞANLIKLAR İKİLİKTEN DOĞAR

 
PERİŞANLIKLAR İKİLİKTEN DOĞAR
 
Rivayetçiden şu hikayeyi de dinle: Kazvinlilerin adetleridir; Vücutlarına, kol ve omuzlarına, kendilerine zarar vermeksizin iğne ile mavi dövmeler dövdürürler.
Bir Kavzinli, tellağın yanına gidip “Bana bir dövme yap; fakat canımı acıtma” dedi.
 
Tellak “ Söyle yiğidim; ne resmi döveyim?” diye sorunca “ bir kükremiş aslan resmi döv” dedi; Talihim aslandır, onun için aslan resmi olsun. Gayret et,
dövmeyi adamakıllı yap!” Tellak “Vücudunun neresine döveyim?” dedi. Kavzinli “ İki omzumun arasına”” dedi.
 
Tellak, iğneyi saplamaya başlayınca yiğidin sırtı acımaya başlayıp, “ Aman usta, beni öldürdün gitti. Ne yapıyorsun?”diye bağırdı. Usta “ Aslan yap dedin
ya” dedi. Kazvinli sordu:” Neresinden başladın? Usta “ Kuyruğundan” dedi. Kazvinli dedi ki:” Aman iki gözüm, bırak kuyruğunu. Aslanın kuyruğu ile kuyruk
sokumum sızladı, nefesim kesildi, boğazım tıkandı.
 
Aslan varsın kuyruksuz olsun. İğne yarasından yüreğime fenalık geldi, bayılacağım.”
 
Usta, “Kavzinliyi kayırmadan, merhametsizce aslanın bir başka tarafını dövmeye başladı. Yiğit yine bağırdı “Burası neresi?” Usta: “Kulağı” dedi. Kazvinli
“ Bırak, kulaksız olsun. Orasını da yapma” dedi. Usta bu sefer başka bir yerine başlayınca Kazvinli yine feryat etti: “Bu üçüncü iğne de neresini dövüyor?”
Usta:”Azizim, karnı” dedi.
 
Kazvinli “Fena acıyor, iğneyi bu kadar çok batırma, bırak, karınsız olsun” deyince Tellak şaşırdı, hayli müddet parmağı ağzında kaldı. İğneyi yere atıp
“ Alemde kimse böyle bir hale düştüm mü ki? Kuyruksuz, başsız, karınsız aslanı kim gördü? Tanrı bile böyle bir aslan yaratmamıştır” dedi.
 
Kardeş, iğne yarasına sabret ki gavur nefsin iğnesinden kurtulasın.
 
Varlıkların kurtulmuş olanlara felek de secde eder, güneş de, ay da. Vücudunda nefsi ölen kişinin fermanına güneş de tabidir, bulut da. Gönlü ışık yakmayı,
şulelenmeyi öğrenmiş olan kişiyi güneş bile yakamaz.
 
Tanrı; doğması, batması muayyen olan güneş hakkında “Doğduğu ve battığı zaman onların mağaralarına vurmaz; o mağara hiç güneş yüzü görmezdi”demiştir. Bir
cüzü, külle ulaşırsa o cüz’ün yanında diken bile, gül gibi baştanbaşa letafet kesilir.
 
Tanrıyı ululamak, yüceltmek, nasıl olur? Kendini, varlığını horlamak, toprak mesabesinde tutmakla. Tanrıyı levhidetmeyi öğrenmek nedir? Kendini tek Tanrı
önünde yakıp tok etmek. Gündüz gibi şulelenip parlamayı diliyorsan geceye benzeyen varlığını yak!
 
Varlığını o varlığı meydana getirenin varlığında bakırı kimya içinde eritir, yok eder gibi eritir, yok eder gibi erit, yok et (de altın ol) Sen, sıkı sıkıya
ben’e, yapışmış ( yokluğu ve birliğe ulaşmış) sın. Bütün bozuk düzen işler, bütün bu perişanlıklar, ikilikten meydana çıkıyor.
Mesnevi'den Hikayeler

Bir gün dünyaya ait büyük bir derdin olursa Rabbine dönüp, "Benim büyük bir derdim var!" deme, derdine dönüp "benim büyük bir Rabbim var!" de.
 
Bugün geriye kalan ömrümün ilk günü
Koray Çetinol
 
 


-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) esselaünaleyküm.cumamız mübarek olsun.duada buluşalım inşallah...dua ile



 

http://www.bulindir.net/wp-content/uploads/2008/02/72fv9mh1.jpg

 

Ne yaparsak yapalım içine aşkı kattığımızda o işe Cenabı Hakk'ın sonsuz sevgisinden bir parçayı katmış oluyoruz.
O Vedud dur. hem seven hem sevilmek isteyendir.rızık verir, rızık istemez merhamet eder merhamet istemez vs.., fakat sevgi verir sevilmek ister.
''O onları sever ,O da onları sever.''

Aşk acıyı bala dönüştüren iksirdir.bu iksiri bulanların en büyüğü de hüzünlerin peygamberidir.bin sevincin veremediğini bir acı verebilir.
Acını Aşk santralinde bitimsiz bir enerjiye dönüştürmeye bak.hatırla ki kalp nükleer güç merkezidir.umuttan sözettiğin herdem AşK dan söz ediyorsundur.çünkü umut aşkın çocuğudur.

peki AşK tükenir mi ?o zaman umudum tükendi deme.çünkü umut aşk tandır.ve gerçekten seviyorsan muhabbet tükenmez çünkü muhabbet ırmağının kökü Allah dan çağlar.Eğer tükeniyorsa onun adına aşk değil tutku denir.Tutku tutuklar aşk özgür kılar.

Bir duygunun aşk mı tutku mu olduğunu anlamak istersen rengine bak.Karasevda mı, ak sevda mı?sevdanın karası körleştirir akı özgür kılar.özgür kılan aşka Kuran lisanında muhabbet denir.muhabbet yüreğe düşmüş tohumdur.muhabbet tohumu yürek toprağında bire yediyüz verir.insanın harcadıkça çoğalan tek sermayesidir.o yüzden sevgiyi vermekten korkmayın.

üzerine gelen kara yüzleri ancak muhabbetin siperine sığınarak savuşturabilirsin.sen kazanırsın çünkü sen aşkın ,muhabbetin cephesinde yer aldın.bu yolda ayağına diken batmışları,kalbini kanatmışları,taşın altına kalplerini koyanları unutma.taşın altına koyacak yüreğin yoksa bari elini koy.hiç bir şey koyamıyorsan koyanlara saygı duy.

istanbulun mekkenin kahirenin kardeşleri olduğunu unutma.yeryüzünde acı çeken kardeşlerin olduğunu yüreğinin Asya Avrupa Amerika tarafları olduğunu unutma.Hesabını yaparken aklında bir şey olmalı,bir unsuru hiç aklından çıkarma!

''ELDE VAR AşK'' eğer aşkın muhabbetin sancın varsa gerisi sıfır olsa ne yazar???


"Eğer elde aşk kalmışsa herşey sana kalmıştır."

Mustafa iSLAMOğLU





"Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla"

 

 

EBRU MİSALİ

 

Suya çizdim asrının suretini

Bir damla kırmızı damlatıyorum yüreğimin fırçasından

Uzak diyarlarının ufuklarındaki kızıllığı andırması adına

Kızgın çöllerin ortasındaki en eşsiz vaha olan mescidin için

Yeşilin en güzel tonunu seçtim

Engin Ummanlardan rengini alan gökyüzü

Masmavi bir atlas gibi üzerini örtüyor şefkatle

Hicretinle ayrıldığın beldenin rengiydi

Hüzünle yaşanan hazan mevsiminin sarısı

Meftunun olan bulutlar sensizken

Grinin en koyu tonuna bürünmüştü

İkliminde boy veren güller

Mutluluğun tozpembesiyle tebessüm eder her bahar

Sırtını dayadığın ağaçlar gidişinle beraber

Çoktan yeşile veda edip kahverengiyle dost oldular

En sadık bekçin olan mağara ağzındaki güvercinin tüylerinde gördük

Beyazın en merhametli dokunuşunu

Hasret morlarımızı geride bırakıp

Umut eflatunlarıyla koşuyoruz asrına

Cehalet siyahının üzerini

Şefkat ve merhametinin aklarıyla boyuyoruz

Ebru misali

Hoşgörüyle dokunuyoruz fırçamıza

Devrindeki güzellikleri nakşetmek adına

Tıpkı senin yaptığın gibi Efendim

Batılı Haktan ayırmak için hoşgörüyle

Dokunduğun yürekler misali

Kadifemsi bir dokunuşla dokunuyoruz yürek denilen mana suyuna…

 

İLKNUR DOĞANAY

 

hayırlı cumalar  selam ve dua ile


 

         
Soru
Hz. Muhammed (s.a.v) in kalbi zayıflatan şeyler hakkında bir hadisi var mıdır? Kalbi zayıflatan şeyler nelerdir? Bir yerde duyduğuma göre sapık insanların kalbi daha güçsüz oluyormuş doğru mu?
Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;

Kalbin güçlü veya güçsüz olması, manevî yönden değerlendirilmelidir. Bu da, iman sahibi olmak ve güzel işler yapmakla doğru orantılıdır. Bu anlamda denilebilir ki, iman hem nurdur hem kuvvettir. Hakikî imanı elde eden adamı, bütün dünya bomba olup patlasa ihtimaldir ki, onu korkutmaz. Moral değerler olan manevî kuvvet verir, kalbin maddi gücüne, sağlığına da katkı sağlar.

Kalbin zayıflığına sebep olanlar daha çok, inançsızlıktır, günahlardır. Bu konuyu aydınlatan bir ayetin meali şöyledir: "Onların (Münafıkların) kalbinde bir hastalık vardır, Allah da onların hastalıklarını daha ilerletti. Bu yalancılıkları, bu samimiyetsizlikleri sebebiyle bunlara gayet acı bir azap vardır"(Bakara, 2/10).

Yani münafıkların kalplerinde, Hz. Muhammed(a.s.m)'in peygamberliği ve Kur'an'ın Allah'ın kelamı olduğu hususunda  şüpheleri olduğundan manen hastaydılar. Allah'ın Kur'anla indirdiği yeni hükümler geldikçe, onların bu şüphe hastalığı daha da artmaya başlıyordu(bk. Taberî, İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri)..

Münafıkların bu tereddüt hastalığı, başka bir ayette mealen şöyle ifade edilmiştir: "Onlar, müminlerle kâfirler arasında bocalayıp dururlar. Ne onlara bağlanırlar ne de bunlara"(Nisa, 4/143). Burada her zaman tedirgin, istikrarsız, tereddütlü bir insan psikolojisini görmekteyiz.

Aşağıdaki ayette de imanın kalbi güçlendirdiği, münafıklığın ise kalbi hasta ettiği ifade edilmiştir:

"Yeni bir sûre indirildiğinde, onlardan bazıları: "Bu inen kısım, hanginizin imanını artırdı?" diyerek vahyi küçümser. Ama bu, inananların imanını artırır ve onlar sevinip birbirlerini müjdelerler. Kalplerinde hastalık olanlara/münafıklara gelince, bu sûre onların inkârlarına inkâr, şüphelerine şüphe kattı ve onlar kâfir olarak öldüler" (Tevbe, 124-125).

Hz. Ebu Hureyre anlatıyor: Allah'ın Resulü(a.s.m) şöyle buyurdu: "Kul, bir günah işlediğinde kalbinde siyah bir nokta oluşur. Tevbe ettiği takdirde cilalanıp silinir. O günahı tekrar işlediği/günaha devam ettiği zaman, o siyah nokta da  gittikçe büyür, kalbi istila eder. İşte  bu husus, "Hayır (Kur'an eskilerin masallarıdır, diyenlerin sözleri doğru değildir), Bilakis işledikleri günahlar, onların kalplerini paslandırdı"(Mütaffifin, 83/14) ayetinde geçen paslanmadır"( bk, İbn Cerir Taberî, ilgili ayetin tefsiri).


Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör


Şimdi aileye katılmanın tam zamanı - Yeni nesil Ücretsiz Windows Live Hizmetlerini şimdi edinin! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

26 Haziran 2008 Perşembe

(Namaz Zamanı) Ruh akar can aleminden surete

Pek aziz dostlar,
Onlar ki; Sabredenler, doğruluk gösterenler(imanlarında, söz ve işlerinde), Hakka itaat ederek gönülden boyun eğenler,

infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir. [3,17] 

 

Seher vakti kılınan iki rekat namaz, dünyadan ve içindekilerden daha kıymetlidir.

Eğer meşakkat vermeseydi, gece namazını ümmetime farz kılardım. Deylemi 



Cahillik etmekten ve edilmekten, haksızlık yapmaktan ve yapılmasından uzak bir güne,

canı dünyanın kirinden yıkayarak başlamak dilermisiniz? ÇARE: SABAH CEMAATİ

Ölümün kardeşi olan uykuya, ruhun ten kafesinden sıyrıldığı aleme,

perde ötesinden haber almaya hayra karşı başlamaya ne dersiniz? ÇARE: YATSI CEMAATİ

Gece başlayan bu seyr û seferde her ârifin bir de seher vakti vardır hem o uykuda, ne gam, ne kazanmak, ne de kaybetmek endişesi var,

ne de şunun bunun hayali vardır. Arif olan zâtın hali, uyanık iken de böyledir ki Hazreti Pirin diliyle:

 

Ten tuzaktır ruhumuz av böylece / Ruhu Rabbim kurtarırsın her gece

Ayrılıp ruhlar kafesten böylece / Kurtulup seberst olurlar her gece

Sanki yok mahkuma zindan uykuda / Saltanatsız sanki sultan uykuda

Yok uyurken kâr ziyân endişesi / Yok falan yahut filan endişesi

Uykusuz olsun veyahut uykulu / Böyledir hep Rabbin arif bir kulu

Dünyevi işlerde ârif uykuda / Bir kalem ârif ve bir katip Hûda

Göz arar görmezse şayet katibi / Zanneder ancak kalem yazmış gibi

Halka arif hali sunmuşken Hûda / Gör ki ancak zevk için halk uykuda

Bir uzak sahraya gitmiş canları / Dinlenir ruhuyla birlik tenleri

Bir tuzak kurmuşsun ey Rabbim yine / Ruh ararken yem, girer tekrar tene

Her sabah derken ışıklar merhaba / Çırpınır çarh adlı altun akbaba

Emreder her sabah Rab candan öte / Ruh akar can aleminden surete

Ruha ten isminde gömlek giydirir / Cisme ruh isminde bir yük bindirir

Açılır kapılar gizli sırlar âyan olur.

Bülbül gibi kıl tabeseher her gice efgan / Yatma ki gül vakti geçer gülzar ele girmez

Hep varlığın dost yoluna külli fena kıl / Yok ol yürü bu varlık ile var ele girmez

Buyuran Eşrefoğlu Rumi Hazretleri’nin 161. mestmp3 olan hüseyni tevşihteki gönül telimizi titreten o duasına cümlemiz diyelim AMİN:

 

İderdim canımı kurban senin yoluna ey Ahmed / N’ola bir kez yüzün görsem seher vakti sehergâhı

 

Canlarda bela ile sabrı, nimet ile şükrü yoklayan Rabbin selamı, rahmeti, bereketi,

lütuf ve ikramı üzerinize olsun erenler, huu azizler hu

 

Vakt-i şerif, Cuma, ömür ve şahsiyetlerimiz,
ahir ve akibet, zahir ve batınlarımız hayrola,
Aşkullah, Muhabbettullah, Marifetullah,
Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola
Şefaat û nebi cümlemize nasib ola efendim

 

Umalım ki Mevlam söylediklerimizi önce bize duyursun,
sonra ihtiyacı olanlara tesir buyursun. . .

Sözü çok olanın, yalanı dahi çok olur imiş;
Yüksek müsaadelerinizle


____________________________________________________________________________
Hemen Tıkla "Milli Takımımız" Grubuna Üye Ol, Türkiye ile Tek Yürek Ol!

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

(Namaz Zamanı) tefekkür tabloları

Tefekkur Tablolari

 

Milyonlarca tefekkur tablolarindan sadece cuzi bir bolumunu aktardigimiz canlilarin hârikalar dunyasindan evrimci Darwin'i pes ettirerek susturan; ilk yaratilislarindan bugune dek hic degismeyen, gunumuzde dahi yasayan turleri arasinda hicbir farklilik gostermeyen, ayni nizâm, intizâm, ahenk dahilinde ve Yaradan'in yerlestirdigi program ve hayat fihristi dogrultusunda hayatlarini devam ettiren boceklerin mukemmel ve akillara durgunluk veren mekanizma ve sistemlerinin gunumuz teknolojisine nasil ilham kaynagi oldugunu hep beraber gorelim.

 

IPLIKLE BAGLAMA METODU

 

Tropikal iklimde yasayan bir cekirge cesidi hemen her gun ipler baglayarak kendine mesken insâ etmektedir. Mesken yeri olarak da burusuk yapraklan tercih etmektedir. Acaba bu tercih hakki olmayan bocek, bunlari aklina gore mi yapmaktadir? Gunumuzde ayakkabilar da bu esasa gore baglanmaktadir. Kim bilebilirdi ki, ayakkabi baglamada yine tabiatin harikaliklarinin misâl teskil edilecegini?!.

 

CIFTCI KARINCALAR

 

Guney Amerika'nin bazi bolgelerinde meyve bahceleri ve korular sik sik yaprak kesen karincalarin (Atta) hucumuna ugrar. Karincalar buralardaki yapraklan hemen hemen tamamen toplarlar; bu esnada ne meyve yerler, ne de agacin baska herhangi bir kismini. Yalnizca bol bol yaprak keserek, sonradan uzerlerinde mantar yetisebilmesi icin bunlari gubreye donustururler. Bitkilerden kestikleri yaprak parcalarini yuvalarina goturerek bunlari diskilariyla karistirirlar. Bircok hayvan ve mantar gida maddelerinin gelistigi kompost da iste bu sekilde tesekkul eder. Cok fazla gida maddelerine ihtiyac duyan bitkilerin beslenmesine kompost ayni zamanda buyuk yardimcidir. Gunumuzde hayvanlar icin kislik gidalari olarak cesitli urun artiklarindan toplanarak stok edilen gida maddeleri ile topragin ihtiyac icin ayrilan hayvan diskilarindan elde edilen gubreler de ayni gaye ile kullanilmaktadir. Bu harikulade ve muntazam mekanizmayi bizlere bahseden Allah'a binlerce hamd-u senalar olsun...

 

MUKEMMEL KORUYUCU

 

Bircok kelebek tirtillari gerek kendilerini emniyete alma, gerek kuvvetlice tutunabilme ve gerekse ileride pupalarini asabilmek icin, resimde goruldugu sekilde hârika bir sanat ornegi gostererek, dallara ag orerler, insan, ''Yahu! Bu bocekler ve diger canlilar (hayvanlar ve bitkiler âlemi), bazilarinin birkac gun, birkac hafta, birkac ay kadar suren kisacik hayat-i dunyevîlerinde, bu kadar muntazam harikulade, dehsetengiz, hayretnûmâ teknoloji ustu, sistematik hayatî faaliyetlerini nasil duzenleyebiliyorlar, bu muazzam mekanizmayi nasil ve hangi arac-gerec, âlet-edavat ve teknolojiyle elde etmekte ve duzenli bir sekilde yurutebilmektedirler?!!" Seklinde kendi kendine sorarak, hayretini ifâde etmeden edemiyor, ama bu sekilde tefekkure dalan insanoglu, "Bak Kardesim! Etrafindaki harikuladeliklere soyle bir nebzeclk olsun bak ve dosun 'Nasil ki 'su esrarli, ahenkli, nizamli ve intizamli, basimizin ustunde muazzam bir cati olarak duran su kâinati ve icindekileri kudreti sonsuz ve âlemlerin Rabbi olan Allah yaratmistir; oyleyse bunlarin yaraticisi ve nizamli, intizamli bir sekilde ayarlayicisi, duzenleyicisi de Cenâb-i Allah'tir!.."

 

Teknolojide de, bu tirtil muhafazasina bakilarak, benzer gayeler dogrultusunda telefon ve telgraf vs. gibi yerlerde muhafaza ve kuvvetlendirici olarak bu sekilde baglamalar yapilmaktadir..

 

YAPISKAN VANTUZLAR

 

Insanoglunun vantuz yapistirmadan haberdar olmadigi zamanlarda, hayvanlar âleminde bu mekanizma kullaniliyordu. Bombaci bocegin (Brachynus crepitans), erkeginin on bacagi oyle yaratilmistir ki, ciftlesme esnasinda tutunabilmesi icin, disisinin kanatlarina vantuzlasmaktadir. Gunumuz teknolojisinde, pratik olarak vantuz gucunden istifade edilerek yapilan havlu, bulasik bezi, vs. asmada kullanilan askilar bunun guzel taklidileridir...

 

http://www.sizinti.com.tr/konular.php?KONUID=4127

 

Yeryuzundeki herbir agac, herbir bitki ve herbir cicegi teker teker tetkîk edip uzerinde durmak dikkatimizi-belki dagitabilir; ama, herkes kendi bahcesi ve kendi kapisinin onundeki agac, cicek ve yapraklara dikkatle bakip, daginikliga dusmeden onlarin ifâde ettikleri ma'nâyi pekâlâ anlayabilir. Anlayabilir ve Kudret-i Sonsuz'un binbir guzellik icinde onumuze serip nesrettigi, bu basdondurucu tablolar karsisinda kendinden gecer. Evet, bir bastan bir basa yeryuzundeki herseyin, ilimlere esas teskil edebilecek sekilde hikmetli varedilmeleri, mutefekkirâne ilhamlari costuracak sekilde rengârenk suslendirilmeleri, herseye, husûsiyle canlilara cok iyi bakilmasi, kâinatin zerreleri adedince, hikmeti gunes gibi parlak, ihsani deryalar kadar bol, rahmeti cihanlari tutacak kadar genis bir Zât'in varligini, isik ve renkler gunesi gosterdigi gibi gosterip isbat etmektedir. Bakip da goremeyen degil, gorup de temasa eden ve doya doya Rabbisine sukreden nurlara garkolur...

 

HASERELERE TUZAK: KAPAN

 

Sari cali bitkisinin (Berberis) harikulade dollenme mekanizmasi cok meshurdur. Bunlarin kucuk ciceklerinin icerisinde gizli kapanlar mevcuttur. Ve her toz kesesi ayagi, dokunuslara karsi cok hassastir. Eger bir bocek bu kapana dokunacak olursa, erkek uzvundaki kapan cabucak kapanir ve bocekteki cicek tozunu almis olur. Bu mekanizma hususen fare, vs. gibi hastalik yayici canlilarin yakalanmasinda kullanilan kapanlara ne kadar da cok benzemektedir...

 

ERISILEMEMIS DEHSETENGIZ STATIK

 

Hububat basaklarinda (ozellikle bugday) basak agirligiyla beraber, sapin herseye ragmen muvazenede kalabilmesi, gunumuz insaat tekniginde halâ daha tam olarak erisilememis bir statik timsalidir. En yuksek Radyo-T.V. verici kuleleri bile bu kadar tasima gucune karsi, hububatta oldugu gibi stabil kalamamaktadir. Hububata bu statik mekanizmasini yerlestirip, gozler onune seren kim acaba?!

 

EGLENME MI AVLANMA MI?

 

Florida batakliklarinda yasayan bir bataklik bitkisi (Saracemia), resimde goruldugu gibi hasereleri, bocekleri yakalamada kullandigi cok kaygan zemini olan ciceklere sahiptir. Cicege konan hasere hicbir yere tutunamadan asagiya kayar ve bitki tarafindan rahatlikla hatmedilir. Ayni esasa gore gunumuzde cocuk parklarinda, cocuklarin eglenmesi Icin kayma yerleri de tahsis edilmistir. Ancak burada karsilastirma yapildiginda; her ne kadar temelde ayni mekanizmaya sahip olsalar da, birinin avlanmada digerinin ise eglenmede kullanildigi acikca gorulecektir...

 

MUAZZAM MUKAVEMET TIMSÂLI

 

Insaatlarda ilk etapta yapilan iskelet kismi, en onemli temel unsurdur. Cunku binanin temelini iskelet kismi olusturmaktadir. Eger iskelette mukavemetlilik saglanamazsa, bina en guzel tarzda bitirilse bile, en kisa zamanda yikilmaya yuz tutacaktir iste Cenâb-i Allah'in kainatta temel hukum olarak koydugu nizam-intizam dustûrunun misallerinden birini daha burada, tabiatin ahenkli tablolarinda musahede etmekteyiz. Bitkinin yapraklan cok kucukken, daha yeni yeni gelisirken dahi damarlar ve onu orten doku sayesinde buyuk bir mukavemet kazanir. Boylece bitkinin iskelet kisminin esas mukavemeti kazanmada rol oynadigini anliyoruz. Bir insaatta beton, kiris ve kolonlar binanin iskeletini, dolgu maddesi de binanin daha mukavim olmasini saglar. Burada da yine hârikalar diyari tabiat, en guzel misâldir!..

 

HIDROLIK SISTEMI

 

Bircok makina ve âletlerin hareket edip, is gorebilmeleri icin hidrolik bir tertibata ihtiyaclari vardir. Bu da ancak herhangi bir sivi, gaz veya havanin bir sistem dahilinde sikistirilip, bosaltilmasi sayesinde gerceklesebilir. Hicbir makina, hissî bir bitki olan mimoza bitkisindeki (Mimosa pudica) gibi bircok mafsal ve eklemlere sahip olup, bunlari hareket ettiremez. Hollandali bir botanikci 386 yil once mimoza bitkisini ogrencilerine soyle tanitmis: "Bu bitki oylesine degisik ozelliklere sahiptir ki, bunlari anlayip, aciklamak icin insan akli yetersiz kalir.Hafif bir dokunma, bitkinin yapraklarini birbiri icine cekmesine sebeb olur." Mimozada gorulen bu harikulade hareketli mekanizmada temelini, belli yerlerdeki hucre ici sivi basincinin, yani turgorun degismesi hâdisesi olusturmaktadir. Primer, Sekonder ve Tersiyer eklem yerlerine sahip olan bu bitki, gunumuzde ayni esasa dayanilarak imal edilen ve hidrolik tertibatla calisan makinalar gerceklestirilmistir...

 

http://www.sizinti.com.tr/konular.php?KONUID=4086


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Namaz kılmayı öğrenmek için doğru yere geldiniz... Tüm namaz gönüllüleriyle www.namazzamani.net 'te buluşalım. Her zaman fikrinize ve desteğinize ihtiyacımız var... Bu sitedeki mailler: http://namazzamani-grubu.blogspot.com adresinde yayınlanır...

Bu mesajı Google Grupları "Namaz Zamanı" gruba üye olduğunuz için aldınız.

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/namazzamani?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin.
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---